Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Yazarlar... Çeşitlemeler...


sardunyam

Önerilen İletiler

Enignardıç sadece eleştirir başka hiç bir özelliği yoktur maalesef neyi desteklersin, fikrin nedir, amacın nedir??? yookk bilemezsiniz. Sadece güçlüden yana (o gün kim güçlüyse O da onun yanındadır) bi zamanlar birilerinin yanına UZANdığı gibi.

 

Hiçbir zaman fikir vermez (yoktur çünkü) kolayını yapar eleştirir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türban tartismalarinin yogun oldugu günlerde ZAMAN gazetesinden ALEV ALATLI "birakin türbani kadinlar tartissin" mealinde bir yazi yazmis fakat gazete yönetimi bu yazinin yayinlanmasina "ZAMAN OKUYUCUSU BUNA HAZIR DEGIL"gerekcesi ile karsi cikmis,daha sonra bu yazi bazi site ve gazetelerde yayinlaninca ZAMAN yönetiminden sayin AlATLI'ya da elestiriler yagmis.

Türbani kadinlarin tartismasina gerekce olarak "zaman okuyucusu buna hazir degil diyen Zaman yönetimine göre bakin ayni Zaman gazetesinin okuyuculari nelere hazirmis;

"....Hrant'i tasiyamayan,gecmiste her kimlikten isimsiz Hrant'lara layik olamayan,bu topraklarin kültürüne yabanci olmasina karsin topragi isteyen,topragi öylesine istedigi icin insanligini unutan bir toplumda mi yasiyorum sorusu artik kacinabilecegim bir soru degil!Hrant ürkek bir güvercin olmayi kabullenirkenmbu topraklarda güvercine gokunulmadigina güvendigini söylüyordu,ama bu toplum güvercinlere hep dokundu,onlari sürdü,kültürlerini ezdi,düpedüz öldürdü...."(ZAMAN GAZETESI-ETYEN MAHCUPYAN-21.01.2007

 

Bu ülkede cogunluk kimligi siddete meylediyorsa o topragin emanetcisi,kendi bahcesindeki güvercinleri bile yasatmak istemiyorsa orada hastalik vardir,TÜRKIYE de hasta...(AYNI GAZETE-AYNI YAZAR-AYNI YAZININ-DEVAMI)

 

Hrant'i hazmedemeyen,onun varligina bile tahammül edemeyen,öteki Türk'ün elini tutucak onu anlayacak halimiz yok.

Katil henüz resid degilmis...Hrant olsa "tam da bu iste " derdi.

Türk'ler residmi ki?Olgunlasmasi engellenmis bir toplumda yasadigimizin farkindaydik zaten ama belki su soruyu sorma zamani geldi:Yoksa kendi kimlik sorununu ötekine yönelen bir siddet eylemine dönüstürerek ayinlestiren,bu isler icin "Yasi kücültülmüs"bir toplummu bu?"(ZAMAN GAZETESI-ETYEN MAHCUPYAN-22.01.2007

 

Zaman gazetesinin okuyucusu 'Türbani kadinlarin tartismasina hazir degildir'ama Zaman gazetesinin okuyucusu,bir Ermeni yazarin Türk toplumuna kin ve nefret dolu hakaretlerini okumaya hazirmis.Eger bu yaziya ragmen Etyen Mahcupyan hala hayatta ise,onun begenmedigi bu toplum hem olgundur hemde rüstünü ispat etmistir,rüstünü ispat edemeyenlerin mahcup olmalari bile beklenemez.

Zaman gazetesine gelince kimbilir belkide Etyen Mahcupyan'la farkli bir iliskileri vardir,olamazmi?HA GERCEKTEN ZAMAN

GAZETESINI CIKARANLAR TÜRK'MÜDÜR,Müslümanmidir,YOKSAA??????

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Enignardıç sadece eleştirir başka hiç bir özelliği yoktur maalesef neyi desteklersin, fikrin nedir, amacın nedir??? yookk bilemezsiniz. Sadece güçlüden yana (o gün kim güçlüyse O da onun yanındadır) bi zamanlar birilerinin yanına UZANdığı gibi.

 

Hiçbir zaman fikir vermez (yoktur çünkü) kolayını yapar eleştirir.

vallahi ne kadar doğru söylemişsin godzi

 

adam yine gitti güçlü nün yanına Akşam dan Sabah a insan nasıl değişiyor birebir örneği.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

**********

 

 

2002?de memleketin toplam borcu 218 milyar dolardı.

2007?de bu rakkam 436 milyar dolar oldu.

Yani?

Beş yılda iç ve dış borcumuzu tam ikiye(!) katladık.

Bu borçla tam 60 tane Atatürk Barajı yapılırdı.

Bu para faize harcandı.

Peki ya biz; sokaktaki vatandaş ne yaptı...?

2002?de kredi kartı, vs... borcumuz 4 milyar dolardı...

Beş yılda 74 milyar doları buldu.

Bu sürede TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM ve limanlar elden çıkartıldı.

Küçük bir örnek verelim sürece dair:

2003 Mart?ında 100 milyon dolarla gelen bir Yunan fonu 2006 Mart?ında 225 milyon dolarla çıktı. İyi ve temiz para... Allah bin bereket versin.

Cari açığa bakalım... Tam 116 milyar dolar.

Gelen sıcak para?

108 milyar dolar...

Yani o sıcak para ile cari açık finanse edilmiş.

Bu ürkek ve yabancı paranın yüzde 80?i borsada...

Pazartesi günü birkaç saatte bu paranın 22 milyar doları buharlaştı...

Peki ekonomideki bu olağanüstü kırılgan -muhteşem- tablo buysa dünyadaki kriz ne boyutta?

1.Başta ABD olmak üzere dünya ekonomisi daralacak. Büyümeler düşecek. Tüketim azalacak.

2.Türkiye?de ihracat düşecek.Üretim düşecek. İşsizlik artacak.

3.Türkiye?deki fonlar diğer tüm benzer pazarlarda olduğu gibi geri çağırılacak.

4.Cari açığın finansmanı ve dış borç ödemesinde sıkıntılar başlayacak. Döviz pahalanacak.

Türkiye bu yıl içinde 100 milyar dolar bulmak zorunda.

Neden mi?

Cari açık finansmanı için 40-45 milyar dolar.

Devlet dış borç ödemeleri için 15 milyar dolar.

Özel sektörümüz ise 40 milyar dolar bulmak zorunda...

Şimdi vaziyet bu... Peki AK Parti ne yapıyor?

Bu boyutta bir dalgayı göğüslemek için: H-i-ç-b-i-r-ş-e-y...

Sayın Başbakan bizim uyarılarımızı ve çağrılarımızı art niyetli buluyor...

Peki, AK Parti?ye yakın liberal aydınlar, parti içinde ekonomiden anlayanlar, yakın sermaye, bazı kanaat önderleri bu tabloyu Göremiyor mu?

Görüyor ve biliyor.

Başbakan?a ne çağrısı yapıyorlar?

??Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da çetecidir...! Görevden al... Anayasayı değiştir...! Bu gerilimi daha da arttır ve oya tahvil et..!??

Tarih bir gün, taammüden, yaptığınız bu kampanyayı yazacak.

Başbakan?a yaptığınız çağrılar sorumsuzluk ötesidir.

Türkiye?yi seven SORUMLULUK sahibi hiç kimse böylesi bir yıkıcı dalga kapıdayken, olası sosyal etkilerini de gözardı ederek, bir zümrenin veya şahsının çıkarı için böyle davranamaz.

 

19.03.2008

 

 

SERDAR AKİNAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

vallahi ne kadar doğru söylemişsin godzi

 

adam yine gitti güçlü nün yanına Akşam dan Sabah a insan nasıl değişiyor birebir örneği.

 

Bukalemun bilirmisin Godzilla :)B)

 

ne muhteşem hayvandır birde keneler vardır bir yerlere tutunur yaşar kanını emer ama hiç belli etmez :):unsure:

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*******

 

 

2002?de memleketin toplam borcu 218 milyar dolardı.

2007?de bu rakkam 436 milyar dolar oldu.

Yani?

.

.

.

 

Tarih bir gün, taammüden, yaptığınız bu kampanyayı yazacak.

Başbakan?a yaptığınız çağrılar sorumsuzluk ötesidir.

Türkiye?yi seven SORUMLULUK sahibi hiç kimse böylesi bir yıkıcı dalga kapıdayken, olası sosyal etkilerini de gözardı ederek, bir zümrenin veya şahsının çıkarı için böyle davranamaz.

 

19.03.2008

 

 

SERDAR AKİNAN

yaa ben koyacaktım bunu buraya :(:) sen önce davranmışsın... :clover: gerçi çoğu kimse okumaz bu yazıyı ya neyse

-----

bu arada kene leri bilmem mi

 

o kene yaptı yapacağını gene :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bizim bu meşhur % 47 varya Godzilla

 

İşte o % 47'nin "yalanı doğru, doğruyu yalan" sanma gibi bir problemi var...

 

O yüzden bu yazılar, başka yazılar önemsenmez gözüne soksan ilgilenmezler... Zaten okumuyolar, kadınları sabahları seda sayan'ın evliliğini, akşamları varmısın yokmusunu, erkekleri bayiden aldıkları spor gazetelerinin resimli sayfalarını ve alınan paralarını, konuşuyor bu ülkede...

 

Hoş gerçi medyanın % 90'ı yanlı ve kasıtlı ***** kutusu (okan bayülgenin kulakları çınlasın) beyin uyuşturuyorlar haber saatinde yayınlanan haberleri havadan sudan magazinsel ya da üstü kapalı gerçekler... türban altı edilen bir sürü yasa ve gazetelerin neredeyse % 95'i yalancı...

 

bugün Ahmet Altan gibi ......... adamlar kalkıp Kemalistler TSK'dan ayıklanmalıdır diyecek cürreti ve küstahlığı gösteriyor... Kemalistler bu ülkede birileri tarafından tehlikeli gösteriliyor ve bir ...... tv de takiye yaparak okumayan millete masal anlatıyor, malum hatiplikte var kendindende emin konuşunca vatandaşta böyle masaya vuran kabadayıları sevince, ne söyledikleri ile ilgilenip ne yapıldığından bi haber olunca, senin benim ve diğer arkadaşlarımız gibi yazan okuyan ve sorgulayanlar inandırıcı gelmiyor... neden çünkü alışkanlıkları ve ezberleri şaşıyor, neden ve nasıl diye sormayan insanlar bu yazıları ne okur nede okusa bile inanır...

 

çünkü yalan doğru, doğru yalan sayılır bazı kesimlerde... biz genede ekleyelim ya tutarsa :) diye

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek gözaltında...

DHA - ANKA

 

Ergenekon Operasyonu kapsamında Cumhuriyet Yazarı İlhan Selçuk, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu gözaltına alındı.

 

Bu sabah İşçi Partisi Genel Merkezi, İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi, Ulusal Kanal, Aydınlık Dergisi merkez ve bürolarında arama yapıldı. Arama kapsamında İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in yanı sıra Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmesi Ferti İlsever gözaltına alındı. Soruşturmada Cumhuriyet Gazetesi Yazarı ve İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk, Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Gazeteci Adnan Akfırat ve iş adamı İbrahim Benli de yer alıyor. Ayrıca gözaltına alınan isimlerin evlerinde de arama yapıldı.

 

Aramalar Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatı ile başlatıldı. Zekeriya Öz, gözaltındaki sanıkların ifadeleri doğrultusunda polise yeni bir gözaltı listesi verdi. Listenin başında Doğu Perinçek'in adı yeraldı. Sabah erken saatlerde İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltında alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne ait 6 ekip de Ulusal Kanal'a baskın yaparak arama yaptı.

 

Aynı soruşturma kapsamında gazeteci İlhan Selçuk ve Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu da gözaltına alındı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

oynanan oyunlara dikkat,bu kadar insan tutuklandi bu konu ile ilgili bunlarin icinde kactane dinci insan var,kac tane dinci yazar var,bu kadar gözlerimizi kapatirsak bakin bir süre sonra AKP ye karsi kim varsa Ergenokuncu diye tutuklanacaktir.Büyük sef Erdogan öyle istiyor.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bekir COŞKUN

 

 

Aklımıza gelmeyen bir şey...

 

 

FARKINDA mısınız; kimsenin aklına AKP'nin yargı önüne çıkıp da aklanacağı gelmiyor.

 

Bu aklımıza gelmeyen tek şeydir...

 

Ben hiç "AKP, laikliğe ve cumhuriyet devrimlerine bağlılığını belki kanıtlar" diyeni duymadım.

 

Yargıtay Başsavcısı'nın soruşturması ve AKP ile ilgili belki bin senaryo yayınlandı medyada.

 

Bir tek "Mahkemede aklanır" senaryosu yok.

 

En akla gelmeyecek şey demek ki; AKP yüce mahkemenin önüne çıkıyor ve aklanıyor...

 

Her şey olası da, bu değil...

 

Hesapta bir tek bu yok...

 

Pekiiiii...

 

AKP niçin parti kapatmayı Anayasa'dan çıkartacak "Mini Anayasa değişikliği" hazırlıyor?

 

Herkes gibi kendisi de biliyor ki, akla gelmeyecek şeydir çıkıp aklanmak...

 

--------------------------------------

 

Ahmet HAKAN

 

 

Başsavcı mazlum oluyor

 

 

SİZ sonuçta görevini yapan bir "Başsavcı" için, "Abdurrahman! Zararı öde" diye yakışıksız başlıklar atarsanız...

 

Siz, tek suçu bir "iddianame" hazırlamak olan "Başsavcı" için, "Laik oligarşinin adamı" diye nitelemelerde bulunursanız...

 

Siz, "iddianame hazırlamak" ile "ekonomik kriz çıkarmak" arasında sarsılmaz bir bağ kurup "Başsavcı"yı hedef tahtasına oturtursanız...

 

Siz, "Başsavcı"nın memleketi Şanlıurfa'daki köyünde adamın mahrem hayatına dalarak, ne denli "dinsiz imansız" ve köyüne sahip çıkmayan bir adam olduğunu kanıtlamaya kalkışırsanız...

 

Siz, hakkınızda "iddianame" hazırlayan "Başsavcı"nın, o makama sızdığını öne sürerseniz...

 

Siz, hakkınızda "iddianame" hazırlayan "Başsavcı" ile "Ergenekon Çetesi" arasında bağlantı olduğuna dair imalarda bulunursanız...

 

Siz, hedef haline getirdiğiniz "Başsavcı" için, "Apo ile hemşeri çıktılar" diye bel altı vuruş haberleri yaptırırsanız...

 

* * *

 

Şöyle bir şey olur:

 

O pek sevdiğiniz, her defasında sizi acayip kárlı çıkaran, oylarınızın artmasına yol açan...

 

"Mazlum" ve de "mağdur" imajınızı "Başsavcı"ya armağan etmiş olursunuz...

 

Bundan "Başsavcı" bir şey kazanmaz ama siz çok şey kaybedersiniz...

 

Kısacası...

 

Hem fena halde ayıp ediyorsunuz, hem de bindiğiniz dalı kesiyorsunuz...

 

---------------------------------------------

Ahmet HAKAN

 

 

?Yüzde 70?le geliriz? balonunu patlatalım

 

 

AKP hakkında kapatma kararı çıkarsa, AKP?den sonra kurulacak parti, "Yüzde 70"le gelirmiş...

 

Bülent Arınç böyle diyor...

 

Bakıyoruz...

 

Bir ABD gazetesine makale yazan Egemen Bağış da tıpkı Arınç gibi "Ezer geçeriz" havasına girmiş durumda...

 

Dikkat!

 

Bu bir balondur...

 

Çünkü...

 

Yüzde 70?le gelmenin ya da ezip geçmenin önünde çok ciddi engeller vardır...

 

* * *

 

Her şeyden önce unutulmamalıdır ki:

 

AKP kapatılırsa, "iddianame" için en fazla malzemeyi veren Tayyip Erdoğan?ın da "siyasi yasaklı" olması kaçınılmazdır...

 

Yani...

 

AKP?nin en önemli varlık nedeni ya da her şeyi olan Erdoğan, sahneden çekilmek durumunda kalacaktır.

 

Kendisinden "Yüzde 70" alması beklenen yeni parti, Tayyip Erdoğan gibi bir karizmadan mahrum şekilde kitlelerin karşısına çıkacaktır...

 

Ayrıca...

 

Yeni kurulacak parti için el altında, herkesin "yakışır" diyebileceği bir lider adayı da yoktur...

 

Düşünün:

 

"İkinci adam", siyasetüstü bir makama atlamış...

 

"Üçüncü adam", Meclis Başkanlığı gibi bir görev için bile "tehlikeli" bulunmuş ve kenara alınmış...

 

"Dördüncü adam", seçimden önce partiyi terk etmiş ve şimdi bambaşka bir havada...

 

Bu durumda...

 

İsmail Alptekin ya da Ali Müfit Gürtuna gibi zararsız ve etkisiz bir "emanetçi" mi bulunacak?

 

Peki o zaman...

 

Tayyip Erdoğan da, tıpkı Erbakan?ın Fazilet Partisi?ni Balgat?tan idare etmeye kalkışması gibi, yeni partiyi Subayevleri?nden ya da Üsküdar?dan mı idare etmeye kalkacak?

 

Bu durumda...

 

Yeni parti için de bir "kapatma davası" gelmez mi?

 

Yani parti için gelen kapatma davasının ardından da hepimiz, "Acaba odaktan mı kapatılacaklar, devamdan mı?" diye fal açmak durumunda kalmayacak mıyız?

 

* * *

 

Hayal kurmak iyidir... İnsana rahatlık verir...

 

Ancak...

 

Hayaller gerçek olmazsa, hüsran da büyük olur...

 

Dolayısıyla...

 

Bugünlerin toz dumanı arasında, "Kapatırlarsa kapatsınlar... Biz de yüzde 70?le geliriz" ya da "Ezer geçeriz" diye hava atanların ve büyük konuşanların, olası "acı gerçek" tablosuyla yüzleşmelerinde büyük fayda vardır...

 

Benden söylemesi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir gazetecinin anti laik çetesi

Bir tv toplantısıydı seçimler vardı gene,

Toplanmış köşe başları sorular Deniz beye,

 

En baş taraftasınız rehavetle uzanmış,

Ayakkabınızın burnu Baykala dayanmış,

 

Adam anlatıyordu iktidar partisini,

Zaman zaman hiddetle yükselterek sesini,

 

Bitti devlet diyordu kuşatıldı her köşe,

Bir şeyler yapmak lazım bu uğursuz gidişe,

 

Eliniz çenenizde kısılmış gözleriniz,

İnanılmaz bir masalı boş dinler gibisiniz,

 

Gerilim siyaseti çıkarlarla beslenen,

Olmayacak işlere aminle destek veren…

 

Somut patron egosu bozulmasın iş güçler,

Güzelleşmiş özelleşmiş katrilyonluk ihaleler..

 

Zor olay gazetecilik dimdik ayakta durmak..

Adalet mürekkebini yağlara batırmamak…

 

Ne değişti acaba ne oldu öyle birden,

Yoksa gazetecilik mi akla geldi aniden…

 

Satır aralarında sürse de oynaklıklar,

Sanki bardak olmuş gibi kırıntı eski camlar,

 

 

Bir tek dinci okumazken sizin gazetenizi,

Erdoğan a tükettiniz bütün enerjinizi…

 

Şimdi çığlıklarınız anti laik çeteye

Gene temkinlisiniz yarın iş döner diye,

 

Biliniz ki yurtsevere karşı hiçbir güç yetmez,

Zira ki bu terazi bu ağır sıkleti çekmez….. :unsure:

 

 

Demlik Hayri....(Gerçek Gündem yazarı)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Yayamaz karinca,hakkaten nerede bizim su aydin gecinen yazarlarimiz,hicbirinin sesi cikmiyor ne oldu bunlara acaba?

Ben diyorum ki acaba sira kime gelecek diye pusuya yattilar!

 

 

saygilarla

 

 

 

 

Sevgili POLİTİKA ben onu bıraktım zira bazı aydın geçinenler sütten çıkmış ak kaşık misali oluveriyo!!!aman sıra bizlere gelmiş olmasın!!!! :unsure:B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Senaryo

 

 

AK Parti sine-i millete döner mi?

 

Gözüken o...

 

Zira, sanılanın aksine, dosya sağlam-mış...

 

Ve, ‘’Anayasa Mahkemesi kapatır’’ diyenler de en çok AKP’liler-miş...

 

Halka gitmek bir taktik.

 

Nasıl bir taktik?

 

“Yakındakini hakla, uzaktakini oyala...’’ taktiği.

 

Peki, Başbakan hakkında Demokles’in Kılıcı gibi bekleyen yolsuzluk dosyaları?

 

İşte en büyük sorun burada saklı.

 

Sandıktan yüzde 62 ile çıktın ve hemen ertesinde Anayasa Mahkemesi siyaset yasağı koydu...

 

Emanetçi kim olacak? Nasıl yürütecek?

 

Sayın Erdoğan açısından büyük kaos...

 

Erdoğan yoksa AK Parti de yok.

 

Gelinen noktaya bakıyorum da gerçekten şu Ergenekon terör örgütü çökertilmeseydi halimiz nice olurdu diye korkuyorum.

 

Ergenekon’un ne denli güçlü ve ne denli tehlikeli bir yapılanma olduğunu içine düştüğümüz durumdan anlıyoruz.

 

Bu arada bir katkı da benden soruşturmayı yürütenlere...

 

Tutuklu gazeteci Vedat Yenerer’i tanırım... Sevgi Erenol’a verdiği plaket aslında C-4’tendi kimselere çaktırmamıştır uyanık.

 

Vedat’ın evinde 130 yıllık “vahim nitelikli’’ çakaralmazı bulmuşlar ama Irak’tan getirdiği stingerları yakalayamamışlar. Bu istihbarat şube dökülüyor diyorum kimse dinlemiyor.

 

Hele İlhan Selçuk; hani şu Ergenekon adlı terör örgütünün ‘fikir babası’ ihtiyar ne çakaldır bilmezsiniz.

 

Tüm bu süreci Cumhuriyet’teki gizli toplantılarda planladı.

 

Şemdinli’de kitapçıyı bombalattı, ardından Danıştay’ı bastırdı, Rahip Santoro, Hablemitoğlu’nu ve Hırant Dink’i öldürttü, Cumhuriyet’I bombalattı sonra bombaları ve adamlarını ihbar etti...

 

Şimdi Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kadar Erdoğan’ın da hapse girmesini bekliyor.

 

Şimdi gözaltılarda 6. dalgayı bekliyoruz.

 

Malum emekli paşalar sırada...

 

AK Parti’li bazı kalemler adlarını mahcubiyetten rumuzla yazdı... Ben yardımcı olayım sayın savcımıza...

 

Sırada Emekli Paşa Doğu Silahçıoğlu var. Yargıtay’ın ek iddianamesinden sonra -cevaben- alınacakmış.

 

Kendisi iki numaraymış... Bir numarayı Şamil ağbi biliyormuş... O yazsın...

 

Ergenekon’da 1 ve 2 numara da tutuklandıktan sonra ülkede asayiş berkemal olacakmış.

 

Bu eli kanlı terör örgütünün neyle suçlandığını sayın savcı ve istihbarat şube büyük bir gizlilikle 8 aydır kamudan saklıyor.

 

Ancak, Fehmi Koru’nun çeşitli mahfillerde anlattığına göre iddianame 2012’de Marduk gelmeden bir ay önce açıklanacakmış.

 

O tarihe kadar Ertuğrul Özkök ve Yalçın Küçük tutuklanıp aynı koğuşa konacakmış. Serdar Turgut tövbe edip namaza başladığından Hürriyet’in başına getirilecekmiş...

 

2009 Nisan ayında cemaat alt katı mescit haline getirilen Airbus 380 ile Hocaefendi’yi memlekete getirecekmiş.

 

Cumhurbaşkanı Gül, Said-i Nursi Havalimanında Fethullah Gülen’ i karşılayacak ve İstanbul’un anahtarını takdim edecekmiş.

 

Cemaate ait bu uçak daha sonra okullar arası charter seferine başlayacakmış.

 

Gördünüz ya senaryo muhtelif...

 

Serdar Akinan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Eski vekil Çömez, Türkiye'ye kurulan tezgâhı tek tek anlattı

 

1- YILLARCA İngiliz tuzu yalanıyla bor madenlerimiz kaçırıldı.

 

2- AVUSTRALYALILAR taş çekiyoruz diye altınımızı götürdü.

 

3- EN zengin çimento hammaddesi Gabar'da, haberimiz yok.

 

4- İNGİLİZLER, çiftçiyi borçlandırıp araziye ipotek koydu.

 

AKP Merkez Disiplin Kurulu’nun partiden ihraç ettiği Balıkesir eski Milletvekili Dr. Turhan Çömez, dehşet açıklamalarda

 

bulundu. AKP’nin kapatılma davasından büyük üzüntü duyduğunu, ancak hazırlanan iddianamede güçlü deliller olduğunu

 

söyledi. Türkiye’nin en zengin krom rezervlerinin Hakkari’de olduğuna dikkat çeken Çömez, ìDünyanın en zengin çimento

 

ham maddesi Gabar Dağı’nda, dünyanın en zengin altın rezervleri Van’ın Artos Dağı’nda. Kimsenin bundan haberi yok.

 

Avustralyalı firmalar gelmiş taş çekiyoruz diye ülkeyi sömürüyor.

 

Yıllarca İngiliz Tuzu diye bor madenleri kaçırıldı.

Ben beni Ankara’ya gönderen iradeye yani halka ihanet etmedim. İngilizler ve Yunanlar Kurtuluş Savaşı’nda silahla

 

yapamadıklarını şimdi Edirne’de çiftçiyi kendi bankalarına borçlandırarak 65 bin dönüm araziyi ipotek ederek yapıyor.

 

Çünkü Türkiye tarımda girdi maliyeti en yüksek ülke haline geldi. Çiftçi artık arazisini satıyor. Türkiye’ye bu yıl Çin’den 40

 

milyon çift ayakkabı girdi. Peki bizim ayakkabı firmalarımız ne olacak. Bütün bunlar Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir

 

sonucudur. Büyük Ortadoğu Projesi Sevr’in devamıdır. Bu proje Kürt devleti kurdurmak için hazırlanmıştırî diye konuştu.

 

Alinti

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ekmek ve demokrasi

 

 

 

Avrupa Birliği’nin ağır topları Ankara’da. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile Komisyon’un Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye’nin iç siyasetinde kritik günler yaşanan bir dönemde geldiler. Haliyle gündem yeniden Türkiye-AB ilişkilerine odaklandı.

 

AB’nin yüksek katlarından, AKP’yi kapatma davasına yönelik eleştiriler gelince “iç işlerimize karışmayın” sesleri de yükseldi. AB’nin kapatma davası karşısındaki tavrı, tahmin edileceği gibi ‘demokrasi’ vurguluydu. Son derece normal. Çok olağandışı koşullar oluşmadığı sürece Avrupa’da zırt pırt parti kapatma davası açılmıyor. Adamlar eleştirmekte haklı. Ama diğer yandan “iç işlerimize karışmayın” diyenler yine gayet aleni bir çifte standartla “demokrasi vurgusu yapıyorsun ama ya laiklik” diye soruyor. Yani AB yöneticileri, laiklik ile ilgili kaygılarını dile getirseler, bu, “iç işlerine karışmak” sayılmayacak.

Mesele, AB sürecinin herkes tarafından bir iç siyaset argümanı olarak kullanılması... Elbette bunun en başta gelen aktörü de AKP.

 

 

“2002’den sonra AB sürecini ileri taşıyan AKP, son 3-4 yıldır ipe un serdi, büyük hataydı” diyor, liberaller... Zaten AKP’nin AB ile ilişkisinin kodları da bu ‘eleştiri’de saklı. Bu aynı zamanda AKP’nin demokrasi ile ilişkisinin de kerterizlerinden biri.

AKP, hükümet etme halini hakiki bir iktidar haline evriltmek için başta TSK olmak üzere, devlet bürokrasisinin siyaset üzerindeki vesayetini geriletmenin aracı olarak baktı AB sürecine... Attığı ya da atarmış gibi göründüğü ya da attıktan sonra geri dönüş yaptığı her adımın arkasında bu saik vardı.

Sonra ne oldu? Özellikle CHP-MHP hattının tırmandırdığı milliyetçilik karşısında rüzgârın tersine döndüğünü görünce, AB ile ilişkiler buzdolabına kaldırıldı. Çünkü artık ‘AB’cilik’ iç siyasette prim yapmıyor, aksine yıpratıcı bir sürece dönüşüyordu.

Böyle böyle geldik kapatma davasına...

Şimdi denize düşen AKP yeniden AB ipine sarılıyor. Birden demokrasiyi hatırladılar, AB standartlarını falan... Brüksel’in desteğine ihtiyaç doğdu ya, alelacele 301 operasyonuna giriştiler. Üstelik hâlâ maddeyi topyekün kaldırma cesaretinden yoksun, makyaj peşinde...

İşin en hazin tarafı da bütün bu ikiyüzlülük karşısında liberallerin saflığı... ‘Saflık’ diyorum ama artık ondan da pek emin değilim. Bu kadar kör gözüm parmağına bir ikiyüzlülük karşısında insan biraz kuşku duyar, değil mi?

 

 

Öyle sanıyorum ki, mesele biraz da demokrasi algısında...

Dikkat ederseniz, devlet bürokrasisinin baskıcı-yasakçı uygulamaları karşısında AKP avukatlığı yapanların hiçbiri, çalışanlara yönelik hak gaspı (örneğin SSGSS) karşısında kalemlerini oynatmadılar. İş, emekçilerin kazanılmış haklarına gelince tıs yok. Bakın 7 Nisan tarihli gazetelere... Kaç tanesi Kadıköy mitingini birinci sayfadan görmüş? Kaç ‘demokrasi tutkunu’ liberal, konuyu köşesine taşımış? Ben söyleyeyim: Hiç uğraşmayın, boşa zaman kaybı olur.

Evet, demokrasi algısı diyorduk...

 

Bugün ‘burjuva demokrasisi’ olarak isimlendirilen Avrupa rejimlerinin (hani şu AB hedefimiz) gerisinde işçi sınıfının yıllarca süren mücadelesi de var. Hatta en çok o var. Bunu görmemek için sıfır tarih bilinciyle yaşıyor olmak lazım. Ya da cehaletin saf haliyle malul olmak...

Bu aralar sosyalistlere “demokrasinin karşı karşıya olduğu tehdit karşısında kaçak güreşiyorlar, gerekli tavrı almıyorlar” eleştirileri yöneltiliyor. Sosyalistlerin tarihi darbelere karşı mücadele tarihidir, darbeler altında ezilme, yokedilme tarihi... Kimse “darbeciye alınacak tavır” dersi vermesin.

Şunu hatırlatmadan edemeyeceğim: Demokrasi dersinden sınıfta kalmanın en emin yolu, ekmekle demokrasi arasındaki ilişkiyi anlamamaktır. Ya da görmezden gelmek.

 

Adnan Bostancıoğlu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çoban deyip geçmeyin .............

 

 

 

Geçtiğimiz günlerde tv kanalındaki bir programda sunuculardan top model olanı, çobanlık mesleği ile ilgili yakışıksız bir söz söyledi. Dünyanın en özverili işlerinden birini yapan bu güzel insanlara cevap hakkı doğduğundan konu uzun süre gündemi meşgul edecek gibi görünüyor. Ancak unutulmamalı ki çobanlık son dönemde Avrupa Birliği müktesebatında da yer alacak boyutta önemli bir meslek olmaya aday. Ülkemizde ve dünyadaki çobanların oy kullanırken hangi duygularla hareket ettiklerini bilemeyiz, ancak çobanları ve top modelleri daha yakından tanıyabilmek için size bu mesleklerle ilgili kimi bilgiler aktarmayı uygun gördüm.

Çobanlar hayvan otlatmanın inceliklerini, halk veterinerliğini, dağ kahvesinin tadını bilir iyi bilirler. Hiçbir çoban, sürüsüne aynı çanı takmaz. Eğer takarsa hep aynı sesi, yalnız davulu, yalnız sazı dinler durmadan. Değişik değişik çanları takar ki, aynı anda bütün sesleri dinler; sazı, kemanı, davulu, kavalı.. İşte böylece çan cümbüşü, çan orkestrası oluşturur kendine.

 

Geçenlerde haberi okumuşsunuzdur. “Şair çobanın ikinci kitabı yolda” diye. Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde çobanlık yapan 37 yaşındaki Ahmet Aslan, ikinci şiir kitabını yayımlamaya hazırlanıyormuş. ‘Ve Sonra Baran’ adını verdiği kitabında kuraklık ve bilinçsiz sulama nedeniyle kuruyan Konya Ovası’nın durumunu anlatan Aslan, amacının Türkiye’nin çölleşmesine dikkat çekmek olduğunu söylemiş.

Çobanlar sanat çalışmalarına o kadar istekli ki yine sanat alanından bir örnek verelim: Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi Sarıören Köyü’nde çobanlık yapan iki kişi, yağlı boya tablolarından oluşan bir sergi açtı geçenlerde. Çoban ressamlar, doğa ve yaşamı anlatan 41 yağlı boya tablo sergisinin açılışında Şanlıurfa Belediyesi sergi salonunu çok kalabalıktı.

Öte yandan, 9. Cumhurbaşkanı Demirel gibi Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu da çobanlıktan gelmeymiş. Kayseri Pınarbaşı köyünde,“Dağmar’dan odun toplayıp annemin sırtına şelek vuruyordum. Çocukluğumdan aklımda kalan tek yer burası. “O yokluk günlerinden varlık günlerine ulaştık” diyerek çobanlıktan geldiğini gizleme ihtiyacı duymuyor.

 

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), Gökhöyük Tarım İşletmesi Müdürlüğü (Amasya) çobanlık (koyun bakım, besleme ve hizmetleri) için yakın bir geçmişte ihale açtı.

Edirne’de ise çobanlık mesleğinin zorluğu ve bu işi yapacak kişi bulmakta zorlanan bazı hayvan sahipleri, çareyi Moldova ve Rusya’dan çoban getirmekte buluyor. Çobanlığın belli bir uzmanlık ve deneyimi zorunlu kıldığını bildiren Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO ) Başkanı Ümit Mıhlayanlar da, çobanlığın, hayvanları otlatmanın yanı sıra sağlıklarıyla ilgilenmeyi gerektiren ve yılda 2 kez olmak üzere yavru yapmalarına kadar, bir dizi uğraşı gerektiren bir iş olduğunu belirtiyor.

Ülkemizin üniversite mezunu işsizler ordusu üyesi bir genç de çobanlığı seçenlerden. İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunu bir genç, 3 yıldır iş bulamadığı için halen köyünde çobanlık yapıyor.

Elbet çobanların bu yaşam mücadelelerinde zaman zaman tatsız olaylar da yaşanıyor. Tokat’ın Turhal ilçesinde çobanlık yapan bir çocuk, av tüfeğiyle vurulmuş olarak bulunuyor. Derbentçi köyünde çobanlık yapan 16 yaşındaki Duran Gül, dedesi Mahmut Gül ile birlikte köyün arazisinde hayvanlarını otlatmaya gider. Yanına evden getirdiği av tüfeğini de alan çocuk, hayvanların bir bölümünü alarak dedesinden uzaklaşıyor. Ancak bir süre sonra önce tüfek sesi ardından da torunun kendisine seslendiğini duyan dede, olay yerine gittiğinde torununu karnından vurulmuş olarak yerde yatarken buluyor.

Çoban deyip geçmeyin. Rus çoban Boris Urmatov, evinin dışında bulunan tuvaletinin önüne düşen, dev roket parçası nedeniyle Rus Uzay Ajansı’nı mahkemeye verdi bir süre önce. 1 milyon ruble (21 bin 200 sterlin) tazminat talep ediyor.

 

Avrupa Birliği’ne geçen yıl üye olan Macaristan’da ise nitelikli çoban sayısındaki azalma nedeniyle, ilanla nitelikli, muhasebe bilen çoban aranıyor. Örnek olarak, mimarlık öğrenimi yapan Macar asıllı Romanya vatandaşı Ference Silay, güney Macaristan’da Domaszek’de çobanlık yaparak geçimini sağlıyor. Çobanların yaşamını biraz daha yakından tanıma fırsatı bulduğunu umduğum bu haberlerden sonra, benim bu yazıyı yazmama neden olan top modellik müessesesi ile de ilgili kimi şeyler söylemem beklenebilir. Ancak bizim top modellerimizin hepsi için düşünmeden bu tür patavatsız sözler sarfediyor diyemeyiz. Ama dünyaca ünlü top modeller, Tyra Banks, Heidi Klum, Kate Moss, Karolina Kurkova, Naomi Campbell onlar meslekleri ile yaşamları arasında daha hassas bir denge kurmayı başarmış ve toplumu yakından tanıyan, sosyal sorumlulukları gelişmiş modeller…. Örneğin, dünyanın en zengin top modeli Brezilyalı Gisele Bündchen (27) ülkesinde düzenli olarak ödediği verginin dışında, sosyal sorumluluk gerektiren konularda da çalışmalar yapıyor.

Bündchen, taciz ve tecavüze uğramış kızlarla bir araya gelip onlarla hemdert oluyor. Çünkü diğerlerini de anlayabilmek istiyor. Onların mücadelelerini, yaşama nasıl tutunduklarını görmek istiyor. Ayrıca hafta sonları eşiyle futbol maçlarına gitmek en büyük tutkusu. Vizyonunu geliştirmek ve dünyada neler olup bittiğini daha derinden yakalayabilmek için uğraşıyor.

 

Alman model Heidi Klum (34) üç çocuğuna ve ailesine verdiği önemi onlarla podyumunu paylaşarak gösteriyor. Eşi şarkıcı Seal ile podyuma çıkarak seyirci karşısında zaman zaman birlikte yürüyerek, aile kurumunun önemine dikkat çekiyorlar. İngiliz Kate Moss 4 yaşındaki kızı ile yakından ilgileniyor ayrıca uyuşturucu ile mücadele kampanyalarında görev almaya başladı. Çek Cumhuriyeti’nden Karolina Kurkova (24), zaman zaman arabadan inip otobüse binerek halkla iletişim kuracak kadar pozitif görüntüler sergiliyor. Siyahi model Tyra Banks kendi televizyon programında politik konulara girmekten çekinmiyor ve açık açık Obama’yı desteklediğini belirtiyor.

Sonuçta; ülkemizdeki televizyon programı yapımcılarının ve top modellerinin de, sunuculuk ve içeriklere ilişkin olarak, konuya dahil olacakları yeni bir süreç başlamış bulunuyor. Süreç dizi oyunculuğunu da içine alacak şekilde gelişirse, toplumsal gerçekleri tartışmaya başlayacağımız yeni bir dönemeci de geçmiş olacağız. Sözü oyuncu Zuhal Olcay’ın dizi sektörünü eleştirdiği şu sözüyle aralayalım “Ciklet gibi vıcık vıcık hikâyeler…”

 

Adnan Tönel

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emine Hanım?ın gücü!

 

Hiç sevmediğim bir şey varsa o da siyasetin magazini? Hele aile yaşantılarının içine girilmesi kabul edilir gibi değil? Masum eş ve çocukların siyasetin vahşi ilişkileri içine ?******? çekilmesi, insan onuruna hiç yakışmıyor?

Bu anlayışla ?aile yaşantılarına musallat? olmaya hep karşı çıktım! Kendi ailemi sakındığım kadar başkalarının da ailelerini de korumayı görev bildim. Çokbilmiş, unvanları sanki kendi taşıyormuş gibi davranan, işe adam alıp çıkaran, giyim kuşam, yediği içtiği, konuştuğu ile ?eşleri ya da ebeveynleri yerine devlet benim oyunu oynayanlara? bile ?özel yaşamın kutsallığı adına? toleransla yaklaşıyorum!? Sözüm, kendi yaşamında güçlü, eşine destek olmaktan öte bir şey düşünmeyen, öne çıkmayan kendini ve eşini iyi temsil edenlere olamaz tabii...

 

???

Ancak, etrafa şöyle bakınca! ?acaba son saf ben miyim?? demekten de kendimi alamıyorum!.. Bazı olayları farklı gözle inceleyince, ?devir magazincilerin devri? demek geliyor içimden!.. Ben de bir fantezi yapsam ne olur?!..

Uyduralım bakalım!

Duydum ki, Emine hanım ile Hayrünnisa Hanım?ın arası açıkmış!.. ?First Lady kim olacak? kavgası başlamış. O nedenle Cumhurbaşkanlığı köşküne gitmiyormuş. Bir gün Emine Hanım RT Erdoğan?a; ?Bu iş böyle gitmez!. Bak İstanbul yüzüğü bir Güler?de bir de Hayrünnisa?da var!. Yeter artık. Seninde önünü tıkıyorlar. Ne yap yap. Bu Abdullah?ı halkın gözünden düşür! Sen zeki adamsın işini bilirsin!? demiş?

 

???

Son gelişmeleri görünce, sanki yukarıdaki mizahın gerçek bir yanı var. Başbakan, ülkemizin içinde olduğu sistemi ve anayasayı bilmesine rağmen adeta Cumhurbaşkanı Gül?e ?tuzak? hazırlıyor! 301. maddenin değiştirilmesiyle ?kovuşturma? izninin Cumhurbaşkanı?na verilmesi tam bir felaket!.. Hukuk devleti, tarafsızlık ve anayasal güç kavramları ayaklar altına alınıyor. Bilerek oynandığı belli olan bu ?oyun, ?zaman içinde Cumhurbaşkanı Gül?ün başını yiyecek!..

 

???

Sistemimizde Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Görevleri Anayasa tarafından belirlenmiştir. Anayasa?nın 104. maddesi yoruma mahal vermeden son derece açık bir şekilde yazılmıştır. Cumhurbaşkanı ?siyasetin üzerindedir ve tarafsızdır!? Oysa 301. madde, Türkiye?nin sistemini ?alt üst? etmektedir. Bu kadar hukukçunun bulunduğu bir yerde bir ?art düşünce yoksa,? başbakanca bu diretme niye?..

 

???

301. maddeyle soruşturulmaya başlanan kişi, her türlü saldırıyı göğüsleyerek kovuşturma aşamasına geldiğinde Cumhurbaşkanı?nın verdiği kararla siyasetin içine girecektir.

1- Anayasanın 104. maddesinde böyle bir yetkisi yoktur. Çıkarılan yasa maddesi, dolayısıyla anayasaya aykırı olacaktır.

2- Bu durumda Anayasa?nın 104. maddesinin değiştirilmesi gerekecek. Bu da Cumhurbaşkanı?nı ?siyaset yapma? zorunda bırakacaktır. Böylece, Anayasa?nın 101. maddesi yok sayılacaktır.

3- Verdiği karar, bağımsız yargıyı denetim altında tutacağı için, ?hukuk devleti? anayasal olarak zedelenecektir.

4- Cumhurbaşkanının alacağı karar siyasi kabul edileceğinden ?siyaset üstü ve tarafsızlık? ilkesi de zedelenecektir.

5- Anayasa?nın 105. maddesi, Cumhurbaşkanı?nın bireysel tasarruflarından dolayı ?sorumsuz? olduğunu söyler. Böylece verilecek karar ömür boyu ülkede tartışılacaktır...

 

???

Durumu gördüğü için Meclis Başkanı Köksal Toptan, ?kovuşturma izni? yetkisinin Adalet Bakanı?na verilmesini istiyor. Adalet Bakanı Şahin de ona destek veriyor? Yalnızca Erdoğan, Cumhurbaşkanı?na bu yetki verilsin diye direniyor!.

Anlaşılan Başbakan Cumhurbaşkanı Gül?ün sürekli tartışma ortamı içinde kalmasını istiyor. Biliyor ki; kararı ne olursa olsun, 301. madde böyle kaldıkça ?ifade özgürlüğü? adına tartışma sonsuz bir şekilde sürecek.

 

???

Yeri gelince herkes ?bağımsız yargıdan? bahseder! Yargı bağımsızlığının temel unsuru iddia ve savunma hakkının ?vesayet? altında olmamasıdır. Adalet ve evrensel hukuk diyenler yargıyı bir ?veliye? emanet etmekten çekinmiyor.. Neden, bağımsız yargı gereği var olan ?savcılara? kovuşturma yetkisi bırakılmıyor?.. Evrensel hukuka yakışan bu değil mi? ?Hukukun üstünlüğünü? kabul ettiğinizi başka nasıl gösterebilirsiniz?

 

???

Hukuk devletini göz ardı eden, Cumhurbaşkanı?nı Anayasa?ya karşı tutan, tarafsızlığını yitirmesine, siyasetin içine çekilmesine neden olan böyle bir ?manevra? hukuk bilgisizliğinden değil, olsa olsa çekememezlikten yapılabilir!... Sistemin aksayacağını, Cumhurbaşkanlığı?nın saygınlığını ve güvenilirliğini yok edeceğini bilerek böyle bir yasa çıkarılıyorsa bize sadece ?pes? demek düşer!..

Ya da, ?Anlaşılan Emine Hanım çok güçlüymüş!? demek?

 

 

Fikri Sağlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bekir COŞKUN

 

 

Helal skandal...

 

 

BİR anda Katar’a koştular.

 

Biz anlamadık.

 

Beş ay içinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, 8 bakan, Katar’a koşturunca, bunun ekonomiye bir katkı işi olduğunu düşündü bizim arkadaşlar.

 

Sadece Katar’ın Türkiye’ye katkısının ne olabileceğini bilemedik ve mutlulukla bekledik:

 

"Katar...

 

Bize ne katar..."

 

Meğer damat beye alınan gazete-televizyonun parasını bulmak için düşmüşlerdi yollara.

 

Katar katar...

 

*

 

Böylece rakipsiz bir ihale ile Çalık Şirketi’ne satılan ve parası iki kamu bankasından (Vakıfbank ile Halkbank) çıkan Sabah-ATV medya grubunun eksik kalan parası Katar şeyhinden sağlanmış oldu.

 

Bu aşamada Katar’a koşanlara bakın:

 

Cumhurbaşkanı...

 

Başbakan...

 

Dışişleri Bakanı...

 

Maliye Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Devlet Bakanı, Enerji Bakanı, İmar ve İskán Bakanı... Ve ilave iki bakan ile çok sayıda bürokrat, katara katara...

 

Peki siz birey olarak bu devlet teminatlı para alımı ile biraz daha borçlandığınızı biliyor musunuz?..

 

Yani damada gazete-televizyon alımına farkında olmadan kefil olduğunuzu?..

 

Nerden bileceksiniz?..

 

Muhtemelen siz de umutla beklediniz:

 

"Katar...

 

Bakalım bize ne katar..."

 

*

 

Bence bu bir helal skandal...

 

Her türlü yolsuzluğu, suiistimali, avantayı, beleşi görmüş birisi olarak, böylesini hiç görmemiştim. Rakipsiz ihale ile satılan, 750 milyon dolar parası devlet bankalarından çıkan, kalanı işte böyle Katar’dan sağlanan...

 

Üstelik "geçmiş dönemin hortum paralarını tahsil etme adına" yapılan enteresan bir iş...

 

Söyler misiniz:

 

Bu mudur ak-pak yönetim?..

 

Böyle midir din-iman...

 

Böyle mi olur Müslümanlık, söyler misiniz?..

 

 

Aynen budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ETRAFTA ******* TÜREDİ!

 

 

Sizler, Çalık grubunun satın aldığı ? Sabah Gazete?sinin tuzu kuru köşe yazarlarından, Engin Ardıç?ın söylediği gibi, ?Basit? olanlardan mısınız? Biliyorsunuz, Holding gazeteciliğinde, köşe kapmak ve değirmenin suyuna göre gitmek kolay olmaz. Patronunuz ve onun yandaşlarını memnun ettikçe; kilonuz şişecek, yurt dışı gezilerine gidip, lüks otellerin süit odalarına kurulacak ve ücret olarak da binlerce doları cebinize indireceksiniz! Yani liboşluğa adım atmış olacaksınız!

 

Engin Ardıç, masraf konusunu işlediği ? Basitler Cenneti? başlıklı köşe yazısında bakın neler söylemiş;

 

? Hükümetten ve başbakandan nefret eden gazeteciler grubunun başıca çamur atma dayanaklarından biriside ? masraf? konusudur. Dış gezi ve Masraf? Kiminin babası memurdur, kimisi memurluktan basına geçme, kimisi üniversiteye falan da bulaşmış ama hepsinin beyinleri memur. İki idolleri vardır bunların. İsmet paşa ve Necdet Sezer. Birincisi, parayı mıh gibi tutmakla, ikincisi elinde fileyle Gima?da kuyruğa girmekle. İnönü?nün hiçbir yere yatırım hamlesine yanaşmaması. Sezer?in Çankaya?ya yapışıp, hiçbir yere kıpırdamaması takdirle karşılanıyordu. Çünkü masraf olacaktı! Yazı, başbakana alınan uçaklar, iletişim, Erdoğan?ın tatili ve bu bağlamda; ? Şimdide kızıyorlar sekiz ayda on beş ülke, kırk yedi günlük ?gaybubet? ? Bir buçuk ay! Oysa ? memleket meseleleri? var. Hem de masraf oluyor. Dış geziye beleş gidilir. Odaya karı atılır. Saçı bitmedik yetimin parası yeniyor. Oysa benim emekçi halkım! Cart curt? Beyinleri memur beyni, cepleri ve cepkenleri de delik olduğu için, alt tarafı bir minibüs sahibi, ya da taksi durağı işletmecisi o kadar. Para kazanmayı başarabilmiş arkadaşlarına da nefret kusuyorlar. Bu yazı basit bir yazı oldu? Eh anlattığım ******** basit, ben ne yapayım??

 

Engin Ardınç?ın patronu Çalık grubu, devletin, yani bizim paraların bulunduğu Halk bankası?ndan 750 milyon YTL? cik krediyi cebe attı. Peki, bu kredinin nasıl geri ödeneceğini biliyor musunuz? Tabii ki, Halk bankasının reklâmlarını izleyerek, hem de Çalık medyanın gazete ve televizyonlarında. Desenize paralarımız yine uçup gidecek. Sonra da bize iktidar yanlısı olarak geri dönecek! Sayın Engin Ardıç, bu haberi köşende yazabiliyor musun? Allah korusun! Bu ve buna benzer haberleri yazarsan, değirmenin suyu kesiliverir. Yurt dışı gezilerine çakamazsın değil mi? Belki de, pastanın üstünden kayıp, ağzını burnunu bulaştırırsın.

 

Ve diğer bir köşe yazarı Yılmaz Özdil?in ? Sezerden Kurtulmaya Az Kaldı? başlıklı yazısından bölümler;

 

? Ahmet Necdet Sezer, kendisine verilen 1243 parça hediyenin hepsini de bırakmış. Götürmemiş. Bu benim Cumhurbaşkanım olamaz. İsveç mi burası? Hediyeleri bıraktığı gibi, papelleri de bıraktı. 46 Trilyon liracık! Ye, yemedi, gez, gezmedi! O zaman bırak biz yiyelim? Ona da izin vermedi. ? Yetim Hakkıdır? dedi. Görevi boyunca tasarruf ettiği 46 Trilyon lirayı Maliyeye iade etti. Kemal Abiye? Çocukları hala memur. First Lady desen, Bi Atıl Kutoğlu?nu bile tanımıyor. Belediyeler bizim paramızla simitçilere Cemil İpekçi?den kostüm hazırlattı. O hala kendi cebinden giyiniyor. Aşçıyı, garsonu azalttı. ? Suyla mı çalışıyor bunlar ? dedi, 14 makam aracını geri verdi. Okluktaki yazlık köşke hiç gitmedi. Oğlunu evlendirdi, elektrik parasına kadar cebinden ödedi. Eşi düştü, bileğini kırdı. Hastaneye sivil araçla götürdü. Röntgen için kuyruğa girdi, sıra bekledi. Annesi vefat etti, yine sivil plakayla gitti. Flap! Flap! Flap! Fors yapmadı. Resmi yemekler hariç, kimseye davet vermedi. Mutfakta yerli ürün kullandırttı. Şatafattan uzak durdu. Yeminini tuttu. Hukuku üstün kıldı. Eee, haliyle sevilmedi. Sevilmez.?

 

Daha önceki ? Buyurun Kürsüye? başlıklı yazımda da bahsetmiştim. İki gazetecinin yazdıkları arasına, cuk oturacağını düşünerek, bir kez daha yazıyorum; Japonların dış borçları bizim ki gibi oldukça yüksekmiş. O dönemin Başbakanı kürsüye çıkıyor ve ? Tüm Japonların borçları bitinceye kadar, yalnızca pirinç yiyeceğime ( gerçi bizde fiyatlar tavan yaptı ama bizlerde bulgur yeriz) ve üstümdeki elbiseden başka bir elbise giymeyeceğime yemin ederim? diyerek tüm Japonları tasarrufa teşvik edip, borçlarını hep birlikte bitirmişler.

 

Borç stok miktarının 2008 yılı ilk üç ayı itibariyle 352,9 milyar dolar olduğu (kaynak Hazine müsteşarlığı) düşünülürse, bizler ise hala ?Hindistanlı gibi çalışıp, Belçikalı gibi yemeye? devam ediyoruz. İşte size iki gazetecinin söyledikleri;

 

Hangisi doğru? Siz karar verin?

 

Engin Beyler, bu durumda size ? iyi gezmeler? dilerken, pastanın altında çırpınan basitlerin (!) sorunlarını da unutmayın! Üç dili öğrenmişsiniz ama ne yazık ki, hala neler yazılacağını öğrenememişsiniz!

 

Sevgiyle kalınız?

 

[email protected]

Nisan /2008/ Bursa Ertuğrul ERDOĞAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

KUTLU DOĞUM HAFTASI NEDİR?

 

 

Bu kutlu dogum haftasinin uydurma oldugu konusunda ciddi suphelerim, FARKLİ BİR AMACİ OLDUGU hakkinda da kaygilarim var.

 

Kutlu Dogum Haftasi, nufusunun cogunlugu musluman olan baska bir ulkede kutlaniyor mu?

HAYIR !

 

 

Ama daha onemlisi; MEVLüT KANDiLi, Peygamberimizin dogum günü ve bu nedenle kutlanmakta degil midir?

O da hicri takvime gore her yıl on gün once gelmez mi? Ornegin Mevlüt Kandili 19 Mart 2008 gecesi kutlanmisken, 23 Nisan haftasini Kutlu Dogum Haftasi ilan etmenin anlami nedir? Dolayisi ile mevlut kandili kutlu dogum haftasinin içerisindeki bir gun olması gerekmez mi? Yahut da kandili kutlu dogum haftasında kutlamak dogru olmaz mı? Ve yıl içinde miladi takvime gore onar günlük harekete gore gezinmesi gerekmez mi? Peygamberin miladi takvime gore 17 veya 28 Mart da dogduguna iliskin ciddi calismalar var. Diger müslüman ülkelerde kandiller de kutlanmiyor. Oyleyse bu neyin nesidir? Dini bir vecibe midir?

HAYIR HAYIR

 

O zaman bu hafta neyin haftasi kardesim? Bize neyi kutlatıyorlar? Biz akli, fikri olmayan yaratiklar olarak mi gorülüyoruz? Haydi birlikte düsünelim.

 

23 nisan haftasindaki kutlamalarin dini motiflere büründürülerek korpe beyinlerin yikanmasi mi düsünülüyor? Onlara Ulusal Egemenlik ve Cocuk Bayrami kavram ve anlami disinda farkli bir kutlama mi yaptirilmak isteniyor? Atatürk bir kez daha mi yok edilmek istenmekte?

BELKi, OLABiLiR...

 

Acaba bu kutlu dogum haftasinda ulusca bir baska sahsin dogum gununu mu kutluyoruz? Bir tarikat veya cemaat liderinin, dogum günü haftasi kutlaniyor olabilir mi? Boyle bir sey gercek olabilir mi?

EVEEEEET !

 

 

 

Fethullan Gülen '27 Nisan' dogumluymus.

 

Yani kutlu dogum haftasi diye Fethullah efendinin dogum günü haftası kutlaniyor. Simdi anladınız mı? Dagitilan güllerin, clipboard'lara, duvarlara, yapistirilan metrelerce ve pahali ilanların manasını? Koca Galatasaray'ı bile kullanmaktan cekinmeyen müritlerin, bastırılan büyük boyutlu pahalı ilanların anlamı bu. Anladiniz mi, dini inancin nasil ticaret metai yapildigini? Gozün aydın Türkiye. Haydi hayırlara vesile olsun.

EGE ÜNİVERSİTESİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KUTLU DOĞUM HAFTASI NEDİR?

 

 

Bu kutlu dogum haftasinin uydurma oldugu konusunda ciddi suphelerim, FARKLİ BİR AMACİ OLDUGU hakkinda da kaygilarim var.

 

Kutlu Dogum Haftasi, nufusunun cogunlugu musluman olan baska bir ulkede kutlaniyor mu?

HAYIR !

 

 

Fethullan Gülen '27 Nisan' dogumluymus.

 

Yani kutlu dogum haftasi diye Fethullah efendinin dogum günü haftası kutlaniyor. Simdi anladınız mı? Dagitilan güllerin, clipboard'lara, duvarlara, yapistirilan metrelerce ve pahali ilanların manasını? Koca Galatasaray'ı bile kullanmaktan cekinmeyen müritlerin, bastırılan büyük boyutlu pahalı ilanların anlamı bu. Anladiniz mi, dini inancin nasil ticaret metai yapildigini? Gozün aydın Türkiye. Haydi hayırlara vesile olsun.

EGE ÜNİVERSİTESİ

ellerine saglik cok güzel bir yazi arastirmalarin icin tesekkürler herkesin en az ikikere okuyup düsünmesi gereken bir yazi :clover: ... benimde anlamadigim dogum günü bir gün olur Haftasi ne oluyor sonra o dogum günü zaten kutlaniyor mevlit kandiliyle? binmisiz bir katira gidiyoruz camin üzerinde..

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KUTLU DOĞUM HAFTASI NEDİR?

 

 

Bu kutlu dogum haftasinin uydurma oldugu konusunda ciddi suphelerim, FARKLİ BİR AMACİ OLDUGU hakkinda da kaygilarim var.

 

Kutlu Dogum Haftasi, nufusunun cogunlugu musluman olan baska bir ulkede kutlaniyor mu?

HAYIR !

 

 

Ama daha onemlisi; MEVLüT KANDiLi, Peygamberimizin dogum günü ve bu nedenle kutlanmakta degil midir?

O da hicri takvime gore her yıl on gün once gelmez mi? Ornegin Mevlüt Kandili 19 Mart 2008 gecesi kutlanmisken, 23 Nisan haftasini Kutlu Dogum Haftasi ilan etmenin anlami nedir? Dolayisi ile mevlut kandili kutlu dogum haftasinin içerisindeki bir gun olması gerekmez mi? Yahut da kandili kutlu dogum haftasında kutlamak dogru olmaz mı? Ve yıl içinde miladi takvime gore onar günlük harekete gore gezinmesi gerekmez mi? Peygamberin miladi takvime gore 17 veya 28 Mart da dogduguna iliskin ciddi calismalar var. Diger müslüman ülkelerde kandiller de kutlanmiyor. Oyleyse bu neyin nesidir? Dini bir vecibe midir?

HAYIR HAYIR

 

O zaman bu hafta neyin haftasi kardesim? Bize neyi kutlatıyorlar? Biz akli, fikri olmayan yaratiklar olarak mi gorülüyoruz? Haydi birlikte düsünelim.

 

23 nisan haftasindaki kutlamalarin dini motiflere büründürülerek korpe beyinlerin yikanmasi mi düsünülüyor? Onlara Ulusal Egemenlik ve Cocuk Bayrami kavram ve anlami disinda farkli bir kutlama mi yaptirilmak isteniyor? Atatürk bir kez daha mi yok edilmek istenmekte?

BELKi, OLABiLiR...

 

Acaba bu kutlu dogum haftasinda ulusca bir baska sahsin dogum gununu mu kutluyoruz? Bir tarikat veya cemaat liderinin, dogum günü haftasi kutlaniyor olabilir mi? Boyle bir sey gercek olabilir mi?

EVEEEEET !

 

 

 

Fethullan Gülen '27 Nisan' dogumluymus.

 

Yani kutlu dogum haftasi diye Fethullah efendinin dogum günü haftası kutlaniyor. Simdi anladınız mı? Dagitilan güllerin, clipboard'lara, duvarlara, yapistirilan metrelerce ve pahali ilanların manasını? Koca Galatasaray'ı bile kullanmaktan cekinmeyen müritlerin, bastırılan büyük boyutlu pahalı ilanların anlamı bu. Anladiniz mi, dini inancin nasil ticaret metai yapildigini? Gozün aydın Türkiye. Haydi hayırlara vesile olsun.

EGE ÜNİVERSİTESİ

 

 

 

 

Evet gerçekten çok anlaşılabilir açıklama...Bulundugum yerde de kutlandı sahil kasabası oldugu için 4 çaybahçesi kapatmışlardı.tüm sahil okudukları kuran sesleri ile çınlıyordu resmen bir dayatma idi ve çogunlugu türbanlı idi biz düşüncelerimizi yüksek sesle yorumladıgımızdan 19 20 kişilik gurubumuzu dışarı çıakrmısınız gibilerinde atmak istediler ama gayete kibar davranıyorlaydı.ve en kötüsüde bizim sesli tepkilerimizden 2 saat kadar sonrası ter içinde koştura koştura bir görevli ATATÜRK ün çerçeveli bir resmini getirdi ve öylesine görülsede olur görülmesede denilebilecek yere asıldı...Ya ama neyi çok net görüyorsunuz biliyormusunuz hani Kahramanmaraş.Çorum ve Sivas daki insanlara saldıran gözü dönmüş kişilerin beyinlerinin nasıl yıkanabilecegini nasıl etkilediklerini görüyorsunuz!!!!aglamalar erkekli kadınlı feryatlar ve beni hep sonu kanlı biten olayları anımsatan tekbir sesleri !!!!Ben kendi adıma çok rahatsız oldum çevreme baktıgımda şuna inanın ki hani biri hop dese çok rahat linç edilebilecek bir ortam ve insanların psikolejileri sanki o durumda idi.Çocukları gördüm çok miniklerin seslerden rahatsız olup büyüklerinin kucaklarında agladıkları bazıları boş boş neoluyorus gibilerinden bakıyo..ama büyükler resmen kendilerini kaybetmiş bir durumda sesler çıkarıyorlar,aglıyorlar kafalarını salıyorlar..görevli takım elbiseli ve hep gülümsiyen görevlilerde ellerinde peçeteler sular v.s dagıtıyorlar....tabi daha sonrası da nohutlu pilavlar,ayranlar tulumba tatlıları ....Sessiz bir kişi,sesssiz bir toplum olmayı sürdürdügümüz müdetçe degil fetullah gülenin yakında cami hocalarınında dogum günü haftalarını kutlarız biz!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben Bu Adamı Tanıyorum?

 

 

Yer Akdeniz Üniversitesi, öğrenciler görüşleri yüzünden tartışmakta. Ancak biri var ki; elinde tabanca cellât suratlı biri, körpe gençlerin arasında yaşlı bir gezegen bir meteor gibi dolaşmakta. Çarpacak bir dünya, söndürecek yıldız aramakta.

 

İlk izlediğimde ekrandan gözlerimi alamadım. Öğrenci desem öğrenci değil, öğretmen desem öğretmen değil, bu kişinin ne işi var okulda?

 

Bu soru gün boyu zihnimi allak bullak etti. Bu adamı kim oraya çağırmıştı, kim hedef göstermişti buna? Basit bir sağ-sol ağız kavgası büyüye büyüye bıçaklı saldırıya ve nihayetinde tabanların konuştuğu “Kovboy” sahnelerine meydanı bırakmıştı. Saçlar sıfır numara, sakallar birbirine karışmış, en ilginç tarafı alnında bir

 

Zülfikar. Hz. Ali gibi mert, yiğit, hakkaniyet sahibi, adaletli, eşitlikçi, mazlumdan yana olan bir Velinin kılıcını anlına kazıtıp, Hz. Ali’nin görüş ve düşüncelerinin aksine hareket etmekteki manayı anlayamadım. Neden Zülfikar’ı dövme olarak alnına işlemişti?

 

Ali gibi yiğidim demek için mi, yoksa Zülfikar gibi sizi keserim demek için mi? Ha, bir de unutmadan adı Ömer bu kişinin. Yani Ali postuna bürünmüş Ömer… Hz. Ali ne olursa olsun cana kıymadı Ömer Efendi! Şu kışkırtmaya bakın hele.

Gençlerin içinde bir kurt gibi silahıyla hedef arayan bu kişi acaba kime ve neye hizmet ediyordu. 12 Eylül öncesi olaylarını bir an için anımsadım.

 

Birden aklıma geldi, zihnimde şimşekler çaktı, “sen bu adamı tanıyorsun Sinan dedim” kendi kendime. Evet, tanıyorum, bu adamı birçok defa gördüm. İlk Çorum olaylarında gördüm, Alevilere ölüm diye bağırıyordu, halkı arkasına katmış öldürecek birilerini arıyordu. İkinci defa Elazığ’da gördüm. Sol görüşlü memur ve işçileri elinde silah kovalarken. Üçüncü defa Malatya’da gördüm, sahne yine aynı idi. O kovalıyor, mahsumlar eziliyordu. Ve yine gördüm…

 

Maraş’ta bir cuma günü galeyana getirdiği halkı arkasına almış Alevi mahallesini ateşe verirken gördüm. Maraşlı hamile bir kadının karnını satırla parçalarken, yaşlı kadının kafasını sopa ile ezerken, öğretmenin kafasına sıkarken gördüm… Deniz, Yusuf ve Hüseyin asılırken “iyi oldu asıldı, vatan hayını bunlar” derken gördüm…

 

Gördüm ben bu adamı; Sivas’ta, bu defa elinde benzin bidonu semah dönen canları Madımakta pusuya düşürüp yakarken, onlar yanıp kendisi gülerken gördüm. Gazi Mahallesinde kahvehanede çay içen yaşlı Alevi Dedesine, elinde silah aracından ateş ederken gördüm.

 

Senaryo hep aynı, kışkırtılan birileri, kışkırtanlar, perde önünde olanlar, perde arkasında kumandaya basanlar, ölenler, toprak altında çürüyenler, ölenlerin arkasında toprak üstünde çürüyenler, yıkılan gelecekler, sönen ışıklar… Ben bunları çok gördüm.

 

Tanıyorum ben bu adamı; Uğur Mumcu’yu param parça etmişti ve Fahriye Üçok’u ve Muammer Aksoy’u ve daha nicesini. Elleri kanlı, elleri tetiği çekmeye hazır. Aslında herkes tanıyor onu, bir ben değil.

Yoksa yeni bir 12 Eylül’mü kapıda? Bu olanlar onun hazırlığı mı sorusunu sormadan edemiyorum kendime. Yeni Çorum, yeni Malatya, yeni Maraş ve yeni Sivas neresi olacak? Sıra hangi Mumcu’da?

 

 

İşte bu cellât adamı tanıyorum ama bu soruların cevabını bilmiyorum. Umarım tüm bu olanlar bizim düşündüğümüzün aksine sıradan sağ-sol olaylarıdır, bir hazırlık değildir.

Ne yapmalı? Ne mi; sağduyulu olmalı ve provokasyonlara meydan vermemeli.

 

 

Sinan BOZTEPE

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.