Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Nasil bir bilimsel aciklama istiyorsun? Mucize bir kanit degil, aklin kendisini inandirmasidir. Benim yazdiklarimin hic bir yerinde inanc yok. Sadece gozleme tasinmamis bir teori var. Ayricaben hic bir yerde "gercek" diye bir kavram da kullanmadim. Evrenin boyutlarinin henuz insanoglu tarafindan sekilsel ve ebat olarak ortaya konmadigini da biliyorum. Bilimde inanc yoktur, gozlem vardir. Zeka insanoglunun beyninin bir yetisidir. Ben evrenin genisledigini de soylemedim. Boyutlari henuz bilinmeyen bir mekan nasil genisler? Bilimin tek kaniti, gozlemdir. Akil bilimsel olarak kanitlamaz, gozlem olarak bilim kanitlanir.
  2. Ulke ve toplumumuzun kendilerini yonetecek ve yonlendirecek olanlari secmesi, sandiktan cikacak sayi ile belirlenmektedir. Yani nicelik belirlemektedir. Burada aslinda ters bir mantik vardir. Bu mantigi Len in su sozleri ile aciklamaktadir "Bir is yerinde iscinin her turlu calisma kosulunu ve ucretini calisanlar degil; disarida calismiyanlar belirler." Bu aslinda sandiktan cikacak nicelik iktidarinin da belirlenmesi mantigidir. Eger hatirlanirsa, 2001 yilinda toplum genel olarak olan her turlu partiden bikmis ve hic birini iktidara getirmek istememis ve 2002 secimlerine bu temelde gidilmisti. 1982 askeri diktasinin ve vesayetinin duzenledigi anayasa, meclis yolunu ancak %10 barajinin asilmasi ile aciyordu. AKP %34 aldigi halde tek basina iktidar oldu. Peki aslinda AKP'yi iktidara tasiyan ona oy verenler miydi? Maalesef degildi. Cunku %10 baraji disinda AKP'yi iktidara tasiyanlar, " ben kimseyi secmek istemiyorum o yuzden de sandiga gitmiyorum" diyen %20.9 kesimdi. Yani secmenin 5 te biri secime katilmamisti. Eger bu secime katilanlar katilsa idi, belki bazi partiler %10 barajini asacak ve AKP tek basina iktidar olamayacakti. Ayni durum referandum da da gecerli oldu. Oy vermeye gitmeyen %26.9 kesim, "yetmez ama evet" cilerin de yardimi ile, AKP'ye referandumu %58 ile kazandirmisti. Son yerel secimlerdeki secime katilim orani bizlere AKP'nin 2 milyona yakin oy kaybini getirdi. Bu pazar cumhurun basi secilecek ve ayni tarihi senaryo yasanacak, yani cumhurun basini oy verenler degil de "tatilciler/boykot edenler" belirliyecek. Evet, bir kisinin secimleri boykot etmesi onun en tabi hakkidir. Yalniz bir vatandas olarak ta kendisini sececek olani secmek icin oy kullanmasi da en tabi gorevidir. Ayrica oy atmaya gitmeyenlerin hangi ideoloji ya da inanctan olursa olsun, secim sonrasi "konusma/aglama/sizlanma/sikayet/elestiri v.s." hakki da yoktur. Cunku oy kullanmayarak aslinda ve belki de bilincsiz olarak kendini yoneteni secmek istemedigini oy atmiyarak secmis olmaktadir. Yarin cocuklarina da verecek bir cevabi olmayacaktir. Kimin kime oy atacagi herkesin kendi secimidir, yalniz oy atmamak ile de oy atmayanin secimini yaptigini bilmesi gerekir. Dolayisi ile 2002 de referandum da AKP iktidarini secenler degil; oy atmiyanlar belirlemistir. Evet, oy vermemek bir secimdir ve belirleyicidir. Yalniz bu secime gitmeyenin istemedigi bir sonuctur yani ters mantiktir. O yuzden yukaridaki Lenin'in dedigi gibi "Iktidari secenler degil; aslinda oy atmayanlar ve boykot edenler belirler" Herkes bu farkindalik ve bilincte olarak pazar gunu oy atip atmayacagina tatile mi boykota mi yoksa vatandaslik gorevine mi yonelecegine iyice dusunup karar vermelidir. Cunku cumhurun basini da oy verenler degil; vermeyenler belirliyecektir. Ondan sonra oy vermeyenlerin, 11 Agustos'tan itibaren her turlu serzenisi beyhudedir. Sonucta ne kadar cok katilim olmazsa, o kadar cok diktator cumhurun basi olacaktir. O yuzden kimse diktatoru iktidara getirenin, sadece ona oy verenler oldugunu zannetmesin. Ona oy verenler vatandaslik gorevlerini yapmaktadir. Oy vermeyenler ise vatandaslik gorevlerini yerine getirmemenin yanindfa, oy vermedigi bir adayin gelmesinde asil rolu oynamaktadir. Iste pazar gunu ve secimlerde oy vermenin onemi bu kadar buyuktur. Cunku iktidari secenler degil; oy vermeyenlerin belirledigi tarihi ve rakamlarla gorulmustur. Ayrica oy vermeyenler sayisal olarak basa gelecek olanin da degisimine katki saglamakta ve ulkenin gelecegini belirlemektedir. Pasif bir eylem ile istenmeyen bir belirleme de pay sahibi olmak yerine, aktif bir eylem ile vatandaslik gorevini yerine getirmek; en azindan her bir kisinin kendine ve etrafina ve cocukklarina kendini savunma aciklama firsati verir. Obur turlu hic bir sekilde oy atmayanin kendini aciklama hakki yoktur. Cunku kendisi bilincsiz olarak pasif eyleminin aktifliginde yer almistir. Ustelik secim hakkini kullanmadan.
  3. Bilimsel kanit, evrenin daimiligidir; bu bir olgu olarak gecerlidir; taki gozlemsel olarak yanlislanabilene kadar. Buyuk patlama 13.7 milyar yil olarak zamansal bir teoridir, evren ise bir mekandir. Bu adi gecen patlama evrendeki ve de herhangi bir yerindeki oldugu dusunulen bir patlamadir. Buyuk patlama hen uz oldugu ispatlanmamis bir teoridir. Ayrica bugun evren mekaninda bir suru hareketlenme var. Bilim sadece bunlari gozlemler ve aciklar. Bilimde mucize yoktur, olani aciklama vardir. "Dinin bilimsel aciklanmasi" ne demek? Orta da sadece olan vardir, bilim buna bir olduran yani ozne/kim aramaz. Cunku boyle bir gozlem yoktur. Kimin neyi nasil acikladigi onemlidir. Evren bir mekan big bang bir zamanlama dir. Zamanlama da ancak mekan varsa mumkundur. Evet kar tanesi ya da baska bir fenomen her birinin goruntusu kendine goredir. Bilim sadece bunu gozlemler ve aciklar. Arkasinda bir ozne/kim aramaz. Ayrica acikladim, aranan bir kimin de kimi kisir dongusu vardir. Yani zanmansal kisir dongu, ilk oncesi ya da son sonrasi cikmazidir. Big bangin nasil oldugu zaten teorik olarak Cern'de gozleme tasinmak icin calisiliyor.
  4. Son bilgilere gore, ISID ile Pesmergeler savasim halinde. Bolgenin ISID'dan yana olmayan halki da; buyuk bir multeci gocu icinde. Ayrica pesmergelere diger kurd teror orgutlerinden de destek geldi. Bu mezhep savasinda ve o.dogu'daki tum saldirilarda "yalniz ver caresiz kalanlar" her turlu mezhep ayrimciligi kurbanlari da turkmenler oluyor. Diktator bile turkmenleri ulkeye almamakta direniyor ve passaportu bahane ediyor. ABD vurucu guc onderligindeki emperyalist zihniyet, O.Dogu icin kendi cikari adina yaptigi plan ve programda tikir tikir isliyor. Bugun bu planin Irak'i ilgilendiren son asamalarindan biri olan kismi, yani ABD'nin ipini koparmis ISID uzerine havadan saldirisi ile yeni bir boyut kazandi. Ikiz kulleler ile baslayan bu plan, Irak'in isgali guya serbestligi v.s. temelin de planlandigi gibi, uclu bolunmeye dogru yol aliyor. Bu uclu bolunmenin son kismi olan ISID teroru de Irak ile ilgili gorevini tamamlamak uzere. Bu oyle bir ayarlandi ki, ne zaman ISID hristiyanlarin yogun oldugu bolgeyi ele gecirdi, iste ABD'de bundan sonra harekete gecti. Evet, emperyalist zihniyetin cikari adina uyguladigi plani cok iyi algilamak gerekiyor. Once ulke bunyesindeki mikroatrimcilik, sonra ulkeyi kaosa sokma ve icerden yonlendirme/yonetme. Bunun icin yetistirilen terorist orgutleri kullanma, sonra da sanki o terorist orgutleri kendi yetistirmemis gibi, guya "kurtarici" pozunda teroristler ile savasiyor, gozukme. Evet bugun Irak istendigi gibi uce bolunmustur. Guneyde sii temelli, kuzeyde kurd temelli ve ortada ve batida da ISID temelli kurtarilmis bolge ve her turlu emperyalizmin kullanimina acik bir bolge. Aslinda ISID Irak'ta saldiri acisindan, hic bir islam mezhep koluna bir insiyatif te tanimadi. Sunni alevi kurd yezidi hristiyan turkmen kim olursa olsun saldirdi. Zaten ISID'in sunniligi gostermelikti. Aslinda ISID selefiligi uyguluyordu. Diktator ve surekasi her ne kadar bir yerde ISID gibi "burnu da buyuse" emperyalist zihniyetin emrinden cikmis degil. Kurd/Isid "savasiminda" guya cekimser kaldi. ISID'a terorist diyemedi. Orada her turlu insanlikdisina maruz kalan halka, basta turkmenler olmak uzere, kapilarini kapadi ve yardim eder gozuktu. Emperyalizmin planina gore, ISID'i her turlu besleyen duruma geldi. ISID'i ulkesine soktu. Ayrica unutmamak gerekir ki, bu tip teror gruplari sadece birer gorev piyonudur. Hatirlanirsa, Suriye'de ortaya cikan El-Nusra ve digerlerinin artik adi duyulmuyor bile. Bu arada ayni plan ve politikanin bir bolumu olarak, Ermenistan'in Azerbeycan'a saldirisini da guncel olarak unutmayalim. Bu iki Turkiye sinir bolgesindeki planli savasimin ne zaman ve nasil ulkeye sicrayacagi da plana gore sirasini bekliyor. Israil'in Gazze saldirisi ve Hamas bahanesi ve Hamas'in her turlu tutumu da bu planin bir parcasi. Butun bu saldirilardan en cok zarar goren turkmen etnigi oldu. Cunku onlar Cin'in de hismina ugradilar.
  5. S.Arabistan'da bir dini yetkili " 1 yasindaki kiz ile evlenilebilir" derken, zaten bu soylem kuran'da evlilik yasinin olmadiginin ve de kiza/kadina sadece bir kullanim ve cinsellik olarak bakmanin bir tezahuruydu.
  6. Burada yapilan bir bilgi ve dusunce dile getirme oldugundan bu ancak tartisilir ve tartisma uslubu da kisilere yonelmez fikirlere yonelir ve atisma satasma ya da karsi tarafi tahrik edici bir uslup icermez. Buna basvuranlar varsa, bunun nedi gereken bilginin bilinmemesi ve de yanit olarak dusunce olmamasidir. Birincisi evren buyuk patlama ile olusmamistir, evren daimidir. Big bang sadece evren ile ilgili zamansal bir teoridir. Evren ise mekandir. Insanoglu henuz evrenin boyutlarini ortaya koyamamaktadir. Zaman insanoglunun bir urunudur ve mekan zamandan bagimsizdir. Zaman ise mekan olmadan kullanilamaz. Dedigim gibi big bang bir teoridir ve gozlemi henuz yoktur. CERN deneyi bu patlamayi bir cesit gozleme tasimak icindir. Bilimin bilimsel olarak yaptigi, gozlemini algiladigini bildirmektir ve gozlemsel algi kullanmaktir. Akilsal algi da yani gozlemi olmayan algidaki sorun, bunun ideolojik inancsal bir dogrulama icermesidir. Burada onemli olan eger bir teori olarak bilim bir seyler ortaya atmissa, bunun da gozleme tasinma adina; mantiksal olabilirlik olasiliginin bulunmasidir. Zaten mantiksal olarak olmusluk bilimin ortaya koydugudur ve bu olmuslugu bilimsel olarak aciklamaktir. Herhangi bir olmusluga akilciligi eklemek ve bunu diole getirmek ise, genelde bilimsel degil; felsefi inancsal temeldedir. Mucizeler sadece inanclarda mumkundur. Bilim de mucize de tesaduf te suphe de kwesinlikte yoktuir. Bilim bir bilgisini olgusal olarak gecerli kilar ve bunun gozlem ile yanlislanabilecegini ortaya koyar. Boylece bilim, inanc ideoloji ve akilciligin sabit mutlak kalici dogmalarindan farklilasir ve yenilenir degisir ve gelisir. Bilim kar tanesini gozlemler ve bu gozlemini aciklar. Yani kar tanesini oyle yapan bir ozne aramaz yani kim aramaz. Boylece bilim tanrilardan bagimsizdir ve disindadir. Sonuc ta alinan gozlemde insanoglu disinda bir ozne aramak, arananin kisir dongusudur. Yani diyelim bir yaratici oznesinin yaratan cikmazi vardir. Ayni sekilde bir gozlemde amac ta sadece bilgi vermektir. Kisaca bilim insanoglunun ozelliklerini ve zihinsel yeti ve fonksiyonunu, insanoglu disinda baska bir ozneye vermez. Dolayisi ile patlama bir teoridir ve patlama tamamen nesnel bir algidir. Yani patlatan yoktur.
  7. Asagida felsefi olarak yukarida adi gecen her iki kavram arasindaki "iliski/celiski" temelinde; tum felsefi algilar aciklanmistir. Kombinasyon olarak, ozgur irade ile determinizm arasinda 4'lu iliski/celiski saglanabilir. Bu iliskiler/celiskiler; Determinizm, temelli olarak; Fiziksel determinizm vardir Fiziksel determinizm yoktur. Ozgur irade olarak; Ozgur irade mumkundur Ozgur irade mumkun degildir. Yukaridaki karsitlik temelinde felsefi olusumlar ve algilar; Fiziksel determinizm vardir/ozgur irade imkansizdir- Koyu/kati determinizm Fiziksel determinizm vardir/ozgur irade mumkundur-uygunluk/bagdasma Fiziksel determinizm yoktur/ozgur irade imkansizdir- koyu/kati uygunsuzluk Fiziksel determinizm yoktur/ozgur irade mumkundur- liberteryenizm Determinizm- Doğa'daki her olayın, dolayısıyla insanın tüm faaliyet ve davranışlarının kendi iradesi dışında seyreden bazı faktörlere tabi olduğunu ileri süren teori, gerekircilik Özgür irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür. Kişinin belli eylem ya da eylemleri gerçekleştirmede ser*gilediği kararlılık; belli bir durum karşısın*da, gerçekleştirilecek olan eylemi, herhangi bir dış zorlama ya da zorunluluk olmaksı*zın, kararlaştırma ve uygulama gücü; eyle*me neden olan eylemi başlatabilen yetidir. Libertianizm- A political philosophy maintaining that all persons are the absolute owners of their own lives, and should be free to do whatever they wish with their persons or property, provided they allow others the same liberty Herkesin kendi hayatinin kesin sahibi oldugunu ve baskalarina ayni ozgurlugu tanidiklari surece de, kisileri ve mulkleri ile istedikleri her seyi yapabileceklerini soyleyen politik felsefe. an ideological belief in freedom of thought and speech Dusunce ve ifade ozgurlugu oldugunu soyleyen,ideolojik inanc belief in liberty, belief in a person's right to think and act freely; belief in free will Ozgurluge inanc, kisilerin serbestce dusunme, davranma hakkina inanc, ozgur iradeye inanc Evet simdi herkes kendi algi bilgi bilinc ve secimi ile; kendine uygun olani secsin ve kendine neden onu sectigini aciklasin. Bunun kisice bilinmesi farkindaligi ve uygulanmasi; her bir kisinin kendini ne olarak algiladiginin da bilinmesi olacaktir. Aslinda konu felsefi olarak ve de dini, etik, hukuki ve bilimsel olarak cok onemlidir. Cunku herkesin kendi yasam ve iliskisini belirlemede ve uygulamada ivedi oneme sahiptir. Yukaridaki kombinasyonlardan cikan farklari, her bir fark olarak acikliyalim. Buradaki farklarin ilk ayrimi; "Uyum" temelindedir. Determinizm ile ozgur irade arasinda bir uyum olmadigini savunanlar; Metafizik (felsefenin varlik dalini inceleyen kolu olarak) libertianistler- Felsefi olarak, determinizmin olmadigini ve az da olsa ozgur iradenin olabilecegini savunurlar. Bu konudaki ornek filozoflar; Peter van Inwagen, Robert Kane, Robert Nozick,[6] Carl Ginet, Hugh McCann, Harry Frankfurt, E.J. Lowe, Alfred Mele, Roderick Chisholm, Daniel Dennett,[7] Timothy O'Connor, Derk Pereboom, and Galen Strawson. Koyu deterministler- "fiziksel determinizm vardir ve ozgur irade imkansizdir" i savunurlar. Koyu uygunsuzlar- "determinizm olmamasinin da, ozgur irade ile uyusmadigini ve her iki durumda da ozgur iradenin imkansizligini" savunurlar. Diger fark ta "uyum" un uyumlu oldugu uzerinedir. Bunu savunanlarin genel tanimi; "ozgur iradeyi tanimlayanlarin bu tanimi determinizme baglamadan, determinizmi referans almadan" yaptiklaridir. Cunku onlar, determinizmin ozgur irade ile uyumlu oldugunu savunurlar. O yuzden uyumdan yana olanlar, koyu deterministler ile libertianistler arasindaki "determizmin ozgur iradeye karsitligi" uzerindeki anlasmazligi "sahte cikmaz" olarak degerlendirirler. Sahte cikmaz- Kisaca griyi gorememe ve iki karsit (siyah&beyaz) uc arasinda kalma. esnek empatik arabulucu v.s. olamama. Yani kendini "catc 22" ile cikmaza sokma. Kisaca paradox olma durumu. Benim bu konudaki bireysel gorusum ve bunun evrensel-insan zihniyeti aciklamasi asagidadir. Yukaridaki aciklamal ve secenekler temelinde, ben ozgur irade ile determinizm arasinda bir uyum oldugunu savunanlardanim. Yani; Fiziksel determinizm vardir/ozgur irade mumkundur-uygunluk/bagdasma (Compatibilism) Inancsal-Bilissel Determinizm-Kararlilik/Belirlilik Dunya genelinde ingilizce kokenli bir kavram olarak kullanilan determination/determinizm'in Turkce en uygun ve tutarli esanlamlilari; kararlilik ve belirliliktir. Burada iki turlu yanlis algi vardir. Birinci yanlis algi, ozgur irade ile kararlilik/belirliligin karsi karsiya getirilmesi ve birinin digerine karsi olarak sadece birine indirgenmesidir. Ikinci yanlis algi ise ozgur iradedeki "ozgur" algisindadir. Buradaki "ozgur" algisi liberal temelli degil, free temelli "serbest" anlamindadir. Buradaki serbestlik, kisinin dusunce ve davranisindaki herhangibir kararinda ve belirliligindeki yanasimin tamamen kendi kendilik bilinci ile olmasi ve kendi disinda baska bir yerden etki zorlama, mudahele v.s. yasamadan yaptigini kendi bilinc ve farkindaliginda yapmasidir. Yani kisi serbest olarak dusunme ve davranma durumundadir ve bunun kararliligini ve belirliligini sergilemektedir. Iste basta bu sekildeki bir algi kararlilik/belirliligin ozgur irade ile celismedigini aksine; buradaki serbestligin zaten kararlilik ve belirlilik ile ortaya kondugunu gostermektir. Insanoglu turu biri eger kendilik bilisselligine numenal yeti kullanim ve paylasimi olarak erismemis ise; dogal zihniyetin bunyesinde gosterdigi kararliligi ve belirliligi; gorunurde kendi gosterimi olarak gozlem verse de; geri planda onun beynine degil; onun inancina, ideolojisine ve ozgur irade karsiti indirgemeci bilincaltisartlanmisliginin alisilagelmis dusunce ve davranisina dayandigi algilanir. Sonucta dogal zihniyetin determinizminde, zaten insanoglu bilinc ve farkindaligi yer almadigindan kisi goruntusu ile ortaya konan determinizm, kisinin ozgur iradesi degil; aksine kendini yonlendiren ve yoneten numenal yeti degerlerinin yonlendirim ve yaptirimidir. Genelde bu tip kendilik bilisselliginden yoksun, determinizm; metafizigin varliksal ve fizik otesi ve de etigin her turlu numenal yeti degerlerinde ideolojik inanncsal bir dogru olarak yansir. Nihilizm ile ortaya cikan kendilik bilincinin turselligi icermeyen, ben, bencilik, bencillik, bananecilik ve bireycilik temelli ve ozgur irade icerimli determinizmi ise, sadece egosal, akilci ve duygusal temeldedir. Yani kisi bir yerde kendine kisilik ve kimlik degeri yaptigi numenal yeti veri ve tabularini ya kendince dislamis, ya kendince anlam ve iceriklendirerk, kendiher turlu bireyci cikari adina sahiplenmis ve sabitlemistir. Tursellikten yoksun bu ben temelli bilinc ve farkindalik bireyci akilciligin egosal ve akilci sadece kendi cikarini gozeten bir tezahurudur. Burada inancsal determinizm ile mukayese edildiginde birinin ayni deger temelinde degeri, digerinin ayni deger temelinde kendi birinin cikarini dile getirdigini algilayabiliriz. Buradan da kendilik bilisselliginden yoksun, inancsal determinizm ile tursel bilissellikten yoksun ben bilincinin ayni degeri ya deger ya da birey cikarinda ortaya koydugu gorulur. Bilissel determinizxm de ise; hem ozgur irade varligi hem kendilik bilisselligi varligi bireyi sosyo-psikolojik temelde ve yasam ve iliskideki karsilikli alis veriste tursel anlam ve icerikte dusunce ve davranisa iter. Buda, bu temeldeki bilisselligin kararliligi inancsal ve bireyci determinizm acisindan noncognitive bir algi verir. Bilissel determinizmin bir yonu de bilimsel ve bilgisel temeldeki yanasimdir. Hem olgusal gecerliligin gozlemsel yanlislanabilirlige kadar ki determinizmini tasir, hem bu determinizmin yanlislanabilirligi temelinde ozgur iradeyi getirir, hem de gozlemsel yanlislanabilirlige belirliginin gecerliliginin mutlak olmadigi algisini verir. Inancsal determinizm, kisiyi aklinin ic ve dis savasimina ustelik kendi varligi olmadan koyarken, benci determinizm, kisiyi turune yonelik bir ustunluk egosuna sartlandirir. Bilissel determinizmin tursel butunlugu ile bilimsel determinizmin gecerlilik ve yanlislanabilirliligi de; numenal insanlasma yolunda hem bireyi ozgur iradeli olarak gelistirir, yeniler; hem de bilimi metafizigin o mutlakci, kesinlikci, tekci, ilkci akilciliginin inancindan korur. Tum bu aciklamalar isiginda hem determination/determinizmin ozgur iradeye ters dusmedigi, yani "ya o ya oteki" tercih zorlamasini icermedigi; hem de numenal insanlik temelli bilimsel ve tursel determinizmin; inanbcsal ve birsel determinizmin sahipli, sabit, cikarci ve kendilik bilisselligi ve turselligi tasimayan yonunu algilamak ve kisinin kendi devrimci sorgulamasi ile kendine numenal insanligi kazandirmasini saglamasinin onu acilmis olur.
  8. Kuran'a gore oyle anlasiliyor ki; mumin ile musluman farkli kavramlardir. En onemli fark; muminin tekil, muslumanin cogul olmasidir. Yani toplum ve tek bir vatandasi gibi. Yani "ummetul musluman" tum toplumun ummet olarak musluman oldugu anlamindadir. Peki her musluman olan mumin midir? Iste muslumanlari kuran temelinde algilama ve uygulama olarak kendi bunyesinde ayristiran da budur. Muslumanlik direk islam dini ile ilgili bir degerdir. Mumin ise kurana gore yonlendirilen iman ve inanc ile ilgili bir degerdir. Iste bu temelde ve nedenden dolayi; her bir kendine musluman diyenin, kendine muminligi; kendi mumin iman ve inancinda degerlendirildiginden; bir mumine gore bir musluman muminlikten "kopma/ayrilma" v.s. anlaminda; "munafik, musrik ve kafir" olarak degerlendirilebilir. Buradan islam dini ve onun her turlu iman ve inanci temelinde, her bir musluman mumin olma adina farklilasir ve ayrisir. Iste islam dini bunyesindeki farkli mezhepler de boyle dogmustur. Yani islam dini temelinde degil de; bu dine ve baglantisi Allah'a olan inanc ve iman temelinde farklilasir. Kisaca ve bilhassa siyasal islamda cikar olarak bir kisinin muslumanligi yetmez, kendi siyasi algisindaki olunmasi gereken muminlik gereklidir. Kisaca her bir farkli mezhep kendi bunyesinde kendini mumin gorurken, digerlerini mumin olarak gormez. Yani musluman olmak belki bir tek saadet getirmek ile bile yeterli olabilir. Muminlik ise tamamen yasam ve iliskideki islam dinine ve Allah'ina tum yasam boyunca olan inanc ve iman temelli itaat biat ve bagimliliktir. Iste bu muslumanin mumin olup olmadigini degerlendirme farki; siyasi olarak su an orta dogui da emperyalizmin mikroayrimcilik politikasinin ve "kaybet kaybet" politikasinin uyguladigidir. Yani muslumanlar arasi savasim politik cikar temelinde "ben mumin olarak muslumanim, sen ise mumin degilsin! o yuzden de Kuran'a gore sen munafik musrik ya da kafirsin" algisinin getirdigi politik cikar iktidari gucu ve otoritesi soz konusudur. Mumin kavrami tamamen siyasi islamin bir kavrami ve anlam ve icerigidir. Muslumanlik ise politik cikar yerine sadece kendi inancinin ya da imaninin baskalarinin muminligini degerlendirmeden sadece sahis adina uygulanmasidir. Bu temelde T.C. devleti kuruldugundan, AKP iktidara gelene kadar; sadece muslumanlik gecerli ve yeterli idi, cunku islam dini iman ve inanci politik bir icerikte iktidar guc ve otorite degildi ve bunun savasimini politik cikar olarak vermiyordu. Yani kisaca muslumanlar ve muslumanlik arasinda herhangi bir "mumin mi degil mi?" ya da "mumin degil ise munafik mi, musrik mi, kafir mi?" degerlendirmeleri yoktu. Iste siyasalislamin muslumanlari ve muslumanligi bir birine savastirma algisi ve iktidarlik guc ve otoriteyi ele gecirme savasimi, bu muslumanin mumin degerlendirmesinden ve bu degerlendirmenin de bu politik cikari tasiyanin kendini mumin olarak algilamasindan ve kendi gibi olmayanlari da "mumin olmayan" ve "mumin olmasi gereken" olarak aslgilamasindan kaynaklanmaktadir. Kisaca politik cikar temelli guc ve otorite pesinde kosan iktidar olma heveslisi islama, "ummeti musluman" degil; kendi algisindaki "ummeti mumin" gerekmektedir. Bu algi sadece islam inanc ve imanini biri biri ile savastirmak ile kalmaz, bu savasin islami ya da imani ve de inanci degil; politik cikar temelli iktidar savasimi oldugunu gosterir. Islami politik olarak muslumanlik ve muslumanlar temelinde biri biri ile savastirmask ve bu savasta taraf olmak tamamen emperyalizmin islami ve muslumanligi evengalizm altinda yok etme politikasidir. Ayrica bir muslumanin bu politik cikar savasta taraf olarak yerini almasi ise; ne islam dininde iman ve de inanctir. Ama ve ne yazikki tum ideolojiler inanclar ve izmler ancak bu temeldeki bir politik cikar iktidarinin gucu ve otoritesi uzerine kurulmustur. Bu zaten islam dininde de boyledir. Bu da bizlere her turlu iman veinancin aslinda bir politik cikar somurusu ve istismari oldugunu gosterir. Kisaca gunumuzde din ve ona iman ve inanc "halkin afyonu" olarak degil; "halki biri biri ile savastiran/otekilestiren" olarak yansimaktadir. Bu 100 kusur yil once hristiyanlik mezhepleri arasinda yasanmisken, bugun islam mezhepleri atrasinda yasanmaktadir. Sonucta din sadece biati itaati ve teslimiyeti sadece "afyon" olarak dayatmaz, ayni zamanda "politik cikar temelli iktidar guc ve otorite savasimini" cihad olarak dayatir. Iste islam temelli teror ve terorizm de bu gunumuzdeki cihad politik cikaridir.
  9. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
    Bilindigi gibi Kuran'da beyin organinin fonksiyonel yeti ve islevi; kalbe verilmistir. "Kalb ile iman" gibi. O zaman Kuran'da gecen akil ile ilgili ayetlerde, aklin organi kalb midir? Eger Kuran'da beyin kavrami yok ise, beynin fonksiyonlari da kalb organina verilmis ise; "Kalb ile iman" da aklin rolu nedir? Asagidaki ayette " beyin kelimesi" gecmektedir. Eger beyin kavrami o donemde biliniyorsa neden "beyin ile iman" denmemistir? 2:13 - Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler. Buradaki "beyinsiz" in anlam ve icerigi nedir? Asagidaki ayette; 2:44 - İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? "Akli basa almak" ne anlam ve icerikte kullanilmistir? Asagidaki ayette; 3:118 - Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık. "Dusunurseniz" ne demektir? Asagidaki ayet ile; 6:140 - Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir "Recm" nasil bagdasir? "Aklini kullamak" kurana gore; Allah'in bir izni midir?, yoksa kisinin kendi aklina hukmetme olanagi var mi? Eger bir kisi aklini kullanarak "kafir/munafik/musrik" olursa; bu Allah'in bir yaptirimi midir?, yoksa kisinin aklina hukmetmesi midir? Kuran'a gore akil neden vardir? Allah'in mi yoksa kisinin mi insiyatifi akil kullaniminda gecerlidir? Akil temelinde kisi mi musrik, munafik kafir olur, yoksa bu Allah'in kisiyi yonlendirmesi midir? Kuran'da beyin organi ile ilgili ya da beyin organinin fonksiyonel yetisi ile ilgili bir ayet yoktur. Tum bugunku beynin islevi; kalbe verilmistir. Ustelik organlar konusunda da biyolojik bir aciklama yoktur. Akil ise sadece kalben imanin aynen dil ile ikrarinda biat kulturu ve kul teslimiyeti olarak dile getirilmistir. Yani akil sadece kurana kalb ile iman icin kullanima aciktir. Yani kisinin bilgilenmesi sorgulamasi degerlendirmesi icin degil; tamamen bir kul olarak itaat etmesi ve biat etmesi icin kuranda akildan bahseder. Zaten aklini aksi temelde kullananlar, Kurana gore muminlikten cikar ve munafik, musrik ve de kafir olur.
  10. Tarihe baktigimizda, insanoglu Sokrates oncesi; sadece bilimsel temelde bes duyusu ile algiladigini ortaya koyuyor, sorguluyor, irdeliyor ve buluyordu. Bulgu olgu kurgu islemi; sadece bulgu ve olgu uzerinden bilimsel ortaya koyumdu. Sokrates ile ilk defa, insanoglu; akilciliga yoneliyor, metafizik temelinde "gercegin ne oldugu" tartismasina giriyor ve bunu sadece akilciligin ideolojileri inanclari ve teorileri ile tartisiyordu. Aristo ile hiz kazanan bu akilsal algi ve akilcilik maalesef gozlemi ikinci plana itiyor, gorunmezlik temelinde tanriyi ve metafizigin fizik otesini one cikariyor ve metafizik olarak varliksal temelde akilci ve akilsal bir kisir dongu tartismasina monizm temelinde giriyordu. Bu durum insanoglunu din ve tanri temelli bir karanlik caga sokuyordu. Ronesans ile ilk defa farkli bir sorgulama donemi basliyordu. Boylece bilim varliksal temelde bir akilciligin bunyesinde tikanip kaliyor, sadece ispat temelli mutlaklik ve kesinlik kazaniyor ve aklin gorunmez olarak ortaya koyduklari ile metafizigi ontolojik olarak teslim ediliyordu. Iste bilimin metafizik varliksal felsefeye teslimi; bilimi degil; felsefeyi gelistiriyordu. Bu durum 20. yuzyila kadar surdu. Insanoglu ilk defa 20. yuzyilin ikinci yarisinda, tekrar bilim temeli olarak sokrates oncesinin o gozlemsel algi ve gozlemci algilamasina tekrar donuyordu. Tabiki burada modern bilimin, izafet teorisinin, post modernist akimlarin, quantum zihniyeti ve biliminin, bilissel bilimin, yapilandirmaci bilginin ve yanlislanabilirlik temelinin rolu onderliginde dil devriminin de etkisi ile bilim yeni bir felsefi temel olanb epistemolojiyi temel aliyor ve varliksal her turlu akilsal ve akilci algiyi metafizigin tartismasina birakiyordu. Boylece bilim kesinlik ve mutlak gibi, tekleme ilkleme gibi akilciliklardan da kurtuluyor; olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik olarak; bilimin bilgi bilinc ve bilissellik temelindeki surekli suregelen bir surecte; daimi yenilemini gelisimnini ve degisimini algiliyordu. Artik bilim bilimsel olarak akilsal ve akilci alginin gozlemi olmayan her turlu ideoloijik inancsal ortaya koyumunun bilimsellik icermediginin sadece bilimi felsefi tikamak ve sulandirmak oldugunun bilincine ve farkina variyordu. Bu ayni zamanda metafizik ontolojik tabanlarin ucunu de madde dusunce ve kavramin; aslinda insanoglu fenomenal butunlugunde birlestiginin ve insanoglu disinda kavramsal bir bilgi ortaya koyucu bir guc olmadiginin da kaniti idi. Boylece insanoglu her bir bilgi ve ortaya koyumun temelini teskil ediyor, tum fizik otesi ve metafizik ontolojik tartisma ve tabanlar bilimsellik kazanma adina tarihe gomuluyordu. Boylece bilimsel olmayan, psedo yani sozde bilim ile bilim farklilasiyor, metafizigin ontolojik tabanli varliksal bilimi tarih oluyordu. Cunku insanoglu temelli ortaya koyum, varliksal olarak hic bir varligin bir oznelligi olmadigini ve de tum bu oznelliklerin diger varliklara insanoglu eliyle eklendiginin de algi ve bilincini getiriyordu. Boylece insanoglu kendi fenomenal varligin farkina birey olarak ulasiyor ve birey bilinci bireysel temelde toplumsal kisilik ve bilincin de tarihteki onderligine son veriyordu. Bu da bilimsel olmayan etik ve metafizik temelli tum ideolojik ve inancsal izmlerin iktidar gucx ve otorite savaslarini sadece tek bir temelde birlestiriyor; her birini butunluk birlik ve beraberlik adina; ayrimci cikarci kiliyordu. Iste insanoglunun zihinsel devrimindeki insanlasmasi ve evrensellewsmesi de; bilimsellesmesi ve bilissellesmesine ekleniyordu. Su anda icinde bulundugumuz bilgi ve bilisim toplumu ve cagi bunun mucadelesini veriyor. Varlik degil bilginin ne oldugu Akil degil gozlemin ne oldugu Inanc ideoloji degil; bilimselligin ne oldugu Okuma ogrenme ve bilme degil; bilisselligin ne oldugu Hic bir insanoglu disi varligin degil; insanoglunun neyi ne olarak yapilandirmis oldugu Gercegin dogrunun degil; olgunun ne oldugu Ispatin kesinligin mutlakligin degil; gecerlilik ve yanlislanabilirligin ne oldugu Akilci ve akilsal ilklik teklik degil; zamansal kisir dongunun ne oldugu Zamanin mekani ortaya koymasi degil; zamanin sadece mekanda bir zamansal bildirim oldugu Mekanin ilkligi tekligi baslangici sonu sinirlari v.s. nin zamansal olarak ortaya konamayacagi Neyin ne oldugu tartismasi degil; neyin ne olarak insanoglu kavramsal bilgisi ile yapilandirdiginin Cagi ve toplumlarini yasiyoruz. Yalniz butun bunlarin algisi bir yerde farkindalik bilinc ve bilissellik iceriyor. Bu da insanoglu beyninin fonksiyonel ollarak herseyi gozlemsel algi ve gozlemci yanasim ile ortaya koymasinda yatiyor. Aksi aklin esareti ve bilimsel olmayan ideolojilerin e inancsallarina ve izmlerine yasam ve iliskiyi peskes cekmek ve teslim etmektir. Iste aklin akilci ve akilsal gozleme dayanmayan mutlakci kesinlikci ilkmci tekci takintisi ve insanoglu disinda bir tasarimci/planlayici/programlayici ve teleolojik yani amacsal oznesi ve oznelligi aramasi ve bunu maddeye dogaya evrene ya da bir tanriya vermesi sorunu budur.
  11. T.C. tarihinde 1923'ten bu yana ilk defa politik tohumlari 1970 sonrasi atilan bir siyasal islam donemine girilmistir. Bu iki anlama gelir. T.C. politikassinin temelini artik islami cikarlar ve politikalar belirlemektedir. T.C.'de devlet te hukumette tum yonetim kurumlari da artik siyasal islam cikari uygulamaktadir. Liklik ve cumhuriyetin yani halkin idaresi artik islam politikalari secimi uzerinedir. Tum kavramlar demokrasi hak ve ozgurlukler hukuk adalet v.s. sadece islam politik cikarlari temelinde degerlerndirilmektedir. Sandik demokrasisi, sadece sandikta islam politikalari arasinda secimini yapacaktir. Tum degerler milli degerler de dahil; islam politiukasi bunyesinde degerlendirilmektedir. Tartismalar islam politikasi bunyesinde yapilmaktadir. Tum cikarlar islam politikasi temelinde belirlenmektedir. Egitim, bilim, yasam ve iliskiler islam politikasi ile yonlendirilmektedir. Kisaca sandik sadece islam politikasini sandiktan cikararmaktadir. Islam politik doneminin baslama sureci, gezi bilinci ile paraleldir. Turkiye aslinda bilinc olarak uc ana ve aralarinda caglar farki olan duzeyde bolunmustur. Islam politik cikarcilari etnik ve diger etik ile her turlu izm ideolojik cikarcilar Gezi bilinci Bu ucu arasinda cagdas ucurumlar vardir. Ilki ortacag zihniyetidir. Ikincisi ronesans sonrasi aydinlanma donemi zihniyetidir Ucuncusu bilgi ve bilisim toplumu ve cagdas zihniyettir. Evet oyle bir ulke ve toplumda yasiyoruzki; sosyo-etik olarak toplum caglar farkina bolunmus. Burada onemli olan eger islam poolitik cikarcisi zihniyeti tasimiyorsak; ulke de nasil bir yasam ve iliski surelebileceginin ortaya konmasidir. Aksi, islam politik cikarinin hanfgisi olursa olsun; diger iki zihniyete yasam hakki tanimayacagidir. O yuzden herkes bugunden sonra, bir halk idaresi olarak ulke ve toplumuna nasil bir idare getirecegini iyice sorgulasin. Hem cumhurun basi secimlerinde, hem de 2015 genel secimlerinde. hem 2013 hem de 2071 hedeflerini gozeterek. Bu hedefler ile ulke ve topluma nasil bir idare getirileceginin farkinda ve algisinda olarak. Belkide islam politik cikar gunleri yasadigimiz bugunler bizlere ilerisi icin politik cikmaza girmek yerine; dusunmek sorgulamak hedef belirlemek adina bir firsat sunmaktadir. Aslinda yazilacak ve konusulacak cok sey var. Ben simdilik konuyu acmak ve sunmak ile yetiniyorum. Yanitlar geldigince konu detaylanacaktir.
  12. Aslinda herhangibir dine tanriya varliksal ya da inancsal olarak bagli oilmak, kendi icinde celiski tasir. Birincisi, her teist, varliksal ve inancsal temelde kendi ozel inancinin celiskisini tasir. Ikincisi, her teist ozel inancindan dolayi genel teizm celiskisi tasir. Simdi bunlari soyle aciklayalim. Mesela islam dini uygulayicisi ve onun Allah'ini varliyan ve inanan bir muslumanin; diger dinler ve tanrilar temelinde bir karsitligi olmasi nedeniyle, celiski tasir. Orneklersek; din olarak mesela hristiyanliga, yahudilige ve tanrilar yahuva ve goda karsidirlar. Bu karsilik, Karsi A olarak, onlari antiteist yapar ve bu da teizme terstir ve teizmin celiskisidir. Ayni sey bir deist icin de gecerlidir. Cunku deistin tanrisi, dini olan bir ateistin tanrisina terstir; yani din temelinde deizm; A karsiti oldugu halde, tanri temelinde deizm, Karsi A dir. Yani deizmin tanrisal antiteizmi ve teizmi yani ozel bir tanrisi; ya da olan dini temelli tanrilara karsitligi vardir. Bu temelde, teist ya da ateist kendi tanrisi disinda olan bir tanriya ve teist olarak ta bir dine inanmadigindan; hem antiteist, hem de deist olmaktadir. Bu bir yerde ateizmdir. Teizmin ve deizmin ateizmi; kendi ozel din/tanri ve tanri disinda olan tanrilari kabul etmemek inanmamak ve yok saymak temelindedir. Eger ozelden ornek verirsek; Bir musluman, teist olarak hristiyan olmadigi icin antiteist hristiyanligin tanrisi godu var saymadigindan da ateisttir. Bir panteist, evreni tanri olarak kabullendiginden, baska bir seyi kabullenmediginden antiteist ve ateisttir. Kisaca her ozel ya da genel din ve de tanri varligina inanan bir deist ya da teist; ozel de digerlerine inanmadigindan; antiteist ve ateisttir. Kisaca varliksal ve inancsal her hangi bir olumlukuk, tek duze ve ozel bir olumluluk oldugundan, diger ozel olumlu olanlari distaladigindan kendi varladigi ve inandigi dini ve inanci ile celiskidedir. Kisaca her bir ozel inanc ve varlama hem genelin bunyesindeki hem de ozeller arasi secim olarak birer celiskidir. Temel olarak varliksal ve inancsal taraf sadece din ve tanri ile de sinirli degildir. Bu durum, her turlu etik/metafizik ideolojik inancsal deger icin de gecerlidir. Aslinda yukarida yazilanlari kisa ve oz olarak ozetleyen bir ateist soylem vardir; Bu soylem "Sen de binlerce din ve tanri arasinda, ozelde onlarin bir cesidine Islam dini temelindeki musluman ve Allah'a inandigin halde bir ateistsin; aramizdaki fark ben o binlercenin icine senin inandiklarini da dahil ediyorum" Bu soylem her bir dini ve tanri inanci tasiyana ve bir deist temelinde sadece bir tanri inanci tasiyana da; ya da diger etik/metafizik ideolojik inancsallardan birini tasiyana da soylenebilir. Her soylem kendi konusu ve kavrami ozelinde epistemolojik mantigin algilandigini gosterir. Yani bir onermenin uc karsi onermesi vardir. Bunun tumunu gorebilmek ve hic birinde yer almamak ise serbest dusunurluktur.
  13. Yumurtadan cikan tavuk degil; civcivdir.
  14. Big bang adi ustunde bir teoridir ve olgu degildir. Dolayisi ile gozlemi henuz olmayan bir teori yanlislanamaz. Cunku yanlislanabilirlik, gozlemseldir. Ayrica big bang mekansal degil; zamansal bir teoridir ve evrenin makansal bir yaniti deguldir.
  15. Insanoglunun her turlu evriminin neyden oldugu, sadece bakis acisidir. Ayrica evrim olduktan sonra; turlesme ve farklilalasma olur. Bunun en belirgin ornegi, ciftlesme ve uremedir. Ancak ayni turler ureyebilir.
  16. Bilimde propaganda olmaz. Bilim sadece bilimsel calismalarini buluslarini elde ettiklerini v.s. dile getirir. Ya da bu bir teori ise, gozlemini elde etme calismasi yapar.
  17. Evrim de oyledir zaten. Ustelik konu "inancsal" degildir. Gozlemin oldugu yerde inanc olmaz. Iste o yuzdendir ki bilimin olgulari tartisma disidir.
  18. Evrim ile bilim mukayese edilmez. Evrim bilimin dallarindan biridir ve bilimseldir. Dolayisi ile ortada bir "ustunluk" yoktur, birinin digerini tamanmlamasi vardir.
  19. Mafyanin hemen hemen her konuda birlikte hareket ettigini herkes bilir. Yalniz, yine herkes bilir ki; mafya'da kimse kimsenin gozunun yasina bakmaz ve her zaman guc ve otorite temelli cikar on planda gelir. Boyle bir cikar sorunu ya da firsati ciktiginda da butunluk icindeki mafya, kendi cikar hesabini kendi icinde kendi cozer. Turkiye su kisa 8 senede bu ornegin ucunu de canli yasadi. Once mafya birlikteligi birinin gucu ve otoritesi temelinde, 1980 ile baslatilan her turlu degisimin, pratigini T.C. degerlerine savas acarak basladi. Ordu ve mafya olarak deger baslari diye adlandirilanlar; cesitli oyunlarla tutuklandilar. Ergenekon, balyoz, oda tv, v.s. adindaki bu tutuklamalar, 2006'larla basladi. Ondan sonraki mafya hesaplasmasinda, yukaridaki tutuklasmaya ortak imza atanlardan; bu imzada basi cekenlere, digerleri cikar temelinde "madik atmaya basladilar" Bu hesaplasmanin yeni yuzu idi ve bu yuz, ayni ilk tutuklamada basi cekenler tarafindan misillemeye tasindi ve 17/25 aralik yarim kalan operasyonlar basladi. Su siralar ise, diger kanat ataga gecerek; hem 2006 hem de 17/25 aralikta basi cekenlere karsi bir operasyon baslatti. Aslinda bu oyle bir hesaplasmaki, tamamen devlet ve hukumet bunyesinde her turlu gorev ve yetkiye sahip kisileri kapsiyor. Burada ilginc olan bu tutuklamalarda hemen hemen herkesin, sadece kendi tuttugu taraf olarak bu tutuklamalara politik bakmasiydi. Halbuki burada asil bakilmasi gereken aci; hukuk ve hukukun evrensel isleyisi olmali. Zaten bu acidan bakildiginda ve de beklendigi gibi, mafya da evrensel hukukun degil de; orman kanunlarinin gectigi bilincinde olarak; 2006'da baslayan ve degisik taraflarla yonlenen bu tutuklamalarda, evrensel hukuk degil de; orman kanunu isledi. Iste burada butun bu olanlara karsi cikilacak ana nokta, evrensel hukuk yerine orman kanunlarinin islemis olmasidir. Bu oyle bir orman kanunudur ki; mafya ile ozdestir. Mafya ne yapar? Once kendince kisiyi saptar ve sonra da onu infaz eder. Yani suctan once, suclu ismi saptanir ve ona bir suc yuklenmesi yapilir. Halbuki evrensel hukuk ta; "herkes sucu ispat edilene kadar masumdur" ve suclu olarak etiketlenene suc tayin edilmesi yerine; once suc tayin edilir ve sonrta da bu sucun suclusu aranir. Gorundugu gibi, evrensel hukuk her yonu ile; gozaltisi, tutuklamasi, mahkemesi, yargisi, cezasi v.s. ile orman kanununa tamamen zittir. Eee mafya da evrensel hukuku uygulasa, mafya olmazdi zaten. Ustelik bu tip tum devleti hukumeti ve yonetimin her bir kurumunu ve kurulusunu iceren mafya hesaplasmalari ancak gostermelik demokrasilerde mumkundur. Tabi ki buna sandik demokrasisi de dahildir. Dahil olmayan, katilimci esitlikci ve hak ve ozgurlukcu demokrasilerdir. Buralarda zaten mafya devleti ve hukumeti ele geciremez.
  20. Bilim; bilgi ve bilissellik temelinde insanoglunun gozlemi ve olgusu ile ortaya koydugu verilerdir. O yuzden bilim, tum insanoglunu kapsar. Bu nedenden de tartismali ideolojileri inanclari izmleri veakilsal ortaya konumlari gozlemi olmayan ortaya konumlari icermez.
  21. Evrime inancsal ideolojik degil; bilimsel ve bilgisel bakmak gerekir. Bu da akilsal ve akilci algilama degil; gozlemci ve gozlemsel algilama gerektirir.
  22. Evrim de ve bilimde akilciligin "dogrusu/yanlisi" yoktur, gozlemin ortaya koydugu olgusu ve teorisi vardir. O yuzden evrime her turlu bakis acisi; varliksaal inancsal ideolojik degil; bilgisel bilimsel ve bilisseldir.
  23. Yukaridaki yanitlar tamamen varliksal ve ideolojik/inancsal temeldedir. Bilim yanitlarini bilgisel bilimsel ve bilissel olarak ortaya koyar. Dolayisi ile metafizikten degil; epistemolojiden taban alir.
  24. Evrim ile ateizm bagdasmaz. Biri bilimdir, digeri teolojik bir durustur. Biri gecerlilik ve yanlislanabilirlik temelindedir, digeri akilciligin kesinligini icerir. Bunlar ana farklar.
  25. Evrim bir olguur, fenomenal gozlem verir; bilimseldir ve surekli suregelen bir bicinde de degiskendir. Evrimin olgusu gozlem ve bulgular ile saglanir, akil yurutmeler ve onun inanclari ya da ideolojileri ile degil. Evrimde de bilimde de raslanti yoktur. Sadece her turlu olayin gozleminin aciklamasi vardir. Bilim ne gozlemliyor ise onu dile getirir, evrimin de bilimsel yani budur. Evrimin en onemli algisi, bir oznewsi olmamasi bir yapani olmamasidir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.