Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

savaşa karşı olmak sadece politik bir tutum değildir.


binlerce evin yüreğin içine ateş ve gözyaşı düşmemesi içindir savaşa hayır demek.


ortadoğuyu şekillendirmek için bizi savaş bataklığına çekmeye çalışanlara hayır de!


Suriye'nin kaderi emperyalistlerin kanlı ellerinde değil Suriye halkının iradesindedir.


 


 


 


 


Gönderi tarihi:

Suriye'de iç savaş nasıl başladı?

2-3 yıl önce hayatımızda olmayan “Suriyeli muhalifler, Özgür Suriye Ordusu, PYD” gibi oluşum ve kavramlar bugün Türkiye’nin hem iç hem de dış siyasetinin şekillenmesinde çok önemli bir etken olarak gösteriliyor.

 

Türkiye’nin neredeyse savaş noktasına geldiği, uçağımızın düşürüldüğü, topraklarımıza bombaların indiği, gazetecilerimiz ve sivil vatandaşlarımızın esir alınabildiği bir ülke olan Suriye ile nasıl buralara geldik?

 

Suriye’de neler oluyor? Türkiye neden bu denli bu sorunla ilgili? Süreç nereye gidiyor? Bir iç savaş mı var yoksa büyük bir katliam mı?

 

Suriye’nin dününü, bugünü yarınını konuşmadan önce kısa kısa bu süreç nasıl oldu da buralara gelebildi, neler yaşandı, bugün bulunduğumuz nokta neresi gibi sorulara cevaplar verelim...

 

OLAYLAR NASIL BAŞLADI?

 

Arap Baharı olarak isimlendirilen süreçle birlikte 30 yıllık Hüsnü Mübarek iktidarının devrilmesi sadece Mısır’ı değil bölge halklarını da derinden etkilemişti. Bu tarihi devrim domino etkisiyle Bahreyn’i, Libya’yı, Fas’ı etkilemiş ve hatta Kaddafi’nin ölümüne bile neden oldu.

 

Halk hareketlerinin büyük devrimlere yol açtığı bu dönemde Suriye’de Dera şehrinde iki bayan doktor telefonla konuşurken; “Hüsnü Mübarek düşmüş, darısı bizim başımıza...” şeklinde niyetlerini dile getirdiler.

 

SURİYE’NİN KADERİNİ DEĞİŞTİREN DUVAR YAZISI

 

Telefonları istihbarat tarafından dinlenen bu iki kadın doktor tutuklanıyor ve ceza olarak saçları sıfıra vuruluyordu. Bunun üzerine, bu kadınlardan birinin akrabası olan 12-13 tane çocuk, duvarlara “Halk, düzenin yıkılmasını istiyor.” sloganını yazıyor.(Sözü edilen slogan Arap dünyasında en çok atılan slogandır.) Okulun müdürü bu çocukları istihbarata şikâyet ediyor. Çocukları içeri alıyorlar ve çok ağır işkencelere maruz bırakılıyor.

 

Çocuklar içeri alınınca, Dera bölgesindeki aşiretlerin reisleri, Dera’nın istihbarat sorumlusuna gidiyor ve bu çocukların bırakılmasını istiyorlar. Ancak hakaretle karşılaşıyorlar ve bunun üzerine bir sonraki gün 1000 kişi çıkıyor sokağa. Çocukların bırakılmamasını ve aşiret reislerine yapılan bu hakareti protesto ediyor.

 

Dera Bölgesi yapı itibariyle özel bir yerleşim birimi. Dera’da yaşayanlar büyük bir çoğunluğu seyyidi, Ehl-i Beyt torunları...

 

Dera şehrinde insanlar öldükçe isyan önce bütün şehre yayıldı. İlk başlarda birkaç bin kişi gösterilere çıkarken, kısa bir zaman içinde on binlerce Deralı sokakları doldurmaya başladı. Peygamber torunları olan seyyidlere, Baas rejiminin geçmişten beri büyük baskı uyguladığı biliniyor. Bunun da etkisiyle Dera’daki isyan büyüdükçe diğer şehirlerde de etkisini gösterdi. İsyan dalgası Şam, Lazkiye, Humus, Banyas, Hama, Kamışlı ve Halep’e doğru genişledi.

 

Cuma günleri namaz sonrası Dera halkına destek için sokağa çıkan diğer şehirlerdeki halka yönelik de yönetim tarafından şiddet kullanılınca, Suriye’deki isyan Esad’ın gitmesini isteyen bir halk ayaklanmasına dönüştü.

Ve bugün neredeyse bir iç savaşa varan süreç bu şekilde başladı. Arka planı çok da derinlikli olan sorunların su yüzüne çıktığı bu olaylardan sonra on binlerce sivil insan öldü, şehirler bombalandı, Donanma kendi halkına deniz kenarlarından bombalar yağdırdı.

 

TÜRKİYE NEDEN SÜRECE DAHİL OLDU?

 

Türkiye yanı başında yaşanan trajediye kayıtsız kalmadı ve sürece dahil oldu. Önce sadece insani ihtiyaçlar şeklinde sığınmacıları kabul etti ardından da muhalif güçlere lojistik destek verdi. Türkiye’de muhalefetin ve dış basından çıkan haberlere göre bu destek kimi zaman silahlı yardıma dönüştü. Bu durum Suriye ve Türkiye’yi karşı karşıya getirdi.

 

Türk uçağı keşif yaparken Suriye sınırında düşürüldü, Türkiye topraklarına Suriye’den atılan bombalar isabet etti. Kısacası kapı komşumuzdaki yangın bize de zarar verdi. Bu zararı asgariye indirmek adına Hükümet Esad rejiminin bir an evvel devrilmesi fikrinde ve bu amaç doğrultusunda dış politika izliyor.

 

Suriye’deki bugünkü yapıyı özetlemek için öncelikle bu ülkeyi oluşturan toplulukları tanımak gerek.

 

Suriye muhalefeti, Suriye'de kurulmuş tüm muhalif oluşumlara verilen ortak addır. Muhalefetin çatı örgütü Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu'dur.

 

4 ana muhalif oluşum vardır.

1- İslamcı

2- Bağımsız

3- Kürt

4- Türkmen

 

Muhaliflerin tamamı Beşşar Esed karşıtıdır. Libya, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi ülkeler bu oluşumlara destek vermektedir.

 

ABD, Fransa ve Birleşik Krallık muhaliflere ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca siyasi oluşumların yanında, silahlı oluşumlarda vardır.

 

Özgür Suriye Ordusu

Suriye Kurtuluş Ordusu

Liwaa Al-Umma

Halkçı Koruma Birlikleri

Suriye Türkmen Ordusu bu oluşumlara örnektir.

 

Suriye muhalefetinin çatı organı Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu'dur.

 

AMAÇ: Baas rejimini devirmek ve yerine Özgür Suriye denilen; çoğulcu ve demokratik bir rejim getirmektir.

 

BAAS REJİMİ: Baasçılık, Arap milliyetçiliği ve Arap sosyalizminin bir karışımı olan siyasi ideolojidir. Önemli liderleri arasında Saddam Hüseyin, Hafız Esed ve oğul Beşşar Esad gösterilir.

 

Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu

1- Suriye Ulusal Konseyi

2- Müslüman Kardeşler

3- Şam Deklerasyonu

4- Suriye Yerel Koordinasyon Komiteleri

5- Suriye Yüksek Devrim Konseyi

6- Özgür Suriye Ordusu

7- Seküler ve Demokratik Suriyeliler Koalisyonu

8- Suriye Devrim Genel Komisyonu

 

Kürt muhalifler

 

Kürt muhaliflerin ana organı Kürt Yüksek Komitesi'dir. Bazı Kürt gruplar ise Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu ile işbirliği yapmaktadır. Bu gruplar, "Kürt insanların haklarını ve özgürlüklerini almak" amacıyla faaliyet gösterir.

 

Kürt Yüksek Komitesi

1- PYD

2- Suriye Kürt Ulusal Konseyi

3- Halkçı Koruma Birlikleri

 

İslamcı muhalifler

1- El-Nusra Cephesi

2- Fetah el-İslam

3- Ahrar el-Şeham

4- Şükür el-İslam

 

Bağımsız gruplar

 

Hiçbir koalisyonun içinde olmadan, kendi başlarına hareket eden diğer oluşumlardır.

 

1- Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Komitesi

2- Suriye Türkmen Ordusu

3- Liwaa Al-Umma

4- Suriye Kurtuluş Ordusu

 

Cengizhan Çelik/ gazetevatan.com

Gönderi tarihi:

Irak Kimyasal, Nükleer silah bulundurduğu ve El-Kaide'yi himaye ettiği yalanlarıyla / için işgal edildi. Bu işgalle 2 milyona yakın insan öldürüldü, bir kadarı da tecavüze uğradı, sakat kaldı.

 

Şimdi, Suriye'de El-Kaide " Rejim Muhalifi " olarak ABD'nin yanında. Kimyasal Silah kullandığı iddiası ise iddia olarak gündemde.

 

Oysa, iç savaşın bitmesi için ABD kendisine bağlı grupları çekse bile belki yeterli olacak. Ondan sonra yaptırım uygulanır gerekirse.

 

Ama savaş, ölüm çığlıkları teşvik ediliyor. Savaş çözüme yönelik değil, aksine belki de on yıllar sürecek bir kaosa yola açacak Suriye'de aynı Irak'ta olduğu gibi.

 

Evet, Esad gitmeli ama böyle değil.

Gönderi tarihi:

"OPERASYONUN HUKUKİ DAYANAĞI OLMALI"

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin, Suriye' deki kimyasal silah saldırısına değinerek şunları savundu: "Kimyasal silah kullanıldığı iddiasından sonra Amerika, İngiltere ve Fransa bu konuda yaptırım uygulama anlayışı içerisine girdi.

 

Parti olarak Suriye'ye yapılacak olan herhangi bir askeri operasyonun hukuki dayanağı olması gerektiği inancı içerisindeyiz. Birleşmiş Milletlerden bu müdahaleye yetki veren bir kararın çıkarılması gerekmektedir. Şu ana kadar da Birleşmiş Milletlerden bu doğrultuda bir karar çıkmış değildir. Birleşmiş Milletlerin kararı olmaksızın bir birlik kurarak buraya müdahale edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye'nin müdahaleye iştirak edebilmesi için TBMM'yi toplayarak bir karar alması gerekmektedir. Var olan karara dayanarak Türkiye'nin Suriye'ye bir askeri müdahaleye başvurması hukuki olarak mümkün değildir. Anayasaya karşı işlenmiş bir suç niteliği taşır. Fiili müdahale yapacak ülkeler müdahaleden sonra kendi ülkelerine çekip gidecektir ama Türkiye ebediyete kadar Suriye'yle yan yana yaşamak mecburiyetinde olan bir ülkedir."

."

Gönderi tarihi:

Savaşa elbette hayır. Bin kere hayır. Ama zafer kutlamalarına da HAYIR.

 

Zafer kutlamaları savaşların haklılığının kanıtıdır.

 

Savaşlar kötüdür. Sebep her ne olursa olsun. (Tüm aforizmalar)

 

Kötünün kutlaması da olmaz. (haklılık sebebi yanlış)

Gönderi tarihi:

Demek ki,Ruslar,Polonyali'lar,Cekler,Sirplar,Yunanli'lar Hitlerin azgin ordularina karsi mücadele verdikleri icin suc islemis oldular.

Zihniyete bakin bu kadar sakatlik olur mu?

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Savaşlar kötüdür. Sebep her ne olursa olsun. (Tüm aforizmalar)
Kötünün kutlaması da olmaz. (haklılık sebebi yanlış)

 

Demek ki,Ruslar,Polonyali'lar,Cekler,Sirplar,Yunanli'lar Hitlerin azgin ordularina karsi mücadele verdikleri icin suc islemis oldular.

Zihniyete bakin bu kadar sakatlik olur mu?

 

Yukardaki insan olabilmenin kaynağı olan sözü anlayamayıpta yola çıkılırsa, sakatlık olacak elbette. O söz tüm savaş süreçleri ve onlara olan övgüler için söylenilmiş bir söz. Zaman, mekan, ve kişiler kim/ne olursa olsun.

 

Söylemiştim; savaş sebebi yalnızca çıkarcı politik muktedirlerdir. Halk bilinçlenip kendini bu kesimden soyutladığında HAKLI SAVAŞLAR(!) da olmayacaktır.

Gönderi tarihi:

O zaman halki bilinclendirme görevini layikiyla yerine getir.Savasa ne olursa olsun Hayir diyerek sonra da bilincten bahsetmek biraz celiski oluyor.Ülkesi isgal edilmis olan bir halk savasmiyorsa köleligi kabul ediyor demektir.Evime saldirana ben haddini bildirmezsem yarin evimi benden almasinada sessiz kalmam gerekir ki bu da tam SAVASA HAYIR diyenlerin arzuladigi bir tablodur.Cünkü Savasa Hayir diyenler ne olursa olsun savasa hayir diyorlar.30 Agustos'un kutlanmasina bilmem hangi zihniyetle karsi olmanin anlami Türkiye'nin isgaline neden son verildi sorgulamasi demektir.

 

Türkiye o savasi kendisi istemedi,Savasa hayir diyerek ülkesinin isgaline de göz yumamazdi.30 Agustos'u bilmem kimlerin serefine sorgularken Türkiye'yi isgal edenleri sorgulamamak gercekten kabul edilemez bir yanlistir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

O zaman halki bilinclendirme görevini layikiyla yerine getir.Savasa ne olursa olsun Hayir diyerek sonra da bilincten bahsetmek biraz celiski oluyor.Ülkesi isgal edilmis olan bir halk savasmiyorsa köleligi kabul ediyor demektir.Evime saldirana ben haddini bildirmezsem yarin evimi benden almasinada sessiz kalmam gerekir ki bu da tam SAVASA HAYIR diyenlerin arzuladigi bir tablodur.Cünkü Savasa Hayir diyenler ne olursa olsun savasa hayir diyorlar.30 Agustos'un kutlanmasina bilmem hangi zihniyetle karsi olmanin anlami Türkiye'nin isgaline neden son verildi sorgulamasi demektir.

 

Türkiye o savasi kendisi istemedi,Savasa hayir diyerek ülkesinin isgaline de göz yumamazdi.30 Agustos'u bilmem kimlerin serefine sorgularken Türkiye'yi isgal edenleri sorgulamamak gercekten kabul edilemez bir yanlistir.

 

saygilarla

 

@@politika söylenenleri tersinden okumasan iyi olacak. Ben, "tüm savaşlara hayır" demenin insan olma bilinci olduğunu, bunu tüm tarih için, tüm insanlık için söylüyorum derken, senin illa da kurtuluş savaşı diyip tutturman bu söyleneni tersinden anlayıp yorumlamak olur. Ben de kalkıp Türklerin üç kıtayı işgal etmesinin haklı gerekçesini mi sormalıyım sana. Buna haklı gerekçe gösteremezsin. İşte söylemek istediğim bu.

 

Evet tarihsel savaşların hiç bir zaman haklı gerekçesi olmaz. Buna karşı söylenecek karşı fikir politiktir, siyasidir, otoritenin sözüdür. Halkın değil. Halklar çıkarcı otorite adına savaşır. Otoritenin çıkarı her zaman savaş için haklı gerekçedir. Bunu anlamak çok mu güç?

 

Bayraklaştırılacak olan savaş sonuçlarının zafer kutlamaları değil, tüm savaşların yanlış olduğunun bayramının kutlaması olmalıdır. Asıl bayraklaştırılacak olan ikinci söylediğimdir. Bu ideolojine çok mu ters geliyor?

 

"Akıl savaşı kınadığına ve barışı mutlak bir amaç yaptığına göre; ve barış milletler arasında bir sözleşme olmadan uygulanamayacağına ve garanti edilemeyeceğine göre Barış Anlaşması (Pactum Pacis) yerine Barış Birliği (Foedus Pacificum) oluşturulmalıdır. Barış anlaşması sadece bir savaşı ortadan kaldırabilir. Oysa barış birliği tüm savaşları ortadan kaldırır."

-Immanuel Kant-

 

"Benim ülkem dünyadır; benim vatandaşlarım tüm insanlardır."

-William Lloyd Garrison-

 

"Zafer kazanmak, övünülecek bir şey değildir; zaferiyle övünen, öldürdüğü için övünür; öldürdüğü için övünen, amacına erişemez."

-Lao Tzu-

Gönderi tarihi:

Savaslar eger mecbur kalinmadikca yapilirsa cinayet olur.Kurtulus Savasi ile ekonomik veya isgal savaslarini ayni kefeye koyarsaniz ben de size Kurtulus Savasini mi sorguluyorsunuz diye sorarim.

 

"Türklerin üc kitada..."derken bile objektif bir yaklasimin yok.Türkler degil de bunu Osmanli olarak düzeltmemiz gerekir.Ha  sen bana Osmanli'nin Türk oldugunu ispat edebilirsen ne ala...Ispat edemezsen bile Osmanli diye tanimlamanla Türk diye tanimlaman arasinda cok büyük farklar vardir.

 

Osmanli'nin emperyalist tarihini ben burada hic savunmadim.Aksine Osmanli'nin ne oldugunu ve ya ne olmadigini cok kereler dile getirdim.Bakmayin Osmanliyi ecdatlari olarak görüp onlara Tanrilar diye tapanlara,ben onlardan olmadim hic.Osmanli'nin döktügü kanlari asla savunmadim,ancak Osmanli'dan arta kalan ve anavatan olan bu topraklarin isgaline karsi verilmis olan topyekün savasi hep savundum ve savunacagim.Bugün dünkü isgalcilerle isbirligi yaparak müslümani müslümana kirdiran AKP hükümetinide asla savunmadim ve savunmayacagim.AKP ülkeyi kirli ve haksiz bir savasin icine cekmektedir.Ortadogu'yu kan gölüne cevirenlerin taseronlugunu Özal yapti,AKP hükümeti yapmaktadir.Bunun savunulacak hicbir yani yoktur,ama Kurtulus Savasima,30 Agustos'a ayni gözle bakilmasini ise kesinlikle kabul edemem.30 Agustos bir namus bir var olup olmama savasiydi.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Osmanli'nin Türk oldugunu ispat edebilirsen ne ala...

 

Ben edemem. Ne ırk genleri, ne de töresel kültürler peşinde değilim.

 

Ama sen, bu kadar asimilasyondan, bu kadar karışımdan sonra, bu günkü Anadoluda yaşayanları Türk olarak ispatlayabilecek misin?

 

Yoksa, "ben bir türküm" maneviyatına sarılmak yeterli mi diyeceksin? Eğer işi maneviyatla götürmeye çalışıyorsan tartışmanın da bir anlamı kalmıyor.

 

Kaldı ki "Türklük" zaten bir maneviyattır. Bu sözlerime karşılık umarım "işte gen yapımız" diye başlamazsın. Eğer başlamazsan Türklüğü bayraklaştırmak ajitasyondan başka bir işe yaramaz.

 

Türklük veya bir başka etnisite çağırısı, diğer soyut bulgular gibi, sadece insanları ötkileştirici bulgudur.

 

Tüm tarihsel savaşalara ve onlarla kazanılan zafer kutlamalarına HAYIR!

 

Barışa, kardeşliğe, "savaşlar hiç olmamalı(ydı)"ya EVET!

 

Bütün insanlar kardeştir.

 

Gönderi tarihi:

Bu kadar açık ve net bir konuyu tartışmak gereksiz. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük lider olan Atatürk'ümüz gerekeni söylemiş: "Savunma amaçlı olmayan tüm savaşlar cinayettir." Bu kadar yani, mevzu biter. Saldırı amaçlı savaşlar cinayettir, savunma meşrudur. Kazanılan savunma savaşı ise bir ulusun en büyük onurudur. Kutlamalar yapılarak o anı taze tutulur ki yeniden saldırıya uğrarsak ne yapacağımızı bilelim. 

 

Bu budur ve bunda tartışmaya açık bir konu göremiyorum. Burada Suriye'ye karşı emperyalist ve dogmatik saldırıları tüm gücümüzle kınamamız gerekirken, bu tartışmaların açılıp konunun ekseninden kaymasından üzüntü duydum. Suriye'ye karşı kirli bir savaş zaten açılmış durumda. Dünyada ne kadar katil psikopat varsa bu ülkeye serbestçe girişlerine ve istedikleri katliamı yapmalarına izin veriliyor. Bu bir insanlık suçu iken, emperyalist ABD nin daha kimyasal silahı muhaliflerin kullandıklarının kanıtlanmasını beklemeden savaştan söz etmesi, muhaliflere o silahları zaten kendisinin kullandırttığının kanıtıdır.

 

Bari bir yalan da olsa kanıt üretilmesini beklese, yine bir derece tartışmalı olurdu. Şu anki durum tartışmasız bir insanlık suçudur. Bu suçu ABD ve ortakları işlemektedir.

Gönderi tarihi:

Türk olmaktan gurur duyarim,bu demek degildir ki yanlis olan her seyi Türklük adina da kabul ederim.

 

Türklere karsi yapilan yorumlara baktigimda sanki Türk olmak yargilaniyormus gibi geliyor bana.Türklügü bayraklastirmak bu ne anlama geliyor bunu da anlamadim dogrusu.Yani herkesin kendi devletini kurmak icin devletini korumak icin kan akittigi bu günlerde Türk olmaktan ne utanirim ne de gocunurum.Tabi ki ulusumu bayraklastiririm.Sonucta benim ulusumun sanli serefli bir tarihi vardir.Bunu da birtakim ideolojiler ugruna inkar etmem.Ajitasyon bence,hakli olan bir savasi sadece savasa karsi olundugu icin reddetmektir.Ajitasyon budur.

 

Anadolu'nun katiksiz Türk oldugunu ben iddia bugüne kadar ama Türk karsitlari bunu hep kullanirlar.Argüman olarak ellerinde bulundurur"zaten Anadoluda saf kan Türk yok"diye ileri sürerler.Kürtlük icin cirpinanlar her nedense konu Türkler olunca Türkleri saf olmamakla nitelendirirler.Bunlari ben ütopyaci olarak görüyorum.Kürdistan savasi verip Türkiye'yi suclarlar.30 Agustos'ta böyledir.30 Agustos, saldirganin,eskiyanin,sömürünün,emperyalizmin tokatlandigi,tekmelendigi ve bu kutsal topraklardan koguldugu bir gündür ancak bu günü Türklere cok görenler SAVASA HAYIR slogani adi altinda yok sayarlar.Onlar icin 30 Agustos olmasaydi kardes kardes birlikte yasardik eskiya ile.

 

Tekrar edelim:Savas hakli bir nedene dayanmadigi  zaman cinayet olur,katliam olur.Nefsi Müdafaa yargida bile gecerlidir ülke müdafasinda ise haydi haydi daha gecerlidir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Bir ülkenin tarihine atama yaparak o ülkeyi ve halkını isimlendirmenin hiç bir sakıncası olamaz. Türklerin batıya doğru hareketleri dünyayı geri döndürülemez şekilde formatlamış ve bu hareketin son durağı Anadolu olmuştur. Bu tarihi gerçek ışığında Türk ve Türkiye adlandırmaları tamamen normaldir, ırkçılıkla ilgisi yoktur. 

 

Bu Ahmet Ayşe gibi bir isim atamasından başka bir şey değildir. Ülke Türkiye, halkı da Türk. Bu kadar, ötesi yok. İlla ben Türk değilim demek, "oğlum" diyene "nerden oğlun oluyorum" demek gibidir. Sokakta amca teyze dediğin de ne annenin ne de babanın kardeşi.

 

İsimler birer atamadır. Adı Kartal olan yüksek uçacak diye bir şart yok... 

Gönderi tarihi:

- Bütün insanlar kardeştir.

 

- Savaşların nedeninde HER NE OLURSA OLSUN haklılık payı yoktur. Zira savaşların nedeni genellikle ekonomik, sınıfsal, siyasi, ideolojik olmaktadır. Bunların temsilcileri ise otoritedir.

 

- Otoritenin hırsı olmazsa savaşlar da olmaz. Halklar kardeşçe geçinirler.

 

- İnsanlarda, kavgaya/savaşa neden olan etik, etnik, dini, ideolojik, felsefi, töresel ötekileştirici nedenleri değil, bilimsel, evrensel, insan yararına olan değerleri önceleştirmeliyiz.

 

Söylenen bunlar. Bu genel kabuller yerine tartışmayı çarpıtıp "Ayşe'nin Mehmet'nın de ismi vardır" haline çevirmeyelim.

 

Ayrıca insanlar/kişi bir lider, bir efendi, bir önder seçmek mecburiyetinde değildir. Kimisi Ahmet'in, kimisi Mehmet'in, kimisi de tüm insanlık tarihindeki tüm devrimcilerin izinden yürür. Kimisinin rehberi de sadece bilgidir/bilimdir. 

 

Hiç bir gurubun/kimsenin damarındaki akan kan bir diğerine göre asil kan değildir. Dolayısı ile üstünlüğü yoktur. Fikir ve önder olarak ta üstünlüğü olamaz.

 

Hiç bir gurup, hiç bir kimse diğerine göre imtiyazlı değildir. Can yakmanın haricinde, hiç bir gurupun/şahısın, hiç bir nedenle diğerine göre haklı talepleri olamaz.

 

Can yakmanın(haksızlığın) boyutu ise tarihseldir, sınıfsaldır, çıkar amaçlıdır.

 

Benim için etik, etnik, din, ideolojik, töresel değerler de birer dogmadır. Savunu her kimden gelirse gelsin karşı çıkarım.

Gönderi tarihi:

İnsan insana bir çok övgüde bulunabilir. Çok zeki olduğunu söyleyip iltifat edebilir. Bu, diğerleri aptal anlamına gelmez. Çok güzel olduğunu söyleyebilir. Bu, diğerleri çirkin anlamına gelmez. Damarlarındaki kanın asil olduğunu söyleyebilir. Bu, diğer kanlar aşağı anlamına gelmez. 

 

İsim ataması son derece normaldir, bir sakıncası yoktur, her şey bir isim atanarak adlandırılır. Bunda en küçük bir sakınca yok. Savunma dünyanın her yerinde meşrudur. Savunma savaşını yerecek kötüleyecek biri dünyada mumla aransa zor bulunur ama biz zorlanmıyoruz o ayrı... Bu da bize mahsus bir gariplik...

Gönderi tarihi:

İnsan insana bir çok övgüde bulunabilir. Çok zeki olduğunu söyleyip iltifat edebilir. Bu, diğerleri aptal anlamına gelmez. Çok güzel olduğunu söyleyebilir. Bu, diğerleri çirkin anlamına gelmez. Damarlarındaki kanın asil olduğunu söyleyebilir. Bu, diğer kanlar aşağı anlamına gelmez. 

 

Ama bunların gerçeklikle alakası da yoktur. Soyut ve kişisel görüşlerdir.

 

İsim ataması son derece normaldir, bir sakıncası yoktur, her şey bir isim atanarak adlandırılır. Bunda en küçük bir sakınca yok. Savunma dünyanın her yerinde meşrudur. Savunma savaşını yerecek kötüleyecek biri dünyada mumla aransa zor bulunur ama biz zorlanmıyoruz o ayrı... Bu da bize mahsus bir gariplik..

 

Konu bunlar da değil. Savaşın nedenleri(haklılık payı) tarihseldir. Hiç bir gurubun savaşının haklılık payı yoktur.

 

Savunma dünyanın her yerinde meşrudur.

 

Savunma, savaş, insan öldürme değildir. Savaş insan olana meşru değildir. Muktedirler insanları kendi çıkarları için savaştırırlar.

 

Evet! Savaşın meşruluk nedeni, aşağıdaki karikatürde somut olarak gösterilmiş. ELİNDE FÜZESİ BEKLİYOR.

Halka ne?

Gönderi tarihi:

laughing.gif Ya bitiyorum bu Penguen kapak karikatürlerine! Tam onikiden vuruyorlar! Bu da tam isabet yani, bingo!

 

Öte yandan, savunma da savaştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, 26 Ağustos sabahı işgalci güçleri vatan topraklarından atmak için taarruz başlatmıştır. Bu şanlı taarruz, ülkenin işgalden kurtulması ile 9 Eylül sabahı noktalanmıştır. 

 

Bu şanlı taarruz ile her Türk gurur duyar.

Gönderi tarihi:

Ben de sabah saatlerinin ve tersliklerinin üzerimdeki her türlü etkisine rağmen bu karikatürü görünce kendimi tutamayıp güldüm artık... İyi geldi, ama tabii hal aslında gülünmesi gereken hal değil o başka...

Gönderi tarihi:

karikatürü görünce kendimi tutamayıp güldüm 

 

laughing.gif Bana sabah kahvaltısından bile daha iyi geldi! Süpermiş, tam onikiden yani! Deminden beri nette arıyorum, eline bir atari kumandası vermişler, "kumanda bizde" diyordu, o enfes karikatürü bulamadım. Penguen kapakları tek kelimeyle süper!

Gönderi tarihi:
Öte yandan, savunma da savaştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, 26 Ağustos sabahı işgalci güçleri vatan topraklarından atmak için taarruz başlatmıştır. Bu şanlı taarruz, ülkenin işgalden kurtulması ile 9 Eylül sabahı noktalanmıştır. 

 

Bu şanlı taarruz ile her Türk gurur duyar.

 

Dostum anlaşılan sen savunma ile adam öldürme kavramlarını karıştırıyor, savaş(sana göre savunma) nedenlerinin tarihselliğini, herkesin haklılığını, neyin önceleştirilmesi gereğini okumuyorsun bile.

 

Neyse uzatmayalım.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.