Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Turkiye cgrafyasinda yasayan alevi inanca ve ideolojiye sahip vatandaslar, tum ulke capinda bulunduklari yerden Ankara'ya dogru yuruyus duzenliyorlar. Zorunlu din politikasinin AIHM'in devleti suclu bulmasindan ve zorunlu din uygulamasina son verilmesini istemesinden sonra; alevuilerin duzenledigi bu ulke capindaki yuruyus, sosyo-etik hak ve ozgurluklerin, insan haklari ve evrensel hukuk termelindeki, talebidir. Turkiye bunyesinde, zorunlu din uygulamasina karsi cikan her bir sosyo-etik dini uygulama ve inancinin, dinsizlerin ve de sunni/salefi disindaki tum islam mezheplerinin, bu hak ve ozgurluk farkindaligini ve bilincini tasiyan sunni muslumanlarin, bu hak ve ozgurluk talebine, destek vermesi savunmasi ve dayanismasi; kendi taleplerinin de bir hak ve ozgurluk arayisidir. Bu sosyo-etigin dini uygulama ve inanc temelli hak ve ozgurluk eyleminde, alevileri yalniz birakmayalim. Ulke bunyesindeki digger din mensuplarinin ve islamin digger mezheplerinin ve de dinsizlerin de bu eyleme destek vermesi, aslinda kendi hak ve ozgurluk talepleri olacaktir. Bu eylem ile ilgili, Turkiye bunyesindeki her turlu hak ve ozgurluk ihlaline karsi cikan Ateist dernek ve kurumlar/kuruluslar da dahil, digger tum sivil kurum ve kuruluslarinin da destek vermesi gerekir. Siyasi ve kokten radikal dinci bir devlet ve hukumet yapilanmasina her gun yeni uygulamalari ile giden, dictator ve onun otokratlari ve partisi AKP'ye ve onun her turlu toplumu tek duze dini sekillendirmesine karsi, bu yuruyus buyuk bir oneme sahiptir. Yuruyusler ile ilgili her turlu eylem bilgisi, medyadan elde edilebilir.
  2. Belki de "koyu sut" demek istemistir. Tabi o zaman da "icmek" fiilinin gecmis hali gerekir.
  3. Bilindigi gibi, cumhurun basi dictator, su an Katar'da Yine bilindigi gibi, Katar, musluman kardeslerin ulkesinden kovulmasi icin girisimlerde bulundugunu acikladi. Diktatorun, Misir Mursi ve musluman kardesler katliamlarinda ve her turlu dini islam baskisinda, onlarin yaninda oldugu ve Misir'daki Mursi iktidarinin alasagi edildiginde de nasil veryansin ettigi, 4 parmakli rabia isareti ve ihvan savunuculugu ve hatta oldurulen bir kizcagiz icin de gozyasi doktugu, henuz hafizalarda taze olarak durmakta. Bu arada musluman kardeslerin liderlerinden birinin gidilebilecek olasil ulkeler arasinda Turkiye'yi de saydigi basina yansidi. Yine diktatorun, Esad'in aciklamasina gore; ondan musluman kardesleri serbest birakmasini istedigi, kendisi de buna karsi cikinca dictator ile arasinin bozuldugunu da Esad bizzat kendisi acikladi. ISID'a "unsur" diyen ve otokrat hukumetin basi eliyle, ISID sempatisi" konusma ve uygulamalari tehlikesi yaninda, musluman kardeslerin Turkiye'de karargah kurma tehlikesi de belirmis bulunuyor. Boylece uluslar arasi alanda zaten ISID politikasi yuzunden yalniz kalan ulke, bu yalnizligini bu girisim ile percinlemek durumunda. ABD acisindan, Turkiye'nin carpik laik yapisini mi koruyacagi, yoksa tamamen dini ve terrorist bir yapiya mi donusecegi, pek fark etmiyor. Sonucta her iki durumda da Turkiye stratejik olarak ABD'nin emir kulu. Aslinda ve belki de, ABD acisindan Turkiye'nin "NATO ve O.Dogu'nun yeni Katar'i" olmasi da cikar olarak isine gelecek. Peki Turkiye rejimine sistemine, gelecegine v.s. ne olacak? Iste dusunulmesi gereken soru bu. Cunku ulke, giderek siyasal ve kokenden dinci ustelik katliamci terrorist bir politikanin kiskaci altina giriyor. Buradaki tehlike, sadece Misir, Iran, Afganistan, Cezayir v.s. deki gibi, sadece dinililesmek degil; ayni zamanda her turlu siyasi/radikal ve terrorist islam orgut ve kuruluslarina yardim ve yatasklik yapan ve onlarin her turlu katliaminda suc ortagi olacak olasn bir ulke haline gelmek.
  4. Insanoglu, beyninin zihinsel yeti ve fonksiyonlari ile kendi kendini degersizlestiren/onemsemeyen/ ve ustelik kendisini degersizlestirecek ve onemsetmeyecek olan yarattigi degerleri ile bunu kendine saglayan bir turdur. Bunun ilki, "sahte kendicilik" tir. Yani, herseyin kendi icin var oldugunu, ve yaratildigini dusunmesi- Yani kendini bu sekilde yaratana yonelik duyulan kulluk ve teslimiyet Bunun ikincisi de " bilisselsizliktir" Yani kendisini mutlaka bir varlik ile ozdes gormesi material obje olarak algilamasi- Yani kendi niteligini algilayamamasi ve bunu kendine degil, material objeligine baglamasi Iste bu ikisinin getirdigi ise, ortak olarak kolelik ve teslimiyettir. Insanoglunun evrildiginden bu yana, bunun farkina varanlar; bu iki algiyi, kullanarak kendi cikarlari Adina yoneten/yonlendiren ve yonetilen/yonlendirilen olarak sistemlestirmisler, dozen haline getirmisler, ve her turlu yasam ve iliskilerini bu iki algi temelinde kurmuslardir. Iste zaten tum ideolojiler, inancsallar, izmler etik olusumlar da zaten bu iki algi temelinde kurulmustur. Ustelik bunun farkindaligi bilincli olarak bu iki algiyi daimi guncel tutmus ve yonettiklerinin, yonlendirdiklerinin bunun farkina varmamasi icin, her turlu egitim ve ogretimini ve de yetistirimini bu temel uzerine insa etmistir. Yani oyle ya da boyle "insanoglu degersizdir, sadece ondan istenen degerler icin yasar ve iliski kurar, bu onun evrimsel ya da yaratilissal kaderidir, dogaldir ve buna karsi gelinemez, budunya insanoglu icin, sadece bu degerlere hizmet etme dunyasidir. Cunku ya onu yaratan tanri, boyle buyurmustur, ya da insanoglunun bir tastan, atomdan, maddeden hic bir farki yoktur" Kisaca insanoglu kendi dogal zihniyeti ile, kendi degerinin yetilerinin farkina varamamis ve bunlari ya tanrisina vermistir, ya da material obje olarak es gecmistir. Iste bunun farkindaligi da bunu kullananlari ve bu temelde kullanilanlari farkini yaratmistir. Bu alginin ilki, once bilince cikmasin diye, uzeri ortulmus ve ronesans ile birlikte tekrar sorgulanmaya baslamistir. Ikincisinin tarihinin baslamasi da post modernism eli ile insanoglu kendine tanistirmistir. Tabi ki bu post modernism iki sekilde gelismistir. Hem bu iki algi zorunlulugunu kanunlar eli ile bir cesit gonullu yapmak, hem de bu dusunceyi ozgur birakarak bunun degismeyecegi propagandasini yapmak. Diger bir yapilan da her turlu deger algisi bunyesinde insanoglu arasinda deger ayrimi savaslarini cikarmak ve koruklemek. Yani ideolojileri inancsallari izmleri etik degerleri biri biri ile savastirmak. Bugun insanoglu hala bu iki algiyi sorgulayamamakta, sanki icinde bulundugu durum rahatmis gibi kendini kandirmakta ve bunun degisemeyecegi gibi bir teslimiyet/kadercilik algisi tasimaktadir. Ya da tamamen toplumsal yapidan koparak, bireyci olarak "her koyun kendi bacagindan asilir" dusuncesi ile, sadece kendi icin her seyi mesru ve mubah kilmaktadir. Cunku post modernism, bir yerde; "ben, bencilik, bencillik, bananecilik, bireycilik" farkindaligidir. Yani deger, salt birey uzerinden one cikmaktadir. Bu da algi ve dusunce temelinde, ya kisiyi pasiflestirmekte, ya da isyan ettirmekte, ya da caresiz birakmaktadir. Halbuki insanoglunun farkina varmasi gereken, bu iki alginin da kendi zihninin bir urunu oldugu ve bugunku her turlu ayrimciliginin ve tur bunyesi savasiminin da kaynaginin bu algilar oldugudur. Diger bir farkina varmasi gereken, bu degerleri verenin kendi oldugu, verdigi bu degerler ile kendini degersizlestirdigi; kendi degeri olmasa, digger degerlerin hic bir anlam ifade etmeyecegi oldugudur. Iste bu iki farkindalik, bir yerde kendi bunyesinde; bu farkindaliklari kendi cikarina kullanan yoneten ve yonlendirenlerin de algilanmasini saglayacak; bu iki alginin bir kader caresizlik dogallik v.s. olmadiginin, sadece digger degerlerin temelinin cikar oldugunun ve de sadece ayrimciligin savaslarina yaradiginin algisi olusacaktir. Insanoglu ne bir kuldur, ne de bir maddedir ve dolasyisi ile ne de bir degerler kolesidir. Ustelik butun bunlari kendi zihinsel yetisi ile yaratan sistemlestiren ve kendini de bu gegerler onunde degersiz kilan da, kendisidir. Iste bunun algisi ve farkindaliginin getirdigi bilinc, insanoglunun "kendilik bilisselligi" dir.
  5. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Sorular ve Cevaplar
    Bugun bir arkadasim ile sohbet ederken "114 sayisindan yasini cikarirsan, dogum tarihine ulasirsin" seklinde bir yanit geldi. Dedigini tam control etmedim ama, 115 yasi, 1899 yilina geliyor ve sonuc -1 veriyor. O bunu bana soyleyince, benim de aklima bundan en az 30 yil kadar once formulunu bularak ortaya cikardigim, "sonsuz takvim" aklima geldi. Yani 0 yilindan basliyarak sonsuza kadar giden bir takvim. Ben bu takvimi genelde, "dogum gununu gun olarak ogrenmek isteyenler icin hazirlamistim. Beni bayagi bir ugrastirmisti. Yani eski takvimler bulup, formule gore "kes/diz yapmistim." Bugunku arkadasin hangi gun dogdugunu bulmak icin de, hazirladigim takvimi aradim ve buldum. Herseyden once haftanin 7 gunu oldugundan, bir senedeki 12 ay baslangic gunu olarak 7'ye indirgenir. Ikincisi "normal yil" ile, "artik yil" farki vardir. Ipuclari soyledir. Normal yillar, hangi gun baslar ise ayni gun biter. Yani 1 Ocak ile, 31 Aralik ayni gundur. Artik yillar, basladigi gunden, bir gun sonar biter. Yani, diyelim 1 Ocak Pazar ise, 31 Aralik Pazartesidir. Buradan normal yillar, yil olarak bir gun sonar baslarken, artik yil sonrasi gelen yil, bir gun sonar degil; ertesi gun baslar. Mesela diyelim, 1943 yili pazar basladi ve bitti, 1944 yili pazartesi baslar 1944 artik yil oldugundan, sali biter ve dolayisi ile, 1945 yili carsambadan baslar. Her yuzyil, oncekinden bir gun once baslar. Yani diyelim 1900 yili sali baslarsa, 1800 yili pazartesi baslar. Her 700 yilda bir ayni takvim olusur. 28 yil ara ile gelen artik yillar ayni gune rastlar. Yani 1900 yili sali baslarsa, 1928 yili da sali baslar. Formul- Artik yil+5+6+11+6- Artik yil (28 sene sonrasi) Isteyen olursa ve dogum tarihini verirse, hangi gun dogdugunu soyleyebilirim.
  6. Bilindigi gibi, ABD ISID terorune karsi, O.Dogu ve Arap Ulkelerinde bir ortak "savas" arayisinda ve bugunde Dis Isleri Bakani Kerry Turkiye'ye geliyor. Ne o , guya Diktatoru ve hukumetini/devletini/ordusunu Isid'a karsi savasa "ikna edecekmis" Dunya su an tarihsel olarak 11 Eylul'u ve Ulke olarak ta 12 Eylul'u yasiyor. Ilki dunya tarihine yon verme, ikincisi de Turkiye tarihine yon verme acisindan cok onemli tarihler. Ikisi de katliam ve ikisi de yasam hakki tecavuzu. O.Dogu'da dengeler o kadar s1k ve cabuk degisiyorki, kimin neyi neden yaptigini takibedebilmek, emperyalizmin oyununa gelmemek, diktatore sevecen gozle bakmamak neredeyse imkansizlasiyor. Bu oyle hal aliyor ki, kimi diktatoru ISID karsitligindan dolayi, anti ABD ilan ediyor, kimi ISID'a actigi savastan dolayi ABD'yi destekliyor v.s. Kisaca her turlu pragmatisizm kendi cikari temelinde bukalemun gibi taraf ve yer degistiriyor. Bunun en son ornegi, PYD ve OSO'nun guclerini birlestirmesi haberi. Once zamani soyle biraz geriye cekelim. Bu ABD degilmiydi, Esad'i devirmek Adina; bugunku ISID'i ve bolgedeki digger terrorist orgutleri yaratan besleyen yardim/yataklik eden ve savunan? Bugun Bu ABD ayni 11 Eylul'deki Bush'un El-Kaide'ye actigi savas gibi ve ayni gerekce ile, Kendi eliyle yarattigi ve besledigi Isid'a savas acmaktan ve bu savasi Suriye ve Irak topraklarinda yapmaktan bahsederek kendine muttefik ariyor. Once tum O.Dogu ile ilgili politikalarin, ABD'nin BOP tuzagina dusmeden ve cikarina yag surmeden, belirlenmesi lazim. Nedir bu politika, ISID ve her turlu terrorist hareket dahil butun bu hareketlerin her turlu bolge halklari uzerindeki savasimina ve katliamina bir son vermek. Bolgedeki her turlu emperyalist guc yardimina silah beslemesine ve her turlu oyununa bir son vermek. ABD eger ISID ile "savasacaksa" ya da bu savasa ulkeler destek verecek se, bu savasimin Irak ve Suriye ulke ve toplumlarina zarar vermemesi ve bir politik cikar icermemesini gozetmek. Tum ISID'a her turlu verilen destegin kesilmesi. Iste aslinda 12 Eylul de bu temelde ulke ve toplumumuzun bir tarihi donum noktasi. Yani bugunun diktatorunun gelisine bir temel teskil eden bir tarih Bugunun PKK terorunun yeserisine sebep olan bir tarih Herseyden once dictator ile ABD arasinda hic bir cikar sorunu olmadigini algilayalim. ABD'nin diktatorun her turlu kolelestirici ve kullastirici ve de yasam hakkini alaya alan vahsi kapitalizminin ulke ve topluma dayatilmasina, bir diyecegi olmadigi acik. Sanki ISID konusunda, dictator ile ABD arasinda bir karsitlik varmis gibi bir izlenim verilmeye calisiliyor. Oyle ya, ABD ISID'a "savas aciyor" ve bunun icin destek turlarina cikiyor, Diktator bu savasa "karsi" ve Kerry "iknaya" geliyor. Diktator, her turlu yardim ve yataklik yaptigi, ulkede tedavi ettigi ve ulke bunyesinde de orgutlenmesine izin verdigi ISID'a nasil savas acsin? Kisaca ortada ABD cikarinin genelligine cikar olarak "uymayan" bir ozel durum var. Bunu diktatorun ABD gozunde Mursilesmesi olarak ta aciklayabiliriz. Aslinda ortada degisen bir sey yok. Yasananlar ne olursa olsun, hic bir sekilde ne emperyalizmin, ne ABD'nin ne de diktatorun cikarina ters dusmuyor ve ustelik cikar planlari da tikir tikir isliyor. Bu arada PKK artik bu Suriye olayindaki gunlerdeki ondan istenen "sessizligini" de hani su "demokratik acilim" var ya, ona bagli olarak bozma durumuna geldi. Diktatorun ise tek derdi, vahsi kapitalizminin insasindan elde edecegi rant gelir ve somuru. Ne ulke ne toplum ne PKK ne de ISID umurunda degil. Ne dersiniz bu kadar cabuk degisen kaygan zeminde, yarin bir dictator destekli, ISID/PKK isbirligi olur mu? Ya da olmamasi icin bir neden var mi?
  7. evrensel-insan şurada bir blog başlığı gönderdi: evrensel-insan'in Blogu
    Algi her turlu dile gelen bilgi niteligi ve cesidi olarak insanoglu temelinin farklilik yaratan en onemli fenomenidir. Once Alginin neler icerip neler icermedigini ve nasil sekillendigini ve yapilandirildigini ortaya koyalim. Alginin fonksiyonu (sey ilistirilmis algilamasi, algilamak eylemidir. Burada ilistirilen sey iki turludur. Birincisi, ilk alginin yani daha once kavramsal olarak ortaya konmamis, gerek duyusal gerekse duyumsal alginin algilamasi Ikincisi, birinci algilamadaki alginin, kavramsal olarak ortaya konmus olaninin algilamasi. Bu algilamak eyleminin, bir de ifade edilmesi vardir. Burada algilamak eylemi, algilanana gore degil, algilayana ve onun algilayis niteligine gore ifade edilir. Iste alginin algilamasi, birincil olarak duyusal/duyumsal, ikincil olarak ta kavramsaldir. Iste tum ifade ve algilamak eyleminin algi ve algilama karmasasi ve farkliligi da burden dogar. Birincisi, ilk algida ortada bir baskasinaalgilatacak ortak bir koken (kavram) yoktur. Ikinci algida ise, kavramsal ayniliktaki algi, farkli algilama ile sonuclanir. Diger bir sorun da, algilayanin mi; yoksa algilananin mi ifade edildigi sorunudur. Burada genellikle algilanan ifade edilir ki bu da ayni kavram temelindeki algilamanin farkli ifadesidir. Halbuki algida, iki yon bulunur. Biri algilayan, digeri de algilayanin algiladigi (algilayanin algilamasi ile karistirmamak gerekir) Aslinda ilk algi tamamen bilimsel ve kavramsiz algi olarak ortaya konamayan, sadece algilanmasi algilayanca ortaya konan algidir. Iste bilim bu algilanana, fenomen der. Ikincil algi ise tamasmen hem ne oldugu, hem ne anlam ve icerik verildigi, hem de ifade edilis olarak nitelik ve cesit farki tasir. Burada sorun olan zaten, artik ilk alginin ortada olmayisidir. Cunku algi artik verilmis ayni kavram uzerindedir. Bilgisel olarak ikinci algi, gozlem ve aklin kavrami verilmis algilanan uzerindeki her turlu alginin verilmis kavram uzerine turetilen bilgi oldugudur. Dedigimizi bir ornek ile aciklayalim. Bir bebek duyusal/duyumsal olarak algi temelinde ifade ettiginin, kavramini ogrenmis olsun. Diyelim bu kavram da, felsefi/metafizik/varliksal temellerden en bilineni madde olsun. Burada ilk algi hafizadaki algidir, yani maddenin objeligi ve nesnelligi. Iste buradaki madde uzerine dile gelecek her turlu ifade karmasasi soyledir. Eger madde temelli ikincil bir algilama soz konusu ise, burada ilk ifadedeki karmasa; algilayanin mi yoksa algilananin mi dile geldigidir. Ikinci karmasa her bir algilayanin kendi algi ve algilamasi temelinde, algilanan ile ilgili ifadesi, hem nitelik farki (varliksal, inancsal, ideolojik, mantiksal, etik, estetik, dilsel v.s.) hem de genel algidaki maddesel/nesnel/objektif temelinde varlik/yokluk ifadesi icerir. Ayrica burada bir monism ve determinism vardir, bu da farkli algilama tasiyan ayni kavramdir. Boylece her bir madde algilamasi her algilayanin ve algilananin farkli ifadesi ile sonuclanir. Burada aslinda ikinci algi olan kavram uzerinde ifade dile gelmektedir ve her bir algilayan kendi algilamasi farki ile bu kavrami anlam ve icerik, olarak farkli ifade eder. Boylece ayni algidaki ortak kavram, farkli algilamalar ve algilayanlar eli ile, ayniliga ulasamaz. Iste oyuzden, bilimsel olarak ve bilissel olarak; bilim, ilk algidan yani kavramin ne oldugu uzerine bilgiden degil; kavrami olanin gozleminden yani tamamen algilamanin ortak algilayanindan yola cikar. O yuzden de kavrami olan fenomeni degil; sadece ondan turettigi bilgiyi ve cesidini olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislasnabilirlik olarak ortaya koyar. Bu da zaten ayni kavraminin farkli ifadesi ya da farkli niteliksel ne oldugunun tartismasindan farkli olarak, tum insanoglunun algisina hitabeden bir olgusal bilgi ortaya koyar. Kisaca insanoglunun yapilandirilmis algisinin, her turlu ayniliginin, farkli ifadesi, anlami icerigi; iste bu yapinin ve islevinin celiskisinden gelir. Bu caliskinin iliskiye donusturumu ve her turlu algilanir ifadesi ise, bu yapilandirilmisligin bilisselligi temelindedir. Isin ilginci alginin fonksiyonu olan algilama ve de algilamak eyleminin ifadesi; her yonu ile ikilem ve karsitlik icerir. Yoksa ayni algi, farkli algilama ve algilamak eyleminin farkli ifadesini dogurmaz.
  8. Insanoglu her turlu dusunce ve davranisini, algisi temelinde belirler. Daha dogrusu bu belirlemede bilinc yoksa, belirlenir. Alginin akilsal/akilci ve gozlemsel/gozlemci farkini daha once aciklamistik. Simdi de alginin bilinc ile olan iliskisine deginecegiz. Algi genelde pozitiftir ve etkisi ya buna parallel, yani "memnun/mutlu edici, rahatlik verici ve sorunsuz" dur. Ya da buna ters olarak bu pozitif algi "memnun/mutlu etmez, rahatsiz eder ve sorunludur. Iste bilincin bilerek ya da bilincalti devreye girdigi yer bu noktadir. Cunku beyin bu aldigi olumsuzluktan kurtulmak durumundadir. Iste bilincalti bu "kurtulmak" durumunu ya beyin, kendi kendine halleder; ya da kisi bilincli olarak; kendisini rahatsiz edeni sorgular, irdeler, inceler ve bu rahatsizliktan kurtulma Adina; kendi bilincinin katkisini saglar. Demekki bilinc, aslinda pozitif alginin verdigi negative his te yatmaktadir. Sonucta pozitif algi da bir negative his yoksa; zaten bilince de gerek yoktur. Iste bu nedenden dolayi, beyin; pozitif alginin verdigi negative histe ya kendi sorununu cozer, ya da kisi bu sorunun farkinda olarak beynini yonlendirerek sorunu kendi irdeler ve sorgular. Burada pozitif algidaki negative his iki turlu yonlenir, ya bilinc aciktir ve yeni bilinclere yonelebilir, ya da bilinc kapalidir; rahatsiz edenin, temeli olan inanca indeolojiye etige deger olarak yonelmesi mumkun degildir ve o yuzden de rahatsizligini ters giderme Adina; olan inancina ideolojisine etigine ve izmine daha bir baglanir ve inatlassir ve savunur. Iste zaten buradaki savunamamada gelen bir algi, kisiyi duygusal/akilsal ve egosal yonde yonlendirir bu da kisinin "sakinlikten" cikmasi ve bir suclu aramasui demektir. Genelde kisiler, kendi varliklarinin farkinda ve bilincinde olmadigindan da, bu sucluyu disarida ararlar ve baskalarini suclayarak gecici bir rahatlik sahteligi yasarlar. Cunku bu rahatsizlik orada durdukca ve suclu arandikca, tek cozum; kisinin aradigi suclunun kendisi oldugunu algilamasi ve rahatsizligini bilerek ve bilincli olarak cozmeye yonelmesidir. Aslinda bunun farkindaligi ve cozume yonelisi, cagimizin en buyuk sorunudur ve cesitli sosyo-psikolojik etkileri olmaktadir. Sonucta onemli olan pozitif alginin, negative hissinin kisinin farkindaliginda bilinci ile beynini ve vucudunu sorgulayarak cozmesidir. Oteki turlu pozitif alginin negative hissi, hic bir zaman beyinden cikmaz. Yapilan da sadece suclu arama ve bunu disarda aramanin vermis oldugu "bulmak" yanilgisi ve sahte rahatligidir.
  9. Tanri algisini, insanoglu 4 farkli nitelikte degerlendirir. Varliksal, Inancsal, Kavramsal ve bilgisel Tanrinin varligini, varliksal olarak degerlendirmek, ve ifade etmek; metafizigin, teolojik degerlendirmesidir. Burada varliksal nitelikteki ifade sekli ucludur. Genelde temeli de ontolojik tabanlardan birine dayanir (madde/nesnel,dusunce/oznel ve yok, isimsel) Vardir, yoktur ve varligi/yoklugu bilinemez, Tanriya inancsal algi ise, genelde metafizik (fizik otesi, akilci, duyumsal ve etik) ifade temelindedir. Burada da uclu ifade vardir. Inanmak, inanmamak ve inancsal nitelik disinda kalmak. Kavramsal nitelikteki algi da ise, her kavramda oldugu gibi; kavramsal var algisi soz konusudur. Buradan da bilgisel nitelik temelinde kavramsal var olan tanrinin, bugune kadar her konudaki insanoglu olarak ortaya atilmis cesitleri, anlam ve icerikleri, tarihi v.s. temelli sosyal bilgisinin, bilinirligi ya da bilinmezligi soz konusudur. Genelde degerlendirilmeyen son nitelik tabani da; bilissel temeldedir. Burada da tanri dan ziyade, tanrilastirma eylemi ve bu eylemin ve getirdigi tanrisal her turlu tartismanin, insanoglu uzerindeki etkisi izdusumu ve sosyo-psikolojik veri ve sonuclari degerlendirilir. Mesela yukaridaki bakis acilarinda, eger temel bilissellik ise; varliksal ve inancsal nitelikli bakis acilari yer almaz. Bilissel olarak tanriya varlik ve inanc disi bakilir ve tanri sadece kavram olarak algilanir ve bilgisel temelde islenir. Buradaki varliksal ve inancsal sifatlarin ve algisinin disinda kalmak demek, tanriyi varlik temelinde ve varliksal niteligin var/yok ifadesinde; inanc temelinde ve inancsal niteligin inanma/inanmama olarak ifade etmemek; bu ifade ve nitelikleri bilissel olarak; anlamsiz, gereksiz, luzumsuz, degersiz v.s. bulmak demektir. Iste tum tanri ile ilgili niteliksel ifadelerin dile getirimi ve izm cesitleri ve hatta kendi bunyesindeki farklilasimlari; bu temelde sekillenir.
  10. Allah insanoglunun yarattigi bir kavramdir ve kavram olarak vardir. Ayrica insanoglu bu kavrama bilgi yuklemistir. Bu da inanc temelindedir.
  11. evrensel-insan şurada cevap verdi: crazy mom başlık Felsefe
    Varliksal bakis acisi olarak ilk once insanoglu gelir. Insanoglu maddesel ve dusunsel yetisini kullanarak kavrami yaratti ve bu kavram temelinde de bilgiyi olusturdu. Dolayisi ile en basta insanoglu varligi gereklidir, sonar da onun kavramsal bilgisi. Yani varliksal olarak bir uclem vardir ve biribirini tamamlar; madde, dusunce ve kavram bunlarin toplami da bilgiyi verir.
  12. Ben yurt disindan yaziyorum. Dolayisi ile klavyem turkce degil. Sadece basliklari turkce yaziyorum. O yuzden de okurken, boyle bir "zorluk" verdigim icin; ozur dilerim. Aslinda bu bir aliskanlik meselesi. Mesela ben ayni sekilde bir yaziyi okurken zorlanmiyorum.
  13. Bunun icin gereken zihinsel/davranissal devrim yani beyinde ne yer etmisse hepsinden kurtulup beyni yeniden insanlik evrensellik bilimsellik ve bilissellik ile doldurmak. Bunun icin de "devrimci sorgulama" bireysel bilinc ve de birey bilinci gerekli. Butun bunlar insanoglunun kendisini ancak kendisi ile ozdeslestirmesine yarayacak ve boylece insanoglu varliginin fasrkina ve bilincine varacak.
  14. Farklara gecmeden once; her iki kavramin ve yasam/iliskinin ortak noktalarini ortaya koyalim. Her ikisi de ulke butunlugu temelinde toplumsaldir. Her ikisi de etigin konusudur. Sosyal yasam ve iliski; bir kmisinin kendine has etik degerlerinin toplum bunyesinde, kendinin sahip oldugu degerlerin butunlugu bunyesinde, bu degerleri yasam ve iliskisinde dusunce ve davranista ifade edebilmek. Sosyal yasam ve iliski, dokunulmaz olarak bir kisinin evrensel hukuk ve insan haklarindaki en temel hak ve ozgurlugudur. Buradaki tek onemli nokta, bu degerlerini yasarken; digger degerlere yada kendinin olmayan degerlere ve de kendi degerlerine sahip olanlara; onlarin hak ve ozgurlugune mudahele etmeden ve kendi hak ve ozgurlugunu de koruyarak yasamak ve iliski kurmak. Buradaki sosyal yasam bu temelde iki turludur. Kendi degerlerinin sosyal yasami Kendi degerleri ile birlikte diger sosyal yasayanlar ile kurdugu iliski. Iste buradaki A sosyallik; ya kendi degerlerini digger degerlerden ayirmak ve digerlerini kendi degerlerine gore otekilestirmek, yok saymak, gale almamak ve distalamak. Bir de sosyal olarak farkli deger sahipleri ile iliski kuramamak. Sosyallik kisaca farkli degerlerin bunyesindfe onlara saygi duyarak ve onlari icsellestirerek kendi degerleri ile birlikte yasayabilmek ve iliski kurabilmektir. Siyasal yasam ve iliski ise; Birincisi bir ideoloji inanc ve izm temelindedir. Ikincisi bu ideoloji inanc ve izmin verdigi iktidar guc ve otorite mucadelesidir. Buradaki iktidar guc ve otoritenin amaci, kendi siyasi niteligini digger siyasi niteliklerden ustun ve hakim kilmak ve onlar uzerinde kendi siyasi baskisini yonlendirmesini ve yonetimini kurmaktir. Dolayisi ile siyasi yasam ve iliski, bir cikar ve amac tasir. Sosyal iliski ve yasam hak ve ozgurluk iken; siyasi yasam ve iliski kisinin kendi tercihidir. Bir kisi sosyal yasam ve iliskisiz yasayamazken; siyasi yasam ve iliskisiz yasayabilir. Aslinda burada ters bir oranti vardir. Bir kisinin sosyal bilinci gelistikce; siyasi bilinci geri gider. Cunku siyasi bilincin sosyal bilince mudahele ettiginin baski kurdugunun farkina varir. Halbuki bu iki bilinci de alamamis toplumlarda, sosyal yasam ve iliski; siyasi yasam ve iliskiye duygu ve cikar somurusu olarak peskes cekilir. Bunun anlami siyasi yasam ve iliski,kendi iktidar guc ve otorite mucadelesinde kendince sosyal cikar ve duygu somurusunu toplumsal bir politika haline getirir. Yani sosyal degerleri kendi politik cikari dogrultusunda somurur. Bunu da iki turlu yapar, kendi politikasina uyani "one cikarir ve kullanir" uymayani ise "karsisina alir ve otekilestirir" Kisaca sosyal yasam ve iliski farklari birlikteligini farklari ile birlikte saglamak yerine; bir biri ile karsit kilmayi mucadele ettirmeyi ve birini digerlerine ustun ve hakim kilmayi politik cikarina gore uyarlar ve uygular. Ustelik bunu hukumet ya da partisi olarak degil; ele gecirdigi devleti politize ederek yapar. Yani devletin sosyal yonunu kendi cikarina gore politize eder. Boylece iktidara geldiginde tum toplumu sosyal deger farklari birlikteligi ile kucaklayacagina; hem devleti hem de hukumeti kendi siyasi cikari dogrultusunda politize eder ve politikasi ile yonlendirir. Politikasini tum kurumlarin bunyesinde hakim ve ustun kilmaya calisir. Bunu da genelde sosyal bilinci alamamis toplumlarda gayet basari ile yurutur. Cunku toplum ve her bir ferdi zaten siyaset ile yetistirilir ve yonlendirilir. Iste bu siyasi ve sosyal yasam farki; en basta ahlakin algisinda farklilik ve cikar yaratir. Cunku ahlakin yonlendirilisi sosyal degil; siyasi temeldedir ve iktidarin politik cikarini hakim kilar. Buradaki en onemli sorun, iktidarlar ve politikalarinin farkliliginda nesiller arasi ahlak catismasidir. Bu catisma geleneklere kulture tarihi subjektif algiya digger her turlu etik degree de yansir. Boylece nesiller arasi catisma dogar. Iki nesil biribirini sosyal olarak algilamak yerine; biri biriyle otekilestirme mucadelesine girer. Mesela bir nesil milli temelde politize edilirken, digeri dini temelde politize edilir. Siyasi bir toplum yerine sosyal bir toplum olmak adina, basta devletin sosyal olmasi ve siyasi olmamasi; hukumetin de siyaseti sosyal temel uzerine oturtmasi gerekir. Eger bu saglanamazsa; ne sosyal algi ve bilinc yeserir ve gelisir. Ne de sosyal yasam ve iliski, her yonu ile siyasetin cikar temelli somurulmesinden ve politize edilmesinden kurtulabilir. Ustelik farkli politize edilen farkli sosyal degerler, hem biri birini otekilestirir ve biri digeri uzerinde hakimiyet kurmak ister; hem de nesilleri bu farkli politizeden dolayi; biri biri ile catistirir. Siyaset bir yerde ozel ve kisiye baglidir. Isteyen herkes te siyaset yapabilir. Yalniz buradaki onemli konu, bu siyasetin her turlu sosyal farki kendi cikari ve somurusu temelinde politize etmemesi ve politikasini iktidar, otorite ve gucu saglama adina kullanmamasidir. Bir kisi icin sosyal yasam ve iliski onun hem hakki hem de ozgurlugudur. Siyasi yasam ve iliskisi ise; tercihi ya da istemi olarak yaptigidir. Yeterki siyasi yasam ve iliskisine farkli sosyal yasam ve iliskileri siyasetinin, iktidari,gucu ve otoritesi dogrultusunda; cikar, somuru ve de hakimiyet temelinde peskes cekmesin. __________________ Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  15. Tabiki var. Ozgur birey devletlerinde her bir etik halk grubu vardir. Mesela British bunyesinde; ingiliz, iskoc, Gallerli, Irlandali hem de digger etnik halk gruplari vardir. Bunlarin devlet eliyle sivil kuruluslari vardir. iki nokta farkini iyi algilamak lazim. Birincisi emperyalizmin kendi cikari bunyesindeki etik farklari ayirmak bolmek ve politik cikar icin kullanmak. Digeri de bunun yasam ve iliski birlikteligi Adina yapilmassi. Yani evrensel hukuk insan haklari hak ve ozgurluklerin demokrasi esitlik adalet v.s. nin bir emperyalizm cikarci temeli vardir, bir de bilinc gelismisligi temeli vardir. Empryalizm farklari biribirinden ayirir ve mikroayrimcilik uygularken, olmasi gereken farklarin birbiri ile birlikteligi yani anti ayrimciliktir.
  16. Once herkes kendini taniyacak. Sonra toplumunu sosyo-etik farklarini, tarihini ve cografi ozelliklerini bilecek Herkes kendi cikari ya da kendine ait cikareiicin degil; tum ulke ve toplumun cikari icin caba harcayacak Herkes bireysel farkindaliga varacak, birey yetistirecek Egitim ve ogretimde bilimselligi sosyalligi normalligi sivilligi ve farklar ile birlikte yasanabilirligin bilincini kazanacak. sosyal demokrasiyi ozumsuyecek. Cumhuriyeti etnigin ya da dinin onderliginde degil; tum toplumun halklarinin ve her bir halkin temsilinin "halk irade/idare" sinin katilimci demokrasisini saglayacak.
  17. Turkiye sadece sporda degil; hemen hemen her konuda herkesin hayranlikla izledigi yolundan gitmek istedigi herkesin saygi ve sevgisini kazanmis, buyuk bir degerini kaybetti. Spordaki amator ruhun, dostlugun, arkadasligin, dayanismanin, bir semboluydu. Tum spor camiasinin bir abisiydi, o. Spora hic bir zaman profesyonelligin o gostermelik ekonomik cikarci kar amacli acisindan bakmadi. Ben bireysel olarak kendisini tanir sever ve saygi duyardim. ...Su anda da insanlik ve spor adina yas tutuyorum.
  18. Senin kendi terminolojin olabilmesi icin, once cagdas olarak dunya da one gecmen ve cagi senin belirlemen gerekir. Devamli bir ulkenin emir eri olan bir yonetim ve toplum, ancak cagi geriden takibeder. Tek yapabilecegi cagi kendi gagin gerisinde kalmisligina uyarlamaktir ki; bu da zaten yapilmiyor. Cunku ulke ve toplum disardan yonlendiriliyor.
  19. Turkce kokeni olmayan ve yabanci dilden turkceye tercume algi ve anlam olarak aktarilan evrim kavrami sorunludur. Buradaki ilk sorun, ozne sorunudur Ikinci sorun kelimenin kavramsal olarak verdigi algi/anlam sorunudur. Turkiye toplumu bilinc ve algi olarak genelde, ozneli ve direk algi yapisina sahiptir. Yani bir kavrama anlam ve icerikk verilirken, genelde sanki o kavramin insanoglu gibi bir beyinsel yetisi ve fonksiyonu algisi her bir fenomende varmis gibi verilir. Bu da anlam ve icerik verirken verenin inancsal zihniyetinden kaynaklanir. Belki buradaki bir yanlis algi/anlam da "devrim" ile mukayeseden gelir. Ingilizce de "evolve" fiilinden turetilen "evolution" iki anlam ve iceriktedir. Birincisi ozne tasimaz, ikincisi "gonulluluk/dogallilik" tasir. Devrim anlamve iceriginde ise "re-volution" direk bir ozne vardir ve gonulluluk/dogalliliin uzerine insanoglu zihinsel yetisi ve fonksiyonu olan "re" on eki eklenmis, yani ozne olarak insanoglunun yetisi ve rolu ortaya koymustur. Buradaki "re" on ekinin "dogalliligin/gonullulugun dusunce katilimi ile tekrari" soz konusudur. Evrime geri donersek; Evrim, "evirmek" fiilinden turetildiginde "re" yani insanoglu dusunce katkisi" temelini ve direk oznel anlam ve icerimi tassir. Halbuki evrimin algi ve anlami "evirmek degil, evrilmek" fiilinden yani "evolve kokunden turetilmistir. Bu fiilin ismi aslinda "evrilimdir" Yani evrimin bir evireni yoktur, iste evrilim ancak bu evirenin olmadigidir. Yani evrilmek ve evrilim de ozne ve insanoglu zihinsel yeti ve fonksiyonu yer almaz. Iste bu yuzden evolution, aslinda evrim degil; evrilimdir. Mesela bir canlinin baska bir canlidan evrilmesinde bir eviren yoktur. Zaten evrilenin evireni yoktur. Dolayisi ile, evrilen evrim degil; evrilim gecirmistir. Iste bu temelde devrim, bir devrilim degildir. Cunku bir devireni vardir ve bu insanoglu ve onun zihinsel yeti ve fonksiyonudur. Iste o yuzden evrim ile devrim, bir birini oznel insanoglu yeti ve konksiyonlarinin etkisi olarak tamamlar. Evrilim ise, bir evrim degildir, cunku evireni yoktur. Evet kavrami evrim olarak kullanabiliriz. Yalniz kavrama verilenanlam ve icerik, evrimin degil; evrilimin karsiligi olarak algilandiginda; akilli tasarim gibi cikarimlar zaten evrilime uygulanamaz. Ya da inancsal temelli yaratilis ile evrilim karsilastirilamaz. Cunku evrilimde bir eviren yaratici yoktur. Cunku evrilimde; ne insanoglunun yeti ve fonksiyonlari ne de bir eviren ozne ya da guc yoktur. Umarim baslikta ve yazida neyin verilmek istendigi algilanir. Cunku bu algi kavram olarak evrime olan bakis acisini tamamen degistirecek ya da evrimin aslinda evrilim oldugunu algilatacak ve bir eviren olmadiginin farkina vardiracaktir.
  20. Herseyden once kavramlari yerli yerine oturtmak gerekiyor. Ilk degerlendirecegimiz, "sosyal demokrasi" nin sagi ve solunun olup olmadigidir. Ikinci degerlendirecegimiz, "toplumsal ile sosyal farkidir. Burada en onemli mihenk tasi, kavramlari cagdas olarak degil de; ulke ve toplumun icinde bulundugu cag olarak degerlendirmektir. Mesela Turkiye toplum ve ulke olarak; ortacag ile aydinlanma cagi arasinda biri biri ile savasim vermektedir. Yalniz bunun her ikisi de cagdas degildir. Yani bu savasim aslinda "sol, ilerici, devrimci" v.s. degildir. Yalniz Turkiyesartlarinda, ister istemez aydinlanmacagi savascilari, ortacag savascilarina gore, daha cagdas, ilerici, devrimci ve soldur. Iste bu temelde, sag ve sol sosyal demokrasi farklilasir. Ortacag icerikli "sosyal demokrasi" gorunumunun de bir kandirmaca ve sol olmadigi algilanir. Peki o zaman Turkiye sarlarinda ve kendi cagdasliginda "sol sosyal demokrasi" ne demektir? Turkiye'de bunun bir temsilcisi var midir? Bir orgutleyicisi vasr midir? Demekki buradaki sol aydinlanma cagini iceren dusunce ve davranistir. Buradaki "demokrasi" herkesin herkese esit ayrimsiz fark algisinda bakmasidir. Buradaki sosyal, turkiye bunyesindeki her bir kesimin ve etik firkin, bir fark ustunlugu ve temelinde hakimiyetini digerlerine karsi kurmak degil; kendi firkin disindaki farklari gale almamak yok saymak degil; kendi firkin temelinde diger farklari ayirmak ve ayrimlastirarak biri birine otekilestirmek degil, tam aksine farklarin farkindaliginda farklarin taniminda ve hic bir firkin hakimiyetinde olmadan "farklarin fark demokrasisi" ni talep etmek savunmak ve desteklemektir. "Sen turksun/alevisin/kursun/sunnisin" v.s. demek yerine, "ben turkum/kurdum/sunniyim aleviyim" v.s. diyenleri saygi ile karsilamak ve kendi etik degerin dahil; herkesin senin olmayan etik degerini onun Adina savunmak ve desteklemek, kendininkini de talep etmektir. Gezi bilincinde yasanmis bu durum, tam da sol sosyal demokrasi ve bunu destekliyenler de sol sosyal demokrattir. Sol sosyal demokrasinin ve demokratlarinin, yapacagi sadece kendi hak ve ozgurlugunu talep ve baskalarininkini savunu ve destek degil; ayni zamanda sag sosyal demokrasi ile yani kendini sosyal ve democrat olarak algilayan ortacag zihniyeti ile de mucadele etmek gerekir. Bu mucadele de ortak nokta, herkesin kendi talebi degil; tum talepler savunular ve destekler temelinde ortacag zihniyeti ile ortak mucadeledir. Yani bu mucadele de tek kistas, ortacag zihniyeti ve iktidari gucu ve otoritesi ile mucadeledir. Bu mucadeleye katilanin kendi etik deger farki ikinci plandadir. Turkiye de hic bir zaman ne sosyal ne de democrat bir algi gelismemistir. Hersey toplumsal butunlukte sadece iktidar temelinde yonlendirilmek ve yonetilmek istenmistir. Kim kendinde sol sosyal democrat kimligi goruyor ve buluyorsa, kendi farkini ikinci plana atip; ortacag zihniyeti ile mucadele etmelidir. Bu fark etik din mezhep etnik turk kurd olmus fark etmez. Ideolojisi inanci farkinin ne oldugu da onemli degildir. Sonucta her bir fark bu ortak noktayi algilayamaz ve goremezse, ya yalniz kalir, ya bertaraf olur ya da cikar Adina bilincli ya da bilincsiz; ortacag iktidarinin emirlerine biat/itaat eder. Buna pasif kendini eylemler disinda tutanlar da "suya sabuna bulasmayanlar" da boykotcular da, bananeciler de, kendini digerlerinden ayiranlar da dahildir. Evet kimler kendini "sol sosyal democrat" olarak algiliyor, yeniden bir dusunsun ve ona gore mucadelede yerini alsin.
  21. Artik gunumuz ve cagimizda biyoloji evrim olarak gen uzerine okunmaktadir. Kisaca bir fenomenin insanoglu turune ait bir bir olup olmadigini onun genetik ozelliklerine bakarak ortaya koyabiliriz. Bu da insanoglunu genetik olarak evrimsel en yakin akrabalarindan da farkli kilar. Yalniz gunumuzde hala bir insanogluna soruldugunda, "sen kimsin/nesin?" diye alinan yanitlar, cagdisidir. Burada felsefi, metafizik bilincli ya da bilincsiz ve de etik alisilagelmis yanitlar halas soz konusudur. Bu yanitlar genelde "kulum, koleyim, maddeyim, metayim, atomum, embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum" v.s. temelinde insanoglu kendisini kendisi ile ozdeslestirmez. Bu konu da bir de ozdeslestirmenin etik temeli vardir, burada da insanoglu kendisine dogumdan itibaren verilen degerlerle kendisini ozdeslestirir. Bu yanitlar da genelde "Erkegim/kadinim, adim-soyadim, milletim, dinim, etnigim, mezhebim" temelli yanitlardir. Bir de ozdeslestirme de sosyo-psikolojik yanitlar vardir. Bu yanitlar genelde "delikanli, genc, genc kiz, efe, kulhanbeyi, serseri, berdus, asik, baba, anne kardes, yasli, amca, dayi, ihtiyar, moruk v.s. temelli olabilir. Hayvan ve bitki ozdeslestirmeleri de algi temelinde mevcuttur; Ornek "aslan, kaplan, kurt, ayi, kopek, kedi, kuzu, okuz, deve, maymun, bit, pire, papatya, manolya, lale, gul, v.s. Bunun disinda mesleki ozdeslestirmeler soz konusudur. Ornek "doktor, muhendis, ogretmen, sofor, kapici, yonetici, memur, isci, copcu, bakici" v.s. Bu iki turludur ya kisi kendini bu sekilde ozdeslestirir, ya da etrafindakiler algi olarak bu ozdeslestirmeyi kisi uzerinde yaparlar. Kisaca insanoglu kendisini; deyim yerinde ise "gunesin altinda ne varsa" onun ile ozdeslestirir. Aslinda bu gayet dogaldir. Cunku insanoglu her bir seyi gozlemler ve algilarken, ona kendince ona uygun bir ad verir ve bu uygun buldugu ozellikleri de kendinde bulur. Boylece adlandirdigi her bir seyin, kendi ile ozdeslesmesi de kacinilmazdir. Burada ilginc olan butun bu ozdeslestirmelerde, kendi ile ozdeslesimin olmamasidir. Bir yerde her seyi gozlemler algilar ama kendisini gozlemleyemez ve algilayamaz. Nihilizm ile birlikte gelen yeni akim ile birlikte insanoglu ilk defa, kendinin farkina varmis ve bu farkindaligi "ben" basligi ve temelinde kullanmaya baslamistir. Bu aslinda ve bir yerde sadece kendi farkina varis ve kendini one cikaris olsa da henuz tum turunun farkindaligini ve bilincini tasimamaktadir. Cunku bu kendi farkina varis kendi ego temelli akilci ve duygusal farkinin baskalari uzerindeki cikar kullanimi temelinde olmasi ve kendi birsel cikari icin herkese ve herseye istedigini yapmasinin dusunmesinin mesru ve mubah kilinmasidir. Bu sekildeki ben bilincini, yani bireysellik, bireycilik, bencillilik, bencilik ve bananecilik temelini ilk ortaya atan Ayn Rand'dir. Yaziyi bitirmeden bir filmdeki bir soylemi buraya ornek olarak alalim. O film de bir kisi soyle bagiriyordu "I am not a number, I am a man" "Ben bir numara degilim, ben bir insanogluyum" Kisaca insanoglunun heuz kendini sadece kendi egosal cikarci temelde kendi ile ozdeslestirdigi ve beninin farkina vardigi cagimizda, henuz bunu tursel butunluk bilincine tasiyamamis olmasi da acidir. Tarih bize bunu ne zaman insanoglu kendi turu bunyesinde bir birini oldurmez svasmaz ve her turlu dusunce ve davranis farki ile birlikte yasar ve bu farklari kendi turu bunyesinde bilim ve teknikte kullanir ve gelistirirse; iste o zaman, bugun en azindan kendi birinin bilinci bilissellige cikacak ve tursel bilinci ve bilisselligi de kapsayacaktir. Henuz dunyamizda kendi bilincinin egosal olarak yansimaya yeni basladigini dusunursek; bunun tursellige ulasmasi pek ufukta gorunmuyor. Yani insanoglunun, kendini ozdeslestirirken, su ya da benzeri cumleyi kullanmasi. "Ben insanoglu turumun tek bir biriyim" Iste bu cumle maalesef evrimsel degil; ancak beyinlerin zihinsel devrimi ile gerceklesecektir. Yani bir fiziksel degisim degil, zihinsel bir degisimdir.
  22. Dusunc e akil ve buna benzer tum yeti ve fonksiyonlarin kaynagi, kalb degil; beyindir. Bunu beyin yerine kalbte aramak, basli bassina cagdisi ve bilim disidir. Beyinlerin muhurlenmis olmasi da, beynini isletmeyen dusunmeyen sorgulamayan arastirmayan sadece beynini hafiza olarak kullananlar icin gecerlidir. Yani her turlu bilgi ve dusunceye beyin algilarini kapatmislar icin.
  23. Sana tek bir cumle ile ilklik kisir dongusunu aciklayacagim. Her bir ilkin kendinden oncelik sorunu vardir. Cunku ilk zamansal bir belirlemedir.
  24. Peki senin Allah'in nasil oldu "kendi kendine mi" oldu? Yoksa onu da bir olduran mi var? Bilimde "kendi kendine olmak" diye bir algi yoktur. Sadece mustakil var olan varliklarin verdigi gozlemin mustakilligi vardir. Burada kar tanesi de mustakil var olan bir varliktir, yani fenomen. Bilim zaten bu fenomeni degil, onun gozlemini olgusunu teorisini ortaya koyar. Onun fenomen olarak ne oldugunun tartismasi ya da olduranin tartismasi, metafizigin ontolojik/teolojik tartismasidir. Bilim bunu icermez. Ayrica bilimin bilimselligin, inanc ideoloji iman din tanri v.s. den farki; daimi olan yenilenimi gelisimi ve degisimidir. O yuzden de bilim cagdastir, digerleri ise dogmadir, tutucudur gericidir. Iste bu temelde bilim epistemolojiktir. Yani aciklamasi sadece anliktir ve bu aciklamanin "bittisi/oldusu" yoktur. Yani bilim hic bir zaman "ben herseyi acikladim" demez. Derse bilim olmaz. Bunu sadece inanc ve ideoloji soyler. "Kapali konusmak" derken, neyi kastediyorsun. Adi ustunde bilim bildigini bildirir ve bu daimidir. Bugun bildigi yarin eskiyebilir, yeni bildirimler olabilir ve boylece bilim teknik cag durmadan degisir ve yenilenir. Bir bilim kisisinin inanci v.s. onun sadece kisisel konusudur, onun bilimini ve bilimselligini ilgilendirmez. Einstein de kisisel olarak deist ya da baska inancta olabilir, bu onun bilimsel degil; kisisel tarafidir. Iste butun bunlardan cikan sonuc; bilmek baska inanmak baskadir. Bilimde inanmak yoktur ve sadece bilmek/bildirmek vardir. Bilimde din olmamasi da bu yuzdendir. Cunku din inanc ve iman uygulamasi demektir. Bilim ise iman ve inanc ile degil; bilgi bilinc bilissellik olgu teori ile uygular. Beni Einstein'in kisisel yonu degil, bilimsel yonu ilgilendiriyor.
  25. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Ateizm
    Ateizm, etimolojik olarak "theos" yani tanri kokunden, a- on eki ile "tanriyi olumsuz/negatif" yapma anlamini tasir. Dolayisi ile dini icermez. Budistlerin dini oldugu halde tanrilari yoktur. Hem teolojinin varliksal hem de metafizigin/etigin inancsal temelinde ateizmin durusu, olumsuz/negatif teizmdir. Burada ateizmin cesitlerini belirleyen, tanri kavramina varliksal ve inancsal olumsuz/negatif durustur. Ateizmin ilk bilincsel cesidi-Anti teizmdir, yani teizmin tanrisina/tanriya karsitlik. Ikinci cesidi, teizmin disinda kalmak- nonteizmdir, yani kisinin tanriya dusunce ve davranisinda yasam ve iliskisinde yer vermemesi. Burada karsiliktan ziyade, kisi sadeece kendi tanrisizligini dusunce ve dav ranis olarak ortaya koyar. Teolojik noncognitivizm- Teolojik olarak "tanrinin varliksal" ve fizik otesinin ve etigin inancsal/ideolojik olumlu olumsuz tarafini ve tartismasini yasam ve iliskisine katmamak Bunun da kendi icinde cesitleri vardir. Apateizm-tanridan uzak durmak Ignostisizm- tanriyi umursamamak anlamsiz gereksiz luzumsuz bulmak Serbest dusunurluk- Tanriyi varliksal inancsal degil de kavramsal/bilgisel degerlendirmek, bilissel olarak teolojik/metafizik/fizik otesi/etik tanri ile olumlu/olumsuz hic bir bagi bulunmamak, bilimsel olarak ta tanri kavraminin insanoglu yasam iliski dusunce davranis sistem duzen temelindeki izdusumunun/etkisinin/tepkisinin sosyo-psikolojik sorunlarini ortaya koymak. Kisaca ateizm uc turludur. Bu uc turun her birini ya da sadece birini uygulamak kisiye gore degisir. Burada ateizmin kisice yansisi; sosyo-bireysel:sadece kendi bireysel gorusunu ortaya koymak. sosyo-toplumsal: kendi gorusunu baskalari ile tartismak sosyo-bilissel- tanri kavraminin, insanoglu uzerindeki her turlu izdusumunun her turlu sorununu bilimsel ve bilgisel olarak dile getirmek. Tanri kavramina olumlu ya da olumsuz sahiplenisin, sosyo-psikolojik sorunlarini dile getirmek. Tanri kavramini kavramin disindan her turlu degerlendirmesi ve sahiplenilmesi temelinde icinde yer almadan ortaya koymak. Yani "tanri felsefesini" hem isimsel hem de "tanrilastirma" temelli eylemsel dile getirimini yapmak. Bu temelde, ateizm "teizm /karsiti/disi" olarak farkindalik bilgi bilinc ve ilgi/etki/onem temelinde cok genis bir yelpazedir. Ya kisi tanri konusunda kendi tarafini ortaya koyar, ya da bu tanri kavraminin her turlu felsefi degerini etkisini tepkisini ve insanoglu uzerindeki sosyo-psikolojik yonunu ortaya koyar. Ayrica ateizmin her kavramda oldugu gibi politik cikar ve duygu/akil somurusu olarak ta kullanimi vardir. Yani tanriyainanmayan ve varliksal olarak yoklayan bir kisi, inanan uzerinde politik cikar ve akil/duygu somurusu saglayabilir. Yani ozel/genel tanri kavramini inanan ya da inanmayan ustunde politik cikar olarak kullanabilir. Emperyalist zihniyet; bu konuda da hem de bilimi kullanmakta ustadir. Yukarida yazilanlari algilamak adina, Mesela islam din ve inancinin, siyasi cikar ve somuru amaci olarak kullanimini gosterebiliriz. Bunu ancak bir kisi baskalarina saldigi korkuyu kendinde yasamazsa basarir. Ya da her turlu deger uygulamasinin inanana olan tersligini, kendi uygulamasi olarak sunar. Kisaca "tanriyi cikar/somuru olarak kullanmak"

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.