-
İçerik Sayısı
5.840 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
7
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
ERBAY tarafından postalanan herşey
-
ahucum sağ kolum yine aristokraaasiyi bir kenara bıraktım şiirseverliğim tuttu üstadımın bu güzel şiirini sana armağan ediyorum.... bu arada tek kelimeyle muhteşemsin... Tek Hece Var mı beni içinizde tanıyan? Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim... Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim... Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim tac ile tahtı, Akıl almaz hünerlerim var benim... Kamil iken cahil ettim alimi, Vahşi iken yahşi ettim zalimi, Yavuz iken zebun ettim Selim'i, Her oyunu bozan gizli zor benim... Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadı çaremi. Aslı icin kül eyledim Kerem'i. İbrahim'in atıldığı kor benim... Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di. Hatrım için yüce dağlar delindi. Bilek gücüm Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim... İlahimle Mevlana'yı döndürdüm. Yunus'umla öfkeleri dindirdim. Günahımla çok ocaklar söndürdüm. Mevla'danım, hayır benim, şer benim... Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da Görünmezim cismim de yok, resmim de Dil üzmezim, tek hece var ismimde Barınağım gönül denen yer benim Benim için yaratıldı Muhammed (s.a.v) Benim için yağdırıldı o rahmet Evliyanın sözündeki muhabbet Embiyanın yüzündeki nur benim... Nurullah GENÇ
-
Çok sevdiğim bir üstad olan Nurullah GENÇ'in bu güzel şiirini sana armağan ediyim dedim yağmur teyzecim... biraz uzun ama her kıtada ayrı bir anlam var üstad döktürmüş Yağmur Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin arasına dikilir yesil bayrak Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça, ateşler sahinin hayalleri Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım O mücella çehreni izleseydim ebedi Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü Katil sinekler deldi hicabın perdesini İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin Ebedi aşka giden esrarlı yollarında Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü On asırlık ocağın savururdum külünü Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü Badiye yaylasında koklasaydım izini Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar Seninle yıkasaydım acılar dehlizini Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü Firakınla kavrulur çölde kum taneleri Ahuların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin, bereketin doldurur haneleri Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların Devlerin esrarını aynalara sorsaydım Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından Madeni arzuların ardında seyre daldım Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini Senin için görülen bir düş de ben olsaydim Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır Sesini duymayanlar girdabında boğulur Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin Saatlerin ardında hep kendimi aradim Bir melal zincirine takıldı parmaklarım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin Mekanın fırçasında solmayan resim senin Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü Nefsinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklara hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım... Nurullah Genç
-
böyle şeylere tepki gösterenler zaten ya ateistler yada dini inancı zayıf olanlar onun için fazla önemsemiyorum...dünyanın her ülkesinde okullarda ibadet etmek,türbanla girmek serbest, mecliste yemin ederken kutsal kitaplarına el basarak yemin ediyorlar...bunlar ülkemizde olmudu cumhuriyet elden gitti diye dini zayıf yada hiç olmayan kimseler ayaklanıyorlar okullarda neler oluyor neler tuvaletlerde sınıflarda çekilen po*no görüntüler internetlerde dolaşıyordu...o görüntülerdeki öğrenciler hepimizin tanıdığı olabilir değilmi...ama dediğim gibi dini inancı olmayanlar için o olayların olması normal bişey çünkü namus din örf adet kavramı yok nasıl olsa genç dimi istediği şeyi yapar...
-
Doğum Tarihine Göre Hangi Yemeksin :)
ERBAY şurada cevap verdi: L_U_C_İ_F_E_R başlık Astroloji - Burçlar - Geleceği Öğrenin
-
ovvvv ablamın doğum günü... uzun zamandır görüşemiyoruz ama seni unuttuğunu sanma bu tekkaş kardeşinin... inşallah hayatın boyunca o güzel gülümsemen yüzünden eksilmez ablacım... Doğum günün kutlu olsun...
-
yaşar__bela sevdan
-
bende dar olan bişi yokki ahucum herşey geniş... sen ilk gördüğümde gözlerim kamaşmıştı zaten o ışık sende fazlasıyla var ahucum... ahh şu şanzelizenin sokaklarında inleyen "sütü seven kamyoncu" şarkısı hala kulaklarımda çınlar... film konusuna gelince sana güveniyorum her zamanki gibi yüzümü kara çıkarmazsın... o rolüde iyi oynarım zaten biz buralara tırnaklarımızla kazıyarak geldik dimi yalnız ben birde "çekirdekler vadisi" filmi çevirmek istiyom çekirdek dünyasındaki o puslu vadide olan biteni gün yüzüne çıkarmak istiyorum bunuda söyle bizim sitivın şipilbörk'e tamam mı ahucum...
-
iyiyim ahucum görüşmeyeli sende iyisindir inşallah elmas çekirdeği bozdurduk unuttun bizi artık jet sosyeteye karışmışsın duyduguma göre... şiirin bu son bölümü beni çok etkiledi gerçekten "Kaç ömür eskittik şunca yaşamışlıkta." ne güzel söylemiş be şair... bende sana bi tane hedaye ediyim en çok sevdiğim şiirlerden birisi yine... Senin Korkularını Benim İnceliğimi Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık. Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı, hüznün arması ayrılık. O küçük ölüm! Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan. Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı. Ben bulutları gösterirken, “bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış, “Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı” türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş, Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip, “bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ” diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan. Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını, bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu. Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında.... Ne mi yapacağım bundan sonra? Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce. Şiir yazmayacağım bir süre, Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye. Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. Falcı kadınlara inanmayacağım artık. Trafik polislerine adres sormayacağım, Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye.... Ne yapacağımı sanıyorsun ki? Tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken, gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım. Şükrü Erbaş
-
yıldızsum
-
Gözlerim uykuyla barıştı sanma,sen gittin gideli dargın sayılır,bende bir zamanlar sevildim ama,seninki düpedüz vurgun sayılır,yalan mı söyledin göz göre göre,ne zaman dolacak verdiğin süre,gönülden gördüğüm takvime göre,aldığım her nefes bir gün sayılır,Armağan ettiğin kutsal mendile Akarken içimi dağlayan çile,manavgat denilen çağlayan bile,benim gözyaşımdan durgun sayılır,ne kadar zulmetsen ah etmem sana,her iki cihanda gül kana kana,seninle cehennem ödüldür bana,sensiz cennet bile sürgün sayılır........
-
bizim karşıki komşu ölmüş bu gece aniden ona üzüldüm
-
mıneu ve gece yagmuru ikilisi
-
Çoban çevirirse sürüyü ters yöne,Topal koyun geçmezmi hiç öne...Feridüttün ACAR
-
Susamış suların akışı gibi Çaresiz gözlerin bakışı gibi Kapının ansızın çalışı gibi Akrebin ateşte yanışı gibi Vazgeçip uzaktan senin yanında Kendime cevapsız soru sormuşum Kaybolup giderken fırtınalarda Gönlümce bir ıssız ada bulmuşum Farketmeden senin olmuşum Güneşin gölgede kalışı gibi Uykunun düşlere dalışı gibi Kalbimin nabzımda atışı gibi Bir yolun bir yere varışı gibi Vazgeçip uzaktan senin yanında Kendime cevapsız soru sormuşum Kaybolup giderken fırtınalarda Gönlümce bir ıssız ada bulmuşum Farketmeden senin olmuşum Fİkret KIZILOK
-
Hangi Ünlü İle Yemek İstersiniz?
ERBAY şurada cevap verdi: L_U_C_İ_F_E_R başlık Havadan Sudan Konular
ünlülerden "E" ile yemek isterdim... valla şaka bi yana Cemal SAFİ ile oturup dertleşmek isterdim...bayanlardan ise bir sürü var ama ilk sırada Adriana LİMA var... -
çok güzel yazmışsınız zaten islamcı,dinci,cumhuriyetçi ayrımcılığını yapanlar esas ortalığı karıştırmak isteyenlerdir... bir insan cumhuriyetin düşmanı ise o islamcı olamaz zaten islam dini hoşgörü dini değilmidir.? islamda vatan bölmeye,masum insanların kanını akıtmaya fesatlık çıkarmaya,devletin paralarını hortumlamaya yer yoktur...ama bazı kesimlerin işine gelmiyor ve o kişilere bölücü yakıştırması yapılıp islam dinini karalıyorlar...cumhuriyet eline bayrağı alıpta meydanlarda şov yapmakla korunmaz o meydanlardaki insanların içinde vergi kaçıran,kul hakkı yiyen,asker kaçağı vs. binlerce kişi oldugundan eminim...bu zamana kadar gelen hükümetler bu ülkeyi hortumlamadımı, 7 düvel sülalesini zengin etmedimi,hepimizin yatırdığı vergilerle büyük servetler yapmadılarmı...?şunuda söyliyim başımızdaki hükümetinde bunlardan pek farkı yok kesinlikle onları savunmuyorum... senelerdir binlerce şehit verdik binlerce yuva yıkıldı kundaktaki bebekler yetim kaldı niye o cumhuriyet mitingi yapanlar kalkıp yürümedi yoksa onların cumhuriyet anlayışı sadece islam kelimesinin biraz zikredildiği zaman mı uyanıyor acaba...
-
Esenlikler
ERBAY şurada cevap verdi: Trabzonlu-CH başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Hoşgeldun toprağum... -
kleonardo
-
kıllı leo