Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

GERCEKTE TANRI YOKTUR


Romantik_Sovaylye

Önerilen İletiler

Bir çok bilim adamı ne diyor bizler aslında beynimizin bize gösterdiği olayları ve maddeleri görüyoruz diyor 

Bu durum da sevgili dostlar şimdi doğa çevre araçlar insanlar ağaçlar yapılar bunlar gerçek değil mi eğer gerçek değilse o zaman neden bizim günahkar olmamız halinde cehenneme giderseniz deniliyor madem ki bunları tasarlayan beyin bunları bize yapan beyin o zaman insanların ne günahı var aslında bizler yazılım parçalarıyız deniliyor bu hal'de sevgili dostlar korkmayın herkes cennetlik sonucu çıkıyor ama malesef öyle bir yer yok....

öldün mü koskoca bir THE END seni bekliyor 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...uzay zaman ve mekan kavramıyla yaratıldığı için biz insanoğlu için sonsuz genişlikte ve uzunluktadır. İnsanoğlu ne kadar çırpınırsa çırpınsın zaman ve mekam kavramını aşamıyacağı için uzay boyutunun dışına sonsuza dek çıkamıyacaktır.

Burdan şunu algılayabiliriz.zaman ve mekandan yoksun bir varlığı zaman ve mekan var olduğu sürece asla ve sonsuza dek bulamıyacağımız anlamına gelir.

 

daha açık bir ifadeyle algılamanın üstünde olan olağan dışı bir durumu zaten algılayamaz ve hissedemez

zaman ve mekana bağlı sadece düşünen varlıklar için olan bir çok özel durumdur.bu durumda yapmamız gereken tek bir yol vardır .oda araştırmak ve geliştirmedir..kısaca A.R.G.E.D.İ.R..

 

bu demek deyildirki tanrı evreni sadece insanlar için yarattı bu demek deyildirki tanrı insanları çok seviyor

 

benim gördüğüm inananlar inanıyor ama SADECE KİTAPTA YAZAN TANRIYA İNANIYORLAR.şöyle bir etrafına baksalar..tanrının o kadrada iyi olmadığını görücekler ..ama işlerine gelmediği için görmezden gelicekleroriginal.gif 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..tanrının iyi olmadığı çok açıktır..am kesinkille tanrı vardır yoktur yoktur diyemem..işte asıl sorunda bu zaten.. CERNDEKİ büyük deneyde tanrı parçacığını ve büyük patlama teorisinin nasıl ve ne şekilde meydana geldiğini anlamak için yapılan deneylerde yaklaşık 1 ay önce tanrı parçacığı dediğimiz karşıt maddeye rastlanmıştır. Ve bu yolda bize yaratılışın ne denli karmaşık olduğunuda aynı zamanda ortaya çıkarmıştır. Bu deneyler yani daha açık bir afadeyle anlatırsak insanoğlu tanrının bir zerresini bulabilmek için bir gezegeni satın alabilecek kadar büyük harcamalar yapıp 20 yıl veya daha uzun bir süre uğraşıp kendi huzurlu hayatlarını feda edip 20 yıllık bir strestli bir yaşamdan sonra buldukları sadece bir zerreden ibaret olan o malum karşıt maddeyi mikro saliseler içerisinde bulmuşlardır… tekrar söylüyorum insanoğlu var olduğu sürece tanrıyı asla bulamıyacak olup asla ve asla onun ne varlığını nede yokluğunu ispat edemiyeceklerdir.yaşam var olduğu sürece ispat yoluna giden veya tersi ispat yoluna giden masonların emrinde olan bu insanlar var olucaktır.. ve hiçbir güç onları yolundan caydıramaz ve ikna edemiyecektir..ve yaşam var olduğu sürece kaosta var olup hayatımızın bir parçası olacaktır..bu demek deyildirki tanrı bizi koruyor belkide tanrı sınırlı güçleri vardır eğer böyle olmasaydı insanoğlu kusurlu yaratılmazdı insan oğlunun neresi mükemmel hala anlamış deyilim..en ufak bir grip bile insanı öldürebiliyor..insanoğlu okadar acizki aslında kendi icat ettiği şeylere bile yenik düşüyor,,insanoğlu o kadar kırılganki kendi mantığını bile herkese anlam katacak şekilde entegre edemiyor.sonuç olarak bu karşımıza ya savaş olarak çıkıyor yada üst seviye alt seviye farkını ortaya çıkarıyor!!!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi oturup düşünmeyle l yada dua etmeyle tanrının bulunamayacığını çocukler bile biliyor artık..ama hala kendini çok bilmiş zanneden bazı kesimler tanrıya dua edin herşey çok iyi olacak diyorlar..bende diyorumki yeter artık yıllardır bizi bu yöntemlerle uyuttunuz,,ve uyutmaya ve masallara devam ediyorsunuz..am öyle bir devirdeyizki artık herşey çok farklı olmaya başladı..artık uyanma zamanı..insanlık için,,bu yaşamı gerçekten tattığınızda zaten tanıyıda tartmış oluyorsunuz,,zaten kontrol etmiş oluyorsunuz..istesenizde istemesenizde..bu sizin kaderiniz oluyor bu çok açık ve nettir..eğer gerçekten bir sınav varsa bu imtihanın ne derece mantıksız olduğunu ispatlar,,nasıl böyle birşey olabilir,,bir tanrı herşeyi bilicek ve insanoğlunu imtiham edicek buna tanrı bile gülerdi eminim,,original.gif 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

diyer gezegenlerdeki yıldızları ve galaksileri ve samanyollarını ve karadelikleri tanrı niçin? yaratmış olabilir?hangi insanlığa ve hangi topluma amaç için yaratmış olabilir..şimdi sizlere soruyorum,,herşeyi çok iy ibilen insanlar asıl bu soruya cevap veremiyeceğinide çok iyi biliyorum çok iyi bildiğim içinde bu soruyu soruyorum..evet soruyu bir kez daha soruyorum:tanrı diyer galaksileri ve diyer paralel evrenleri ve kara delikleri hangi amaç? ve hangi insanlık için yaratmıştır?eğer bu saydıklarım olmasaydı tanrı bizi yaratmıyacakmıydı?hiç sanmıyorum..buyrun buradan yakın!!!!!!!!!!!original.gif laughing.gif blush.png w00t.gif wub.png flowers.gif forgiveme.gif 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sanırım bu saydıklarımı tanrı kuranda yazmayı unutmuş.gerçekten çok fazla bilgi kaybının yaşandığını düşünüyorum baksanıza .tanrı koskoca bir evren yaratmış.am hernedense sadece bir kitap yazmaya karar vermiş.evet insanlığı kurtarmak için olduğu söylenen bir kitap yazmış,,ama gerçekler çok farklı nasılmı? işte böyle:::tanrı ilk haz musaya tevratı veriyor..ve diyorki insanlık için veriyorum,insanoğlunu kurtar..fakat tanrı bakıyor belli bir zaman sonra şiddet dahada artıyor.yanıldığını anladıktan sonra(tanrı yanılıyor çok enteresam)bu sefer zebur indiriliyor..hz davud.bu mayada tutmuyor tabiki..belli bir zaman,,sonra tanrı incili hz isa ,,bununda ömrü çok kısa sürüyor..500 yıl falan bununda son kullanma tarihi geçtikten sonra..veeee huzurlarınızda hz.. muhammed..işte son din ve son peygamber...yani aralarındaki en akıllı ve en zeki aynı zamanda en düzenbaz olan kişidir,,ve tanrı diyorki insanoğlundan çok özür dilerim diyer dinler fakedir..asıl bu din ihtiyacınız olan dindir diyor,,asıl bunu diyen tanrı deyil kitaplardır..sanırım,,tanrı bunuda biliyordu bu dininde son kullanma tarihi geçmek üzere ama utancından söyleyemedi!!!!!!!!!!tongue.png 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet işte, budur. Tebrik ederim.clover.gif

 

Benzin olmazsa Benzinli Motor mekanizması da olmaz.

 

Çevre koşulları değişmezse Mutasyon, Doğal Seçilim, Genetik Sürüklenme, Modifikasyon mekanizmaları da olmaz

 

 

Beyefendi,

 

Çevre koşulları değişmezse değil, çevre (doğa) olmaz ise,mekanizma olmaz,bu demek değildirki, "mutasyon,doğal seçilim,genetik sürüklenme, mekanizmalarıda olmaz" bunlar evrimcilerin ham hayalleridir..

 

 

 

 Doğal Seçilim, bireyleri rastgele seçmez. Elimizde belirli bir ortam vardır ve b...u ortama en adapte olanlar seçilir, adapte olamayanlar elenir. Dolayısıyla buna "bilinçli" diyemeyeceğimiz gibi, "rastgele" de bir seçme diyemeyiz. Ancak örneğin mutasyonlar tamamen tesadüfidir ve özellikle virüsler ve bakteriler gibi ilkel canlılardaki evrimin temel tetikleyicisidir.

 

Bilinçli değil, rastgele değil, ve elinde belirli bir ortam varmış..

Ancak; mutasyon;tamamen tesadüfidir???

 

 

 

Big Bang farklı bir şekilde gerçekleşseydi (daha şiddetli, daha zayıf, vb.) oluşabilecek yasalar da tamamen farklı olabilir, tamamen farklı Evrenler var olabilir ve bu Evrenlerde tamamen farklı varlıklar meydana gelebilirdi,

http://evrimagaci.org/js/jquery-1.8.3.min.js

 

 

 Evreni meydana getiren patlama biraz daha şiddetli olsaydı, evrendeki tüm madde dağılırdı; eğer patlama biraz daha yavaş olsaydı, bütün madde hemen kapanacaktı. Her iki durumda da ne galaksiler, ne yıldızlar, ne dünyamız, ne de canlılar oluşurdu. Patlamanın galaksileri, yıldızları, Dünya’mızı ve canlıları oluşturacak şekilde olmasının olasılığı havaya atılan bir kurşun kalemin sivri ucu üstünde durması kadar bile değildir.

http://www.bigbang.gen.tr/?page_id=235

 

 

Anlaşılmıştır umarım.

 

stuart.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazen gökyüzüne bakıyorum yıldızları görüyorum. amasadece gürüyorum onun dışında bir alternatifim yok onun da biliyorum..artık şunu çok iyi biliyorum,,kader 2 ye ayrılır.bunu sizlere ispatlayabilirim ..çok uzun bir konu gerçekten,

 

 

 

 

 

,1. si aptalların kaderi...2.si ise akıllıların kaderi,,bunu okuyarak deyilde hayat birikiminden öğrendim, çok daha etkili oldu aslında. bu birikim,,EĞER APTALALRIN KADERİ OLMASAYDI..ne savaş olurdu.. nede kaos olurdu,,nede,,belirsizlik olurdu..kimse tanrıyı hatırlamaz herkes tanrı olurdu.

 

 

o zaman ne olurdu? aslında insanoglu yaşamı ve düzeni mükemmel şekilde sağlardı...ama tanrı unutulurdu,,bu çok enterresam aslında buraya dikkat edin!!!!tanrı unutulurdu.. yada hiç hatırlanmazdı..innocent.gif ..iştebu aptalların kaderi yüzünden tanrıda var..ve olma kzorundasinirli1.png nedenmi?onlar sayesinde sistem işlemeye devam ediyor..iyi yada kötü bu kimin umurunda ..para sen çok yaşa..diyo bu kaderi aptal olanlar..happy.png işte buna tanrı denge diyor..ama siz ne dersiniz bilmem..innocent.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

banarolleyes.gif  sorarsanız bu komik olacak ama.big bang teoriside adı üstünde sadece bir teori,,bundan 50 yıl sonra bir bilim adamı çıkıpta farklı ve daha etkili  bir teoriyle karşımıza çıkarsaoriginal.gif ..o zamanda insanoğlu bu teoriye inanmak zorunda kalıcaklar..meraba senin kulagını çınlatacağım müsade edersenoriginal.gif .seninde dediğin gibi somut gerçeklik için mutlaka ama  mutlaka somut ölçüler gerekir..peki bu nasıl mümkün olacak,,sadece bir teleskoplamı!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Beyefendi,

 

Çevre koşulları değişmezse değil, çevre (doğa) olmaz ise,mekanizma olmaz,bu demek değildirki, "mutasyon,doğal seçilim,genetik sürüklenme, mekanizmalarıda olmaz" bunlar evrimcilerin ham hayalleridir..

 

Bilinçli değil, rastgele değil, ve elinde belirli bir ortam varmış..

Ancak; mutasyon;tamamen tesadüfidir???

 

Efendim, elbette öncelikle çevre olacak ki çevre koşulları olsun ve değişebilsin. Onun için yeni çevre koşullarına uyum sağlayabilenlerin soyu devam eder.  Yeni çevre koşullarına uygun yararlı Mutasyonlar, Doğal Seçilim veya Genetik Sürüklenme mekanizması ile uzun vadede türleşmeye yol açar.

 

Burada tesadüfi olan çevre koşullarının değişimi ve yine dış etkenlere bağlı mutasyonlardır. Eğer, Mutasyon çevre koşullarına uyumlu bir yararlılık getiriyorsa, bu yararlılıktan avatantaj sağlayan bireylerin beslenme ve dolayısıyla üreme şansı da artar. Üremenin mutasyonlu bireyde fazla olması da zamanla o popülasyonun mutasyonlu bireylerin,  o soyun ağırlıkta olmasına yol açar. Kaçınılmaz olan bu mekanizmadır. Rastantısal olarak çevre koşulları ve mutasyonlar olması bu mekanizmanın tesadüfiliği değildir.

 

Örnek; Yapay Seçilimle bin yıllardır insanlar yabani meyva ve hayvanları evcilleştirerek yeni türler oluşturmuşlardır. Yani; kendi ağız tadlarına ve amaçlarına uygun bireyleri ayırarak bir sonraki jenerasyonun bu bireylerden oluşmasını sağlamış, bin yıllar boyunca bu seçmeler yığınsallık oluşturarak yeni türleri var etmiştir. Kurttan Köpek, Yabani Koyundan Evcil Koyun, Orman Tavuğundan Evcil Tavuk, Yabani Tavus Kuşundan Evcil Tavus Kuşu, Yabani Attan Evcil At, Yabani Kediden Evcil Kedi, Yabani Kiraz, Erik, Nar, İncir den şimdi yediğimiz meyva-sebzelere kadar vs.vs. hep böyle türetilmiştir.

 

Yapay seçilimde çevre koşullarını belirleyen insandır. Buna göre, Rastgele Mutasyonların yol açtığı gen farklılıklarından dolayı oluşan fenotipleri kendi ihtiyaç ve amacına göre yapay seçilime tabi tutan insanlar yeni türler meydana getirmiştir.

 

Burada siz rastlantıları belirleyen bir Tanrı olduğunu ve yine bir amaç doğrultusunda bu seçilimi gerçekleştirdiğini düşünebilirsiniz. Bu bilim alanı dışında bir inanç olur. Yanlış ya da doğru denilemez.

 

DOLAYISIYLA, EVRİM OLGUSUNUN VARLIĞI, TANRININ VARLIĞI VEYA YOKLUĞU İLE İLGİLİ BİR SONUCA VARILABİLECEK BİR KANIT DEĞİLDİR.

 

BİLİMİN ALANI AYRIDIR, İNANÇ / FELSEFE ALANI AYRIDIR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Big Bang farklı bir şekilde gerçekleşseydi (daha şiddetli, daha zayıf, vb.) oluşabilecek yasalar da tamamen farklı olabilir, tamamen farklı Evrenler var olabilir ve bu Evrenlerde tamamen farklı varlıklar meydana gelebilirdi, öyle ki bunları "canlı" ve "cansız" kategorilerinden birine koyamayabilirdik bile. Biz, var olan her şeyi "bu" Evren'in oluşumu sonucu meydana gelen durumlar çerçevesinde değerlendirmekteyiz. Bir şeyleri aktarmak için ürettiğimiz kelimeler dahi, "bu" Evren'e ait, bir başkasına değil. Dolayısıyla, şu tip bir yanılgıya düşmek çok kolay: "Her şey ne kadar da mükemmel, demek ki bu harika incelikteki düzenin de bir kontrol eden mühendisi ve yaratıcısı var".

 

Hayır, bu şart değil. Siz, bu Evren'in bir ürünüsünüz ve Evren ya da Dünya asla bugün olduğu kadar düzenli değildi. Binbir farklı koşuldan geçti. Dünya'nın ilk oluştuğu zamanlarda orada bulunsaydınız, emin olun "mükemmel", kullanacağınız son kelime olurdu. Ancak bizler, Evren'in 9 milyar yıldan sonra, Dünya'nın ise 600 milyon yıldan sonra ulaşabildiği dengenin (ki Dünya'daki denge aralarda sık sık bozulmuştur) ürünleriyiz. Bu da bizi, yukarıda değindiğimiz yanılgıya itmekte: "Her şey ne kadar mükemmel, sanki her şey bizim var olmamız için ayarlanmış."

 

Ancak şunu unutmayınız: Yarın düşecek bir göktaşı ile tüm insanlık yeryüzünden silinebilir. Dünya ve Evren, biz yok olursak sona mı erecek? Asla! Yollarına devam edecekler, belki yine, yeni, yeniden canlılık oluşacak. Belki milyarlarca yıl boyunca Dünya sessizliğe gömülecek. Belki Dünya da yok olacak. Ve hatta Evren de... Ancak hiçbiri biz yok olduk diye olmayacak. Böyle düşünmemizin sebebi, yanılgıya düşerek her şeyin bizim için var olduğuna inanmamızdır.

 

-http://evrimagaci.org/makale/14/-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

TÜM ATOMLAR VE TÜM UZAY-ZAMANI TESADÜFEN BİR PROTEİN OLUŞTURABİLİR Mİ

Bu olasılığın matematik açısından imkansız olduğunu şöyle düşünerek anlayabiliriz. Evrende baryon vardır. Evrendeki baryonları, fotonları, elektronları toplarsak ’dan düşük bir sayı elde ederiz. Evrenin tahmin edilen yaşı 15 milyar yıldır.

Evren: 15 milyar yıl x 365 gün x 24 saat x 60 dakika x 60 saniye = 473.040.000.000.000.000 saniye yaşındadır. Bu sayıyı da olarak alabiliriz. Bu iki sayıyı çarparsak eder.

Bu bulduğumuz sayısı neyi ifade etmektedir? Bu sayı, evrendeki her proton, nötron, elektron ve fotonun her biri birer amino asit olsaydı ve her biri evrenin her saniyesi bir protein yapmaya kalksalardı, toplam olarak yapılacak denemenin sayısıdır.( ’nin ’in bir trilyon katı olduğunu düşünün.)

Yüzbinlerce canlı türünün tek biri olan insanın, bir çok yapıtaşından tek biri olan proteinin, bir çok farklı tipinden tek biri olan hemoglobinin, tesadüfen oluşmasının imkansızlığı görülmektedir. Oysa amino asitlerin oluşma olasılığını, bir proteindeki amino asitlerin sol-elli olmasının olasılığını, proteinin üç boyutlu katlanmasının olasılığını göz ardı edip hiç hesaba katmadık. Bir proteinin, D.N.A.’da kodlanışının olasılığını hesaplasaydık amino asit diziliminin olasılığından elde ettiğimizden de inanılmaz bir sonuçla karşı karşıya gelirdik. Evrenin tüm parçacıklarının, evrenin tüm zamanında oluşturmaya güç yetiremeyeceği bir molekülün (hemoglobinin), bilinçli bir tasarım olmasaydı var olamayacağı açıktır.

http://www.bigbang.gen.tr/?page_id=233

 

Efendim,

Görüldüğü üzere,bilim ve ilim, Evren ve İnsanın olmazsa,olmazıdır,dolayısı ile,evrim deyipte,bilimin kendi tekellerinde olduğu varsayımı ile hareket eden bazı İnsanlar,farkında veyahut,farkında olmadan pagan bir inanış sergilemektedirler,itibar etmemek gerekir..

 

 

Penrose, evrendeki baryon (proton, nötron) sayısı olan 1080’ i, buna karşılık gelen foton sayısı ve karadelikleri de hesaba katarak, evrenin başlangıç entropisinin bilinçli bir şekilde düzenlendiğini ortaya koymaktadır. Penrose’un bulduğu sayı inanılmazdır. Penrose bu sayıyı şöyle açıklar: “Yaratan’ın ne kadar isabetle hedefini belirlediği görülüyor, yani doğruluk oranı şöyledir: ’de 1.” (Bu işlemi yapmak için önce 10123’ ü hesaplamak, sonra 123 sıfırlı bu sayıyı 10’un üzerine yazmak gerekir. Daha sonra 10’u bu sayı kadar kendisiyle çarpmak gerekir. Bu sayının yazılması bile mümkün değildir.)

Bu sayı gerçekten de inanılmazdır. Eğer bu sayı 10’un üzeri 10123 olarak değil de, klasik şekilde yazsaydık (üstsüz bir sayı olarak), sadece bu sayıyı yazmaya bile bütün insanların ömrü çok kısa gelirdi. Eğer evrendeki tüm proton, nötron, hatta fotonları kullansaydık ve her bir proton, nötron ve fotonun üzerine bir trilyon sayı yazsaydık, bu sayıyı yine yazamayacaktık. Bundan gerçekten de Yaratıcı’nın, her şeyi nasıl bilinçli bir şekilde yarattığı çok açık görülmektedir. Evrende var olan sıradan bir düzen değil, olağanüstü bir düzendir.

http://www.bigbang.gen.tr/?page_id=233

 

Şimdi; Penrose'den alıntı yapmamın sebebi, matematiği kullanaraktan olayı açıklamasıdır,dolayısı ile,evrim'de "MATEMATİK" alt yapı yoktur, ve üzerinde durmaya değmez.

 

stuart.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

meyve sineğine mutasyonlar uygulayarak 

 

Mutasyon evrimin iki ayağından sadece birisidir. Tek başına evrimi oluşturmaz. Evrimin oluşması için diğer ayağa, yani doğal seçilime de ihtiyaç vardır. O yüzden meyve sineği deneyleri evrim oluşturmak için yapılmıyor. Mutasyonların doğasını incelemek için yapılıyor. Mutasyon ise dediğim gibi evrimin sadece iki ayağından birisi.

 

Bu iki temel kavramdan başka evrimsel kavramlar da var. Bunlar da evrime iki önemli ayak (mutasyon ve doğal seçilim) kadar olmasa da, çok önemli katkılar yapar. Genetik sürüklenme bu kavramlardan bir tanesi. Yapay seçilim de var. Cinsel seçilim de var. Virüsler tarafından gerçekleştirilen gen aktarımları da var. Örneğin GDO lu bir bitkinin ekildiği toprakta bu oynanmış genler yabani otlara geçebiliyor. Bunu ancak virüsler yapabilir. Bakteriler arasında da gen alışverişi yapılabildiğini gösteren bazı bulgular var. Hatta cinsiyet ayrımının çok çok basit şekilde bakterilerde bile temellendiğini gösteren bulgular var. Elbette bir bakteriye erkek, bir diğer bakteriye dişi asla diyemeyiz. Ama çok çok basit ve temel biçimde bakterilerde gen aktarımı olduğu gösterilmiştir. 

 

Ayrıca tür içi rekabet, türler arası rekabetten bile keskin ve acımasızca eleyici bir seçilimdir. Bazı türlerin kendi içlerindeki rekabet, düşman türlerin baskısından çok çok acımasızdır. Bu şiddetli ve acımasız rekabet, doğal seleksiyonu çok daha seçici hale getirir.

 

Cinsiyetin evrimi zaten evrim macerasında bir dönüm noktası. Son olarak evrim için çok çok uzun bir süreye, milyarlarca yıla ihtiyaç var. Milyarlarca yıl, evrim karmaşasının çözümü olanaksız dereceye ulaşması için yeterli süre. Bugün yaşayan türler bir yana, oluşmuş ve soyu tükenmiş tür sayısı inanamayacağımız boyutlardadır. Canlı birey sayısını ise saymanın değil, tahmin etmenin bir yolu bile yok. Çıkarılan petrol miktarı, bu konuda bir fikir verebilir. Kireç de canlılar tarafından oluşturulmuş ve yerkabuğu katmanları meydana getirecek kadar yaygın bir oluşumdur.

 

Evrim, bilimsel bakışa sahip olanlar için son derece kesin bir olgudur. Bilimsel insanlar, evrimin olduğu hakkında en küçük bir kuşkuya bile düşmezler. Evrime kem bakanlar dogmatiklerdir. Nedeni de insanın maymundan geldiğini kabul edemeyişleridir. Evrimi akıllarının almayışının yegane nedeni budur. Diğer insanlar neyse de, kutsal saydıkları peygamberlerinin maymundan gelmiş olmasını düşünmekten bile kaçınmaktadırlar. Nedense bunu düşünmenin kendilerini cehenneme sürükleyeceğinden filan mı korkuyorlarsa neyse, anlamıyorum. Şefaatten mi mahrum kalacaklarını hayal ediyorlar, tam bilemiyorum.

 

Bu kadar basit ve sıradan, akla zarar bir nedenle evrimi reddetmek aslında fazlasıyla abestir. Kutsal kişilerin maymun torunu olduğunu kabullenmenin ne zararı olduğunu ben hiç bir zaman anlayamamışımdır. Bundan neden rahatsız olduklarını asla çözemedim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evrimacmazi2_161a.jpg

Evrimci biyologlar yüzyılın başından beri sinekleri mutasyona uğratarak, faydalı bir mutasyon örneği aradılar. Ancak bu çabaların sonucunda hep, sakat, hastalıklı ve kusurlu sinekler elde edildi. Resimde, normal bir meyve sineğinin kafası ve mutasyona uğrayarak bacakları kafasından çıkan diğer bir meyve sineği görülüyor.

 

 

vulkan_fullsize_1-2599403-1242891728.jpg

 

kopuklu-ilk-corba.jpg?w=560

İlkel çorba resimleri..

 

 

Bir proteinin oluşma olasılığı, içerdiği amino asit sayısına göre değişir. En yüksek olasılıkla 20 üzeri 105 dir.Yani 20 rakamını yan yana 105 kere çarpmak gerekecektir. Bu kadar astronomik bir rakamın yanında bir amino asitin oluşma olasılığı 0 sayılacak kadar düşüktür. Yanlızca 105 amino asitten oluşan proteinin tesadüfen oluşması için galaksiler arası uzayın amino asitlerle doldurulduğunu farzetsek bile bir tek yararlı proteini oluşturmak için gereken zaman kainatın yaşından bile çok fazla olmak zorundadır. Fakat ortaya yararlı bir protein çıkması halinde bu protein tek başına hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Diğer enzimlerin yani sözünü ettiğimiz 2900 ün üzerindeki enzimin de oluşma olasılıkları en az 20 üzeri 105 de / 1 kadardır. O halde 20 üzeri 105 rakamını 2900 kere kendisiyle çarpmak gerekecektir.

Bunun anlamı ise açıkça "0"dır. Bir proteinin tesadüflerle oluşabilmesi matematiksel manada imkansızdır.

 

İnsanoğlu varolduğundan beri mücadele sürer,sürecek,aslolan gerçeğin meydana çımasıdır,aslında "GERÇEK" birdir ve bilinir,bu itibarla,evrimcilerde bunu bilir, dolayısı ile,yanlışta bu kadar ısrar eden onlar olduğu halde,doğru tarafta olan  bizler,doğruyu her daim yazmak ve söylemeli,taze dimağların yanlışa düşmesi engellenmeli.Şimdi; yine bu topik'te verdiğim bir örnek (BİLİMSEL) EVRİMCİLER BÜTÜN TEZLERİNİ ÇÜRÜTTÜĞÜ HALDE;

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

           hjv2.jpg      

  • 1911'de Thomas Morgan mutasyona uğramış bir beyaz gözlü Drosophila (meyve sineği) sayesinde mutasyonların varlığını ortaya koydu. “Genetik bağlantı”ların%5B26%5D ve "genetik rekombinasyon"un%5B27%5D keşfi sayesinde genlerin taşıyıcılarının kromozomlar olduğunu ortaya koydu. Alfred Sturtevant, Hermann Muller ve Calvin Bridges%5B28%5D ile birlikte çalıştı. 1933’deNobel tıp ödülü aldı. Deneyleri kalıtım hakkındaki kromozom kuramını iyice sağlamlaştırdı.

 

           uup3.jpg

 

 Drosophila’da (meyve sineği) beyaz gözlere neden olan bir mutasyonun“cinsel bağlantı”sını gözlemlemesi, Morgan’ın genlerin kromozomlarda konumlandığı kuramını ortaya atmasını sağladı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

TÜM ATOMLAR VE TÜM UZAY-ZAMANI TESADÜFEN BİR PROTEİN OLUŞTURABİLİR Mİ

Bu olasılığın matematik açısından imkansız olduğunu şöyle düşünerek anlayabiliriz. Evrende baryon vardır. Evrendeki baryonları, fotonları, elektronları toplarsak ’dan düşük bir sayı elde ederiz. Evrenin tahmin edilen yaşı 15 milyar yıldır.

Evren: 15 milyar yıl x 365 gün x 24 saat x 60 dakika x 60 saniye = 473.040.000.000.000.000 saniye yaşındadır. Bu sayıyı da olarak alabiliriz. Bu iki sayıyı çarparsak eder.

Bu bulduğumuz sayısı neyi ifade etmektedir? Bu sayı, evrendeki her proton, nötron, elektron ve fotonun her biri birer amino asit olsaydı ve her biri evrenin her saniyesi bir protein yapmaya kalksalardı, toplam olarak yapılacak denemenin sayısıdır.( ’nin ’in bir trilyon katı olduğunu düşünün.)

Yüzbinlerce canlı türünün tek biri olan insanın, bir çok yapıtaşından tek biri olan proteinin, bir çok farklı tipinden tek biri olan hemoglobinin, tesadüfen oluşmasının imkansızlığı görülmektedir. Oysa amino asitlerin oluşma olasılığını, bir proteindeki amino asitlerin sol-elli olmasının olasılığını, proteinin üç boyutlu katlanmasının olasılığını göz ardı edip hiç hesaba katmadık. Bir proteinin, D.N.A.’da kodlanışının olasılığını hesaplasaydık amino asit diziliminin olasılığından elde ettiğimizden de inanılmaz bir sonuçla karşı karşıya gelirdik. Evrenin tüm parçacıklarının, evrenin tüm zamanında oluşturmaya güç yetiremeyeceği bir molekülün (hemoglobinin), bilinçli bir tasarım olmasaydı var olamayacağı açıktır.

http://www.bigbang.gen.tr/?page_id=233

 

 

Yazarın Matematiksel Hataları

 

Yukarıdaki anlatımda ciddi matematik hataları bulunmaktadır, çünkü hesap çok basit ve gerçekçi olmayan bir olasılık hesabına dayanmaktadır. Proteinlerin oluşmalarıyla ilgili hesaplar, yukarıdaki gibi yapılamaz. Hesabı dikkatli inceleyecek olursanız, sürekli çarpım yöntemi kullanılmış ve seyreltme yapılmamıştır. Seyreltmeden kastımız, bir basamağın, kendisinden sonraki basamağı biyolojik olarak etkilemesidir. Yapılan hesaplar, bir proteinin son aşamaya bir seferde gelecek şekilde oluşması üzerine kurulmaktadır (bunun bilimin değil, bilim karşıtlarının kendi argümanları olduğunu hatırlayınız). Dolayısıyla evdeki hesabın çarşıya uymaması zaten öngörülebilir bir durumdur. Evrim, "kademeli değişim" anlamına gelmektedir. Ve bu değişim, hiçbir şekilde bir seferde, tek bir sıçrayışla meydana gelmemektedir. Dolayısıyla hesapları da yazarın bahsettiği gibi yapılamaz.

 

Devamı:

http://evrimagaci.org/makale/349/

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Penrose’un bulduğu sayı inanılmazdır. Penrose bu sayıyı şöyle açıklar: “Yaratan’ın ne kadar isabetle hedefini belirlediği görülüyor, yani doğruluk oranı şöyledir: ’de 1.” 

 

Penrose'nin Matematiksel hesabının linkini ve yukarıdaki hesabının orjinal ingilizcesini verebilir misiniz ?

 

Ayrıca;

 

Penrose does not hold to any religious doctrine,[24] and refers to himself as an atheist.[25] " 

 

( eng.wikipedia )

 

Burada " Penrose herhangi bir dini doktrine bağlı değildir ve kendisini bir Ateist olarak takdim eder. “ yazıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

"Bir ateistin görüşü, bir teistin görüşü ile benzer biçimdedir. Bir Hıristiyan, Tanrının varlığını bilebileceğimizi düşünür, bir Ateist de Tanrının yokluğunu bilebileceğimizi düşünür. Agnostik ise bu konuda kesin bir yargıya varılması için uygun zemin bulunmadığını söyler." Bertrand Russell, 1953 alıntıdır..

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bir ateistin görüşü, bir teistin görüşü ile benzer biçimdedir. 

 

Bertrand Russel çok sevdiğim bir filozoftur. "Sorgulayan Denemeler" kitabı başucu başvuru kaynaklarımdandır. Ama o bile yanılabilir. Aslında bu yanılma da değil, değişim... 1953 den beri köprülerin altından çok sular geçti. İnsanlık çok aşama kaydetti. Ateizm hakkındaki önyargıların düzene girdiği çağı yaşıyoruz. Bu önyargılar kaybolacak ve ateizm parlayacaktır. 

 

Ateizmin önündeki en büyük engel teizm filan değil, nihilistik ateistlerdir. Bunlar ateizme çelme takan, yanımızda yürüyen insanlar. Hep bunlardan çelme yiyoruz. Biz de ateistiz diye yanımıza geliyorlar, yanımızda yürüyorlar, fakat tek dertleri bize çelme takmak. Son derece art niyetli insanlardır. Sırtını bir saniye dönmeye gelmeyen kişilerdir.  

 

Bu kişilerin çelme takmalarından bir gün elbette kurtulacağız. Din konusunda ateizmden başka türlü düşünme olasılığına bile insanlar gülüp geçecek. Dinden söz açan oldu mu tek akla gelen şey ateizm olacak. Bu zamanın yakın olduğuna inanıyorum. Bunun önündeki tek engel nihilistik ateistler. Bunların çelmeleri ile sendeliyoruz. Başkaca bir sorunumuz hiç yok. Adımlarımız kararlı ve sağlam... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bertrand Russel çok sevdiğim bir filozoftur. "Sorgulayan Denemeler" kitabı başucu başvuru kaynaklarımdandır. Ama o bile yanılabilir. Aslında bu yanılma da değil, değişim... 1953 den beri köprülerin altından çok sular geçti. İnsanlık çok aşama kaydetti. Ateizm hakkındaki önyargıların düzene girdiği çağı yaşıyoruz. Bu önyargılar kaybolacak ve ateizm parlayacaktır. 

 

Ateizmin önündeki en büyük engel teizm filan değil, nihilistik ateistlerdir. Bunlar ateizme çelme takan, yanımızda yürüyen insanlar. Hep bunlardan çelme yiyoruz. Biz de ateistiz diye yanımıza geliyorlar, yanımızda yürüyorlar, fakat tek dertleri bize çelme takmak. Son derece art niyetli insanlardır. Sırtını bir saniye dönmeye gelmeyen kişilerdir.  

 

Bu kişilerin çelme takmalarından bir gün elbette kurtulacağız. Din konusunda ateizmden başka türlü düşünme olasılığına bile insanlar gülüp geçecek. Dinden söz açan oldu mu tek akla gelen şey ateizm olacak. Bu zamanın yakın olduğuna inanıyorum. Bunun önündeki tek engel nihilistik ateistler. Bunların çelmeleri ile sendeliyoruz. Başkaca bir sorunumuz hiç yok. Adımlarımız kararlı ve sağlam... 

ateist ile deist arasındaki farklar 
 
 
 
 
 
 
ateist, bir yaratıcının olduğunu rededer, bir yaratıcıya inanmaz. deist ise bir yaratıcının olduğunu kabul eder ancak dinlere inanmaz. dinlerin insanlar tarafından yazıldığını savunur.
 
 
ateist: bu bilgi gerçek hayatta ne işime yaricak?
deist: bu bilgi öteki hayatta ne işime yaricak?
 
 
ateist: ''alayına isyan, alayına red''
 
deist: ''ulan belki vardır bir açık kapı kalsın''
 
 
 
ateist:hakiki anlamda tümevarım konularında yeteneksiz algılayabilme gücü zayıf kör insandır.
deist:kafası biryerden sonra basmayan insandırtongue.png original.gif
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evreni yaratan ve yöneten, vahiy yoluyla insanlara buyruklar veren bir tanrının varlığına inanır. Teizm deyimi usu ve iradesi olan kişisel bir tanrının varlığını ileri sürmekle vahyi inkar ederek herkesin kendi aklına tabi olmasını ileri süren teizmin Allah ile alemi bir sayan panteizmin, Allah’ı ve dini inkar eden ateizmin, çoktanrıcılığı kabul eden politeizmin karşısındadır. Bağnaz dinsel bir felsefe öğretisidir, bilimi yansıtır . Tanrıya insansal duygular yükleyen biçimine kişisel teizmin , tanrıyı tüm nesneleri nedeni sayan biçimine ussal teizm denir.şimdi soruyorum ateist felsefeye neresi benziyor teislerin felesefeleri tamamnem inanışa yönelik asıl gerçek  ateist ile teist inancın tamamnen zıt oldukları yönündedir ve engelde yoktur

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.