Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Evet insanoglu algilamasi icin ona bir fenomen yansi ve gozlem vermelidir, bu alinan yansi ve gozlem var ile isaretlendikten sonra, yaratilan kavram ile ozdeslestirilir ve yansitilir. Iste bu yansitilan kavram bilginin kaynagidir. Yani insanoglu bu kavram uzerinden bilgi turetir. Demekki sadece algi degil, kavram olmadan da bilgi olmaz. Bunu da izah ettim. Insanoglunun bilgisi kavram uzerinedir. Bu kavramdan gelen ikinci algi, soru/cevap akil yurutumu, gozlem v.s. temelinde bilgi turetilir. Kavramin ne oldugu ona verilen anlam ve icerik ve de kisinin o kavram ile kurdugu olumlu/olumsuz bag ve kavrami ifadesi zaten subjektiftir ve degiskendir. Bu acidan kavramin uydurmaolmasi aslinda senin o kavrama verdigin subjektif iceriktir. Baskasina gore uydurma olmaz, inanc olur, ideoloji olur, dogru olur, gercek olur v.s. O yuzden sen ciddiye almazsin, baskasi alir. Yalniz iste bu kavram ile ilgili her anlam ve icerik bir bilgidir. Istersen uydurma olarak niteledigin bir fizik otesi kavrama ornek ver, o kavram uzerinden insanoglunun turettigi gnostik bilgiye bakalim. Bak buraya olgu ile olay farkini iletiyorum. Olgu, bilimsel verilere dayalı, kanıtlanabilir özellikteki bilgidir. Olgu; nesnel ve irade dışı olumlardır ve sık sık olay ile karıştırılır. Tarafsızdır, Nesneldir, Yoruma açık değildir, İstenç (irade) dışıdır, Bir süreç belirtir, Herkes tarafından kabul edilmiştir. Karşıt örnekler: Atatürk 1881 yılında doğmuştur:(Olgu değil olaydır.) Türklerin ilk sözlüğü Divan-ı Lugat-it Türk'tür:(olgu değil olaydır.) Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsuna çıkmıştır:(Olgu değil olaydır.) Türkiye'nin başkenti Ankara'dır:(Olgu değil olaydır.) Atatürk 10 Kasım 1938'de vefat etmiştir: Olgu değil olaydır.) Uygun örnekler: Suyun 99 derecede kaynayıp 100 derecede buharlaşması, olgudur ama falancanın kilosu olaydır. Işığın hızı, olgudur ama falancanın saniyedeki hızı, olaydır. Yer çekimi, olgudur. Canlıların üremeleri, olgudur ama falancanın üremesi, olaydır. Bilgi temelinde (varlik degil) zaten bir nesne ile ilgili bir bilgi varsa, ortada insanoglu ve onun subjektivizmi vardir. O yuzden nesnel bilgi mumkun degildir. Yalniz bilgi cesidi olarak, nesnel bilgi yerine; fiziksel bilgi diyebilirsin. Yani direk fenomene yonelik bilgi. Zaten bilginin iki kolu vardir. Biri insanoglunun fenomenonumenokavramsal kolu,digeri insanoglunun ortaya koydugu bilginin fiziksel mi, sosyal mi matematiksel/mantiksal mi oldugu. Zaten etik/estetik uzerine olan bilgi sosyal bilgidir. Objesi, nesnesi de kinsanoglunun kendisidir, bilgi ise soyuttur, yalniz sistem/duzen yasam ve iliski olarak kurumlasarak somutlasmistir. Bu temelde zaten objektif bilgi olmaz. Cunku bilgi insanoglu subjektivizmi tasir. Yani, insanoglu olmadan bilgi ortaya konamaz. Burada ortaya koyan insanoglu bilgiye kendi subjektif anlam ve icerigini katabilir. Zaten bu yuzden sosyal bilgi bilimsel degildir. Maalesef insanoglu bugun hic bir kavrami kavram olarak algilamadan direk onun olumlu/olumsuz tartismasina giriyor. Mesela bir dusunce ve davranisin namuslu mu, namussuz mu oldugunu tartisiyor, ama namusun ne oldugunu bilmiyor. Ya da onun namus algisi baskasi ile ayni degil. Cunku o namusu verilen olarak ogrenmis ve bilincaltisartlanmisligi ile alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis olarak herkesi kendi namustan ne algiliyorsa oyle zannediyor ve bu algi ile namusun olumlu/olumsuz tartismasini yapiyor. Inanmak kavrami bilmeyen sadece ogrenen icin soz konusudur. Zaten yagmur bir olgu, orada bir sorun yok. Sorun yagmurun nasil yagdigindaki bilimsel bilme, ya da tanrisal inanma farki. Soyle dusun, bir kisi bir seyi goruyor ve sen ona onu bilimsel olarak acikliyorsun, ama o bu aciklamayi bilgi olarak kabul etmiyor, kendi inancsal bilgisinde diretiyor. Iste burada gozlem veren uzerindeki insanoglunun soru/cevabi ve aklinin tatmini devreye giriyor. Inanc, kendisine verilen sosyal bilgiye, kisinin onu bilmeye tasimadan, yani sorgusuz/sualsiz kayitsiz/sartsiz alip kabul etmesi, sahiplenmesi ve sabitlemesidir. Yani verileni bilmez, inanir. Cunku bilmek kisinin verileni sorgulamasi ve kendince algilamasi demektir. Yani bilincalti degildir,bilinc gerektirir. Ya nenin kendisi soyut ise! Bilgi gozlem verince somutlasir, gozlem vermez ise soyut kalir. Iste bilginin olgusal ve inancsal farki buradadir. Ya da olgu ile olay farki. Cunku bir olayi her beyin kendince farkli anlatabilir, ama olgu herkes icin gecerlidir. O yuzden olgu tartisma disi,olay tartismalidir. Adi ustunde "yanlis/gecersiz, cagdisi, inancsal, ideolojik, fizik otesi v.s." ama; bilgi. Ne diyelim! Ne dersek diyelim o sadece bilginin cesidi olur. Mesela tum fizik otesi efsanevi, mitolojik, hayali, masalsal v.s. bilgiler; sosyal bilgidir. Yani insanoglu sosyal yasaminda tartisir, savunur/karsi cikar; kabullenir, red eder v.s. Bilmem, onu kendine yaratanasoracaksin. Mesela dunyanin duz oldugu bilgisi, kuran'i insanoglu disinda bir gucun, yani Allah'in yazdigi bilgisi, Adem/havva bilgisi, cennet/cehennem bilgisi kisa tum fizik otesi inanclar ve ideolojilerin ortaya koydugu bilgi, yani GNOSTIK BILGI. Bana yaramadigi zaten ortada. Cunku benim icin bilimsel ve bilissellik onemli. Diger bilgiler sadece dagarcigimda ama onlar ile bir yasam ve iliski bagim yok, cunku ihtiyacim yok. Benim seni ikna etme gibi bir dusuncem yok. Sonucta her sey seniin kendi iradenin karari olacak. Yalniz, onca aciklamadan sonra merak ettim, GNOSTIK varliga bilgi demeyelim de ne diyelim?, onerin nedir. Tamam basina her turlu sifati ekle "gereksiz, luzumsuz, uydurma, yalan,inancsal, bilimsel degil v.s." ama bu sifat hangi ismi niteliyor, bilgi ismini. O yuzden sana soruyorum, tum insanoglunun ortaya attigi inandigi, tartistigi kendini teslim ettigi, bag kurdugu nesilden nesile aktardigi GNOSTIK KNOWLEDGE nedir? Tabiki bir agnostik olarak buna karsi cikmak, baska birsey. Buradaki agnostik kavramini teolojik bir bakis acisinin "tanri bilinemez"i olarak kullanmadim. Gnostik karsiti olarak kullandim.
  2. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Insanoglu da dahil, herhangibir fenomenin (nesnel, biyolojik, fiziksel, atomik, kimyasal, sinirsel v.s.) bilgiye katkisi, SADECE gozlem ve yansiyi insanoglunun var algisina sunmasidir. Iste bundan sonra insanoglu kendi fenomeni de dahil; bu var algisini (duyusal/duyumsal) yarattigi kavrami ile ozdeslestirerek fenomene bilgi olarak ekler. Kisaca insanoglu disinda kalan her turlu fenomenin tek katkisi gozlem ve yansi vermektir. Iste insanoglu kendi gozlem ve yansisi da dahil, bunu var olarak algilayan, yarattigi kavrami ile ozdeslestiren ve bu kavram uzerinde bilgi ureten ve tureten tek canli turudur. Bu su demektir. Mesela bir hayvan insanogluna gozlem verir ve onun algisinin bilgisini hayvan degil; insanoglu turetir. Hayvan kendine bir bilgi turetse bile, insanoglu ile ortak bir kavramsal bilgi dialogu yoktur. Ayni sekilde baska bir fenomen (kavram ile ozdeslesmis olarak, evren, duinya, doga, nesne v.s.) insanogluna gozlem verir, ve onun algisinin bilgisini kavram ile ozdeslesmis fenomen degil; insanoglu turetir. Iste bu turetimde insanoglu kendi dahil kendisine gozlem veren fenomenden, sosyal,fiziksel ve matematiksel/mantiksal bilgi turetir. Bu bilgi ya bir olgudur, ya da aklin kendine dogruladigi inanc ve ideolojidir. Bu dogrulanan bilgi ya somutlasmistir, yada soyutdur. Ya aklin yansiyan ve gozlem veren fenomenden gozlemsiz uretimidir, ya da gozlemli uretimidir. Yani uretilen bilgi ya epistemolojik olarak gecerlidir, ya da degildir. Gecerliligi gozlem vermesi, gecersizligi gozlem vermemesi ya da olan bilginin gozlem ile yanlislanabilirligi ve yanlislanmis olmasidir. Eger bir bilgi gozlem vermiyor, yanlislanamiyor ve sadece dogrulayanin ideolojik inancsal dogrusu ise; bilimsel ve bilissel degildir. Iste onemli olanda bilgi degil; bilginin bilimselligi, bilisselligi, gecerliolarak gozlem vermesi ve yine gozlem ile yanlislanabilmesidir. Bir bilgi de bunlar yoksa o bilgi inancsal ve ideolojik bir bilgidir ve bilimsel bilissel bir degeri yoktur.
  3. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Buradaki ilk soru, insanoglu obje ve subjesi disinda, bilgiyi ortaya koyan, bildiren, belirten baska bir tur ya da guc var midir? varsa nedir/kimdir ve kime/neye gore odur? insanoglu objesinden baska bir bilgi subjesi var midir? Yani insanoglu disinda kalan bir objenin subjesini kim/ne ortaya koyar? Iste burada algilanilmasi gereken, epistemolojik olarak tek subjenin insanoglu objesi oldugudur. Bilgi, epistemolojik olarak insanoglunun ortaya koydugudur. Eger su an ortaya konulmamis bir sey varsa, bu zaten bilgi degildir. Cunku insanoglunun bildirim, belirtim, ortaya koyum ufku kavramsal bilgidir. Bilinmeyen ancak bilinir olduktan sonra ortaya konur. Mesela atomun parcaciklari bilinmiyordu ve bilindikten sonra ortaya kondu. Dolayisiyle ortaya konmadan bir bilinmeyenden soz etmek mantiksal degildir. Eger kavram olarak ortada ise zaten sorun yoktur. Yani atom parcaciklarinin kavrami bilinme ile ortaya konmustur. Bir seyi saymak demek, ortada sayacak fenomenlerin olmasi demektir. Sonsuz ve sinirsizi nasil sayarsin? ya da belirsizi. Bilgi nesne degil; kavram olmadan olamaz. Cunku her kavram nesneye isaret etmez. Nesnel ollmayan bir suru kavram vardir. Buradaki tek epistemolojik subje insanoglu objesidir. Tabiki yalniz buradaki insanoglu objesinin objesi olan beyninin subjektif ufku yani numenal yeti ufku devrededir. Iste soyutlamanin soyutu da boyle dogar. Yani nesnel olmayan bilgiler. Mesela tum kurgular ve kuramlar subjektiftir. Tum etik/estetik degerler (dogru/yanlis,iyi kotu,guzel/cirkin v.s.) subjektiftir. Bilgi once ogrenmek sonra inanmaktir. Bilmek bilginin kisice algilanmasi ve bilisselligidir. Kurulan hayal ne uzerinedir? buradaki ne nesnel mi/oznel midir? Zaten hayali kuran insanoglu hem nesnel hem de ozneldir. Beyninin yani objesinin numenal ufku yani subjesi ile hayal kutrar. Burada her seyden once nesne kavramini ortaya koymak gerekir? herhangi bir nesnenin insanoglu nesnesi vbe oznesi olmadan ortaya koyumu kendi kendine mumkun mudur?, kime/neye gore? Insanoglu atomu gozlemler ve onun bilinmeyen parcalarini bilinir kilar. Yalniz bilinmeyen ancak bilinir olduktan sonra ortadadir. Yine soyleyeyim. Bilgi olabilmesi icin insanogluna kendi dahil yansiyan ve gozlem veren olmasi bunun var algisi ve kavram ile ozdeslestirilerek yansitilmis olmasi gerekir. Bilinmeyen ile yanlis bilinen farkini da unutma. Peki, atomu parcalamak eylemini gerceklestiren, sence bilinmeyen bir seyi mi dusundu? Yani "atom da parcalanabilir" dusuncesi bilinmeyeni dusunmemidir. Sonucta ortada bir atom var. Ya da insanoglu herhangibir zaman kesinlik ile bir seyin en kucugunu ya da en buyugunu ortaya koydugundan emin olabilir mi? olursa zaten bu inanc olur. Iste burada inanctan arinip atomun da kucugunun olabilecegini dusunmek tam da bilimdir ve bilginin yenilenirligidir. Zaten bu olmazsa bilgi inanc gibi sabit kalir. Insanoglu fenomena numenal kavramsal, yani beyin/dusunce ve kavrami olmadan ve kendi dahil ona bir fenomen yansi ve gozlem vermeden ve bunun var algisi isareti olmadan bilgi olmaz. Bu da sadece indirgemeci nesnelcilik degildir. Cunku insanoglu ayni zamanda ozneldir de. Uretilen her sey bilgidir. Bunun ne oldugu ise uretilenin ne oldugunun ortaya konmasidir. Sen neden gecerli olmayan gozlem vermeyen yani bilimsel olmayan diger bilgileri bilgiden saymiyorsun? Bence burada metafizigin varliksal/ontolojik bakis acisi yerine, epistemolojik bakis acisi gerekir. Cunku bilgi epistemolojinin konusudur. Algiladigim kadari ile sen soyut kavramlari ve onlarin her turlu ifadessini v.s. bilgiden saymak istemiyorsun. O zaman soyle sorayim, bunlar bilgi degile nedir?, ki sen "hayal kurma" ile bag kurmussun. Bilginin ne oldugunu ve kime/neye gore o oldugunu ve ortaya koyanin kim/ne oldugunu algilamak; ancak bir bilginin bilgisel, bilimsel ve bilissel anlam ve icerigini algilamak ile paraleldir. Yani ister laf olsun, ister uydurma olsun, ister hayal urunu olsun, ister bir nesneye yonelik olsun; ortaya koyulan her var algili kavramin uzerinden dusunce uretmek somut uretmek soyut uretmek bilgidir. Yalniz, bilmek bilim, bilissellik v.s. her bilgi icin gecerli degildir. Yani bilginin sifati ve cesitleridir, soz konusu olan. Peki "Dunya duzdur." cumlersi nedir, bilgi degil midir? tabiki gecerliligi, bilimselligi ve bilisselligi yasanabilirligini yitirmis ve inanc olmustur. Ama cumle bir insanoglu bilgisidir. Tanri bir sosyal bilgidir. Varliksal inancsal ideolojik olarak tartisirsin ve bu kavram ile olumlu/olumsuz bag kurarsin. Ama ortada boyle bir kavram ve her turlu sosyal bilgisi olmazsa, bunlari yapamazsin.
  4. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Sana iki ornek daha vereyim. Mesela, insanogluna gozlem ve yansi veren dunya fenomeni ile ilgili dunya kavrami uzerinden turetilen bir bilgi "Dunya duzdur" bilgisi idi. Geminin uzaktan goruntusunun evreleri olarak bu curutulse de, ta ronesans'a kadar bu bilgi gecerliydi. Ne zaman dunyanin yuvarlak oldugu gozlem verdi, iste o zaman bu bilgi yasanabilirligini ve gecerliligini yitirdi. Eger bir beyin hala bu bilgiyi savunuyor ise, bu artik bir inanctir. Cunku bilimsel olarak bu bilgi artik gecerli degildir. Iste bir bilgiyi inanctan ve bilimden farkli kilan da budur. Bunun ile ilgili her konu ve kavramda sayisiz ornek verilebilir. Bir ornegi de atom uzerinden verelim "atom bolunemez en kucuk parcadir." bilgisi atom parcaciklarina erisildigi anda gecerliligini yitirdi. Iste bu temelde bilgi sinirsiz ve sonsuzdur, ilklestirilemez, teklestirilemez, mutlaklastirilamaz, kesinlestirilemez. Aksine gecerli kilinir, yanlislanir, degisir, yenilenir, cagdaslasir, gelisir v.s. Kisaca surekli suregelen surec temelinde sinirsiz ve sonsuzdur. Bilginin bir ozelligi de, gecerlilik acisindan; mantiksal olabilirlik olasiliginin olup olmamasidir. Burada inancin cikmazi, gozlem veren bir olabilirlik olasiliginin olmus olmasini bile, inanci yuzunden kabullenemez. Ya da ortaya koydugu bilginin mantiksal olabilirlik olasiligi yoktur. Mesela insanoglu disinda baska bir gucun kitap yazmasi gibi. Ya da insanoglunun baska gucler ile dialog kurabilmesi gibi.
  5. Kendini kiz arkadasinin yerine koy ve onun adina dusun. Sana senin istemedigin bir seyi biri yapsa, ne hissedersin? Demekki yapacagin sey, onun istemedigi bir sey olmayacak ve geri tepmiyecek. Bu da onu taniyarak, algilayarak, onun her turlu degerine saygi duyarak, egosal dusunce ve davranisa girmeyerek karsilikli algi ve razilik temelinde olur.
  6. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Mesela, soyle dusunebilirsin. Insanoglu neye inanir, ona sunulan bilgilere. Peki bunlar yani bu bilgiler neden inanctir?, cunku gozlem vermez, olgu degildir. Bilim bu bilgileri yanlislamis ve curutmustur. Insanoglu neden ideolojilere inanir, yani ona sunulan bilgilere. Peki bunlar neden ideolojidir. Cunku sadece ideolojik bakis acisi ile dogrulanir ve yanlislanamaz. Mesela demokrasi, fasizmin dogruladigi demokrasi algisini, sosyalizm dogrulamaz. Aslinda her ikisi de kendi ideolojik dogrusu ile demokrasi icin mucadele eder. Iste bu nedenden, ideolojik ve inancsal birlgiler arasinda dogruluk savaslari vardir. Savasi yaratan da bu bilgilere farkli ideolojik dogrusal tabanlardan yanasimdir. Iste bilimsel bilginin onemi buradadir. Hem gozlem verir, hem olgudur, hem tartisma disidir, hem gecerliligi yanlislanabilene kadardir, hem yenilenir hem gelisir, hem degisir. Yani aklin kesinlik, mutlaklik, ilklik teklik inancindan bagimsizdir. Iste bu temelde bilgi; Kavramsaldir. Insanoglu ortaya koyumudur. Turevdir, yani yansiyanin (duyusal/duyumsal) algilanarak vekavram ile ozdeslestirilerek yansitilmisidir. Insanoglu yapilandirilmisligidir. Kisaca bilgi, insanogluna yansi ve gozlem verenin, kendi yansi ve gozlemi dahil; insanoglu algisi ve kavrami ile ozdeslesmis yansitilmisinin uzerinden turetilen her turlu aciklama, bildirim,belirtimdir. Fenomende bilgi yoktur, bilgi; o fenomeni algilayan insanoglunun o fenomen uzerindeki bildirimi, belirtimi ortayas koydugu v.s. kisaca ona ilettigidir.
  7. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Burasini soyle izah edeyim. Insanoglu algisi iki tuyrludur, biri somut ve duyusal, digeri soyut ve duyumsal/sezgisel. Buradaki ilk algi fenomenin verdigi gozlem ve yansinin somut algisidir, ikincisi ise bu somut uzerinden soyut akilcilik uretimidir. Iste buradaki ana olarak sosyal bilgi ve siniflama olarak; ideolojik inancsal bilgi soyutun kendisi, ya da somutlastirilmisidir. Mesela agaci somut olarak algilarsin, ama onu soyut olarak tanrilastirabilirsin, ya da onun uzerinden fikir yurutup onu somut olarak masaya cevirebilirsin. Iste buradaki agac, onun tanri ile ozdeslesmewsi ve ondan turetilen masa hepsi de kavramsal olarak bilgi temelinde turetilir. Dun aslinda bilgi ile ilgili bir kac baslik actim ve cesitleri ile bilgi farklarina degindim. Ayrica baslik olarak insanoglunun kendisine yansi ve gozlem veren fenomenden, nasil fenomenal ve numenal bilgi turettigini de aciklayan basliklar var. Burada matematiksel/mantiksal bilgiye ayrica deginmek lazim. Cunku bu bilgi aslinda ideolojileri yaratan ve duzen/sistem ve kurumlasma olarak somutlastiran bilgidir. Iste sosyal bilginin bir yonu bu etigin dali, diger yonu de metafizigin fizik otesinin dalidir. Kisaca hersey bir bilgidir. Onemli olan bu bilginin gecerliligi, yasayabilirligi, gozlem vermesi, yanlislasnabilirligi olmasidir. Cunku bilimsel olmayan bilgiler, sadece inancin ve ideolojinin sorgulanmaz ve kayitsiz sartsiz, sorgusuz sualsiz kabulleri ile ancak sahiplenilir ve sabitlenilir. Mesela madde bir fenomen cesididir ve gozlem verir. Yalniz bunu materyalizm olarak, ilk, tek, mutlak v.s. kilmak bir ideolojik inanctir ve gozlem vermez. Aslinda basliklari soyle bir tararsan bilgi varlik iliskisini bilgi ogreti ve inanc iliskisini bilmek ogrenmek/inanmak iliskisini basliklarda bulabilirsin. Eger bilgiyi sadece algi olarak duyuma indirgersen; bu determinizm duyumsalligi, sezgiyi ve insanoglunun inancsal ve ideolojik akil ufkunu ve bildirimini es gecer. Onemli olan bilgi olan her kavramin insanoglunun neye dayanarak yansitmasi ve insanolglunun bu bilgi ile kurdugu bagdir. Zaten insanoglunun her turlu ortaya koyumunun bilgi farki da (felsefe, dil ve bilim) burdan dogar. Yoksa hepsi bir bilgidir. Peki sence bilgi olmayan ne var, ya da bilgi olmadan ne ortaya konabilir? Dedigim gibi herseyin insanoglunun yansiyani yansitmasi olan kavramsal bilgi olmadigini dusunuyorsan, bunun disinda baska ne var? Neden bu bilgi degil, ya da bilgi degil ise ne?
  8. Neden dini inanclar basta uc ibrahimi din olarak illada kendilerinde bir bilim ya da bilimsellik ararlasr? Bunun cevabi nedir?
  9. Oyle olsa gercenlerde Irak'ta dunyanin duz oldugu inadi ortaya cikmazdi.
  10. Melek, din felsefesinde metafizigin fizik otesi yarattigi bir algidir. Boyle bir algiya ihtiyac duyanda bu metafizik insanoglu yaratimina inanir. Ne bilimin ne de bilimselligin bilissel olarak bu tip fizik otesi yaratimlara ihtiyaci yok. Sadece bu tip fizik otesi yaratimlarin insanoghlu yasam ve iliskisindeki getirdigi sosyo-psikolojik sorunlari dile getirir.
  11. evrensel-insan şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilgi Felsefesi
    Senin de samimiyetine dayanarak, ozel mesaj yazismasinin da tamamlanmasi adina ve verilen ilk yanitlarin da tum site yazarlarinin okuruna sunulmasi adina, lakabimin lakabinaozel olarak yazdigi yanitlari buraya alintiliyorum. Sorular icin tesekkurler. Bu sorularin cevaplarini aslinda bilim/bilgi felsefesi basliklarinda kisa ve oz olarak bulabilirsin. Ayrica bu sorulari ilgili basliklarda sormak, tum sitenin okurluguna ve katilimina yardimci olur. Kisaca yanitlayayim. Insanoglunun her turlu algisini algiladigi ile ozdeslestirdigi kavrami ile kendine ve turune yonelik bildirmesine, belirtmesine ortaya koymasina v.s. bilgi denir. Bilgi, insanoglunun soyutlamasidir. Hersey bir kavramsal bilgidir. Insanoglu eliyle, adina, ait, icin tek tarafli ve monolog olarak yapilandirilmisliktir. Bir turevdir, degiskendir, gorecedir. Hem anlam/icerik hemde felsefi siniflari ve cesitleri vardir. Bilginin gerceklesebilmesi icin, insanogluna yansi ve gozlem veren bir fenomenin olmasi ve bu fenomene yonelik/karsit insanoglu duyumsal/duyusal algisi ile kavramsal ozdeslestirilmis dil (vucut ve konusma/yazma dili) ekleyerek kendine yansitmasi. Bilgi- gozlem ve yansi veren+insanoglu algisi (var)+insanoglu kavrami+ozdeslestirme=yansiyani yansitma boylece ortaya cikan ve yansitilan hakkinda her turlu soru/cevap ve dil uretimi. Hayir. Bilginin dogrulugu/yanlisligi teyittir. Ya inanc ya ideoloji ya da gozlem ile kanitlanir. Dogru goreceli ve degiskendir. Epistemolojik olarak dogru/gercek insanoglunun saglama eylemidir. Yani inancin neyin gercek/dogru oldugunun kisice kendine dogrulanmasidir. Dogrunun, mutlakligi,sabitligi ilkligi, tekligi v.s. hangi felsefi temele oturtulursa oturtulsun, inancsal ideolojidir ve bilimsel degildir. Aksine bir dogma, tutuculuk, gericilik anlamina gelir. Her ikisi de, mutlaklastirilan bilgiler, sosyal ve fiziksel bilgilerdir. Inanc ve ideoloji icerirler. Bilimsel bilgi ise gozlemsel/olgusal bilgidir, yanlislanabilir, gecerlidir ve degiskendir. Bilgi kavramsaldir. Kavramlar evrenseldir, yalniz evrensel kabulleri yoktur. Sosyal bilgi bir ...e gore temelinde tartismalidir, yonlendirim ve yaptirimlidir. Ahlak etigin bir koludur. Evrensel onay almis ya da insanoglunun ortak kabullenecegi bir ahlak yoktur. Burada onemli olan bu ahlaki her turlu yonlendirim yaptirim ve uygulamanin bilimsel ve bilisselligi, insanogluna sagladigi yarar ve onu her turlu dusunsel/davranissal yasamsal ve iliskisel duzen/sistem ve kurumsal her turlu teknik ve bilimsel gelisime uygun cagdasligi ve gunxcelligidir. Dedigim gibi sorulari sitedeki ilgili basliklarda da dile getirirsen, tum sitenin okurluguna ve katilimina acarsin. Aslinda sorular cok genel ve uzerlerine ciltler yazilabilir konular. Umarim, yanitlar tatmin edici olur, tekrar tesekkurler.
  12. Davranis biyolojiden ziyade sosyoloji ve psikolojinin konusudur. Cunku gorunurde davranan biyolojik yapi olabilir, ama asil onu davrandiran numenal yeti degerleridir. Eger davranisi sadece biyoloji ve fenomenal yapi ile kisitlarsak; bu fenomenal teslimiyet, kalitim, dogallik ya da kader algisi olur. Zaten iki kisinin ayni durum karsisinda farkli davranisi da zaten bunu kanitlar. Bir kisinin tore cinayeti, namus ya da kan davasi cinayeti islemesi; onun fenomenal yapisini kullanimidir, ama arka polaninda numenal yeti degerlerinin bilincaltisartlanmisligi ve onun direktifleri vardir. Iki turlu davranisekli vardir; Bilincli davranis Bilincaltisartlanmisliginin getirdigi alisilagelmis/otomatiklesmis/yerlesmis-sorgulanmaz ve bilince cikmamis davranis. Davranis, bilissellik yani cognitivity ile paraleldir. O yuzden ikincisine noncognitive davranis da denebilir. Yani algilamadan, kavramadan, idrak etmeden ve bilince cikmadan davranis. Yalniz burada bilerek bilmeyerek ve farkinda olarak olmayarak farklari da onemlidir. Her turlu etik (milli, dini, sosyal, toplumsal, toresel, ananevi, geleneksel, kulturel, ahlaki v.s.) davranislar genelde bilincaltisartlanmisligin alisilagelmis, kisiye dogumdan itibaren verilen sekli ile uygulanan ve sorgulanmayan ya da rahatsizlik verdiginde de karsi cikilan davranislardir. Human behavior refers to the range of behaviors exhibited by humans and which are influenced by culture, attitudes, emotions, values, ethics, authority, rapport, hypnosis, persuasion, coercion and/or genetics. The behavior of humans is studied by the academic disciplines of psychiatry, psychology, social work, sociology, economics, and anthropology. Factors affecting human behavior and actions Genetics (see also evolutionary psychology) – affects and governs the individual's tendencies toward certain directions. Attitude – the degree to which the person has a favorable or unfavorable evaluation of the behavior in question. Social norms – the influence of social pressure that is perceived by the individual (normative beliefs) to perform or not perform a certain behavior. Perceived behavioral control – the individual's belief concerning how easy or difficult performing the behavior will be. Core faith – The person's set of beliefs, like religion, philosophy, etc. Provided, sometimes subconsciously, by their family, peers, social media, and the society where they live. Survivor instinct - engaging in certain behaviors may abate fear and become habitual, as in addiction. Buradan da algilanacagi uzere; Konu indirgemecilik/determinizm degildir, konu farkina varmak bilincine ulasmak ve farkin farkinda her birini farkli ama bir butun olarak degerlendirmektir. Yani indirgemeci ve determinist mantik tutarli degildir ve bizleri yanlis yerlere goturur. Insanoglu ne bir maddedir, ne de bir kul ne de sadece fiziksel/biyolojiktuir. Hem fenomenonumenal kavramsal; hem de biyo-sosyo-psikolojik bir varliktir. Bir tore cinayeti isleyen bir kisinin sorunu biyolojik degildir, sosyo-psikolojiktir. Cunku etik icerir. Bir terorizmin sorunu da aynidir. Ya da bir kisinin teist ve sonra ateist olmasi, ya da hala teist kalmasi, ya da ulusalci, fasist, sosyalist v.s. olmasi namusa serefe onura bakis acisi, ahlaka bakis acvisi v.s. bunlarin hic biri biyolojik degildir; etik, cografi toplumsal tarihsel ve sosyo psikolojiktir. Iste o yuzden herkes biribirinden ayni izmi ya da etigi paylassa bile farkli davranir. Bu fark sadece fiziksel, biyolojik, evrimsel, dogal v.s. fenomen yoluyla aciklanamaz. Insanoglunun her turlu yapisal islevsel ve yetisel ozellikleri goz onune alinmalidir.
  13. Numenal yetinin ortaya cikisinin tarihi kisaca soyledir. E.Kant bilgiyi ya da varligi iki farkli katagoriye ayirarak; fenomeni bilimsel alana numeni de tanrisina bahsetmistir. 20.Yuzyil ile birlikte gelen, hem klasik bilimin metafizik varliksal tabaninin epistemoloji yani bilgisel tabana kaymasi hem Popper'in bilimi ispat, kesinlik, mutlaklik v.s. den bilimsel gelismeyi aciklayan gozlemsel yanlislanabilirlige tasimasi ve hem de bilimin bilimsel varisinin gercekten olguya yonelmesi bu gelismenin tarihidir. Sonuncu olarak J.Piggett'in yapilandirmaci epistemoloji temelinde genetik epistemolojiyi ortaya atmasi ve her turlu post modernizmin anarsizm temelinde her seyi allak bullak etmesi ve quantum fizigi ve de uncertainty yasalari bilimin bilissel temelde cognitive science ve philosophy of mind temelinde de numenal yeti algisini ve bunu tanridan alip insanogluna geri kazandirmasidir. Boylece kant'in numenal tanrisi ve fenomenal maddecilik tarihe karismistir. Insanoglunun dogumdan hic bir deger tasimadigi ve tum degerleri numenal yeti degeri olarak yasam ve iliskilerden ogrendigi ortaya konmustur. Iste bu dili de analoji ve abductive reasoning, yani mana cikarma temelinde degistirmis; insanoglunun aslinda kalitimsal kaderci her turlu teslimiyetinin sadece beyninde yerlesmis bir bilincalti sartlanmisligi oldugu oretaya konmustur. Iste bu temelde insanoglu beynini sinirlayan her turlu akilci ve duygusal veri ve sinirlardan serbest dusunce ile arinmis ve herbir seyin kendi de dahil bir kavramsal bilgi olarak ortaya kondugunu saptamistir. Iste boylece insanoglunun her turlu sosyal ve psikolojik davranisi bu numenal yeti temelinde gozleme alinmistir.
  14. Genelde insanoglunun davranisi dogal ve fenomenal zihniyet temelinde, insanoglunun bir madde/meta/mal ve bir kul/kole olarak niceliksel, yigin olarak bir degerlendirmesidir. Halbuki insanoglu davranisi, onun sadece biyolojik, evrimsel, fiziksel v.s. yonunu degil; ayni zamanda numenal yeti yonunu, yani zihinsel,dusunsel yonunu de icerir. Eger bu yonu algilayamaz ve goremewzsek insanoglunu davranis olarak ya bir dogalliga ya da bir insanoglu disi guce teslim etmis oluruz. Simdi once bazi sorular soralim. Bir kisinin tore cinayeti ya da kan davasi ya da namus cinayeti islemesinin sebebi nedir? Goruntu olarak bu cinayeti isleyen kisinin fenomenidir? Peki bu fenomene bu cinayeti isleten nedir? Kan davasi, namus tore v.s. fenomenal mi yoksa numenal yeti degerlerimidir? Bu kisi nasil degerlendirilmelidir? Hasta, psikolojik normal v.s.? Kisaca bir davranisi yapan kisinin fenomenidir, peki o davranisi ona yaptiran nedir? Herkes ayni fenomenal/biyolojik/fiziksel v.s. ozelliklere sahipken; neden herkes kan davasi, tore cinayeti ve namus cinayeti islemez? Bu cinayetleri isleten nedir? Isleyen ile islemeyen arasindaki fark nereden kaynaklanir? Simdilik sorulari burada keseyim, zaten yanitlasr geldikce hem konu detaylanacak hem de yeni sorular/cevaplar cikabilecektir. Ya da soyle sorabiliriz. Kisilerin bir konu ve kavrama bakis acisi farkini veren nedir? Neden kimi milliyetci, kimi enternasyonalist, kimi dindar, kimi ateist, kimi fasist, kimi sosyalisttir? Neden bir kavrami hepsi ayni olarak algilamaz ve degerlendir mez? Etigin nedeni nedir? iyi kotu/guzel/cirkin dogruyanlis v.s. yi belirleyen nedir? Neden bir kisi askere gitmek isterken; digeri vicdani reddi ister? Neden biri ABD'nin Libya'ya mudahelesini savunurken, digeri karsi cikar? Insanoglu neden ve neyi tartisir? Ustelik ayni fenomenal yapi yasaminda diyelim teizmden ateizme ya da fasizmden sosyalizme ya da sosyalizmden kemalizme v.s. nasil doner? Evet insanoglunun davranis farkini nasil aciklarsiniz? Dogal, kalitimsal, kader, mecburiyet, teslimiyet v.s.? Tum bu davranis farklarini yaratan nedir? Hem ayni fenomenal bir vucutta hem de farkli vucutlarda?
  15. Sey, bir yapilandirilmislik olarak (Hersey, birsey, herhangibirsey, ve hicbirsey) kavramdir ve bilgidir. Butun bunlar insanoglunun beyninin numenal yetisinde alinan gozlem ve yansinin (duyusal/duyumsal) algi eliyle disa verilen ve verilen uzerinde ozdeslestirdigi yansitmasidir. Peki o zaman bilimsel ve bilissel olarak kac cesit kavram/bilgi vardir. Orneklerle soyle siniflandirabiliriz. Tanri-Sosyal bilgi ve soyut kavramdir. Beynin yarattigi bir numenal yeti degeridir. Somutlastirilmasi, bir fenomen ile ozdeslesmesidir. Madde-Fiziksel bilgi ve somut kavramdir. Beynin kendisine yansi ve gozlem veren bir fenomendir. Akil-Matematiksel/mantiksal bilgi ve soyut/somut kavramdir. Beynin numenal yetilerinden bir tanesine verilen addir. Sevgi-Sosyal bilgi ve soyut kavramdir. Beynin numenal olarak bir fenomenden aldigi gozlem ve yansinin algi olarak alinmasidir. Bir somut ile ozdeslestirimdir. Butun kavram ve bilgiler bu sekilde siniflanir. Yalniz burada inanc temelli soyutlarin aklin dogruladigi temelde somut gerceklestirilmesi soz konusudur. Ya da aklin inanc ile gercek arasindaki kurdugu kendine dogrulama koprusu. Bu kopru yoksa inanc ve gerceklik arasindaki bag kurulamaz. Hic bir inancta gercek ile akilca dogrulanmadan akildaki yerini koruyamaz. Iste bu korumanin gerceklik temeli. Inancin "mutlaki, kesinligi v.s." dir. Inancin acabasi ise, dogrulamanin yanlislanmasi ve gercekligi bulmak adina yeni bir dogrulamaya yonelimdir.
  16. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Bilim Felsefesi
    Bilimselligin iki yonu vardir. Bunlardan birincisi, neyin bilimin ve bilimselligin kapsamina girip girmedigi, ikincisi ise; epistemoloji (Bilimsel Felsefe) sayesinde, bu bilimin kapsamina girmeyenlerin, ne oldugu, nasil olustugu v.s. temelli sentezini/analizini/sorgulamasini v.s. tum resmi ile hem konusunun iceriginde hem de genelde ortaya koymaktir. Bilim ve bilimselligin tek bir icerigi vardir. ORTAYA KOYMAK. Bu ortaya koyus, ya bilimin ve bilimselligin ne oldugu, neleri icerip icermedigi v.s. ve de bilimsel olmayanin nasil olustugu, ne anlama geldigi v.s. dir. Herseyden once; bilimsellik, dogal dusuncenin metafizik ideolojik inancsal dogrularindan ve konusundan hic birini icermez. Yani; yaratilis ve her turlu yaratici, varolusun ve varligin tartismasal insandisi ogeleri, madde ve dusunce. Tum etiksel ayrimci ideolojik inancsal dogrularin dile getirdigi, ahlak, milli, dini degerler, politik, sosyal, siyasal one surulenler, tum epistemoloji ustu, spekulatif, dogaustu, dunya otesi, mistik, ideolojiler teoriler, ve de bilimin konusu olupta, epistemoloji ustu inancsallik iceren teorik ama somut olarak deneyde, gozlemde kanitlanmayan soyutlar ve yanlislanamayan tum ayrimci ve sadece, ideolojik inancsalligi temelinde ve sadece dogrulayani baglayan evrensel/insansal olmayan oneriler, ideolojiler, teoriler ve varsayimlar. Epistemoloji temelinde ise; insanoglunun neden bu insandisi ve insanlikdisi oge ve soyutlara baglikaldiklari, tarihler boyu icinde bulundugu cografya ve tarihten gelen aktarmali dusunce ve davranis temelinde kendi kisilik ve kimlikleriyle ve de toplumsal olarak ozdeslestirdikleri degerler, veriler ve tabular, yaratici zihniyeti, ve yaratilis cikmazi; madde zihniyeti ve ilk cikmazi, sistemlesen, kaliplasan, alisilagelmis sistemlesme ve duzen kurmanin temeli ve gelisimi v.s. ise; BILIMSEL OLARAK tum resmi ile ortaya konabilir. Yalniz bunun icin; notr algi, tum bu bilimsel olmayan olgulara disaridan bakis acisi ve epistemolojik grceklik sarttir. Sonucta, bir seyin ortaya konumu; ancak o seyin disina cikarak ve icinde dusunce olarak yer almayarak mumkundur. Aksi yani icinden bakis, zaten evrensel/insansal olmayan bu insandisi ve insanlikdisi olgulardan birinin tarafi olup, diger tarafla yapilacak olan cikmaz ve kisir dongu icerikli tartismadir. Bunun da tum verdigi, taraf ustunlugunun ikna olma/etme mucadelesi, ispat, kesinlik, sahiplik ve sabitlik cekismesi, gerektiginde kisiye ve kisisel degerlere yonelme, mudahele, zorlama basik v.s. temelli kabul ettirme, kisaca TESLIM ALMA mucadelesidir. Bu da ne bir bilgi alisverisi, bilinc ve farkindalik ortaya koyumu, ne de degerlerin sorgulanmasi ve irdelenmesi degildir. Bir cesit "Benim ideolojim/inancim/dogrum v.s. senin ideolojini/inancini/dogrunu yener/dover v.s." mucadelesidir. Bu temelde hem bilimin bilimsel sinirini, hem de bilimsel felsefenin bilim disiligi ortaya koyumunu cok iyi algilamak ve farkina varmak gerekir. Aksi; bilimsel oldugunu zannedip, inancsalliga sapma; ya da inancsalligini bilimsel aciklama gaflet ve yanlisina dusmektir.
  17. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Bilgi Felsefesi
    Dunyada bugun ne kadar ortaya atilmis bir, teoriler, ideolojiler dizini varsa; hepsi mutlaka onceden kabullenilen ve sorgulanmayan kokenler uzerine ortaya atilmistir. Her konu kendi sorgulanmazlari temelinde bir disiplini olusturur. Pozitif bilimlerde bu disiplinleri olusturan temel verilere; postulat, axiom, maxim, belgit v.s. denirken; sosyal bilimlerde; her sosyal bilimin bir ilkeler veya sartlar dizini vardir. Bu ilkeler ve sartlar; mistik, teolojik, mitolojik, spekulatif, dogaustu, dunyaotesi v.s. konularinda da gecerlidir. Hipotez; ya bir teoriye, ya da bir inanca dayanir. Genelde teoriler, pozitif bilimlerde; inanc ta geri kalan alanda gecerlidir. Epistemoloji ; ortaya atilan bir teorinin veya ideolojinin; hem su anki en son asamasini, hem de bir teori veya ideolojinin; dogrulugunun yanlislanabilme icerigi olup olmadigini ortaya koyar. Bilim sadece teori-deney-gozlem temelinde ortaya atar ve ispatlar. Bilimin gorevi ispattir. Bilim ispatini yaptigi zaman orda biter. Iste epistemoloji, bilimin ilerleyebilmesi ve sabit kalmamasi icin gereklidir. Yani eger ortaya atilan teori, yanlislanabilir icerige sahipse, ancak o zaman bilimsel olabilir. Yani epistemoloji, bilimin ispatindan itibaren, onun yanlislanmasina yonelimdir. Bir ornek verirsek; dogan bir bebek dogdugu andan itibaren, olum (olmek) yolculuguna baslamistir. Bilimde ispat edilir edilmez, yanlislanabilme olanagi belirmistir. Eger ortaya atilan bir teori, ya da ideoloji sadece kendini kendi inancsalligiyla dogrular ise; ve de yanlislanmasi icerik olarak mumkun degilse; zaten dogrulanmasi da gercekcilik olarak mumkun degildir. Bu da o teoriyi veya inanci; epistemolojik olamama ozelliginden dolayi; bilimsel yapmaz ve ancak inancsal yapar. Inancsallar; ideolojik dogrusallar uzerine kurulmustur. Sadece dogrulayan icin gecerlidir ve bu dogrulama, ancak o inanilan ideolojinin ilke veya sartlari temelindedir. Bilimseller ise; epistemolojik gercekler uzerine kurulmustur. Hem dogruluklari gercekci olarak ispatlanmis, hem de ispatlanan dogrularin, yanlislanabilirligi mumkundur. Bilim dolayisiyle; genelde ideolojiler ve inancsal dogrular ile ilgilenmez. Ama bilimle ilgilenen bir bilim adaminin kendi ideolojik inancsal dogrusu olabilir. Yalniz, bilimsel calismasinda bilim adaminin bireysel ideolojik inancsal dogrusu hem one cikmaz hem de calismasina bir etkisi olmaz. Inancsal ve ideolojik dogrusallarin konusu, felsefedir. Felsefelerde; kendi branssal farkliligi temelinde kendi icinde ayrilir. Epistemoloji felsefenin genelde bilgi konusuna bakan dalidir. Bilgi nedir?, neye bilgi denir? Bilginin kaynagi ve kokeni nedir? v.s. soru-cevaplarini isleyen dalidir. Epistemoloji otomatikman; metafizik dalin, yani varlik konusuna maddesel veya tanrisal bakisi isleyen dalin ve etik dalinin, yani tum sosyal-siyasal-toplumsal isleyis, sistemlenis v.s. isleyen dalinda konusudur. Ayrica; mantik dalinin, yani seylere yanasim ve akil yurutme dalinin da konusudur. Dolayisiyle; hem bilimi ve bilimselligi, hem felsefeyi ve felsefi yanasimi bir birine baglayan bu dal; genelde; hem bilimsel hem de felsefi acilima ortak ve tek cevap veren daldir. Kisaca; tum sorgulanmayan verilerin, ilkelerin, sartlarin uzerine konan gelistirilmisligin konusudur. VERILER, ILKELER, SARTLAR SABIT OLSA BILE; UZERINE KONULANLAR HEM ZAMANSAL HEM DE DEGISKEN VE GORECELIDIR. Iste onemli olan bu uste konulanlarin yanlislanabilirligi ve de yenilenebilirligi ozelliginin olmasidir. Karl Popper'dan sonra ise; bu verilerin, ilkelerin, sartlarin da yanlislanabilirligi gundeme gelmis ve hic bir verinin, ilkenin sartin sabitligi ve sorgulanmazliginin bilimsel olamayacagi ortaya konulmustur. Bilim ve epistemoloji de, zaten bur da farklilasir. Cunku, bilim hala kendi konusunun verilerinin sorgulanmamasi temelinde disiplinini ve ispatlarini surdurmektedir. Epistemoloji ise; artik; bilimin bu sorgulanmayan verilerinin sorgulanmasini ve yanlislanabilir olup olmadigini ortaya koymaktadir. Bu temelde biliminde felsefeninde dogrular uzerine ve ideolojik veya teorik inancsallar uzerine kuruldugu vurgusu ortaya cikar. Halbuki, epistemoloji dogrularla, inanclarla, ideoloji ve teorilerle degil; su an yururlukte olan ve degismekte olan gerceklerle ilgilenir. Dogrulari da; degisken, goreceli ve ozel kabul eder. Yani her dogrunun gercegi olusturan butunun bir parcasi oldugunu soyler ve dogrulari yanlislamaya yonelerek; dogrulardan olusmus gercekleri de; curutmeye yonelir. Oyuzden de; epistemoloji, kokun ustune koymak yerine; ustte olanlari cikarip; kokun yanlislanabilirligini kontrol eder. Yanlislanamayan kokler ise; o koke sahip disiplini bilimsellikten cikardigi gibi; tamamen curutulebilecek bir ideoloji, teoritemeline indirger ve inancsal dogrusunun da; gecersiz oldugunu ortaya koymaya calisir. Sonucta; tum verileri, ilkeleri, sartlari v.s. ortaya atan insanogludur ve insanoglunun kendinin ortaya attigi seyi sabitlemesi, sorgulamadan kabulu ve sahiplenmesi kadar abes birsey olamaz. Cunku insanoglunun herhangibirseyi sorgulanmaz ve sabit kabul etmesi; hem onu tanriya goturur hem de epistemolojik dusunce ve davranisina ters duser. Epistemolojik gerceklik; insanoglunun tamamen onunu acan, onu hic bir sabite, , sorgulanmayana, otomatik kabule, guce, otoriteye v.s. bagli kilmayan tek bilimsel felsefedir.
  18. Nesnel ve Objektif Bilgi Nesnel ve objektif bilginin, insanoglu oznesinden bagimsiz olamayacagini da, yapici bilgi adina eklemek istiyorum. Sonucta her turlu bilgi algisi, insanoglu turune aittir ve insanoglu turunun soyutlamasi ile bu bilgi ortaya konur. Burada bilimsellik farki ile inancsallik farki; soyutlamanin nerden basladigina baglidir. Eger bilgi, Akil soyutuyla baslar (metafizik, ontolojik, teolojik ve etik), Aklin dogrusuna inandigi bu soyut bilgi, somutlasirsa, yani sistemlesir, urumlasir, kanunlasir ve duzen haline gelirse; bu bilgi, inancsal, ideolojik ve dogrucu bilgidir. Eger bu bilgi teori olarak gozlem verir ve teorisi test edilir ve olgulasirsa, bilimsel bilgi olur. Burada bilginin, temelinin ontolojinin, maddesi, dusuncesi, pozitifi, nesnesi, oznesi veya kavrami olmasi, onun soyutlamasinin, aklin soyutu ile somutlastigi gercegini degistirmez. Eger bilgi, gozlem somutu ile baslar (burada gozlemlenenin ne oldugunun kesinliginden ziyade, fenomen kavrami kullanilir) ve gozlemin soyutu olan, teori, formul, tez, anti tez v.s. ile soyutlanirsa, bu bilginin bilimsel ve epistemolojik olabilmesi icin de, gozlemin ortaya koydugu soyut, teorinin v.s. test edilebilmesi ve yeni bir gozlem ile yanlislanabilmesi gerekir. Iste buradaki en onemli fark ve bu farkin getirdigi olgu, herkesi baglayan ve tartismaya acik olmayan ve de evrensel onayi olan bilgi, yani EPISTEMOLOJIK TEMELLI BILIMSEL BILGIDIR. Nesnel bilginin ontolojik degil de, epistemolojik sorununu ve insanoglu oznesinden bagimsiz olamayacagini, daha detayli algilamak icin; Nesnel bilgi - Vikipedi
  19. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Bilgi Felsefesi
    Epistemoloji, yani bilgi'nin felsefesi'nin; yapisal temelde uc cesit bilgi algisi vardir. Bunlar Sosyal bilgi Fiziksel bilgi Mantiksal/matematiksel bilgi dir. Bir kisi, dunyanin hangi cografyasinda ve hangi toplumunda dogarsa dogsun; kendisine yasam ve iliskilerinde, bulundugu cografya ve topluma paralel olarak sosyal bilgi (Etik ve metafizik icerikli, milli, dini, geleneksel, toresel, ahlaki, kulturel, siyasal, ideolojik, inancsal v.s.) yonledirim ve yaptirimlinin "soyle yap/dusun, yapma/dusunme" temelli ogretileriyle beslenir. Fiziksel bilgi ise, genelde okul, cevre, aile, medya v.s. den alinan ve icerik olarak; genelde tum dunya da ortak olan bir bilgidir. Yalniz burada, fiziksel bilginin; etik ve metafizik yonlendirim ve yaptirimlarinin dogrulariyla, "carptirildigini" da unutmamak gerekir. Dunyanin neresinde dogar ve yasarsa yasasin, bir kisinin sosyal ve fiziksel bilgi disinda alabilecegi tek bilgi olan mantiksal/matematiksel bilgi ise, kisinin kendisini ne kadar birey bilincine tasidigina, kendi ve turunun varliginin bilincine ve farkina varmasina ve bir kimlik ve kisiligini, bulundugu toplumdan farklilasarak ortaya koymasina baglidir. Bu ucuncu bilgi cesidi, birey bilinci almaya baslamis kisinin, kendisine verilen ve kendisinden dusunce ve davranis olarak uygulanmasi istenen, sosyal bilginin tabularindan, veri ve degerlerinden kendisini ne kadar soyutlarsa, o kadar mumkundur. Cunku bu bilgi cesidi, sosyal bilgiyi, birey bilinci ile sorgulayabilen, degistirebilen, yenileyebilen v.s. temelli; sadece bireyin kendi kisiligine uyarladigi bilgidir. Bu bilgi bireyin, kendisine verilen her turlu, sabit, sahipli, alisilagelmis, otomatiklesmis v.s. anlam ve icerikleri; kendi algisi ile anlamlandirdigi ve icerik verdigi bilgidir. Bir birey, boyle bir bilgiyi neyin ne oldugunu ve kendisine nasil verildigini algiladikca, bilincine ve farkina cikardikca kisaca yaptirim ve yonlendirim yerine "serbestlige" eristikce, gelistirecegi ve kullanip, paylasacagi bilgidir. Bu bilginin, dogal zihniyet ve dogal ego bunyesindeki yansisi; genelde, sosyal yetistirim olarak, bencil, ya da bananeci, bireyci ya da toplumcu basi ceken, ya da bir gorusu takip eden iceriktedir. Buradaki en buyuk tehlike, yine nihilizmdir. Cunku bu bilgi, nihilizmin getirdigi yukumsuzlukleri, bencillige ve "benim icin hersey mubah" anlayisli akilciliga yonlendirir. Bu da bireyin "canavarlasmasi" demektir. Ya da birey, bir kenara cekilir ve "beni ilgilendirmez" diyerek, bananeci olabilir. Halbuki, arzu edilen; bu bilginin, bireyin birey bilincini, insansal zihniyet ve tursel self ile bilinclendirmesi ve kendi birini, turu ile butunlemesidir. Bunu da saglayacak olan, bireyin bireysel bilincini, gunumuz bilim, bilimsellik algisi ve bilimsel metodun, notr algili ve disaridan bakisli gozlem, teori, teori test ve yeni gozlem ile yanlislanabilmesi, algi ve zihniyetiyle gelistirmesidir. Aksi, bu bilginin; dogal zihniyet bunyesinde, teslim olan/alan temelli bir yansisi olacagidir. Ustelik, her teslimiyet, kendi bunyesinde; akilci, inancsal, dogrucu, tartismasal, ayrimci, bencil v.s. bir noktalama olacaktir. Iste bir bireyin, zihin ufkunu noktaladigi yerde; kendisi acisindan, teslim oldugu yerdir. Yani kendi algisinca, sorunun olmadigi, mutlulugun bulundugu, tatmin olundugu v.s. yerdir. Bu da gunumuz algisindaki, bilim, bilimsellik ve bilimsel methodun uygulanabilen zihniyet ve dusunce/davranisina terstir. Iste bu ucuncu bilgi, bilim, bilimsellik ve bilimsel metod olarak her turlu yapisalligi ortaya surekli suregelen surec olarak sunarken; ayni zamanda sosyal ve ontolojik temeldeki fiziksel bilginin de yapisalliginin hem her yonuyle ortaya konumu, hem de bu yapinin insansal zihniyete gore, yapilanisinin nasil bir sorun icerdigini ve bu yapinin ne oldugunu, nasil algilanip, analiz ve kritize edilebilecegini ve curutulerek, nasil insan ve insanlik adina zihniyet ve dusunceleri olarak kok ve temellerinden yenilenecegini de veren bilgidir. Acaba ulkemizde, kimler ve nasil bu bireye ozgu mantiksal/matematiksel bilgi uretiminin bilincine sahiptir, farkindadir ve de dusunce ve davranista uygulamaktadir? Sonucta insanoglu turunun her konudaki, her turlu bilgi yenileyisi; bu ucuncu dusunceden cikar. Tarih, her konuda ve her alanda bu ucuncu bilginin yaraticilari ve onculeri ile doludur. Insani, onun insanligini, bilimi, teknigi v.s. ilerleten bilgi de bu bilgidir.
  20. Felsefenin ontolojik ideolojisi olan ve "gercek varlik" konusunda realizm adi altinda gorus belirten, fenomene kesinlik, sabitlik ve sahiplik temelindeki diger ideolojilerle tartisan bakis acisi; temel olarak nesnelligi almakta ve sadece nesnel gercekligi one surmektedir. Bu temelde de oznel gercekik ve isimsel gerceklik ideolojileri ile tartismaktadir. Realizmin, aslinda temeli ontolojik ideoloji olan ve "mustakil var olan varlik" konusunda fenomene kesinlik, sabitlik ve sahiplik olarak bakan bakis acisi madde ve onun ideolojisi materyalizmdir. Materyalizmin nesnelligi ve objektifligi, objektivist, yani nesnelci epistemoloji olarak; epistemolojinin de bilim ve bilimsellik ile ilgili ideolojilerinden biridir. Nesnel bilgi; insanoglunun dissal, gorunussel bilginin bilinebilecegini ve sadece bu bilginin gecerliligini ve kesinligini savunur. Halbuki, constructivist, yani yapisalci bilgi; bilinebilir gercekligin sadece insanoglunun soyutlama yoluyle ortaya koyumu olan bilgi oldugunu ve bu bilginin surekli suregelen surec icinde gozlemlenebilir, test edilebilir ve yanlislanabilir oldugunu soyler. Gercekligin, insanoglu dusuncesinden bagimsiz oldugunu, fakat; anlam ve bilgisinin bir insanoglu yapisalligi oldugunu dile getirir. Bu yapisallikta, bilim kisilerinin soyutlamasinin teorisi, formulleri v.s.dir. Constructivist, yani yapisalci bilgi; boylece hem oznelcilik, hem nesnelcilik hem de pozitivist bilgi den farklilasir. Sonucta insanoglu kenisine duyu ve duyumsal olarak yansiyani var olarak algilayarak kavramlastirir. Yalniz bu varin, ontolojik olarak ne oldugunu kesinlik ve sabitlik ile ortaya koymak yerine; bu varlanan fenomeni, gozlemleyerek, teorisini test ederek ve gerektiginde de yanlislayarak, surekli suregelen surec icinde bildirir, belirtir ve bu bilgiyi de ogrenime sunar. Iste bu bilgi tartisma goturmeyen bilgidir. Yani, yapilandirmaci bilgidir. Nesnellik, yaygin olarak her tur oznel etki ve ogelerden bagimsiz olabilme durumunu ifade etmek icin kullanilan bir terimdir. Nesnel bilginin temellendirilmesinde ileri surulen argumanlar ayni sekilde burada da gecerlidir. Nesnellikten kastedilen, ozneden kesin bir sekilde bagimsizliktir, daha dogru bir deyisle oznenin (tüm oznellilerinin otesinde kalarak) birebir nesnenin kendisine uygunlugudur. bunun nasil olabildigi, kuramsal duzlemde acik degildir; dolayisiyla da bu haliyle nesnellik bir varsayimdan ibarettir.-Alinti- Yukaridaki alintinin, linki; Nesnellik - Vikipedi
  21. Tarihin ve kulturun bir insanoglu yapimi oldugu algilandiktan sonra; ilk ortaya cikan mantiksal/matematiksel bilgi cesidi, toplumlari ve her turlu toplumsal yaptirim ve yonlendirimleri; ideolojik, akilci ve dogrucu temelde "degistiren/degistirmeye yonelen" bilgi olmustur. Genelde, etigin tum izmleri bu iceriktedir. Mesela, marxizim; mantiksal/matematiksel bilginin, bir urunu olan bu akilci ideoloji, olan yapinin, yeni bir yapiciligina ( social constructionism) tasimak icin ideolojisini ortaya atmistir. Yapici bilginin, ortaya cikisi ve uygulanisi toplumsaldir. Yani, bireye ve birey bilincine yer yoktur. O yuzden de oncu ve liderler eliyle, bulunan duzeni yikmaya ve kendi akilci dogrusuna paralel olarak, degistirmeye yoneliktir (proletarta diktatorlugu) Bir cesit, toplum oncu ve ust yapi eliyle, bireysel bilinc almadan, onculerin mucadelesiyle degistirilmek istenmektedir. Aslinda bakildiginda, bu tip akilci ideolojik dogrular, somutun degil; soyutun yani aklin bir urunudur ve bu akil ile toplumlarin tarihini degerlendirmekte ve tarihi degistirmeye yonelmektedir. soyut oldugu icinde inancsaldir. Kisaca, yapici bilgi; kendi akilciliginin inandigi dogrusunun yarattigi ideoloji ile toplumlari (onlarin bilinc ve farkindalik duzeylerini gale almadan ve birey bilincinin farkinda olmadan) onculeri eliyle ve icinde bulundugu toplumsal duzeyi devrim ile degistirerek, kendi akilciliginin inandigi dogrusunun ideolojik duzenini getirme cabasidir. Zaten tarihe bakarsak, bu yapisal gelisim; tum tarih boyu tekerrur etmis ve yeni toplumlar, yeni etik yonlendirim ve yaptirimlar dogmustur. Bu, bugunde devam eden bir durumdur ve her birbirinden farkli akilci inancin dogruladigi ideolojiler (izmler), bu savasi vermektedir. Halbuki yapisal bilgi, hem yukarida aciklanan yapici bilgiyi hic bir yapici bilginin icinde yer almadan ve notr algi ile gozlemler ve gozleminin insan ve insanlik adina sorunlarini ortaya koyar. Iste bu temelde, yapisal bilgi; yapici bilgi zihniyetine karsidir ve onun yanlisligini gozlemi ile dile getirir. Yapici bir yerde, bireysel ve tasarimci akilciligin temelidir. Yani akilciligin dogruluguna inandigi bir ideolojinin pesinden gider ve onun icin mucadele eder. Bu temelde, tum etik yonlendirim ve yaptirimlar, yapici akilciligin bir urunudur. Bu akilciligin once akilda, sonra da duzende sistemlestirdigi etik (milli, dini, toresel, mistik, efsanevi, kulturel, geleneksel v.s.) tabular, veriler ve degerlerdir. Buna metafizigin, ontolojik ve teolojik ideolojileri de dahildir. Yapisallik ise, her turlu yapici bilgiyi disaridan ve notr gozlemler ve sorunlarini dile getirir. Ayrica, bilim bilimsellik ve bilimsel metodun yapisalliginin zihniyetini uygular. Sosyal yapisallik ( social constructivism) ile sosyal yapicilik (social constructionism) zihniyet farki da burada yatar. Cunku yapisallik, bilimsel olmayan yapiciligin bozucusu, curutucusu ve tum resminin sorunsal ortaya koyucusudur. Bu farkta, dogal zihniyet ile; insansal zihniyet farkidir.
  22. Bu yazida, sizlere "yasam yolculugunu" aciklamaya calisacagim. Dogum ve doganin iradesinden bagimsiz kendisine verilenler; deri rengi, cinsiyet, ad, soyad, aile, sulale, cevre, ulke, milli koken, dini koken, yap-yapma egitim ve ogretimi, milli kokensel ve dini kokensel degerler, toplumsal degerler, cografi degerler, ailevi degerler, cevresel degerler, genel ve programli, egitim, ogretim, zorunlu arkadas ve okul cevresi, akraba iliskileri,ekonomik degerler, sosyal ve siyasal degerler, etiksel degerler, okunup ogrenilen degerler, tarihi, bilimsel, felsefi degerler, herturlu soyut degerler, v.s. Kisi buyudukce; bu degerleri, ozumseme, karsi cikma, kabul etme, tartisma, dusunme ve davranisa tasima, degerlerin, kendine gore ifadesi, kullanma, iletme, sahiplenme, bu degerlerin "en dogrusunu, iyisini, guzelini, olmasi gerekenini v.s." savunma, baskalarini bu savunulan degerlere, ikna etmeye cabalama, herkesi; kendi degerlerini savunmaya yonelik tartisma ve TUM VERILEN DEGERLERLE, DEGERSEL, INANCSAL, DOGRUSAL IDEOLOJIK VE TEORIK MUCADELE. Ne yazikki; bizim gibi, birey olma ve bireysellik egitimi vermeden yoksun toplumlar icin, hayat yolculugu burada bitiyor. Olmasi gereken, birey yolculugu ise; tum bu dogumdan itabaren verilen degerleri, kendi oz irade ve algi temelinde kendin icin; yeniden duzenleme, gereksizlerinden arinma, gerekli gorulenleri; kendi oz iradenle algilama v.s. KISACA; KENDI KENDINI, dogumdan itibaren verilen degerler yerine KENDI OZ DEGERLERINLE OLUSTURMA. Bireysel kisilik olusturumu. Son asama ise; gerek dogumdan itabaren verilen olsun, gerekse senin kendi oz degerlerin olsun; butun bu degerlerin, birer; ayrimcilik, bencillik, cikar, mucadele, TANRISAL, DOGRUSAL, INANCSAL, degerler oldugunun bilincine varma ve sanki, yeniden doguma doner gibi; insanlasmak ve insanlik sunmak adina; tarihi tamamen geri cevirerek; tum bu elde edilen degerlerden bir bir arinma ve hemen hemen her degerde, serbest dusunur olabilme. Bu arada; bireysel sayginin, hak ve ozgurluklerin bilincine varabilme; gercek ve dogru farkinin bilincine varabilme ve, tum ctetolojik ve evrenssel koken ve temele ait dusunce ve davranisin vasfina ererek; bu dusunce yapisinin, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte iceriginin bilincine vararak; bireysel temelde; tum bu insanozunun disindaki degerlerden arinma mucadelesi. Yani, birey bilinci almis yapiyi; bireysel olarak insanlastirmaya yonelme. En azindan, belki olum (olmek) gelmeden; hic olmazsa; bazi degerlerde insan olmanin ozde ne oldugu, tadilmis olur. Iste, yasam yolculugu; dogumdan, bireye; ve bireyden, insana dogru uzanan, yalniz, yorucu, zevkli, inisli cikisli, ama devamli ilerleyen bir yolculuktur. Once veri ile baslar, sonra algi ve kendinleme ile devam eder, sonra tum verilerin curutulmesi ve yanlislanmasi algisi ile, verilerden, arinma, ihtiyac duymama, ile; tamamen farkli kulvarda giden bir yolculuktur. Cok ilginctir, biryerde; tum yasam yolculugu, bir bebegin dogumda dile gelip"ben insanim, bana bu verileri bosuna vermeyin cunku bu veriler beni insan olmaktan alikoyuyor, uzaklastiriyor, bana ayrimciligi, bencilligi, cikari, ve herturlu insan olmayan degerlerle bir yasam surmemi benden istiyor, o yuzden; hic zahmet etmeyin. Birakin, beni kendi halime; ben bir birey olarak; bireysel temelde; tum insan olan ve insanlik sunan evrensel degerlerle yasam ve iliski sureyim" Iste, dunyanin neresinde olursa olsun, bir dogan bebek bunu diyebilse; tum yasam yolculugu cok degisik olur. Tum dogan bebekler, bunu diyebilse; dunya da degisik olur. En azindan, bir bebek yasam yolculugunu GERIYE DOGRU DEGIL; ILERIYE DOGRU yapar. Halbuki, dogan bebege; dogdugu andan itibaren insan diyorlar. Iste bu ilk ve dile gelmeyen veri. Tum yasam yolculugu da; bu veriyi almak icin geciyor. En azindan, birey bilinci alabilmis olan icin, bu olanak doguyor. Bence ilk alinmasi gereken bilinc te; BELKI INSAN OLARAK DOGUYORUZ AMA INSAN OLMAK ICIN YASIYORUZ. En azindan; bize verilen bu ilk, gorunussel ve ayrimsiz verinin anlamini kendimize vermek icin, onun ozunu ozde algilamak icin; yasam yolculugu yapalim.
  23. Kisinin (somutun), dusuncesi (soyutu), kendine (somuta) gore dogru (soyut) dur ve bu kisinin (somutun) , inanci (soyutu) dir. Bu da bir butun olarak kisinin (somut) kisilik (soyut) gercegidir. Iste bu gercek, hem benden hem de herkesten bagimsiz olarak vardir. Yani benim veya baskasinin kabulune reddine acik bir durum degildir. Iste, saygi; kisinin kisiligine bu butun gercekligine duyulan saygidir. Yani kisi; belirli bir dusuncesi olan ve dusunceyi kendine gore dogruluga inandirarak ortaya atan bir kisilige sahiptir ve bu onun gercegidir. Buradaki ilk sorun; kisinin dusunceyi sahiplenmesidir. Ikinci sorun, dogruluguna inandigi icin sabitlemesidir. Ucuncu sorun ise; bu dogruluguna inandigi dusunceyi, sanki tek dogru oymus gibi, herkesinde bu dogruya inanmasini istemektedir. Oyuzden de kisi, sirf kendi dogrularini ortaya koymakta kalmamakta; kendi dogrularini baskalarina da dogru olarak kabul ettirme mucadelesi vermektedir. Boyle bir durumda, kisinin dogrularini dogru olarak kabul etmeyen birisi ile; o kisi arasinda nasil bir iletisim mumkundur? Ortada o kisinin de ayni diger kisi gibi oldugunu dusunursek; bir dogrulama ve biribirlerine kendi dogrularini kabul ettirme mucadelesinden baska ne kalir? Bu tip bir yanasimla; kisiler arasi bilgi alis verisi mumkunmu? birbirlerine kendi birikim ve tecrubelerini iletebilmeleri mumkunmu? birbirlerinin gerceklerinin farkina varabilmeleri mumkun mu? birbirlerine saygi mumkunmu? birbirlerini anlamalari, tanimalari mumkun mu?, bu "mumkun mu?" ler daha da cogaltilabilir. Mumkun degildir. Cunku; iki kisi kendilerine gore ve biribirlerine ters dusen dogrulariyla, birbirlerini kendi dogrularina ikna etme cabasi icindedir. Ustelik bu ikna cabasi; tamamen kisilerin somut yapisina yonelik yurutulmektedir. Cunku somut ile soyut farki ortadan kalkmis ve ozdeslestirilmistir. Bu ayni zamanda; kisi gercekliginide ortadan kaldirmis ve gercek ile dogru farki ozdeslestirilmistir. Hele birde bu durum tamamen soyut tartismadan somuta yoneldiginde; kisilerin biribirlerine yonelerek; karsilikli atisma, satasma, asagilama ve hakarete yonelmesi de kacinilmaz olmustur. Simdi sorunlara tek tek bakalim. Birincisi sahiplenme sorunu. Eger kisi dusunceyi sahiplenmese ve sadece kullansa, o zaman dusunceyi kendiyle ozdeslestirmeyecektir. Ikinci sorun, sabitleme; eger dusunceyi kullansa, belki tartisma esnasinda kullandigi dusuncenin yanlis olduguna karar verecek ve baska bir dusunce kullanimina yonelecektir. Ucuncu sorun dogrulama; eger kendine inanarak dogruladigi dusuncesini kendi gercegi olarak gorse, karsisindakinin de kendine inandirarak dogruladigi dusuncesini onun bir gercegi olarak gorecek; ve saygi duyacaktir. Ozaman; sadece oznesi olmayan ve dogrulanan dusunceler tartisacak, kisilere yonelim olmayacak ve tartisilan dusunceler sayesinde kisiler biribirleriyle bilgi alisverisi yapacak ve birikim ve deneyimlerini paylasabilecektir. Bir ornek verelim. A sahsi milliyetci, B sahsi olmasin. B sahsi A sahsinin milliyetciligini onun bir gercegi olarak gorurse saygi duyar. A sahsi milliyetciligi sahiplenmezse; B sahsinin milliyetciligi yanlislama konusmalarini ustune alinmaz. A sahsi milliyetciligi sahiplenmese ve sabitlemese B sahsina yonelik bir satasimda bulunmaz. Kisaca A sahsi da; B sahsida, milliyetcilik konusunu; biribirlerinden bagimsiz olarak; sahiplenmeden, sabitlemeden ve dogrulamadan tartisabilirse; iste o zaman ancak; milliyetcilik konusu tartisilir. Hem A hem de B sahislari biribirleriyle milliyetcilik konusunda bilgi alisverisi yapar ve yine milliyetcilik konusunda biribirlerine birikim ve deneyimlerini aktarirlar. Ozetlersek, kisi somut ve soyutlariyla bir butundur ve bu butunluk onun gercegidir. Bu gercek herkesin iradesi disindadir ve kabule karsi cikisa acik degildir. Bu gercek; saygi ile karsilanmalidir. Dusuncelerin oznesi yoktur. Dusunceler sahiplenilmesi yerine kullanilmalidir. Sahiplenilen dusunceler sabitlesir. Kullanilan dusuncelerin ise degisime acik olmasi gerekir. Somut ile soyut farki algilanmali; sadece soyutun dogruluguna yonelik tartisma yapilmalidir. Unutmamalidirki; dogru ile inanca tasinan soyutlari sahiplenmek; somut ile soyutu ozdeslestirmek ve soyutu sabitlemek anlamini tasir. Eger soyutlari dogru inanci temelinde sahiplenmemeyi beceremiyorsak; karsimizdakinin de ayni durumda oldugunun bilincine varip; onun soyutlarina saygili olup; sadece soyutu yanlislamaya yonelmeliyiz. Yani A sahsinin milliyetciligini degil; milliyetciligi yanlislamaliyiz. Tartismayi yaparken; milliyetciligi A sahsindan bagimsiz olarak ele almaliyiz. Gercekler; somutuyla ve somutun sahiplendigi somut ve soyut degerleriyle birlikte algilanmalidir. Dogrulari yanlislarken; kendi dogrunuzla degil; insana ve insanliga gore yanlislarsaniz ve, somutun gercegine dokunmadan sadece dogrulara sadik kalirsaniz, belki o zaman bir sonuc alabilirsiniz.
  24. Evrenseller epistemolojik gerceklik, yani kavramlar; yalanlanamaz, ama dogrular, yanlislanabilir. Yanlislanabilen dogrular da; hatalarindan, noksanlarindan ve yanlislarindan da; arindirilarak, duzeltilebilir, duzenlenebilir. Bu yuzden; bilimsel dogrular ile; etiksel/metafizik (hem varlik hem de kelime anlami olan fizik otesi) ideolojik/inancsal dogrular farklidir. Dogrular, yanlislanabildigi ve yanlislari duzeltilebildigi olcude ve mumkunlukte bilimseldir. Bu bilimsellik; epistemolojiktir. Yani; bugun yanlislanamayanlar, dogru olarak kabul edilir. Yarin, yanlislanabilme olanagi olmasi gerekir. Yalnislanabildigi gunde; yeni bir dogru ile hatalarindan arinmis olarak duzeltilir. Peki, etiksel/metafizik dogrular; bilimsel dogrular (olgu) gibi, yanlislanabilir mi? Neye gore yanlislanabilir?, yanlislari neye gore, saptanabilir, duzeltilebilir ve duzenlenebilir?, hatalar, noksanlar neye gore ve nasil saptanir? Demekki; etiksel/metafizik dogrulara, dogrulama ve yanlislarini duzeltme temelinde yanasabilmek icin, bir "...e gore' de karar kilmak gerekir. Iste insanoglu bu ...e gore'de karar kilamadigi icin; bugun icinde bulundugu sorunu yasamaktadir. Cunku, bu ...e gorenin; evrensel bir ortak temeli bulunamamistir. ...e goreler:Tanriya, dine, inanislara, maddeye, ahlaka, topluma, ulkeye, cografya ya, sosyal-siyasal-toplumsal-ekonomik yapiya, felsefeye, ideolojiye, goruse, cevreye, aileye, kisiye, mantiga, duyguya, duyuma, algiya, milli-dini kokene, bakis acisina, dunyevi, mistik, spekulatif, dunya otesi, dogal, dogaustu, yaratilissal, dusunsel v.s. yani kisaca; belirli bir ayrilmislik temeline gore degisir. Bu kadar degisime ugratilmis bir ...e gorenin, evrensel ortak noktasini bulmak ve tek bir ...e gore saptamak ve bu saptanacak ...e gorenin; evrensel gecerliligini saglamak mumkunmudur? Iste, tum yasam ve iliskinin temel ve kokenini olusturan bu sorunun cevabini verebilen, hem sorunu tam resmi ile algilamaya, hem de cozume gidebilecek, ...e goreyi saptamaya muktedir olur. Evrensel-insan olarak; sunulan ...e gore; hemen hemen her yazida bir anafikir olarak belirtilmistir. Numenal yeti algisi olan insana ve insanligina gore. Iste, evrensel-insan'in; insanoglunu insandan farkli kilan bu ..e goresi; insanoglunu dusunce ve davranista; insan yapmak ve insanlik sunmasini saglamak icindir. Iste, bu insan da; once insanoglunun en kucuk birimi olan, bireyle yeserecek ve bireyin; evrensel-insanligiyla koklesecektir. Burada da; aslinda "insan nedir" veya "insan nasil olmalidir?" sorulari gundeme gelir. Insanin ne oldugunu ve nasil olmasi gerektigini ortaya koyacak olan da once "insan olmayan nedir?" sorusunun cevabinda yatar. Insan olmayanin aslinda ne oldugu aciktir. Tanri ve madde. Bunlar, insan olmadiklarindan; onlardan zaten insanlik beklemek te, hem mantiksiz hem de abes olur. Demek ki; tanri ve maddenin; insanoglunun kendi insanligina yerlestirdigi insanlik disindan; insan olarak arinmak gerekir. Buradan da ...e gorenin kokeni ve temeli ortaya cikar. Dusunce ve davranista insan olmaya ve insanlik sunmaya gore. Insandisiligin ve insanlikdisiligin ne oldugununa, bundan sonraki mesajda deginecegim. Ama bu su demektir. Yukarida siralanan ve eklenecekleri ile birlikte cogaltilabilecek olan, butun ayrimci ...e gorelerden arinmak gerekir. Nasilmi? Once, bu ...e gorelerin; kendi aralarindaki farklarinin farkina vararak ve bu ...e gorelerin yasam ve iliskiye yerlesmisliginin, alisilagelmisliginin, otomatiklesmisliginin gerceginin yalanlanamayacaginin bilincinde olarak. Iste bu yalanlanamama, bize tum ...e gorelerin resmini vermeyi; saptadigimiz ..e gore de; bize yanlislanabilen dogrularin, hata ve noksanlarindan arinarak; duzeltilebilecegini ve duzenlenebilecegini gosterir. Yeterki, bu bilince varmak icin; insandisilik ve insanlikdisiligimizi, birer insanoglu olarak, nedenleyelim ve sorgulayalim. Tabi ki insan olmak hemde bu insanligi evrensellige tasimak istiyorsak. Yoksa "Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir, ayrimcidir, erk ve otoriterdir, cikarcidir, guce tapar, bununda en guzel kanitlari; genin bencilligi, DNA'larin farkli insanoglu yapilari sundugu, ustun irk ve alt irkin varligi, kimsenin esit olamayacagi, guclu olanin hakli, dogru v.s. oldugu, kisaca; tum bu nedenlerden dolayi; insanoglunun kendi turu arasindaki ayrimin, savaslarin, kaosun ve kisaca bugunku dunyanin goruntusunun kalici ve degismez dir" i savunacak olanlar icin bu yazi gecerli degildir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.