Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

 

Kanımca islamda kader ;

İnsanlar cüz-i iradeleri ile niyet eder , istekte bulunur , dua eder . Bu talepler melekler vasıtasıyla yüce Allah tarafından değerlendirilir , takdir edilir ona göre levh-i mahfuz'a yazılır ve tecelli eder .

 

Saygı ve Sevgilerimle,

 

1- İslam inancında Levh-i mahfuz Allah'ın hafız sıfatının tecellisidir. Dolayısıyla Levh-i mahfuz ezelden beri vardır. Yani insanlar diledikçe levh-i mahfuz'a yazılır diye bir ifade kabul edilemez...

 

2- Bu talepler neden melekler vasıtası ile Allah'a ulaşacak ki? Bu da Allah'ın herşeyi bilip-görmesi sıfatına uygun değildir.

Gönderi tarihi:

Bir kaç gündür kayzen sayesinde bu soru cevapları inceliyorum ve bende bişeyler söylemek için siteye kayıt oldum.

İnsan her hareketinde özgür bir varlıktır.Bu konuda bence en iyi örnek evlilik olsa gerek yani her insan evleneceği kişiyi kendisi seçer ve bu seçim zaten iki taraflıdır.Hem erkek hem kadın kendi seçimleri doğrultusunda birbirliktelik meydana getirirler ve onlardan doğacak çocukların kaderleri yazılmaya başlanır.

Bu noktada şöyle bir soru gelecektir ruhlar önceden yaratıldı ve dünyaya gelecek olanlar belli nasıl olurda iki insanın evliliğinden sonra kader yazılır.Cevap ruhlar yaratıldığı zaman kimse kimsenin çoçuğu babası annesi değildi zaten ve sadece ilk vucuda yeleştirilen Hz. Adem ve sonra Havva diğer insanlar onlardan doğarak dünyaya geldiler.Burda önemli olan ruhun dünyaya gönderilmesidir girdiği vucut değil ve bu emanet vucutla dünya sınavını geçmek ve bu sınavda başımıza gelecek her olayın Allah tan geldiğini bilmek şu unutulmamalıdırki bir trafik kazası veya merdivenden düşmek Allahtandır fakat yapılması haram olan herşey biz insanların iradesinde olup günahı işleyip işlememek bizlerin elindedir ve hesap günü bunların hesabını vereceğimiz unutulmamalıdır.

Gönderi tarihi:

Bu konuyu daha önce de tartışmıştık. İslam inancına göre, dünyadaki en ufak bir hareketin bile Levh-i Mahfuz'da bulunduğu ayetlerle sabittir.

 

-"O MUSİBETİ, YARATMAMIZDAN EVVELYAZMIŞIZDIR...(57-23)

 

-"NE ARZDA NE DE NEFİSLERİNİZDE HİÇ BİR MUSİBET iSABET ETMEZ Kİ HER HALDE BİR KİTAPTA YAZILI OLMASIN... (57-22)

 

Levh-i Mahfuz Tanrının Hafız sıfatının bir tecellisidir ve ezelden beri vardır. İslam'a göre Kur'an da, Muhammed'e inmeden önce Levh-i Mahfuz'da saklıydı.

 

Dolayısıyla her insanın başına ne gelecekse, her şey bu kitapta saklıdır. Şimdi teist arkadaşlarımız insanın özgür iradesinin olduğunu söylüyorlar. Şimdi bu duruma bir göz atalım.

 

Ben bir suç işleyeceğim ve karar anındayım. Ama benden çok önce ne karar vereceğim Tanrı katındaki bir kitapta yazıyor. Dolayısıyla benim o suçu işlemekten başka çarem yok. Suçu işlemezsem, Levh-i mahfuz'a aykırı davranacağım. Şimdi teist arkadaşlar bu durumda şöyle diyorlar :

 

"Allah, senin ne karar vereceğini daha önceden bildiği için, o kitapta yazıyor"

 

Arkadaşlar o zaman bana İslam inancındaki "imtihan" ın ne olduğunu anlatabilir misiniz? Madem her şey bir kitapta yazıyor ne diye imtihan ediyorsun? O zaman bu bir "imtihan" değil, bir "tecelli" olur. Halbuki Kur'an'ın pek çok yerinde Tanrı, insanları imtihan ettiğinden, sınadığından bahseder. Ama islam buna "tecelli" diyemez. Eğer derse, işte o zaman karşına tam manasıyla "kader" çıkar. Yani her şeyi tanrının belirlediği bir hayat...

 

Karşıt görüşlerinizi bekliyorum....

Gönderi tarihi: (düzenlenmiş)

Bu konuyu daha önce de tartışmıştık. İslam inancına göre, dünyadaki en ufak bir hareketin bile Levh-i Mahfuz'da bulunduğu ayetlerle sabittir.

 

.

.

.

 

Karşıt görüşlerinizi bekliyorum....

 

 

Sayın yam_yam ,

 

Levh-i Mahfuz 'da -http://www.sevde.de/islam_Ans/L/levh.htm- açıklanan bilgideki gündüz ve gece yazılma hadisesinin doğruluğuna bağlı olarak durum değişir.Gündüz ve gece yazılmaya devam edişinin kaynağını bulmak lazım . Arkadaşlardan edindiğim kanaat , imtahan sadakat imtahanıdır . Sınav , sınavın şekli ve yanıtlarımızın sonuçları kader oluyor . Ancak yanıtları biz veriyoruz . Kerat cetvelini öğrenmemiş bir kimsenin matematik sorusuna cevap veremeyeceğini önceden bilmek doğaldır.Sınav kader cevap cüz-i irade . Ancak ilimde yüce Allah'tandır hakederse Allah çalışana ilmi verir ve o da o sınavı yapabilecek hale gelebilir. İstemek ve çaba göstermek bize mahsus . Cennet ya da cehenneme gidişimiz ise sınav kağıdımızın sonunda aldığımız nota göre belli oluyor. Sınavlar sıarasında da mükafaat ve cezaya bu dünyada da tabiiyiz.Yüce Allah'ın adaleti ile kendi adalet anlayışımızı karıştırmamak lazım , kuralları koyan O , biz kuralları yargılamaya kalkmakla haddimizi aşmış olabiliriz . Allahu Alem.

Tarih: Düzenleyen: Admin
Gönderi tarihi:

Bu söyledikleriniz, benim söylediklerime cevap vermiyor. Ayrıca Levh-i Mahfuz'un gece ve gündüz yazılması hadisesi de abestir. Zira, Levh-i Mahfuz Tanrı katındadır ve Tanrıyı gece-gündüz'e tabi tutmak islamdaki tanrı inancına aykırıdır. Levh-i mahfuz'un yazımının devam ettiğini düşünmek de Tanrıyı "zaman" kavramının içine sokar ki, hele bu tamamen terstir. Bu açıdan tekrar değerlendiriniz...

Gönderi tarihi: (düzenlenmiş)

Bu söyledikleriniz, benim söylediklerime cevap vermiyor. Ayrıca Levh-i Mahfuz'un gece ve gündüz yazılması hadisesi de abestir. Zira, Levh-i Mahfuz Tanrı katındadır ve Tanrıyı gece-gündüz'e tabi tutmak islamdaki tanrı inancına aykırıdır. Levh-i mahfuz'un yazımının devam ettiğini düşünmek de Tanrıyı "zaman" kavramının içine sokar ki, hele bu tamamen terstir. Bu açıdan tekrar değerlendiriniz...

 

Yazan Tanrı değil yazdıran Tanrı , melekler yazıyor , Tanrı zaman kavramının içine sokulmuyor , öyle yakıştırmış oluyorsunuz. Ekleme yapmadan okuyarak anlamaya çalışırsanız çok açık.

 

"Allah buraya yaratacağı, rızıklandıracağı, yaşatacağı, öldüreceği, izzetlendireceği ve dilediği şeylerden yapacağı herşeyi o nurdan kalemle yazdırmıştır. Bu yazma işlemi her gün ve gece sürmektedir."

-http://www.sevde.de/islam_Ans/L/levh.htm-

 

Kaynağı tartışabiliriz , ancak yazılanları okuyup anlamaya çalışmadan yakıştırma yaparsak yerimizde sayarız.Allahu Alem.

 

Saygı ve Sevgilerimle

Tarih: Düzenleyen: Admin
Gönderi tarihi:

-"O MUSİBETİ, YARATMAMIZDAN EVVEL YAZMIŞIZDIR...(57-23)

 

Sence bu ne ayet anlama geliyor ?

 

Dedik ki; "Levh-i Mahfuz Tanrının Hafız sıfatının tecellisidir" Yani tanrı olmuş ve olacak olan her şeyi önceden biliyor. Ve bunları bir kitapta toplamış.

 

10/61- ...... Ne yerde, ne de gökte, zerre agirliginca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçik bir kitapta (levh-i mahfuzda yazili) dir.

 

Yani bu kitaba daha sonradan bir ilave yapılması Tanrının hafız sıfatına "halel" getirir. Bir de aşağıdaki ayete bak :

 

34/3- İnkar edenler, "Kıyamet bize gelmeyecektir" dediler. De ki: "Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır."

 

Sadece bu ayet bile, Levh-i Mahfuz'un değiştirilemeyeceğini ve ilave yapılamayacağını anlamana yeterli olur sanırım...

Gönderi tarihi:

.

cevap:

diyelim ki sen intihar etmek istiyorsun yani yaşıyacağın daha süre varken karar anındasın senin bu kararın levh-i mahfuz da yam yam intihar edecek diye yazmıyor.daha açık söyleyecek olursam günah ve sevaplarında yazmıyor yazan musibetler yani başına gelecek olaylar yazıyor fakat bunlara senin tavrın yazmıyor bunu sen kendi iradenle belirliyosun,tabi bu irade senin hayat felsefenle yaşam biçiminle yetiştirilme tarzınla eğitiminle şekilleniyor....

Gönderi tarihi:

Bu söyledikleriniz, benim söylediklerime cevap vermiyor. Ayrıca Levh-i Mahfuz'un gece ve gündüz yazılması hadisesi de abestir. Zira, Levh-i Mahfuz Tanrı katındadır ve Tanrıyı gece-gündüz'e tabi tutmak islamdaki tanrı inancına aykırıdır. Levh-i mahfuz'un yazımının devam ettiğini düşünmek de Tanrıyı "zaman" kavramının içine sokar ki, hele bu tamamen terstir. Bu açıdan tekrar değerlendiriniz...

 

Hitap edilenin insan olduğu şekliyle değerlendiriseniz aynı şeyi anlayabileceğiz . Bu yazıda Tanrı'yı zaman kavramının içine sokan bir ifade göremiyorum.

 

Ra’d Sûresinin 15 . Ayetinde

Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer.

 

Meryem Sûresinin 62 . Ayetinde

Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selam!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.

 

En’âm Sûresinin 13 . Ayetinde

Gece ve gündüzde barınan her şey onundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

 

 

Bunlar ve bunlar gibi yüzlerce ayetlerde Allah'ı zaman kavramında görüyorsanız orada da görürsünüz levh-i mahfuz gibi daha az bilindik bir konuda bu konuyu tartışmaya lüzum yok.

Gönderi tarihi:

1- İslam inancında Levh-i mahfuz Allah'ın hafız sıfatının tecellisidir. Dolayısıyla Levh-i mahfuz ezelden beri vardır. Yani insanlar diledikçe levh-i mahfuz'a yazılır diye bir ifade kabul edilemez...

 

2- Bu talepler neden melekler vasıtası ile Allah'a ulaşacak ki? Bu da Allah'ın herşeyi bilip-görmesi sıfatına uygun değildir.

 

Yâsîn Sûresinin 12 . Ayetinde

Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.

 

Yûnus Sûresinin 21 . Ayetinde

Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra, insanlara bir rahmet (ferahlık ve mutluluk) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzakları (birtakım tertipleri ve asılsız iddiaları) vardır. De ki: “Allah daha çabuk tuzak kurar.” Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.3

 

Yukarıdaki ayetlerden meleklerin yüce Allah'ın hizmetkarları olduğunu , her şeyi yazdıklarını ve diğer ayetlerden de dünyaya inerek yüce Allah'ın emirlerini yerine getirdiklerini anlayabiliyoruz. Allah meleklere iş gördürtüyor . Yazma ve tecelli etme şeklinde.36 , 12 'de "kaydetmişizdir " ifadesi çoğuldur. "Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız " demekte , olmadan önce Levh-i Mahfuz'da yazılı idiyse neden tekrar yazılsın kaydedilsin ;) . Umarım aydınlanıyoruz.

 

Levh-i Mahfuz'a cüz-i irade , (bize göre) önceden yazılmış olsaydı , meleklerin kaydetmesine /yazmasına gerek olur muydu?

 

Enfâl(*) Sûresinin 50 . Ayetinde

Melekler, kafirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin.

Ra’d Sûresinin 11 . Ayetinde

İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar.4 Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur

Hicr Sûresinin 8 . Ayetinde

Biz melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez.

Hicr Sûresinin 61,62 . Ayetinde

Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi.

 

Saygı ve Sevgilerimle,

 

Ra’d Sûresinin 11 . Ayetinde

İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar.4 Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur .

 

Koyu olarak belirttiğim kısım cüz-i irademiz olduğunun çok açık bir delilidir.

Gönderi tarihi:

Tüm bunlar islam'ın çelişkileridir.

 

"Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır." (Hadid Suresi 22)

 

"Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın." (En'am Suresi 59)

 

"Allah sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah’ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allah’a kolaydır." (Fâtır Suresi 11)

 

"Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir." (Yasin Suresi 12)

 

 

Tanrı ne diyor "Yerin karanlıklarında da hiç bir tane, hiç bir yaş, hiç bir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın" Şimdi bunun üstüne "şunlar yazılmıştır, bunlar yazılmamıştır" demek abesle iştigaldir. Levh-i Mahfuz, tanrının hafız sıfatının bir tecellisi olduğuna göre, o kitapta eksik bir şeyin olması söz konusu olamaz. Bunu ayetlerden de anlayabilirsin. Bu fikre muhalif olarak getireceğin her ayet, ya da hadis, islamın kendi içindeki çelişkisine bir kanıt niteliği taşıyacaktır.

 

"Levh-i Mahfuz'a cüz-i irade , (bize göre) önceden yazılmış olsaydı , meleklerin kaydetmesine /yazmasına gerek olur muydu?" diye sormuşsun. Ben de "çelişki" derken bunu kastediyorum.

 

Levh-i mahfuz'da eksik bir şeyin olması, tanrının nitelikleriyle çelişmektedir. Sanırım anlaşıldı...

 

"Ra’d Sûresinin 15 . Ayetinde

Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer. "

 

demişsin. Arkadaşım "sabah" ve "akşam" kavramları bizim için, dünyanın güneş ve kendi etrafında dönmesi sonucunda, güneş ışınlarını görmesi ya da görmemesi ile ilgilidir. Bunu "göklerde" (!!) olanlara uygulayamazsın.. Uzay için gündüz ya da gece kavramı yoktur.

 

Meryem Suresi'nin 62. ayetini yazmışsın. Ben bir önceki ayet ile birlikte alacağım...

 

"Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va’di kesinlikle gerçekleşir."

 

"Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selam!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır."

 

Bu ayetler, Kur'an'ı Muhammed'in yazdığını destekleyen ayetlerden biridir. Söylediğim gibi gündüz ve gece dünya için geçerlidir. Muhammed'de dünya dışında bir yer görmediği ve evren hakkında pek fazla bilgisi olmadığı için, ayetlere bu tür ifadeler koyması normaldir. Bu ifadeler o dönem için bir çelişki niteliği taşımıyordu. Ancak bugün için bu tür ifadeler çelişkidir.

 

"Enfâl(*) Sûresinin 50 . Ayetinde

Melekler, kafirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin. " demişsin.

 

Can almakla görevli melek Azrail'dir. "Melekler" değildir... Bu da kendi içinde bir çelişkidir.

 

"Ra’d Sûresinin 11 . Ayetinde

İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar" demişsin.

 

Kimi, kime karşı koruyacaklar. Tanrı, insana bütün musibetleri kendisinin gönderdiğinden bahseder. Melekler insanı tanrı'ya karşı mı koruyacaklar ? Bu da başlı başına bir çelişkidir.

 

"Hicr Sûresinin 8 . Ayetinde

Biz melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez. " demişsin.

 

Hak= Adalet

Adalet = Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, türe (TDK)

 

Tanrı melekleri muhammed döneminde yapılan savaşlara gönderdiğinden bahseder. Yani melekler de müslümanlarla birlikte savaşmıştır. Kime karşı ? Müşriklere karşı.. Yani müslümanları kayırmış, onlara ek kuvvet göndermiş. Adil bir savaş olmasını engellemiş...Demek ki melekleri her zaman için hakka (adalete) uygun olarak göndermiyormuş...

Gönderi tarihi:

dedi:Yâsîn Sûresinin 12 . Ayetinde

Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir."

cevap:onların yaptıklarını yaratan kim ve bu allahın iradesiyle olmadı mı

 

dedi:"Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.3"

cevap: kurmakta oldukları tuzaklar allahın iradesinin dışındamı gerçekleşmişti

 

 

dedi: "Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi."

cevap: onların tanımayan ve inkarcı olmaları yine allahın iradesiyle olmadı mı

 

 

dedi:"

Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez."

 

cevap:yine o kavmin kendi durumunu değiştirmesi sizce allahın iradesinin dışında mı gerçekleşmişti

 

 

genel cevap: ben bunları kitapta genişçe açıkladım bu isnad olayıdır esasen kuranda çokvardır bu. ancak bunu bilmeyen insanın kafsı karışıyor. aslında basitir şöyle: bakın bu ayetlerde fiiller kullara isnad ediliyor. aslında kurana göre insanların fiillerini allah yaratır. ancak burada kulun bu eylemi yaptığının söylenmesi de yanlış olmaz. mesela şu anda klavyede yazma işini allah varediyor. ancak bu olaya ben yazadım da denebilir ve bu söylem benim hür olduğum anlamına gelmez. kuranda böyle ayet çoktur. bunu daha iyi anlamanız için benim daha evvelden yaptığım şu araştırmaya bakınız.

 

-- İsnad prensibi ile alakalı daha evvel detaylı bilgi verdik. Aşağıda vereceğim ayetleri, sırayla okuyun ve işlerin bazen Allah’a, bazen kullara isnad edildiğini göreceksiniz. Bu konu çok ince olup, en az bilinen hususlardandır. Çoğu kişi bu mevzuyu bilmediği için kaderi inkar eder.

_ Namaz: Bakara 3, Tevbe 5, İbrahim 40, Nur 56

_ Kur’an: Nisa 82, En’am 25, 157, Yusuf 2, İsra 45, 46,106,107, Kehf 57, Furkan 73, Lokman 7, Sad 8, Zümer 27, 28, Fussilet 44, Zuhruf 3, Muhammed 24, Kamer 22, Kalem 51,52, Abese 11, 12, Mutaffifin 13,14

_ İlim: Ankebut 43, Rum 59, Fatır 28, Mücadele 11

_ Sabır: Nahl 127, Lokman 17, Saffat 102, Zümer 10, Fussilet 35, İnsan 12

_ Şeytan’ın azdırması: Araf 16, Kehf 50, Hacc 4, Ankebut 38, Neml 4, Sebe 20, 21, Yasin 62, Zuhruf 36, 37, 62, Mücadele 10, Hicr 39, Bakara 36, Kasas 63, Nahl 99,100,

_ Musibet, şer ve iyilik dokunması: Nisa 78, 79, Yunus 106, Kasas 47, Rum 36, Fussilet 51, Teğabün 11, Tevbe 51

_ İman, küfür, saptırma, mühürleme: Bakara 6,7, 21 , Araf 100, 158, 178,179, 186, En’am 107,109,110,111,148, Tevbe 55, 85, Yunus 100, Yusuf 101, İbrahim 35, Kehf 29, Taha 79, 85, Mülk 2, Zariyat 56, Nahl 93, Kasas 56, 64,68, Zümer 36,37, 41, Hacc 16, Tin 7, Muhammed 24

_ Cihad: Bakara 190,191, Al-i İmran 140, 165, Tevbe 5, 46,52, Ankebut 69

_ Tevbe etmek: Tevbe 117,118, Hud 3, Furkan 70, 71

_ Öğüt alma: Fatır 37, Saffat 12,13, Abese 11,12, Müddesir 54,55,56,

_ Dileme: Hacc 14, Nur 45, Tur 35, Zümer 62, Buruc 16, Tekvir 27,28,29, İnsan 29,30

_ Gezmek: Tevbe 2, Neml 69, Yunus 22

_ Gülmek: Necm 43, 60, Tevbe 82

_ Çıkarmak: Tevbe 40, Enfal 5

Gönderi tarihi:

Sayın Yam_yam demiş ki ,

 

alıntı<<

 

""Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selam!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır."

 

Bu ayetler, Kur'an'ı Muhammed'in yazdığını destekleyen ayetlerden biridir. Söylediğim gibi gündüz ve gece dünya için geçerlidir. Muhammed'de dünya dışında bir yer görmediği ve evren hakkında pek fazla bilgisi olmadığı için, ayetlere bu tür ifadeler koyması normaldir. Bu ifadeler o dönem için bir çelişki niteliği taşımıyordu. Ancak bugün için bu tür ifadeler çelişkidir."

 

alıntı >>

 

 

Sayın yam_yam ;

 

Ben bunun çelişki olmadığını daha önce gene yüce Allah tarafından gönderilmiş diğer kitapları okuyunca anladım. Okuyunca derken hepsini detaylı bir şekilde okuduğum anlaşılmasın . Bazı konulara çok kaynaktan bakmaya çalıştım. Öncelikle yukarıdaki hususun çelişki olmadığını incil'den bir örnekle açıklamak istiyorum

 

(Kutsal kitaplar , insanlık tarihi ile bir bir seridir diye düşünüyorum , her ne kadar haklarında çeşitli iddialar bulunsada Kur'an-ı Kerim ile kıyaslandığında değişen ve değişmeyen yerler hakkında fikir sahibi olunabilmektedir.Sonuçta tastamam uydurulmadı ya , İncil'de yapılan değişikliklerin neler olduğuda Kur'an-ı Kerim'de belirtildiğinden incilde yazılmış olan herşeyin uydurma olduğu söylenemez.Dolasısıyla tamamlayıcı olarak faydalanılmasını caiz bulurum. )

 

Hz. Adem 'in yaratıldığı Aden yani cennet yeryüzündedir der , gündüz ve geceye tabiidir . Yukarıdaki ayette de orada sabah akşam rızkları vardır ifadesinden cennetin yeryüzünde olduğu/olacağı kanaatine erişilebilinir.

 

Nerededir ? İncilde Aden 'den doğan ve cennet bahçesini suladıktan sonra dört kola ayrılan ırmağın iki kolunun dicle ve fırat olduğu işaret edilmektedir. Dicle ve Fırat 'ın doğduğu yer Elazığ iline bağlı güneydoğu toroslarda , Meryem tepesi , Nemrut dağı ve Yılan dağının bulunduğu bölgede sanırım Maden dağı olarak belirtilen bölgedir . "Google earth " ile bakabilirsiniz , ifade edilen çarpıtılmamış ise Anadoludadır . İncil'de geçen isimlerde stefani , alexandır değil , yusuf ,hacer,ismail ,kenan gibi alışık olduğumuz isimler olup Hz. Meryem'in efes'te vefat ettiği belirtilmektedir.Hristiyanlık Anadolu'da yaşamıştır. Şimdi bu bilgilerde önemsiz hatalarım bulunabilir zira buraya sığdırmak , çok yazıp hepsini mutlak doğru ifade etmek zor bununla birlikte incil propagandası yapmakla suçlanmaktan çekinirim . Hoşgörünüze sığınarak yazıyorum.

 

Hz. Adem'in 960 yaşına kadar yaşadığı da burada vardır. "sodom ve gomore" Lut kavminin helakı konusu incilde çok teferruatlı anlatılmıştır , Yüce Allah'ın düzeni hakkında çok ipucu içermektedir . Örneğin Hz. Lut sodom ve gomore'de bulunurken ona zarar gelmeden şehirin helak edilmesi mümkün değilmiydi? ,

Hz. İbrahim'in Allah'a orada bulunabilecek 50 iyi insan için bağışlanma istemesi yüce Allah'ın 10 insana kadar bu yakarış/pazarlığı merhameti ile kabul etmesi ve melekleri şehirde 10 tane iyi insan olup olmadığını tespit için yeryüzüne göndermesi sanırım kafanızda sistemin , düzenin nasıl çalıştığını ve kastedilenin ne olduğunu anlamakta çığır açacak bilgilerdir.Ben bunu daha önce anlatılmış konuların bilindik farzedilerek Kur'an-ı Kerim'de tekrar detaylı anlatılmasına lüzum olmadığı açısından yaklaşırım.

 

Ne yapıyoruz yüce Allah'ı ve düzenini anlamaya çalışıyor hayalimizde canlandırmaya çalışıyoruz . Ancak önceki kutsal kitaplarda detayları anlatılan konuları Kur'an-ı Kerim'le teyit edersek , yüce Allah'ın Hz. Adem'i kendi suretinde yarattığı , Hz. Adem'in soyunun kendisine benzediği , yani bizim Allah'a benzediğimiz noktasına ulaşabiliriz.Yüce Allah bilme meyvasını yasaklamıştır , yasak meyvayı yiyince çıplak olduklarını görebilmişlerdir ? Kafanızda yarattığınız Allah tanımına uygun olmayabilir uygun olmak zorunda mı? Ölümsüzlük ağacı bile varmış , yasaklanmış ve meyvası yenememiş .Bir insan çiftliğiniz var ve insanlara çok kötü davranabileceğiniz halde iyi davranıyorsunuz dolayısıyla merhametlisiniz , başlarına gelebilecek daha büyük gazaplardan habersiz insanlara sorun bakalım bir de bunu onlar ne düşünüyor ,böyle ezeli bir kudret karşısında nasıl hak talep edip , kendisini dünyaya halife edene nankörlük yapıyorlar.

 

Bakara(*) Sûresinin 30 . Ayetinde

Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.

 

İnsan dünyaya yüce Allah'ın halifesi olarak yaratılmıştır.Yüce Allah ona nefesinden üflemiştir .Kur'an da üflemiştir der , incilde burnundan üflemiştir der .

 

Muhammed(*) Sûresinin 15 . Ayetinde

Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?

 

Burada da şarap helal rızklarla birlikte geçmekte ve cennette vaad edilmektedir. Sonradan yasaklanmıştır daha önceden peygamberlik mertebesindeki insanlar içinde bir nimetmiş.

 

Bir de Babil konusu bence çok önemli bir hadisedir.Siz daha çok okuduğunuz için daha iyi biliyorsunuzdur diye detaylandırmıyorum.İnsanların yeryüzüne dağıtılması ve dillerinin karıştırılması hadiseseinin nedeni de önemlidir . Dileseydi yüce Allah dünya barış içinde olurdu.

 

Yüce Allah bilmeyi , ölümsüzlüğü , büyü ve sihirle uğraşmamızı yasaklamıştır . Hz. Havva eliyle Hz. Adem , bu yasağa uymadığı için , bugün ceza olarak Kadınlar doğum yaparken çok acı çekmekte , erkeklerde karısının sözünü dinlediği için çalışmadan geçimini temin edememe cezasına çarptırılmıştır . Hz. Adem yasak meyvayı yemeseydi bugün hem göremeyip bilemeyecektik hemde ceza olarak rızkımız için çalışmayacaktık bazı şeyler farklı olacaktı.

 

Tüm bunları değerlendirdikten sonra Levh-i Mahfuz'un halen yazılıyor olması halinde çelişki olarak algıladıklarımız azalmaktadır.Arş'ın hakimi Rab'bimiz bizim göremediğimizi , bilemediğimizi bildiği için anlamakta zorlanmamız doğaldır ancak levh-i Mahfuzu önceden yazılmış bir bilgisayar programı gibi mütalaa etmek Hz. Adem'in yaradılış hadisesine uygun düşmez. O halde uygun düşen şekilde anlamaya çalışmalıyız o da hem cüz'i irademiz vardır , hem yüce Allah her şeyi bilir , dilerse müdahale eder dilemezse etmez , hemde kayıt altına alınır şeklindedir .Şöyle bir örnek vereyim birisi bir şeyi düşünüyor ve yapacaksa bu niyeti melekler tarafından kaydedilir olmadan önce bilinir . Müdahale edilecekse o 'da meleklere emredilir , edilmeyecekse bilinir ve azgınlıkları kayıt altına alınarak hesap günü görüşmek üzere Arş 'tan izlenir.

 

Yüce Allah her şeyi bilir , doğrudur , detayı Yüce Allah her şeyi melekleri aracılığıyla bilir. İnsan bu detayı bilmeyince kafası karışır. Zaten Kur'an-ı Kerim'de önceki hadise ve kitaplara atıfta bulunulmakta bunlardan haberdar olduğumuz kabul edilmektedir , ancak biz haberdar olmadan okuyup anlamaya çalışıyoruz eksikliğimiz buradan kaynaklanıyor.

 

Ben bu şekilde izah ediyorum .

 

Allahu Alem.

Gönderi tarihi:

Sayın kursatotcu ,

 

dedi:Yâsîn Sûresinin 12 . Ayetinde

Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir."

cevap:onların yaptıklarını yaratan kim ve bu allahın iradesiyle olmadı mı

 

Sizin anladığınız anlamda "Olmadı" , ama onları yaratanda Allah olduğu için Allah'ın iradesiyle "OLDU" . Tasavvur ettiğiniz niteliklerin nicelikleri tasavvurunuzdan farklı şekilde .Şu şekilde açıklayabiliriz toprağı ekip biçtiniz , belki suladınız , tohumu eken , toprağı işleyen sizsiniz , ancak o tohumdan bitkiyi ve meyvasını çıkaran yüce Allah'tır . Meyva yüce Allah'ın iradesiyle olmuştur. Meyvanın oluşunda sizin iradenizde pay sahibidir. Zaten toprakta , suda , tohumda , sizde O'nun yarattığı mahluklar. Nasıl bu meyvayı ben yarattım demek doğru değilse , Allah'ın iradesi dışında oldu demekte doğru değildir. Bu yönüyle "vice versa" hem sizin hemde Allah'ın iradesiyle olmuştur.Allah dilerse siz o meyvayı çıkaramazsınız , yine Allah dilerse siz olmadan da o meyva çıkar . Ama siz zaten o meyvanın çıkmasına katkıda bulunmakla yükümlüsünüz , Ancak o zaman sizin yerinize belkide melekler çalışmak durumunda kalabilir , bu da işin başka bir yönü ;) .

 

Yazdığınız tüm ayetleri okuyup değerlendirmek için henüz yetrince zaman bulamıyorum . Zaten ayet sayısı arttıkca Kur'an-ı Kerim'i tekrar okuyacağız.Siz kısaca yorumlarsanız gerektiği yerlerde bakarsak zaman kazanmış oluruz diye düşünüyorum.

 

Saygı ve Sevgilerimle,

Gönderi tarihi:

Sevgili yamyam seni daha önceki bazı yazılarından ateist olarak tanıyordum.Ancak bu konudaki yazında islama dahası hiç bir dine inanmayan birisi olarak insanın özgür iradesi olmadığına İslamın kaynaklarını delil olarak göstermenize şaşırdım doğrusu.Daha sonra duyduğum şaşkınlık delil olarak gösterdiğin İslami kaynakları Hz. Muhammed'in uydurması şeklinde değerlendirdiğinde bir kat daha arttı.

 

Ateist olduğunu söyleyen birisinin Kuran-ı Kerimi Hz. Muhammedin uydurduğunu söylemesi beni fazlaca şaşırtmaz.Ama herhangi bir konuda delil olarak İslami kaynakları düşüncelerine kanıt olarak göstermesi ziyadesiyle şaşırtır.

 

Bu konuda sizden eğer varsa ki olduğunu zannetmiyorum çünkü içinde Allah geçen bir konu ,kanıt olarak ateist kaynakları göstermeni arzu ediyorum.Yok eğer söylediğin gibi İslami kaynakları referans alarak insanın özgür iradesi yoktur düşüncesine sahip isen ateizmden teizme geçişini (özgür irade konusunda anlaşamasak dahi ) yani İslam ile müşerref oluşunu tebrik etmek istiyorum.Hayır benim inancım yoktu hala da yok ben islam inancına göre olayı anlatmaya çalışıyorum diyorsan ateist birinin bir konunun açıklığa kavuşmasında dini referanslara sarılmasını yadırgıyorum doğrusu.Dahası ateizmin kader Allah'ın cebri ile mi yoksa insanın özgür iradesi ile mi oluyor diye bir sorunu olduğunu da zannetmiyorum.Ayrıca Ateizme göre Allah yok ise insanların fiillerini olmayan bir varlığın nasıl belirlediği konusunda bizleri bilgilendirmeni de beklerim.

 

Sevgili Kürşat;

 

ben bunları kitapta genişçe açıkladım bu isnad olayıdır esasen kuranda çokvardır bu. ancak bunu bilmeyen insanın kafsı karışıyor. aslında basitir şöyle: bakın bu ayetlerde fiiller kullara isnad ediliyor. aslında kurana göre insanların fiillerini allah yaratır. ancak burada kulun bu eylemi yaptığının söylenmesi de yanlış olmaz. mesela şu anda klavyede yazma işini allah varediyor. ancak bu olaya ben yazadım da denebilir ve bu söylem benim hür olduğum anlamına gelmez. kuranda böyle ayet çoktur. bunu daha iyi anlamanız için benim daha evvelden yaptığım şu araştırmaya bakınız.

 

-- İsnad prensibi ile alakalı daha evvel detaylı bilgi verdik. Aşağıda vereceğim ayetleri, sırayla okuyun ve işlerin bazen Allah’a, bazen kullara isnad edildiğini göreceksiniz. Bu konu çok ince olup, en az bilinen hususlardandır. Çoğu kişi bu mevzuyu bilmediği için kaderi inkar eder.

 

demişsin.Bu yazında kısmen doğruları yakaladığını müşahede ediyorum.Doğrudur Kuran-ı Kerim'de işler bazen Allah' a bazen kullara isnad edilir.Bu konuda pek çok ayet var.Dediğin gibi Allaha isnad edilen işlerde var.Bunu da inkar edemeyiz.Gördüğün gibi kula da isnad var.Ancak sen yazılarında hep bu kısmı görmezden gelerek insanın özgür iradesi olmadığını , sürekli insanları Allahın zorla bir yöne doğru cebrettiğini ispat etmeye çalışıyorsun.

Bence her iki istikametteki yani hem Allah'a isnad edilen hemde kula isnad edilen ayetler incelenerek bu mekanizmanın araştırılması yoluna gidilmesi (ki bunu başaramayabiliriz de) bizi doğru cavaba daha çok yaklaştırır.Ama bu cevabın içinde hiçbir şekilde kulun özgür iradesi olmadığı ibaresi yeralmaz ve yine bu cevabın içinde Allah'ın adaletsiz ve/veya zalim gaddar olduğu ibaresi hiçbir şekilde yeralmaz.

Gönderi tarihi:

kayzenci dediki:"Şu şekilde açıklayabiliriz toprağı ekip biçtiniz , belki suladınız , tohumu eken , toprağı işleyen sizsiniz , ancak o tohumdan bitkiyi ve meyvasını çıkaran yüce Allah'tır ."

cevap:peki senin toprağı ekip biçmen, sulaman, tohumu ekmen allahın iradesiyle olmadı mı? (aslınd ben allahın iradesini inkar etmiştim anlatmıştım)

Gönderi tarihi:

Sayın emrahh, ben bir ateistim. Yani bir tanrının varlığına inanmıyorum. İrade konusunda görüşlerimi islam inancına göre değerlendirdim. Kader konusu İslam'ın anlaşılması en güç ve karmaşık konularından biridir. Ben bu konuyu "İslam'ın yumuşak karnı" olarak değerlendiriyorum. Kader konusunu, "her şeyi tanrının belirlediği bir hayat" olarak değerlendirirsen, "imtihan" ın bir anlamı kalmıyor. İrade konusu da aslında yine aynı yere geliyor. Yani her durumda bir imtihan değil bir tecelli söz konusu. Böyle bir durum için de ödül-ceza adaletinden bahsedemeyiz. Tüm yazdıklarım içinde anlatmak istediğim, İslam'ın bazı konularda olduğu gibi bu konuda da çelişkili olduğu, anlattığınız tanrı fikriyle uyumsuz olduğudur. Yani kısacası İslam'ın da, diğer dinlerde olduğu gibi insanlar tarafından yaratıldığı..

 

Bir ateist olarak elbette ki "Tanrı" konusunu değerlendirirken dini referans alacağım. Getireceğim alıntılar da kutsal kitaplardan ya da hadislerden olacak. Bunun şaşırtıcı bir tarafı yok. Çünkü ateizmin bir iddiası yoktur. İddia tarafı teist kesimdir. Ateizmin yaptığı bu iddiayı reddetmektir. Dolayısıyla iddia tarafının kanıt diye sundukları üzerine kuracağız fikirlerimizi.

Gönderi tarihi:

kayzenci dediki:"Şu şekilde açıklayabiliriz toprağı ekip biçtiniz , belki suladınız , tohumu eken , toprağı işleyen sizsiniz , ancak o tohumdan bitkiyi ve meyvasını çıkaran yüce Allah'tır ."

cevap:peki senin toprağı ekip biçmen, sulaman, tohumu ekmen allahın iradesiyle olmadı mı? (aslınd ben allahın iradesini inkar etmiştim anlatmıştım)

 

Cevap: Benim anladığım , sen yan gelip yatmayı da seçebilirsin , karşılığında toprakta sana bir şey vermeyebilir . Neye niyet edersen Allah gönlüne göre verir , niyetin güzelse terini akıtır mükafaatını alırsın , niyetin kötü ise geçici bir ferahlık ile aldanır sonunda müsibetinle karşılaşırsın . Niyet eden sensin niyetinin gerçekleşmesine yardımcı olan ya da engel olan yüce Allah . Allah'ın iradesinden bağımsız hiç bir şey yapılamaz onun iradesi dahilinde (yan gelip yatmakta O'nun iradesi dahilinde önünde olan ) bir seçenektir.Ancak bu seçeneklerden hangisine yöneldiğin senin iradendir.

Gönderi tarihi:

yamyam ben determinizm başlığında ateizmin hür iradeyi savunamayacağını anlatmıştım ona ne diyeceksiniz.

 

-- allah olayları melsela benim şu an yazacağımı, yazmadan önce öncesiz ilmiyle biilyormuydu? evet derseniz soruyorum: allahın öncesiz ilmi mi bilinene yani benim şu yazma fiilime tabidir yoksa sonradan olan benim şu yazma fiilim mi allahın öncesiz bilgisine tabidir?

ya da şöyle sorayım: allahın ilmi mi benim fiillerimin sebebi yoksa benim fiillerim mi allahın ilminin sebebidir?

Gönderi tarihi:

Sayın Kayzenci;

 

3/133- "Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olup, Allah'a karşi gelmekten sakinanlar için hazirlanmiş bulunan cennete koşun. "

 

Burada cennet'in genişliğinin göklerle (!) yer arası kadar olacağından bahsedilmiş. Buradan cennet'in yeryüzünde olamayacağını anlayabilirsin

 

3/15- De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah'a karşi gelmekten sakinanlar için Rableri katinda, içinden irmaklar akan, içinde ebedi kalacaklari cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir.

 

Bu ayette de cennetlerin (!) (Sayısı konusunda bir türlü emin olamıyoruz) tanrı katında olacağından bahsedilmiş. Tanrı katını dünya olarak değerlendiremeyeceğimize göre, cennetin dünya üzerinde kurulduğu/kurulacağı fikri geçersizdir.

 

 

 

 

yamyam ben determinizm başlığında ateizmin hür iradeyi savunamayacağını anlatmıştım ona ne diyeceksiniz.

 

-- allah olayları melsela benim şu an yazacağımı, yazmadan önce öncesiz ilmiyle biilyormuydu? evet derseniz soruyorum: allahın öncesiz ilmi mi bilinene yani benim şu yazma fiilime tabidir yoksa sonradan olan benim şu yazma fiilim mi allahın öncesiz bilgisine tabidir?

ya da şöyle sorayım: allahın ilmi mi benim fiillerimin sebebi yoksa benim fiillerim mi allahın ilminin sebebidir?

 

 

Sayın kürsatotcu; beni teistlerle karıştırıyorsun. Ben tanrı fikrini kabul etmiyorum. Dolayısıyla irade konusunda tanrının müdahalesini de kabul etmiyorum. Yanlış soruyu yanlış kişiye soruyorsun. İrade konusunda yazdıklarım da, tamamen İslamdaki çelişkiyi göstermek içindi.

 

 

 

Dünya görüşüm açısından, bu soru benim için "seni benden başka döven var mı?" sorusuna benzer. Halbuki ben hiç dövülmemişimdir, ama ne cevap verirsen ver dövüldüğünü söyleyeceksin. Yani tuzak soru.

 

İslami açıdan ise "yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar" sorusu ile aynıdır.

Gönderi tarihi:

Sayın kürsatotcu; determinizm baslığı altında, tam manasıyla saçmalamışsın...

 

"allah alemi sonradan mı yarattı?" sorusunu bir ateiste soramazsın. Nedenini bir önceki mesajımda yazmıştım. Bu sorunun muhatabı teistlerdir. Sen kavramları karıştırmış ve laf kalabalığı yapmışsın. Hepsi bu...

Gönderi tarihi:

Sayın Kayzenci;

 

3/133- "Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olup, Allah'a karşi gelmekten sakinanlar için hazirlanmiş bulunan cennete koşun. "

 

Burada cennet'in genişliğinin göklerle (!) yer arası kadar olacağından bahsedilmiş. Buradan cennet'in yeryüzünde olamayacağını anlayabilirsin

 

 

 

göklerle yer arası kadar genişlikte yeryüzünde bir mekan olamaz mı?

 

 

3/15- De ki: "Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah'a karşi gelmekten sakinanlar için Rableri katinda, içinden irmaklar akan, içinde ebedi kalacaklari cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah, kullarını hakkıyla görendir.

 

Bu ayette de cennetlerin (!) (Sayısı konusunda bir türlü emin olamıyoruz) tanrı katında olacağından bahsedilmiş. Tanrı katını dünya olarak değerlendiremeyeceğimize göre, cennetin dünya üzerinde kurulduğu/kurulacağı fikri geçersizdir.

 

 

Tanrı katını dünya üzerinde neden değerlendiremeyelim ? Dünya zaten O'nun mülkü , olabilirde olmayabilirde Allahu Alem. Ruhlar ve dereceleri , cennetin ve cehennemin de derecelerinin var olduğuna işaret edilirdi zaten. Çok kolay yargılara kapılıp sonuçlara varıyorsunuz sonrada çıkmaza giriyorsunuz , olaylara daha geniş yaklaşın , dünya geniş.

 

İncil'de Rab'bin cennete inerek Hz. Adem ve Hz. Havva ile konuştuğu yazar . Bir başka açıdan daha ele alırsak ırmaklar yeryüzünde akar!Ama siz bilmediğiniz bir konuda "Buradan cennet'in yeryüzünde olamayacağını anlayabilirsin""cennetin dünya üzerinde kurulduğu/kurulacağı fikri geçersizdir." diyip kesip atabiliyorsunuz.

 

O halde ben size sorayım , içinde ırmaklar akan eşlerin bulunduğu cenneti siz nerede mütalaa ediyorsunuz? ve neden öyle mütalaa ediyor ve bunun doğru olduğuna inanıyorsunuz . Gökyüzünde akan ırmaklar ve yerçekimine karşı havada uçuşan eşler şeklinde mi ? bunun böyle olduğu ne kadar geçerliyse yeryüzünde olabileceği de en az o kadar geçerlidir . Kendi tasvirinizi yargılamadan nayır nolamaz yeryüzünde olamaz demektesiniz.Meleklerde yeryüzünde bizlerle birlikte , cinlerde yeryüzünde , bu da var .

 

Haa olamaz mı elbette olabilir en doğrusunu yine yüce Allah bilir , aramızdaki fark ; ben bilmediğimiz konular hakkında , şöyle diyor o halde bu budur , şu da şudur diye kesip atmaktan ve yanlış çıkarımlar üzerine yeni yanlış çıkarımlar eklemekten imtina ediyor , her ihtimale açık olarak anlamaya çalışıyorum.Siz buna kapalı duruyor , dar bir çerçeveden değerlendirme noktasında yanılgıya kapılıyorsunuz.

 

Saygı ve Sevgilerimle,

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.