Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sayın Politika,

 

benim iletilerime kastederek,tüm sorularıma rağmen o iletileri göstermeyerek;Diyarbakırda yaşayan/çalışan sokak çocuklarını yazmamdaki ki niyetimi çok güzel sorgulamış,

 

Sayın Efendi Türkler de bu yaklaşımı ''maşa olan çocuklarla'' örneklemiş,ah ne güzel!

 

Benim yazdıklarımdan rahatsız oluyorsunuz;çünkü ben sizin istediklerinizi yazmıyorum.

 

Sizi alkışlıyorum;hem de ayakta!

 

Ekliyorum;ülkemin en doğusundan en batısına,sokakta yaşamak ve çalışmak zorunda kalan çocuklarımız,size en sıcak sevgilerimi sunuyorum.

 

Saygılar!

Sayin degerli arkadasim 'mavi olmayan gökyüzü'

 

aslinda bu cocuklarimizi sahip cikmanin cok kolay yolu var .. daha fazla bu cocuklari sahiplenecek okul evlerin acilmasi.. bu yerlerin finansal sorunuda ayliklardan zorunlu olarak cok ufak miktarin kesilmesi bu kadar basit..

 

Avrupada böyle bir sorun var fakat bu sorun 18.yasini doldurmus cocuklar icin, Avrupada 18.yasini dolduran cocuklar artik Ailelerinden kopum tek basina yasamak zorunda olmasi!! 18.yasini doldurmus cocuklar Aileleri tarafindan terkediliyor! bu sorun paraylada cözümlenemez..

 

18.yasinda darbe yemenin bedeli dahada agir olur cözümüde..

Gönderi tarihi:
Sayin degerli arkadasim 'mavi olmayan gökyüzü'

 

aslinda bu cocuklarimizi sahip cikmanin cok kolay yolu var .. daha fazla bu cocuklari sahiplenecek okul evlerin acilmasi.. bu yerlerin finansal sorunuda ayliklardan zorunlu olarak cok ufak miktarin kesilmesi bu kadar basit..

 

Avrupada böyle bir sorun var fakat bu sorun 18.yasini doldurmus cocuklar icin, Avrupada 18.yasini dolduran cocuklar artik Ailelerinden kopum tek basina yasamak zorunda olmasi!! 18.yasini doldurmus cocuklar Aileleri tarafindan terkediliyor! bu sorun paraylada cözümlenemez..

 

18.yasinda darbe yemenin bedeli dahada agir olur cözümüde..

Bakın bu yaklaşımınız oldukça güzel,evet belki de çözümü biraz da bu çocukları sahip çıkacak evlerde,alanlarda aramak gerek!

Gönderi tarihi:

Bakın bu yaklaşımınız oldukça güzel,evet belki de çözümü biraz da bu çocukları sahip çıkacak evlerde,alanlarda aramak gerek!

Bati Avrupa ülkelerinde sosyal danismanlik uzmanligi cok gelistigi ve devletinde sosyal yönden zayif insanlara yeterli olmasada yardim icin ayirdigi belli bir bütce oldugu icin sokak cocuklari olsun veya baska sorunlu gencler olsun belirli sekilde yardim alabiliyorlar. Onlarin kalabilecekleri bir cok bizim yurt dedigimiz yerler var. Devletin genclik daireleri genelde 18 yas alti genclere yardim etmeye calisiyorlar. Bir cok yatma, kalma ve terapi yerlerinin finas kaynaklari devlet tarafindan karsilaniyor.

Ülkemizde genclere devlet el atmadigi sürece bazilari gene isi teröre getirerek cözüm yerine kargasalik yapacak. Istanbul'da sokak cocuklariyla ilgilenen bir sivil kurulus var ve sormak gerek nasil basladilar ve devletin onlara yardimi ne kadar? Neden ülkemizin tüm sinirlari icerisinde bu cocuklara sahip cikmiyoruz ve bunlara yardim edecek sosyal uzmanlar kontrolünde yerlesim yerleri yapmiyoruz. Savasa o kadar paralar harciyoruz ama cocuklarimiza?????

Gönderi tarihi:

Bu bizim toplumun insanlara nekadar deger verdigini gosterir bugun kendi gelecegine yatirim yapmayan bir toplum yarin o toplumdan ne bekleyebilirki ne erkensen onu bicersin.. Bilincsiz bir toplum olarak biz halen kendimizi yetistirememisizki kalkalimda cocuk yetistirelim birde tutturmusuz Cocugu veren allah onun kismetinide beraberinde verir deriz tabi ne demezsin sen tedbirini alma sonrada herseyin basina allah bilir diyin.. Bu toplumsal yarayi aslinda bolge bolge kent kent ayirmak cok yanlis belki koydeki cocuklar kenttekilerinden cok daha sanslilardir.. ama kentteki cocuklarin durumlari cok farkli ufakken bir cami avulusuna birakilmis ufak bir can ardindan kimsesizler evinde gecen bir hayat tamam belki kimsesizler evinde baslarini koyacak biryerleri oluyor ama acaba orada nasil davraniyorlar bugun kimse ne evini birakir sokaklarda yasamaya meraklidir nede ac kalmaya bu mutlaka o cocuklari sokaga iten nedenlerden kaynaklanir.. Fazla bir yoruma gerek yok son olarak insanligi anlatan guzel bir siirle noktalamak istiyorum hepimizin kendine bir ders cikarmasi umuduyla

saygilar...

 

ey insan

ey güzel insan

seni sevmek, balığı urfa' da avlamaktır, balıklı gölden,

yasak olduğu için güzeldir.

 

ey insan, ey güzel insan

seni sevmek,

yama dağı’ nda, munzur’ da, tunceli’ de kamalak- keklik avıdır...

hani keklikler uçmaktan yorulurda kara düşünce kalkamaz,

o zaman vurmak kolaydır.

 

ey insan, ey güzel insan

seni sevmek, yedisinde bir sabinin günlük gelirine konmaktır.

ala şafakta çıkmıştır işe,

simidinin yarısını satmıştır daha,

yüreği küçülmüştür elleri büyüdükçe.

 

ey insan, ey güzel insan

seni sevmek,

kaşarlanmış bir celladın kendini asmasıdır.

hani asılı cesedine bakıp hem güler hem ağlar ya.

oysa bir avuç gözyaşıdır bedeni, astıklarından arta kalan...

 

ey insan, ey güzel insan

seni sevmek,

bir trencinin tren altında kalmasıdır.

çiğliği düdük sesine, hasreti raylara takılı kalır.

 

ey insan, ey güzel insan

seni sevmek zordur, çelişkidir, ölümle yaşamın kardeşçe birliğidir,

cesedin mezar görüp de ölümden vazgeçmesidir...

 

buna rağmen seni seviyorum,

ama anlarsan seviyorum,

anlamazsan geberiyorum...

 

ilyas salman

Gönderi tarihi:
Sayin degerli arkadasim 'mavi olmayan gökyüzü'

 

aslinda bu cocuklarimizi sahip cikmanin cok kolay yolu var .. daha fazla bu cocuklari sahiplenecek okul evlerin acilmasi.. bu yerlerin finansal sorunuda ayliklardan zorunlu olarak cok ufak miktarin kesilmesi bu kadar basit..

 

Avrupada böyle bir sorun var fakat bu sorun 18.yasini doldurmus cocuklar icin, Avrupada 18.yasini dolduran cocuklar artik Ailelerinden kopum tek basina yasamak zorunda olmasi!! 18.yasini doldurmus cocuklar Aileleri tarafindan terkediliyor! bu sorun paraylada cözümlenemez..

 

18.yasinda darbe yemenin bedeli dahada agir olur cözümüde..

 

 

merhaba sayın Efendi Türkler size yalnızca tek bir şey sorucam kimsesiz çocuklar için açılan bu yuvalar ve barındırma evleri sizce gerçekten yeterlimi ? soruna tamamiyle çözüm olabilicek mi ? verdiginiz çözümü eleştirmiyorum oldukça dogru ama kesin çözüm mü bunu ögrenmek istiyorum sizden

 

 

Saygılar :clover:

Gönderi tarihi:
merhaba sayın Efendi Türkler size yalnızca tek bir şey sorucam kimsesiz çocuklar için açılan bu yuvalar ve barındırma evleri sizce gerçekten yeterlimi ? soruna tamamiyle çözüm olabilicek mi ? verdiginiz çözümü eleştirmiyorum oldukça dogru ama kesin çözüm mü bunu ögrenmek istiyorum sizden

 

 

Saygılar :clover:

 

Değerli arkadaşım,tabi ki yeterli değildir.Bugün kimsesiz çocuklarımıza sahip çıkan bu evler bile sokakları kaçış yolu olarak göstermeye yetiyor.

 

Bazen burada yazdığımda arkadaşlar rahatsız oluyor,siyasi olarak algılıyor.Şu an Diyarbakırda en büyük sorun bu çocuklar,bunlar bizim çocuklarımız,bunlar göçün,yoksulluğun çocukları,sahip çıkalım onlara...

 

Ve aileler...ailelerimize sahip çıkalım...!

Gönderi tarihi:
Değerli arkadaşım,tabi ki yeterli değildir.Bugün kimsesiz çocuklarımıza sahip çıkan bu evler bile sokakları kaçış yolu olarak göstermeye yetiyor.

 

Bazen burada yazdığımda arkadaşlar rahatsız oluyor,siyasi olarak algılıyor.Şu an Diyarbakırda en büyük sorun bu çocuklar,bunlar bizim çocuklarımız,bunlar göçün,yoksulluğun çocukları,sahip çıkalım onlara...

 

Ve aileler...ailelerimize sahip çıkalım...!

 

 

Sayın Mavi Olmayan Gökyüzü aslında benimde belirtmek istedigim aile idi sorunun asıl çözmü ailede bitiyor.. verdiginiz örnekleri eleştiriyorum çünkü hepsinin dogrulugu var gördüklerimizi karşılaştıklarımızı paylaşıyoruz...

 

Saygılar :clover:

Gönderi tarihi:
Sayın Mavi Olmayan Gökyüzü aslında benimde belirtmek istedigim aile idi sorunun asıl çözmü ailede bitiyor.. verdiginiz örnekleri eleştiriyorum çünkü hepsinin dogrulugu var gördüklerimizi karşılaştıklarımızı paylaşıyoruz...

 

Saygılar :clover:

 

Evet değerli arkadaşım;aile!Asıl sorun ailede başlıyor,yine asıl çözüm aile ile geliyor!Ailede bulunduğu siyasal,sosyal ve ekonmi düzenin sonucu ile şekilleniyor.

Gönderi tarihi:

Sokakta çalışan çocuklar depresyonda

 

 

Diyarbakır'da yapılan araştırmada, sokakta çalışan çocukların, çalışmayan çocuklara oranla yaklaşık 2 kat daha fazla depresif belirtiler gösterdiği belirlendi.

 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığınca yapılan araştırmada, sokakta çalışan çocukların çalışmayan çocuklara oranla depresyon düzeyleri ölçülerek ailelerin içinde bulunduğu şartlar ve sokak şartlarının çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekildi.

 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yaşayan 12-17 yaş grubunda ve yarısı sokakta çalışan toplam 164 çocuğun örneklem alındığı çalışma sonucunda, sokakta çalışan çocukların depresyon düzeylerinin, sokakta çalışmayan çocuklara göre daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

Sokakta çalışan çocukların yüzde 50'sinde orta düzey, yüzde 22'sinde hafif düzeyde depresif belirtiler bulunduğu kaydedilen araştırmada, sokakta çalışmayan çocuklarda orta düzey depresif belirti oranının yüzde 23.2 olduğu ifade edildi.

 

Araştırma Sorumlusu Psikolog Diyar Oğuzsoy, araştırma sonuçlarına göre sokakta çalışan çocuklarda, çalışmayanlara göre 2 kat daha fazla depresif belirtiler görüldüğünün tespit edildiğini söyledi. Sokakta çalışan çocukların yüzde 62.2'sinin göçle kente gelen ailelerin çocukları olmasının araştırmanın en önemli sonuçlarından biri olduğunu bildiren Oğuzsoy, şöyle konuştu:

 

''Zorunlu göçle kente gelen aileler, büyük oranda iş piyasası dışında kalmış ve kırsal kesimdeki ekonomik durumlarına göre daha da yoksullaşmışlardır. Yoğun göç nedeniyle meydana gelen hızlı ve çarpık kentleşme, buna bağlı olarak kentlerde işsizlik, eğitim ve ekonomik yetersizlikler, yoksulluk gibi çeşitli sosyal sorunlar, çocuğun aileye maddi katkı sağlaması gereken bir birey olarak algılanmasına yol açmıştır. Araştırmamızda sokakta çalışan çocukların yüzde 62.2'sinin göçle kente gelen ailelerin çocukları olduğu ortaya çıktı.

 

Zorunlu göçün sonucu olarak yaşanan stresli yaşam olayları çocuklarda önemli depresyon nedenlerindendir. Çalışmamız bu gerçeği desteklemektedir. Evinin geçimini sağlamak, çocukta yaşının üstünde sorumluluk alma zorunluluğunu da ortaya çıkarmaktadır. Sokakta çalışma zorunluluğu, çocuğu ailenin sıcak ve güvenli ortamından uzaklaştırmaktadır. Sokak koşullarıyla baş etme güçlükleri, bu çocuklarda depresyonu ortaya çıkaran nedenler olarak düşünülmektedir.''

 

DEPRESYONA SOKAN DİĞER KOŞULLAR

 

Sokaktaki şartların dışında ailelerin içinde bulunduğu diğer şartların da çocukları çeşitli yönlerden olumsuz etkilediğini belirten Psikolog Oğuzsoy, şunları söyledi:

 

''Özellikle ailevi nedenlerde etkili olmaktadır. Aldığımız sonuçlara göre, anne babaların eğitim düzeyi düştükçe çocukların depresif durumlarının arttığı gözlemlenmiştir. Anne babanın eğitim düzeyinin düşüklüğüne bağlı olarak çocuğun gelişimine katkı sağlama, ona destek olma ve iyi bir model olma konusunda da aile yetersiz kalabilmektedir.''

 

DEPRESYON İNTİHARA KADAR SÜRÜKLEYEBİLİYOR

 

Psikolog Oğuzsoy, depresif belirtiler gösteren çocuklarda duygusal çöküntü ortaya çıktığını, bu durumun çocuğu pek çok olumsuz sonuca götürebildiğini kaydetti.

 

Birbirini besleyen birden çok durumun çocuğu madde bağımlılığından intihara kadar sürükleyebildiğine işaret eden Oğuzsoy, ''Bu durumdaki çocuklarda madde bağımlılığı, sosyal ilişkilerde sorunlar yaşama, öfke nöbetleri, değersizlik duygusu yaşama, sevdiği aktivitelerden uzaklaşma, hatta intihar eğilimleri artabilmektedir'' dedi.(alıntı)

Gönderi tarihi:

Sokak Çocukları

 

 

2000’li yıllarda ilgi çekici konulardan birisi de, dünya teknolojik olarak inanılmaz gelişmeler gösterirken, korunmaya muhtaç ya da özel hizmet götürülmesi gereken çocukların sayısının, gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere, dünya genelinde artış göstermesidir.

 

Bu çocuklara baktığımızda; evde dayak yiyen, sonra bu şiddete dayanamayarak sokağa kaçan, burada da suça itilerek yaşayan çocukların olduğunu görmekteyiz. Bu çocuklara sağlık dışı koşullarda çalışan çocukları da eklemek gerekir. Hepsinin ortak özelliği bulundukları yaşın gerektirdiği yaşamı yaşayamamaları ve en çok gereksinmeleri olan ev sıcaklığından, ebeveyn ilgisinden, oyun oynamaktan ve sağlıklı beslenmeden yoksun olmalarıdır.

 

Risk altında çocuklar değerlendirmesinde en önemli etken, çocukluk dönemlerinde yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları gelmektedir. Her çocuğun doğal hakkı olan yaşına uygun bir yaşam yaşama boyutunun bu çocuklarda gerçekleşmediği gözlenmektedir. Gelişimin temel kurallarından olan her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır ilkesinin bu kategoride yer alan çocuklarda gerçekleşmediği görülmektedir. Oyun çağındaki çocuğun oyun oynaması, okul çağındaki çocuğun okula gitmesi gerekirken, bu çocukların, yaşamlarını başka şekilde tehlikeli ve gelişimlerini engelleyen boyutlarda geçirdikleri görülmektedir.

 

Risk altındaki çocuklar başlığı altında en sık karşımıza çıkan başlıca 4 grup görülmektedir: sokak çocukları, suça itilen çocuklar, çalışan çocuklar ve istismara maruz kalan çocuklar.

 

Mülteci çocukları da bu grubun içine dahil etmek gerekmektedir. Son yıllarda sayıları sürekli artan mülteci çocuklar da özel koruma altına alınması gereken çocuklar grubundadır.

 

Bu grupları değerlendirdiğimizde ilk dikkati çeken, grupların birbirinden bağımsız olmadığı tam tersine iç içe geçmiş olmalarıdır. Gerçekten de sokak çocuklarının önemli bir kısmının suça itilen çocuklar grubuna da girdiği izlenmektedir. Sokakta yaşamanın doğal uzantısında suç işleme ve sürekli çetelerde yer alarak suçlu olma kavramı yaşanmaktadır.

 

Aynı şekilde sokaktaki çocukların mendil, kibrit satma gibi işleri yaptıkları görülmektedir. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde, metropollerde trafik ışıklarında duran, arabaya koşarak gelen çocuklar manzarası aşina olduğumuz bir manzaraya dönüşmüştür. Işıklar yeşile döndüğünde gitmeye başlayan arabanın kapısına yapışan çocukların yarattığı korku, çocuklara bir şey olacak endişesi, çoğumuzun yaşadığı bir manzaradır.

 

Bu olaydaki en dramatik ve kırılması zor olan nokta, bu çocukların, ailelerinin zorlamasıyla bu işleri yapmaları ve kazandıkları parayı evde anne ve babalarına teslim etmeleridir. Sokakta çalışan bu çocukların bir süre sonra evlerini terk ederek kaçtıkları ve sokakta yaşamaya başladıkları yapılan çalışmaların sonucunda görülmektedir.

 

Güneydoğudaki terörün ve yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerden büyük kentlere göç en büyük sosyal problemlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük şehirlere göç eden aile çocuklarının büyük oranda yukarıda anlatılan tablonun bir parçası oldukları görülmektedir. Bu açıdan sokak çocuklarını tanımlarken bu kavramın içerisinde suça itilen çocukların ve çalışan çocukların da yer aldığını unutmamak gerekmektedir.

 

Sokak çocuğu günlük yaşamda da çok duyduğumuz bir kavramdır, ama, “sokak çocuğu kimdir?” sorusuna cevap verebilmek o kadar da kolay değildir. Çünkü; bazılarınız için gece yarısı Beyoğlu’nda gözleri kaymış tinerli çocuklar sokak çocuklarıdır. Bazılarınız için ise trafik ışıklarında arabanın camına yapışan çocuklar sokak çocuklarıdır. Bazılarımız için ise çantamızı alıp kaçan kapkaççılar sokak çocuklarıdır.

 

O yüzden “sokak çocukları kimdir?” sorusunun cevabını vermek her zaman kolay değildir. Çünkü; “sokak çocuklarının ailesinin olup olmadığı” sorusu temel kriter oluşturan bir sorudur. Latin ülkelerinde ailesi olmayan çocuklar, sokağı mekan tutmuş çocuklar sokak çocuklarıdır. Halbuki bizde yüzdeye vurursanız sokak çocuklarının büyük oranda; yaklaşık %85-90 oranında, ailesi, yani evi olduğunu görürüz.

 

Bu konuda yapılan çalışmalarda, klasik olarak, sokak çocuklarının iki temel grupta değerlendirildiğini görmekteyiz. Bunlar gerçekten bu tanıma uyan sokak çocuğu; yani evi olmayan, sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışıp, akşam evine dönen; yani bir evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar.

 

İlginç bir boyut ise, sokak çocuklarının, özel bakım gerektiren diğer gruplara göre, toplumda çok daha fazla popülarize olması ve bu konuda toplumun daha yoğun tepki vermesidir. Gerçekten, istismar gibi daha ağır sonuçları olan ve daha yaygın olan bir konuda, toplum duyarlılığının çok daha az olduğu görülmektedir. Son yıllarda bu ilgide artış gözlenmesine karşın, halen, sokak çocukları, toplumun en kolay reaksiyon verdiği ve bir şeyler yapma çabasına girdiği bir konu olarak dikkati çekmektedir. Bunda çocukların göz önünde olmasının önemli etken olduğu söylenebilir.

 

Sokağın Çocukları; çocukları yetiştirmekten sorumlu yetişkinler tarafından herhangi bir koruma, denetleme yada yönlendirmenin olmadığı bir pozisyonda, ailelerinden kopmuş, en geniş anlamıyla ‘sokağı ev edinmiş’ şekilde yaşayan çocuklardır.

 

Sokaktaki Çocuklar; ailelerinin destekleri hızlı bir şekilde zayıflayan, sokaklarda yada alışveriş merkezlerinde çalışarak ailenin yaşama sorumluluğunu paylaşan çocuklardır. Bu çocuklar için ev; oyun, kültür ve günlük hayat merkezi olmaktan çok uzaktır. Yine de, sokak onların günlük aktiviteleri halindeyken, çoğu geceleri evlerine döner. Aile ilişkileri bozuluyor olsa da, çocuklar evdedir ve hayatı ailelerinin bakış açısıyla görmeye devam etmektedirler.

 

Sokağın çocukları, günlük yaşam için aile desteğinden yoksun, yalnız bir şekilde mücadele eden daha küçük bir gruptur. Genellikle “terkedilmiş” olarak bilinmelerine rağmen; güvensizlikten ve reddedilmeden ve şiddet içinde büyümekten yorulmuş bir şekilde çocukların kendilerinin de ailelerini terketmiş oldukları gözlenmektedir. Bu çocukların aileleriyle bağlarının kopmuş olduğu görülmektedir.

 

Ancak yukarıda belirtildiği gibi sokak çocuklarının ayrımı için temel kriter aileleri ile olan ilişkileridir. Çocukların aileleri ile olan ilişkileri yaşam biçimlerini ve yaşadıkları mekanı, dolayısıyla da yaşam modellerini oluşturmaktadır. Buna göre 3 ana grupta değerlendirilmektedirler. Burada dikkat çeken boyut çocukların adım adım daha tehlikeli ve normal yaşama dönmelerini zorlaştıran ortamlara doğru sürükleniyor olmalarıdır.

 

Gerçekten de informel olarak nitelendirilen cam siliciliği, mendil satma ve benzeri işlerle sokakta olan çocuğun daha sonra şiddet, uçucu madde kullanma gibi olaylara karıştığını ve ailesinden, evinden koptuğunu görmekteyiz. Bu açıdan aşağıda anlatılan 3 ana grubu aşamalı olarak değerlendirmek mümkündür. Yani çocuk genellikle ilk gruptayken bir süre sonra ikinci gruba kayar. Daha sonra üçüncü grubun içinde kendini bulur. Başka söyleyişle bu çocukların topluma kazandırılmaları da güçleşmektedir.

 

Bu gruplara bir kez daha göz atalım.

 

Kenya, Meksika, Filipinler ve Sri Lanka gibi turizm odaklı ülkelerde; herhangi bir düzenli işi olmayan, turistlerin eğlence harcamalarından hayatlarını kazanan “açık hava ekonomisinde çalışan çocuklar” da sokak çocukları olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım gece ve gündüz arkadaşları ile birlikte sokaklarda ve topluma ait yerlerde para kazanmak için bir şeyler satan ve dilenen çocukları da içine almaktadır.

 

Sokak çocukları, 1983’de çıkan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nda 3.madde’de “Korunmaya Muhtaç Çocuklar” kapsamında ele alınmaktadır. Kanunun korunmaya muhtaç çocuk kapsamında; anne veya babası tarafından ihmal edilip, fuhuş, dilencilik, alkollü veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuklar kapsamında sokak çocuklarıda yer almaktadır.

 

Ülkemizin hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesiyle birlikte, sağlıksız bir kentleşme sonucunda oluşan toplum yapısındaki değişikliklere paralel olarak farklılaşan aile yapısı, bu gelişime ayak uyduramayan ailelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu süreç içinde ekonomik yoksulluk ve köyden kente göç sonucu oluşan kültürel çatışmayı da yaşayan aileler kent yaşamının dışına itilmektedir. Geleneksel kırsal kesimde ailenin aldığı destek (psikolojik, sosyal, ekonomik) kentlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığında, büyük ümitlerle kente göçen yığınların aile ilişkilerini etkilemekte, çocukları başıboşluğa sürüklemektedir. Ayrıca; boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenlerde çocukların sokak yaşamını seçmesine sebep olabilmektedir.

 

Bu sorun yoğunlukla metropol illerde görülmektedir. Özellikle İstanbul gibi gecekondulaşmanın ciddi boyutlarda sorun olduğu ortamlarda, ailelerin kontrolünden çıkan çocuk sayısı günden güne artmaktadır. Soruna kısa süre içinde sistemli bir müdahale yapılmaması durumunda ise bir süre sonra büyük bir olasılıkla, suçluluk oranında bir patlama yaşanacak ve sorunun çözümü için daha büyük yatırımlar yapılmasını gerektirecektir. 2828 sayılı Kanun kapsamına giren bu soruna hizmet götürmek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun görevidir. Ancak bu sorun çeşitli sorunların bir bileşkesi olduğundan çok yönlü bir işbirliği ve koordinasyonu içeren bir rehabilitasyonu gerektirmektedir. Belirtildiği gibi bu sorunun gerçek nedeni köyden kente göç, onun sonucu oluşan çarpık kentleşme, bunların beraberinde getirdiği ekonomik yoksulluk, işsizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır. Sağlıksız aile ortamında yetişen çocuğun eğitimine önem verilmemekte, aile bütçesine katkıda bulunması beklenmekte ve çocuk yaşına uygun olmayan ruhsal ve fiziksel sağlığını tehlikeye sokan işlerin yanı sıra bağımlılık kazanmasına neden olan işlerde (mobilya cilası, ayakkabı tamircisi, vb.) çalıştırılmaktadır.

 

Bu çocuklar para kazandığı için kendini yetişkin gibi hissetmektedir. Çoğu zaman ailenin denetiminden uzaklaşan çocuk eğitimini yarım bırakmakta, akran gruplarından soyutlandığı gibi yetişkinlerin dünyasına da girememektedir. İş ortamına da uyum sağlayamayarak işten ayrılmakta ve sokaktaki sınırsız, sorumsuz özgürlüğü seçerek sosyal yaşamdan tamamen kopmaktadır.

 

Ülkemizde ciddi bir sorun haline gelmeden bu gruba acilen hizmet götürmek önem taşımaktadır. Ancak hizmet götürülecek grup kendi içinde alt sorun gruplarından oluştuğu ve her alt gruba götürülecek hizmet modeli ayrı bir özellik taşıdığı için Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu çalışmalarını çok yönlü planlayarak sunması gerekmektedir.

 

Kent sokaklarında rastladığımız bu çocukların, bir bakışta, terk edilme ya da evden kaçma nedeniyle sokakta yaşayanlar mı oldukları, yoksa aile bütçesine katkıda bulunmak için gündüzleri çalışıp geceleri evlerine dönüp birlikteliklerini koruyan ailelerin çocukları mı oldukları anlayabilmek de mümkün değildir

 

Kolombiya’da Cali’li sokak çocukları hakkında kapsamlı bir araştırma yapmış olan Aptekar (1988), çocukların durumunu değerlendiren çalışma ve araştırmalarda yazarların iki zıt kutuptan birine doğru yönlenebilmeleri tehlikesi üzerinde ciddi anlamda durmuştur. Aptekar sokak çocukları konusunda yapılan araştırmaların ve yazılan yazıların iki türlü yanlılık (bias) taşıma olasılığı olduğunu söylemektedir. Bunlardan biri, çocukların hemen hemen tümüyle patolojik yönlerini öne çıkaran, olumlu yanlarını büyük ölçüde göz ardı eden, araştırmacıların da tehlikeli bir grup ile ilgilenmiş oldukları için kendilerini kahramanlaştırdıkları yaklaşımdır. Burada çocuklar için yapıcı girişimlerden çok onlara yaklaşabilmek, bu çalışmayı yapabilmek için gereken süreç konu edilmekte ve çocuklar ikinci plana düştüğü gibi aynı zamanda yapıcı yaklaşımlar dışlanmaktadır. Diğer tür yanlılık ise bunun tam tersine, yoksulluğu, suçluluğu ve psikopatolojiyi görmezlikten gelen, çocukları bütünüyle “küçük” ya da “basit” problemlere sahip, hatta başarılı maceracılar olarak sunarak çocukları kahramanlaştıran yaklaşımdır. Burada da tam tersi, çocuklar gerçekdışı bir şekilde karikatürize edilmekte ve olay gerçek boyutlarının dışında değerlendirilmektedir. Aptekar her iki tür yanlışlıktan da kaçınmak gerektiğini savunmakta ve hizmet programlarını hedef kitlenin gerçek özelliklerine ve farklılıklarına paralel olarak çeşitlendirmenin gerekliliğini söylemektedir. Zaman zaman en objektif olmaya çalışan yazılarda dahi ortaya çıkan bu gibi yanlılıklar, sokak çocuklarının yaşadıkları gerçekliğin toplumsal, tarihsel, hatta bireysel bazı tutumlardan ve duygulardan beslenen önyargılar nedeniyle doğru olarak algılanamamasından kaynaklanmaktadır.

 

Aptekar örnek olarakta kendi çalışmasının bulgularından bahsetmektedir. Cali’de: sokak çocuklarına yönelik toplumsal tutumların, onlara imrenmek, acımak ve tehlikeli olduklarına inanmak gibi son derece farklı duygu ya da inançların bir karışımını yansıttığını söylemektedir. Aptekar’a göre bunun önemli bir nedeni Kolombiya toplumunu oluşturan farklı aile yapılarından kaynaklanmaktadır. Toplumda egemen sınıf patriarkal İspanyol ailelerden oluşmaktadır ve bu ailelerin beklentileri özellikle erkek çocukların aileye itaat etmeleri doğrultusundadır. Oysa aynı toplumda yaşayan matriarkal Afrika kökenli ailelerde erkek çocukların bağımsızlığını pekiştirmek için aileden bir an önce ayrılıp kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri beklenir. Bu iki grup arasındaki sınıf ve kültür farklılıkları, geçmişte olduğu gibi bugün de değer yargıları açısından çatışmalara neden olmaktadır. Aptekar’a göre sokak çocuklarına yönelik çelişkili tutumlar, onların nesnel gerçekliklerinden çok bu değer çatışmasında bir sembol olarak algılanmalarından kaynaklanmaktadır. Bu çocukların aileye itaat etmek ve otoriteye saygı göstermek yerine bağımsız bir yaşam sürmeleri, egemen sınıfa mensup olanlar tarafından, mevcut düzene yönelik bir tehdit olarak algılanmakta ve dolayısıyla çocukların patolojik özellikleri ve suça yönelik davranışları abartılmaktadır. Görüldüğü gibi sokak çocukları konusunda çalışma yapılırken çok yönlü olarak olaya yaklaşmak zorunludur.

 

Aptekar’a (1988) göre sokak çocuklarına yönelik farklı tutumlarda rol oynayan bir diğer faktör, bireysel ya da psikolojik kökenlidir. Bu konuda araştırma yapanlar başta olmak üzere herkesin sokak çocuklarına yönelik duygusal yaklaşımı, kısmen kendisi tarafından da yaşanmış olan bir içsel çatışmayı; toplumsal kabul ya da statü elde etmek için sosyal normlara boyun eğmek ile boyun eğmeyerek daha az güvenliğe razı olmak arasındaki içsel çatışmayı nasıl çözümlemiş olduğuna bağlıdır. Bireyler arasında büyümenin bir parçası olarak da algılanabilecek olan bu çatışmayı nasıl çözümlemiş oldukları ve bu çözüme yükledikleri duygusal anlam açısından farklılıklar vardır. Bazıları buldukları bu çözümün adil olduğuna inanırken, kimileri toplumsal normlara fazla uyarak kişiliklerinden ödün verdiklerini düşünürler ve bir tür mağdur olma ve isyan duygusu hissederler. İşte, Aptekar’a göre, her insanın sokak çocuklarına yönelik tutumunda; onlara imrenme, acıma veya onların suç işlemeye eğilimli tehlikeli kitleler olduklarına inanma gibi bir miktar da kendi hayatında varmış olduğu bu çözümle ilgili duygularının izdüşümleri vardır. Aptekar (1988), bu tür toplumsal ya da bireysel nedenlerden kaynaklanan ve sokak çocuklarını gerçek özellikleriyle ve bütün çeşitlilikleriyle görmeyi engelleyen tutumların, bazı hizmet programlarının ideolojilerinin de belirlendiğini öne sürmektedir. Örneğin bazı programlar tüm çocuklar için tek tür bir yaklaşım geliştirerek onları itaatkar işçiler olmak üzere eğitmektedir.

 

Sokak çocukları konusunda araştırma yapmanın saha çalışmasının kendine özgü zorlukları dışında çalışılan grup açısından da büyük zorlukları bulunduğu görülmektedir. Çocuklarla, yalnızca sokak ortamında araştırma yapmak, kendi içinde çeşitli güçlükler taşımaktadır. Çocukların para kazanma uğraşı içinde olmaları, kentin en kalabalık ve gürültülü mekanlarında bulunmaları ve dikkatlerinin araştırmacıdan çok çevreye yönelik olması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla bu tür araştırmalarda, örneğin psikolojik ölçümler uygulayarak, odaklaşmış grup tartışmaları yaparak ya da çocukları boylamsal olarak inceleyerek onlar hakkında derinlemesine bilgiler toplamak mümkün olmamaktadır.

 

Özetle sokak çocuklarının tanımı yapılırken birçok boyutun irdelenmesinin büyük önemi bulunmaktadır.

 

“Sokak çocukları yaşının rolünü yaşayamayan başka bir deyişle oyun oynama, okula gitme, akşam evinde anne, baba ve kardeşleriyle birlikte olma gibi doğal gereksinimlerinin karşılanamadığı bir ortam olan sokakta yaşayan ve her türlü tehlikeye açık bir ortam içinde yaşayan, gelecekte suça itilme potansiyeli çok yüksek olan çocuklardır. “

 

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi çocuğun yaşının gereklerini yaşayamamasından başlayan, aile ortamının getirdiği sevgi, güven, dayanışma ve diğer değerlerden yoksun yetişmesi ile devam eden ve sokak gibi her türlü tehlikenin potansiyel olarak var olduğu bir ortamda küçük yaşta, korunmasız olarak bunlara maruz kalabilmesiyle devam eden bir zincirden bahsediyoruz. Bu zincirin her halkası farklı bir tehlikeyi barındırmaktadır. Bugüne kadar yaşananlar da göstermektedir ki normal bir çocukta dehşet içinde konu edebileceğimiz tiner kullanma, hırsızlık yapma ve cinsel ilişkilerin yaşanması gibi problemler bu çocuklar için yaşamın bir parçası olmuştur. Eğer 12 yaşında bir çocuğa madde kullanmasın diye sigara içme izni vermek zorunda kalıyorsak ve bu durum o çocuğun kurtulma, rehabilite olma noktasında yaşanıyorsa ne denli ciddi bir problemden bahsettiğim anlaşılacaktır. Bu çocukların sokakta yaşamlarını sürdürmelerinin ya çete mensubu olma ya da kendilerini cinsel meta olarak satmaları ile sonuçlandığı göz önüne alınırsa bu problemin çözümünde gecikilen her anın sonuçta yaratacağı faturanın yüksekliğini de anlamak mümkündür.

 

 

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Gönderi tarihi:
merhaba sayın Efendi Türkler size yalnızca tek bir şey sorucam kimsesiz çocuklar için açılan bu yuvalar ve barındırma evleri sizce gerçekten yeterlimi ? soruna tamamiyle çözüm olabilicek mi ? verdiginiz çözümü eleştirmiyorum oldukça dogru ama kesin çözüm mü bunu ögrenmek istiyorum sizden

 

 

Saygılar :clover:

Arkadasim adı üzerinde kimsesiz çocuklar diyorsan kimsesiz çocuklar için açılan bu yuvalar ve barındırma evleri.. evet yeterli! unutmayalim orasi otel degil belli dönem kalacaklari eger sen orayi otel olarak algiliyorsan bile genede bu cocuklar icin bulunmaz nimet!!! arkadasim istersen bir hafta sokakda kal orasini otel olsa bile bulunmaz nimet oldugunu anliyacaksin!

 

bak arkadasim cocuk yuvalari cocuklari sadece barindirmaz onlari hayata hazirlar.. ayni bizim Ailemizin bizi hayata hazirladigi gibi gün gelir bizlerin Aileside bizi sefkatli kollarindan hayatin icine birakir öyle degilmi!!!

 

Cocuk yuvalarinda daha sanslimi diyelim? bazi cocuklarin baska Aileler tarafindan bakici aile olarak yanlarina alinmasi veyahut evlatlik edinmesi tabiii bunlarda güzel seyler duyarli toplumlarda bu sansi daha fazla yakalama sanslari var tabii bununda bir limiti var.. yani büyük cogunlugu genede hayata orda hazirlanmak zorunda kalmaktadir.. buda kimsesiz cocuklarin gercegi.

 

Gelelim Sokak Çocuklarına! sokak cocuklarin cogunlugu Aileleri tarafindan sokaga terkedilmis yada Aile ici yikici bunalimlardan kendini sokaga atmis cocuklar var.. bunlar kimsesiz degil Aileleri tarafindan kimsesizlestirilmis cocuklar bunun cözümüde Devletin kurumlarinin zamaninda bu cocuklar bu noktaya gelmeden Ailenin elinden alinmasi gereken cocuklar yani Devletin kurumlari bu cocuklari zamaninda farkedip Aileye karsi korumaya almak zorundadir..

 

böyle Akilli kurumlar yaratmadigimiz müddetce bunun baskada cözümü yoktur

 

 

saygilarimla degerli arkadasim 'bLeedinq_me' :clover:

Gönderi tarihi:
Sayın Mavi Olmayan Gökyüzü aslında benimde belirtmek istedigim aile idi sorunun asıl çözmü ailede bitiyor.. verdiginiz örnekleri eleştiriyorum çünkü hepsinin dogrulugu var gördüklerimizi karşılaştıklarımızı paylaşıyoruz...

 

 

Sayın Mavi Olmayan Gökyüzü aslında benimde belirtmek istedigim aile idi sorunun asıl çözmü ailede bitiyor.. verdiginiz örnekleri eleştirmiyorum çünkü hepsinin dogrulugu var gördüklerimizi karşılaştıklarımızı paylaşıyoruz...

 

yanlış olmuş kusura bakmayın

 

Saygılar :clover:

Gönderi tarihi:
Arkadasim adı üzerinde kimsesiz çocuklar diyorsan kimsesiz çocuklar için açılan bu yuvalar ve barındırma evleri.. evet yeterli! unutmayalim orasi otel degil belli dönem kalacaklari eger sen orayi otel olarak algiliyorsan bile genede bu cocuklar icin bulunmaz nimet!!! arkadasim istersen bir hafta sokakda kal orasini otel olsa bile bulunmaz nimet oldugunu anliyacaksin!

 

bak arkadasim cocuk yuvalari cocuklari sadece barindirmaz onlari hayata hazirlar.. ayni bizim Ailemizin bizi hayata hazirladigi gibi gün gelir bizlerin Aileside bizi sefkatli kollarindan hayatin icine birakir öyle degilmi!!!

 

Cocuk yuvalarinda daha sanslimi diyelim? bazi cocuklarin baska Aileler tarafindan bakici aile olarak yanlarina alinmasi veyahut evlatlik edinmesi tabiii bunlarda güzel seyler duyarli toplumlarda bu sansi daha fazla yakalama sanslari var tabii bununda bir limiti var.. yani büyük cogunlugu genede hayata orda hazirlanmak zorunda kalmaktadir.. buda kimsesiz cocuklarin gercegi.

 

Gelelim Sokak Çocuklarına! sokak cocuklarin cogunlugu Aileleri tarafindan sokaga terkedilmis yada Aile ici yikici bunalimlardan kendini sokaga atmis cocuklar var.. bunlar kimsesiz degil Aileleri tarafindan kimsesizlestirilmis cocuklar bunun cözümüde Devletin kurumlarinin zamaninda bu cocuklar bu noktaya gelmeden Ailenin elinden alinmasi gereken cocuklar yani Devletin kurumlari bu cocuklari zamaninda farkedip Aileye karsi korumaya almak zorundadir..

 

böyle Akilli kurumlar yaratmadigimiz müddetce bunun baskada cözümü yoktur

 

 

saygilarimla degerli arkadasim 'bLeedinq_me' :clover:

 

Tabiki sayın Efendi Türkler söylediklerinizde haklısınız vede dogru ama eksik olan bir şey var oda maneviyat Anne, Baba sevgisiden yoksun büyümek hayatta her zaman bir taraftan boyunları bükük kalmazlarmı eksik olmazlar mı ?

 

kimsesiz çocuklar derken sokak çocuklarından bahsediyordum.. yanlış hitapta bulundugum için özür dilerim.. :clover:

 

Saygılar :clover:

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Sokak Çocukları

Prof. Dr. Oğuz POLAT

 

 

2000’li yıllarda ilgi çekici konulardan birisi de, dünya teknolojik olarak inanılmaz gelişmeler gösterirken, korunmaya muhtaç ya da özel hizmet götürülmesi gereken çocukların sayısının, gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere, dünya genelinde artış göstermesidir.

 

Bu çocuklara baktığımızda; evde dayak yiyen, sonra bu şiddete dayanamayarak sokağa kaçan, burada da suça itilerek yaşayan çocukların olduğunu görmekteyiz. Bu çocuklara sağlık dışı koşullarda çalışan çocukları da eklemek gerekir. Hepsinin ortak özelliği bulundukları yaşın gerektirdiği yaşamı yaşayamamaları ve en çok gereksinmeleri olan ev sıcaklığından, ebeveyn ilgisinden, oyun oynamaktan ve sağlıklı beslenmeden yoksun olmalarıdır.

 

Risk altında çocuklar değerlendirmesinde en önemli etken, çocukluk dönemlerinde yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşam içerisinde olmaları gelmektedir. Her çocuğun doğal hakkı olan yaşına uygun bir yaşam yaşama boyutunun bu çocuklarda gerçekleşmediği gözlenmektedir. Gelişimin temel kurallarından olan her çocuk yaşının gerektirdiği yaşamı yaşamalıdır ilkesinin bu kategoride yer alan çocuklarda gerçekleşmediği görülmektedir. Oyun çağındaki çocuğun oyun oynaması, okul çağındaki çocuğun okula gitmesi gerekirken, bu çocukların, yaşamlarını başka şekilde tehlikeli ve gelişimlerini engelleyen boyutlarda geçirdikleri görülmektedir.

 

Risk altındaki çocuklar başlığı altında en sık karşımıza çıkan başlıca 4 grup görülmektedir: sokak çocukları, suça itilen çocuklar, çalışan çocuklar ve istismara maruz kalan çocuklar.

 

Mülteci çocukları da bu grubun içine dahil etmek gerekmektedir. Son yıllarda sayıları sürekli artan mülteci çocuklar da özel koruma altına alınması gereken çocuklar grubundadır.

 

Bu grupları değerlendirdiğimizde ilk dikkati çeken, grupların birbirinden bağımsız olmadığı tam tersine iç içe geçmiş olmalarıdır. Gerçekten de sokak çocuklarının önemli bir kısmının suça itilen çocuklar grubuna da girdiği izlenmektedir. Sokakta yaşamanın doğal uzantısında suç işleme ve sürekli çetelerde yer alarak suçlu olma kavramı yaşanmaktadır.

 

Aynı şekilde sokaktaki çocukların mendil, kibrit satma gibi işleri yaptıkları görülmektedir. Özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde, metropollerde trafik ışıklarında duran, arabaya koşarak gelen çocuklar manzarası aşina olduğumuz bir manzaraya dönüşmüştür. Işıklar yeşile döndüğünde gitmeye başlayan arabanın kapısına yapışan çocukların yarattığı korku, çocuklara bir şey olacak endişesi, çoğumuzun yaşadığı bir manzaradır.

 

Bu olaydaki en dramatik ve kırılması zor olan nokta, bu çocukların, ailelerinin zorlamasıyla bu işleri yapmaları ve kazandıkları parayı evde anne ve babalarına teslim etmeleridir. Sokakta çalışan bu çocukların bir süre sonra evlerini terk ederek kaçtıkları ve sokakta yaşamaya başladıkları yapılan çalışmaların sonucunda görülmektedir.

 

Güneydoğudaki terörün ve yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerden büyük kentlere göç en büyük sosyal problemlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük şehirlere göç eden aile çocuklarının büyük oranda yukarıda anlatılan tablonun bir parçası oldukları görülmektedir. Bu açıdan sokak çocuklarını tanımlarken bu kavramın içerisinde suça itilen çocukların ve çalışan çocukların da yer aldığını unutmamak gerekmektedir.

 

Sokak çocuğu günlük yaşamda da çok duyduğumuz bir kavramdır, ama, “sokak çocuğu kimdir?” sorusuna cevap verebilmek o kadar da kolay değildir. Çünkü; bazılarınız için gece yarısı Beyoğlu’nda gözleri kaymış tinerli çocuklar sokak çocuklarıdır. Bazılarınız için ise trafik ışıklarında arabanın camına yapışan çocuklar sokak çocuklarıdır. Bazılarımız için ise çantamızı alıp kaçan kapkaççılar sokak çocuklarıdır.

 

O yüzden “sokak çocukları kimdir?” sorusunun cevabını vermek her zaman kolay değildir. Çünkü; “sokak çocuklarının ailesinin olup olmadığı” sorusu temel kriter oluşturan bir sorudur. Latin ülkelerinde ailesi olmayan çocuklar, sokağı mekan tutmuş çocuklar sokak çocuklarıdır. Halbuki bizde yüzdeye vurursanız sokak çocuklarının büyük oranda; yaklaşık %85-90 oranında, ailesi, yani evi olduğunu görürüz.

 

Bu konuda yapılan çalışmalarda, klasik olarak, sokak çocuklarının iki temel grupta değerlendirildiğini görmekteyiz. Bunlar gerçekten bu tanıma uyan sokak çocuğu; yani evi olmayan, sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışıp, akşam evine dönen; yani bir evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar.

 

İlginç bir boyut ise, sokak çocuklarının, özel bakım gerektiren diğer gruplara göre, toplumda çok daha fazla popülarize olması ve bu konuda toplumun daha yoğun tepki vermesidir. Gerçekten, istismar gibi daha ağır sonuçları olan ve daha yaygın olan bir konuda, toplum duyarlılığının çok daha az olduğu görülmektedir. Son yıllarda bu ilgide artış gözlenmesine karşın, halen, sokak çocukları, toplumun en kolay reaksiyon verdiği ve bir şeyler yapma çabasına girdiği bir konu olarak dikkati çekmektedir. Bunda çocukların göz önünde olmasının önemli etken olduğu söylenebilir.

 

Sokağın Çocukları; çocukları yetiştirmekten sorumlu yetişkinler tarafından herhangi bir koruma, denetleme yada yönlendirmenin olmadığı bir pozisyonda, ailelerinden kopmuş, en geniş anlamıyla ‘sokağı ev edinmiş’ şekilde yaşayan çocuklardır.

 

Sokaktaki Çocuklar; ailelerinin destekleri hızlı bir şekilde zayıflayan, sokaklarda yada alışveriş merkezlerinde çalışarak ailenin yaşama sorumluluğunu paylaşan çocuklardır. Bu çocuklar için ev; oyun, kültür ve günlük hayat merkezi olmaktan çok uzaktır. Yine de, sokak onların günlük aktiviteleri halindeyken, çoğu geceleri evlerine döner. Aile ilişkileri bozuluyor olsa da, çocuklar evdedir ve hayatı ailelerinin bakış açısıyla görmeye devam etmektedirler.

 

Sokağın çocukları, günlük yaşam için aile desteğinden yoksun, yalnız bir şekilde mücadele eden daha küçük bir gruptur. Genellikle “terkedilmiş” olarak bilinmelerine rağmen; güvensizlikten ve reddedilmeden ve şiddet içinde büyümekten yorulmuş bir şekilde çocukların kendilerinin de ailelerini terketmiş oldukları gözlenmektedir. Bu çocukların aileleriyle bağlarının kopmuş olduğu görülmektedir.

 

Ancak yukarıda belirtildiği gibi sokak çocuklarının ayrımı için temel kriter aileleri ile olan ilişkileridir. Çocukların aileleri ile olan ilişkileri yaşam biçimlerini ve yaşadıkları mekanı, dolayısıyla da yaşam modellerini oluşturmaktadır. Buna göre 3 ana grupta değerlendirilmektedirler. Burada dikkat çeken boyut çocukların adım adım daha tehlikeli ve normal yaşama dönmelerini zorlaştıran ortamlara doğru sürükleniyor olmalarıdır.

 

Gerçekten de informel olarak nitelendirilen cam siliciliği, mendil satma ve benzeri işlerle sokakta olan çocuğun daha sonra şiddet, uçucu madde kullanma gibi olaylara karıştığını ve ailesinden, evinden koptuğunu görmekteyiz. Bu açıdan aşağıda anlatılan 3 ana grubu aşamalı olarak değerlendirmek mümkündür. Yani çocuk genellikle ilk gruptayken bir süre sonra ikinci gruba kayar. Daha sonra üçüncü grubun içinde kendini bulur. Başka söyleyişle bu çocukların topluma kazandırılmaları da güçleşmektedir. Bu gruplara bir kez daha göz atalım.

 

Kenya, Meksika, Filipinler ve Sri Lanka gibi turizm odaklı ülkelerde; herhangi bir düzenli işi olmayan, turistlerin eğlence harcamalarından hayatlarını kazanan “açık hava ekonomisinde çalışan çocuklar” da sokak çocukları olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım gece ve gündüz arkadaşları ile birlikte sokaklarda ve topluma ait yerlerde para kazanmak için bir şeyler satan ve dilenen çocukları da içine almaktadır.

 

Sokak çocukları, 1983’de çıkan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu’nda 3.madde’de “Korunmaya Muhtaç Çocuklar” kapsamında ele alınmaktadır. Kanunun korunmaya muhtaç çocuk kapsamında; anne veya babası tarafından ihmal edilip, fuhuş, dilencilik, alkollü veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuklar kapsamında sokak çocuklarıda yer almaktadır.

 

Ülkemizin hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesiyle birlikte, sağlıksız bir kentleşme sonucunda oluşan toplum yapısındaki değişikliklere paralel olarak farklılaşan aile yapısı, bu gelişime ayak uyduramayan ailelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu süreç içinde ekonomik yoksulluk ve köyden kente göç sonucu oluşan kültürel çatışmayı da yaşayan aileler kent yaşamının dışına itilmektedir. Geleneksel kırsal kesimde ailenin aldığı destek (psikolojik, sosyal, ekonomik) kentlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığında, büyük ümitlerle kente göçen yığınların aile ilişkilerini etkilemekte, çocukları başıboşluğa sürüklemektedir. Ayrıca; boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenlerde çocukların sokak yaşamını seçmesine sebep olabilmektedir.

 

Bu sorun yoğunlukla metropol illerde görülmektedir. Özellikle İstanbul gibi gecekondulaşmanın ciddi boyutlarda sorun olduğu ortamlarda, ailelerin kontrolünden çıkan çocuk sayısı günden güne artmaktadır. Soruna kısa süre içinde sistemli bir müdahale yapılmaması durumunda ise bir süre sonra büyük bir olasılıkla, suçluluk oranında bir patlama yaşanacak ve sorunun çözümü için daha büyük yatırımlar yapılmasını gerektirecektir. 2828 sayılı Kanun kapsamına giren bu soruna hizmet götürmek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun görevidir. Ancak bu sorun çeşitli sorunların bir bileşkesi olduğundan çok yönlü bir işbirliği ve koordinasyonu içeren bir rehabilitasyonu gerektirmektedir. Belirtildiği gibi bu sorunun gerçek nedeni köyden kente göç, onun sonucu oluşan çarpık kentleşme, bunların beraberinde getirdiği ekonomik yoksulluk, işsizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır. Sağlıksız aile ortamında yetişen çocuğun eğitimine önem verilmemekte, aile bütçesine katkıda bulunması beklenmekte ve çocuk yaşına uygun olmayan ruhsal ve fiziksel sağlığını tehlikeye sokan işlerin yanı sıra bağımlılık kazanmasına neden olan işlerde (mobilya cilası, ayakkabı tamircisi, vb.) çalıştırılmaktadır.

 

Bu çocuklar para kazandığı için kendini yetişkin gibi hissetmektedir. Çoğu zaman ailenin denetiminden uzaklaşan çocuk eğitimini yarım bırakmakta, akran gruplarından soyutlandığı gibi yetişkinlerin dünyasına da girememektedir. İş ortamına da uyum sağlayamayarak işten ayrılmakta ve sokaktaki sınırsız, sorumsuz özgürlüğü seçerek sosyal yaşamdan tamamen kopmaktadır.

 

Ülkemizde ciddi bir sorun haline gelmeden bu gruba acilen hizmet götürmek önem taşımaktadır. Ancak hizmet götürülecek grup kendi içinde alt sorun gruplarından oluştuğu ve her alt gruba götürülecek hizmet modeli ayrı bir özellik taşıdığı için Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu çalışmalarını çok yönlü planlayarak sunması gerekmektedir.

 

Kent sokaklarında rastladığımız bu çocukların, bir bakışta, terk edilme ya da evden kaçma nedeniyle sokakta yaşayanlar mı oldukları, yoksa aile bütçesine katkıda bulunmak için gündüzleri çalışıp geceleri evlerine dönüp birlikteliklerini koruyan ailelerin çocukları mı oldukları anlayabilmek de mümkün değildir

 

Kolombiya’da Cali’li sokak çocukları hakkında kapsamlı bir araştırma yapmış olan Aptekar (1988), çocukların durumunu değerlendiren çalışma ve araştırmalarda yazarların iki zıt kutuptan birine doğru yönlenebilmeleri tehlikesi üzerinde ciddi anlamda durmuştur. Aptekar sokak çocukları konusunda yapılan araştırmaların ve yazılan yazıların iki türlü yanlılık (bias) taşıma olasılığı olduğunu söylemektedir. Bunlardan biri, çocukların hemen hemen tümüyle patolojik yönlerini öne çıkaran, olumlu yanlarını büyük ölçüde göz ardı eden, araştırmacıların da tehlikeli bir grup ile ilgilenmiş oldukları için kendilerini kahramanlaştırdıkları yaklaşımdır. Burada çocuklar için yapıcı girişimlerden çok onlara yaklaşabilmek, bu çalışmayı yapabilmek için gereken süreç konu edilmekte ve çocuklar ikinci plana düştüğü gibi aynı zamanda yapıcı yaklaşımlar dışlanmaktadır. Diğer tür yanlılık ise bunun tam tersine, yoksulluğu, suçluluğu ve psikopatolojiyi görmezlikten gelen, çocukları bütünüyle “küçük” ya da “basit” problemlere sahip, hatta başarılı maceracılar olarak sunarak çocukları kahramanlaştıran yaklaşımdır. Burada da tam tersi, çocuklar gerçekdışı bir şekilde karikatürize edilmekte ve olay gerçek boyutlarının dışında değerlendirilmektedir. Aptekar her iki tür yanlışlıktan da kaçınmak gerektiğini savunmakta ve hizmet programlarını hedef kitlenin gerçek özelliklerine ve farklılıklarına paralel olarak çeşitlendirmenin gerekliliğini söylemektedir. Zaman zaman en objektif olmaya çalışan yazılarda dahi ortaya çıkan bu gibi yanlılıklar, sokak çocuklarının yaşadıkları gerçekliğin toplumsal, tarihsel, hatta bireysel bazı tutumlardan ve duygulardan beslenen önyargılar nedeniyle doğru olarak algılanamamasından kaynaklanmaktadır.

 

Aptekar örnek olarakta kendi çalışmasının bulgularından bahsetmektedir. Cali’de: sokak çocuklarına yönelik toplumsal tutumların, onlara imrenmek, acımak ve tehlikeli olduklarına inanmak gibi son derece farklı duygu ya da inançların bir karışımını yansıttığını söylemektedir. Aptekar’a göre bunun önemli bir nedeni Kolombiya toplumunu oluşturan farklı aile yapılarından kaynaklanmaktadır. Toplumda egemen sınıf patriarkal İspanyol ailelerden oluşmaktadır ve bu ailelerin beklentileri özellikle erkek çocukların aileye itaat etmeleri doğrultusundadır. Oysa aynı toplumda yaşayan matriarkal Afrika kökenli ailelerde erkek çocukların bağımsızlığını pekiştirmek için aileden bir an önce ayrılıp kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri beklenir. Bu iki grup arasındaki sınıf ve kültür farklılıkları, geçmişte olduğu gibi bugün de değer yargıları açısından çatışmalara neden olmaktadır. Aptekar’a göre sokak çocuklarına yönelik çelişkili tutumlar, onların nesnel gerçekliklerinden çok bu değer çatışmasında bir sembol olarak algılanmalarından kaynaklanmaktadır. Bu çocukların aileye itaat etmek ve otoriteye saygı göstermek yerine bağımsız bir yaşam sürmeleri, egemen sınıfa mensup olanlar tarafından, mevcut düzene yönelik bir tehdit olarak algılanmakta ve dolayısıyla çocukların patolojik özellikleri ve suça yönelik davranışları abartılmaktadır. Görüldüğü gibi sokak çocukları konusunda çalışma yapılırken çok yönlü olarak olaya yaklaşmak zorunludur.

 

Aptekar’a (1988) göre sokak çocuklarına yönelik farklı tutumlarda rol oynayan bir diğer faktör, bireysel ya da psikolojik kökenlidir. Bu konuda araştırma yapanlar başta olmak üzere herkesin sokak çocuklarına yönelik duygusal yaklaşımı, kısmen kendisi tarafından da yaşanmış olan bir içsel çatışmayı; toplumsal kabul ya da statü elde etmek için sosyal normlara boyun eğmek ile boyun eğmeyerek daha az güvenliğe razı olmak arasındaki içsel çatışmayı nasıl çözümlemiş olduğuna bağlıdır. Bireyler arasında büyümenin bir parçası olarak da algılanabilecek olan bu çatışmayı nasıl çözümlemiş oldukları ve bu çözüme yükledikleri duygusal anlam açısından farklılıklar vardır. Bazıları buldukları bu çözümün adil olduğuna inanırken, kimileri toplumsal normlara fazla uyarak kişiliklerinden ödün verdiklerini düşünürler ve bir tür mağdur olma ve isyan duygusu hissederler. İşte, Aptekar’a göre, her insanın sokak çocuklarına yönelik tutumunda; onlara imrenme, acıma veya onların suç işlemeye eğilimli tehlikeli kitleler olduklarına inanma gibi bir miktar da kendi hayatında varmış olduğu bu çözümle ilgili duygularının izdüşümleri vardır. Aptekar (1988), bu tür toplumsal ya da bireysel nedenlerden kaynaklanan ve sokak çocuklarını gerçek özellikleriyle ve bütün çeşitlilikleriyle görmeyi engelleyen tutumların, bazı hizmet programlarının ideolojilerinin de belirlendiğini öne sürmektedir. Örneğin bazı programlar tüm çocuklar için tek tür bir yaklaşım geliştirerek onları itaatkar işçiler olmak üzere eğitmektedir.

 

Sokak çocukları konusunda araştırma yapmanın saha çalışmasının kendine özgü zorlukları dışında çalışılan grup açısından da büyük zorlukları bulunduğu görülmektedir. Çocuklarla, yalnızca sokak ortamında araştırma yapmak, kendi içinde çeşitli güçlükler taşımaktadır. Çocukların para kazanma uğraşı içinde olmaları, kentin en kalabalık ve gürültülü mekanlarında bulunmaları ve dikkatlerinin araştırmacıdan çok çevreye yönelik olması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla bu tür araştırmalarda, örneğin psikolojik ölçümler uygulayarak, odaklaşmış grup tartışmaları yaparak ya da çocukları boylamsal olarak inceleyerek onlar hakkında derinlemesine bilgiler toplamak mümkün olmamaktadır.

 

Özetle sokak çocuklarının tanımı yapılırken birçok boyutun irdelenmesinin büyük önemi bulunmaktadır.

 

“Sokak çocukları yaşının rolünü yaşayamayan başka bir deyişle oyun oynama, okula gitme, akşam evinde anne, baba ve kardeşleriyle birlikte olma gibi doğal gereksinimlerinin karşılanamadığı bir ortam olan sokakta yaşayan ve her türlü tehlikeye açık bir ortam içinde yaşayan, gelecekte suça itilme potansiyeli çok yüksek olan çocuklardır. “

 

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi çocuğun yaşının gereklerini yaşayamamasından başlayan, aile ortamının getirdiği sevgi, güven, dayanışma ve diğer değerlerden yoksun yetişmesi ile devam eden ve sokak gibi her türlü tehlikenin potansiyel olarak var olduğu bir ortamda küçük yaşta, korunmasız olarak bunlara maruz kalabilmesiyle devam eden bir zincirden bahsediyoruz. Bu zincirin her halkası farklı bir tehlikeyi barındırmaktadır. Bugüne kadar yaşananlar da göstermektedir ki normal bir çocukta dehşet içinde konu edebileceğimiz tiner kullanma, hırsızlık yapma ve cinsel ilişkilerin yaşanması gibi problemler bu çocuklar için yaşamın bir parçası olmuştur. Eğer 12 yaşında bir çocuğa madde kullanmasın diye sigara içme izni vermek zorunda kalıyorsak ve bu durum o çocuğun kurtulma, rehabilite olma noktasında yaşanıyorsa ne denli ciddi bir problemden bahsettiğim anlaşılacaktır. Bu çocukların sokakta yaşamlarını sürdürmelerinin ya çete mensubu olma ya da kendilerini cinsel meta olarak satmaları ile sonuçlandığı göz önüne alınırsa bu problemin çözümünde gecikilen her anın sonuçta yaratacağı faturanın yüksekliğini de anlamak mümkündür.

Gönderi tarihi:

Sayın Politika,

 

benim iletilerime kastederek,tüm sorularıma rağmen o iletileri göstermeyerek;Diyarbakırda yaşayan/çalışan sokak çocuklarını yazmamdaki ki niyetimi çok güzel sorgulamış,

 

Sayın Efendi Türkler de bu yaklaşımı ''maşa olan çocuklarla'' örneklemiş,ah ne güzel!

 

Benim yazdıklarımdan rahatsız oluyorsunuz;çünkü ben sizin istediklerinizi yazmıyorum.

 

Sizi alkışlıyorum;hem de ayakta!

 

Ekliyorum;ülkemin en doğusundan en batısına,sokakta yaşamak ve çalışmak zorunda kalan çocuklarımız,size en sıcak sevgilerimi sunuyorum.

 

Saygılar!

 

Sayin Mavi... yazinizin son paragrafina kadar olan bölümü ben teferruat daha ziyade savunma refleksi olarak kabul ediyorum,ve sadece son paragrafinizida alkisliyorum,dogru olan son paragraftir.Tarafsiz ve Türkiyedeki tüm sokak cocuklarini kucaklayan.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Sayin Mavi... yazinizin son paragrafina kadar olan bölümü ben teferruat daha ziyade savunma refleksi olarak kabul ediyorum,ve sadece son paragrafinizida alkisliyorum,dogru olan son paragraftir.Tarafsiz ve Türkiyedeki tüm sokak cocuklarini kucaklayan.

 

saygilarla

 

Savunma refleksi demeyelim,sadece ''etiketlendirmeye isyan''...Özellikle baştan beri tartıştığım,paylaştığım sizin yaklaşımınıza...en azından siz ne demek istediğimizi anlamalıydınız...

 

Sevgili Politika,farklı olsada çıkış yollarına dair olan düşüncelerimiz;çıkış yolları eminim ki bizi aynı yerde buluşturacak...ve çocuklarımız,yarınımız...o çıkış yoluyla hakkettiklerini yaşayacaklar...saygılar!

Gönderi tarihi:

'Sokak Çocukları Araştırma Komisyonu Raporu' mecliste. Rapor, tüyleri diken diken ediyor. Raporda sokak çocuklarının mektupları bir gerçeği gözler önüne serdi.

 

 

TBMM'de 'çocukları sokağa düşüren nedenler ile sokak çocuklarının sorunlarının tespit edilmesi' amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporunu TBMM Genel Kurulu'na sundu. Raporda, 'sokak çocuklarını komisyona yazdığı ve insanı ağlatacak nitelikteki mektuplara yer verilirken, Komisyon Başkanı Ömer Ergenç'e yazılmış 'Ben Mecburen Sokak Çocuğuyum Abi' adlı bir şiiri bulunuyor.

 

TBMM'ye sunulan 'Sokak Çocukları' raporunda sokakta yaşayan/çalışan çocuklar sorunu ve diğer sosyal sorunların çözümlenebilmesi için bütün sosyal hizmet kurumlarının (Aile ve Sosyal Araştırma Kurumu Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü) aynı yapı içerisine alınarak Devlet Bakanlığı'nın icracı bir hizmet bakanlığına dönüştürülmesi önerisi getirildi.

Raporda çocuğun sosyal ve psikolojik gelişimine zarar verici ve suça özendirici dizi ve magazin programlarının çocukların izleyemeyeceği saatlerde yayınlanması, yazılı ve görsel basın yayın araçları ile çocukların sokakta yaşamasının, çalışmasının risklerini ve madde kullanımının zararlarını anlatan çocuk programları uzman eğitimciler kontrolünde hazırlanarak yayınlanması, aileleri bu konu hakkında bilinçlendirecek, eğitici-öğretici programlar görsel medya aracılığıyla yayınlanmalıdır. Bu eğitim programlarında yer alan spot ifadeler dizi senaryolarında kısa mesaj olarak yer almasına da yer verildi.

 

Raporda çocukların sosyal ve ekonomik istismarını özendirici programlar engellenmeli ve bu istismarı önleyici eğitici yayınlar teşvik edilmesi, aile planlaması çalışmalarının önemi vatandaşlara anlatılmalı ve bu çalışmalar özellikle babayı hedef alan bir yaklaşımla uygulanmalı ve bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yanı sıra diğer ilgili kurum ve kuruluşların desteği alınması, çocukların eğitime devamları sağlanması. Özellikle kız çocuklarının okullaşma oranı yükseltilmesine dikkat çekildi.

 

RAPORDAKİ DİĞER ÖNEMLİ ÖNERİLER

 

Raporda yer verilen diğer önemli öneriler ise şöyle:

 

"- İllerde valinin başkanlığında ilgili kurumların, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, meslek odalarının ve belediyenin katılımını sağlayacak 'Çocuk Koordinasyon Merkezleri' acilen oluşturulmalı. Bu merkezlerin bünyesinde sayılan kurum temsilcilerinden oluşan bir kurulla sosyal hizmet kuruluşları denetlenmeli.

 

- Çocuk ve Gençlik Merkezlerinde ve Toplum Merkezlerinde personel ihtiyacını karşılamak üzere ek ders ücreti karşılığında meslek elemanı istihdamı sağlanmalı.

 

- Sokakta yaşayan/çalışan çocuklar ile ilgili yapılan çalışmalarda SHÇEK verilerine göre, çocukların yüzde 53'ünün ilköğretim ara sınıftan terk ve yüzde 11'inin hiç okula gitmediği belirlendi. Bu çerçevede çocukların okula devam ettiğinde sokakta olmayacakları varsayımından hareketle, çocukları okulda tutacak tedbirlerin ivedilikle alınması önerildi.

 

- Çocuğunu okula göndermeyen veya devamını sağlamayan aileler hakkında 'İlköğretim Kanunu'nun' öngördüğü hükümler uygulanmalıdır. Okula göndermeyerek çocuğunun eğitim hakkını elinden almada ısrar eden ailelerden velayetinin alınması yönünde gerekli yasal düzenleme yapılmalı.

 

- Çocukların sokakta çalışmasını önlemek için risk altındaki ailelerin ikamet ettiği semtlerde derslik sayısı artırılarak tam zamanlı eğitime geçilmeli.

 

- Sorumluluğu altında bulunan çocukları istismar eden ailelerin çocukları koruma altına alınırken; koruma kararı ile birlikte vesayetin/velayetin de aileden alınması istikametinde yasal düzenlemeler yapılmalı.

 

- Anne-babası olmayan, ailesinin yanına dönmesi mümkün olmayan ve yüksekokul mezunu olan çocuklara kamu kurumlarında iş sağlanmasında öncelik verilmeli.

 

- 16 yaş ve altındaki çocukların ailesinin izni olmadan seyahat etmelerini kısıtlayan yasal düzenleme yapılmalıdır. Çocukların seyahat etmesi için ebeveyni veya vasisi tarafından bileti alınıp, korumalı bir şekilde seyahati sağlanmalı. Ulaştırma ve İçişleri Bakanlıkları bu konuda gerekli düzenlemeleri ve denetimleri yapmalı. Ulaşım terminallerinde kolluk kuvvetleri denetimleri arttırmalı.

 

- 12 yaşın altındaki çocukların sokak, cadde, park ve eğlence merkezlerinde gece saat 22.00'den sonra yalnız dolaşmalarını kısıtlamayan ve sorumluluğunu yerine getirmeyen aileler hakkında da cezai müeyyideler getiren yasal düzenleme yapılmalı.

 

- Hexan ve tolien içeren yapıştırıcı veya tiner gibi boya çözücü olarak kullanılan kimyevi maddelerin çocuklar tarafından amacı dışında uyuşturucu olarak kullanımını kısıtlayan düzenlemeler bazı illerde valilikler tarafından 5442 sayılı İller İdaresi Kanunun ilgili maddesi uyarınca, Güvenlik Kararı ile alındığı hatırlatılarak, bu maddelerin amacı dışında çocuklar tarafından kullanımını ve çocuklara satışını yasaklayan yasal düzenleme yapılmaması gerektiğine dikkat çekildi.

 

- Bu maddelerin satışının kontrol edilmesi amacıyla pazar tezgahlarında, işportada satışının yasaklanarak sadece lisanslı işyerlerinde belgeli ve bildirimli satışı yapılmalı.

 

- Sokakta yaşamayı, çalışmayı veya uçucu madde kullanımını ve suç işlemeyi özendirici, olumsuz görsel yayınların RTÜK'çe, yazılı yayınların ise ilgili birimlerce daha etkin bir biçimde denetlenmesine dikkat çekildi"

 

DANIŞMA MERKEZLERİ VE CEZA ÖNERİLERİ

 

Danışma merkezleri için yapılan öneriler şu şekilde belirtiliyor:

 

"- Ailelerin kentsel yaşama katılmalarına ve kente uyum sağlamalarına yardımcı olacak sosyal programlar ''Toplum Merkezleri'' ve/veya ''Aile Danışma Merkezleri'' aracığıyla uygulanmalı.

 

- Bu merkezlerin risk altındaki ailelerin ikamet ettiği gecekondu bölgelerinde yaygınlaştırılmalı ve uzman personel, araç-gereç açısından yeterli hale getirilmeli.

 

- Mevcut internet kafeler etkin bir biçimde denetlenmeli.

 

- Çocuk Hakları Sözleşmesindeki hükümlerin etkili biçimde uygulanması sağlanmalı.

 

- Bağımlılık yapan maddelerin kullanıldığı iş atölyelerinde çocukların çalışmasına 182 no'lu ILO sözleşmesi çerçevesinde son verilmeli"

Çocuklara bağımlılık maddesi satanlara ceza getirilmesi önerileri ise şöyle:

 

"- Çocuklara bağımlılık yapan maddeler satan işletmeler hakkında da cezai müeyyideler getirilmeli.

 

- Bu maddelerin içeriğine tiksinti verici koku veya mevcut kokunun çekiciliğinin azaltılması yönündeki çalışmalar üniversiteler, TÜBİTAK ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca yapılarak bir standart oluşturulmalı.

 

- SHÇEK bünyesinde, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü'nün ortak kullanımını sağlayacak ''Sokakta Yaşayan/Çalışan Çocuk Bilgi Ağı'' acilen oluşturulmalı.

 

- Çocuklarla ilgili yasal mevzuatı, Türkiye'nin imzalamış bulunduğu uluslararası sözleşme hükümlerini de kapsayacak şekilde tek bir yasada toplayan ''Çocuk Koruma ve Ceza Yasası'nın (çocuk adalet sistemi) hazırlanması gerekmekte.

 

- Çocukların, aileleri ve/veya organize suç örgütlerince suça yönlendirilmesi durumunda, cezalar caydırıcı hale getirilmeli.

 

- Okul aile birlikleri çocukların okullaşması ve devamı konusunda harekete geçirilmelidir. Yoksul bölgelerdeki okul aile birlikleri güçlendirilmeli ve risk gruplarının bulunduğu bölgelerden ''Kardeş Okul'' seçilmeli.

 

- Sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının sokakta yaşayan/çalışan çocuklara yönelik hizmet vermesi sağlanmalı"

 

İŞTE SOKAK ÇOCUKLARINDAN AĞLATAN MEKTUPLAR

 

TBMM Genel Kuruluna sunulan raporda sokak çocuklarının komisyona yazdığı mektuplara da yer verildi. İşte Ayakkabı boyacısı ve 9 yaşında 3. sınıf öğrencisinin A.G'nin kendi diliyle yazdığı mektubu:

 

"Ben cennete gitmek istiyorum. Orda kuşlar, kelebekler, güzel renkli çiçeklermiş gibi kokuyor orada elma, Portakal, Muz, kivi, her türlü meyve yemek istiyorum. Benim bisikletim olmasını isterdim.... ve Boyacılık işini artık hiç Yapmak istemiyorum oturup Dinlenmek istiyorum orada güzelce yatıp uyumak istiyorum kitap okumak istiyorum okulumu bitirirsem Doktor olmak istiyorum. Hastaları iyi yapmak istiyorum Dışarıda kar yağıyor üşüyorum.

 

A.G. 9 Yaşında, 3. sınıf öğrencisi. Ayakkabı boyacısı"

Çöp toplayıcısı B.S'nin mektubu ise şöyle:

 

"Bazı çocuklar zengin ama bazıları fakir. Bunun nedeni, bazı aileler 10-15 çocuk doğurur. Ve bunun nedeni çok çocuk doğurmuştur. Bundan dolayı bizi çalıştırmak zorunda kullanmışlardır. Biz bugün çalışırken çocuklar benimle alay ediyorlardı. Çünkü ben çöp topluyordum. Benimde kalbim çok kırıldı. Çöpçülük yapmak istemiyorum dedim annemde çekirdekçilik yap dedi. Ben çekirdekçilik yapıyordum. Her gün eve geç saatte gidiyordum. Eve geç gittiğimi için ödevlerime çalış**ıyordum. Ama fakir olduğumuz için yerine getiriyordum. Bunun nedeni çok çocuk yaşıyordu. Sonra da bize bakıyorlar. Hepimiz hasta olursak hangimize ilaç alacaklar. Okulda kitap istiyorlar hangimize kitap defter alacakları bundan çalışmak zorunda kalıyoruz. B.S.11 yaşında 4. sınıf öğrencisi, çöp toplayıcısı"

 

(alıntı)

Gönderi tarihi:
Sayın Mavi Olmayan Gökyüzü aslında benimde belirtmek istedigim aile idi sorunun asıl çözmü ailede bitiyor.. verdiginiz örnekleri eleştirmiyorum çünkü hepsinin dogrulugu var gördüklerimizi karşılaştıklarımızı paylaşıyoruz...

 

yanlış olmuş kusura bakmayın

 

Saygılar :clover:

 

Sayn ''bleeding_me'' çocuklar için çarpan yüreğiniz için çok teşekkür ederim;çözüm nerede mi,diye sorulacak soruların bittiği yer farkındalıktır;farkındaysak,görüyorsak ve eylemlerde bulunuyorsak...çözüm çok da zor değil...saygılar!

Gönderi tarihi:

Cocuk sevgisini ögrenemedigimiz sürece hicbir cözüm sonuc getirmez.

Bakimevlerindeki cocuklar saniyormusunuz ki cocukluklarini yasayabilmektedirler.

 

Bakin cocuk sevgisi ve cocuklari anlayabilmekle ilgili yasanmis bir ibret olayindan bahsedeyim;Ellerinde cikolata yiyerek yiyemeyen cocuklarin arasinda gezinenleri gören ögretmen,sinifindaki ögrencilerin velilerine birer mektup yazip cocuklarina cikolata vererek okula göndermemelerini rica etmistir.Bu kadar hassas olabilmek cocuk psikolojisini cok iyi etüd yapabilmis olmakla mümkündür,hangi gazetemizde hangi televizyon kanalimizda velilere ve yetiskinlere dönük cocuklarla ilgili konular islenmektedir.Alfabenin bir sahifesinde hep bacasindan dumanlar tüten kisin ortasinda refah ve huzur icersinde bir yuva resimlenmistir,camindan bakip lapa lapa yagan kari seyreden cocuklar vardir bu resimde,o alfabede gösterilen refah ve huzur seviyesini cocuklarimizin yüzde kacina verebildik ki.

Cocuklarimiz icin yapabilecegimiz cok seyler vardir ama önce sevgi gelir,sonra o ögretmen gibi olabilmek gelir ve alfabedeki sartlari tüm cocuklara saglayabilmekten gecer cocuklarimizin gelecegini kurtarmak.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Cocuk sevgisini ögrenemedigimiz sürece hicbir cözüm sonuc getirmez.

Bakimevlerindeki cocuklar saniyormusunuz ki cocukluklarini yasayabilmektedirler.

 

Bakin cocuk sevgisi ve cocuklari anlayabilmekle ilgili yasanmis bir ibret olayindan bahsedeyim;Ellerinde cikolata yiyerek yiyemeyen cocuklarin arasinda gezinenleri gören ögretmen,sinifindaki ögrencilerin velilerine birer mektup yazip cocuklarina cikolata vererek okula göndermemelerini rica etmistir.Bu kadar hassas olabilmek cocuk psikolojisini cok iyi etüd yapabilmis olmakla mümkündür,hangi gazetemizde hangi televizyon kanalimizda velilere ve yetiskinlere dönük cocuklarla ilgili konular islenmektedir.Alfabenin bir sahifesinde hep bacasindan dumanlar tüten kisin ortasinda refah ve huzur icersinde bir yuva resimlenmistir,camindan bakip lapa lapa yagan kari seyreden cocuklar vardir bu resimde,o alfabede gösterilen refah ve huzur seviyesini cocuklarimizin yüzde kacina verebildik ki.

Cocuklarimiz icin yapabilecegimiz cok seyler vardir ama önce sevgi gelir,sonra o ögretmen gibi olabilmek gelir ve alfabedeki sartlari tüm cocuklara saglayabilmekten gecer cocuklarimizin gelecegini kurtarmak.

 

 

saygilarla

 

İzninizle şunu eklemek istiyorum değerli arkadaşım,

 

sevgiden bahsettiniz;sevmekle başlayacak olan çözüm öneriniz;sevgiyi anlayamamış yada bu güzel duygudan yoksun kalmış bireylerimizle çocuklarımızdan mahrum bırakılmaktadır.

 

yazılı veya görsel basında ne çocuklarımız,ne kadınlarımız ne de sahip olmamaız gereken değerler vardır.

 

orada sadece toplumu yanılgılara,aldatmaya ve tepkisizliğe sürükleyecek,ne olduğu belli olmayan **** var,

 

maalesef toplumumuzda bunu çok iyi karşılıyor;anne çocuğuna vereceği vakti bu proğramlara veriyor,babalar ise çocukları kendi yapamadıkları ile ölçüyor.

 

işte biten bir sevgi,işte sokaklara iten başka bir neden.

 

bugün öğretmen olan çoğu arkadaşımla,çocukları,öğrencileri konuştuğumuzda;daha öğrencilerini sopayla yola getirmeye çalışan bir zihniyet karşımıza çıkmaktadır.

 

önce sevgi...sevgi bireyi tamamlar!

Gönderi tarihi:

 

Uzun bir aradan sonra, merhaba!!

Sizleri gülümseten bir konu ile başlamak isterdim yazılarıma..

 

Fakat dün gördüğüm manzara beni gülümsetmekten öte, üzüntü içine soktu..

Arabaların tam ortasında, işlek bir caddede, belden aşağısı çıplak, 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu dileniyordu.

Karnında, neredeyse baldırlarına değecek büyük bir ur gözüme çarptı. İçim cız etti. Az ilerdeki polisler ilgilenmiyordu bile çocukla..

 

Sokak çocukları...

Evet onlardan bahsetmek istiyorum..

Tiner çeken, dilenen, kalabalık caddelerde kağıt mendil, sakız gibi şeyler satan cocuklardan...

Dilenen çocuklarda ilk bakışta göze çarpan bir sakatlık vardır mutlaka.. Ya bacaklarında, ya da kollarında..

Sanki özellikle sakatlanmış gibi..

 

 

"Hayata dair el kitabı" ında derki,""Çocuk satıcılardan bir şeyler satın alın..Yüzündeki gülümsemeyi görmek herşeye değer..""

Yıllardır hep, çocuklardan bir şeyler alırdım. Dilenmek yerine, çalışmaya teşvik etmek amacıyla..

Şimdiyse bunu yaptığımda 6 ay hapis cezası ile karşı karşıya kalacağımı biliyorum. Yeni yasa böyle diyor..

Sizce bu sokak çocuklarını korumak mı oluyor?

Elbette ki hayır!

Onları sokaklardan toplayıp, yatacak yer verebiliyormuyuz?

Tinerci cocuklarla nasıl mücadele ediliyor? Istanbulda her yerde bu cocuklara rastlamak mümkün. Ben görebiliyorsam, niye yetkililer göremiyor?

Veya gördüklerini ne yapıyorlar, yakalayıp cezalandırmak yerine onlara sıcak yemek, barınacak yuva temin edebiliyorlar mı?

Hayır!

 

En basitinden depremde evsiz,annesiz ve babasız kalan çocuklara ne kadar sahip çıkıldı?

Depremin hemen sonrasında, Psikolog Jülide Sevim'in tv de yaptigi konusmayi dinlerken çok üzülmüştüm..

Her zaman soğukkanlı oluşu ile tanıdığım Dr. Sevim olaydan o kadar etkilenmiş ki, anlatırken elleri titriyordu.

Şöyle diyordu Dr Sevim;

""Orasi ölüm kokuyor! Döndüğümde yıkandım, yıkandım, yıkandım.. hala üzerimdeki kokuyu atamadım gibi.. Sanki bu koku üstüme sindi..

Değil çocuklar, biz büyüklerin bile ruh sağlığı tehlikede.

Çocukların felaket bölgesinden derhal uzaklaştırılması gerektirtiğini, maddi yardımın yanı sıra ruh sağlıklarının düzelmesi ve bu felaketin onlara mümkün olduğunca çabuk unutturulması gerektiğini anlatıyordu..

 

Aradan bir yıl geçti.

Ne yapıldı?

Bütün çocuklar mutlu mu?

Elbette ki Hayır.

Onlar hala yiyecek ekmek bulmakta zorlanıyorlar.

Kimi evsiz, kimi okulsuz, kimi aç..

 

Geçen ay Umut adında bir çocuk Reha Muhtar'a yazdığı mektubu ağlaya ağlaya okudu tv de.. İnanın o ağlarken bende ağladım..

 

Biz geleceğimizi ellerine teslim edeceğimiz bu çocukları şimdi koruyamazsak, mutlu olmalarını sağlayamazsak, onlardan ne bekleyebiliriz ki?

 

Ne yapıyoruz onlar için?

Hiç birşey..

Sedece yasalar koyuyoruz onları korumak adına..

Derin dondurucu içine çocuk kapatan insanlara ceza vermek yerine, o küçük ellerin; bir lokma ekmek parası kazanmak amacıyla sattıklarını alanlara "6 ay hapis cezası" koyan yasalar..

 

Herkese mutlu, sağlıklı bir gelecek diliyorum..(alıntı)

 

 

cocuk12.jpg

 

Bu çocuk size neyi ifade ediyor!!!

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

31 bin çocuk sokakta

Büyük şehirlere yapılan yoğun göç trajik sonuçlar ortaya çıkarıyor.

 

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın hazırladığı sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar haritasında

 

soruna ilişkin çarpıcı tespitler yer aldı.

 

Türkiye’de ilk kez yapılan araştırma, ülke genelinde toplam 30 bin 891 çocuğun hayatını sokaklarda

 

devam ettirdiğine dikkat çekiyor.

 

En çok sokak çocuğunun yaşadığı şehir olarak ise İstanbul gösteriliyor.

 

Haritaya göre, megakentin sokaklarında 30 bin 109 çocuk var. Aynı araştırma, Türkiye genelinde toplam

 

41 bin çocuğa da zorla dilencilik yaptırıldığını ortaya koyuyor.

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları ve TBMM’de bu yönde kurulan araştırma komisyonu,

 

sokakta yaşamak zorunda kalan çocukların kamuoyunun gündemine gelmesini sağladı.

 

Böylece çeşitli suç şebekeleri tarafından kapkaç olaylarında kullanılan ve dilencilik yaptırılan çocuklara yönelik

 

rehabilitasyon çalışmaları yoğunlaştı.

 

UNICEF’in 2006 verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 50 bin çocuğun sokaklarda yaşamak zorunda kaldığı

 

tahmin ediliyordu.

 

Ancak yapılan ilk bilimsel araştırma, bu sayının tahminlerin altında kaldığını ortaya koydu.

 

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, sokakta yaşayan ve çalışan çocukları tespit etmek için tüm valilik ve

 

kaymakamlıklardan aldığı verileri derledi.

 

Ortaya çıkan rakamlara göre halen 30 bini aşkın çocuk hayatını sokakta sürdürüyor.

 

Araştırmanın ilginç yanlarından biri sokakta bulunan toplam

 

30 bin 891 çocuktan

 

30 bin 109’unun İstanbul’da yaşaması.

 

Bu rakamlar, sokak çocuklarının yaklaşık yüzde 98’inin megakentte olduğu anlamına geliyor.

 

Ankara’da sokakta yaşayan 20 çocuk tespit edilirken, İzmir’de sokak çocuğunun bulunmadığı ortaya çıktı.

 

Araştırmaya göre, sokakta çalıştırılan veya dilendirilen çocuk sayısı 41 bini aşıyor.

 

Sokakta çalışanların 26 bini de yine İstanbul’da yaşıyor.

 

Ankara’da 6 bin 700,

 

Diyarbakır’da 3 bin 300,

 

İzmir’de 420,

 

Mersin’de 637,

 

Van’da ise 640 çocuk sokaklarda çalıştırılıyor veya dilendiriliyor.

 

İnsan Hakları Başkanlığı’nın araştırmasında sokakta yaşayan veya yaşama ihtimali olan çocuklara yönelik

 

rehabilitasyon çalışmalarına ilişkin rakamlar da ortaya konuldu.

 

Buna göre, ülke genelinde toplam 94 yetimhane veya çocuk evi bulunuyor,

 

bunların toplam kapasitesi bin 462. 63 yetiştirme yurdunda bin 405 çocuk kalıyor.

 

92 rehabilitasyon merkezinin kapasitesi de bin 303.

 

Buna karşın Türkiye genelinde çocuklarla ilgili toplam sivil toplum kuruluşu sayısı 159.

 

Sokakta yaşayan çocukların tespitinin alınacak önlemler açısından çok önemli olduğunu belirten Başbakanlık İnsan

 

Hakları Başkanı Hasan Tahsin Fendoğlu, ilk kez gerçekleştirilen bu çalışmanın her yıl rutin olarak yapılacağını,

 

böylece sağlıklı bir çözüm süreci gerçekleşeceğini söyledi. Fendoğlu, çocuk haklarının ’insan hakları’

 

olgusu içinde çok önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çekerek bu konuda hem devletin

 

hem de sivil toplumun daha duyarlı ve sistemli çalışması gerektiğini ifade etti.

 

haberx.

Gönderi tarihi:
31 bin çocuk sokakta

Büyük şehirlere yapılan yoğun göç trajik sonuçlar ortaya çıkarıyor.

 

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın hazırladığı sokakta yaşayan ve dilendirilen çocuklar haritasında

 

soruna ilişkin çarpıcı tespitler yer aldı.

.

.

haberx.

 

Çocuklarımız sokakta ve bizler hala yarın diyoruz...kimi kandırıyoruz?

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Sevgili forumdaşlarımız,

 

Diyarbakır'da gönüllü öğretmen ve öğretmen adaylarımız ile şimdiye kadar ücretsiz ders verme,psikolojik destek verme gibi çalışmmalarda bulunduk;şimdi ise çok farklı bir yolla çocuklarımıza sahip çıkma çabasındayız.Buna siz de ortak olabilisrsiniz;nasıl mı?

 

Çok basit,yapacağınız sadece sokakta çalışan veya dilenen küçük bir çocuğumuza alacağınız bir çikolata.Yalnız çikolatalarımızı bir atarftan sıyırarak paylaşalım.Umarım buna ortak olursunuz;inanın ki yüreğiniz sizi mutluluğun en güzel kıyısına taşıyacaktır...biz yarın başlayacağız...sevgiler :)

  • 7 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Genç yaşta kendisini sokak çocuklarına adadı

 

 

 

Ülkem Çocukları Derneği ve Uluslararası Sağlık Eğitim veSosyal Hizmetler Derneği Başkanı Murat Çuhadar, 8 yıldır varını yoğunu sokaktayaşayan çocuklar için harcıyor. Çuhadar, Eylül’ten itibaren tüm Türkiye’yidolaşacak

 

 

 

TÜRKİYE, ‘Yaşam Koçluğu’ kavramıyla son bir iki yıldırtanıştı. Ancak Ülkem Çocukları Derneği ve Uluslararası Sağlık Eğitim ve SosyalHizmetler Derneği (USDER) kuruculuğu ve başkanlığını da yapan Murat Çuhadar,tam 8 yıldır yaşam koçu ünvanına sahip bir genç adam.

 

Çuhadar, sokakta yaşayançocukları kurtarmak için var gücüyle uğraş veriyor. Çuhadar, çocukları sokağadüşmeden kurtarabilmek için il il dolaşıp gençleri ve anne babaları uyuşturucu,fuhuş, satanizm ve terör bataklığından uzak tutmak için seminerlerlebilgilendirmeye çalışıyor.

 

Sosyal dokunun rehabilite edilmesine yönelik verdiğimücadeleyi yurt genelinde sürdüren, çocuklarını koruyup iyi nesilyetiştirsinler diye analara babalara yalvaran okullarda motivasyon programlarıgerçekleştirip öz güveni gelişkin bir neslin ortaya çıkması için uğraş veren bugenç adamla bir röportaj yaptık. Okuyunca, “Türkiye’nin Yaşam Koçu” ismini hakettiğine sizlerin de onay vereceğine inanıyoruz.

 

l Kendinize ‘Türkiye’nin Yaşam Koçu’ diyorsunuz. Yaşam Koçluğu nedir?

 

Yaşam Koçluğu Türkiye’de henüz daha çok bilinmeyen ama psikoterapiğin dahaüstünde bir model olan sosyoterapinin uygulandığı yaşama dair silkelenmeçalışmalarının ve ruhsal temizlik çalışmaların yapılmasına rehberlik edildiğibir alandır. Yaşam Koçluğu Türkiye’de birkaç seneden beri henüz daha yeniyerine oturdu. Fakat ben 8 yıl önceden itibaren yaşam koçluğunu Türkiye’de,okullarda ergenlere ve erişkinlere yönelik eğitimini veren bir uzmanım. Sosyaldanışmanım. Yani yaşama dair paylaşılacak her şeyin içinde olduğu alanı çok çokgeniş olan bir rehabilite türüdür, Yaşam Koçluğu.

l Sokak çocuklarına, madde bağımlılarına, yıllardır mücadele veriyorsunuz.Seminerlerde Katılımcılara neler anlatıyorsunuz?

 

Toplumun göremediği konuları işliyoruz. Onlarla tıpkı bir gazeteci disipliniyleçalışıyoruz. Sahalarda, sokak çalışmalarında ve toplumda sosyal infiale nedenolmuş olan ama henüz daha toplum tarafından fark edilmemiş konularıyla ilgilitoplum bilinçlendirme çalışması yapıyoruz.

 

Türkiye 1990’lardan beri çok ciddi anlamdabir sosyal terör yaşıyor yani bugün Güneydoğu’da evet kan vardır, terör vardırama aslında Türkiye’nin genelinde 90’dan beri her gün hızla artışınıgerçekleştiren bir sosyal terör vardır. Bunlara karşı biz önleyici tedbirprogramlarının uygulanması gerekliliği konusunda toplumu bilinçlendirmeyeçalışıyoruz. Rehberlik hizmetlerinin önemi hakkında toplumu yinebilinçlendirmeye çalışıyoruz.

 

Çünkü Türkiye’de 1946’dan 1996’ya kadargerçekleşmiş olan, bunu Adalet Bakanlığı verilerinden de teyit edebilirsinizzaten, 1996’ya kadar gerçekleşmiş olan boşanma sayısı 1996’dan 2006’ya kadarkisayıyla eşitlendi. Bu bir sosyal çöküntüdür. Türkiye’de çocuğun çocuk olmahaklarının elinden alınmışlığın bir göstergesidir. İşte bizler “Yaşam Koçluğu”yapıyoruz. Önleyici tedbir modellerini paylaşıyoruz insanlarımızla.

 

 

Murat Çuhadar kimdir?

 

1972 yılında Mardin’de doğdu. İlk ve Orta tahsilini Mardin’de tamamladıktansonra Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi’ni bitirdi. İsviçre’de Sosyal TerapiEğitini aldı. Türkiye’ye döndükten sonra kısa bir süre siyasi danışman olarakBaşbakanlık ve TBMM’de görev yaptı. Ardından İstanbul Valiliği Sokak ÇocuklarıMerkezi’nin gece amiri olarak görev yaptı.

 

Burada ki çalışmalardan sonra dayine aynı alanın bir farklı dalı olan Uyuşturucu Tedavi Merkezi GenelKoordinatörlüğü’ne atandı. Ülkem Çocukları Derneği’nin kurucu başkanı oldu.Uluslararası Sosyal Hizmetler Derneği’nin başkanlığını halen yürütmekte.Engelli çocuklar için kurduğu rehabilitasyon merkezinde 350 tane ‘çocuğu’ ilebirlikte mutlu bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Kot pantolonunu giyip,botlarını çekip tüm ülkeyi dere tepe dolaştı.

 

81 il ve yüzlerce ilçede sosyalinceleme yaptı. Bildiği her şeyi insanlara anlattı, öğrenmesi gerekenleri deonlardan öğrendi. Türkiye’ye yaşamda daha güzel nefesler alabilecek projelerisunmaya çalışan bir insan. Diğer adıyla Yaşam Koçu.

 

 

 

Son nefese kadar eğitim

 

Yaptığınız kutsal bir iş, tebrik ediyorum. Son yayımlanan kitabınız ‘Son NefesBana Kalsın’da, “Yazmayan, üretmeyen ve okumayan nesil terör kadartehlikelidir” diyorsunuz. Hazır ‘açılım’da gündemdeyken konuyu açar mısınız?

 

Ruhunu insanlar teslim edeceği ana kadar üretmek zorundadır. İnsan çok değerlibir varlıktır. Biz farkındalığı eğitimle, araştırarak, okuyarak, paylaşarak vedayanışma duygularımızı geliştirerek kazanabileceğimizi düşünen insanlarız.

 

Bununla ilgili 3 tane kitap yazdım bugüne kadar. Sonuncusu olan ‘Son Nefes BanaKalsın’ da biraz önceden beri konuştuğumuz konuları anlattım. Yaşamı anlattım,müsveddeden baskıya giren bir kitap oldu. Ruha dokunmadım, tahsihini bileyaptırmadan yayınladığımız bir kitap oldu.

 

Eminim ki okuyucularımız o kitabıokuduktan sonra belki hayata bakabilecekleri çok daha farklı pencerelerin yinekendi içlerinden geçtiğini daha iyi göreceklerdir. Eğitim, eğitim, eğitimdiyoruz ve son nefesimize kadar eğitim alma hakkımızı sonuna kadar kullanalımistiyoruz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.