Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

CHP Lideri Deniz Baykal İstifa Etti


gloria

Önerilen İletiler

liberteryen bir enternasyonal bakışa sahipsin anlaşılan. dediklerinin bi kısmı doğru. ancak daha önceki "mustafa kemale ırkçı devlet kurdurdular" iddian hala söylüyorum çok eksik ve yanlış. dünyada toplumların bağımsızlığını elinden alıp onları sürü haline getirenlerin istedikleri düzeni istedikleri komplolarla kurdurabildiği iddian doğrudur ama herşeyi de onların yapabileceğini iddia etmek tarihi yetersiz okumaktır. baykal'a yapılan komploya gelince ne mustafa sarıgül ne de uluslararası güçler yapmıştır. bunu sadece akp yapmıştır nedeni de akp'nin bütün derdi bu anayasa değişikliğini tamamlayabilmektir. chp'nin anayasa mahkemesine gitmesi ve ordan bu düzenlemenin dönmesi kadar akp'yi mahvedecek bir şey yoktur.

 

baykal'ı varan 2'yle tehdit edip chp'nin parçalanmasını istiyorlar. baykal ilk etapta pes etmedi bu tavrından başkası olsa hala anayasa mahkemesine gideceğz demezdi.

maalesef dünyayı ırkçı devletlere bölen derin dünya devletidir ve türk ırkçılığına dayalı türkiyeyide mustafaya dern dünya devleti kurdurmuştur ve bunun en büyük ıspatıda türkiyede türk ırkçılığının oluşudur çünkü derin dünya devleti dünyayı ırkçı devletlere bölmüştür ve türkiyede bir ırkçı devletlettir.

 

fft5_mf433637.Jpeg

 

13/05/2010 02:00

 

Türk demokrasisinin en dikkat çekici eksikliklerinden biri, mantıklı muhalefetin olmamasıydı.

Gerici politikalarının Baykal'ı alaşağı etmemesi ve bunun için bir kasetin gerekmesi utanç verici.

Fakat şimdi CHP, dini eğilimli partiye alternatif sunan ilerici bir güç olarak yeniden doğabilir

 

aynen katılıyorum deniz baykalın yapıcı bir siyaseti yoktu,her yapılana iyi yda kötü olduğuna bakmaksızın muhalefet eden bir yapıya sahipti belkim deniz baykalın gidişiyle yapıcı siyaset yapan bir chp görürüz ve buda chp nin türkiyede prestij kazanmasını sağlar ve iktidarı akpden alır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanlar duygusal olmalıdır ama yönetimler akılcı olmalıdır.CHP'yi birden tek yumruk altında toplayabilen böyle bir siyasi manevranın(!) arkasında saklanılabilecek olasılıkları sevgili Demirefe komplo teorisi tadında sunmuş.

Duygusallıktan akılcılığa geçemediğimiz sürece gerçek demokrasiye,adalete,sosyal eşitliklere filan ulaşacağımız yok.

Saygılarımla,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Elbette alabilir,devlet görevlileri Baykal'ın bu tavrından hoşnut kalıp oy verebilirler mesela,nede olsa Siirt'teki olayda Asker,Polis,Müdür Yardımcısı falanda vardı değilmi?

 

O diil de Siirt halkı Baykal'ın onurlu ve medeni tavrından feyz alarak daha önce neden korkup da o devlet görevlileri hakkında suç duyurusu yapmadık diye hayıflanıp verebilirler oylarını belki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi tüm dünya toplumunun birleşmesi eşit ve adil bir şekilde olursa problem yaratmaz.bence dünyadaki en ufak toprak parçasına bile tüm dünya toplumu ortak olmalıdır yani tüm dünya toplumu tüm dünyadaki toprakların üzerine eşit hakkı olmalıdır,bu sayede ayrımcılık olmayacaktır ve bence bu düşünce temel alınarak yeni bir dünya devleti inşa edilmelidir.bu topraklar hiç bir zaman başka bir kişiye devredilmemeli bu topraklar tüm dünya toplumunun ortak malı olmalıdır.bu sayede ancak adil bir paylaşım söz konusu olabilir yoksa dünyanın ırkçı devletlere bölünüp dünyanın bu ırkçı toplumlar tarafından paylaşılması doğru değildir.

 

dünyada bence ayrıca serbest piyasa ekonomisi uygulanmalıdır zira özgürlüğe en uygun sistem serbest piyasa sistemidir ve kişilerin haksızlığa uğramması ve hakettiğini alabilmesi için serbest piyasanın olması gerekir yani bence kişi özel teşebbüsle belli bir emek sarfederek hakettiği parayı alması gerekmektedir.devlet tüm toplumu düşünmeli ama özgürlükleri kısıtlamaması bu manada özel teşebbüse izin vermelidir devlet özel teşebbüsün hizmet vermediği yada yapamadığı hizmetleri halka vermelidir çünkü halkın ihtiyaçlarını karşılamalıdır ama asla özel teşebbüse müdahale etmemelidir.

 

baykala yapılan bu video ve diğer türkiyedeki oyunlar ve hatta dünyadaki yapılan olaylar derin dünya devleti tarafından oynan maktadır.2.dünya savaşıda bu derin dünya devleti tarafından çıkarılmıştır yani derin dünya devleti dünayada çeşitli oyunlar oynamaktadır ve dünyayı böylesi ırkçı devletlere bölende yine bu güçtür biz adil bir dünya istiyorsak derin dünya devletinin bu oyununa kanmayıp herkesin eşit hakka sahip olduğu adil bir düzen oluşturmamız gerekmektedir ve yukarda bahsettiğim gibi toprakların üzerinde herkesin eşit hakkı olacak ve herkesin eşit hakkının olduğu kimsenin kimseden üstün olmadığı bir düzen oluşturmamız gerekmektedir.

 

Şimdi devletler, ırkçılık, derin dünya, Baykal vs.meselelerini bir kenara koyalım. :) Sana bir soru :

 

Toprağa tüm toplumun ortak olması demek, toprağın sahibinin devlet olması demektir. Toprak bir üretim aracıdır. Ya diğer üretim araçları ?

 

Sen toprak devletin olsun ama kişiler işletsin diyorsun. Peki kişinin emek vererek ürettiklerinin pazara sunumu nasıl olacak ? Ben diyelimki toprağı işledim, salatalık yetiştirdim, pazara götürüp satacam. Bunun nakliyesi var kamyonu var, reklamı, ambalajı vs. bunların sahibi kim olacak ? O zaman yine haksızlık olmaz mı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

maalesef dünyayı ırkçı devletlere bölen derin dünya devletidir ve türk ırkçılığına dayalı türkiyeyide mustafaya dern dünya devleti kurdurmuştur ve bunun en büyük ıspatıda türkiyede türk ırkçılığının oluşudur çünkü derin dünya devleti dünyayı ırkçı devletlere bölmüştür ve türkiyede bir ırkçı devletlettir.

 

Niye ? Türkiye devleti neden ırkçı bir devlet ?Bana bir kaç örnek verebilir misin ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O diil de Siirt halkı Baykal'ın onurlu ve medeni tavrından feyz alarak daha önce neden korkup da o devlet görevlileri hakkında suç duyurusu yapmadık diye hayıflanıp verebilirler oylarını belki.

 

Olayın yaşandığı mahallenin muhtarı valiliğe dilekçe yazıp olanları anlatmış Valilikten gelen cevap ise ''Bırak gösteri yapacaklarına fuhuş yapsınlar'' olmuş anlaşılan valide Baykal'a oy verebilir değilmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın Baykal'ı bu konuda o kadar savundum, çünkü haklıdır ve haksız bir saldırıya uğramıştır. Ama Baykal ile olmaz. Çarşaflılara rozet taktı, neyse dedik savunduk. Cüppeli'ye geçmiş olsun dedi, olabilir, insanlığın gereği dedik, savunduk. Çarşaf eylemi yapan kadınlar partiden atıldı, hadi provakatördürler belki diye ses çıkarmadık.

 

Pensilvanya vurgusu ve al gülüm ver gülüm açıklamalar bardağı taşıran damladır. Baykal'lı CHP bu ülkeye derman olmaktan çok uzaktır.

 

Hak ve Eşitlik Partisi, Osman Pamukoğlu... Şu anda en oy verilesi parti budur... Ben bunu bilir bunu söylerim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi devletler, ırkçılık, derin dünya, Baykal vs.meselelerini bir kenara koyalım. :) Sana bir soru :

 

Toprağa tüm toplumun ortak olması demek, toprağın sahibinin devlet olması demektir. Toprak bir üretim aracıdır. Ya diğer üretim araçları ?

 

Sen toprak devletin olsun ama kişiler işletsin diyorsun. Peki kişinin emek vererek ürettiklerinin pazara sunumu nasıl olacak ? Ben diyelimki toprağı işledim, salatalık yetiştirdim, pazara götürüp satacam. Bunun nakliyesi var kamyonu var, reklamı, ambalajı vs. bunların sahibi kim olacak ? O zaman yine haksızlık olmaz mı ?

şimdi ben toprak devletin olsun kişiler işletsin demiyorum devlette topluma hizmet yapabilir kişilerde ama kişilerin topluma hizmet yapma girişimleri yani ticari anlamda hizmet yapmak istemeleri engellenmemelidir kişilerde ticaret yaparak topluma hizmet yapabilmelidir. insanlar toprağı devlete sorarak ve devlete yani tüm halka belli bir bedel ödeyerek işleyecek çünkü tüm halk bu toprağa ortak dolayısıyla bu ortakların hakkını toprağı işleyecek kişi ödemesi gerek yada toprağı devlet işlettirebilir ama özel teşebbüse mani olmaması gerek özel teşebbüşlede insanlar toprağı işleyebilmelidir burda önemli olan millete hizmet etmek ve özgürlükleri kısıtlamamaktır ve halka en iyi hizmet eden o işte tercih edilecektir yani vatandaşın sana bir işi vermesi yapacağın hizmetin kalitesiyle olacaktır.

 

Niye ? Türkiye devleti neden ırkçı bir devlet ?Bana bir kaç örnek verebilir misin ?

türkiye cumhuriyeti türklerin cumhuriyeti demektir ve diğer toplumları görmemektir.adalet eşitlik demektir hiçbirmilleti diğer milletlerden ayırmazsın işte bu yüzden devletin adını türklerin cumhuriyeti olarak veremezsin ve her milletin hangi milletten olduklarını özgürce ifade edebilmeli ve bu kimliklerinde yazılı olması gerekir ve dillerini serbestçe konuşabilmeli kültürlerini serbestçe yaşayabilmeliler tabi ırkçılık yapmadan ama türkiyede bu varmı acaba daha devletin adı türklerin devleti ki böyle adil bir devlet olduğunu söyleyelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi ben toprak devletin olsun kişiler işletsin demiyorum devlette topluma hizmet yapabilir kişilerde ama kişilerin topluma hizmet yapma girişimleri yani ticari anlamda hizmet yapmak istemeleri engellenmemelidir kişilerde ticaret yaparak topluma hizmet yapabilmelidir. insanlar toprağı devlete sorarak ve devlete yani tüm halka belli bir bedel ödeyerek işleyecek çünkü tüm halk bu toprağa ortak dolayısıyla bu ortakların hakkını toprağı işleyecek kişi ödemesi gerek yada toprağı devlet işlettirebilir ama özel teşebbüse mani olmaması gerek özel teşebbüşlede insanlar toprağı işleyebilmelidir burda önemli olan millete hizmet etmek ve özgürlükleri kısıtlamamaktır ve halka en iyi hizmet eden o işte tercih edilecektir yani vatandaşın sana bir işi vermesi yapacağın hizmetin kalitesiyle olacaktır.

 

Tamam arkadaşım, toprağı devletten kiraladın. Sen çiftçi oldun, ektin biçtin, bir ürün elde ettin. Bunu piyasaya çıkaracan. Yani pazarda satmak istiyosun. Napıcan tabiki kamyon tutacan nakliyeciden malları pazara nakliye etmek için dimi ? Kamyon kimin diyorum, o da devletin mi olmalı ? Çünkü, kamyon da bir hizmet üretiyor. Kamyonun da üstünde bütün toplumun hakkı var. Kamyonun tek sahibinin olması haksızlık değil mi ? Sonra kamyonu üreten fabrika var. Ya o fabrikanın sahibi kim olacak ? Fabrikayı da devletten mi kiralayacak sanayici ? Kamyon gibi, meyva-sebze sandıkları var. Bunları üreten işletme var. O işletmenin de bir sahibi olacak mı yoksa o işletme de tüm topluma ait mi olacak ? Toprak da, kamyon da, fabrikada, sandık yapım atölyesi de üretim yapmak için kullanılan araçlardır. Sen bunlar arasında neden yalnızca toprakta toplumun hakkı vardır diyorsun ?

 

Kamyonda da, fabrikada da, sandık imal atölyesinde de toprakta olduğu gibi herkesin hakkı yok mu ? Ne farkı var bunların birbirinden ? Ben sana bunları soruyorum.

 

türkiye cumhuriyeti türklerin cumhuriyeti demektir ve diğer toplumları görmemektir.adalet eşitlik demektir hiçbirmilleti diğer milletlerden ayırmazsın işte bu yüzden devletin adını türklerin cumhuriyeti olarak veremezsin ve her milletin hangi milletten olduklarını özgürce ifade edebilmeli ve bu kimliklerinde yazılı olması gerekir ve dillerini serbestçe konuşabilmeli kültürlerini serbestçe yaşayabilmeliler tabi ırkçılık yapmadan ama türkiyede bu varmı acaba daha devletin adı türklerin devleti ki böyle adil bir devlet olduğunu söyleyelim.

 

Modern milletler ırk temelli olmaz demiştim daha önce sana. Seni vatandaşlığa alırken ırkını soruyorlar mı ? Ölçüp , biçip mi karar verdiler seni Türk vatandaşı yapmak için ? Anayasaya göre Türk demek Türkiyede yaşayan insanlar demek. Türk adı bir millet adı olarak tarihsel olarak yerleşmiş. Hangi ırka sahip olduğun kanunlar önünde hiç bir önemi yok. Türkiye'de yaşayan çeşitli ırklardan insanlar vardır, olabilir. Ama her ırk millet değildir. Çünkü, millet devletle alakalıdır. Devletin kapsadığı alandaki insanlar ırkına bakılmaksızın bir millet oluşturur.

 

Yok eğer ana dil farklılıklarına göre Türkiyede Türk, Kürt, Arnavut vs. milletler var diyorsan. Bu yanlıştır. Resmi dilin Türkçe olması bu kadar etnik çeşitliliğin olduğu bir ülkede ortak dil ihtiyacından kaynaklanmıştır ve gayet normaldir. Ortak dil olmadan nasıl anlaşabiliriz ? Herkes birbirinin dilini öğrenmek zorunda değil. Tüm dünyada tarihsel olarak gelişmiş dil ortak dil olur. Türkçe bin yıldır anadoluda ortak dil olmuş. Hangi ırktan olurlarsa olsunlar bu ortak dille konuşan insanlar da Türk olarak anılmış. Türkiye tek millettin ülkesidir. O da Türk milletidir. Bu Türk milletinin içinde ana dillerini konuşan Laz ırkından olan da vardır, Kürt ırkından olan da vardır, Çerkes ırkından olan da, envai çeşitten de. Bu insanların hepsi Türk milletini oluşturur.

 

Sen dünya devleti kurulunca insanların birbirleri ile anlaşabilmek için mecburen ortak bir dil ihtiyacı olmayacağını mı sanıyorsun ? Bu gün dünya devleti kurulsa, mecburen en yaygın bilinen dil olan İngilizce ortak dil olacak. Hepimiz belki İngiliz üst kimliğinde birleşmek zorunda kalacağız. O zaman biz İngiliz olacağız farklı ırklara mensup olmamıza rağmen. Yani senin anlayacağın, uzaylılara karşı '' merhaba biz dünyalılar İngiliziz '' diyeceğiz. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olayın yaşandığı mahallenin muhtarı valiliğe dilekçe yazıp olanları anlatmış Valilikten gelen cevap ise ''Bırak gösteri yapacaklarına fuhuş yapsınlar'' olmuş anlaşılan valide Baykal'a oy verebilir değilmi?

 

Onu biliyorum. Sen olsaydın, bir dilekçen reddedilince hemen vazgeçer miydin ? En azından Medyaya haber verip yaygara koparmaz mıydın ? 1 sene sürmüş tecavüzler dile kolay!

 

Bu arada Namus cinayetleri diye bir şey de vardı hani. O n'oldu ? Bu olaylar, töre cinayeti işleme sebeplerinden daha mı hafifti ?

 

Valinin de Baykal'a oy vereceğini hiç sanmıyorum çünkü valilerimiz epey bir süredir AKP'ye yakın olanlardan tayin ediliyor, bunu bilmen lazım. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamam arkadaşım, toprağı devletten kiraladın. Sen çiftçi oldun, ektin biçtin, bir ürün elde ettin.

.

.

.

anlayacağın, uzaylılara karşı '' merhaba biz dünyalılar İngiliziz '' diyeceğiz. smile.gif

her ırk millet değildir öylemi yapmayın ırk olmak için devletemi ihtiyaç vardır. bir milletin millet olabilmesi için illaki devlete ihtiyaç yoktur, burada güçlü olan devlet kurmuş ve güçsüz olan halkı bastırmış diye o millet millet olmayacakmı yada o milletin hiçbir hakkı yokmudur.yapmayın lütfen saçma konuşuyorsunuz.ayrıca devletin adı her millete eşit yaklaşma ve adil olmak gerekseydi türklerin cumhuriyeti şeklindemi olması gerekirdi yoksa tüm ırksal toplumları temsil edecek tarafısz bir isim mi olması gerekirdi elbetteki tarafsız bütün ırksal milletleri temsil eden bir isim olması gerekirdi ve her ırksal milletinde özgürlükleri sınırlanmamalıdır mesela hangi ırktan olduğu onun nufuz hüvviyetine belirtilebilmelidir.devlete bir isim verilirken adil davarnılmalı ve hiç bir millet diğerinden üstün olmamalıdır ama devletin ismi türklerin devletidit böyle bir yaklaşım ırkçılık değilmidir.

ortak dile gelince tüm toplumun görüşleri alınarak bu ortak dile karar verilir yoksa atatürkün talımatıyla bu olmaz arkadaşım bu manada ortak dili oluşturmak için tüm topluma sormak gerekmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamam arkadaşım, toprağı devletten kiraladın. Sen çiftçi oldun, ektin biçtin, bir ürün elde ettin. Bunu piyasaya çıkaracan. Yani pazarda satmak istiyosun. Napıcan tabiki kamyon tutacan nakliyeciden malları pazara nakliye etmek için dimi ? Kamyon kimin diyorum, o da devletin mi olmalı ? Çünkü, kamyon da bir hizmet üretiyor. Kamyonun da üstünde bütün toplumun hakkı var. Kamyonun tek sahibinin olması haksızlık değil mi ? Sonra kamyonu üreten fabrika var. Ya o fabrikanın sahibi kim olacak ? Fabrikayı da devletten mi kiralayacak sanayici ? Kamyon gibi, meyva-sebze sandıkları var. Bunları üreten işletme var. O işletmenin de bir sahibi olacak mı yoksa o işletme de tüm topluma ait mi olacak ? Toprak da, kamyon da, fabrikada, sandık yapım atölyesi de üretim yapmak için kullanılan araçlardır. Sen bunlar arasında neden yalnızca toprakta toplumun hakkı vardır diyorsun ?

 

Kamyonda da, fabrikada da, sandık imal atölyesinde de toprakta olduğu gibi herkesin hakkı yok mu ? Ne farkı var bunların birbirinden ? Ben sana bunları soruyorum.

 

 

ayrıca allahın verdiği herşey tüm dünya toplumunun ortak malıdır yani doğada olan herşey tüm dünya toplumunun ortak malıdır ve kişi kendi çabasıyla elde ettiklerinin sahibidir yani kişi kendi çabasıyla otmobil üretmişse bu otomobil onun olacaktır ama toprağı kullandığı için halka para ödemesi gerekmektedir. yani kişi toprağının hakkını vererek kamyon yapmışsa bu kamyon onun olacaktır yani toprak her zaman milletin olacaktır ama emek kişinin olacaktır emekle yaptıklarını sahiplenebileceklerdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tamam arkadaşım, toprağı devletten kiraladın. Sen çiftçi oldun, ektin biçtin, bir ürün elde ettin. Bunu piyasaya çıkaracan. Yani pazarda satmak istiyosun. Napıcan tabiki kamyon tutacan nakliyeciden malları pazara nakliye etmek için dimi ? Kamyon kimin diyorum, o da devletin mi olmalı ? Çünkü, kamyon da bir hizmet üretiyor. Kamyonun da üstünde bütün toplumun hakkı var. Kamyonun tek sahibinin olması haksızlık değil mi ? Sonra kamyonu üreten fabrika var. Ya o fabrikanın sahibi kim olacak ? Fabrikayı da devletten mi kiralayacak sanayici ? Kamyon gibi, meyva-sebze sandıkları var. Bunları üreten işletme var. O işletmenin de bir sahibi olacak mı yoksa o işletme de tüm topluma ait mi olacak ? Toprak da, kamyon da, fabrikada, sandık yapım atölyesi de üretim yapmak için kullanılan araçlardır. Sen bunlar arasında neden yalnızca toprakta toplumun hakkı vardır diyorsun ?

 

Kamyonda da, fabrikada da, sandık imal atölyesinde de toprakta olduğu gibi herkesin hakkı yok mu ? Ne farkı var bunların birbirinden ? Ben sana bunları soruyorum.

 

Aslında çok farkları var. Kamyonu birileri imal etti. Kamyonun imal edildiği fabrikayı ve o makineleri de birileri imal etti. O işletmeyi birileri kurdu. Sandıkları birileri imal etti. Sandıkların yapıldığı fabrikayı birileri imal etti.

 

Toprak ? Hiç kimse imal etmedi. Oluşumunda hiç kimsenin emeği yok. Tüm ulus tarafından fethedildi. Tüm ulus tarafından korundu.

 

Bence sen kendine şunu sormalısın dostum. Yine birer üretim aracı olan, ormanlar, akarsular, denizler üzerinde özel mülkiyet hakkı yokken neden toprak üzerinde var ? Zira bir üretim aracı olarak toprak, ne kamyona, ne sandığa, ne fabrikaya benziyor. Yanlış kıyaslama yapmışsın. Tıpkı, ormanlar, akarsular, denizler gibi insan yapımı olmayan bir üretim aracı. Ne mimarı var, ne imal edeni.

 

Üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin meşru olup olmaması tartışmalı bir konudur. Ancak toprak üzerinde özel mülkiyetin olmasının herhangi bir meşruluğu ve mantığı yoktur. Sadece vardır. İnsanoğlunun geliştirdiği en çirkin uygulamalardan birisidir bu. Bir insan topluluğunun ortak yaşadığı topraklar üzerinde birilerinin mülkiyet hakkının olup, diğerlerinin olmaması. Bulunacak bir kulp yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:lol:Belki Siirt ve çevresinden de iyi oy alır ha ne dersin ?

Ben Baykal'in Siirt'ten yeni parti kuruyorsa en fazla oy alacagi görüsündeyim. Sonrada Diyarbakir'a dogru gelir. Ama Baykal herhalde 500 yasina gelmis olur. Firsati ve imkani olsa gercektende o kadar sene lider koltugunda oturmak ister ve kimseye kaptirmaz koltugu. Arkasindan aglayan ve cadir kuranlar oldugu sürece Baykal'a da asla akli basinda bir rakip cikmaz, daha dogrusu cikamaz, aninda basini ezerler.

 

Sosyal demokrat oldugunu idaa eden bir partinin liderinin su veya bu sekilde koltugunu birakmasini ve yeni nesillere yol acmasini dahi iclerine sindiremeyenlerden ne cagdaslik ne de sosyal demokratlik beklenilir. Onlarin yaptigi resmen saltanatlik ve bir kisiye sadakatlik etmektir. O yüzdende CHP sadece kagit üzerinde sosoyal demokrat olarak gecerli. Gercek hayatta ise anti demokratik ve cagdas olmayan bir parti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten insanlar örneğin yeraltı suları üzerinde mülkiyet hakkı kabul etmezken onun üzerini örten toprak üzerinde nasıl mülkiyet hakkını tanıyabiliyorlar, buna ne kılıf uyduruyorlar ben de şaşıyorum.

 

Hayır yani, toprak eğer üzerinde mülkiyet hakkı kabul edilebilen bir araç olsaydı, toprak reformu dediğimiz şey bir gasp, yetkisiz bir hak ihlali olur ve insan haklarına göre yapılamazdı.

 

Halbuki toprak reformu çağdaş bir uygulamadır ve mutlaka yapılması gerekli bir uygulamadır.

 

Demek ki toprak aslında mülkiyet konusu olabilecek bir araç değil. Olsa olsa bunun yerli yerinde durması, kolayca kayıt altına alınması nedeniyle kamunun kişilere bir hak ve yetki devri olarak bakılıyor olabilir. Kamu yararı olduğunda bu hak ve yetki devri iptal edilebilir ve geri alınabilir.

 

Hatta bunun bir göstergesi de şu: Belli bir süre işletilmeyen bir araziyi devlet sahibinin elinden alıp işletecek olana verebilir. Bu yasaldır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında çok farkları var. Kamyonu birileri imal etti. Kamyonun imal edildiği fabrikayı ve o makineleri de birileri imal etti. O işletmeyi birileri kurdu. Sandıkları birileri imal etti. Sandıkların yapıldığı fabrikayı birileri imal etti.

 

Toprak ? Hiç kimse imal etmedi. Oluşumunda hiç kimsenin emeği yok. Tüm ulus tarafından fethedildi. Tüm ulus tarafından korundu.

 

Birileri de ormanları bir şekilde tarla haline getirdi. Islah etti. Sen herhalde feodal toplunlar öncesi dönemlerde hazır tarlalar vardı, bir de ulus diye bir şey vardı zannediyorsun dostum. :)

 

Bence sen kendine şunu sormalısın dostum. Yine birer üretim aracı olan, ormanlar, akarsular, denizler üzerinde özel mülkiyet hakkı yokken neden toprak üzerinde var ? Zira bir üretim aracı olarak toprak, ne kamyona, ne sandığa, ne fabrikaya benziyor. Yanlış kıyaslama yapmışsın. Tıpkı, ormanlar, akarsular, denizler gibi insan yapımı olmayan bir üretim aracı. Ne mimarı var, ne imal edeni.

 

Bugüne bakarak konuşuyorsan saydığın toprağın, akarsuların, ormanların, denizlerin ürettiği artı değerler ile diğerlerininkini kıyaslamasını yapmak gibi bir hataya düşüyorsun. 21.yy'dayız hatırlatırım. Dünyanın en zenginlerini bir araştır, içlerinde çiftçi var mı, yok mu ben sana sorsam daha iyi olur.

 

Üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin meşru olup olmaması tartışmalı bir konudur. Ancak toprak üzerinde özel mülkiyetin olmasının herhangi bir meşruluğu ve mantığı yoktur. Sadece vardır. İnsanoğlunun geliştirdiği en çirkin uygulamalardan birisidir bu. Bir insan topluluğunun ortak yaşadığı topraklar üzerinde birilerinin mülkiyet hakkının olup, diğerlerinin olmaması. Bulunacak bir kulp yoktur.

 

Günümüzde toprağın özel mülkiyet olmasının meşruluğu da tartışılabilir. Çünkü diğer üretim araçları ile niteliksel olarak aralarında fark yoktur.

 

19.yy'da Marks'ın toprağı önceliğe alması, hem artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için verimliliğin arttırılması adına kollektif tarıma geçilmesi zorunluluğundan, hem de daha önemlisi köylünün kendine ait tarla ile uğraşmasının toplumsal hareketlere yabancı olmasına, neticede bu üretim aracının ulusallaştırılmasına karşı çıkmasına neden olarak Kapitalizmin son bulmasına önemli bir direnç sebebi olmasına yol açacağındandır.

 

Ama işte biz 21.yy'dayız dediğim gibi. Hem tarımla uğraşan nüfus ciddi biçimde azalmış durumda olduğundan hem de büyük toprak sahipleri kalmadığından artı değer anlamında toprak, diğer üretim araçları ile kıyas dahi kabul etmez. Asıl kulp bulunamayacak konu budur..

 

Ayrıca farkında ise raif bostan nickli arkadaşın söylediği senin söylediğinden çok farklı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ayrıca allahın verdiği herşey tüm dünya toplumunun ortak malıdır yani doğada olan herşey tüm dünya toplumunun ortak malıdır ve kişi kendi çabasıyla elde ettiklerinin sahibidir yani kişi kendi çabasıyla otmobil üretmişse bu otomobil onun olacaktır ama toprağı kullandığı için halka para ödemesi gerekmektedir. yani kişi toprağının hakkını vererek kamyon yapmışsa bu kamyon onun olacaktır yani toprak her zaman milletin olacaktır ama emek kişinin olacaktır emekle yaptıklarını sahiplenebileceklerdir.

 

raif, güzel de, bu söylediğin var zaten. Şimdi bir araziyi devletten satın alan kişinin ödediği meblağ onun 40-50 yıllık kirasına denk geliyor zaten. 49 yıllığına kiralanan yerler de var üstelik.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

her ırk millet değildir öylemi yapmayın ırk olmak için devletemi ihtiyaç vardır. bir milletin millet olabilmesi için illaki devlete ihtiyaç yoktur, burada güçlü olan devlet kurmuş ve güçsüz olan halkı bastırmış diye o millet millet olmayacakmı yada o milletin hiçbir hakkı yokmudur.yapmayın lütfen saçma konuşuyorsunuz.ayrıca devletin adı her millete eşit yaklaşma ve adil olmak gerekseydi türklerin cumhuriyeti şeklindemi olması gerekirdi yoksa tüm ırksal toplumları temsil edecek tarafısz bir isim mi olması gerekirdi elbetteki tarafsız bütün ırksal milletleri temsil eden bir isim olması gerekirdi ve her ırksal milletinde özgürlükleri sınırlanmamalıdır mesela hangi ırktan olduğu onun nufuz hüvviyetine belirtilebilmelidir.devlete bir isim verilirken adil davarnılmalı ve hiç bir millet diğerinden üstün olmamalıdır ama devletin ismi türklerin devletidit böyle bir yaklaşım ırkçılık değilmidir.

ortak dile gelince tüm toplumun görüşleri alınarak bu ortak dile karar verilir yoksa atatürkün talımatıyla bu olmaz arkadaşım bu manada ortak dili oluşturmak için tüm topluma sormak gerekmektedir.

 

raif, milletlerin nasıl oluştuğunu sana izah edebilmem için, insanlığın tarihsel gelişimini anlatmam lazım biraz kabaca :

 

Tarih öncesi Çağ- İnsanlar aynı ırka mensup göçebe kabileler-boylar-klanlar-oymaklar-aşiretler halinde yaşıyordu. Geçimlerini avcılık ve toplayıcılıkla sağlıyorlardı. Topladıklarını, avladıklarını adalete uygun eşit biçimde paylaşıyorlardı. İrili ufaklı çok tanrılı karmaşık inançları vardı. Ayni zamanda giysi, alet edavat, avlanmak için silah gibi diğer gereksinimlerini aynı şekilde de paylaşıyorlardı. Aynı zamanda bir iş bölümü vardı; iyi avlanan avcılıkla uğraşıyor, iyi giysi yapan terzilik yapıyor, iyi alet-silah yapan o işin ustası idi. Korktukları doğa güçlerini simgeleyen çok tanrılı karmaşık inançları vardı.

 

Derken günlerden bir gün tarım keşfedildi. İnsanlar göçebelikten yerleşik hayata geçmeye başladılar. Yine elde ettikleri ürünleri adalete uygun eşit biçimde paylaşarak toprağı ekip biçmeye başladılar. Toprağa bağlılık arttıkça Anaerkil toplum yapısı gelişti buna bağlı olarak kabilenin dinleri de dönüşüme uğradı ve Ana tanrıça inancı hakim oldu.

 

İlk Çağ-Kabileden biri bir gün çıkıp diğerlerinden daha verimli bir kısım toprağı kendisinin ilan etti. Bundan sonra o verimli toprağın ve ürünlerinin sadece kendisine ait olacağını söyledi. Diğer kabile üyeleri o ürünlerden yararlanmak istiyorlarsa giysi, alet edevat gibi şeylerle takas yapabileceğini söyledi. Bu fikir kabul gördü ve artık bazı toprak sahipleri, onlara kalan verimsiz toprak parçalarını işlemeyi bırakıp diğer işlerde uzmanlaşmaya başladılar. Fakat zamanla arz-talep durumuna göre talebin daha az olduğu işleri yapanlar, toprak sahipleri başta olmak üzere talebin daha fazla olduğu işleri yapanlardan daha çok çalışır duruma geldi. Çok çalışanlar isyan etmeye topraklara kendileri sahip olmaya başladırlar. Toprak sahipleri bunun üzerine daha önce ortaklaşa baktıkları kabilenin çocuklarından kendilerinin olanları topraklarını saldırılara koruma görevi için yetiştirmeye başladı. Bu aynı zamanda erkeklerin savaş güçlerinin ve babalığın önemini arttırdı. Yerleşik kabile toplumu Ataerkil sosyal yapısına geçtiler. Toprak sahipleri için çok çocuk yapmak güçlü olmak için şart oldu. Bu da toprak sahipleri arasında daha fazla nüfusu beslemek için yapılan toprak savaşlarına yol açtı. Bu arada zamanla çok çalıştıkları için isyan edenlerin ve diğer kabilelerle olan savaşlarda ele geçirilenlerin bazılarına, verilen görevleri yapmak şartıyla toprak sahipleri tarafından topraklarında köle olarak yaşama izni verildi.

 

Orta Çağ- Toprak savaşları sonucu diğerlerini yenip topraklarını genişletenler ilk derebeyleri oldular. Bunlar yaşanırken gelişen ticaret olayları sırasında da bir ara para keşfedildi. Takas terk edildi, ticaret daha pratik hale geldi ve daha gelişti, yoğunlaştı. Ticaret yolları gelişti, şehirler kuruldu ve kabileler arası ilişkiler arttı. Derken Ataerkil sosyal yapı sonucu Baba Tanrı figürünü esas alan Tek tanrılı dinler gelişti. Aynı kabile mensuplarının sahip olduğu tek Tanrı inancı, gerek savaşlar gerekse ticari ilişkiler nedeniyle aynı ırktan olmayan değişik kabilelerin aynı dine inanmaya başlamaları sonucu giderek yerini ırkı baz almayan Tek tanrılı dinlere bıraktı. Böylece farklı ırklardan çeşitli derebeyleri aralarında siyasi birlik oluşturup, içlerinde en büyük toprağa sahip olanı hem dinsel hem de siyasi yönetici seçip Krallıkları oluşturdular. Krallıklar büyüyerek İmparatorlukları oluşturdular. Yani artık yeni bir siyasi yapı-devlet biçimi olan imparatorlukları birarada tutan en önemli unsur dindi. Ortaçağın imparatorlıukları, bu nedenle ruhban-rahip sınıfının yetki ve güçlerinin artmasına ve doğal olarak halkın üzerinde baskı oluşmasına neden oldu.

 

Yeni Çağ- Yeni kıtaların keşfi, sömürgecilik, bilimsel ilerlemeler, keşif ve icatlar, dış ve iç ticaretin artması sonucu yavaş yavaş şehirler gelişti. Ticaret yapan soyluların yanısıra şehirlerde zenginleşmeye başlayan bir kentli ( burjuva ) sınıfı gelişti. Yenilikler karşısında bu kentli sınıfın ihtiyaçlarını artık karşılamayan din yeniden yorumlanmaya, reformlar yapılmaya başlandı. Din birliği bozulmaya, Mezhepler ortaya çıkmaya başladı. Bunlara paralel olarak Laiklik düşüncesi gelişmeye, Laik eğitimin ilk örnekleri görülmeye başlandı. Kilise ise eski gücünü kaybetmeye başladı. Matbaa keşfedildi, yeni fikirler, eşitlik, özgürlük ve adalet fikirleri dalga dalga halka yayılmaya başladı. Din birliği bozulmaya başlayınca, tarihsel süreçte değişik ırklardan oluşup kaynaşmış ve din birliği sebebiyle artık aynı dili konuşan insanlar uluslaşma ( milletleşme ) sürecine girdiler.

Soylulara göre daha çok vergi ödeyen, iç ve dış ticaret olanakları yasalarla oldukça sınırlandırılmış olan kentli sınıf, artık seslerini yükseltip Fransa'da Kraldan eşitlik talep ettiler. Kral kabul etmeyince, aydınların öncülüğünde yoksul köylüleri de yanlarına çekip Krala isyan ettiler, onu ve diğer soyluları devirip, öldürüp yönetimi ele geçirdiler. Ondan sonra, İmparatorluklar dönemi kapanmaya başladı.

 

Yakın Çağ-Uluslaşma ( millet ) süreçlerinin bir noktasında İmparatorlukların parçalanmasına neden olarak ayrılan uluslar demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet fikirlerini hayata geçirip kendi devletlerini kurdular. Girişimcilik desteklendi, milli ekonomiler kuruldu. Eşit vatandaşlık prensibi benimsendi. Burjuvalarla, köylüler haklar açısından eşit hale getirildi, soyluların toprakları dağıtıldı. Laiklik prensibi benimsendi, din eğitim, yönetim alanlarından çekildi.

 

Sömürgeciliğin ve milli ekonomilerin gelişmesi ile oluşan sermaye birikimi giderek gelişen bilime dolaylı yoldan destek olarak Sanayi Devrimini tetikledi. Yeni bulunan makineler sayesinde ise üretim arttı. Kölelik kaldırıldı. Sermayeyi elinde bulunduran kentli sınıfın ve tarımla uğraşan köylü sınıfın yanısıra bir de işçi sınıfı oluştu. Kapitalizm, Liberalizm, Sosyalizm gibi düşünce akımları ortaya çıktı.

 

Sömürgecilikte geri kalan, işin kaymak kısmını diğer uluslara kaptıran uluslar ( Almanya, Avusturya ), verimli toprakları yeniden paylaşmak için 1.Paylaşım Savaşını çıkardılar. ( 1.Dünya Savaşı ) Yenilen veya 1.paylaşımdan az pay kapan ulusların devletleri ( Almanya, Avusturya, İtalya, Japonya ), ekonomik olarak zayıflamalarına paralel olarak baskıcı faşist-ırkçı yapılanmalara dönüşmeye başladılar. Sosyalist Sovyetlere karşı el altından destekleyen ABD sayesinde ekonomilerini toparlamalarının akabinde yeniden bir paylaşım savaşı başlattılar. ( 2.Dünya Savaşı ). Bu savaşın sonunda bu devletlerin yine yenilmesiyle, ırkçılık Avrupa'da ciddi cezalar verilen en büyük suç haline geldi. Ulus devletlerde varolan farklı etnik unsurlar için yavaş yavaş yeni haklar tanınmaya başladı. Avrupa devletlerinin arasında bir siyasi birlik oluşturmanın adımları atılmaya başlandı. Kapitalist dünya için potansiyel tehdit teşkil eden yeni düşman Sovyetlerin yayılmasına karşı, ABD'nin başını çektiği Batı devletlerinin askeri işbirliği için Nato kuruldu. Sovyetlerin çökmesi akabinde 1990 sonrasında ise, batılı ulus devletler içerisinde yeralan etnik unsurların haklarını sağlamak bir demokratik standart haline gelmeye, biraz daha belirginleşmeye başladı. 2000'lere geldiğimizde her ulusun kendi yapısına uygun olarak bünyesindeki etnik unsurlara bazı haklar tanımaları daha geniş kitlelerce benimsenir hale geldi.

 

Diğer taraftan 18.yy'a kadar çok etnikli yapısını sürdüren ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluncaya kadar Batılı devletlerin sömürge bölgelerinden olan Osmanlı İmparatorluğu, 18.yy. içerisinde fransız devriminin etkisiyle yayılan milliyetçilik ( ulusçuluk ) akımları nedeniyle yavaş yavaş parçalanmaya başladı. Uluslaşma süreçlerini tamamlayan Yunanlılar, Arnavutlar, Bulgarların ayrılması derken 1.dünya savaşında Arapların toprakları İngiliz sömürgelerine dönüştüğünde elde kalan Anadolu'da %90'ı oluşturan, geçen 1000 sene içerisinde Selçuklular döneminden itibaren Orta Asya'dan göç eden Türkmenlerin diline yakın bir dil konuşan, müslümanlık çatısında, antik Anadolu halklarının kalıntıları ile evlilik yolu ile kaynaşmış, ırksal olarak özelliğini yitirmiş ve batılılar tarafından 1000 sene boyunca Türk diye adlandırılan insanlar topluluğu ile Kürt ve Zaza adında genelleştirilen ağırlıkla Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkının, Güneyde ve Güneydoğuda Arapların Doğu karadenizde Lazların, Gürcülerin, Balkanlar ve Kafkasyadan savaşlar, sürgünler nedeniyle göçmüş, müslüman Arnavut, Makedon, Pomak, Boşnak, Gürcü, Çerkes, Tatar, Ahıskalı ve daha bir çok halkın, sömürgeci devletlere karşı ortaklaşa verdiği Kurtuluş Mücadelesi sonucu kurulan devletin adı ve resmi dili, bütün bu etniklerin ortak kararıyla Türkiye Cumhuriyeti ve oluşturulan milletin ismi de Türk Milleti olarak belirlenmiştir.

 

1789 Fransız ihtilalinden beri geçen 134 yıl boyunca Uluslaşma ( millet ) süreci trenini yakalayamayıp, Mustafa Kemal Atatürk sayesinde 15-20 yıl gibi son derece kısa bir sürede modern bir millet olma vasfını kazanma yolunda büyük bir adım atmış, milli ekonomisini kurmuş insanlar topluluğunun dünya tarihinde örneği yoktur.

 

Bugün, paylaşım savaşları sonunda görünüşte sömürgecilikten vazgeçmiş olan ama gerçekte devam ettirmek için kendi ulusları dışındaki, sanayi için gerekli petrol gibi kaynaklar ve ürettikleri ürünler, silahlar için yeni pazarlar oluşturmak, 3.dünyadaki halen ortaçağı yaşayan insanların uluslaşmasını engellemek amacıyla, son zamanlarda globalizm masalını da kullanarak, o ülkeler içerisindeki etnik unsurları birbirine kışkırtarak küçük savaşlar, kıyımlar yaratıp ayrı devlet kurmaya teşvik eden, çokuluslu şirketlerin arkasında olduğu emperyalist dediğimiz başta ABD olmak üzere Batılı devletler, Türkiye'de de PKK vasıtasıyla terör sorunu yaratıp, halen ortaçağa ait feodal yapının hüküm sürdüğü derebeyliklerin ( ağalar ) varolduğu bir ortamda, sömürü, yoksulluk, eğitimsizlik gibi sorunların zemininde Kürt etnik milliyetçiliğini, feodal birleştirici ümmet anlayışını kaşımak yolu ile, modern dünyada gelişen demokratik ulus devleti anlayışının gelişmesine engel olmuşlardır. Bununla birlikte, Türkiye devletini Nato sayesinde kontrol altına alıp, kurdurdukları paramiliter faşist örgütleri ile iç çatışmaların yaratılmasına, çeşitli askeri darbelere ve neticede hem bölgeler arası hem de sınıflar arası gelir dağılımının dengeli biçimde sağlanamamasına sebep olmuşlardır. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da ekonomik olarak ezilen ve terör dolayısıyla kurunun yanında yanan yaşlar tarafından ulus devlet sorgulanır duruma gelmiştir.

Bugün, ABD'nin Ortadoğu'nun doğal kaynaklarını daha verimli sömürmek için, bütün Ortadoğu müslüman devletlerine İran'a karşı alternatif model olarak, Türkiye'de AKP iktidarının eliyle uygulamaya soktuğu proje, '' BOP kapsamında Ilımlı İslam modeli '' projesidir. Türkiye'nin gerçekten eşitlik, adalet, insan hakları çerçevesinde tam demokrasiye sahip, kalkınmış milli bağımsız bir ekonomi ile yönetilen gelir dağılımı dengeli bir ülke olmasını istiyorsak, gerçek demokrasiyi talep etmek adına Katılımcı Demokrasinin olmazsa olmaz araçlarından Sivil Toplum Kuruluşlarını destekleyerek/üye olarak taşın altına elimizi koymak gerekir. Beğenmediğimiz liderlerin değiştirilmesini veya değişmesini, emperyalistlerin değil, bizim istediğimiz yola girmelerini ancak böyle bir bilinç sağlayabilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

raif, milletlerin nasıl oluştuğunu sana izah edebilmem için, insanlığın tarihsel gelişimini anlatmam lazım biraz kabaca :

.

.

.

girmelerini ancak böyle bir bilinç sağlayabilir.

demek anadoluda yaşayan tüm halkın ortak kararıyla devletin adı türklerin devleti olmuş ve dilide türkçe olmuş öylemi ve devlette bütün toplumu türkleştirme kararı almış yapmayın siz türk olarak kürtlerin cumhuriyeti adı altın bir devleti kabuledermisiniz elbetteki kabuletmezsiniz. bu devletin adı tüm halk kesimine sorularak yapılmamıştır ve dvelet adaletli bir devlet olsaydı türk ırkçılığı yapmaz her ırka eşit yaklaşması gerekirdir yani ayrımcılık yapmamaıs gerekirdi ama adil olmadığı için türk ırkçılığı yapmaktadır bu kadar basit yani arkadaşım ulusculuk yada milliyetçilik insan haklarına ve adalete aykırıdır,adalet herkese eşit yaklaşmak hiçbir ırk yada kişiye ayrıcalık yapmamaktır ve bu yüzden milliyetçilik adalete ve insan haklarına ters düşer.

boş boşuna türk ırkçılığını haklı göstermeye çalışma ayrıca dünyayı batılı kapitalist güçler ve şirketler parçalayıp bölmemiştir dünyayı derin dünaya devleti denen gizli güç ırkçı devletlere bölmüştür ve bu türk ırkıçılığına dayalı devletide atatürke kurdaran bu güçtür ve türkiyede ve dünyada bu oyunlar bu gizli güç tarafından oynanmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten insanlar örneğin yeraltı suları üzerinde mülkiyet hakkı kabul etmezken onun üzerini örten toprak üzerinde nasıl mülkiyet hakkını tanıyabiliyorlar, buna ne kılıf uyduruyorlar ben de şaşıyorum.

 

Hayır yani, toprak eğer üzerinde mülkiyet hakkı kabul edilebilen bir araç olsaydı, toprak reformu dediğimiz şey bir gasp, yetkisiz bir hak ihlali olur ve insan haklarına göre yapılamazdı.

 

Halbuki toprak reformu çağdaş bir uygulamadır ve mutlaka yapılması gerekli bir uygulamadır.

 

Demek ki toprak aslında mülkiyet konusu olabilecek bir araç değil. Olsa olsa bunun yerli yerinde durması, kolayca kayıt altına alınması nedeniyle kamunun kişilere bir hak ve yetki devri olarak bakılıyor olabilir. Kamu yararı olduğunda bu hak ve yetki devri iptal edilebilir ve geri alınabilir.

 

Hatta bunun bir göstergesi de şu: Belli bir süre işletilmeyen bir araziyi devlet sahibinin elinden alıp işletecek olana verebilir. Bu yasaldır...

 

Toprak reformu dediğimiz uygulama ile toprağın ulusallaştırılması farklı uygulamalardır dostum.

 

Toprak reformu, toprağı, toprak ağaları ( derebeyi, lord, kont ) gibi feodallerin elinden alıp marabalarına ( serf ) bölüştürerek dağıtmaktır. Bu ilk olarak Fransa'da gerçekleştirilen bir burjuva devrimi uygulamasıdır. Atatürk'ün yapmaya çalıştığı buydu.

 

Toprağın ulusallaştırılması ise, senin bahsettiğin gibi tamamen kamulaştırılmasıdır. Devletin olmasıdır. Bu uygulama da sosyalist devrimin üretim aracı kamulaştırma uygulamalarından yalnızca biridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın Baykal'ı bu konuda o kadar savundum, çünkü haklıdır ve haksız bir saldırıya uğramıştır. Ama Baykal ile olmaz. Çarşaflılara rozet taktı, neyse dedik savunduk. Cüppeli'ye geçmiş olsun dedi, olabilir, insanlığın gereği dedik, savunduk. Çarşaf eylemi yapan kadınlar partiden atıldı, hadi provakatördürler belki diye ses çıkarmadık.

 

Pensilvanya vurgusu ve al gülüm ver gülüm açıklamalar bardağı taşıran damladır. Baykal'lı CHP bu ülkeye derman olmaktan çok uzaktır.

 

Hak ve Eşitlik Partisi, Osman Pamukoğlu... Şu anda en oy verilesi parti budur... Ben bunu bilir bunu söylerim...

 

İşçi partisini tercih ederim, demirefe! B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

demek anadoluda yaşayan tüm halkın ortak kararıyla devletin adı türklerin devleti olmuş ve dilide türkçe olmuş öylemi ve devlette bütün toplumu türkleştirme kararı almış yapmayın siz türk olarak kürtlerin cumhuriyeti adı altın bir devleti kabuledermisiniz elbetteki kabuletmezsiniz
.

 

Yoo kabul ederim hiç farketmez. Senin için de devletin Türkiye olması, milletin Türk milleti olması farketmemeli. Onun yada bunun arasında tercih yapmak ırkçılık olur. Ama tarih böyle gelişmiş ve çoğu insan böyle kabul ediyor. Bu durumda bu isimlerin değiştirilmesine kafayı takmak da ırkçılık olur.

 

bu devletin adı tüm halk kesimine sorularak yapılmamıştır ve dvelet adaletli bir devlet olsaydı türk ırkçılığı yapmaz her ırka eşit yaklaşması gerekirdir yani ayrımcılık yapmamaıs gerekirdi ama adil olmadığı için türk ırkçılığı yapmaktadır bu kadar basit yani arkadaşım ulusculuk yada milliyetçilik insan haklarına ve adalete aykırıdır,adalet herkese eşit yaklaşmak hiçbir ırk yada kişiye ayrıcalık yapmamaktır ve bu yüzden milliyetçilik adalete ve insan haklarına ters düşer.

 

Bu devletin adı tüm halk kesimlerine sorularak yapılmıştır. Mecliste alınan kararla Türkiye devleti kurulmuştur. )0 yıl sonra çıkıp bana sormadınız ki diyemezsin.

boş boşuna türk ırkçılığını haklı göstermeye çalışma

 

Şimdi sen devletin yaptığı ırkçılık dediğin, Türkiye ve Türk adlarından başka somut bir örnek verebilir misin ? Hangi konuda devlet her ırka eşit davranmıyor ?

 

ayrıca dünyayı batılı kapitalist güçler ve şirketler parçalayıp bölmemiştir dünyayı derin dünaya devleti denen gizli güç ırkçı devletlere bölmüştür ve bu türk ırkıçılığına dayalı devletide atatürke kurdaran bu güçtür ve türkiyede ve dünyada bu oyunlar bu gizli güç tarafından oynanmaktadır.

 

Dünya derin devleti olmasaydı kurulamayacak mıydı bu devlet ? Nasıl bir yardım yapmışlar, bildiğin bir şeyler varsa söyle bu konuda öğrenelim arkadaşım.

 

Sonra derin dünya devleti uzaylılara bağlı, onlar da direk Allaha bağlı diyorsun. Allah adaletli, insan haklarına saygılı ise, neden derin dünya devletine ırkçılık olarak gördüğün ulus devletleri kurdursun ?Bu haksızlık olmaz mı ? Allah haksızlık yapar mı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birileri de ormanları bir şekilde tarla haline getirdi. Islah etti. Sen herhalde feodal toplunlar öncesi dönemlerde hazır tarlalar vardı, bir de ulus diye bir şey vardı zannediyorsun dostum. :)

 

 

 

Bugüne bakarak konuşuyorsan saydığın toprağın, akarsuların, ormanların, denizlerin ürettiği artı değerler ile diğerlerininkini kıyaslamasını yapmak gibi bir hataya düşüyorsun. 21.yy'dayız hatırlatırım. Dünyanın en zenginlerini bir araştır, içlerinde çiftçi var mı, yok mu ben sana sorsam daha iyi olur.

 

 

 

Günümüzde toprağın özel mülkiyet olmasının meşruluğu da tartışılabilir. Çünkü diğer üretim araçları ile niteliksel olarak aralarında fark yoktur.

 

19.yy'da Marks'ın toprağı önceliğe alması, hem artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için verimliliğin arttırılması adına kollektif tarıma geçilmesi zorunluluğundan, hem de daha önemlisi köylünün kendine ait tarla ile uğraşmasının toplumsal hareketlere yabancı olmasına, neticede bu üretim aracının ulusallaştırılmasına karşı çıkmasına neden olarak Kapitalizmin son bulmasına önemli bir direnç sebebi olmasına yol açacağındandır.

 

Ama işte biz 21.yy'dayız dediğim gibi. Hem tarımla uğraşan nüfus ciddi biçimde azalmış durumda olduğundan hem de büyük toprak sahipleri kalmadığından artı değer anlamında toprak, diğer üretim araçları ile kıyas dahi kabul etmez. Asıl kulp bulunamayacak konu budur..

 

Ayrıca farkında ise raif bostan nickli arkadaşın söylediği senin söylediğinden çok farklı.

 

?

 

Toprağın sadece tarım işleviyle üretim aracı olduğu gibi yanlış bir zan üzerine yazılmış ileti. Artı sadece kırsal toprak mülkiyeti baz alınıp, kentsel toprak mülkiyeti yok sayılmış.

 

Toprak sadece tarım ve hayvancılıkta mı bir üretim aracıdır ? Fabrikaları neyin üzerine inşa ediliyor? Turistik tesisleri neyin üzerine kuruluyor ? Evler, iş merkezleri neyin üzerine inşa ediliyor ? Her türlü üretimi neyin üzerinde yapıyoruz ? Mağazalar, pazarlar, çarşılar neyin üzerine kuruluyor ?

 

Üretim araçları bir mal veya hizmet üretmek için gerekli olan tüm faktörlerdir. Bunların başında toprak gelir. 21. yüzyılda bunlar ; torpak, hammadde, iş gücü, teknoloji, sermaye ve teşebbüstür. Boyutları, miktarları yapacağınız üretim faaliyetine göre farklılık gösterse de, üretim faaliyetinde bulunmak için bunların hepsine ihtiyacınız vardır.

 

Sen dünyanın en zenginlerini bir araştır, o zenginlerin üretim tesislerinin, fabrikalarının kurulu olduğu arazilerin fiyatlarını da bir araştır. Her yaptıkları yatırım da araziler için ne kadar uğraştıklarını, ne kadar fiyat ödediklerini, gerektiğinde ne kadar rüşvet dağıttıklarını ve bazılarının ne kadar kan döktüğünü.

 

21. yüzyıl kapitalist dünyasında, bir metrekaresine yüzbinlerce dolar ödenen araziler, üstünde elma yetiştirmek için mi alınıyor ? Dünyanın her yerinde mafya örgütleri, üstünde buğday ekecekleri tarım arazileri için mi kan döküyor ?

 

 

21. yüzyıldayız bir kentte bir arsa alabilmek için ömrü boyunca çalışan insanlar var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

?

 

Toprağın sadece tarım işleviyle üretim aracı olduğu gibi yanlış bir zan üzerine yazılmış ileti. Artı sadece kırsal toprak mülkiyeti baz alınıp, kentsel toprak mülkiyeti yok sayılmış.

 

Toprak sadece tarım ve hayvancılıkta mı bir üretim aracıdır ? Fabrikaları neyin üzerine inşa ediliyor? Turistik tesisleri neyin üzerine kuruluyor ? Evler, iş merkezleri neyin üzerine inşa ediliyor ? Her türlü üretimi neyin üzerinde yapıyoruz ? Mağazalar, pazarlar, çarşılar neyin üzerine kuruluyor ?

 

Üretim araçları bir mal veya hizmet üretmek için gerekli olan tüm faktörlerdir. Bunların başında toprak gelir. 21. yüzyılda bunlar ; torpak, hammadde, iş gücü, teknoloji, sermaye ve teşebbüstür. Boyutları, miktarları yapacağınız üretim faaliyetine göre farklılık gösterse de, üretim faaliyetinde bulunmak için bunların hepsine ihtiyacınız vardır.

 

Sen dünyanın en zenginlerini bir araştır, o zenginlerin üretim tesislerinin, fabrikalarının kurulu olduğu arazilerin fiyatlarını da bir araştır. Her yaptıkları yatırım da araziler için ne kadar uğraştıklarını, ne kadar fiyat ödediklerini, gerektiğinde ne kadar rüşvet dağıttıklarını ve bazılarının ne kadar kan döktüğünü.

 

21. yüzyıl kapitalist dünyasında, bir metrekaresine yüzbinlerce dolar ödenen araziler, üstünde elma yetiştirmek için mi alınıyor ? Dünyanın her yerinde mafya örgütleri, üstünde buğday ekecekleri tarım arazileri için mi kan döküyor ?

 

 

21. yüzyıldayız bir kentte bir arsa alabilmek için ömrü boyunca çalışan insanlar var.

 

:) Güzel çevirmişsin de, mevcut kapitalist sistemde devlet satmayıp kiraya yada bedava verince mi düzelecek bütün o rüşvetler, kan dökmeler mafyalar ? Bu bakımdan toprağın ulusallaştırılmasının önceliğini mi kanıtlıyor yazdıkların ?

 

Gerçekten devletin dağın tepesindeki arazi ile şehrin göbeğindeki araziye aynı fiyat biçmesini mi bekliyorsun mevcut kapitalist düzende ?

 

Bu arada seni bilmem ama ben de kentte bir arsa alabilmek için ömrü boyunca çalışan insanlardan biriyim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sosyal demokrat oldugunu idaa eden bir partinin liderinin su veya bu sekilde koltugunu birakmasini ve yeni nesillere yol acmasini dahi iclerine sindiremeyenlerden ne cagdaslik ne de sosyal demokratlik beklenilir.

 

Bir insanın karakterini, siyasi görüşünü beğenmeyebilirsin ama onun bu şekilde bir haksızlığa maruz kalmasına ve tecavüzcülerle bir tutulup linç edilmesine göz yummanın gerçek demokrat bir insana yakışacağını iddia edemezsin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.