Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

13 Bin Yıllık Natufian Medeniyeti


Archi

Önerilen İletiler

öğretmen hayat 10.000 yıl önce başadı demedi yanlış anlamışsınız, okul kitaplarındaki antropolojik evrimden bahsettiğiniz çağlar karikatürize edilmiş şekilde yer alıyor anlamında...

özetle taş devri v.s..hiç yaşanmadı

 

@@Archi senin anlayışına, ulaştığın sonuçlara göre  ilk insan(adem) veya insanlar nasıl, ne zaman(kaç yıl önce) ortaya çıktı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet, bu iyi soru. Adem cennetten dünyaya indirildi, Havva ile birlikte. Kaç yılıydı? Bunun yaklaşık da olsa yılının verilebilmesi lazım. Hadi yaratıldıkları yılı boşverdik. Dünyaya ne zaman indiler? Bin yıllık yaklaşıklığa razıyım. Yedi bin yıl önce mi? Sekiz bin yıl önce mi? Kaç bin yıl önce oldu bu iş, onun bari bilinmesi gerekir. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet, bu iyi soru. Adem cennetten dünyaya indirildi, Havva ile birlikte. Kaç yılıydı? Bunun yaklaşık da olsa yılının verilebilmesi lazım. Hadi yaratıldıkları yılı boşverdik. Dünyaya ne zaman indiler? Bin yıllık yaklaşıklığa razıyım. Yedi bin yıl önce mi? Sekiz bin yıl önce mi? Kaç bin yıl önce oldu bu iş, onun bari bilinmesi gerekir. 

 

Acele etmeyin @@democrossian, umuyorum ki @@Archi bu konuda açıklayıcı bilgiler verecektir.

 

İlk insanın ne zaman , bundan kaç yıl önce yaratıldığı konusundaki cevabı Archi verdiğinde evrim varmı yokmu? problemini hem @@Archi kendi anlayacak, hemde aklı olup da çalıştıranlar kesin anlayacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yanıt M.Ö. 3761 yılıdır. Bu tarihte Adem ile Havva dünyaya inmişler sözde. Bu Kuran'da yazmaz tabii, çünkü kuranı yaratan adamlar tarihten hiç anlamazlardı, milat nedir, takvim nedir bilmezlerdi. Ay'ın evrelerini saymayı takvim zannederlerdi.

 

Bu tarihi Museviler çıkarıyor, nerden çıkarıyorlar bilmiyorum. Hristiyanlar kabul edip onaylıyor, müslümanlar ise itiraz etmeyerek zımnen onaylıyorlar.

 

Bu ise olamayacak bir şey. Derhal reddedilecek bir safsata bu... Üzerinde bir saniye bile düşünülmesi anlamsız olur. Bu safsatayı duyar duymaz bir saniye dolmadan önce reddetmek bir insanlık borcudur.  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peygamberimiz’den rivayet edilen hadislerde Dünya’nın ömrünün 7000 yıl olduğu bildirilmektedir.

Peygamberimiz’in, Dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğuna, Peygamberimiz (s.a.v.)’e kadar geçen zamanın 5600 yıl olduğuna yönelik olarak bildirdiği bu tarihleri belli bir takvime göre değerlendirmek gerekir.

Ancak bu tarihler kesinlikle insanlık tarihinin başlangıcı olan Hz. Adem (a.s.)’ın dünyaya indiriliş tarihi olarak değerlendirilmemelidir. Günümüzde nasıl Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mekke’den Medine’ye hicreti Hicri takvimin başlangıcı, Hz. İsa’nın doğumu Miladi takvimin başlangıcı olarak kabul edilip tarihi hesaplamalar bu tarihlerin öncesi ve sonrası olarak yapılıyorsa Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen bu 7000 yıllık vakit de onun döneminde milat olarak kabul edilen bir olaya göre verilmiş olabilir. Peygamberler tarihi boyunca meydana gelen; örneğin Hz. İbrahim (a.s.) ya da Hz. Nuh (a.s.)’ın doğumu, Hz. İbrahim (a.s.)’a peygamberlik görevinin verilmesi veya Hz. İbrahim (a.s.)’ın bir yerden bir yere hicreti ya da Hz. Nuh (a.s.)’ın gemiye binip tufanın başlaması ya da tufanın son bulması ya da başka peygamberlerin hayatlarında gerçekleşmiş benzeri başka birçok önemli olayın tarihini işaret ediyor olabilir.

 

Burada önemli olan, Peygamberimiz (s.a.v.)’in söz konusu bu takvimin başlangıcı üzerinden bir hesap yaparak Dünyanın ömrünün bu takvime göre 7000 yıl olduğunu söylemesi ve kendisine kadar da bu başlangıçtan itibaren 5600 yıl geçtiğini net bir şekilde bildirmesidir. Bizim zaman kavramımıza göre 2120 yılları civarı dünyanın ömrünün sona ereceği yani kıyametin kopacağı tahmin edilir.

 

Asıl dikkat çekilmesi gereken konu zamansızlık gerçeğidir, geçmiş kavramı hafızamızdaki bilgilerden ibarettir, bir anıyı başka bir anıyla kıyaslarız, dünya tarihi de bu bakışla göreceli bir kavramdır, bunlar beyne verilen telkinlerdir. Bu gözle bakmak daha doğru.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani, söylediğim gibi. İslam dini de Hristiyanlık gibi İbrani mitolojisi üzerine kurulu olduğu için üçü de aynı şeyleri söylüyorlar. Dünyanın ömrünün 7 bin yıl olduğuna bir an ihtimal vermek, tüm insanlık değerlerine ihanettir. Bu, yeryüzünde hiç tereddütsüz reddedilecek en büyük safsatadır. Dünyayı bırakın, bugün bildiğimiz anlamda, maymunsu olmayan insan türünün bile yüz bin yıllarla ölçülen geçmişi vardır. Daha ilkel maymunsu insanların geçmişi bir milyon yıldan sekiz milyon yıla kadar uzanır.

 

Üç dinin bu ittifakı da kanıtlıyor ki, İsrailliler Mısır firavunu Aknenaton'u örnek alıp tek tanrı fikrini ortaya atarak bir din diktası kurmuşlar. Zaten görüp gördükleri medeniyet de Mısır uygarlığı. Başka bir şey öğrenecekleri bir yer yok. Fakat bu tek tanrılı din öyle şiddet, nefret ve katılığa yol açmış ki, tepki olarak bu katılığı yumuşatan hristiyanlık icat edilmiş. 

 

Sonra Araplar devreye girmiş. Niye biz de bir din kurmayalım demişler. Üstelik bu din çok işlerine yarayacak, tüm yarımadayı işgal edip Araplaştıracak ve tüm kaynaklarına, ticaretine el koyacaklarmış. Onlar da üçyüz küsür tanrıyı yok edip tekini bırakıp tüm Arapların itaat etmek zorunda olduğu bir din diktası yaratmışlar.

 

Bu din yaratımları hâlen dünyayı kana bulamaya, insanları düşmanlaştırmaya, bölmeye devam ediyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1233315_10151818217564589_199772409_n.jp

 

2012 kıyametinde etkilenmeyecek yerler var efsanesi çıkmıştı. Herhalde Yalova da 2120 kıyametinden etkilenmeyecek!!! laughing.gif  

 

Yedi yıl önce önlem alıyorlar. Eee, yedide vardır keramet...

 

Yalova belediyesi ve valiliği süpermişler! Böyle hizmet görülmedi! Eee Gül o tarihte anca mezarından çıkarılıp götürülebilir Yalova'ya ama, olsun. O gitti diye halk da gider, kıyametten kurtulur. grin.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizim zaman kavramımıza göre 2120 yılları civarı dünyanın ömrünün sona ereceği yani kıyametin kopacağı tahmin edilir.

 

Efendim, madem Dünyanın ömrü başlangıç-bitiş toplam 7000 sene,  güya " evrimi yanlışlayan " 13 bin yıllık Natufian Medeniyeti nasıl oluyor ? Uzayda mı bulunmuş Göbeklitepe ? Urfa uzayda mı ? Kayan yıldızlar, Gök taşları aslında uzaylıların ellerinden düşürdükleri İçli Köfteler mi, Lahmacunlar mı ? original.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Yedi yıl önce önlem alıyorlar. Eee, yedide vardır keramet...

 

7 sene önce değil, 17 sene önce.

 

2103 yılında aynı isimli bir Cumhurbaşkanımız olmayacağını nereden biliyorsunuz ? Önceden davet ettikleri bugün ki değil. Yalova belediyesinin asıl kerameti burada. original.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onlar da üçyüz küsür tanrıyı yok edip tekini bırakıp tüm Arapların itaat etmek zorunda olduğu bir din diktası yaratmışlar.

 

Efendim, Allah kavramının putlarla ilgisi yoktur. İbranice Tanrı'nın ( Eloah ) Arapça'daki karşılığıdır. Ayrıca, Akhenaten'in dedesinin Yusuf Peygamber olduğu söyleniyor. Yahudiliği çözümlemek için İbrahim ( Abraham ) Peygamber'i Hint tanrısı Brahma'ya bağlamanız gerekir.

 

Etimoloji

Rahman ve Rahim kelimelerinin kaynağını aldığı RHM kökü Akadca gibi antik diller başta olmak üzere birçok Ortadoğu, İran ve Hint dillerinde ortak kullanımlara sahiptir. Kelimenin hangi dilden kaynaklandığı ve diğer dillere geçtiği konusunda dillerin gelişim evreleri, tarih ve kronoloji bilimlerinden faydalanılabilir.

 

Adın Sami dillerinde baba anlamına gelen "Ab" ve yüce anlamına gelen "Raam/Raham" kelimelerinin birleşiminden kaynaklanmasıyla ortaya çıkan anlamı; “yüce baba” veya yüceltilmişlerin babası’dır. Ab = "Baba;" Hir veya H'r = "Baş; Üst; Yüceltilmiş;" Am = "Halk." Dolayısıyla, Abhiram veya Abh'ram "Yüceltilmişlerin Babası" veya “halkın babası” anlamlarına gelmektedir. İbranice'de Rakham = "İlahi merhamet", Ab raham; merhametin veya "merhametlilerin babası" anlamlarına gelir.

 

Yahudi ırkının Hindistan ile bağlantılı olduğunu savunan bazı araştırmalara göre; Brahma ve Abraham aynı kişidir, "Abraham" Brahma kelimesinin yanlış telaffuzundan başka bir şey değildir. Keşmir dilinde "Ab" veya "Ap" baba, Ram’dan türeyen "Raham" ilahi merhamet anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, Ab-Raham = İlahi merhametin babası anlamına gelir. Diğer bir teori; Çok tanrıcı "Brahm-Aryan" kültüne sırt çeviren bir rahibin "A-Brahm" (Gayri-Brahman) olarak nitelendirilmesiyle ismin türetilmesidir.

 

Rahman, Rahim ve İbrahim gibi kelimelerin kökenleri konusunda ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın açıklamaları: “Bu kökten gelen kelimelerin eski dünya dillerinde meşhur ve yaygın olduğunu görüyoruz; Akadcada dölyatağı, rahîm (remu), merhamet eden tanrı (remânu), Aramice rahîm, merhamet (rhm), İbranîce rahîm, merhamet (raham), Hindçe iyilik tanrısı (Brahma) hep aynı kökten gelir. Sevginin ve merhametin babası anlamına gelen Eb-Raham’ın bütün Sami dillerinde ve hatta Hindçede bile kullanıldığını görülür. Buralardan evrilerek Arapçaya İbrahim olarak geldiği anlaşılıyor.” Bu yaklaşım diğer kaynaklarca da desteklenmektedir.  "

 

( tr.wikipedia.org )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sonra Araplar devreye girmiş. Niye biz de bir din kurmayalım demişler. Üstelik bu din çok işlerine yarayacak, tüm yarımadayı işgal edip Araplaştıracak ve tüm kaynaklarına, ticaretine el koyacaklarmış. 

 

Efendim, sömürü olgusu değişim değeri olan META'nın ortaya çıkışı ile başlamıştır. Oysa, dinler sömürü ortaya çıkmadan önce de vardı. Dolayısıyla, dinler sömürü için üretilmiş değillerdir. 

 

Dinlerin toplumsal kuralları kapsayacak şekilde ideoloji olarak ortaya çıktığı, dolayısıyla feodal çağın başladığı dönemde, çıkış dönemi sonrasında bazı toplumlarda sömürüye hizmet eder hale gelmesini o toplumların devlet-din ilişkisi anlayışlarını ele alarak analiz etmek gerekir. 

 

Eski Türklerin Asya Tipi feodal yapıya geçtiklerinde sahip oldukları Tek Tanrı inancı her ne kadar bir ideoloji olsa da, hayvancılıkla geçinen göçebe Asya Tipi Üretim tarzı nedeniyle devletin başının yani egemen aileden Kağan'ın, herkesin uymak zorunda olduğu Töre'nin öngördüğü çerçeve içerisinde yetkisini Tanrı'dan alması şeklinde devletin din üzerindeki kontrolünü gerektirdiğinden, sömürünün kaynağı din sınıfı ( şamanlar ) ve din değil, her ne kadar batıdaki gibi senyörler, şovalyeler ve serfler gibi bir ayrım olmamasına ve herkesin asker olmasına rağmen egemen sınıf ve Töre olmuştur denilebilir. 

 

Ortaçağ Avrupa'sının tersine, tarım toplumları olsun, hayvancılık toplumları olsun, Bizans dahil doğu toplumlarında görülen biçim genel olarak budur. Yani; dini kendi amaç ve sömürüsüne hizmet eder şekilde kullanan sınıfların varlığı, dinin bu amaçla üretildiğinin kanıtı olamaz.

 

Tanrı'dan gelmiştir veya değildir o konu ayrı bir konu olmak üzere, feodal çağı ideolojileri olarak, dinlerin içinde bulunduğu toplumun sosyolojik aşamasına uygun kuralları içermesi doğaldır. Çünkü; dinler, dinler tarihi doğru analiz edildiğinde, netice itibariyle evrensel toplumsal kurallar değil, evrensel ahlaki esaslar getirmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sömürmenin tanımı bir Limonu sömürmek gibi değildir. Sömürüden söz edilebilmesi için emek-kazanç orantısızlığı şarttır. 

 

Doğada, sömürü, ihtiyaç fazlası için harcanan emek, yoktur. İlk arkeabakteriler de ihtiyaçlarını karşılamak için gereken emekle orantılı besine ulaşırlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu anda bilgisayarın başında muazzam bir küresel sistemin çalışması için elektrik yakarak maalesef doğayı sömürüyoruz. İki mesaj alıp verelim diye kömür, doğalgaz yanıyor, doğa sömürülüyor maalesef... Keşke daha iyi bir yolu olsaydı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bireysel olarak doğa sömürüsünden bir rant elde etsek bu sömürü olurdu. Ama böyle bir şey yok. Biz Ağaçları kesip AVM yapmıyoruz, bundan orantısız bir gelir elde etmiyoruz. Yapanlar var ama biz değiliz herhalde. Kömür santrallerini çalıştırırken ihtiyacımızı karşılıyoruz. Bunu çalıştıran özel şirketin sahibi gibi değiliz. Tabii ki, doğaya zarar vermemenin bir yolunu bulmak gerekir. Ama ihtiyaç için doğaya zarar vermek sömürü değildir, doğaya zarar vermekte katkımız olmasıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

rivayet edilen hadislerde Dünya’nın ömrünün 7000 yıl olduğu bildirilmektedir.

 

Bu başlıkta bile 13 000 yıllık medeniyetten bahsediliyor. Matematik olarak onüç, yediden büyüktür, öyle değil mi?

 

Üstelik başlığı siz açmışsınız?!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu anda bilgisayarın başında muazzam bir küresel sistemin çalışması için elektrik yakarak maalesef doğayı sömürüyoruz. İki mesaj alıp verelim diye kömür, doğalgaz yanıyor, doğa sömürülüyor maalesef... Keşke daha iyi bir yolu olsaydı...

 

Var. Güneş ve rüzgardan elde edilecek enerji sistemi. Küçük fakat ortak bağlantıda dev bir enerji oluşuyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Rüzgar ve güneş sistemlerinde depolama sorunu var. Devasa akü bataryaları gerekiyor ve bunların ömrü de maksimum beş yıl. Beş yıl içinde ortalık akü hurdaları ile dolar. Aküler de malum kimyasal. Akü olmadan bu sistemler kararlı çalışmıyor maalesef... 

 

Yine de çok kapsamlı sistemler kurulursa bu sorunun üstesinden gelmenin yolları var. Büyük ve kapsamlı enterkonnekte sistemler kurulursa bu sorun akü kullanılmadan aşılabilir. 

 

Ayrıca güneş enerji sistemleri istenen verimi yakalayamadı. Rüzgar türbinleri ise kuşlar için çok büyük tehdit oluşturuyor. Sorunsuz enerji üretme durumunu henüz yakalayamadık. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuşları hiç düşünmemiştim. Yoksa güneş ve rüzgar enerji ürettiği anda invertörlerle yükseltilerek sisteme ilave edilebiliyor. Güneş enerjisi yine de en iyi tercih sebebi. Ülkemizde panel üretimine bir kaç yıl oldu başlanalı. Umarım gelişir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güneş ve rüzgar enerjileri, mevcut enterkonnekte sisteme destek sağlıyorlar. Güneş battığında veya rüzgar zayıfladığında yine klasik santraller enerji sağlıyor. Küresel bir enterkonnekte sistem kurulsa ve tüm çöller güneş hücreleri ile kaplansa bile, dünyanın yarı tarafı okyanus. Google Earth'de dünyayı çevirince görünüyor. Güneş o tarafa geçince çöllerin hiç biri güneşi göremez.

 

Ayrıca kollektör verimleri düşük olduğu gibi temizleme sorunu var. Çöl fırtınalarında aşınma, kopup uçma durumu var.

 

Enerji her durumda zor konu... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Enerji temini için Türkiye'de öncelikli olan santraller ile dağıtım noktaları arasında enerji taşıyan iletim hatlarındaki gözardı edilemeyecek mertebede olan kayıp / kaçakların önlenmesi, iletim hatlarının değiştirilmesi / yenilenmesidir.

 

Onun dışında Büyük Hes yapımı ÇED raporunun olumlu olması kaydıyla bir çözümdür.

 

Güneş ve Rüzgardan elde edilecek enerji toplam enerji gereksinimi için çok küçük bir katkı sağlamaktadır halihazırda. Buna rağmen geliştirme çalışmalarına elbette önem verilerek devam edilmelidir. 

 

Doğaya zarar vermek aslında kendimize de zarar vermektir. Zira, biz de doğanın bir parçasıyız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.