tülvent tarafından postalanan herşey
- 
	
		
		Ah, Bir de Konuşabilselerdi...
		
		Umarım böyle bir seçenek çıkmaz önümüze, sevgili Dayı Ne zor!
 - 
	
		
		Ah, Bir de Konuşabilselerdi...
		
		Hayatınızda bir kedi varsa herşey değişir... Önceleri varlığı sizi mutlu eder, ama sorumlulukları sıkıntı verir. Oyun oynarken çok sevimli, kumunu değiştirirken isteyerek kabul ettiğiniz, ama dayanamadığınız bir baş belası gibidir. Bütün kıyafetlerinizde defolar oluşturur. Elleriniz ayaklarınız insanların merakla soracağı kadar çok çizik içindedir. Geceleri kapattığınız oda kapınızın önünde bıkmadan ağlar,uyutmaz. Sabahları ayaklarınızı ısırır. Topu kanepenin altına kaçsa bağırarak sizi çağırır, gitmezseniz saatlerce inatla onu çıkarmaya çalışır. Neye dokunmamasını isterseniz gider üstüne yatar. Sırf o aşağı düşmesin diye bir sürü paralar harcayarak yaptırdığınız sinekliklere tırmanır,üşenmez parçalar. Gölge gibidir, siz nereye o oraya, tek başınıza tuvalete bile gidemez olursunuz. Yediğiniz herşeyin tadına bakmak ister, bunu o kadar içinizi acıtırcasına yapar ki dayanamaz bir lokmacık verirsiniz. Evde çerez,kek,kraker yemek yasaklanmıştır; çünkü ona da vermeniz için o kadar çabalar ki kendiniz yemekten de vazgeçersiniz artık. Her gece tam uykunuz geldiğinde onun da koşu saati gelmiştir, sakinleşmeden size de uyku haramdır. Gittikçe ağırlaşan haliyle aşıya götürmek gün geçtikçe zorlaşmıştır. Üç günde bir temizlik yapmak zorundasınızdır, tüyleri halılarda katman oluşturur. Bunlara rağmen o sizin için o kadar özeldir ki... Bütün gün siz dışardayken evde sizi beklemiştir, kapıyı açar açmaz çok kibar bir hoşgeldin ''maww'' ı bütün sıkıntılarınızı unutturur. Siz ayakkabılarınızı çıkarmaya çalışırken o da iki ayak üstünde burnunuza öpücükler kondurmaya çalışır. Artık o bir ev arkadaşı, bir hayat arkadaşıdır. Siz ağlarken bazen o kadar anlıyor gibi bakar ki dayanamaz gülümsersiniz. Kendinizi yalnız hissettiğiniz an kanepe arkasındaki uykusundan aniden kalkar ve kibarcacık bir ses verir. Herzaman sıcacık, herzaman yumuşacıktır. Ona dokunmanın ne kadar güzel bir his olduğunu düşünrsünüz okşarken. Ona her bakışınızda Alah'ın ne kadar güzel şeyler yarattığını daha iyi anlarsınız. Belki o bir sokak kedisidir, ama sizin için dünyadaki en özel kedi ırkının en pahalı kedisinden bile daha güzeldir. Hasta olduğunda sanki çocuğunuz gibi önemser, bir an önce iyileşsin diye elinizden ne gelirse yaparsınız. Geceyarısı hiç çekinmeden doktorunu arayabilirsiniz. Çünkü o sizin için çok özeldir ve herkes seferber olmalıdır. Artık o sizin için vazgeçilmezdir. Onu sevmeyeni sevmezsiniz, o var diye evinizi şereflendirmeyen arkadaşlarınızı yavaş yavaş hayatınızdan ayıklarsınız. Ve bazen ona bakınca birlikte daha neler yaşayacağız bu evde kimbilir diye düşünürsünüz. Planlarınızda hep o vardır, hayatınızda da hep onu kabullenenler... Çünkü onun hayatında da sadece siz ve eviniz... Gümüş'ün annesi Pınar Burcu Dündar
 - 
	
		
		Twitter Muhabbetleri
		
		c_kelimeler Eskiden mendiller aşıkların gözyaşlarıyla ıslanırdı Şimdi ise gerçek aşık kalmadığından fabrikadan ıslak çıkıyor... (c.dündar) KadinAnatomisi Yasadiklarimdan ogrendigim en onemli sey; seni gercekten seven ve isteyen insanin ne olursa olsun senden vazgecmedigi..gerisi yalan.. gafebesi "Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda, birbirine sarılarak uyuyordur." Özdemir Asaf HUYSUZ_AYI "Anlatmak istediğim çok şey, konuşmak istediğim tek kişi var...'' (Douglas Noel) pinkfreud Evli ve alyans takmayan erkek alnına "Aldatma fırsatı kollayan bir hayvan oğlu hayvanım" dövmesi yaptırsa daha iyi. O da rahatlar biz de. FilmReplikleri "Asla etkilendiğinizi belli etmeyin. Sizin piyasa değerinizi düşürür." (Spread) c_kelimeler Sevgili dediğin koluna değil, yüreğine yakışmalı....(c. yücel) Elif_Safak Aşk ne sahip olduğumuz bir mertebe, ne edindiğimiz bir paye, ne de bize ait bir mal... Aşk özgürlük sever. Galatasaray Spor Kulübü Hoşgörü, dayanışma, paylaşma ve kardeşlik duygularının her zamankinden daha yoğun yaşandığı Ramazan ayının ardından Bayram’a ulaşmanın sevincini paylaşıyoruz. Bu duygularla, tüm vatandaşlarımızın ve Galatasaray Camiasının Ramazan Bayramı'nı en iyi dileklerimizle kutlar sağlık, başarı ve esenlikler dileriz. zaytungnews Kavak Yelleri dizisinin sona ermesi yurtta dini ve milli bayramlarla kutlandı... c_kelimeler İlk bakışta aşık oldun oldun. Yoksa ikinci bakışta kimin ne mal olduğunu anlarsın...(bob m) ruhtuzu35 Daha eylül'ün ilk saatlerinde İzmir'de nefis bir gece; ancak bu kadar güzel başlayabilir sonbahar. someodd saati kaca kurdun? 9 civari. civari ne len? ceriLevis "Başkalarının senin hakkında ne düşündükleri konusunda endişe duyduğun sürece, onlar senin sahibindir." demiş Walsch.. ve ne güzel söylemiş! Fetullah_Gulen Bu tweeti retweetleyen her 10'uncu kişiye imzalı LouisVuitton seccade, ayrıca kazanamayanlar için benden teselli sureleri! c_kelimeler - Benimle mutlu musun?. + Hayır. - Peki neden benimle birliktesin? +Sensizken daha mutsuzum.... (anonim) kafamagoreyim "unuttu dediler,hiç sevmedi dediler,yalanmış dediler,bir anlıkmış,aldatıyor,aldirmiyor dediler.." ne pis çevren varmış be Tarkan c_kelimeler Bazen insan; Ben iyiyim'' dediğinde gözlerinin içine bakıp iyi değilsin biliyorum diyecek birine çok ihtiyaç duyar...(c dündar) ceyhunyilmazz İnkar etmek boşuna "Yokluğun var" Varliğin yok. Aklımdan çıkmaman güzel Ama hep böyle olmaz Hiç gelmezsen, hep özleyemem ki munirecapar Sizin hiç varlığı yokluğunuz olan bir aşkınız oldu mu? Ya da içinde 'kal' saklayan bir 'git'iniz? Benim oldu. c_kelimeler Vee zıkkımın kökünü bulduk : √(z.ı.k.k.ı.m) = √z.ı².k².m = ı.k √(z.m) (anonim) Mayoneziseverim Kovalayan, kaçırır. Hayat_Felsefesi Annesinden dayak yediği halde, yine 'Anne' diye ağlayan bir çocuktur aşk. [Cemal Süreya] c_kelimeler Başka gezengenlerde de hayat var mı diye merak ederiz, Sanki bu gezegende yaşamayı becerebilmişisiz gibi...(huxley) Kapitalizm Ben Kapitalizmim ve yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım. c_kelimeler Bir fincandaki kahve gibidir hayat. Bazen tatlı bazen değildir. Önemli olan kahvenin tadı değil zaten, onu kiminle içtiğinizdir...(b dylan) latiss Ulan şu hayatta yaz gunu buzluktaki dondurma kutusunda barbunya çıkmasından daha büyük hayal kırıklığı varmı acaba? Ah annanem ahh !!! c_kelimeler erkeklerin burcları ne olursa olsun yükselenleri daima ÖKÜZ'dür...(anonim) kafamagoreyim "Lan" bir sevgi sözcüğüdür. İnsan samimi olmadığına lan der mi lan? Demez. c_kelimeler Koltukta uyuyunca üzerini örtene anne, git yerine yat lan diyene baba, "Heyy cvp vercekmsn" diye 20.smsi gönderene sevgili denir...(anonim) handealtayli Bazı insanları tanırken kim olduklarını öğrenirsin, bazılarını tanırken de kim olmadıklarını. c_kelimeler Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden akıl seviyesini anlarsın....[Mevlana/Rumi] PopulerTwitler Annelerimiz Twitter kullansaydi nasil olurdu? Cocuklar, terli terli su icmeyin hasta olursunuz.(AlininAnnesi ve+100 kisi daha bunu RT yapti) c_kelimeler "Benim olmanı istiyorum . Çünkü ; sen en iyisine layıksın"....(anonim) akanalp gazetelerin ilk sayfasında neden ıcındekıler bolumu olmaz ki? c_kelimeler Durup dururken, alakasız bir zamanda arayan eski sevgililer ikiye ayrılır: Canı çekenler ve acı çekenler....(c.dündar) Ra_dya "Bir off çeksem karşı ki dağlar yıkılır da, gerek yok şimdi coğrafyayı değiştirmeye .." adem1331 Sen geLmez oLdun..DAVULCU:)) c_kelimeler Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir ülkeden ne bekleyebiliriz ki..(c dündar) sokaktakimadam Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da. Ama Satılmış, Gudbettin olmak biraz ayıp gibi, bilemedim. iclalaydin Ve tarih tekrar eder!Annem yattigi odadan geldi ve "hani calisacaktin kiminle mesajlasiyorsun bu saatte" dedi:) ben gidiyorum,annem kizdi:) hakanshener bir göz bulun bana içinde insan ağlayan... acimasiztweet Sıradaki küfür; turistlere insan, kendi halkına yabani hayvan gibi davranan turizm esnafı için gelsin... TugceOzbudak Şeytan ona uymam için yalvarıyor. Peki ben çok iyi bı insan oldugum için mi onu kıramiyorum? adeta bı melek gibi hissediyorum kendimi:) c_kelimeler İnsana en çok ne koyar bilir misin? Yan yana oturduğun halde, ona hiçbir zaman 'Seni seviyorum.' diyemeyeceğini bilmek....(c.yücel) katyaninyazi Hatalarımdan ders çıkardığımı düşünüyordum; meğer sadece, aynı hatayı yapabileceğim ortam şartlarından bir süre uzak kalmışım. istiklalAkarsu Antalya'da sokak köpeği bir kadını tecavüzden kurtarmış.Sonra da açıklama yapmış:Şimdi o tecavüz eden insan ben de hayvanım di mi, peki. c_kelimeler Neden mi sevdim seni? ''Çünkü daha imkansız bir ihtimal yoktu''...(c.palahnuik) ceriLevis "Başkalarının senin hakkında ne düşündükleri konusunda endişe duyduğun sürece, onlar senin sahibindir." demiş Walsch.. ve ne güzel söylemiş! Hayat_Felsefesi ''Seni kimsenin incitmesine izin vermeyeceğim'' derken, ''Bu işi kendim yapacağım'' demek istediği hiç aklıma gelmemişti. [Elif Şafak] Ra_dya "Ayna benim en iyi arkadaşımdır,çünkü ben ağladığımda,o asla gülmez..."Charlie Chaplin Nazende Afakoğlu Geçen yolda bi yaralı gördüm"açılın ben tüm yaz Doktorlar izledim"dedim o an böyle bi umut ışığı oldum.Teşekkürler Show tv teşekkürler Kutsi arzu uzunali doktorlar dizisini izledikçe güvenim sarsıldı. doktorların böyle eli işte gözü oynaştaysa bana yanlışlıkla kolonoskopi yapılmış olabilir. Ümit Erdim Inşallah imralı'daki şerefsizin televizyonu bozuktur da hep show tv açıktır. Doktorlar çilesi çekerde belki hastalıktan kıvranır. hakanshener gözlerimi açtım sana uyandım yine.. biraz karnım ağrıdı sanırım yine sana acıktım.suyu her çarpışımda dokunuşların vardı yüzümde.. Twitcambazi "Bir erkeğin yumruğundan daha serttir bir kadının son sözü: Çünkü biri dişlerini döker, diğeri düşlerini." William Butler.
 - 
	
		
		Twitter Muhabbetleri
		
		kafamagoreyim Balıklar uçsa, kuşlar yüzse, sen de beni sevsen. Mesela yani. TwitCambazi Gerçek şu ki; hayalimizdeki insanın, hayalindeki insan değiliz. O kadar! (Can Yücel) HazretiBen az önce bir arkadaşımız, genç bir hanımefendiyi karşıdan karşıya geçirdi. Uzaktan gözleriyle eşlik etti ama olsun insanlık öldü mü sonuçta UcamayanAdam “Kısa kollu tişörtle balkonda oturuyorum.” - 137 sivrisinek bunu beğendi. CansuBatu Tek terlik atışıyla üç çocuğunu da vurabilen kişiye ''bordo bereli anne'' denir. kafamagoreyim Belki de - sen bana mecbursun - bilemeyiz. Hayat_Felsefesi Herkes sevdiğinin peşinde boşuna koşmak yerine, kendisini sevene evet dese; bitecek bu film . [C. Yılmaz] UcamayanAdam öldürdüğümüz vakitler için / 1 dakika saygı duruşu! TwitCambazi "Seni sensiz de sevebiliyorum." - Özdemir Asaf ceriLevis az sonra safak sezer'le ilgili bir sey yazacagım, durun once bi kapıyı kitliyim.. french_oje en çok iyelik eklerini seviyorum. çok insani. çok tutkulu. çok can onlar. hakan alp kendı pıslıgını ortmeye calısanlar sanlı gs'nin anasının ak sütü gibi helal sampıyonluklarına bulasmaya başladı hayat_sahnesi "Mutlu mu olmak istiyorsun? Kimseden bir şey bekleme"... Ophelliaa Senden sonra en çok neyi düşündüm biliyor musun? "İyi misin?" sorusuna en kestirme nasıl cevap verebilirim... Hayat_Felsefesi ''Senin için ölürüm'' dedi.. ''Benim için zaten öldün'' dedim. Cesedini alıp çıktı . ozlemhepsen İlerde evladımı şu laptop kadar kucağıma alacak mıyım çok merak ediyorum... hayat_sahnesi Kulağımda kulaklık varken "biri bana mı seslendi?" diye düşünmekten şarkıdan bi b.k anlamıyorum... kafamagoreyim Bana umutsuzluğun resmini çiz deseler; Misafirlikte çalışmayan bir sifon çizerim. Ophelliaa Bir caresi bulunur çıkmazların, bir uyuyup uyanalım ... hayat_sahnesi Gün gelecek, Pelinsu diye bi babaanne ismi olacak.. İşte biz o gün tükeneceğiz. kukumela iki elinle bir kalbi tutamıyorsun. ruhtuzu34 Bu gece çok yorgunum harbiden... şimdi uyuyayım, yarın sabah erkenden uyanır, ölürüm. kafamagoreyim Kendimi senin yerine koysam, orada unuturum. beyinsiz_adam Saat 05.38. Herkes uyuyor sanırım. Twitter'ı en çok bu saatlerde seviyorum. Kimse bir şey yazmıyor. Kafa dinliyorum. angelexile Teoman dün müziği bırakmış, o da bir şey mi ben bügün 'seni' bıraktım! kafamagoreyim Bir kadının en çok "Yok bir şey!" demesinden kork... sacmalayanadam Bi gün kötü kokacak şekilde otobüse binicem. Ne güzel lan yanına kimse oturmaz, iki kişilik koltukta rahat rahat gidersin. Cebimdeki Kelimeler Aşka inancını kaybetmiş her kadının arkasında, başarılı bir erkek vardır... Hayat_Felsefesi Ne kadar silersen sil ! Ya yırtılır defterin ya da izi kalır cümlelerin . [Cemal Süreya] PopulerTwitler Kızlar Asla ; < dedikodu yapmazlar sadece fikir alışverişi yaparlar. ee malum alışverişi çok severiz kafamagoreyim Türk erkeğinin dünyanın en kıskanç erkeklerinden biri olmasının sebebi; Sevgililerine değil, kendilerine güvenmediklerindendir.[Aziz Nesin] SS_sizofrenik "Hayat kötü falan değil, sizin içkiniz bitmiş".... Hayat_Felsefesi Aşk, sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, İnsanlar da onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler . [C. Palahniuk] SS_sizofrenik Kurumuş gibi görünen ojeye narince dokunursun ve parmak izin oluşur ya. İşte o an her şey anlamsızlaşıyor. Her şey. Cebimdeki Kelimeler Sen üşürken onun yokluğunda, O senin varlığından bile habersizdir....(marguez) kafamagoreyim Nasıl saçma bir ruh halindeyim şu an. Üzerine ketçap dökülmüş baklava gibiyim. Hayat_Felsefesi Ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek; kalitelidir . [Gorki] Hayat_Felsefesi Belki de Tanrı, Seveceğimiz kişiyle tanışmadan, bizi yanlış kişilerle tanıştırıyor. Onu tanıdığımızda daha mutlu olmamız için. [Marquez] kafamagoreyim Benim cinsel problemim var; her gece cin görüyorum. tamam lan vurmayın gidiyorum. Hayat_Felsefesi Neden hep sonra farkına varıyor insan, ayağına takılan bütün taşları yoluna kendi döşediğinin". [Huxley] SS_sizofrenik "Çekici olan kızlara sesleniyoruum: Bırakın o çekici"... UcamayanAdam İlişkiler "nasılsın"la başlar, "nerdesin sen"le devam eder, "kimsin sen"le biter. Cebimdeki Kelimeler N'olmuş her fırsatta kendimle konuşuyorsam? Bakma sen yanlış söylemiş eskiler; kendi kendine konuşana deli değil, YALNIZ derler [C.Süreya] kafamagoreyim Ayrılıktan sonra yapılacak üç şey; hiç, bir, şey Cebimdeki Kelimeler "Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin?" [N.Hikmet] terbiyeliyimben Aile hekimimiz Kutsi çıktı lan. MetinUca Denizden Jet Fadil çıksa binmeyin. Alphan Manas gibi bir girişimciden Jet Fadil gibi şaibeli birine Deniz Taksi şimdi battı be! kafamagoreyim Uzaktan seviyorum seni. Kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan. "Sadece seviyorum" kafamagoreyim "Birlikte olmayı haketmeyen milyonlarca insan yanyanayken, Ben neden hala senden ayrı nefes alıyorum?" PopulerTwitler Sevmediğim bir şeyi seviyor gibi yapabilirim. Zor olan; sevdiğim bir şeyi sevmiyormuş gibi yapmak. Yok, olmuyor. Hayat_Felsefesi Yemek koyulurken, "bu kadar yeter" dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye 'anne' denir. Ve o herşeye değerdir. [Oğuz atay] PopulerTwitler Hani biz şimdi twitter'a; "İ'm at şurası, İ'm at burası" yazmıyoruz ya. Bizi asosyal sanmayın lan bizde geziyoruz. -bilin yani kafamagoreyim "Uyurken seni izlemek vardı şimdi. Kokunda sarhoş olmak. Seni uyandırmak için can atmak ama kıyamamak..." Cebimdeki Kelimeler Mükemmel biri değilim. ama beni beklemeliydin! buna değerdim... kafamagoreyim "Pirinç" Hepiniz okudunuz, okunmuş pirinç oldu. Hadi iyi geceler. Cebimdeki Kelimeler Dişilik tek gece işe yarar, kişilik ömür boyu... Cebimdeki Kelimeler Dünya nüfusu arttıkça, insan sayısı azalıyor...(c palahniuk) kafamagoreyim Erkeğin kavgada sevgilisine attığı mesaj, içinden gelenlerdir ama kızın attığı mesaj,4-5 kişilik arkadaş grubunun içinden gelendir. Cebimdeki Kelimeler Kadının aşka bakışı; "bir sen, bir ben, birde bebek"ken, erkeklerde bu durum; "bir sen, bir ben, birde yedek" tir...(a nesin) Guncealtindag Doğru kuaförü bulmak doğru erkeği bulmaktan bile daha zor bence. hmm, belki de daha önemli )) Cebimdeki Kelimeler Aşk; makarna bile yapamayan kızla evlenmeyi göze alabilmektir...
 - 
	
		
		Twitter Muhabbetleri
		
		dnzerby çok özledim. allah belamı versin. tabi bundan büyük bela olursa. ok. harmania Gercekten bayilmak uzereyken 'bayiliyorum ben' dediğimde, ortam cok güzel ona bayiliyorum sanan @Guncealtindag icin bir alkis alabilir miyiz ♥ FilmReplikleri ''Gerektiği zaman ağlamaktan çekinme. Gözyaşları senin söyleyemediklerini söylemek içindir.'' (A Very Long Engagement) Guncealtindag Üşengeçliğinden, küçükken geceleri annesinin yaptığı deprem çantasının içindeki suyu içen birini takip ediyorsunuz. monvue ayrıldıktan uzun bir süre sonra 'yaşıyon mu sen ya:)' diye mesaj atan eski sevgililere sesleniyorum; ayrıldık diye ölelim mi? eddikka Evlenilecek kız olayım diye sevgilimle eğlenmiyorum artık. Somurtup oturuyorum. FilmReplikleri "Bizim aşkımız sonsuza dek yaşayacak, çünkü yarım kalacak." harmania Sevgilim Izmir sicaciksin yine isil isil gozlerinle o kadar asigim ki sana ♥ FilmReplikleri "Seveceksen ölçülü sev ki, sevgin uzun sürsün." (Romeo + Juliet) FilmReplikleri "Aşk nedir biliyor musun? Bir kız için dünyadaki bütün kızlardan vazgeçmek ve bundan zerre kadar pişman olmamak." (Adını Sen Koy) FilmReplikleri "Bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. İnsanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister." (12 Angry Men) dritadraz Bir kadının bakımlı olup olmadığını yüzünden değil, ayakkabısının altındaki kırmızı alarm etiketini çıkarıp çıkarmadığından anlarım! dipnottv Erdoğan, muhalefete "nezaketsiz" dedi. iclal_aydin Bugun akreple yelkovan arasina takoz mu kondu ne oldu??? Akmiyor sanki zaman... MetinUca Nihayet Fenerbahcem'den yonetiminden de ses geldi. Nihayet karanliga bulasmamis sporcularin emegi kirlenmemiş hayallerine sahip çıkıldı. gafebesi "Erkek olmak; mükemmelliğini bir çok kαdındα ispαt etmek değil, tek bir kadına mükemmeli yαşαtαbilmektir." Robın Sharma ceriLevis karma felsefesi sanki yeni bişey,ulan yıllardır annelerde,teyzelerde olan bişey bu.:''o sana çeyrek taktı,sende ona çeyrek tak'' aha bu işte! evrimguvenc A-ha H. Cebeci yine ödememeli arıyor. Açmayayım, o kendi açar zaten. dussel_cumleler "Bir kadın sizinle delice tartışabiliyorsa sevinin. Çünkü susmuş bir kadın için, bitmişsiniz demektir.." vehbiakinturk yaz dediniz mi gunduz kavun kokusu ve gunes yagi kokusu aksamda mangal kokusu ) hayat_sahnesi "Sakın bir erkekten değişmesini beklemeyin. Çünkü kütük tersten okuyunca yine kütük'tür" ata demirer eğer bir yaya kırmızı ışığa rağmen karşıya geçmek için sağa sola bakınıyorsa o türkiyede yaşıyordur...buna ezile ezile evrim süreci diyoruz Fels_EFE "Aşk diye bişey yaşıyorum. Ne tek taraflı demeye dilim var, ne de karşılıklı olduğuna ispatım." E.Şafak vehbiakinturk iyi olmaniz yetmez iyi dusunmeniz gerekir.. IrencBiHerif demin bir meme gordum kollari ve bacaklari vardi, hesap et yani o derece buyuk ruhtuzu34 ruhtuzu Çocukluğumda kıbrıs rum kesimini bir saç traşı biçimi sanıyordum. berber: nasıl keselim, ben: rum kesimi olsun bu sefer eheh! aynib.kunsuyu Namazda peceteye "fatiha" yazip hocaya yolladm.Arkasini donunce 'okursaniz cok seviniriz' isareti yaptim.Hala kaciyorum amk, dinde mizah 0. ozdenishere erkeklerin ''sadece sarilip uyuyacaz'' sözü ile; kadinlarin ''sadece magazaya girip çikicam'' sözü ölümüne kapisir uzunmaltepe Naber Freud, çocukluğun nasıl? putatriste 'hayatında en az bir aşağılık herifle yakınlaşmadan gerçek kadın olamazsın' ruhtuzu34 r İnsan, diğer insanların dünyasını merak eder. ne var ki röntgencilik suçtur. Bu yüzden, dostoyevski okurduk eskiden. şimdi tweet okuyoruz. hayat_sahnesi "Ne gerek var kafiyeli cümleler kurmaya.. Özledim işte, o kadar". Hayat_Felsefesi "Varlığın bana yetmiyorken, yokluğunla avunmak zorundayım! Ya al götür kalanımı. Ya da gel, tamamla eksik kalan yanımı.." [M.Mungan] kafamagoreyim Makyajına ve yüzündeki boyalarına güvenme. Yollar da güzeldir ama altından kanalizasyon geçer. ruhtuzu34 Sokak lambalarının ışıkları,arabaların parlak sinyalleri,sıra sıra apartmanlar, binlerce sarı pencere.Garip bir izmir gecesi.düşünüyorum! hayat_sahnesi "bir kadın BEN AŞKA İNANMIYORUM diyorsa, demek istediği HADİ BENİ AŞKA İNANDIR'dır"... hayat_sahnesi " Bir erkek bir kadını övüyorsa o erkek yalnızdır. Eğer bir kadın bir erkeği övüyorsa o kadın aşıktır '' dussel_cumleler "Oysa senden tek bir damla istemiştim, Sana kocaman bir deniz sunabilmek için.." ruhtuzu34 Aptal adamlara senelerce katlanmış kadınların yorgun gözlerine bakın, "bırakman gerektiğini anladığında cesur ol" der bakışları. GeErgen Hayattan cok beklentilerim var belki cocuklarimdir beni bunca beklentiye salan,hayaller kurdurtan.Bir dolu meraklarim var,oyle mi? boyle mi? AveBAveB Bir insana iki gün ''Nasılsın?'' derseniz; Üçüncü gün o ''Nasılsın?'' sorusunu sizden bekler... Alışkanlık böyle bir şey... ruhtuzu34 İzmir'de hava öyle boğucu ki şu an @silagencoglu bile "sevişmeden uyumayalım" dediğine pişman. kutup_zencisi şampuan reklamlarında neden hep uzun saçlı insanları oynatıyorlar anlamıyorum... kısa saçlı insanlar saçlarını omo'yla yıkıyor sanki... hayat_sahnesi En zor meslek bankacılık dimi? Gün boyu milyarları say dur. Akşam olunca BİM' den ucuz yoğurt al eve git. dussel_cumleler Her kadın hoşlandığı adamın soyadını aldığında nasıl durur diye içinden söylemiş ya da bir yerlere yazmıştır. hayat_sahnesi "Külkedisi ne yapsın, kendisini ancak ayak numarasından tanıyabilen bir salağı." CAPAKEK kadının dırdırına, triplerine, mızmızlığına dayanamayan adamın başka bir kadının peşine takılıp gitmesine "bey'in göçü" denir. dussel_cumleler "Hiç dokunmadığın birine aşık olabiliyorsan, işte sen aşkı hakediyorsun." [Can Dündar] hayat_sahnesi Bir gün Bakırköy'de düşünen heykelin karşısına geçip dicemki ; abi hiçbir şey düşündüğün gibi değil.. kafamagoreyim İlişkiler artık sms paketi gibi. Ya haftalık, ya aylık ! Ha birde -her yöne olanı var.. mmulteci saymadım sayamadım senin aldığın canları/ Ne inkar ne itiraf bu yalnızca Jitem! kafamagoreyim Maraş dondurmacılarının yaptıkları şakalar, sattıkları dondurmadan daha soğuk. fragmanwebtr ''Haber göndermenin üç yolu vardır. Telefon, telgraf ve kadınlar.'' ALF
 - 
	
		
		Ne kadar vaktimiz var..
		
		'' Ne kadar vaktimiz var??? '' Gerçekten kimse bilmiyor. O halde... Ayşe Arman Hüsnü ile Sevgi’ nin Benzersiz Aşkı Kimse kızmasın... Ben erkeklerin tüymesine alışığım. Hastalık, zorluk, bela, felaket söz konusu olduğunda, o yükü taşıyamamalarına, o acıyıkaldıramamalarına, toz olup gitmelerine... Yanlış anlaşılmasın... Kızmıyorum. Doğalarına veriyorum. Duyduğum, okuduğum, tanık olduğum hikayeler genellikle böyle. Kadınlar gibi değil erkekler Felaketin altında daha çok eziliyorlar. Genellikle de çareyi kaçmakta buluyorlar. Onları anlıyorum. Yargılamıyorum. Benzer şeyler benim başıma gelse ben ne yaparım, onu da bilmiyorum. İşte beni Hüsnü ile Sevgi’nin hikayesi bu yüzden şaşırttı. Ne Sevgi Sakarya’yı tanırdım ne Hüsnü Cengiz’i. 1 Ağustos’ta kaybettiğimiz tiyatrocu Sevgi Sakarya’nınölüm haberini gazetelerde okudum. Üzüldüm ama hayatadevam ettim. Taa ki, “Halam Sevgi Sakarya” diyen bir mail alanakadar. Yeğeni Ceren Sakarya, bana “Eniştemi tanımalısınız” diyeyazdı, “Eniştem Hüsnü ile röportaj yapmalısınız. Üç kerebeyin ameliyatı olan ve konuşma yetisini kaybeden halam Sevgi Sakarya’ya dört yıl boyunca bebek gibi baktı. Pek az erkeğin yapacağı şeyi yaptı.Eniştem olağanüstü biri” demişti. Merak ettim, Hüsnü’yle tanıştım. Ne diyeyim? Hüsnü ve Sevgi’nin hikayesi, şu dünyada gerçekten de aşkın, gerçek aşkların olduğunainandırdı beni. Umut verdi, size de vermesi dileğiyle... Sizi tanıyalım... - 66 İstanbul doğumluyum, Akmerkez’de mağaza müdürüyüm. Normal, sıradan, dümdüz biradamım. Ne anlatılır onu da bilmiyorum. Daha önce hiç röportaj vermedim. . Bir süre önce kaybettiğimiz tiyatrocu Sevgi Sakarya’nın eşisiniz... - Evet. Nasıl tanıştınız? - 94 yılının Ağustos ayının son pazarıydı. Bir arkadaşortamında. Tarihi bu kadar net hatırlıyorsunuz... - Nasıl hatırlamam, o kadın benim her şeyimdi. 29 yaşındaydım, Sevgi benden iki yaş büyüktür. Ama yaştan vekilodan söz etmeyi sevmezdi. O yüzden mezar taşına tarihyazmadık. Ne doğum tarihi var, ne ölüm. İnanmazdı zaman kavramına. Tanışmadan önce nasıl bir adamdınız? - Haftanın yedi günü dışarıda bir adam. Evlenmekle alakası olmayan bir adam. O zamana kadar ilişkiler yaşıyordum ama üç ay sonra sıkılıyordum. Sevgi ise bambaşkaydı. Nesi başkaydı? - Bir kere çok renkliydi. Farklı bir sürü kadın yaşıyordu içinde. Ne zaman, hangisiylekarşılaşacağımı kestiremiyordun. Bir de tabii, hayatı varsa yoksa tiyatro idi. Sahneye çıksın, oyunyazsın, kitap okusun, saatlerce konuşsun, felsefe yapsın. Özgürlüğüne çok düşkündü. Bazenarıyordum, soruyordum, “N’apıyorsun?” Cevap veriyordu: “Beyoğlu’nda kendi başıma bira içiyorum.” Daha önce böyle bir kadınla hiç karşılaşmamıştım. Bir-iki kere çıktık, baktım ona onunlailgilendiğimi farkında değil. Ya da öyle davranıyor. Derken bir akşam yemekte elini tuttum, “Yaa Sevgi” dedim, “Ben seni seviyorum. Niye anlamıyorsun?” Gözlerimin içinde baktı. O zamananladım ki hislerimiz karşılıklı. Bu deli dolu görüntüsünün ardında, minicik bir kız çocuğu yatıyorduve incinmekten korkuyordu. Daha önce evlenmiş, hayal kırıklığı yaşamış, o yüzden iki keredikkatliydi. Ve aşkınız başladı... - Evet. Muazzam bir çekim vardı aramızda, ayrı kalamıyorduk. İlla birbirimize dokunacağız. Sevgiile birlikte çekilmiş bütün fotoğraflarımıza bakın; ya kollarını ya bacaklarını bana dolamıştır. Böyle bir ‘Sevgi ile Hüsnü’ halimiz vardı. Sürekli üst üste, alt alta. 96’da evlendik. 16 yıl boyunca, eve hep ıslık çalarak geldim. Hep heyecan duyarak. Bakalım bu sefer beni nasıl bir kadın karşılayacak diye merak ederek. Sinirli mi, sevinçli mi, evin boyası mı değişti, alıp beni bir yere yemeğe migötürecek, kafama saksı mı geçirecek? Bilemezsin. Eve gelince öğreneceksin. GEÇ KALDIM DİYE DOMATES YAĞMURU Her an, her şey olabilir yani... - Tabii, tabii. Beni yeryüzündeki her şeyden kıskanırdı. Bizim mağaza 22.00’de kapanır, 22.30’daevde olmadın mı? Yandın. Bir keresinde şarjım bitti, Sevgi’ye “Trafik sıkışık, yoldayım, geliyorum!”diyemedim. Sen misin demeyen! Otoparka arabamı park ettim, baktım cama “Paaat” bir şeyçarpıyor. “Bu ne ya!” oldum. Domatesmiş! Sevgi atıyor, birbiri ardına... Geç kaldınız diye mi? - Evet. Ve ona haber vermedim diye. Almadı beni eve. O akşam arkadaşımda yattım. Deliydi anlayacağın... Dünyanın en tutkulu delisi. Yazları beni bırakmamak için, arkadaşlarıyla tatile bilegitmezdi, İstanbul’u benimle beklerdi. Bana kimse mesaj filan da atamazdı. Aman ha! Birkeresinde mağazadan bir kadın personelim, “Hüsnü Bey, günaydın” diye bir mesaj atmış, belli kiyeni telefon almış, “Numaram bu” demek istiyor. Bir şey yok yani, gayet masum. Sen gel bunu Sevgi’ye anlat. Kızcağızı perişan etti, dere tepe düz gitti, “Bir daha kocama mesaj atarsan senimahvederim!” dedi. Sonra da bana ‘Ya kızı çok hırpaladım Hüsnü, sen gönlünü al’ dedi. Yaptınız mı? - Hayır, ayıp oldu belki ama ben Sevgi’yi kimseye ezdirmezdim. Sizin hayatınızı zorlaştırmıyor muydu? - Zorlaştırıyordu. Ama beni Sevgi kadar kimse sevmedi şu hayatta. O sevgi paketinin içindekıskançlık da vardı, kabullendim. Yıllar içinde birtakım alışkanlıklar edindim. Sevgi’nin hiçbir kadın arkadaşıyla yan yana oturmazdım mesela, neme lazım, bacaklarımız filan değer, kavga çıkar... Siz peki? Siz böyle kıskançlıklar yapar mıydınız? - Yok. Sevgi’nin zor bir çocukluğu olmuş. Anne bırakıp gitmiş. Baba yeniden evlenmiş. Üvey annesi oluyor. Sonra baba ölüyor. Annesinin yanına gidiyor. Bu sefer de üvey babası oluyor. O da ölüyor.Abisi de kanserden ölüyor. Üst üste bir sürü travma anlayacağın. Tiyatrocu olmasını desteklemişler mi? - Nerede? Zaten ortaokula bile, kendi kendini yazdırıyor. Hep yalnız. Konservatuvarı kazanınca abisi, annesi ve üvey babası itiraz ediyor, Sevgi kimseyi iplemiyor. Harçlığını kesiyorlar, otostopla okula gidip geliyor. Konservatuvarı basıp, “Biz kızımızı alacağız, istemiyoruz burada okumasını”diyorlar. “Kızınız çok başarılı, ancak başarısız olursa okuldan atılır, yapabileceğimiz bir şey yok” diyorlar. Sürekli bir itiş, kakış, sürekli bir mücadele. Sonra Şehir Tiyatroları’na giriyor. O yanlış evliliği yapıyor, borç harç, adam yüzünden her şeyine haciz geliyor. O yüzden çok hassastı,elektrik faturası bile zamanında ödenecek, ödemezsen kıyameti koparırdı. Çocuk? - İstemedik. Daha doğrusu Sevgi istemedi. Birbirimize yetiyorduk. Hep, “Ben çok yaşamam” diyordu. Şimdi düşünüyordum da, öyle dememek lazım. Ağzımızdan çıkan şeyler, gerçek oluyor.Onun hep bir telaşı vardı. Tezcanlıydı. Her şeyi koşarak yapardı. Sanki ruhu, önünde koşardı. Yakalayıp içime sokasım gelirdi, o kadar seviyordum. SÖZ VERDİĞİM GİBİ ONU SAHNEYE ÇIKARDIM AMA TABUT İÇİNDE Hayatınız hep böyle güzel mi gitti? - Yok, 2006’da geri sayım başladı. 13 yaşında bir kalp rahatsızlığı geçirmiş, “40 yaşında kalp kapakçığınızın değişmesi lazım” demişler. 5-6 ayrı doktora gezdik, hepsi aynı şeyi söyledi. Ama ameliyat olmayı hiç istemiyor; derdi, dekoltesi bozulmasın. Durum ne kadar vahim? - Çok vahim. O kalp kapakçığıdeğişmezse, hayati tehlike var. Neticede 2006’da ameliyatı oldu. Bir sene sonra da, “Ben silikontaktıracağım” diye tutturdu. Birtürlü vazgeçiremedim, keçi gibide inatçı. Yeni ameliyat olduğu ve kalp kapakçığı metal olduğuiçin dikkat etmesi gerekiyor,mikrop kapmaması lazım. Amayaptı, o silikonları taktırdı. 2007’nin Haziran’ında birden bire ateşlendi. Neden? - Nedenini bilmiyoruz. Kapakçığın mikrop kapmış olma ihtimalinden korkuyoruz. Mayısta dişçektirmişti. Ondan mı acaba diyoruz. Bir ay tedavi gördü. Eylül gibi yeniden hastalandı. Yinehastane. Yine düşmeyen bir ateş. Bir gün izin aldı, eve geldi, yıkadım onu, hastaneye geri dönerken fark ettim ki, yanlış kelimeler kullanıyor, “Kahvaltı ettin mi?” diyecek mesela, “Peçeteettin mi?” diyor. “Işığı kapat” diyecek, “Kapıyı kapat” diyor. İfadelerde bir sorun var. Doktora söyledim, hemen tomografi çektirdi ve beyninde küçük bir kanama saptandı. Meğer anevrizması davarmış. Önce de olabilirmiş, kalpten pıhtı da atmış olabilirmiş. Kanama giderek büyünce ameliyataaldılar. Sonra? - Sonra... Üç ameliyat daha. Zor günlerdi. Komaya girdi. Bir ay yoğun bakımda kaldı. O arada,hastane mikrobu da kaptı. “Buradan çıkamaz” diyorlardı. Bense hiç umudumu yitirmedim. Yoğunbakımın önünden hiç ayrılmadım, geceleri de hastanenin önündeki arabamda yatıp kalktım. Bir ay sonra mucize gerçekleşti, uyandı. Ama sağ tarafı komple felçti. Konuşma merkezi de. Artık konuşamıyordu. Ağzından sadece iki kelime çıkabiliyordu: “Bu son!” Nasıl yani? - Öyle. Sebebini bilmiyorum, ondan sonraki dört sene boyunca de sadece bu iki kelimeyi kullandı:“Bu son! Bu son!” Peki nasıl anlaştınız? - “Bu son”la... Anlamıyorum... - İzah etmesi zor. Ama insanların konuşabilmesi için, illa kelimelere gerek yok... Muş... Sevgi bize,“Bu son”la bütün derdini anlattı. Tabii tonlamanın ve mimiklerin de önemi var. Ama gayet güzel anlaşıyorduk, hayatımızı o iki kelimeyle dört yıl idare ettik. Saatlerce sohbet ediyorduk,meyhaneye gidip kafayı çekiyorduk, sinemaya gidiyorduk, tatile bile gidiyorduk. Beyninde başka bir hasar yoktu değil mi? - Yok, hayır. Konuşamıyordu, okuyamıyordu, yazamıyordu. Ama aslında Nazım’dan şiirler bileokuyordu. “Bu son... Bu son...” diyerek. Anlaşılması çok zor, bir daha anlatır mısınız? - Hastaneden çıktıktan sonra, Sevgi’yi eski haline getirmek hayatımın amacı haline geldi. Önce fizik tedaviciler buldum, her gün eve geliyorlardı. Gittikçe kuvvetlendi. Bebek gibi baktım ona.Annem ve bakıcımız Şeker Hanım da bizimle yaşıyordu. Bir olduk, Sevgi’yi ayağa kaldırdık, dört ay sonra dışarı çıkarttık. ONUN HER HALİNİ SEVDİM HASTA HALİNİ DE Eski Sevgi geri geldi mi? - İlk başlarda farkındalığı çok azdı. Ama ben onu zorladım. “Sana ihtiyacım var, beni terkedemezsin!” dedim. İnternette bir tedavi yöntemi mi görüyordum, “Hemen uygulayalım” diyordum, oksijen tedavileri, konuşma tedavileri, her şeyi denedik. Ve biliyor musunuz işe yaradı. Tek isteğim, eski Sevgi’ime kavuşmaktı. Erkekler, hastalık-mastalık olunca taşıyamazlar, kaldıramazlar. Tüyer giderler... - Bende öyle olmadı, başkalarını bilemem. Ben o kadını çok sevdim. Her halini sevdim. Hasta halini de. Acımayla karışık şefkat miydi?- Ne münasebet! Bedeninin yarısıfelç olsa da, artık konuşamıyor olsa da, o benim sevgilimdi,karımdı. Bunu ne değiştirebilir ki?Aynı yatakta yatmaya devamettik. Buna da şaşırıyor insanlar.Ne alakası var. Sevgi’ydi o, ohaliyle bile bacaklarını banadolayarak uyuyordu. Ama şu fotoğraftaki kadınla, bu fotoğraftaki kadın arasındafark var. Biri, ötekinin annesi gibi duruyor... - Evet, kilo aldı ama ne önemi var? Bunlar benim başıma gelseydi, o bana nasıl bakacaksa, ben deona öyle baktım. Bebeğim gibi. Bir ıstırap ya da zorunluluk değildi. Bana hep sordular, “Tamam o çok acı şeyler yaşıyor. Ama sen nasıl tahammül ediyorsun?” Böyle bir sorunun sorulmasını bile zuladdediyorum. Olması gereken zaten bu değil mi? Özel bir dil mi oluşturdunuz siz aranızda? - Öyle de diyebilirsiniz. Hesap sorarken, bir şey isterken, tonlamalarla bana derdini anlatırdı. Tabiimimiklerin katkısı da çok. Ben de “Bunu mu demek istiyorsun?” derdim mesela, kafasını sallardı. O peki ne hissediyordu? - Bak o başka mesele. Bana sorarsan, Sevgi, dört yıl benim için direndi. Ben onu bırakmakistemiyorum diye. Ona kalsa, gitmek isteyebilirdi, ben çabalıyorum diye o da çabaladı. Kıskançlık devam mı? - Tabii tabii! Saat yanında duruyordu, 22.30’dan geç gelirsem hesap soruyordu, “Bu son, bu son!”“Nerelerdeydiniz beyefendi...” manasında. Ya sonra ne oldu? - Bu Haziran’da Kuşadası’na gittik birlikte. Bir arkadaşımızın evine. Döndük. Balkonda oturuyoruz.“Bu son, bu son” dedi. “Meyhaneye gidelim.” Nasıl anladın diyeceksiniz, anladım. “Ya Sevgi” dedim, “Yoldan geldik, yorgunuz. Şimdi sen bir de Nevizade filan istiyorsundur”... Kafasını salladı:“Bu son, bu son”... “H’adi n’olur beni kırma” manasında. Gittik. İyi ki gitmişiz. Gitmeseydik, bu dört seneki gayretim boşa gitmiş olurdu. Birlikte son yemeğimizmiş. Birbirimizin gözlerinin içine sonbakışımızmış. Son rakılarımız, son balıklarımızmış. Ertesi gün ben işteyim o nöbet geçiriyor, beynebir pıhtı daha gitmiş, sol taraf da felç. Şuur kapanıyor. Tamamen. Bitti. Bir daha da açılmadı. Söz verdiğim gibi onu sahneye çıkardım ama tabut içinde.
 - 
	
		
		İNCİR REÇELİ
		
		"Sana dokunmak, hayatın içinde durup dinlenmek gibi. Sana dokunmak, nefes almak gibi. Sana dokunmak, tüm kelimeleri yakmak gibi. Sana dokunmak, tüm insanları affetmek gibi. Sana dokunmak, hayatı temize geçmek gibi. Sana dokunmak, ölüme inat gibi." Bu gece izledim... Tam da yüreğe dokunan bir yapımdı.
 - 
	
		
		Ne kadar vaktimiz var..
		
		Sevgi, bazen cama vuran bir yağmur damlası bazen de elini tutan sıcacık bir eldir. Bazen de farkına bile varmadan yaydığımız bir enerji yumağı... ** Kocam bir mühendisti, onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı. Gel gör ki, iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. eşimin bir zamanlar çok sevdiğim bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım. romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı ve evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı. Sonunda kararımı ona da açıkladım, boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak "niye" diye sordu. Gerçekten belli bir sebebi yok, dedim, "sadece yoruldum." Bütün gece ağzını bıçak açmadı, düşünüyordu. Bu hali ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu. İşte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki? Sonunda sordu: "seni kararından caydırmak için ne yapabilirim?" Demek ki söyledikleri doğruydu, insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. "İşte mesele tam da bu" dedim. "sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim. Diyelim ki, dağın tepesinde bir uçurumun tam kenarında bir çiçek var. Oçiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hatta ölümüne mal olacak. Bunu benim için yapar mısın?" Yüzümü dikkatle inceledi ve "sana bunun cevabını yarın vereceğim" dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu. Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı. "Bi'tanem" diye başlıyordu, "o çiçeği senin için koparmazdım." Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim. "çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip sistemi çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var. Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden ve bu yüzden senden önce eve varabilmem için koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var. Araba kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var. Sadık arkadaşının seni her ziyaretinde (artık ne konuşuyor da seni geriyorsa) sende sebep olduğu karın kramplarını rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var. evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var. Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında görülmesini istemediğin beyaz tellerini ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var, ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet, o uçuruma gidip o çiçeği senin için kopabilirim." Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu, göz yaşlarım mektuba düşüyordu. ''Not: Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç, sevdiğin taze susamlı ekmek, beyaz peynir ve karpuzla kapıda bekliyorum." Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu poşetle kapının önündeydi. artık çok iyi biliyordum, beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim. Bu gerçek aşktı, bu gerçek sevgiydi... ** İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz, normaldir, Meşguliyetlerimiz gözümüze perde olabiliyor, oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil; belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz? Ama emin olun, hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir, ama bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. SEVGİ, işte tam da böyle bir şeydir.
 - 
	
		
		KİMDİR BU İNSAN DENİLEN VARLIK ?
		
		İçinde bulunduğumuz evrenin en büyük gücü ve en büyük zavallısı...
 - 
	
		
		Taşınabilir klimalar
		
		Harika bir bilgi. Teşekkürler Radya
 - 
	
		
		Bugünkü Doğumgünleri: (25-Ağustos 11)
		
		Çook teşekkür ediyorum canım benim. Senin de...
 - 
	
		
		En son ne aldin?
		
		Bi paket sigara daha...
 - 
	
		
		Rol
		
		Tatlı Kiraz, sen çözmüşsün bile gizlerin çoğunu; minicik yaşam deneyimin, ama kocaman yüreğinle. Bir kaç kez okudum yazdıklarını ve dedim ki ardından, evet, Sevgi sönüp gitmez! Hele de karşılık beklemeden, yürekten sevdiysen eğer... Tebrikler
 - 
	
		
		Çevreye Duyarlı:  ''Sarı Bisiklet''
		
		Çevreye duyarlı reklamlar Sarı Bisiklet reklam veren markaların istediği malzemeyi yükleniyor, istediği yerlerde geziyor. Sarı Bisiklet projesindeki ekip markalar için caddelerde, sahillerde ya da sizin seçtiğiniz herhangi bir yerde pedal çeviriyor. Böylece reklam işini ilan panosu, televizyon gibi alışılmış alanlardan çıkarıp hayatın içine sokuyor. Yani onların bisikletleri, markaların istekleri doğrultusunda tasarlanan, dolaşan panolara dönüşüyor. Baran Ayaz ve Can Özen’in ortak projesinin en önemli taraflarından biri de çevreye duyarlı olması. Çünkü hem bisiklet insan gücüyle çalıştığı için çevreye zarar vermiyor hem de ekip bisikletlerde kullanılan ışıklar için gereken enerjiyi dinamolardan sağlıyor. Afişler için kullandıkları kağıtları da geri dönüşümlü malzemelerden yaptırıyorlar. Proje henüz çok yeni ama saatte ortalama 10-15 km. hızla giden bu reklamlar insanların dikkatini çekmeye başlamış bile. Şimdilik sadece İstanbul’da dolaşan sarı bisikletler için ikinci hedef ise İzmir. Baran Ayaz ve Can Özen başka yaratıcı reklam yöntemleri bulmak için çalışıyor. * Sarı Bisiklet projesi nereden aklınıza geldi? Çocukluğumdan beri bisikletin hayatımda hep önemli bir yeri vardı. Kuşadası’nda büyüdüm, öyle küçük bir sahil kasabasında ulaşım aracınızın, hayatınızın bir parçası şeklinde bisiklet olması kaçınılmaz oluyor. Bu işin reklam için kullanılabileceği fikri bir yerden aklımda yer etmiş olmalı ki, neler yapabiliriz diye araştırmaya başladık. Dünya üzerinde kullanım şekillerini araştırdık ve çok sayıda çeşit gördük. Özellikle Güney Amerika ve Avrupa’da, bisiklet kültürünün yerleştiği ülkelerde. Hem bisiklet süreriz hem belki insanlara bisiklet kullanmayı sevdiririz, bir yandan bu iş ticari bir girişim neden olmasın diye düşündük ve kendimizi atölyede bunları üretirken bulduk. * Bisikletlerin rotaları neye göre belirleniyor? Müşterilerimiz hedefleri doğrultusunda istedikler rotaları bize bildiriyorlar. Her kaldırım, her yol, her sokak buna müsait değil. Ayrıca insanları rahatsız etmesini istemeyiz. Özel alanlarla ilgili bir problem yok. Alışveriş merkezlerinin açık, kapalı müsait olan alanları, festival alanları, kısacası sınırı yok... Ancak kamusal alanlarda bu işi yapabilmek için belediyelerle işbirliği gerek. * Ne tür bisikletler kullanıyorsunuz? Yat limanının içinde büyüdüğüm için genellikle yatçıların kullandığı katlanabilen, nakliyesi kolay ve reklam amaçlı gezmese bile dikkat çekiciliği son derece yüksek olan bisikletler kullanmayı seçtim. Doğal olarak, ilk işimiz aldığımız bisikletlerin renklerini sarı yapmak. Bisikletlerin arkalarına hazırladığımız gezici panoların sınırları yok. Sadece bir poster de asabiliyoruz, bir içecek markasının büyük boyutlu bir kutusunu da hazırlayıp taşıyabiliyoruz, ses ve görüntü sistemleri de ekleyebiliyoruz. Ortaklardan biri 24, diğeri 26 yaşında * Sarı Bisiklet’ten önce neler yapıyordunuz? 26 yaşındayım. Kuşadası’nda büyüdüm. Lise son sınıftan beri İstanbul’da yaşıyorum. Uluslararası Ticaret Yönetimi okudum. Daha sonra da büyük ve küçük lojistik firmalarında en alttan en üste kadar çeşitli pozisyonlarda çalıştım, yöneticilik yaptım. Şu an kendi şirketimle hem okuduğum hem de sevdiğim mesleğimi yapıyorum. Ayrıca iki ortağımla yeni ve yaratıcı reklam çözümleri üretmeye çalıştığımız bir şirketin ortağıyım. Sarı Bisiklet projemin fikir ortağı arkadaşım Can Özen de 24 yaşında. Yeditepe üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı mezunu. Bir yat dergisinin bünyesinde ve freelance olarak görsel tasarımlar yaptı. A. ÖZGÜR - Milliyet
 - 
	
		
		İYİ BAYRAMLAR
		
		
- Yüreğimi Isıtan Fotoğraflarım
 Yüreğim üşüdükçe buraya bakıyorum.... Radya Canımsın... Hiç üşümesin yüreciğin senin!- ...
 Geçeeerrr... Dön tonton! Hele de Yunan adalarını düşün, bak hemen geçer...- Bugünkü Doğumgünleri: (25-Ağustos 11)
 Benimle birlikte bugün doğum gününü kutlayan üyelerimize sağlıklı, mutlu yıllar diliyorum...- Can YÜCEL (1926-1999)
 - Can YÜCEL (1926-1999)
 Datça'nın en güzel mekanı "Can Yücel Sokağı" Datça’nın tarihi yerleşimi olan “Eski Datça Mahallesi” aynı zamanda Can Yücel’in mahallesidir. Güler Yücel’le 20 yıl önce buraya yerleşmeleriyle birlikte özgün mimarili yerel dokusu daha bir “fark edilen” mahallenin sit olarak korumaya alınması da 90’lara rastlar. Son şiirlerini Datça’ya adayan Can Yücel, 1992’de yayımlanan “Datça’dan Gara Galemler”inde yeni hemşerilerini yerel ağızla bakın nasıl anlatıyor: “Bakkal Hasan’ın orda Gulak daha önce gelmiş dükkâna Bana bir guru fasule, dedi Buz dolabından ossun! Ben de kuru fasulye buz dolabında Ne arıyor? Diye sordum. Biz şaraba guru fasule deriz, dedi.” İşte böylesi “can”dan insanlarla beraber yaşarken, ünlü “Vasiyet” şiirini de yine Eski Datça Mahallesi’nde yazan Can Yücel; “Beni kuzum Datça’ya gömün / Geçin Ankara’yı İstanbul’u!” dedikten sonra şöyle devam eder: Oralar ağzına kadar dolu / Alabildiğine de pahalı, Örneğin Zincirlikuyu’da / Bir mezar 750 milyona Burası nispeten ucuzluk / Ortada kalma tehlikesi de yok Hayır dua da istemez, / Dediğim gibi beni Datça’ya gömün Şu deniz gören mezarlığın orda, / Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!” Belediye yöneticileri, yerinde bir kararla evinin bulunduğu sokağa “Can Yücel” adını vermişlerdi… Tarihi mahalleyi dar sokaklarından küçük meydancıklarına kadar tüm “insan ölçeği”ndeki özellikleriyle geleceğe taşımayı hedefleyen “Koruma Amaçlı İmar Planı” daha tamamlanmamıştı.. Muğla Koruma Kurulu evinin bahçesine mimar Ersen Gürsel’in tasarladığı “Can Yücel Kitaplığı”na onay verirken, sit alanındaki “ilave imar kararı”nın gerekçesini özetle şöyle yazmıştı: “Cumhuriyetin yurtsever şairini yeni nesillerle buluşturacak özenli ve alçakgönüllü bir kültür mekânının tarihi dokuya uyumlu katılımı, kamu yararınadır.” İşte böylesi duyarlılıklarla ve yüzlerce yılın ürünü özgün dokusuyla yaşatılmaya başlanan mahallede “bozulma” ve “yozlaşma”nın başladığına dikkat çeken duyuruda özetle deniyor ki; “Can Yücel Evi’ne komşu binaların yöreye özgü yüksek bahçe duvarları yıkıldı. Planda mesken işleviyle korunan eski evler atölye vb. bahanelerle işyerlerine, ticari mekânlara dönüştürülüyor. Üstelik geleneksel dokuyu bozan bu uygulamalar sit kurallarına aykırı ve Koruma Kurulu’ndan izinsiz yapılıyor.” Eski Datça Mahallesi sakinlerinin, yaşadıkları o çok özel dokuyu bozmamaları için belediyeyi ya da Koruma Kurulu’nu göreve çağırmak bile hüzün verici; çünkü orası Can Yücel’in mahallesidir… Orayı paylaşan herkesin bu eşsiz ayrıcalığa yakışanı yapması; geleneksel dokuyu “gönülden” ve “bilinçle” sahiplenmesi gerekir. OKTAY EKİNCİ / Cumhuriyet "Kuzu gibi olun diyorlar Büyüyüp ortaya çıkınca Koyun gibi güdebilmek için bizi" Can Yücel- Yüreğü Olan Videolar... by tülvent
 İzmir & Kızlarağası Hanı http://youtu.be/-iGG0NzL54A İzmiR' im http://www.dailymotion.com/video/xfeegp_notre-dame-paris-belle-yzmyr-im-nese_music- Yüreğü Olan Videolar... by tülvent
 RAD YA Özledim... Çocukluğumu da, seni de...- Silivri'de dün gece
 Özlem... Dostun yokluğu... Nasıl da kavurur yüreği... Yüreğinize...- YÜZYILIN FOTOĞRAFI....!
 Müthişti...- ''Müslümana Haram'' Çeşmesi
 BUSU HELAL Mİ, HARAM MI? Birhikaye var anlatılan, olaylara tepkisiz kalan, başına geçirilmiş her çuvalıkabullenen bizlere... Birokuyun bakalım bu su bize haram mı, yoksa helal mi? Osmanlınınbaşkenti Bursa’da Müslüman bir kişi, eskilerin Yahudilik Çarşısı denilenbugünkü Arap Şükrü Sokağı’nın girişine bir çeşme yaptırır. Çeşmenin başına dabir kitabe yazdırtır: “Buçeşmenin suyu her kula helâl, Müslüman’a haram” Osmanlınınbaşşehrinde bir çeşme ve bu çeşmenin başında da böylesi bir yazı… Çeşmedençok kitabede yazılanlar, kısa sürede yayılır bütün Bursa’ya. Bir dedikodu birdedikodu ki alır gider başını. Bursa’nın Müslüman ahalisi hop oturur hop kalkarbu nasıl fitnedir diye… Ahali,dayanamaz varır kadıya. Şikâyet üstüne şikâyet… Kadı, şikâyetler karşısındahayrat sahibi adamı yaka paça yakalatır; getirtir huzura. Vatandaş memnun.Mahkeme salonu dolar tıklım tıklım. Kadı,sorar: “Bunasıl fitnedir, dini İslam, ahalisi Müslüman olan koca devlette, sen kalkhayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a haram et! Olacak işmidir? Nasıl anlayıştır? Nasıl mantıktır? Nasıl izandır? Aklını mı yitirdin! Hayratsahibi adam, bozmaz istifini; gayet sakin: “Müsaadebuyurun” der. Sebebi vardır, delili vardır, ispatı vardır.” Kadıhiddetlenir: “Nedelili, ne ispatı! Her şey apaçık ortada değil mi? Sen fitne çıkardın! Müslümanahalinin huzurunu kaçırdın! Nifak soktun topluma, vaciptir katlin!”, der. Derdemesine de bir yandan da merak eder nedir delili? Nasıl olur bu kadar aleniyapılan işin delili? İspatı? Sorarhayrat sahibi adama: “Nedirgerekçen, delilin, ispatın, her neyse?” Hayratsahibi adam: “BirSultan´a söylerim, başkasına diyemem”, diye cevap verince, yine karışırortalık. Dinleyenlerde homurdanmalar. Kadı kararsız… Sözbu ya, kulaktan kulağa ulaşır Sultan’a. Sultan öncesini de bildiği bu olaydandolayı zaten bir hayli kızgındır: “Tezelden getirilsin bu ****** huzuruma!”, diye emir verir. Hayratsahibi adam yaka paça götürülür Sultan’ın huzuruna. Sultan;esmer, orta boylu, geniş omuzlu, sol yanağında kapanmış bir yaranın izi olanşakakları kırlaşmış orta yaşlı bu adama hiddetle bakar: “Debakalım ne diyeceksen bre ******! Bu nasıl iştir ki, hem çeşme yaptırırsın hayırişlersin hem suyunu her kula helâl, bir tek Müslüman’a haram edersin” Adam,kaldırır başını padişahın gözlerine bakar: “Sağlam delilim vardır Sultan’ım, lâkin ispat ister.”,der. “Sağlamdelil mi? Nedir delilin, neyi ispatlayacaksın? “Müsaade ederseniz” “ Yadediğin gibi sağlam değilse delilin, ya ispatlayamazsan!” “Ozaman vereceğiniz hükme kıldan incedir boynum, Sultanım” “Peki,göster delilini, ispatla bakayım!” “Sultan’ım,ispat için sizden arzım olacak, yerine getirilmesini isterim.” Sultan,la havle çeker ya yine de: “peki, de bakayım!”,der. “Sultan’ımher hangi bir havradan rastgele bir hahamı sebepsiz, izahsız yaka paçatutuklatın.” Dediğiyapılır adamın. Bir anda karışır ortalık… Azınlıklarda bir telaş, bir öfke kisormayın. Başta Museviler, “Neoluyor, din adamımız ne yaptı ki tutuklanır. Bu ne zulümdür! Biz kefilizkendisine. Ne gerekirse söyleyin yapalım. O, masumdur; gerekirse kefaletöderiz…” Toplantılar,gösteriler, mektup üstüne mektup… Ardı arkası kesilmez.Birhafta sonra hayrat sahibi adam çıkar Sultan’ın huzuruna: “Sultan’ım,hahamı artık bırakmak zamanıdır”, der ve haham bırakılır. Azınlıklar mutlu…Sultan’a teşekkürler, hediyeler… Hayratsahibi adam, Sultan’a: “Aynıtutuklatmayı herhangi bir kiliseden bir papaz için yaptırınız, Sultan’ım”, der. Padişah,yine la havle çeker ya. Sonucu o da merak etmektedir. “Peki”, der. Aynıişlem, aynı usulle bugünkü Karaağaç mahallesinde bulunan bir kilisenin papazıiçin de uygulanır. Papaz tutuklanarak atılır zindana.Tepkilerhad safhada. Galeyan gelir Bursa’daki azınlıklar. Bursa’da olduğu kadar civarşehirlerde de gösteriler yapılır. Hatta Bizans elçisi ile birlikte birkaçülkenin elçisi de girer devreye. Nasıl olur, sorgusuz sualsiz, suçsuz günahsızbiri hangi gerekçeyle içeri atılır, diye. Doluncahaftası o da serbest bırakılır. Mutluluk ve sevinç gösterileri bir kat dahaartar. Teşekkürler, şükranlar… Levantenler, din adamlarına kavuşmanın mutluluğuile daha sıkı sarılırlar birbirlerine. Padişah,çağırır hayrat sahibi zatı huzuruna: “tamam mı?” der. Adam:“Sultan’ımson bir arzım var; sonra hüküm zamanıdır!” “Şimdinedir isteğin?” “Efendimbaşkentimiz Bursa’nın sevilen, sözü en çok dinlenilen, itimat edilen âliminialınız minberinden aynı şekilde” Dediğiyapılır adamın. Ulu Caminin imamı, vaazının ortasında alınır sorgusuz sualsiz…Yaka paça götürülür, atılır zindana. Bir Allah”ın kulu çıkıp da tek bir kelametmez. “Neoluyor, ne yapıyorsunuz hiç olmasa vaazı bitene kadar bekleyeydiniz,” demez.Peşinden giden de olmaz, arayan, soran da… Bir hafta, geçer aradan: “Neredebizim imam?” diyen de çıkmaz, merak eden de… Ulucaminin bu âlim, sözü sohbeti dinlenir imamın yerine sıradan bir imam atanır.Halk halinden memnun… Memnun olmakla kalsa iyi âlim imamın ardından başlar birdedikodu: “Bizde onu adam gibi adam bellemiştik, hoca bellemiştik” “Kimbilir ne haltlar karıştırdı da tutuklandı… “Vahvah! Acırım arkasından kıldığım namazlara…” Sultan,seyreder, şaşkınlık ve üzüntü ile bütün bu olup biteni… Hayratsahibi adam, gelir huzura: “Eybüyük Sultan’ım! İrade buyurunuz lütfen! Böylesi Müslümanlara su helâl edilirmi? Sultansuskun, çağırır zindana attırdığı âlim imamı helalleşmek için. ... Vee yedi yüz yıl geçer aradan... - Yüreğimi Isıtan Fotoğraflarım
 
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.