Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Laikligin anlami devlet ve din islerinin birbirinden ayrilmasidir.Laikligin tarifi budur.Isine gelmeyenler onu baska türlüde anlamlandirabilirler ama o zaman kimse kalkip bizim din özgürlügümüz yok diyede rol yapmasin.Hem laik hemde inancli olunur cünkü laiklik inancsizlik degildir,tabiiki bu laikligi yorumlayan dincilere göre degisir.Laiklikte kimse kimseyi askasinin inancini üstün göreceksin diye bir dayatma yoktur,laiklikte inanclara saygi vardir.Ve laik rejimde baska inanclara saygi duymayana bu yasalar cercevesinde hatirlatilir tabiiki yasalar uygulaniyorsa. Laiklikte bireyler inanclarinda özgürdürler,kimse onlari böyle inanacaksin söyle inanacaksin diye zorlayamaz. sanirimki yeterince anlasilmistir. saygilarla şimdi şu tek tipçi klişeleri bir tarafa koyalım. herkes laiklik olgusuna sizin gibi baksaydı zaten sorun olmazdı degil mi? evet okullarda kısaca laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak degerlendirilir. bu tanımlar 19.yy pozitivist, maddeci, demode, çagın dışında kalmış zamanların tanımlarıydı. bilmem kaç küsür yıldır bu tartışmaları aşamadıysak bu işde bir sorun oldugu kesindir. zamanında birileri bu millet için din bile degiştirmeyi göze almıştı. sonuç ortada. inanca saygılı laiklik sözde degil icraatde ortaya konmalıdır. ama larla, işte lerle, devleti 'kutsal' sayıp vatandaşını 'eşya' gören zihniyetler, yasakçı kafa yapıları bu ülkeye çok zaman kaybettirdi. Din ile devleti birbirinden ayırmak yetmiyor, birde devletin dine karışmasını engellemek lazım...bırakalım sivil toplumlara bu işi.... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Dedikleriniz dogruda,yalniz atladiginiz bir nokta var,bugüne kadar devleti dinsizlikle suclayanlar kimlerdi ve namaz kilan devlet baskanlarini gördükce namaz kilip kilmadiklari bilinmeyenlerle kiyaslayip müslüman basbakan müslüman Cumhurbaskani diye sahiplenenler kimlerdi.Bir ordu koruma ve bir ordu gazeteci ile Cumaya gitmekmidir ölcü.Laikligi önce devleti yönetenler korumalidir.Laikligi elestirmek kolayiniza geliyor ama asil elestirilmesi gereken konulari gözden kacirmaktasiniz.Yani ne kadar da saklansaniz yine taniniyorsunuz.50 yildir Türkiyeyi dinci ve tutucu partiler yönettigine göre laikligi kimlerin yozlastirdiginida biliyoruz demektir. saygilarla Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 şimdi şu tek tipçi klişeleri bir tarafa koyalım. herkes laiklik olgusuna sizin gibi baksaydı zaten sorun olmazdı degil mi? evet okullarda kısaca laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak degerlendirilir. bu tanımlar 19.yy pozitivist, maddeci, demode, çagın dışında kalmış zamanların tanımlarıydı. bilmem kaç küsür yıldır bu tartışmaları aşamadıysak bu işde bir sorun oldugu kesindir. zamanında birileri bu millet için din bile degiştirmeyi göze almıştı. sonuç ortada. inanca saygılı laiklik sözde degil icraatde ortaya konmalıdır. ama larla, işte lerle, devleti 'kutsal' sayıp vatandaşını 'eşya' gören zihniyetler, yasakçı kafa yapıları bu ülkeye çok zaman kaybettirdi. Din ile devleti birbirinden ayırmak yetmiyor, birde devletin dine karışmasını engellemek lazım...bırakalım sivil toplumlara bu işi.... Ne zaman konu Ak partiye gelse siz ortaya laikliği atıyorsunuz, Ak partinin yürütmekte olduğu tehlikeli politikayı eleştirenlere karşı takındığınız tutum belli. Ama pardon siz Akp li değildiniz unutmuşum. Din ile devleti birbirinden ayıramadık ki, yetsin. Ama velakin devlet dine hangi anlamda müdahale ediyorda siz hangisinden rahatız oluyorsunuz? Din eğitimini sivillere bırakalım diyorsun yani, peki kontrolü kim sağlayacak? Yasaklar nedensiz oluşmuyor arkadaş, yasaklara neden olan etkenler çok fazla. Devlet kutsal değildir ama önemlidir çünkü devlet millet için vardır, eğer devleti yönetenler milleti düşünmüyorsa o zaman devlet başındakiler görevini yapmıyor demektir. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Ne zaman konu Ak partiye gelse siz ortaya laikliği atıyorsunuz, Ak partinin yürütmekte olduğu tehlikeli politikayı eleştirenlere karşı takındığınız tutum belli. Ama pardon siz Akp li değildiniz unutmuşum. Din ile devleti birbirinden ayıramadık ki, yetsin. Ama velakin devlet dine hangi anlamda müdahale ediyorda siz hangisinden rahatız oluyorsunuz? Din eğitimini sivillere bırakalım diyorsun yani, peki kontrolü kim sağlayacak? Yasaklar nedensiz oluşmuyor arkadaş, yasaklara neden olan etkenler çok fazla. Devlet kutsal değildir ama önemlidir çünkü devlet millet için vardır, eğer devleti yönetenler milleti düşünmüyorsa o zaman devlet başındakiler görevini yapmıyor demektir. hoş geldiniz sayın keskinkalem; açılan konu başlıklarına bakın ve niyetleri o şekilde yorumlayın. açılan başlıklara bakanda sanki ülke elden çıkıyor sanır. laikligi gündemde tutanlar belli, nerde bir iş yapılamaya kalkılsa hoop laikik elden gidiyor ya da ülke satılıyor gibi alakasız yakıştırmaları yapanlardır. emin ol ben Ak partiyi siyasal anlamda cesur olmamakla suçluyorum ve korku odaklarının üstüne gidememekle suçluyorum. laikligi bu anlamda ben degil 100 küsür yıldır bu toplum tartışıyor.inanmazsanız bakın tarihe.bunun için sistematik olarak demokrasiyi katledip belli aralıklarla darbe bile yapılmaktadır ve hala da arayan çagdışı zihinler yok degil. ne yazık ülkem adına. Din bu sistemle orta çıkmadı ki kontrolünü sadece o yapsın, bıraksınlar millet gerekli kontrolü yapar. devletler millet içindir ve herhangi bir kutsallıgı yoktur, insanlık sadece modern anlamda devletlerde yaşamadı ki. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 .50 yildir Türkiyeyi dinci ve tutucu partiler yönettigine göre laikligi kimlerin yozlastirdiginida biliyoruz demektir. saygilarla 50 yıldır siz bu ülkenin dine dayandırılarak yönetildigini mi iddia ediyorsunuz.?? valla ben sanmıyorum. selamlar. Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 hoş geldiniz sayın keskinkalem; açılan konu başlıklarına bakın ve niyetleri o şekilde yorumlayın. açılan başlıklara bakanda sanki ülke elden çıkıyor sanır. laikligi gündemde tutanlar belli, nerde bir iş yapılamaya kalkılsa hoop laikik elden gidiyor ya da ülke satılıyor gibi alakasız yakıştırmaları yapanlardır. emin ol ben Ak partiyi siyasal anlamda cesur olmamakla suçluyorum ve korku odaklarının üstüne gidememekle suçluyorum. laikligi bu anlamda ben degil 100 küsür yıldır bu toplum tartışıyor.inanmazsanız bakın tarihe.bunun için sistematik olarak demokrasiyi katledip belli aralıklarla darbe bile yapılmaktadır ve hala da arayan çagdışı zihinler yok degil. ne yazık ülkem adına. Din bu sistemle orta çıkmadı ki kontrolünü sadece o yapsın, bıraksınlar millet gerekli kontrolü yapar. devletler millet içindir ve herhangi bir kutsallıgı yoktur, insanlık sadece modern anlamda devletlerde yaşamadı ki. Önce Hoşbulduk Açılan başlıklara yaptığımız yorumları görüyorsanız bizim ne düşündüğümüzü anlamış olmanız gerekir. Ülke elden gitmiyor ancak ülkenin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor, Laikliği kaldırmak çabasında olanlarda mevcut, Cumhuriyetçilerde onların karşısında. Ülkenin satılmasından rahatsız olmuyorsunuz anlaşılan. Kelimelerle oynama arkadaşım, din bir devlet yönetimimidir ki ya da devletin yönettiği millet tek bir dinemi mensup? Ak parti çok cesur kararlar alıyor çok futursuz davranıyor ucu Adalet Partisine kadar dayanan bir zihniyet var. Ve bu zihniyet devlet yönetiminde 50 yıldır aktif rol alıyor ve sorun çözmek bir yana sorun yaratıyor. Duygu ve inanç sömürüsü bu iktidarın ve uzantılarının maskesi. Darbelerde bu siyaseti yönetenler yüzünden olmuştur. Eğer yaşın kurtarıyorsa son darbeyi ve dönemini hatırlarsın. Nasıl bir kaos ortamında kimlerin nasıl siyaset yaptığını ve o kaosu yaratan Amerika'nın darbeci Kenan Paşa'yı nasıl kullandığınıda hatırlarsın. Bu ülkede demokrasinin gelişmemesinde en birinci sorumlular siyasette aktif olanların kendileridir, ve bu millet ******** bedelini pahalı ödemiştir. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Önce Hoşbulduk Açılan başlıklara yaptığımız yorumları görüyorsanız bizim ne düşündüğümüzü anlamış olmanız gerekir. Ülke elden gitmiyor ancak ülkenin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor, Laikliği kaldırmak çabasında olanlarda mevcut, Cumhuriyetçilerde onların karşısında. Ülkenin satılmasından rahatsız olmuyorsunuz anlaşılan. Kelimelerle oynama arkadaşım, din bir devlet yönetimimidir ki ya da devletin yönettiği millet tek bir dinemi mensup? Ak parti çok cesur kararlar alıyor çok futursuz davranıyor ucu Adalet Partisine kadar dayanan bir zihniyet var. Ve bu zihniyet devlet yönetiminde 50 yıldır aktif rol alıyor ve sorun çözmek bir yana sorun yaratıyor. Duygu ve inanç sömürüsü bu iktidarın ve uzantılarının maskesi. Darbelerde bu siyaseti yönetenler yüzünden olmuştur. Eğer yaşın kurtarıyorsa son darbeyi ve dönemini hatırlarsın. Nasıl bir kaos ortamında kimlerin nasıl siyaset yaptığını ve o kaosu yaratan Amerika'nın darbeci Kenan Paşa'yı nasıl kullandığınıda hatırlarsın. Bu ülkede demokrasinin gelişmemesinde en birinci sorumlular siyasette aktif olanların kendileridir, ve bu millet cehaletinin bedelini pahalı ödemiştir. ben demokrasinin, laikligin veya cumhuriyetin herhangi bir tehlilede oldugunu sanmıyorum. Her şeyin ötesinde biraz farklı nüanslarla bu kavramların İslam ile çokda çeliştigini sanmıyorum. Ülkenin satıldıgı falan yok. ekonomik anlamda yapılan bir takım degişiklikleri kast etmiyorsunuz büyük ihtimalle. ( küresel ekonomi bu şekilde işliyor ve dünyanın hatrı sayılı ülkeleride farklı degil, eger bu anlamda söylüyorsanız tabi) Son askeri darbe 12 eylül degil, 28 Şubat askeri darbesidir. ve darbeci zihniyetde bu anlamda evrilerek postmodern de denilen darbeyi gerçekleştirmiştir. bir darbeden arzulananlar tek tek ama eskilere göre farklı icra edilmiştir. ve bir millet nasılsa öyle idare edilir, en nihayetinde bütün başımıza gelenler kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayıdır. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 ben demokrasinin, laikligin veya cumhuriyetin herhangi bir tehlilede oldugunu sanmıyorum. Her şeyin ötesinde biraz farklı nüanslarla bu kavramların İslam ile çokda çeliştigini sanmıyorum.Ülkenin satıldıgı falan yok. ekonomik anlamda yapılan bir takım degişiklikleri kast etmiyorsunuz büyük ihtimalle. ( küresel ekonomi bu şekilde işliyor ve dünyanın hatrı sayılı ülkeleride farklı degil, eger bu anlamda söylüyorsanız tabi) Son askeri darbe 12 eylül degil, 28 Şubat askeri darbesidir. ve darbeci zihniyetde bu anlamda evrilerek postmodern de denilen darbeyi gerçekleştirmiştir. bir darbeden arzulananlar tek tek ama eskilere göre farklı icra edilmiştir. ve bir millet nasılsa öyle idare edilir, en nihayetinde bütün başımıza gelenler kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayıdır. Sevgili aslan34... 60 yıldır ülkeyi yönetenlere bir baktığımızda ve bunların bizlerde oluşturduğu Açlık, yokluk, yoksulluk, sefalet ve cehalet; Memlekete ise: Geri kalmışlık, bağımlılık, Türk düşmanlarına kulluk, kölelik, anarşi, terör, yozlaşma, yosunlaşma, çürüme, kimlik ve kişilik bunalımı, taviz-ivaz, bunalım, buhran ve kriz biçiminde dönen ve karşılığı çok pahalıca ödenen fatura mecbur bırakıldı... Sakın bana 12 Eylül bunlardan kurtulmak için yapıldı deme... Bana göre o bunları çok daha hızlandırdı... 28 Şubat ise 60 yıldır dini kullanarak ülkeyi karabasan bir ortama sürükleyen, Cumhuriyet ile ezelden beri kavgalı olan ve birtürlü içine sindiremeyen zihniyetin, çok daha ileriye giderek şerihat isteyen sözüm ona aymaz ve ucuz politikacıların sonucunda ister istemez ortaya çıkan bir oluşum dur... Birkere şunu çok iyi bilelim... Devlet hakikaten her türlü bilgiye, her türlü oluşuma ve her türlü zihniyetin zararlarını bilebilecek, tahmin edebilecek ve onları son dönemlerde demokratik yollarla çözme gayretinde bulunan bir performans içerisindedir... Biz demokratlar bile tüm bunlara kadar kendimizden emin olarak inanılmaz bir gayret ve saygı ortamına inanmış (demokrasi) kişiler olarak bunları aşabileceğimizi sandık. Fakat ne yazıki toplum hala bilgiden yoksun ve çok uzakta. O nedenle de devletin bu oluşumları bir nebze olsun bertaraf etme, etkisin azaltma ve buna karşı politikalar üretme durumunda kalmıştır.... Eğer az önce açmış olduğum diyanet ve bütçe adlı topic'e bakarsanız rakamların daha öğretici olduğunu gayet iyi anlayabilirsiniz... Son olarak şunu söylemek isterim ki.... Bizler ateist olabiliriz, agnostik olabiliriz, dinimizi yaşayan bireyler olabiliriz, kominizm isteyebiliriz, şerihat isteyebiliriz ama şunu da istemeliyiz; LAİK BİR DEVLET VE BÖLÜMEZ BİRLİKTELİK... Sevgi ve Saygılarımla... Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 5 Nisan , 2007 Bakın sizin gözden kaçırdığınız ya da özellikle görmek istemediğiniz şey ülkenin tehdit altında olduğu gerçeğidir. Bunu her alanda ve her anlamda görmek mümkün. Ekonomide küreselleşme pekaz ülkede Türkiye'de ki kadar yoğundur, küreselleşenler ülke değilde şirket evlilikleri gibi görünsede durum öyle değildir. Anayasada açıkça belirtilmiş olan demokrasi, laiklik ve diğer değişmeyen ilkelerin bazı siyasilerin önünde oluşan engeller nedeni ile tartışma konusu yapıldığı aşikar. Ve aynı siyasiler bu iki ilkeyi hayata geçirirken hatalar yapıyorlar, demokratik hak herkese eşittir ancak bu eşitlik kimseye imtiyazlı bir hak vermez. Devletlerin kuralları vardır kimisi değişkendir ama ilkeler değişmez. Çünkü bir ulus devlet kurulurken bu ilkeler üzerine inşa edilir. Eğer bu ayaklardan biri zarar görürse o devlet sakatlanmış demektir. Belliki laik ve demokratik yönetimde bir kısım yöneticiler niyetlerini açıkça ortaya koymadan bu iki ilkeyi tartışılır kılıyor ve ehemmiyetsiz göstermek istiyorlar. Bir kısım halktan destekçileride buna çanak tutuyor. 28 Şubat bir darbe değildir, en azından 12 Eylül'le kıyaslanamaz. Bu bir muhtıradır. Ama buna rağmen birileri ders almamış görünüyor ve darbe istiyor olabilirler. Şunuda unutmadan belirtmekte yarar var darbeler ülkede büyük sıkıntı yaratır bu malum ama rejime yönelik niyetlerde darbe kadar hatta çok daha fazla sıkıntı yaratır. Yani darbe ile devletin yıkılması eşit değildir. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Sevgili aslan34...Sakın bana 12 Eylül bunlardan kurtulmak için yapıldı deme... Sevgi ve Saygılarımla... kim 12 Eylül askeri darbesini 'kurtulma' olarak görüyor.?? siz hayal görüyorsunuz galiba. darbelerin iyisi kötüsü olmaz. bütün darbeler kötüdür bana göre. 'iyi' bir amaç gütmeside, darbeleri iyi yapmaz. selamlar. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 50 yıldır siz bu ülkenin dine dayandırılarak yönetildigini mi iddia ediyorsunuz.?? valla ben sanmıyorum. selamlar. 50 yildir bu ülkede Laiklik rafa kaldirildi,ülkeyi yönetenlerin siyasi ideolojilerini dikkatle incelerseniz bunlarin hangi partiler oldugunu da görürsünüz.Sayin aslan 34 gercekleri yok sayarak bir yere varamayiz.Bu ülkede 10 yil DP Iktidari vardi,7 defa Demirel iktidara geldi.Özal geldi,Milli Nizam,Fazilet,Refah,Saadet,AKP, DYP,bunlarin hepsi konservativ ve dinci partilerdi.Rahmetli Ecevit geldi,en azindan ülkenin haysiyetini ortaya koydu.ama onada dogru dürüst bir calisma imkani taninmadi.Yani siz bana bu ülkenin 50 yildir dine dayandirilarakmi yönetildigini soruyorsaniz,bu tamamen bir kelime oyunudur.Sizde cok iyi biliyorsunuz bunu.Türkiye dine dayandirilarak yönetilmedi ama laiklige karsi olanlar Türkiyeyi yöneten tutucu ve dinci partilerdi. saygilarla Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 50 yildir bu ülkede Laiklik rafa kaldirildi,ülkeyi yönetenlerin siyasi ideolojilerini dikkatle incelerseniz bunlarin hangi partiler oldugunu da görürsünüz.Sayin aslan 34 gercekleri yok sayarak bir yere varamayiz.Bu ülkede 10 yil DP Iktidari vardi,7 defa Demirel iktidara geldi.Özal geldi,Milli Nizam,Fazilet,Refah,Saadet,AKP, DYP,bunlarin hepsi konservativ ve dinci partilerdi.Rahmetli Ecevit geldi,en azindan ülkenin haysiyetini ortaya koydu.ama onada dogru dürüst bir calisma imkani taninmadi.Yani siz bana bu ülkenin 50 yildir dine dayandirilarakmi yönetildigini soruyorsaniz,bu tamamen bir kelime oyunudur.Sizde cok iyi biliyorsunuz bunu.Türkiye dine dayandirilarak yönetilmedi ama laiklige karsi olanlar Türkiyeyi yöneten tutucu ve dinci partilerdi. saygilarla bu tür 'partilerin' dini hassasiyeti kullanan partiler olmadıgını ama sizin dediginiz manada'dinci' partiler olarak kabul ederek soralım. bunların ne gibi dini uygulamaları olmuştur mevcut yönetimlerinde. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Demokrasi ile ülkemizde uygulanan laiklik ve cumhuriyetin arasını bir ayıralım önce.demokrasi, daha çok demokrasi istenen bir durumdur. ama laikligin yedeginde olan bir demokrasi degil, laikligi yedegine almış bir demokrasi anlayışı daha tutarlı olacaktırr. biliyorsunuz laik olmayan demokrasilerde vardır.ben daha fazla işler bir demokrasi arzu ederim, devamlı korkularla yaşamaktan iyidir.!! sadece demokrasi degil bütün yönetim sistemleri insanlar için araçtır. önemli olan adalet ve huzurlu bir yaşamdır. bu dünyada amaç bunlardır. sistemler gelir geçer ama insan kültürü kalıcıdır. demokrasi en mükemmel yönetim şekli degildir, sadece şimdilik bulunan 'en iyi' yönetim şeklidir. Bunu demokrasinin ana vatanındaki demokratlar da söylüyor. yani tarihin sonu falan gelmemiştir.fikirleri ve arayışları dondurmayın.kraldan fazla kralcı olmak iyi karşılanmaz.zihnimizi 'dogmalaştırmak' gelişim önünde engeldir. kısaca; insanoglu için amaç adaletli bir yaşamdır. diger bütün kalanlar bu anlamda birer araçtır, din bile araçtır. saplantılarla bir yere varılamaz. kaba/yoz dini anlayışlar oldugu gibi kaba/yoz laiklik anlayışlarıda olabilir. sevgiyle kalın. Sevgili Enes-Aslan34; İfadelerinizdeki bu yeni düşünsel yaklaşım tarzınız, beni oldukca şaşırttı... ilk anda buda mı bir yerlerden alıntı acaba diye düşünmedim desem doğru olmaz... Fakat şöyle bir değerlendirmeyi yapmak bana daha mantıklı geldi... Zaman içerisinde insanlar okuyup yazdıkca başkalarıyla düşünsel paylaşımlar içerisinde oldukca... Düşünce yapılarında ve ifadelerinin bütünlüğünde olumlu değişimler kendiliğinden gelişiyor... Sizde; verdiğiniz bu yanıtınızda,olulumlu yönde değişimlerin olduğunu gözlemledim... Soruya soruyla yanıt üretmek yerine olduğu gibi kendinizi anlatmayı seçmeniz olumlu bir gelişim... Her birimizde temel kavramlar yerinde kalmak koşuluyla... Diğer eksik kalan parçalar kişisel olgunluğumuza,kendimize ve çevremizdekilere dürüst olma kaygılarımıza bağlı olarak... Birer birer yerine oturuyor... Sizi yaşamı farklı algılamamız ve farklı değer yargılarımıza rağmen asla karşıtım olarak değerlendirmiyorum... Ancak; Demokrasi hakkındaki sizde oluşan anlam ve laiklik konusundaki farklı değerlendirmeleriniz... İnançlı olmanıza bakarak taraflı laiklik değerlendirme ve size kavratılan yaklaşımlarınızdaki hataları vurgulamaya çalışıyorum... Bence herbirimiz için içten, samimi olarak, kendimize ve birbirimize dürüst davranarak... Birbirimizden farklı da olsa düşünce yapılarımızı ve kendi gerçeklerimizi tartıştırmamızın yarattığı sonuçlar... Bunu "dayatmaya", "üslüpsuz ifadelere", "haklı çıkmalıyım telaşına dönüştürmeden" yapabildiğimiz ölçüde... Herkesin olumluluk hanesinde bir kazanç, yeni bir düşünsel gelişme, farklı bir bakış açısını yakalamak olarak yerini alıyor... *** Bu iletinin sonunda şunu ifade etmek istiyorum... Bu başlıktaki iletilerinizi baştan tekrar okuyarak değerlendirdim... Çıkardığım sonuç şu; Demokrasiye biçtiğiniz bu değer... Laikliklik konusunda eksik değerlendirmeleriniz... Ve laikliği birilerinin elinde bir sopa olarak değerlendirme hatanız... Düşünsel yapınızdaki olumlu ve olumsuz tüm birleşimden ortaya çıkan son durumda... İfadelerinizde kullandığınız satır araları ve yönelttiğiniz sorularla.. Siz her ne kadar Şeriat düşüncesine uzak durduğunuzu anlatmaya çalışıyorsanızda... Demokrasiyi ele aldığınızda ARAÇ ve AMAÇ ları vurgularken... Eğer takkiye yapmıyorsanız... Demokrasiye övgüler yapıp şeriatı istemediğinizi belirtiyor olmanıza karşın... İnançlı olmanızın etkisinde kalarak... Şeriata ve şeriatı getirmeye çalışan düşünce yapısına hizmet ettiğinizi görmenizi gerekiyor... Bu anlamda yaklaşım ve bakış açınızı tekrar bir değerlendirmeye almanızı rica ediyorum sizden... Sizde sevgiyle kalın... *tna Alıntı
Φ tan_vakti Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 GENÇLİĞE HİTABE Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhureti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet`i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyet`ine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyet`ini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK 20 Ekim Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2007 Sizde sevgiyle kalın... *tna sayın GeceKuşu. öyle çok fazla alıntı yapmam ve sistematik bir düşüncede yazmayı pek beceremem. bunu hangisi alındtı hangisi degil buradan anlarsınız. yazılarım içinde soruda olabilir, tanımda olabilir veya bazen birbiriyle alakasızmış gibi yan yana duranlarda olabilir. başkalarıyla düşünceleri-hayatı konuşmak ya da tartışmak beni daha zengin kılar. Ben takiye yapma ihtiyacı duymadım ve duymamda, belki kendimi ifade ederken bazen aciz düşmüş olabiliri. anlama kadar anlatmada önemlidir şüphesiz. Kimseyi sen şusun ya da busun gibi kısıtlayıcı ifadelerle tanımlamak istemem, mümkün oldugu kadar. İnsan olmak ve adil olmaya çalışmak herşeye bedeldir. Demokrasiyi İslam ile bagdaştırmak mümkündür ve en azından İslam prensip olarak herhangi bir yönetim sistemi vaz etmemiştir. İslam daha çok adalet kavramı üstündede durur. Laikligi ise dindar olmamdan dolayı 'katı' bir eleştiriye tabi tutmuş olabilirim ve kendi gözümle haklı da olabilirm. Laikligi, her inanca eşit davranmak olarak degerlendirirsek ve bu anlamda birey olarak yani dini anlamda kendi inandıgım degerlerin 'hakikat'ligine zarar gelmemelidir. Kurumsal düzeyde bütün inançlara saygı duymak pek tabiki olması gereken bir durumdur. Herkes inanç noktasında özgür iradeli olmalıdır. İslam kendisinden olmayan inançlara her zaman saygılı olmuştur, bunun örnekleri çokdur. İnaçları reddeden laiklik anlayışına ise karşı olmam kadar dogal bir durum olamaz. Vatikan bile bu anlamda ki laikligi eleştiri konusu yapıyor ve bizimde yapmamız gayet dogru ve tutarlı bir tavır. Şeriat konusunda ise, öncelikle şeriat kavramını fıkhi anlamda degerlendirmek lazımdır. Dinde İman esasları ayrıdır ve daha çok pratik yönü olan fıkıh ayrıdır. İman esasları denilen olgular degişmezdir ama fıkıh zamanına göre tekrar degerlendirme yapılabilir bir alandır. 'şeriat devleti' gibi bir tanım bu anlamda biraz alakasız kaçar. Demokrasiyi de kabul etmekle beraber eleştirilmez oldugunu söylemiyorum. selamlar. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Çok güzel yazmışsın sevgili arkadaşım. Yazdıkların gerçeklerimiz. Kene gibi yapıştılar. Çıkarıp atacağız cumhuriyetten ama... Zehirlerini de akıtacaklar. Endişem buradan.... INECEK YERLERI VARMI DERSINIZ O ZEHIR BIZE BULASSIN Arkadasim evet neden Asirlardir bu konulari asamadik her dönemde ,,bizler yeni Kubilaylar kurban etmek zorundamiyiz Artik yeter,,bikkinlik verdiniz,.,bu Ulus bunlari kaldirmiyor .,.bizlerinde konusma zamani geldi zannediyorum., Bunun ilk cikisida 14.Nisan,da olacaktir.,.Amacda bu insanlarimizin ,,zehirlerini Akitmadan,., Havasini almak ,,ayaklari ve vücutlari yere basmalari saglanmali ..,yoksa bunlar ucacak Ucmasina ucsunlarda,,,Ama nereye cakilirlar,,Kamikazade,,,gibi o belli degil Cünkü bir havalandinmi ondan sonra .,.,!!! O FIRTINANIN ARASINDA HAVADA Asagiya baktinmi..,izmire,mi ineceksin.,orasi ayri firtina,.samsunami ineceksin,,orasi ayri bir firtina,,,,istanbulami ineceksin !!! SIVASAMI,.ineceksin,.,Gölcügemi ineceksin,., Manisayami ineceksin,,.Yozgatami inecek,., Ben o ucagin o geminin inecek Yerini bulamadim Ben kaciyorum kafama Düsmeden Saygilar yamyam frankfurt Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Türkiyede laiklik ve demokrasi arasında hep bir sorun olduğu söylenegelmiştir. Ama bu sorunun İslamcı ya da dinci olanların demokrat olmamasından mı yoksa laik ya da laikçilerin demokrat olmamasından mı kaynaklandığı üzerinde rivayetler muhteliftir. Halihazırda totaliter bir sistemin savunusunu yapan laikçi çevrelerin 'şeriat' devletinde korktukları şey, o devletin de totaliter olması değildir herhalde. Aksi çelişkili olurdu. O yüzden şeriat tehlikesi karşısındaki dil kendini demokrasi üzerinden değil, saatlerin yüzyıl geriye alınması gibi! çok kaba bir aydınlanma- modernleşme-çağdaşlaşma söylemi üzerinden ifade ediyor. Türkiye'de laiklik duyarlılığı ortaya çıktığında demokrasi vadileri çölleşiyor, her şeyin varlık nedeni olan 'onu' korumak için her yol mubah hale gelebilir. ( ah nerde o tek parti günleri!!). Alıntı
Φ gugukcuk Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 1)DAR ANLAMDA CUMHURİYET:Hükümet biçmini ifade eder.En yalın biçimde monarşinin karşıtı olarak tanımlanır.En çok kabul gören tanımı :devlet başkanı ve devletin diğer organlarının seçimle ve belli süreler için göreve geldiği HÜKÜMET BİÇMİdir.Ancak bazı yazarlar dar anlamda cumhuriyerin tanımını iyice daraltmakta ve veraset dışı yollarla(seçim,darbe,devrim) iş başına gelmeyi yeterli saymaktadırlar. 2)GENİŞ ANLAMDA CUMHURİYETevlet şeklini ifade eder.Devlet şekillerinin sınıflanmasında önemli bir kriterde egemenliğin kime ait olduğudur.Bu açıdan baktığımızda geniş anlamda cumhuriyet egemenliğin bir kişi(monark) yada zümreye(aristokrasi) değil toplumun tümüne ait olduğu modeli ifade eder.Geniş anlamda cumhuriyet tanımı cumhuriyet ve demokrasiyi özdeşleştirmektedir. Oysa demokrasiz cumhuriyetrler olduğu gibi (sosyalist rejimler örnek olarak verilebilir) sınırlı monarşi(ör:İngiltere , Japonya) şeklinde demokrasilerde vardır İslam cumhuriyeti diye bir kavram nasıl olabilir ki? İyiden sıyırıyoruz galiba Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Acaba neden değil mi? Laiklikle meselesi olanlar kimlerdir, demokrasiyle meselesi olanlar kimlerdir? Yıllarca meydanlarda Şeriat isteriz naraları atanların, Türkiye islamla hiç tanışmadı gibi fitne ficur lafları zihinlere sokmaya çalışanların, din nedir tanımlayamadan, dine farklı anlamlar yükleyenlerin, dinin ardına saklanıp ondan her türlü faydalananların, kadınları birer hizmetkar görenlerin, onları eğitmeyenlerin, bunuda dine mal edenlerin gericiliğinden söz ediyorlar... Din bir devlet yönetimi midir? Önce bunu tanımlamak gerekir... Yoksa din ona inananlar için bir yol gösterici midir, kıstas belirleyici midir, yoksa denildiği gibi tek tip insan var etmek için mi vardır? Şimdi Allah'a inanan ve birazda olsa insan psikolojisini bilen herkes bilirki, tek tip insan var etmek imkansızdır, öyle ise imkansız olanı diretmek hangi akılla izah edilebilir? Peki demokrasi nedir, sonsuz sınırsız özgürlük müdür, böyle bir özgürlük yeryüzünde var mıdır, yoksa sonsuz sınırsız özgürlük ancak vicdanlarda mı yaşamaktadır...? Demokrasinin getirdiği haklarla onu bir araç olarak kullananlar cehaleti getirip dayatmadılar mı, Türkiye bunca yılda ne kazandı? Kavram kargaşalarına sürüklenmedi mi, hala da bu olmakta değil mi, laik bir devlete inanıyorsan dindar olamazsını savunanlar, cami içlerinde insanların inançlarını sömürmediler mi, peki bu din bezirganları hangi amaçla dini bu kadar siyasete alet ettiler? Gerçekten inanmışlar mıydı, yoksa onlar için tıpkı demokrasi gibi dinde bir araç mıydı? Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 9 Nisan , 2007 Misirda,turistlere saldirip onlarca turisti öldürenler kendilerine *Müslüman kardesler*adını vermistiler.Tunusta turistlerin kaldigi otele bomba yüklü aracla yapilan ve cok sayida turistin öldügü saldiriyi üslenenler, müslüman örgütlerdi. bu örnekler arttirilabilir.Islam dini nefsi müdafaa ve vatan savunmasi disinda insanlarin öldürülmesini yasaklamistir. Savaslar sucsuz insanlari katletmek nedeni olamaz.o zaman adi savas olmaktan cikar katliama dönüsür.Irakta yasananlar gibi.Ve en kötüsüde Din adina diyerek sucsuz insanlarinöldürülmesidir.Islama karsi Batida olusan ve her gecen gün dahada gelisen büyüyen bir cephe var,bunu kimse inkar edemez ama ayni zamanda Islam adını kullanarak islenen katliamlarda var.Bunlar baskalarinin taseronu olabilirler,yönlendirilmis olabilirler ama bu gercegi degistirmiyorki. Türkiyede rejim degisirmi degismezmi, bu mümkündür fakat pekte kolay degildir.Bunu basarabilmek icin bütün güclerin tek bir yönde olmasi gerekir,böyle olamiyacagina göre o zaman Erbakanin kanlimi kansizmi sözü onun bu zorlugun farkinda oldugunun bir kanitidir. Parti tüzüklerinde seriat sözcügünün olmamasida gercekleri yok etmiyor.Sultanahmet meydanindaki mitingi tertip eden Erbakandi,ne diye bagiriyordu o ellerinde yesil bayraklar olan onbinlerce Erbakanci?*Kahrolsun Laiklik,seriat isteriz*bu demektiki,Erbakan seriat istiyordu ve mitinge katilanlarda bu sloganla ortaligi inlettiler. Türkiyede dini hic kimse yok saymiyor sayamazda,ama halkimizin önemli bir cogunlugu Türkiyenin siyasi rejimine baglidir.Yani Atatürkcüdür,laiktir,Cumhuriyetcidir ve buna ragmen dindardir.Bu insanlari takiyye ile kolay kolay kimse yönlendiremez.Yönlenmis gibi görünür ama gercegi anladigi anda aldattim diyenleride yaniltir. saygilarla Anlayabilene tabiki... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2007 Sevgili aslan34, Bu forumda o kadar çok tartışma olduki herşey gözümüzün önünde oldu ve devam ediyor... Aynı zamanda bu böyle diye bir totaliter rejimi istememizi de istemiyorsun heralde!!!! Bu bahsettiğin konuyu biraz daha açarsan daha güzel tartışmalara gebe diyebilirim... Saygılar... Sayın erdogan; Bazı çevreler, yani laik ve Kemalist kimi yorumcular!, İslamın 'totaliter' rejimini öne sürerek tersinden totaliter bir rejimde insanları yaşamaya mahkum etmesi tam bir açmazdır. Kendi içinde en büyük çelişkisi budur. Bakın okullarda başörtüsünün yasaklanma gerekçelerinden biri '' bunlar gelirse bizim başımızı zorla kapatırlar'' sakat inancıdır. Şimdi başkasının inanç özgürlügüne giren bir konuda zorbalık yapmanın gerekçesi 'zorbalıga' ugramama zorbalıgı. İran'da zorla kapatan zihniyet ile, burada zorla açan zihniyetin aynılaştıgı işte bu totaliter özlemlerdir. Müslümanların 'modernleşmesi' sancılı oluyor ama şimdi kemalistlerin modernleşmesi ve modern kurumları kabul etmesi bundan çok daha sancılı olacak gibi. Türkiyedeki laik ve Kemalistlerin anlayamadı şey modernlik ile inancın uzlaşabilecegi fikridir ve bu anlamda hala tarihde kalmış köhne, pozitivist sözde bilimsel saplantılardan kurtulamama hali yaşıyorlar. Tabiki çagın gerisine düşüp 'çagdaş medeniyetin' kazanımlarından dem vurmaları tam bir paradoksdur. Türkiyede 'oyun' biter ve 'maskeler' düşerse, işte o zaman yıllardır bu ülkenin nasılda yönetiliyormuş gibi yapıldıgı anlaşılacaktır. Yıllardır belli makamlarda oturmuş, bu milletten alınanları hesapsız kitapsız harcamışların, aslında hiçde oturdukalrı yeri haketmeyenler oldugu anlaşılacakdır. Bu millet yıllardır kendilerini yönetenlerden hesap sordugunu sanmaktadır, bilmeliler ki, yönetenlerinde 'yöneticileri' var, asıl hesap o zaman sorulur. Bu ülkenin laik ve Kemalistlerinin büyük ekseriyeti demokrat degildir ve kendilerini öyle tanımlaya gelirler. Lakin demokratlıgın en kaba tavır alışlarında hemen su koyverir, ne demokratlık kalır ne özgürlük. Ah şu 'ama' ları yokmu??? Bunların gözünde Atatürk'e eş ve benzer hiçbir güç, ideoloji, inanç kabul edilmez ve ona en küçük çapta bir ortaklık verilmez. Düşünsenize Atatürk bir din adamı olmadıgı halde dini bile O'ndan ögretmeye kalkarlar. Sanki yıllardır bu millet müslüman degilmiş gibi. Laik ve Kemalistler yapılan tüm bu ideolojik dayatmaların gayet dogal ve dogru oldugunu, 'başka' bir sistem gelse tersinden aynısının kendilerine yapılacagını öne sürerek mesafe almaya çalışıyorlar. Bu mantık tamamen psikolojik bir vakıadır, tarihsel bir çarpıtmadır. Bu yapılanlar hiçbir özgür vicdanın kabul edemeyecegi bir 'köleleştirme', tek tipleştirmedir. Batının, sömürgeci emperyalist mantıgının ortaya çıkardıgı 'müslüman' tipini, tüm İslam alemine ve İslam tarihine mal etmek tam bir aymazlık olur. Geçmiş İslam yönetimlerinde müslümanlar kimseye inanç zorbalıgı göstermemiştir, yoksa yüzyıllarca Arapların arasında köken olarak Hıristiyan, Yahudi ve digerleri yaşayamazdı. Endülüsde ne oldu peki? İnsanlar hangi dini özgürce seçiyorsa İslam buna katiyetle karışmaz ve kim karışırsa Kur'an'a muhalefet etmiş olur. Hatta başka dine mensupların dinlerini ögrenip uygulayacak ortamı oluşturmakla sorumludur müslümanlar. Türk aydınlarının çogu İslam konusunda alabildigine cahildir ve mide kaldırıcı bir önyargıyla yaklaşır İslama. Kendi milletinin dini konusunda en temel kavramlardan bi haber olması, onun sadece susmasını gerektirirdi, ama nerde. Siyasal hıristiyan ve siyasal yahudi argümanlarıyla kendi toplumunun dinini tanımak gibi bir aymazlıkdan başkada bir şey beklenmezdi. İslam her şeyden önce belli bir yönetim şekli sunmaz insanlara ve toplum bunu kendi arasında belli prensipler çerçevesinde oluşturabilir.Çogu aklı evvel 'şeriat devletinden' dem vurur, lakin 'şeriat' fıkhı tanımlar İslamda ve zamanına göre degişimler geçirebilir. Dinde degişmeyen her zaman imani konulardır yani akide. Fıkıh bu 'özden' neşet eder ve her zaman yoruma açıkdır. 'İslam devleti' deseler anlaşılabilir bir yorum deriz ama şeriat devleti de ne oluyor. 'Şeriatsiz' ya da 'yolsuz' bir devlet mi var? selamlar. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Yusuf Kaplan: Ulusalcı virüs, Türkiye'yi dinamitliyor Salı, Nisan 10, 2007 Sözü evirip çevirmeden söylemek gerekiyor. Son yıllarda adına ulusalcılık denen bir virüs kol geziyor her tarafta: Tehditler savuruyor, türlü tezgâhlar tertip ediyor, ülkenin geleceğini tehdit edecek, istikrarını bozacak, huzurunu dinamitleyecek eylemler planlıyor: Gerekçesi ne? Vatanı kurtarmak! Bunlar kim, vatanı kurtarmak ne? İnsanın nutku kesiliyor gerçekten! Vatandan anladıkları, aslında sadece kendi çıkarları. Tek dertleri ve kaygıları ise, kendi çıkarlarını korumak, kollamak; kendilerine çıkar sağlayan şebekelerini kurtarmak! Şunu iyi bilelim artık: Bu ülkenin gerçek iktidarları, iktidarının omurgasını oluşturan, “laikliği” ilkel bir din hâline getirerek her fırsatta demoklesin kılıcı gibi kullanan bu ulusalcı virüstür. Din, denilince; İslâm denilince tüyleri diken diken olanlar, “ulusalcı” olabilir mi? Çünkü bu ülkenin tek en büyük ortak paydası, din, yani İslâm'dır. Ulusalcı virüs, İslâm'ın sadece kişisel alana hapsedilmesini istiyor. İslâm, sadece kişisel bir inanç meselesi hâline getirildiğinde, İslâm biter; İslâm'ın şamar hâline getirildiği bir ortamda bile bu toplum çöker. Çünkü İslâm, yalnızca kişisel bir inanç sistemi değildir. Hayatın her alanına dair sözü ve söyleyeceği olan bir dünya tasavvurudur. Bu toplumda, kardeşlik duygusu diye bir şey vasa; vicdan, merhamet, adalet duygusu diye bir şey varsa; yardımlaşma, dayanışma ve her türlü zorluğa göğüs germe diye bir şey varsa, bunun kaynağı laiklik midir, İslâm mıdır, söylemek bile gerekmiyor. O yüzden, İslâm, bütün itilip kakılmasına, aşağılanmasına rağmen, bu toplumun ruhu, varlık nedeni; her türlü zorluğa göğüs gerebilmemizin tek kaynağıdır. Bu toplum, müslüman olduktan sonra, dünyaya esaslı şeyler söylemiş; dünya tarihinin yapılmasında kilit roller oynayabilmiştir. O yüzden bu toplumun tarihi, hafızası, dünü, bügünü ve geleceği İslâm'dır, İslâm'la mukayyettir. Oysa sekülerlik, bu toplumu çözen; çocuklarını uyuşturucu müptelâsı yapan; ulusal ya da lokal ırkçılıkları kışkırtan; yolsuzlukları, hırsızlıkları, arsızlıkları meşrûlaştıran; insanı insanın kurdu yapan; insanın bencilliğini, hazlarını, çıkarlarını fetişleştiren; insanı insanlığından uzaklaştıran, insanın vicdanını cüzdan karşısında donduran, yok eden bir yokoluş mevsiminin adı ve adresidir. Sekülerlik, dünyayı mutlaklaştırır; insanı dünyaya kapatır, dünyevî olana köle yapar. Sekülerliğin özgürlükler getirdiği bir masaldan, safsatadan ibarettir: (Bunu bizzat bütün büyük Batılı düşünürler de açıkça itiraf etmişledir. Örneğin Max Weber, sekülerliğin rengini verdiği modernliğin özgürlük kaybı ve anlam krizi ürettiğini söylemiştir). Dünya tarihinde, sekülerliğin din hâline getirildiği; siyasetin, ekonominin, kültürün ve hayatın sekülerleştirildiği tek aralık olan son beş asırlık zaman dilimi, sekülerliğin özgürlükler değil, sömürgecilikler ve emperyalizmler ürettiği; hak, hukuk ve adalet değil, insanlığın tanık olduğu en büyük savaşları, cinayetleri, ırza, namusa tecavüzleri, sekülerlerin kendi doymak bilmez dünyevî hegemonyalarının kışkırttığı bir zaman dilimidir. Türkiye sekülerleştirkçe, toplum parçalanmakta; çıkarcılık, hazcılık, bencillikler kontrolden çıkmakta; toplum düzenini sarsacak şiddet, uyuşturucu, cinsel sapkınlıklar tavan yapmakta; kültür çözülmekte, değerler aşınmakta, haksızlıklar, hırsızlıklar, köşeyi dönmeler, tek varoluş biçimi katına yükselmektedir. Bütün bunlar, Türkiye'ye laik, ulusalcı aktörlerin hediye ettiği ve köksaldırdığı virüslerdir. Çünkü sivil ve sivil olmayan iktidar kaynakları onların tekelindedir. Ve ülkeyi asıl onlar kontrol etmektedir. Bu ülkenin sivilleri, yani kahir ekseriyeti, bu ülkenin kaderine, geleceğine yön verecek bir konuma geldiğinde, ya darbeler yemiştir; ya asılmıştır; ya siyasetten uzaklaştırılmıştır; ya da itilip kakılmıştır. Oysa seküler ilkeler, bu ülkenin ipini çeken ilkesizlikler ve akıl tutulmaları üretiyor; bu ipleri ellerinde tutan ulusalcı ve seküler virüs, toplumu esir almışçasına toplumun inançlarına, değerlerine, tarih yapan ilkelerine ateş püskürüyor her fırsatta. Bu ülkenin rahat nefes alabilmesinin yolu, bu “ulusalcı virüs”ü tedavi etmekten, sağlığına kavuşturmaktan geçiyor vesselam. Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Yeni Safak gazetesini referans olarak vermeniz cok ilginc.herseyden önce sekulerlik tanimlamasi yanlis,ve Türkiyede sekulerlik degil siz kabul etmesenizde Laiklik vardir.Ama laikligin Türkiyedeki islerligini tartisabiliriz.Islam ancak Islam ülkelerinde toplum hayatini kapsar Laik bir ülkede herkesin kisisel inanci olarak kabul edilir.Sizin yazdiklarinizdan,laiklige karsi cikisinizdan anladigim teksey bir Türk -Islam devleti anlayisidir.Yani Fetulah Gülenin,Tayyip Erdoganin kavgasini yaptiklari bir düzen.Laikligin rafa kaldirildigi,insanlarin Islami yasalarla yönetildigi bir düzen.Atatürkcülügün silinmesi.80 Yillki kavga bu degilmidir.Sapkaya karsi cikmak,Atatürke dinsiz demek,Latinceyi LAdin nitelemek,neden Arapca kaldirildi Türkce getirildi diye getirenlere lanetler okumak hep bu Laik Atatürkcü Türkiye Cumhuriyetine karsi degilmiydi.AB nin karsi ciktigi nedir?Atatürkcülük,neden Atatürkcülük?Cünkü Atatürkcülük bagimsizlik demektirde onun icin.Ama 80 yildir beyinleri baska taraflardan doldurulanlar Türkiyenin bu bagimsizligi icin savas vermis olanlara karsidirlar,neden?Cünkü onlara baska türlü ögretilmiyor ki. saygilarla Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Türk -Islam devleti anlayisidir.saygilarla ne alaka sevgili politika. İslam herhangi bir ırkı öne almaz. Kim İslam'ın ilkelerine baglı olursa İslam onu tanır. selamlar. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2007 Yeni Safak gazetesini referans olarak vermeniz cok ilginc.herseyden önce sekulerlik tanimlamasi yanlis,ve Türkiyede sekulerlik degil siz kabul etmesenizde Laiklik vardir.Ama laikligin Türkiyedeki islerligini tartisabiliriz.Islam ancak Islam ülkelerinde toplum hayatini kapsar Laik bir ülkede herkesin kisisel inanci olarak kabul edilir.Sizin yazdiklarinizdan,laiklige karsi cikisinizdan anladigim teksey bir Türk -Islam devleti anlayisidir.Yani Fetulah Gülenin,Tayyip Erdoganin kavgasini yaptiklari bir düzen.Laikligin rafa kaldirildigi,insanlarin Islami yasalarla yönetildigi bir düzen.Atatürkcülügün silinmesi.80 Yillki kavga bu degilmidir.Sapkaya karsi cikmak,Atatürke dinsiz demek,Latinceyi LAdin nitelemek,neden Arapca kaldirildi Türkce getirildi diye getirenlere lanetler okumak hep bu Laik Atatürkcü Türkiye Cumhuriyetine karsi degilmiydi.AB nin karsi ciktigi nedir?Atatürkcülük,neden Atatürkcülük?Cünkü Atatürkcülük bagimsizlik demektirde onun icin.Ama 80 yildir beyinleri baska taraflardan doldurulanlar Türkiyenin bu bagimsizligi icin savas vermis olanlara karsidirlar,neden?Cünkü onlara baska türlü ögretilmiyor ki. saygilarla +1 Ulusalcıları virüs olarak gören zihniyet kimleri hedef gösteriyor sayın politika, Mhp, Chp, Dsp, Anap, Hyp... gibi idealinde ne olursa olsun vatan bütünlüğünden yana tavır koyan partiler ve onların destekleyicileri... Yani Akp, Dhp dışında olan diğer partiler... Akp'nin politikası belli, antimilliyetçi, antidemokratik, antilaik... Dhp (dehap) ında belli, sadece biraz farklı... Her ikiside ulusal çıkarların önüne kendi çıkarlarını koyan ve ayrılıkçı politika güden zihniyetin partileri... o yüzden bu iki zihniyet ulusalcıları, ulus menfaatini ön plana koyanları "virüs" olarak adlandırmaktan çekinmezler... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.