evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Gazze'de Vahşet ve Yaşam Dramı
Burada en onemli nokta; adi gecen cografya ve toplum kim ve neresi olursa olsun; politik cikar hareketleri ve uygulamalari ile her bolgenin kendi farkli halklarinin her turlu kullanilisini ve bu politik cikarda bir rolu olmayisinin farkini iyi algilayalim. Konu Israil halki, filistin halki, ya da ulke halklari degildir. Sadece her ulke bunyesindeki politik guc ve otoritelerdir.
-
"Yeni" Irak' a Doğru
BOP ve K.Afrika Projesi.
-
Gazze'de Vahşet ve Yaşam Dramı
Bilindigi gibi, Israil; dunden beri Gazze'ye uc koldan karadan, denizden ve havadan saldirmaktadir. Guya amac Hamas'i "bitirmek" ve yardim tunellerini ele gecirmektir. Guya savas bir Israilli gencin yakilmasi sonucu cikmistir v.s. Su an da dunya oturmus bu tek tarafli vahseti seyretmektedir. Soylenene gore amac, Kuzey'den bolgeye girip; guney ucuna kadar 40 kmlik bolgeyi askeri guc ve saldiriile taramaktir. Yine soylendigi gibi bunun bir nedeni Filistin cephelerinin birlesme olanagi ve bunun Israil'e ters dusmesidir. Isid saldiri hareketinin baska bir parcasi olarak "Yahudilere dokunmayacaklarini" aciklamistir. Israil tarafi olan, ABD/Ingiltere, BM/AB sadece "yarim agiz ile" Israil'in kendini koruma hakki safsatasini dile getirmislerdir. Ayni kanattaki Diktator ve surekasi da sadece sozde karsi cikmaktadir. Filistin tarafi olabilecek, Esad kendi derdinde, Iran sessiz, Irak kendi derdinde, Rusya Kirim ve ucak dusurulmesi derdinde, Cin henuz sessiz politika izlemektedir. Sadece Sili ve Venezuella yaptirima gitmislerdir. Isin ilginci herkes kendince yapilacak sivil katliam boyutunu degerlendirme olarak olayi gozlemektedir. Henuz kimse olan katliami harekete gecmek adina "yeterli" bulmamaktadir. Evet, emperyalist zihniyetin teori babasi Israil acik acik dunyanin gozunde katliam yapmaktadir. Misir'in ara buluculugu ates kes icin sonuc vermemistir. Catismalar surmektedir. Israil de catismalar surdukce, yeni askeri gucleri Gazze'ye gondermektedir.
-
Kisa ve Oz Super Lig Fiksturu
Süper Lig'in 57. yılı olan 2014-2015 sezonunun fikstür çekimi yapıldı. Kullanabilmek uzere tum sezonun bir haftalik cizelgesi asagidadir. Kullanim kolayligi saglamak adina, bu sefer donusler "<-------</>-------->/V/^" olarak gosterilmistir. Kendi sahasi-Deplasman <---------------------------< v(Bay)/Mersin-BJK (01) ^ | (03)/Rize-Gen.Bir.(16) | |(05)/Bursa-G.Saray (14) | |(07)/ Eskisehir-Konya (12) | |(09)/Balikesir-Akhisar (10) | |(11)/Sivas-G.Antep(8) | |(13)/Erciyes-Trabzon (6) | |(15)/F.Bahce-Karabuk (4) | v (17)/Ist.Basak-Kasimpasa (2) ^ >--------------------------->
-
Evrim / Devrim / Bilim Bağı
Bu uc kavram uzerine ciltlerce kitaplar yazilabilir ve en cetin tartismalara girilebilir. Yalniz burada onemli olan, bu uc kavramin ayri ayri; biribirinden farkinin farkina varmak ve her bir kavramin bilisselligine kendi farkinda varmaktir. Kisaca bu uc kavrama ....e gore temelinde ve hedefinde analojik ve mana turetme ve cikarma mantigi temelinde bakarsak; Evrim; Herhangi bir seyin kendi kendine kendi ic dinamigi ile geldigi noktadir. Bilim, Bu gelinen noktanin gelis surecini geldigi sekli ile gozlemsel algi ve yapilandirilmis olgu bilgisi ile ortaya koymaktir Devrim, Evrimsel noktanin ve bilimsel ortaya koyumun her yonu ile degisimi/degistirimi; yenilenimi/yeniletimi, gelisimi/gelistirimi ve yerine gore; olani ve ortaya koyani, donusumu/donusturumu ve baskalanimi/baskalatimidir. Burada her bir kavram da; kendi bunyesinde surekli suregelen bir yasam ve iliski icindedir. Buradaki ana nokta, devrimin hem evrilmis olani hem de ortaya konmus olani her yonu ile degistirebilecek ogesinin ne oldugunun bilisselligidir. Devrimi, insanoglu zihinsel yetisinin ogeleri gerceklestirir. Yani eger herhangibir devrimden bahsediyorsak; mutlaka bir insanoglu zihinsel yeti ve fonksiyonundan bahsediyoruz demektir. Kisaca evrimi de bilimi de insanoglu sadece algisi ile ortaya koymaz; bu ortaya koydugunu zihinsel yetisi ve fonksiyonlari ile vucudunu da kullanarak somuta fenomene tasir. Teknik bunlara en guzel ornektir, cag degisimi bunlara en guzel ornektir. Yasam ve iliskiyi sekillendiren her turlu etik deger sistemlesme duzxen kurma kurum ve kurumsallasma bunlara en guzel ornektir. Bu ornekler cogaltilabilir. Yalniz basta olabilecek olan buyuk bir kaosu engelleme adina; yapilan ve somutlastirilan her devrimin toplumsal yasam ve iliskideki islerligi adina gerekli olan her turlu hukuku unutmamak gerekir. Buradan cok onemli bir algi ortaya cikmaktadir. Demekki hukuk ta her turlu degisim temelinde degismelidir ki; ortaya konan her turlu devrimsel yeniligi karsilayabilecek duzeyde olsun. Kisaca ortacag hukuku ile bilgi cagini yasatamazsiniz. Nerede insanoglu toplulugu varsa, orada ortak bir yasam ve iliski ve de bu yasam ve iliskiyi somuta tasiyan etik ideolojik inancsal degerler ve de bu degerlerin ortak huzuru bozmamasi adina ortaya konmus bir hukuk ve adalet anlayisi vardir. Demekki insanoglunun evrileni ya da bilgi ile ortaya konani devrime tasimasi yetmez; bunlar arasi her turlu uyumu saglayabilmek adina bir hukuku da ortaya koymasi gerekir. Aslinda hukuk, etik yasam ve iliski ile bu yasam ve iliskinin adil olmasini saglama adina getirilmis yonlendirimlerdir. Yani her turlu yasam ve iliskide; bu yasam ve iliskiyi saglayanlar kendiliginden adil olabilseler; hukuka da gerek kalmaz. Iste burada da devrim devreye girer. Yani yasam ve iliskideki adilligi saglayacak olan insanoglunun zihinsel ve davranissal yasayacagi devrim ile baglidir. Yani beyin yetilerini fonksiyonel olarak insanlastirmak, evrensellestirmek, bilimsellestirmek ve bilissellestirmek. Buradan cok onemli bir algi ortaya cikar. Bu algi insanoglunun cagdasligi etikligi ve guncelligi ve de degisime ayak uydurabilmesi icin gereklidir. Bu algi, zihinsel devrim algisidir. Yani insanoglunun her turlu beyinsel yeti kullanim ve fonksiyonunu evrimsel kendiligine birakmak yerine; beynin sahibi bireyi olarak devrimci sorgulamasi yenilemesi degistirmesi ve eskilerden her turlu adil yasam ve iliskiyi bozanlardan kurtulmasi ve arinmasidir. Iste bu algi bize, devrimin bir niteligin digerlerini nicelik olarak tek duze bir yonlendirmeye iktidari gucu ve otoritesi eli ile yani izmler ile zorlamasi degildir. Cunku devrim nitelik olarak insanoglunu nicelik yerine koydukca; yasam ve iliskideki adilligi bozmak ile kalmaz, bu bozulmus adaleti ustelik hukuk olarak dayatir. Devrim bir nitelik degisimidir. Burada iki nokta onemlidir. Birincisi bu nitelik degisimin, digerlerini kendi niteligine zorlamamasi. Ikincisi her bir nitelik degisiminin, nicelik olarak yasam ve iliskiye yansimasi. Buradaki nicelik, ayni zamandasomut ve fenomenal olarak ta algilanmalidir. Sonucta niceligin her turlu geldigi yerin arkasinda bir nitelik vardir. Ortacag niteligi ortacag niceligini getirir. Yani kimse ortacag niteligi ile, gunumuz bilgi ve bilisim toplumu niceligini saglayamaz. Eger ortada boyle bir gorunum yoksa; demekki nitelik bu gorunumun niteligi degildir. Nicelik bilim ve evrim ile saglanabilir, ama niteligi yani saglanani ve de onun her turlu yenilenimi degisimini ancak devrim saglar. Buradan yeni bir algi ortaya cikar. Demekki devrim, sadece ortadaki bilim ve evrimin niteligini saglamakla yukumlu ve sorumlu degil; ayni zamanda onlari yenileyebilecek, degistirebilecek gelistirebilecek nitelikleri bunyesinde tasimakla da sorumlu ve yukumludur. Cunku aksi, cagdisilik inancsal ideolojik izmsel dogmave tutuculuk ve hatta radikal gericilik demektir. Bu son cumleyi algilamak icin, bugun dunyaya cografi ve toplumsal olarak gozleme sundugu yasam ve iliskiye devrimci nitelik ile bakmak yeterlidir. Iste insanoglu beyninin fonksiyonal ve yeti olarak boyle bir devrimci ve niteliksel ozelligi vardir. Bunun var olmasi evrim iken; bunun algilanmasi farkindaligi bilinci ve bilisselligi ve devrimci nitelik olarak kullanimi paylasimi ve somuta tasinmasi ve bunun surekli suregelen sureci ve yenilenimi ise;devrimdir. Devrim olmadan, ne bilim ilerler ne evrim ortaya konur. Aksine devrimin yapicisi ve uygulayicisi insanoglu yerine; baska bir niteligi oldugu sanilan bir guc ortaya konur. Bu guc somut ya da soyut olmus fark etmez. Fark eden bu gucun, insanoglu varliginin farkindaligini onlemesi ve insanoglu devrimci niteligini bu guce teslim etmesi ve dolayisi ile insanoglunu caresiz birakmasi ve bir cesit kader kandirmacasi algisiyla mahkum ederek; onun devrimcxi niteligini her yonu ile kullanmasini ve paylasmasini onlemesidir. Iste o yuzden her turlu dogma; hem devrimcxi nitelik tasimaz, hem de devrimci nitelik olusumunu ve gelisimini onler. Cunku bu dogmalar inancsal ideoloijik izmsel ve etik temelde sabit ve degismezdirler. Bunun arkasindaki evrimci temelde gelen niteligin adi da "idee fixe" yani sabit fikirdir. Bu hem evrim hem de bilim de, her yonu ile devrimi ve devrimci niteligi onleyici ve engelleyici en buyuk adaleti saglamayan nitelik guc otorite ve iktidaridir.
-
Bireyin, Evrensel-Insan Zihniyeti
Bireyin, cagin; bilgisel, bilimsel ve bilissel gelisimine, degisimine uygun olarak; evrensel hukuk, insan haklari hak ve ozgurlukleri temelindeki, adaletin, vicdan ve saygisini talep, savunu ve destegini dusunce ve davranisa; yasam ve iliskisinde tasimasi evrensel-insan zihniyetidir. Evrensel-insan zihniyeti her turlu insanoglu yapilandirilmisliginin bilisselligi ile; bu yapilandirilmis gercekligin sorununun yapi ve isleyisini temelden ve kokten cozucu ve bozucu bilginin bilimsel ve bilissel aciklamasini ve dusuncesini; qua felsefesi, serbest dusunurluk devrimci sorgulama ile insanin numenal/zihinsel insanliginin devrimini, yasamina iliskisine duzenine sistemine ve her turlu kurumlasmasina yonelik hedefin analojik ve mana cikarsama ve mana turetmesi temelinde surekli suregelen bir surecin caga bilime degisimine yenilenmesine yonelik olarak kritik, analitik, diognastik dile getirimini yapmaktadir. Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
Zihinsel Evrim ve Zihinsel Devrime Geçiş
Zihinsel evrim, dunyanin herhangibir cografya ve toplumunda dogan bir bebegin sahip oldugudur. Yani dogumda olan her turlu fiziki, sinirsel/kimyasal yapisi; beyin ve vucudunun algiya bilgiye ogrenime acik olmasi ve tamamen herhangibir kavram ya da bilgi ile dogmamis olmasi. Iste bu zihinsel evrim, dogan bir bebegin bulundugu ortamda kendisine dogumdan itibaren verdikleri ile yetisir. Burada onemli olan bu bebegin genelde tum dusunce ve davranislarinin sadece bir taklit ve ogrendigini tekrarlamasi olmasiir. Kisaca ne farkindalik ne de bilinc yasam ve iliskileri icin mevcut degildir. Dolayisi ile tum dusunce ve davranislari otomatik, yerlesmis, alisilagelmis bir sekildedir. Burada farkindaliga gecisin, temeli; huzur ve mutlulukta yatar. Eger kisi herhasngibir nedenden dolayi huzursuz ya da mutsuz ise; bu bir farkindaliktir. Bu iki turludur; Evrimsel olan bunun bil;incalti verdigi rahatsizliktir. Devrimsel olan da sorgulamaya yonlendirendir. Iste bu farkindalik ya beynin zorlamasi ya da kisinin sorgulamasi ile bilince yonelir. Yani artik kisi huzursuzlugun v.s. sadece farkinda degil; ayni zamanda bilincindedir. Bu bilinc, ya bilisselligi getirir; ya da beyin bilincalti bunu bir huzura erdirir, ya da kisi sorgulama asamasina girer. Kisaca devrimci olan ne farkindalik ne de bilinc degildir; bilisselligin sorgulama yolu ile kazanilip, rahatsizligin bir ust duzey olarak yeniden huzuru ve rahatligidir. Iste her bilisselligin ve sorgulamanin getirdigi yeni algilama bilgilenme ve yasam ve iliskideki bilissellesilen konudaki yeni dusunce ve davranistir. Iste insanoglu yasami boyu genelde zihinsel devrime yonelemez ve devrimini yapamadan yasamini yitirir. Zihinsel devrimin en onemli temeli; kisinin kendi istemi ve iradesi ile kendi beyninde yer etmisleri kendinin sorgulamasi ve degistirmesidir. Zihinsel evrim de ise; eger bir rahatsizlik var ise; bunun rahatligi bilincalti olarak beyin tarafindan yerine getirilir. Yani beyni tasiyan kisinin kendisi bu islemde yer almaz. Zihinsel devrim; farkindalik bilinc ve bilisselligin kisi sorgulamasi ve istemi ile beynini yonlendirmesi ve yonetmesidir. Bu temelde zehinsel devrimin olabilmesi icin; kisinin en azindan birey olmama farkindaligi bilinci ve bilisselligi gerekir. Iste buradaki bilissellik kisiyi birey olmak istemi ve sorgulamasina yonlendirir. Tabi ki birey yetistiren toplum ve cografyalarda bu zaten evrimlesmistir. Dolayisi ile cagdas ve etik olarak birey olmak bir devrim degildir. Buradaki devrim birey olmanin bilisselliginin getirdigi kisi eliyle gelen sorgulama ve degisimdir. Kisaca evrim kendiliginden ve bilincalti devrim ile kisinin istemi ve sorgulamasi ile yapilandir. Iste burada her farkindalik ve bilincin getirdigui bilisselligin yasam ve iliskisi algisi bilgisi ve dusunce ve de davranisi zaman ile otomatiklesir ve evrimlesir. Iste bu anlamda devrim, her evrimlesenin kisi eliyle yeni bir degisim farkindaligi algisi ve bilgfisi bilinci temelinde sorgulanmasidir. Bu bir yerde evrimsel tetikleme demektir. Yani kisi ve beyni her evrimini devrime tasidiginda onun da evrimlesmesi temelinde yeni devrimleri tetikler. Iste bunun aliskanligi da zaten huzursuzluk v.s. yi beklemeden hem evrimleri tetikleme de hem de her devrimi yeniden evrimlestirmedeki ve de yeni devrimler adina kisinin kendi devrimlesmis sorgulamasi ve beyinde yer edenleri surekli yenilemesi ve degistirmesidir. Henuz cagdas toplumlarda devrimsel bir beyin fonksiyonu yoktur, sadece evrimin olan duzeyde rahatsizligi ve devrime tetiklemesi vardir. Yani birey tetikleme olmadan, kendi basina degisime yonelecek bilissellikte degildir. Bu zaten evrensel-insan zihniyetinin sadece evrimsel yonlendirmesi degil; kisinin bu yondeki ve yonlendirmedeki kendi bilissel sorgulama ve beyin yetilerini harekete gecirme bilisselligidir. Iste evrensel-insan zihniyeti bu duzeyde evrimlesmisliktir. Burada surekli bir devrim ve bu devrimdeki kisinin yonlendirmesi ve sorgulamasi soz konusudur. Yani bu artik huzursuzluk v.s. iler degil; kisi-beyin birlikteliginin ortak hareketidir. Yeri gelir beyin kisiyi uyarir, yeri gelir kisi beynini uyarir. Iste bu zihin ile vucudun ortak bilisselligidir. Kisaca dunyanin her hangi bir cografya ve toplumunda dogan bir bebegin, evrimsel ve devrimsel yolculuiguna ortaya koyalim. Parcasal (ailesel, cevresel, toplumsal, tarihsel, kultuirel, her turlu etik, ideolojik ve inancsal) kisilik ve kutuplasma. Zihinsel evrimin ilk asamasi Bireysel (benli bireyci,bananeci v.s.) kisilik; bireyci akilciligin ideolojik inancsal etik secimi ve savunusu. Zihinsel evrimin birey yetistiren toplumlardaki asamasi Iste genelde insanoglu devrimini yapamadan yasamini yitirir. Simdi de beynin yeti temelli ogelerini siralayalim. Bulunan huzur ve mutluluk, gelen rahatsizlik, rahatsizligin farkindaligi ya da bilincalti zorlamasi, cozumsuzluk ya da ikna ve huzur, farkindaligin bilince tasinmasi ve bilissellik duzeyi. Eski yerde demir atma, ya da gelinen yeni donem; ve bunun huzursuzlugu v.s. yani bir usteki cumlenin tekrari. Zihinsel devrim icin; mutlaka bilissellik gerekir. Aksi olan bilisselsizlikte ise; evrime tabilik kacinilmazdir. Bu ya huzurludur, ya da sosyo-psikolojiktir. Ya farkindalik icerir, ya da icermez. Kisaca farkindalik ve bilinc evrimin, bunlarin bilisselligi ve kisinin beyin ile birlikte hareketi yani kisinin beynine olan mudahelesi ile gelen bilissellik devrimin gerektirdikleridir. Ornek verelim. Bir inanir eger huzurlu ise ortada ne farkindalik ne de bilinc vardir. Bir inanir huzursuz ise; bu ya bilincaltidir, ya da farkina varilmistir. Farkina varmak ya psikoloji getirir ya da korku endise getirir. Bunu ya beyin kendi cozer ve kisi farkinda olmaz; ya da kisi farkina varir ve cozume kendi yonelir ve bilincine erisir. Zaten bilinc asamasi; artik inancin verdigi huzursuzluktur ve yeni bir huzur arar. Bu da inancsizliga yonelistir. Buraya kadar evrimdir. Devrim ise; inanci inancsal olarak sorgulamak ve sadece taraf belirlemek degil; tarafi yaptiran fiilin farkina varmaktir. Yani beyindeki inanci eyleme ve tarafa tasima eylemini. Iste bunun farkindaligi bunu bilince tasir ve eylemin bilisselligi de; bu eylemden kurtulmayi arinmayi getirir. Yani serbestligi. Beyin ismi sorgulamaz sadece isme yonelik tarafindan duydugu huzursuzlugu sorgular, bu da eylem bilisselsizligidir. Ornek verirsek; tanriyi varliksal ve inancsal olarak sorgular. Beynin tanrilastirma eylemini sorgulamaz. Iste beynin tanrilastirma eyleminin vercegi olumlu olumsuz taraf secmeyi sorgular. Eylemi sorgulamak ismin bilisselligidir. Yani neden taraf secimine yonlendigini sorgulamak. Her eylem sorgulamasi ancak yeni bir huzur farkindalik ve bilinc getirir. Cunku bilissellik icerir. Eger sadece isim sorgulaniyorsa; taraf ve mensubiyet sorgulanmaktadir ki bu builissellik icermez. Kisaca bir inanir inancin bilincinde degilken, inancsizolan inancin bilincindedir; ama bilissellik ortada yoktur. Cunku hala taraf sahibiyeti soz konusudur. Yani eylem kavram sabitliginde yapilmakta ve kavram sorgulanmamaktadir. Mesela tanri var/yok, ya da tanriyainan inanma; sadece tanri inanc ve varlik isimleri bunyesindeki taraf secimidir. Bilissellik ise; bu bunyedekilerin sorgulanmasidir. Iste bu farkindalik, yukaridaki taraf sorgulamasinin bilincini verir ve bilisselligi de bu eylemden kurtarir. Bu baslik algisi bilgisi bilinci ve farkindaligi "yuksek" bir basliktir. O yuzden ne kadar net algilanirsa; o kadar acik sorgulatir. Aksi sadece noncognitivizm izlenimi verir. __________________ Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
Ülke ve Toplumu Halifeliğe mi Hazırlanıyor?
Asagidaki baslikta, T.C.'nin kuruldugundan beri kendi bunyesinden yonetilip yonlendirilmedigini daha once izah etmis ve diktatorun karizmasini "cizebilecek" bir aday arayisindan soz etmistim. http://www.turkish-media.com/forum/topic/336004-turkiyenin-gelecegini-belirliyecek-sorular/ Oyle algilaniyor ki; ABD/Israil yonlendirimindeki BOP projesinde Turkiye icin yeni bir yonlendirme gundemdedir. Diktatorun, selefi temelli radikal islam ozentisi; bunun O.Dogu'da istenileni verememesi; ABD ve surekasini yeni hedefe yonlendirmistir. Bu hedef bir HALIFE ARAYISIDIR. Yine bilindigi gibi, ISID kendince halifeligini ilan etmistir. Iste T.C. bunyesinde yapilacak olan cumhurun basi secimlerine sunulan "cati aday" tam da BOP projesine uygun emperyalizmin O.Dogu cikarina uygun bir adaydir. Bu cati aday ile ilgili bilgileri de asagidaki linkte paylasmistim. http://www.turkish-media.com/forum/topic/343543-bop-un-odogu-cati-adayi-ekmeleddin-ihsanoglu/ Ulke ve toplumunun biryerde sevr ruyasi olan halifeligi koruma istemi; emperyaslisit zihniyetin, O.Dogu ve K.Afrika BOP projesine evengalizm ve ilimli islam olarak ta "cuk oturmaktadir." Yani E.Ihsanoglu hem emperyalizm hem de arap dunyasi icin halifelik adina "bicilmis kaftandir." Nasil bir halifeligin onerildigi ya da bunun nasil gerceklestirilecegi v.s. konulari henuz bilinmemektedir. Bu bilgiler isiginda, ki isteyen buna "komplo teorisi" de diyebilir. Gunumuze gelirsek; Bir yerde toplum meclisi eliyle, tarihinde bir kere daha "kirk katir mi/kirk satir mi?" secimine birakilmis ve algi olarak "yukari tukursen biyik, asagi tukursen sakal" konumuna getirilmistir. Yani ya su an bile artik neredeyse emperyalizm ile "ipleri koparma" noktasina gelen, diktator ile; emperyalizmin partileri eliyle topluma dayattigi ve dikta ettigi E.Ihsanoglu'nun halifeligi yukaridaki atasozlerini aciklamaktadir. Yani ya selefi siyasi radikal islam olan bir devlet yonetimi bolunmusluk diktator eliyle ve baskanlik sistemi ile; halki beklemektedir, ya da sozde istenilen gibi gozuken cati aday'in halifeligi bile bile cumhurun basi yapilacaktir. Sonucta meclis T.C. degerlerini savunan ve koruyan ve bu acidan bilinen bir aday cikaramamis ve 20 oyu mecliste topluyamamistir. Eger umutlu olmak gerekirse; diktatoru bile bile koske cikarmak yerine, cati adayi cikarmak bir yerde yapilacak secim olacaktir. Cunku cati adayin koske cikmasi bir yerde diktatorun tarihini bitirecektir. Hatta AKP bile tarihe gomulebilir. O zaman toplum olarak yapilabilecek olan; henuz gelmemis halifeligi her yonu ile onleyebilecek bir yonetimin oyle ya da boyle 2015 secimlerinde basa gelmesini saglamak; gerekirse bunun icin yeni bir parti kurmaktir. O yuzden toplumumuzun biri birini politik v.s. otekilestirmesi yerine; yapilacak olan; cografi butunluk, T.C. degerlerinin korunmasi ozgur birey devleti adina; gezi bilincini iktidara getirmek hem emperyalizmin hem diktatorun hem de halefilik planinin ezberini bozarak "Gulhane pakindayim, herseyin farkindayim" mesajini topluma vermektir. Yalniz bunu basarabilmek; her turlu ideolojik inancsal ve izmsel ve de etik temelli sosyal ezberlerin ve cagdisiligin bozulmasi temelindedir. Iste zaten gezi bilinci de budur.
-
İtaat ve Saygı Farkı / İlişkisi
Toplumumuzda her kavramda oildugu gibi, basliktaki iki kavramda da bir algi karmasasi mevcuttur. Itaat genelde,"kucuklerin" "yeni" neslin, "buyuklere" "eski" neslie, " karsi ve yonelik dusunce ve davranista "uymasi" yani, onlarin dediklerini aynen dusunmesi ve davranmasi anlamindadir. Kisaca itaat, buyuklerin kucuklerden otomatikman bilincalti olarak bekledigi davranistir. Aslinda itaat cagdasligi onleyen en onemli faktorlerden biridir. Cunku gelisen dunyada ve cagda yenilerden eskilerin aynen kendileri gibi dusunmesini ve davranmasini istemeleridir. Dolayisi ile birey olamamis ve birey yetistirmeyen toplumlarda, itaat bir cesit saygi olarak algilanir ve maalesef tek taraflidir. Yani itaat sadece kucuklerden buyuklere gosterilecek bir degerdedir. Tarihe baktigimizda itaatkar toplumlar cagin gerisinde kalmis yeniligi sindirmis ve yenilige "savas acmis" toplumlardir. Saygi ise, birincisi; itaat gibi tek tarafli degil; iki taraflidir. Ikincisi birey olmak ve birey yetismeyi bilinc olarak bunyesinde barindirir. Zaten bireylerin biri birini oldugu gibi kabul etmesi ve birinin digerine kendi dusunce ve davranisini dayatmamasi; sayginin temelini teskil eder. Itaat genelde ideolojik inancsal ve izmsel nitelik tasiyan toplumu yonlendirmeli her turlu etigin yasam ve iliskide yer almasi adina, sistemin ve kurumlarinin toplumuna dayattigi degerlerdir. Zaten buradaki saygi ile olan bir bagi da; itaat edilmedigindeki "saygisizlik" algisidir. Halbuki bireyler biribirlerine itaat etmek yerine, biri birleri ile iletisim ve dialog icindedirler ve bu iletisim ve dialogu her turlu paylasim olarak saglayacak olan saygi, bozacak olan da itaattir. O yuzden kimse kimseden kendsisine itaat etmesini beklememelidir. Cunku kimsenin kimseden kendisine itaat etmesini bekleme hakki yoktur ve aksine bu bireyin kendi dusunce ve davranisina getirilmis bir sinir ve saygisizliktir. Nesiller ancak biribirileri ile biribirilerinin dusunce ve davranislarina degerlerine saygili olurlarsa; birlikte olabilirler. Cunku bu birliktelik iki tarafli bir birlikteliktir. Itaat ise diger tarafi kendi gibi dusunme ve davranisa zorlayan bir hask ve ozgurluk ihlalidir. Sonucta itaati uygulamanin, toplumsal yani; yetistirimin getirdigi bilincsiz gonullulukte olsa; her turlu itaat etmeme, etmeyen uzerinde bir baski siddet korku salma ve boyun egdirme getirecektir. Unutmamak gerekir ki; itaat bir yerde zorunluluk icerdiginden, kendisinden itaat etmesi istenen; daima bu itaatini yerine getirmeme adina bir ayriliga yonelecektir. Sonucta bir cocugu belki ekonomik olarak ve yetistirim olarak belirli bir yasa kadar kendinize itaat ettirebilirsiniz; yalniz bir yetiskinin itaati her ne kadar yerlesmis bir etik saygi algisi da olsa; bir an gelecek bu itaate isyan ile sonuclanacaktir. Unutmamak gerekir ki; itaat altinda yetisenlerin birey olmak ve birey olarak kendini kendi adina temsil etmek sansi ellerinden alinmaktadir. Ayrica hic bir sekilde toplumda kendini ortaya koyabilecek bir bilince de erisememektedir. Boylece toplumda olusan itaat zincirinin bir kisisi olarak yetisir. Aslinda burada toplumda yerlesmis negatif bahane hazirdir. Bu da itaat etmeyenin "asi/baskaldiran/yaramaz" v.s. temelli algidaki toplumdan bir cesit distalanmasi anlamindadir. Yani birey olarak kendi adina hak ve ozgurluk aramak kendi dusundugu gibi davranmak; bir cesit olumsuzluk ve distalanmas icerir. Iste o yuzden gelismemis toplumlari toplumsal olarak suru psikolojisi ve korku felsefesi temelinde yonlendirmek te; itaat bas rolu oynar. Dilimizde itaate yonelik o kadar cok atasozu ve deyim vardir ki; toplumun bunlardan kurtulmasi bile basli basina bir yetistirim/yetisim egitim sorunudur. Bir kisiye oneri yapabilirsiniz, fikrinizi dusuncenizi soyleyebilirsiniz, ama; sizin dediginize ve yaptiginiza itaat etmesini isteyemezsiniz. Bu hak ve ozgurluk ihlalidir. O yuzden toplum olarak baskalarini itaate zorlama ve bunun yollarini aramak yerine, herkesin kendi dusunce ve davranisina saygi gostermek; yapilacak olandir. Cunku bir yerde gelismemis toplumlarda itaat sanki zaten olmasi gereken bir davranis olarak bilincaltina yerlesmistir. Iste o yuzden dialog iletisim yerine, ya itaatin getirdigi kabul ya da itaatsizligin getirdigi karsi cikis; toplumumuzda yaygindir. Demekki once bu yerlesmis ve olumlu gibi algilanan itaat etik degerinin, sorgulanmasi ve ondan kurtulunmasi gerekiyor. Iki yonu ile birlikte, yani ne itaat etmek ne de kendine itaat beklemek. Ne itaat bekleyen bir nesil olalim; ne de itaat eden bir nesil.
-
Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
Allah kime ve neye gore vardi? Inanc bilimsel degildir ve gozlem vermez. Yani inanc sadece inanani baglar, bilimsel olan bir bilgi/olgu ise tum insanoglunu baglar.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Ben kendime sadece ozel ve bireysel olarak bakarim. Biz bakis acisi icinde bulundugum insanoglu turu icindir. "Copyala/yapistirma" derken; neyi kastediyorsun? Beyin organinin diger organlardan farki yetisi ve fonksiyonudur yani soyutlama ve de tum vucudun ilettigi sinyalleri anlam ve icerige donusturme ozelligi. Beyin sadece insanogluna ait degildir ve evrimsel gelisimde insanoglu beyni en gelismis ve de soyutlama yetisine sahip turudur. Insanoglu beyni ile birlikte dogar. Insanoglu vucudundaki her bir organin yetisi islevi ve calisma seklini; yine insanoglu biyoloji denen bilim dali ile acikliyor.
-
Çağdaş Yaşam ve İlişki
Bir kisinin caga uygun olarak yasam ve iliski surebilmesi icin; once cagin bilisselligi gerekir. Cagimiz bilgi ve bilisim cagidir. Bir bireyin cagdas yasam ve iliskisi iki farkli faktore baglidir. Birinci faktor, ozgur birey olabilme faktorudur. Ozgur birey olabilmek, bireyin kendisinden ziyade; yasam ve iliski surdugu ulkesine toplumuna duzenine sistemine kisaca ozgur bir birey olarak yetisip yetismemesine baglidir. Ne demektir ozgur birey? Ozgur birey demek, birey olarak her turlu dusunce ve davranisini yasam ve iliskisinde kendi adina dile getirebilmesi demektir. Bunun icin bulundugu ortam ozgur birey yetistiren bir ortam olmalidir. Yani devlet her turlu sekilde bireyin kendi iradesi ile kendi degerleri ile yetisebilmesi egitim alabilmesi icin uygun olmalidir. Boyle bir devletin herhangi bir belirli ustun hakim bireyine dayattigi bir etigi yoktur. Tek etigi, o da bireyler birbiri uzerinde hakimiyet ve ustunluk kurmamasi adina; evrensel hukuk ve insan haklari temelinde bireyin hem hak ve ozgurlugunu saglamak, hem de hak ve ozgurlugu ihlal etmesini onlemektir. Bir birey kendi adina hak ve ozgurluk talep ederken, baskasinin kendi adina hak ve ozgurluk talebini ihlal etmemelidir. Yani hak ve ozgurluk adaletini devlet hukuku ile korumasi ile saglamalidir. Yani devlet her bir bireyini ozgur birakirken, bir bireyin baska bir bireyin ozgurlugune olan mudahelesini karismasini baskisini zorlamasini hakim ve ust olmasini onlemelidir. Buradaki devletin tek yonlendirmesi hak ve ozgurluk adaletidir. Eger devlet bireyini hak ve ozgurluk olarak adil kilmaz ise, ozgur birey olmak ve ozgur birey olarak yasam ve iliski surmek ve de yetismek mumkun degildir. Ayrica devlet bireyini sadece ozgur adaletli birakmek degil; bu ozgurlugun hak egitimini almak icin de yetistirmelidir. Iste buradaki ana faktor devletin kendine has ve toplumu yonlendirici bir etik degerinin olmamasidir. Tum etik degerlerin kontrolu bilimsel ve evrensel hukuk ile insan haklarina adil olmalidir. Devlet bir yerde her bir farkli bireyinin hak ve ozgurlugunu hic birinin digerin i ihlal etmemesi temelinde kucaklamasi savunmasi ve korumasidir. Kisaca devletin bir etigi (milli dini siyasal geleneksel toresel toplumsal v.s.) yoktur. Yani devlet, sosyal sivil, adil, olarak bireyine ozgurluk hakki taniyan bir devlettir. Iste bu sekilde ozgur olarak yetismis bireyler de, birbirlerinin her turlu etik degerini saygi ile karsilar ve bireyler birbirlerini degerleri ile birlikte kabullenirler. Cunku ozgurluk haklari sadece kendi degerlerini yasam ve iliskilerine tasimak icindir ve hic bir degerin digerleri uzerinde bir hakimiyet veya ustunlugu soz konusu degildir. Boyle bir devleti yonetecek ve yonlendirecek devlet kadrolari da bu duzeydeki bireylerdir. Ayrica hukumet hic bir sekilde etik degerler uzerinden bir siyaset yapmamaktadir. Cunku etik degerlerin siyasetin degil; sosyal yasam ve iliskinin bir vazgecilmezi oldugunun bilincindedirler. Iste bu temelde, ozgur bireyin ortaminda ulke ve toplumunda ETIK SIYASET YOKTUR. Yani siyasi olarak herhangibir etik degerin propagandasi ustunlugu hakimiyeti yok sayilmasi eliminesi v.s. soz konusu degildir. Cagdas yasam ve iliskinin bir diger unsuru da serbest bireydir. Serbest birey, ozgur birey gibi degildir. Yani bireyinm serbest olmasi, ortama ulkesine toplumuna devletine v.s. bagli degildir; aksine kendi bilisselligine baglidir. Serbest birey demek, dogumdan itibaren kendisine verilen her turlu yasam ve iliski degerini; kendi adina ve insanlik yararina sorgulayabilen ve verilen degerlerden bu temelde beynini kurtaran ve arinan birey demektir. Bir bireyin serbestligi ne kadar cok konu ve kavramda gerceklesirse, zihinsel ve davranissal insanlasmasi ve devrimi de o duzeyde gelisir. Birey, bireyleri birbirinden ayiran, otekilestiren distalayan birinin uzerinde hakimiyet ve ustunluk kuran guc ve otoriteye baski vesayet olarak ihtiyac duyan; carpistiran savastiran dusman kilan v.s. tum degerlerden arindikca ve kurtuldukca serbestlesecektir. Serbest birey, bilgisel bilimsel ve bilissel kendini degistirmis yenilemis bireydir. Insana saygi duyan vicdanini adalet ile yonlendiren bireydir. Baristan, esitlikten hosgoruden yana olan bireydir. Serbestlenen beynini ozgurlugu icin kullanan bireydir. Bireyler arasinda yetisme gelisme degerler v.s. olarak farklar vardir. Iste bu farklardir ki; bireylerin ozgur ve serbest olmasini gerektirir. Cunku farklar hem ayristirma temelinde serbestlik icin sorgulanmali; hem de kullanim temelinde ozgur olmalidir. Yani farklar birinin digerini ayirmasi ya da digeri uzerinde hakimiyet ustunluk kurmasi icin degil; bir arada biribirine saygili ve kabullu birlikte yasam ve iliski icindir. Farklar bir mozaiktir, cesitliliktir ve her bir fark kendi degerini ortaya koyar. Dolayisi ile bir bireyin bu mozaik ve cesitliligi hem kullanmasi ozgurlugu hem de ayirmamasi serbestligi cok onemlidir. Iste o yuzden insanoglunun dillendirdigi herhangibir konu ya da kavramin yasam ve iliskide paylasimi ve kullanimi bilissel ve bilimsel olmalidir. Zaten saygi ve vicdani adaletin bilisselligi de hem ozgur hem de serbest birey olarak bu yuzden elzemdir. Burada bir onemli nokta da; cagi dogmalastirmamak ve sabitlememektir. Cunku insanoglu bilgilendikce bilissellendikce teknik ve bilim olarak gelistikce ve degistikce bir onceki eskimekte vecagdisi kalmaktadir. Iste basta serbest bireyin bu bilissellikte olmasi ve serbestligini gelisen yenilenen ve degisen caga insanlik adina uyarlayabilmesi gerekir. Yoksa serbestligi yeni gelen caga uymayacaktir. Yani eski caga bagimli kalacaktir. Bu da onun beyninin serbestligini onleyen bir sinir olacaktir. Bu ayni zamanda nesil farkinin dogmamasini da saglamak adina onemlidir. Sonucta caga uymak ve ayak uydurmak eski nesilin cok daha kendini serbeste erdirmesi ile paraleldir. Yoksa yeni nesile ayak uyduramadigi gibi, ayak bagi da olabilir. Bu hem kendisinin gericiligi hem de gelisen yeni neslin uzerindeki baskiyi getirir. Bunun ilk farkedileni yeni neslin ozgur birey olamamasi ve kendisine bu ozgurlugu tanimayan nesil yuzunden caga uygun gelisememesidir. Bu da insanligin tumden gelisimi onundeki engellerden biridir. Eski nesil ne kadar caga uygun ozgur ve serbest olursa, yeni nesil de ondan aldigi ile daha ozgur ve serbest olur ve boylece insanoglunun insanlasmasi zihinsel ve davranissal olarak sekteye ugramaz. Eski nesiller olarak kendimizi ne kadar serbestlersek; yeni neslin ozgurluk mucadelesine ozgur bireyler yetistirerek ve de onlarin bizlerin serbestleyemedigimiz degerlerini sorgulamasina izin vererek o kadar yardimci oluruz. Unutmayalim ki her bir neslin dunyaya insanliga bilime bilgiye v.s. bakis acisi caga daha uygun olacaktir. Onlar biz eski nesile cagi tanitacak ve bizim cagdasligimizda yardimci olacaklardir. Iste bir yerde nersiller arasi celiskinin iliskiye donusmesi de bu karsilikli yardimlasma adaleti temelindedir. Cunku yeni nesil ozgur birey olarak, eski nesile onun degerlerinin ozgurlugunu taniyacak kendi neslinin yeniligini de talep edecektir. Iste bu tanima ve talep birlikteligi nesillerin de birlikteligidir. Cunku buradaki tanima ayni zamanda eski neslin yeni nesile tanidigi ozgurluktr de. Kisaca eski nesil yeni nesilden kendi ozgurlugunu talep ederken, ona kendi yeni ozgurlugunu taniyacak; yeni nesil de; eski nesilden kendi yeni ozgurlugunu talep ederken, ona eski nesilliginin ozguirlugunu taniyacaktir. Onemli olan degerler degil; degerlerin baska degerler uzerinde hak ve ozgurluk ihlali olmamasidir. Boylece eski nesil kendi degerleri ile serbeste ererken; yeni nesil yeni degerleri ile ozgur olacaklardir. Iste serbest dusuncenin bireyin kendi iradesinde olmasi, hem kendini serbestlerken; yeniye ozgurluk getirmesi anlamini tasir. Yeni de kendi ozgurlugu ile yeni serbestliklere adim atacak ve eski nesil de bundan esinlenerek caga tutunmaya gayret edecektir. Iste eski ve yeni neslin cagdas yasam ve iliskisi hem kendi adlarina hem de birliktelikleri adina hem cesitlilik hem de mozayik kullanimi ve paylasimi adina; bireyleri once ozgur sonra da ozgurluklerini sorgulayan serbest bireyler yetistirecektir. Zaten boyle bir ortam insanligin oldugu yasatildigi ve paylasildigi ve de gelistirildigi yenilendigi ortamdir. Eger ozgur degilsek; bu ozgurlugu bulundugumuz ortamdan talep edelim, talep edenleri savunalim ve destekleyelim. Eger serbest degilsek; nelerin bizi biribirimizden ayirdigini nedenini nasilini sorgulayalim ve tum bunlarin kavram ve konusunu degerlendirelim ve neden bizi serbeste erdirmediginin bilincine vararak; bizi birbirimizle birlikte yasatmak adina, serbestleyelim. Kendimizi ne kadar serbestlersek; olmayan ozgurlugumuzun kiymetini de talebini de o kadar net algilariz ve talep ederiz. Cunku serbestlik ozgur olarak yasam ve iliskiye hak temelinde tasinmazsa; sadece bir dusunce olarak kalir. Bir dusunce ancak davranisa tasinirsa; baskalarinin algisina sunulmus olur. Aksi dusuncenin beyinde hapsedilmesi demektir.
-
Allah'a hala inanmıyor musunuz?
Kalbin bu konuda organ olmanin disinda baska hic bir fonksiyonu yoktur. Herseyi "cozecek" olan beynin yetisi ve fonksiyonlarinin yasam ve iliskiye dusunce ve davranis olarak tasinmasidir. Bizim de beynimiz insanlik bilimsellik ile dolu.
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Bu baslikta gosterdigim hangi ayetler kuranda yer almiyor? Ayrica evrensel-insan hakkinda ki yazilanlar, sadece seni baglar. Birak taherkes kendi algisini kendi degerlendirsin. Eee neymis sorunun yaniti? Evrensel-insan kendi adina konusabilir. Ayrica yazilanlari ya okumadigin ya da algilayamadiginda ortaya cikiyor. Sonucta sabit inanclarin algisi da gelismemistir. ISIDin kurani uyguladigini algilayamamak; ISID'i da algilayamamaktir. Daha dun hirsizlik yapanlarin ellerini kestiler. Nerede yaziyor bu bilgi/emir?
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Zihinselk olan evrim degil; devrimdir. Yani fizigin degil; beynin yetilerinin dusuncesinin algisinin bilgisinin v.s. kisinin kendi rahatsizligi temelinde bilerek sorgulamasidir. Devrim fiziksel degil; zihinsel olacak olasndir. Sonuctainsanoglu her turlu yasam iliski duzen sistem kurumlasmasini v.s. zihninin fenomenlestirdigi ve pratige tasidigi eliyle saglar. Iste bu algi ve farkindalik; insanoglunun niteliginin algisi ve farkindaligidir. Bizler tum inancsal ve ideolojik izmsel ve etik v.s. temelinde nicelik olarak degerlendirildigimizden herseyin fiziksel oldugu algisindayiz. Fizigi yoneten ve yonlendiren zihindir. Bu degismedikce degisim saglanamaz. O yuzden evrim degil; devrim gereklidir. Evrim zaten insanoglundan ve onun yetilerinden bagimsiz bir olgudur. Halbuki beyinin sahibi insanoglu kendi beyninde yer etmis her turlu degeri kendisi degistirebilir. Iste o yuzden din dahil; tum ideoloji inanc ve izmler dusunce ve akil yollarini kendi nitelikleri ile yonlendirirler.
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Tamam da senin Kuran dediginin icinde ISID'in dauyguladigi ayetler var. Bugun Kuran'da yazanlar yuzunden toplum ve iliskiler her turlu insanlikdisi ve vicdan disi gelisiyor. Yoksa butun bu uygulamalari insanoglu nerden rehber alacak. Evlilik yasinin olmamasi Kadinin yeri Tecavuzun olmamasi Cocuklarin evlendirilmesi v.s. Aslinda nelerin oldugunu algilamak icin, su an diktatorun getirdigi ulke duzenine bakmak yeterli. En son dagitilan plajdaki ilanlar, verilen fetvalar, egitimin tamamen dinsellesmesi, bilimin yok edilisi v.s. Eger en buyuk ibadet dusunmek ise, bu zaten Kurani rehber almamak ile fizik otesi yaratilan tanrilara inanmamak ile dunya otesi mekanlara doga ustu masallarina inanmamak ile es degerdir. Okumak akli kullanmak ve dusunmek zaten Kuran'i onaylamamak ve sadece belirli bir topluma belirli bir donemde ve o yasam sartlarinda yazilmis bir rehber oldugunu ve gecen 7 asir da da yasam ve iliskileri ancak tutuculastirdigini algilamak demektir.
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Kuran'in icinde mezhep olmamasi dogal. Sonucta Allah'a iman ve Islam dinini uygulama olarak yaziliyor. Yalniz insanoglu bir nicelik degil; ayni zamanda beyni olan beyin yetileri olan beyin fonksiyonlari olan bir fenomen. O yuzden de bilgi durmadan yenileniyor degisiyor. Paralelolarak teknik ve bilim degisiyor yenileniyor, paralel olarak toplumlarin yasam ve iliski duzen ve sistem degerleri degisiyor yenileniyor. Iste buna cag ve cagdaslik deniyor. Gunumuz gelismislik olarak bilgi ve bilisim toplumu ve cagini yasiyor. Insanoglunun niteligi gunumuze kadar hic bir zaman gale alinmamis. Sadece tek bir niteligin iktidar guc ve otorite olarak kendi niteliginde toplumu nicelik yerine koymasi ve kendi niteligine kabulu zorlamasi var. Durum boyle olunca gunumuze kadar, bilgi bilinc farkindalik algi sorgulama degerlendirme v.s. gibi beyinsel yeti ve fonksiyonlar sadece kendi iktidarini guc ve otoriteni kabul ettirmek icin kullanilmis. O yuzden de bilincalti yerlesmmisligin ve otomatiklesmenin getirdigi bir dedigin babadan kalma verilerin uygulanmasi soz konusu. Neyin ne oldugunu evet, kimse bilmiyor ve sadece kendi niteliginin inanci ideolojisi ve degerleri dogrulari temelinde anlam ve iceriklendiriyor. Ayrica neyin ne oldugu da; 20. yuzyildaki her daldaki dil devrimi sonrasi, o eskisi "bu budur/degildir" degil. Her algi bilgi bilinc farkindalik niteligi temelinde; inancsal ideolojik izmsel ve etik degerler temelinde de neyin ne oldugu algisi her beyin duzeyine gore degisim gosteriyor. O yuzden konu neyin ne oldugundan ziyade, beyinlerin kendi degerleri ile neyi ne olarak algiladigi. Sonucta her beyin kendince kendi inandigi dogrusunu dogru olarak algiliyor. Bu degerlerini sorguluyor olsa bile, degismiyor. Yalniz basta din olmak uzere tum inanclar ideolojiler izmler ve etik her turlu deger; beyni isletmeye degil; aksine v erileni almaya ve uygulamaya yonlendiriyor. Henuz insanoglu kendinin bile bilincinde ve farkinda degil. Bizim gibi cagin gerisinde kalmis ulke ve toplumlarda birey bilinci bile yok. Kimi insanoglunu madde mal meta kimi kul kole kimi hayvan v.s. ile ozdeslestiriyor. Sorun insanoglu fenomeninin zihinsel ve davranissal duzen ve sistem kurma birlikte yasam ve iliski olarak insanlasamamis olmasi. Bunun bir nedeni de dinler ve inanclar. Cunku insanoglunun nitelik olarak insanlasmasi bilgisine bilincine algisina bilimselligine ve bilisselligine bagli. Bu da din dahil tum toplumu dogma sabit tek duze yonlendiren nitelikler eliyle engelleniyor. Cagimizin geldigi temel; evrensel hukuk insan haklari hak ve ozgurluklerin her bir farkli nitelik icin gecerliligi oldugudur. Yani iktidar guc ve otorite bunlari topluma saglayamaz. Onlar sadece kendi cikarlarinin niteligini dayatirlar. Din de bunlardan biridir. Ayrica din, icerdigi degerler ve uygulamalar olarak inanca ve imana dayanir. Bilime dayanmaz. Cunku inanclar ve imanlar degismez. Kuran 7 asir once yazilmistir ve cagdas olamaz. Halbuki bilim ve bilgi durmadan yenilenir ve degisir. O yuzden neyin ne oldugundan ziyade; bunun ne temelde ve neye gore ne oldugunun ortaya koyumudur. Bu da her turlu cikara gore degisim gosterir.
-
Emperyalist Zihniyetin Kendi Çıkarına İslamı Yönlendirişi
Bilindigi gibi, emperyalist zihniyet; ilk terorist ve terorizmini Afganistan'da Usame Bin Ladin, eliyle yaratmis; o tarihlerde Afganistan'i isgal etme amaci ile Afganistan'a saldiran SSCB'ne karsi da savastirmistir. Tarihler 1960 sonlaridir. 1970'lerle baslayan temelde, ayni terorist ve terorizm yetistirilmeleri de cografi ve toplumsal bolgeler olarak; Turkiye'de Irak'ta, Suriye'de ve Iran'da yaratilmistir. Dunya 1990'lar ile birlikte birlesik milletlerin parcalanisi donemine giormistir. (SSCB ve Yugoslavya) Ayni donemlerde Emperyalist zihniyet; Irak'i Iran ile savastirmis ve Saddam'in bolgede belirli bir guc olmasini saglamistir. Millenyum yani 21. yuzyilin baslangici ile emperyalizm zihniyet; ekonomik ve politik ustunluk olarak ele gecirmek istedigi bolgeleri ele gecirebilmek adina; bir iki soyleme yer vermistir. Bunlardan ilki "Islam dinin in terorizme yatkinligini one surerek; Islami "ilimlastirma" ve de evengalizm temelinde "dinler arasi dialog" ile bu ilimlastirmayi saglama. Iste bu amac ile hedef secilen ekonomi petrol zengini ulkeler ve bolgeler hedef alinmis, saldiri hedefi olarak ta; ikiz kulelerin cokertilmesi katliami plani hazirlanmistir. Burada kendi yetistirdigi U.B.Laden terorist ilan edilerek, "teroru kendi cografyasinda cokertme" adi altinda Afganistan'a girilmis buna ek olarak ta "demokrasi ozgurluk getirme" bahanesi adi altinda Irak'a girilmistir. Boylece yapilan bu girisimler ister istemez, emperyalizmin goz diktigi bolge ulke ve toplumlari SII birligi altinda (Suriye, Iran ve hizbullah) birlestirirken, Irak'ya da bir sii Irak hukumeti ortaya cikmistir. Emperyalist zihniyetin O.Dogu olarak iki amaci vardir; Israil Ermenistan arasi bir cografi boleyi kendine bagli olarak kurmak ve bolgenin tum ekonomik kaynaklarini ele gecirmek Bunu basarabilmek icin de bolgedeki ulke ve toplum sinirlarini dini mezhepsel ve milli kokensel temelde ayristirmak. Iste emperyalist zihniyetin evengalizm den baska ikinci ideolojisi de soros ideolojisidir. Yani bolge ulke ve toplumlari bunyesinde kendine bagladiklari ile ulke ve toplum ici mezhepsel ve de kokensel mikroayrimcilik politikasi ve bunun ulke ve toplumu darbe zeminine hazirlamasi. Iste burada yeni bir soylem gelmektedir. Bu da "islam dininin mezhep medeniyetleri farki" yasadigidir. Cografi olarak bole de darbe zemini hazirlamak ise; yine emperyalizmin yarattigi ustelik bolgeye ait olmayan toplama teroristleri her turlu silah ve arac/gerec ile beslemesi ve yonetimini yonlendirdigi iktidarlara da besletmesidir. Irak'tan sonra Libya devreye girmistir, Misir, Tunus karistirilmistir. Yeni hedef Suriye'dir. Suriye hem dini mezhepsel hem de milli kokensel farkliliklar tasiyan bir ulke ve toplumdur. Burada hazirlanan darbe ortami ile, iki turlu adda teror orgutleri yaratilmistir. El Kaide'ye bagli dini teror orgutleri. Daha once yaratilmis kurd kokeni temelindeki teror orgutleri. Suriye'deki savaslar once Esad'a karsi olarak baslatilmis, daha sonra teror orgutleri bir birleri ile savastirilmistir. Suriye'de istenilen Esad'i devirme basaralamamistir. Yeni hedef Irak'tir. Iste Irak ve oraya saldiran ISID teror orgutu, sunni olarak tanitilmis ve radikal islam olarak kendinden olmayana yasam hakki tanimamistir. Ilginc olan ISID'in Irak cografyasindaki rahat ilerleyisi ve daha once kurulan kurd bolgesinin de kendi toprak ve silah gucunu kuvvetlendirmesidir. Irak hukumeti olan sii yonetim ise kurdler tarafindan gale alinmamakta ve Isid'in hedefinde bulunmaktadir. Su an gorulen durum, Irak'ta Kurdlere emperyalistlere ve Israil'e dokunmayacak bir sunni devletin kurulmasi cabalaridir. Bu da zaten planin bir parcasidir. Tabiki burada bir iki seyi unutmamak gerekir. Beslenip palazlanan iktidarlar ya da teroristler, yeri gelir kendi cikarlari dogrultusunda ve kendi yontemleri ile hareket ederler. Burada emperyalizmin bu hareketlere goz yumup yummamasi ise tamamen onun ana cikarinin ve ekonomisinin zarar gorup gormemesi ile paraleldir. Iste bu temelde bazan emperyalizm, kendi yetistirdikleri ve yonlendirdiklerine karsi imis gibi gorunur ve hatta onlara pratik uygulamayi da gundeme getirebilir. Bu bir politik manevra olmak ile birlikte, emperyalizmin "ipin ucunu kacirmama" cabasidir. Emperyalizm butun bu cikar temelli uygulamalarinda; yerine gore kendisine de dusman yetistirdigini yeri geldiginde algilamakta ve gereken mudaheleyi ardindan yapmaktadir. Misir'daki Mursi hareketinin askeri darbe ile devrilmesi gibi. Su anda O.Dogu evengalizmin sahte birlestiriciligi ve soros ideolojisinin taraflari beslemeli mikroayrimciligi altinda insanligin vicdanin adaletin yasamin katledildigi bir donem yasamaktadir. Bolge de; turkler, turkmenler, araplar kurdler milli kokensel temelde ayrismakta; en cok zarari da turkmenler gormektedir. Yine bolge de Islam dininin iki ana mezhebi sunni ve sii ayristirmasi savasmaktadir. Sunni temelli ayristirmalar ise bolgeyi katliama boganlar eliyle uygulanmaktadir. Turkiye ulke ve toplumu da basinda bulunan otokratik diktatoru eliyle, emperyalizmin emrinde calisarak; bolgeye en cok zarar verici katilimi saglayan ve saglatan durumundadir. Silah besleme yardim ve yataklik sadece bolge de degil; Turkiye cografyasi bunyesinde gerceklestirilmektedir. Su an Turkiye her an bir O.Dogu ortamina sokulacak sekilde; dini milli gorunumlu teroristlere ev sahipligi yapmakta ve bolge ile giris/cikislarini serbest birakmaktadir. Diktator ise su anki soylemleri ile, Esad'i birakmis; sii kokenli Maliki'yi hedef almistir. Bolge de yeri geldiginde kendi basina hareket eden teror gruplari kendi cikarlarina da politik manevralar yapmaktadir. Mesela, Suriye'de iken El-Kaide'nin kolu olan El-Nusra ile ipleri koparan ve savasan ISID; tekrar El-Nusra ile ve El-Kaide ile birlestigini duyurmustur. Gorunen odur ki; bolgedeki su anki karmasa Suriye ve Irak'in emperyalist cikarin yonunde cografi sekillenmesine dogru gitmektedir.
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Evet, burada bir kac onemli konu vardir. Islam tarihler boyu mezhep savaslari yasamis ve kendi bunyesinde kutuplasmistir. Bu tarihi gercekligin farkina varan, emperyalizm zihikyet; kendi her turlu ekonomik ve politik cikari adina; Once Islami bir teror dini olarak gostermis ve yetistirdigi teroristleri islam olarak tanitmistir. Bu teror hareketi sayesinde O.Dogu ve K.Afrika'da her turlu bolgesel darbe zemini hazirlamistir. Daha sonra bu zemini "islam dini ici mezhep savaslari" adi altinda mezhepsel kutuplasmaya tasimistir. Su anda O.Dogu, K.Afrika Afganistan birer insan kani goludur. Buradaki diger sorun da; islama bilincsizce iman edenlerin, sirf islami koruma adina; bu emperyalizmin oyununa gelen ve emperyalizm eliyle yetistirilen ve de islam rolu ustlettirilen teror orgutlerini, insanlik vicdan v.s. adina lan etleyememeleri ve sadece "asil islam bu degildir" ya da "ben bunlari yapmiyorum" seklinde gunah cikarmalaridir. Burada fatura, emperyalizmin her turlu cikarina, bolge ulke ve toplumlarinin yasam hak ve ozgurlugune insanliga vicdana, adalete, barisa, ortak yasama ve farklarin esitligine kesiliyor. Bu faturayi odeyenler de maalesef cografi bolge ve toplumlar olarak farkli mezheplerdeki medeniyetlerdeki etik degerlerdeki yasam ve iliski suren ve kendine musluman diyen Islama inanmis ve iman etmis muslumanlar. Faturayi otedenlerin emperyalistler temelli planlayici ve orgutleyicilerinin disinda, bunu pratik katliama tasiyanlarin bile bolge toplumu olmadigi ve zaten bilinen toplama katillerden mahkumlardan suclulardan olustugu ise ayri bir algi bozuklugu. Sonucta aci olan emperyalizmin kendi cikar politikasinin bu besledigi teroristler eliyle yuruyor olmasi. Yapilmasi gereken ise; ayni emperyalizm gibi her turlu farkin farkinda olarak; farklari ayristirma cikari yerine; farklari farklari ile birlikte birlestirebilmek ve birlesmislik altinda emperyalizmin bu oyununa ve de toplama teroristlerine prim vermemek.
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Dinin algılanmasında anlaşılmasında temel kaynaklar; 1. KUR’AN’IN KENDİSİ İlk adres Kur’an’ın kendisidir. Kalb ile iman dil ile aynen ikrar mi? Yoksa aklin yorumlama akil katma farkli algilama hakki var mi? ISID'da Kuran'i uyguluyor. Dun hirsizlarin elini kesmis. Akli Kuran'a karsi ve farkjli yorumlarsan, ne olur? Akli veren Allah'insa sen nasil farkli yorumlarsin? Senin aklin kendinin mi, yoksa allah'inin yonlendirdigi mi? Allah mi seni konusturuyor, sen mi Allah'in adina konusuyorsun? Fizik otesi din uzerine bilgi ilim v.s. demek istedin herhalde! Evet bilimsel bilissel olmayan tabiata yuklenen fizik otesi inanclar. Ustelik tutarsiz. Cunku en basitinden hersey degisimdir. Kiymayi disarida birakirsan kurtlanir/bozulur, elmacurur v.s. Yozlasma ise cagdisi bilimdisi medeniyet disi gelisen dunyaya ayak uyduramama disi kalma ve yenilik ile bilgisiz, bilincsiz bilissiz mucadele etmektir. Yani devri gecen, eskiyen, kullanilmayan, gecersiz olan bilgiye inanmaya devam etmektir. Dunya duz gibi. Bu nerede uygulaniyor, soyler misin? Islam dini ile yonetilen bir ulke ve toplumda evrensel insanlik degerleri nasil gecerli oluyor, aciklar misin?
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Turkiye nufusunun iman eden inanirlarinin nufusunun %83'unun sunni hanefi oldugu soyleniyor. Madem meslek yok ise, neden bu aciklama? Madem mezhep yok ise mesala Somali neden safi/esari? Ya da dunyanin diger cografyalarinin islami olarak neden farkli mezhep iman ve inanclari var? "Dusunceye akla dayali din" algisinda, dinden sapmak cikmak ya da dini terk etmek var mi? yoksa akil ve dusunce sadece dine daha cok baglanmak ve harfiyen uygulamak icin mi? Eger oyle ise ve akil iki yonlu isliyorsa; tek tarafli sadece inanma yonune yonlendirilen akil akil midir? Selefiler akla karsi cikiyorlar ve aklin kisiyi dinden uzaklastirdigini soyluyorlar, buna ne diyorsun? Iman etmek neyi aklatmektir ve neye iman etmektir? Kurani anlamak ile harfiyen uygulamak farki nedir? Bugune kadar kurani uygulayan hangi toplum basarili olmus? Nedir dinin ozu ve neye gore odur?
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Mezhep nerde vardir. Bu mezheplerin hepsi Allah'a iman edip islam dinini uygulamiyorlarmi, hepsinin rehberi kuran degil mi? Iman etmek inanilani aynen uygulamaktir. Allah'a inanc baskadir, Allah'a iman baskadir. Iste o yuzden farkli akillar farkli mezhepleri dogurmustur. Kime neye gore elestirilmeli kurana gore mi? Dogru bir din algisini ne/kim saptayacak? Kuran mi? Buradaki sorgulama ne uzerine olacak, temel nedir? Mesela bir sunni sii ve harici nin sorgulama farklari nedir? Ya da sunni mezhebinin, hanefi safi hanbeli dallarinin sorgulama farki nedir? Ya da fikih olarak maturidi, esari ve selefinin farklari nedir? Sen neye gore neyi sorguladin da ne olmaya karar verdin?
-
SIK KULLANILAN İNGİLİZCE CÜMLELER
Basliktaki liste cok uzun eger istediklerini buraya alintilarsan, turkce okunuslarini yazabilirim. Ornek olarak A harfinde olanlari yazayim. A After you: Senden sonra-Afti yuu Allow me: Bana izin ver-Allau mi A lovely day, isn’t it?: Hoş bir gün, (öyle) değil mi?-E lovli dey izin it? Any thing else?: Başka bir şey var mı?- Eni ting els? (TH sesi yunancadaki tetha sesidir) Any day will do: Herhangi bir gün bana uğra-Herhangibir gun, olur.-Eni dey vil duu. W sesi de ayni "kuvvet" teki "vv" birlikteligidir. Are you kidding?: Şaka mı yapıyorsun? Kafa mı buluyorsun?-Aaa yuu kiding? Are you sure?: Emin misin?- aaa yuu suu As soon as possible (A.S.A.P.): Mümkün olan en kısa sürede esz suun esz passibil
-
SIMPLE FUTURE TENSE (WILL / BE GOING TO)
Ingilizce de ayni zaman bunyesinde iki farkli kullanim vardir. Birincisi birinci tekil sahis I ile ilgili kullanimdir. Ikincisi "going to" kullanimidir. Bilindigi gibi zaman olarak yardimci filler shall ve will olarak belirlenmistir. Bu acidan shall kullanimi dilbilgisi kurali olarak birinci tekil sahis, I ve birinci cogul sahil we de gecerlidir. Yalniz shall yardimci fiili kullaniminin baska bir icerigi daha vardir. Ornekleyelim. I will go I shall go Buradaki ana fark; bir yerde will kullaniminin, gitme fiiline kattigi bir iceriktir. I shall go da ise gitme fiiline katilmis bir icerik yoktur ve gitme fiili olumlu bir icerigi direk algi olarak icermemektedir. Bir cesit "I may go" icerigindedir. Diger sekilde "going to" kalibi; kalip olarak zamansal temelde present continuous tense i cagristirsa da gelecek zaman icin kullanilir. Burada dikkat edilmesi gereken cumle yapisinin gelecek degil de simdiki zaman gibi algilanmasi ve de "going to" daki "going" kullaniminin, bir fiil olmamasi ve cumlenin kendi fiilinin olmasidir. Yani bir cesit, going to=will/shall icerigindedir. Simdicumlemizi yazalim. I am going to go. Goruldugu gibi, simdiki zamani iceren yardimci fiil am kullanilmis ve fiil olarak ta go kullanilmistir. Anlam farki ise gelecek olmanin kesinligidir. Yani bir cesit " I must go" icerigindedir. Yani gitmek eylemi kisinin kendi keyfi karari degil; onun gitmesini gerektiren bir durum mevcuttur.
-
IŞİD, Kuran’ı mı Uyguluyor?
Sadece Allah'a degil; sunnete Kurana yerine gore hadidlere ve mwezheplerine gore bu mezhepleri ortaya atan imamlara ve de genelde dini bilgi almak istendiginde bilinen kisilere. ISID ve cihati nedir? Neyin adina yapilmaktadir? Peki mezhep dinde yok ise, nerde vardir? Hangi mezheponeye gore dini Allah'i ve Kuran'i temsil eder? Iste ISID da Kuran'i uyguladigini soyluyor. mesaj 16 da bunu bulabilirsin. Pekikalb ile iman ve dil ile harfiyen ikrari yani akli red etmeyi ve kullanmayi kafir ilan etmeyi ne yapacagiz? Hanbeli mezhebi ve Esari hukuku bu sekilde. Kim bunun islam dini inanci ve imani olmadigini soyleyebilir. Basta Somali olmak uzefre dunyada bu mezhep ve fikihta olan ulke ve toplumlar var. Sen kendince hem dine reform getiriyor, hem de Kuran ve sunnete kendi cagdasligini ekliyor ve sirk kosuyorsun. Akil sadece kalb ile iman ve dil ile aynen ikrar icin kullanilir, yorum katamazsin ve akil ile farkli akil ekleyemezsin. Yalniz tum mezhep yaraticilari bunu yapmislar. Iman etmek inanilana aklin harfiyen teslimiyeti ve uygulamasidir. Iman ile inancin farkidir islamdaki algi ve uygulama farki. Sen kendi alginin iman ve uygulamanin, diger mezhep ve fikihlara gore dogru oldugunu neye dayanarak soyluyorsun?