Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Insanin bu cagdas, aydin, zeki, bilicli ve ne yaptiginin farkinda olan ve yapmaya devam etme adina da kararli azimli olan ve tum dunyanin saskinligini kiskancligini kazanan ve dunyaya bir ilki tattiran her turlu fark ayrimciliginin aslinda sadece bir politika ideoloji ve inanc oldugunu ve beyinlerin bilinclenmesi ile de farklarin farklari ile birlikte yasayabilecegini gosteren bu dahi cocuklari, insan cigerine sokasi geliyor.

Gönderi tarihi:

Hangi anlam ve icerikte hangi neden ile olursa olsun; bir hareketin nicelik ve niteliginin kucumsenmeyecek, umursanmayacak v.s. duzeye gelisinin bir nedeni vardir.

Basta yonetenlerin ve her turlu yoneticinin kendi duzen sistem ve kurumlarinca ve kendi soylemlerince topluma dayattigi her turlu etik politik ideolojik inancsal dogrunun niteligine karsi direnebilmek; genelde ve dogal olarak ilk etapta, o dogrunun tam karsisinda olan ya da o dogrudan kendince direk etkilenen nitelik eliyle gelir.

Dolayisi ile bu nitelik baska niceliklerle nitelik olarak, ya bunu destekleyence ya da bunu sorgulayanca, yada bundan dolayli olarak etkilenence ya da ileride etkilenilecegi dusunulence desteklenir.

Ama ve genelde toplumun butun kesimini karsilamaz.

Buna en guzel ornegi ulkemizden verebiliriz.

Bir gun isci sokaga cikar, bir sonraki gun memur v.s. ama bir arada sokaga cikma mutlaka bir ortak noktanin olusmassi temelindedir.

Bu temelde gezi direnisinin sadece Istanbulu degil; Turkiye ve dunyayi sarmasinin altinda olan neden ise; iste bu ortak noktanin herkesce hem fikir olabilmesi temelindedir.

Iste bu ortak nokta oyle bir ortak noktadir ki, sadece ideolojik inancsal etik farklarin dogrularini degil; her turlu dusunce ve icerikteki apolitik olma durumundakileri de icerir.

Nedeni ise, bu ortak noktanin iki temelde birlesimidir.

Insanoglu temeli

Yasam iliski temeli.

Iste buradaki her turlu niteligin niceliginin tek bir niteligin niceligi bunyesinde birlesmesi de burada ortaya cikar.

Insanoglu temeli-Recep Tayyip Erdogan

Yasam ve iliski temeli-"benim istedigim/dedigim gibi yasayacaksin" baskisi zorlamasi v.s. dir.


Iste ulkemiz ve toplumumuz adina bu iki temelde her turlu niteligin ve de her birinin niceliginin birlesmesi ancak bu iki tane bir biri ile uyumlu ve belirgin, algilanabilen izah edilebilen aleni asikar net kaynaktan kaynaklanir.

Sunu yonetenler ve yonlendirenler cok iyi bilmektedir. Kendi dediklerini yaptirabilmek korkutma ve surude tutma temelinden gecer.

Yine sunu da bilirler. Bu korkutmayi ve surulestirmeyi saglayacak her ne ise onun direk olarak algilanmamasinin gerektigidir.

Cunku bu algilanirsa ona karsi birlesim hem nicelik hem de nitelik olarak artar.

Iste ulke ve toplumumuzda 1980'den bu yana insanoglu temeli ancak gezi parki direnisi ile algilanmis, bu alginin temeli de ikinci nedene yani yasam ve iliski nedenine bu genclerin cagdas ve bilincli zekasi ile eyleme tasinarak baglanmistir.

Ayrica bu gencler, siddete karsi siddet ile karsilik vermemin bir yarari olmayacaginin da bilincidirler.

Iste bu iki nedenin birlesimi daha once ideolojik inancsal etik ekonomik v.s. temelli her biri kendi nitelik ve niceligini tasiyan her turlu karsi hareketi de bu genclerin bilincli ve farkinda olarak yaptiklari eylemde birlesmistir.

Cunku bu genclik hem her iki ortak karsi cikilacak nedeni apolitik aetik ainancsal adogru temeli ile ortaya koymus, hem de a olmayanlarin ideolojik inancsal etik farklarinin kendi onculuklerinde birlesimini saglamistir.

Kral da ciplaktir, yasam ve iliski de boyunduruk tutsakligi altindadir.

Iste karsi cikis, bu ciplak kralin korumak/kollamak istedigi boyunduruk tutsakligina karsidir ve ortak nokta da budur.

Gönderi tarihi:

Necati Şaşmaz - (Polat Alemdar) denilen kişinin 12 Haziran 2013 tarihli Gezi park hakkında yaptığı basın açıklaması:

 

Videosu için tıklayabilirsiniz.

 

************************

 

Açıklama Metni:

 

Türkiye'ye nazar değdi

İletişimdeki kopukluğu ancak birbirimize tahammülle giderebileceğimizi düşünüyorum. Bu konudaki düşüncelerimi, hissettiklerimi sayın Başbakanımıza aktarmak istedim. Aslında yaklaşık 10 gün süresince suskunluğumu korudum, olanları izlemek, gözlemlemek istedim. Fevri çıkışlar da yapabilirdim. Neler olduğunu görmek için bekledim. 10 günden beri çok güzel gelişmeler oldu. Sorularımın cevabını ancak alabildim. Benim Gezi Parkı'na gittiğime dair bir haber yayınlandı. Ben bunu yapmadım. Beni taraf etmeye çalışmak hiç yakışmadı. Bu bir nevi mahalle baskısıydı. Mahalle baskısının esiri olmak istemedim. Bu insanları zoraki taraf olmaya itmemeli. Şu anki düştüğümüz durum da maalesef bütün dünya gözünde üzücü, hepimiz için çok üzücü. Türkiye bunu hak etmiyor. Yurtdışından birçok dostum ve arkadaşım aradı. Türkiye'ye güvenin, demokratik, özgürlük söylemlerimizi sadece söylemlerde değil keşke görselde de dünyaya verebilsek. Maalesef dünya böyle görmüyor. Elbette güzel şeyler olsun istiyoruz. İnşallah olur da. Bizim akademisyenlerin, sosyologların, bilim adamlarına, düşünce adamlarına ihtiyacımız var ki, bize bu olanları anlatabilsinler. Akademisyenlerimizin tarafsız olmaları lazım. Bize gösterilen doğru ve aydınlanmış olan yoldan ilerlemeye devam edeceğiz, inşallah sağlam bir yere varacağız. Birbirimizi Allah için sevelim. Allah hepimize tahammül versin tahammülümüzü arttırsın. Bana göre bu ülkeye nazar değmiştir. Dua okuyalım. Hiç kimse bu ülkenin kötü duruma düşmesini istemez. Bu gemide hepimiz varız, batarsak hepimiz batarız. Ben düşüncelerimi anlatmak istedim. Topçu Kışlası'nı detaylarıyla, son haliyle görmek ve dinlemek istedim. Bana animasyonu çok sevdim, orada daha fazla yeşilin olduğunu gördüm. Orayı illegal örgütlerden dışırada tutabilirsek, orası hepimizin. Ben Gezi Parkı'na gitmem. Atatürk'ün askeriyim diyenle bir başkasının askeriyim diyenle aynı ortamı paylaşmak Atatürk'e hakarettir. Ordada samimi dostlarımın yanında bulunmayı ben de isterim. Her taraf Türk Bayrağı olursa inanın ben oradayım. Ben başka bir şey istemem. Bugünleri unutmayalım. Allah hepinize yardım etsin, öncelikle bana.

 

********************

 

Sonuç: Öncelikle bu yukarıda normalde en fazla 1 dakikada kurulacak şu cümleleri neredeyse 10 dakikada kurdu.. Hiçbir dediği anlaşılmadı, anlayamadığımızdan değil dediklerinin anlamsızlığından... Dikkat ederseniz kurduğu şu cümleler içinde geçen "Benim Gezi Parkı'na gittiğime dair bir haber yayınlandı. Ben bunu yapmadım. Beni taraf etmeye çalışmak hiç yakışmadı." şeklindeki bu sözler zaten senin Gezi Parkı direnişi hakkında söz söyleme hakkını sıfıra indirir. Önce geleceksin 15 gün boyunca içimizde olacaksın, 15 gün olamadıysan 10 gün bile olur sonra hepimizi anlayacaksın, ne istediğimizi bileceksin, sonra biz seni seçeceğiz sen de gidip konuşacaksın, öyle kafana göre olmuyor bu işler...

 

Ayrıca bize nazar falan değmedi, sizin keyfinize nazar değdi aslında... O yüzden yürü gitttt!!!!!

 

 

Gönderi tarihi:

Şöyle ki aramızda çok küçük eylemciler var, 15,16 yaşında daha lise öğrencisi olanlar... Büyükler elimizden geldiğince onları yanımızda tutuyoruz, yalnız bıramıyoruz, kolluyoruz, bazı da onlar bizi kolluyorlar :)
İnanmayacaksınız ama onlar bizden daha sakin, daha aklı selim bile oluyorlar bazen :)

Gönderi tarihi:


Taksim Dayanışması tarafından yapılan açıklamadı:

 

Taleplerimiz: 1. Gezi Parkı kalmalı. 2. AKM girişindeki yıkımlar durdurulmalı 3. Gaz bombası yasaklanmalı 4. Göz altılar serbest bırakılmalı


Gönderi tarihi:

Necati Şaşmaz - (Polat Alemdar) denilen kişinin 12 Haziran 2013 tarihli Gezi park hakkında yaptığı basın açıklaması:

 

Videosu için tıklayabilirsiniz.

 

************************

 

Açıklama Metni:

 

Türkiye'ye nazar değdi

 

İletişimdeki kopukluğu ancak birbirimize tahammülle giderebileceğimizi düşünüyorum. Bu konudaki düşüncelerimi, hissettiklerimi sayın Başbakanımıza aktarmak istedim. Aslında yaklaşık 10 gün süresince suskunluğumu korudum, olanları izlemek, gözlemlemek istedim. Fevri çıkışlar da yapabilirdim. Neler olduğunu görmek için bekledim. 10 günden beri çok güzel gelişmeler oldu. Sorularımın cevabını ancak alabildim. Benim Gezi Parkı'na gittiğime dair bir haber yayınlandı. Ben bunu yapmadım. Beni taraf etmeye çalışmak hiç yakışmadı. Bu bir nevi mahalle baskısıydı. Mahalle baskısının esiri olmak istemedim. Bu insanları zoraki taraf olmaya itmemeli. Şu anki düştüğümüz durum da maalesef bütün dünya gözünde üzücü, hepimiz için çok üzücü. Türkiye bunu hak etmiyor. Yurtdışından birçok dostum ve arkadaşım aradı. Türkiye'ye güvenin, demokratik, özgürlük söylemlerimizi sadece söylemlerde değil keşke görselde de dünyaya verebilsek. Maalesef dünya böyle görmüyor. Elbette güzel şeyler olsun istiyoruz. İnşallah olur da. Bizim akademisyenlerin, sosyologların, bilim adamlarına, düşünce adamlarına ihtiyacımız var ki, bize bu olanları anlatabilsinler. Akademisyenlerimizin tarafsız olmaları lazım. Bize gösterilen doğru ve aydınlanmış olan yoldan ilerlemeye devam edeceğiz, inşallah sağlam bir yere varacağız. Birbirimizi Allah için sevelim. Allah hepimize tahammül versin tahammülümüzü arttırsın. Bana göre bu ülkeye nazar değmiştir. Dua okuyalım. Hiç kimse bu ülkenin kötü duruma düşmesini istemez. Bu gemide hepimiz varız, batarsak hepimiz batarız. Ben düşüncelerimi anlatmak istedim. Topçu Kışlası'nı detaylarıyla, son haliyle görmek ve dinlemek istedim. Bana animasyonu çok sevdim, orada daha fazla yeşilin olduğunu gördüm. Orayı illegal örgütlerden dışırada tutabilirsek, orası hepimizin. Ben Gezi Parkı'na gitmem. Atatürk'ün askeriyim diyenle bir başkasının askeriyim diyenle aynı ortamı paylaşmak Atatürk'e hakarettir. Ordada samimi dostlarımın yanında bulunmayı ben de isterim. Her taraf Türk Bayrağı olursa inanın ben oradayım. Ben başka bir şey istemem. Bugünleri unutmayalım. Allah hepinize yardım etsin, öncelikle bana.

 

********************

 

Sonuç: Öncelikle bu yukarıda normalde en fazla 1 dakikada kurulacak şu cümleleri neredeyse 10 dakikada kurdu.. Hiçbir dediği anlaşılmadı, anlayamadığımızdan değil dediklerinin anlamsızlığından... Dikkat ederseniz kurduğu şu cümleler içinde geçen "Benim Gezi Parkı'na gittiğime dair bir haber yayınlandı. Ben bunu yapmadım. Beni taraf etmeye çalışmak hiç yakışmadı." şeklindeki bu sözler zaten senin Gezi Parkı direnişi hakkında söz söyleme hakkını sıfıra indirir. Önce geleceksin 15 gün boyunca içimizde olacaksın, 15 gün olamadıysan 10 gün bile olur sonra hepimizi anlayacaksın, ne istediğimizi bileceksin, sonra biz seni seçeceğiz sen de gidip konuşacaksın, öyle kafana göre olmuyor bu işler...

 

Ayrıca bize nazar falan değmedi, sizin keyfinize nazar değdi aslında... O yüzden yürü gitttt!!!!!

 

Taş dinlese çatlardı, amaçsız hedefsiz ne biçim bir konuşma...

Gönderi tarihi:

Gezi Direnişinden Güzel Bir Haber ve Video :

 

Direnişçiler, gezi parka piyano koydular ve Taksim Gezi Parkı'nda piyano resitali verdiler
Piano recital from Gezi Park, Taksim.

 

97054739720023373172414.jpg

 

 

Ben söylüyorum, aştık artık biz herşeyi aştık...

 

İşte Videosu:

Gönderi tarihi:

Gezi Parkı Direnişi 17. gününe uyandı.
Parkta hayat teyakkuzda geçiyor, herkes olası bir müdahaleye hazır bekliyor. Parkta tıbbi malzemeye, temizlik malzemesine, pişirilebilir kuru gıdaya, ihtiyaç yok!! O kadar çok gelmiş ki artık gelen eşyaları koyacak yer yok!!

Parka polis her an müdahale edebileceği için bu tarz malzemelerin getirilmesine de gerek yok!!

Acil ihtiyaçlar:
tenteli çadır, profesyonel gaz maskesi, kask, deniz gözlüğü - su, kahve, şeker, çay, kağıt bardak, karıştırıcı, hazır kuru gıda. Ayrıca gelebilen herkesi de yardıma bekliyoruz.

Gönderi tarihi:

Birtakim marjinaller yani Necati Sasmaz veya Hülya Avsar tipi yurdum insanlari,bunlar aslinda hicbirseyken hersey olabilen cinsindendir.Hani koyunun olmadigi yerde keciye .... hesabidir bu.

 

Akil Insanlar diyerek ne kadar Kürtcü,Anti Atatürk,Anti Laik,Anti Türkiye isim varsa halki aldatsinlar diye cepheye sürüldü.

 

Mustafa Kemal ve arkadaslari olan bir avuc insan; padisahin fermani ve Mustafa Sabri denilen isbirlikci yobaz Seyhülislam'in fetvasi ve Said-i Kürdi katkilariyla eskiya ilan edilip,Isbirligi yaptiklari Ingilizlerin ucagiyla halka bildiri dagitarak Padisaha karsi gelmistir katli vaciptir diye hain ilan edilmislerdir.

 

Bu örnegi niye verdim?

Bu örnegi, son 14 gündür Türkiye'de yasanan ve özünde özgürlük,bagimsizlik,birlik ve bütünlük olan ve cevre ile yesillenen bir eyleme karsi yukarida adini verdigim aydin ve sanatci bozuntulari ve onlara benzeyen bazi isimler tarafindan bu eyleme karsi takinilan tavir ve söylenen sözlerin kime yalakalik yapma adina oldugunu hatirlatmak icin.verdim.

 

Diktatörün valisi,SS'leri,Gestaposu olurda sanatcisi olmaz mi?

 

Hitler'in zamaninda da Alman aydinlardan bazilari Hitlerciydi.Yani 2013 versiyonu Hitler'in etrafinda da muhakkak ki birtakim ne idügü belirsiz aydin gecinen kimliksiz kisiler olacaktir.Bu dünya yasami,sonucta cikarciligida icermektedir.

 

Bugün SÖZCÜ'de bir resim vardi mansette.

 

Ellerinde Apo'nun ve PKK miltani bir baskasinin posterleri ve pankartlar olan PKK'lilara 2013 versiyonu Hitler'in TSK'sinin askerleri tarafindan MEMBA suyu ikram ediliyor diger resimde de diktatörün polisleri tarafindan gaddarca zulmedilen TÜRK GENCLERI ellerinde Ay yildizli bayraklarla yerlerde sürünüyor.

 

Halbuki cok degil 90 yil önce o bayrak icin biz yüzbinlerce evladimizi sehit verdik.O bayrak simdi diktatörün polisleri tarafindan yerlere atilmakta.terör örgütünün pacavralarina saygi duyulmaktadir.Istanbul SS komutani Mutlu ise bize kimse karsi cikmasin hepinizi ezer geceriz diye tehditler savuruyor.

 

Ve bu manzarayi,kimliksiz aydin ve sanatci bozuntusu birileri "BENI TARAF YAPMAK ISTEDILER AMA OLMADIM"diyerek görmezden geliyor.Sormak gerekir,peki sen Türk bayragindan,Türk gencinden,Mustafa Kemal'in askerlerinin tarafinda degilsen  hangi taraftasin.Bak arkadas Türkiye'de yasayipTürkiyede midesini doyuran sadece midesini degil cebinide sisirenlerin son moda Türk düsmani olduklarini biliyoruz.Demek ki siz Taksim'e giderek taraf olmak istemediginize göre karsi taraftasiniz demektir bu.Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yobaz kadrolar tarafindan yikilmaya calisildigi,tüm kurumlarin esir alindigi ele gecirildigi,ordusunun hadim edildigi bir dönemde "BEN TARAF OLMAK ISTEMIYORUM"diyen birisi Türkiye Cumhuriyetine gönülden bagli olmayan birisi demektir.Ya PKK'lidir,ya din bezirganidir,ya da Türkiye Cumhuriyeti Devleti "GAYRI MESRU BIR DEVLETTIR"diyenlerin safindadir.Yerlere polisin zulmü nedeniyle serilmis ve sürünen bayraklari görüpte ben taraf olmak istemiyorum diyen birisi renginide belli ediyor demektir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

 Sayın Başbakan dikkatlerine;


Birey hakkını savunma dayanışması
 

Anayasasıyla demokrasiden mahrum Türkiye Cumhuriyeti devletinin seçilmiş Başbakan'ı Sayın Recep Tayyip Erdoğan;
 

Yaşım ve fizyolojik engellerim nedeniyle makamınıza gelip Gezi Parkı eylemleri hakkında sizinle yüz yüze görüşerek bu olgu üstüne görüşlerimi ifade edememekteyim. Hoşgörün. Partinizle 3 seçim TBMM'de iktidarı elinizde tutmayı başardığınızı biliyorum. Başbakanlığınız altındaki hükümetinizle birlikte memleket adına olumlu adımlar attığınızın farkındayım.

Ekonomiyi iyileştirmeniz, Güneydoğu'daki 30 yıldır minicik çocuklarımıza kadar ölüm kıyımıyla süregiden iç savaşa karşı bir çözüm ve barış yolu açabilmiş olmanız büsbütün övülmeye değer. Fakat, yazık ki defalarca TBMMM Anayasa Çalışma Kurulu Başkanlığı'na kadar yazıp önerdiğim gibi demokratik meşru bir anayasa hazırlanmasında son seçimler sırasında gösterdiğiniz büyük ilgi ve heyecanınız artık pek görülmemekte.

Konuyla ilgili bulunan kurulda yapılan çalışmalarda uzlaşmaya yatkın bir durum görülmemekte. Güney ve Güneydoğu'da açtığınız barış süreci de eşitlikçi demokrat ve darbe anayasalarını tadilen yepyeni bir anayasa yapmaya doğru evrilmedikçe bir sonuç verecek gibi değil. Verse de eski hamam eski tas gibi kalacak. Sağıma soluma bakıyor, görüp dinliyorum. Bu konuda kuşkular içindeyiz. Zaten BDP'nin altını çizip durduğu demokrasi görüş ve önerisi de apaçık. Çünkü TBMM'nin partilerinin birlikte anlaşarak aldığı kararlar cumhuriyet devletine uygun düşebilir, ama seçim yasası nedeniyle toplumun çoğunluğunu kucaklamakta, uzak kalmakta.

Sayın Başbakanımız; ben memleketimizin bütün kırılma hallerini, dönüşüm ve sözde değişimlerini görmüş, taa içinde yaşamış biriyim. Bu kadar yetenekli, çalışkan, sorumluluk duygularıyla yüklü ve çok sabırlı toplumumuz hala daha huzurlu bir hayata kavuşabilmiş değil. Geçmişte dış düşman geldi geliyor korkularıyla yaşandı, şimdi de çağa ayak uyduramamak, eşitlikçi, demokratik bir hayata kavuşamamak, sadece yurttaş bireyler olarak insan haklarımızı kullanmamıza dahi, yatak odalarımıza kadar uzanan neredeyse sizin kişisel yasaklarınızla engel olunmakta. Size göre tektip üslup, sessiz, itaatkar, emirverici olunması makbuldür.

16-22 hatta 26 yaş arasındaki gençliğin yetişme çağında ana babalarıyla nasıl gerilimlere düştükleri bilinir. Herkes yaşamıştır bunu, çünkü "ben varım, kendimim, sorumluluklarımın farkındayım" bilincine ulaşılmıştır. Hele günümüzde ekonomik ve kültürel alışverişin neredeyse bir dünya milleti yarattığı çağımızda...

Gezi Parkı olgusu nedeniyle 90 kuşağı dediğimiz gençlerimiz bilgisayar dünyasına doğdular. Dünyada olup biten her şeyi görüp işittiler ve şahsen dünyayı, planet'imizi anlayıp anlamlandırmakta beni çoktan geçtiler ve her büyük geçiş gibi çalkalanmalar olması doğal karşılanmalı. Yeter ki ikiyüzlülük, samanaltından su yürütmeler olmasın. Bana göre söz konusu gençler son derece samimiler, günümüz evrensel planda insan hakları meselesinde ne istiyorsa onlar da hemen hemen oradalar. Sert uyarılardan önce kendinizi bir an için onların yerine koymaya çalışınız. Ortalıkta büyük bir kargaşa görüldüyse, bu sizin polisinizin göreve çağrılmasından, özellikle sizin seçim sandığını ısrarla göstere göstere iktidar gücü sağlayamamış yurttaşları hiçseyen tutumunuzdan ileri gelmekte kanımca.

Gönderi tarihi:

Çevik Kuvvet Şube Müdürü halkı düşman saydı! Redhack tarafından yayınlanan belgelerde adı geçen Çevik Kuvvet Şube Müdürü bakın polislere bakın hangi mesajı gönderdi!

13 Haziran 2013 Perşembe 19:27

cevik_kuvvet_sube_muduru_2_destani_sizle

 

İSTANBUL - 9punto.com internet sitesinin iddiası doğruysa çok vahim. Habere göre polis halkına karşı kışkırtılıyor.

Çevik Kuvvet Şube Müdürü Fatih Sarıyıldız, polislere gönderdiği mesajda, "Çanakkale destanından sonra 2. destanı sizler yazıyorsunuz" dedi.

Çevik kuvvet Müdürü, polisleri Gezi Parkı protestocularına karşı “İkinci Çanakkale destanını yazıyorsunuz” diye motive ediyor. Dokuz Punto.com'da yayımlanan habere göre, polisin mesajında ilginç ifadeler yer alıyor:

İşte Fatih Sarıyıldız'ın polislere gönderdiği o mesaj:

Çevik Kuvvetimizin kahraman evlatları! Çanakkale Destanı'ndan sonra 2. destanı sözler yazıyorsunuz. Molotofla kolu yanan kardeşimiz kolu sargılı göreve koşuyor...
Düğününü yapan kardeşimiz ertesi gün çıkıp geliyor...
Birçok yaralı kardeşimiz raporunu kullanmak istemiyor...

16 gündür çok az uyuduk. Çoğu zaman yemek yiyemedik. Hep birlikte zor şartlarda görev yapmaktayız. Kahramanlarla dolu şubede görev yapmaktan onur duyuyorum.
Sizleri yetiştiren ana-babalarınızın ellerinden sizlerin alınlarından öpüyorum.

 

 

Iste hükümetin polisinin saldirganligini körükleyenlerin   belgesi yukaridadir.

 

saygilarla

 

Gönderi tarihi:

87753942388506909221796.jpg

 

Anneler çocuklarınızı alın çağrısı yankı buldu. Anneler geldi ama gitmeyi pek düşünmüyorlar gibi. Gezi Parkı'nda anneler direnişçilerin etrafında zincir oluşturarak halay çekiyor !

Gönderi tarihi:

Diktatör ve kullari olan bazi medya kuruluslari,bazi kurumlar,bazi abuk isimler günlerdir devam eden bir direnisi kirmak,gözden düsürmek,degersiz yapmak,gayrimesru gösterip zulmetmek icin her yolu deniyorlar.

 

Sanki Türkiye'nin hertarafinda bir direnis varmis gibi göstermeye calisiyorlar diyerek kapisinda 12 yildir paspas olduklari AB'ne hava atiyorlar ama AB bunlarin havasini aldi bile.AB bugüne kadar destekledikleri dinazorun dislerini ancak görmeye basladilar.Umalim ki bu böyle devam etsin ve bu kadrolar Türkiye'nin gündeminden cikip gitsinler.

 

Abdullah Gül,yani basbakan Erdogan'in Cankaya Noteri yani NE MUTLU TÜRK'ÜM DENMESINDEN RAHATSIZ OLUP ILKELLESTIGIMIZI söyleyen kisi,yani AKP'nin adami,demokratik eylemlere karsi tavir aliyor.Artik anladilar ki 10 yildir uyuttuklari toplum artik uyaniyor.saltanat halisi ayaklarinin altindan cekilmeye basladi.Simdi birbiirne kenetleniyorlar.Korku damarlarina doldu,meydan okuyorlar ama bu meydan okuma mezarliktan gecerken korkudan islik calmaya benziyor.

 

Olaylari,polisin zulmünü dakikasi dakikasina halka duyuran birkac kanala RTÜK denilen kurum ceza yagdirdi,polisin dögdügünü niye gösterdiniz,TOMAlarla sikilan suyu neden gösterdiniz,neden canli baglanti yaptiniz diyerek ceza yagdiriyor.Penguen göstermeniz gerekirdi diyor RTÜK kendilerinden olmayan kanallara.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Neyin toplantisiyla.

Diktator ile secilmisler arasindaki 4 saat suren toplanti bitti.

Alinan kararlar;

Yargi beklenecek

Yargi da topcu cikarsa, Istanbul referanduma gidecek

Topcu cikmazsa park oldugu gibi kalacak

Yarindan itibaren de gezi parki bosaltilacak

Guya elde olan asiri goruntuler varsa ve teslim edilirse, polislere gereken yapilacakmis.

Ben bu isi anlamadim.

Bu temsilcileri kim secti?

Neyi kimi temsil ediyorlar?

Toplanti Ankara'da oldugu halde ve halk sokaklarda saldiriya ugrarken, nasil olur da bu halk hareketini gezi parki ile sinirlarlar?

Bu direnis ne parktir ne de parkla sinirlidir.

Bu direnis diktatorluge karsi her turlu hak ve ozgurluk direnisidir.

Gezi parki temsilcilerinin!? aldigi bu karar ne gezi parki direniscilerini ne istanbulu ne de yurdun dort bir yanindaki direnisleri baglamaz.

Diktator hem attigi yalanlar hakkinda hem de bugune kadar olan her turlu vahsetin emrini veren olarak bir aciklama yapmadi.
Gönderi tarihi:
Erdoğan'la görüştükten sonra açıkladı

Gezi Parkı eylemleri başladığı sırada "Ak Parti’li Direnişçiden Başbakana Mektup…" yazısıyla dikkat çeken ve dün Başbakan'la görüşen heyette de yer alan Bülent Peker, "24 saat içerisinde Gezi'ye müdahale olacak" dedi.

Kişisel blog sayfasında dünkü görüşmeye ilişkin izlenimlerini aktaran Peker, "Bunu çok üzülerek söylüyorum arkadaşlar. Bizzat birinci ağızdan verilen kesin bilgiye göre '24 saat içerisinde Gezi Parkı’na müdahale edilecek' ve park polis kontrolü altına alınacaktır" dedi.

Bülent Peker'in açıklaması:

Değerli Arkadaşlar,



Gezi Parkı eylemleri ile ilgili dün (12.06.2013) Sayın Başbakan’la yapılan görüşmede neler konuşulduğuna dair birçoğunuzun merak ve endişe içerisinde olduğunuzu biliyorum. Tahmin edilenden çok daha uzun süren bu toplantının hemen ardından Ankara’dan hareket ederek az sabaha karşı Bursa’ya vardım. Gerek medyada yapılan açıklamalar gerekse Twitter üzerinden gelen yorumlar neticesinde birçoğunuzun bu görüşmenin detayları ile ilgili endişeli bir bekleyiş içerisinde olduğunu bildiğimden, sabah erken saatlerde bu önemli toplantı ile ilgili notlarımı kaleme aldım.



Öncelikle söylemeliyim ki; bu hayli uzun bir yazı olacak. Dolayısıyla sizlerden sabır ve anlayış rica ediyorum…



Bugüne kadar olduğu gibi; aşağıda belirtmiş olduğum tüm hususların, son derece objektif ve aynen olduğu gibi sizlere aktarıldığı hususunda sizleri temin ederim. Bu konudaki güveninizi ve inancınızı benden esirgemeyeceğinizi temenni ederim.



Öncelikle toplantıyla ilgili birçok insanın kafasında oluşan bazı soru işaretlerini gidermem gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle toplantının “hemen öncesinde” Radikal gazetesinde de aynen yayınlanan aşağıdaki yazımı okumanızı rica ediyorum. Akabinde, dünle ilgili tüm detayları sizlerle paylaşacağım…



———————————————————————————————————————————-

Neden ben seçildim? Beni kimler seçti?

Açıkçası hiçbir fikrim yok. Bunu benden ziyade bu görüşmeye katılmamı isteyenlere sormanız daha doğru olur. Son 1 hafta içinde Gezi Parkı olayları ile ilgili Sayın Başbakana 2 adet mektup yazdım. Bunlardan özellikle birincisi birçok insan tarafından “hislerine tercüman olduğu” gerekçesi ile teveccüh gördü ve beğenildi. O veya bu sebeple benim bu yazdıklarım toplum içerisinde umudu yeşerten, birliğimizi tetikleyen bir araç oldu diye sanıyorum. Sıradan bir vatandaş olmam, Ak Parti destekçisi olmam ve halkın içerisinden bir görüşü lisan-ı uygun bir biçimde dile getireceğime dair bir görüntü sergiliyor olmam seçilmem için bir etken olmuş olabilir diye düşünüyorum.

Gitmeyi neden kabul ettim?

Öncelikle teklif geldiğinde kimlerin davet aldığına hızlıca bir baktım. Zira karar vermek için çok fazla zamanım yoktu. İçlerinde son derece saygı duyduğum bilim insanları, akademisyenler, meslek erbapları ve sanatçılar olduğunu gördüm. Her kesimden değişik görüşün temsil edildiği bu ortamda yer almanın eylemlerin barışçıl yöntemlerle sonuçlanması adına faydası olabileceğine inandım. Benim kişisel düşüncem böyle bir toplantıda özellikle Gezi Parkı direnişinde aralıksız olarak bulunan çok sayıda aklı başında kardeşimizin de bu tür toplantılarda mutlaka yer alması gerektiği yönündedir. Bugün olmasa bile bundan sonraki görüşmelerde bu arkadaşların da bizzat temsil edilmesi ve muhatap alınması gerektiğine yönelik düşüncelerimizi iletiyor olacağız.

Diğer taraftan bu görüşmeye gitmeyi kabul etmeyen veya iptal eden isimler olduğu duyumunu aldım. Kendilerinin bu konudaki karar ve düşüncelerine sonsuz saygı duyuyorum. Fakat ben aynı şekilde düşünmüyorum. Bunu bir nevi diplomatik bir girişim gibi düşünüyorum. Hangi şartlar altında olursak olalım “hepimizin yapabileceği bir şeyler” mutlaka olmalı diye düşünüyorum. Benim de elimden gelen bu. Müzakereyi ve görüşmeleri kesmek, taraflar arasındaki köprüleri atmak hiç kimseye hiçbir yarar getirmeyecektir kanaatindeyim. Bu nedenle zor olsa da, içimiz, vicdanımız kan ağlasa da bu adımdan geri dönmemeliyiz. Bu bir dava ise eğer, bu davaya gönül veren herkes kendi elinden geleni yapmalı. Kimisi sahada, kimisi medyada, kimisi ise masada bu mücadeleyi ve talepleri sonuna kadar anlatmaya devam etmeli… Bu ülke on yıllardır bunu yaşayıp, tecrübe etmedi mi? Diyaloğa ve karşılıklı iletişime en çok ihtiyacımız olan bir zamanda iletişimi koparmanın kime ne faydası olabilir, bunu düşünüyorum. Bu nedenle tek başına dahi kalsam ve elimde böyle bir imkan varsa inandığım bu dava için bunu sonuna kadar kullanacağımı belirtmek istiyorum.

Kimi temsil ediyorum? Ne talep edeceğim? Neler söyleyeceğim

Sanıyorum ki en büyük endişe de bu. Şunu açıkça belirteyim ki, “hiç kimsenin veya hiçbir grubun temsilcisi” olarak oraya gitmiyorum. Gezi Parkında bulunan, hepsi birbirinden değerli kardeşlerim müsterih olsunlar. Onların kendi iradeleriyle seçmediği hiç kimsenin onlar adına konuşmasını doğru bulmuyorum. Benim de böyle bir hakkım olmadığını çok iyi biliyorum. Böylesine kritik bir zamanda kimsenin rolünü çalmak gibi bir niyetim olmadığını da bütün samimiyetimle herkesin bilmesini istiyorum.

Ben sivil bir vatandaş olarak, kendi kaleme aldığım düşünce ve görüşlerimi bizzat dile getirmek amacıyla bu görüşmeye gidiyorum. Eğer eyleme katılan arkadaşlar her iki mektubumu okumuş ve her ikisinde de bana katılıyor iseler, benden yana bir endişe duymasınlar. Orada söylediklerim, yazdıklarım ve inandıklarımın sonuna kadar arkasındayım. Hiç kimsenin bundan yana en ufak bir endişesi olmasın. Hiç kimseden ve hiçbir şeyden de korkmuyorum ayrıca. Çünkü bunda korkacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Gayet sakin ve makul bir şekilde sayın Başbakan’la aynı ortamda buluşacak ve kendi gözlemlerimi, düşünce ve hislerimi paylaşacağım. İçimizde yanan bu ateşe bir bardak su taşımak bile olsa bunu yapacağım. Hepimiz elimizden geleni yapmak ve bu olayı bir an önce barışçıl ve demokratik yollarla sonuca kavuşturmak durumundayız diye düşünüyorum.

——————————————————————————————————————————-

Gelelim dün neler konuşulduğuna…

Saat 16:00’da başlayarak tahmini olarak 2 saat sürmesi planlanan toplantı saat 16:30’da başlamış ve 21:30’da sona ermiştir. Toplantı konunun önemine de uyacak şekilde tam 5 saat sürmüştür. Bunun çok önemli olduğunu ve bu alanda bir benzeri olmadığını düşünüyorum.

Toplantıya Başbakan liderlik etmiştir. Başbakan’ın haricinde; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Danışmanları Yalçın Akdoğan ve Sümeyye Erdoğan, Ak Parti milletvekilleri ve ilgili müsteşarlar toplantının tamamına katılım göstermişlerdir.

(Yazımı uzatmamak adına, toplantıya katılan ve Gezi Parkı direnişini destekleyen 11 kişilik listeyi teker teker burada belirtmeme gerek yok sanırım.)

Neler oldu? Neler konuşuldu?

5 saat süren bu önemli toplantıda neler konuşulduğunu satır satır yazmam elbette ki mümkün değil. Bu nedenle sadece önemli gördüğüm bazı noktalara değineceğim.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; toplantıya katılan herkes kendi düşünce ve görüşlerini “herhangi bir zaman kısıtlamasına veya engellemeye maruz bırakılmadan” ifade edebilme imkânına sahip olmuşlardır. Toplantının 5 saat sürmesinin sebebi de budur zaten. Sayın Başbakan, yaklaşık 4,5 saat boyunca tüm katılımcıları dikkatlice dinleyerek, kendi notlarını almıştır. Birkaç istisna açıklama haricinde konuşmacılarının anlatımları hiçbir şekilde bölünmemiştir. Kişi başı yaklaşık 20-25 dakikalık bir anlatım süresi düştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. (Bunu özellikle belirtiyorum çünkü toplantı öncesinde birçok vatandaş gibi bizim de ne kadar dinleneceğimiz ile ilgili bazı endişelerimiz mevcut idi…)

Ben şahsen katılımcıların tamamının Gezi Parkı eylemleri ve Taksim Projesi ile ilgili kişisel görüş ve düşüncelerini son derece rahat ve açık bir üslupla dile getirdiğine inanıyorum. Dürüst olmak gerekirse bundan daha fazlasının olabileceğine de açıkçası inanmıyorum.

Bu 5 saat boyunca, Taksim Projesi’nin bugün ki durumu ve yapılan hatalar, Gezi Parkı eylemlerinin yapısı ve gelinen nokta, devlet eliyle uygulanan şiddet ve bunun sorumluları, bundan sonraki süreçte eylemlerin taşıdığı risk ve daha onlarca konuyu son derece kapsamlı ve sağlıklı bir şekilde aktarabildiğimize inanıyorum. Taksim projesi ile ilgili akademik ve teknik konuların yanı sıra, eylemler süresince tüm yaşananlar günlerdir direnişe bizzat katılan kişilerin dilinden tüm açıklığı ve çarpıcılığıyla dile getirilmiştir. Taksim projesi ve Gezi Parkı direnişine ek olarak; hükümetin genel politikaları, Başbakan’ın üslubu ve halkın bu konudaki endişeleri üzerine yoğun anlatımlar olduğunu belirtmeliyim.

Rica ediyorum bu söyleyeceğimi ajite etmeyin lakin toplantıya katılan arkadaşlarımız içerisinde Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşadıklarını anlatırken dakikalarca gözyaşlarına boğulan, duygusal anlamda içinde olduğu psikolojiyi aynen olduğu gibi yansıtan kişiler oldu. Bunu söylüyorum çünkü ben dünkü toplantıda hiç kimsenin aklında ve yüreğinde olan düşünceleri saklama ve gizleme ihtiyacı duymadığına, herkesin her şeyi amiyane tabiriyle çatır çatır dile getirdiğine “yürekten” inanıyorum. Bunu diğer toplantı katılımcıları da aynen söyleyeceklerdir, adım gibi eminim. Bu yüzden lütfen kimseye haksızlık yapmayın…

Toplantı sonrası elde edilen sonuç…

Evvela, biz bir temsil heyeti olmadığımızı ve herhangi bir kararın alınması için de oraya gitmediğimizi üstüne basa basa söyledik. Biz, hükümetin Gezi Parkı olaylarının ve halkın rahatsız olduğu konuların “tüm boyutlarıyla ele alınabilmesi” ve olayları her açıdan son derece açık ve şeffaf bir şekilde paylaşılabilmesi amacıyla bir nevi “brifing heyeti” rolünü oynadık diyebilirim. Bu söylediğimiz çok net. Bu nedenle şu meşruiyet meselesini, dışarıya karşı bölünmüş ve çok başlı bir imaj vermemek adına, daha fazla tartışmanın bir manası yok diye düşünüyorum.

Tekrar söylüyorum… Aşağıda anlatacağım şeylerin tamamı olan biteni aynen yansıtmaktan ibarettir. Doğru ya da yalan, katılıyorum ya da katılmıyorum meselesi değildir. Ne olduysa, bize ne söylendiyse kelimesine dahi dokunmadan size aynen anlatıyorum… Sen inandın mı, inanmadın mı diye bana sormayın lütfen…

5 saat süren toplantının son yarım saatinde Sayın Başbakan bizlerin yapmış olduğu yorumlara cevaplarını ve kendi yorum ve düşüncelerini ve hükümetin olaya yaklaşımını dile getirmiştir. Başbakan, bu konuşması esnasında kısıtlı bazı istihbarat bilgilerini ve park içerisinde yapılan bazı önemli araştırmaları da kayıt dışı olarak bizlerle paylaşmıştır. Bahsi geçen istihbaratlara ait görüntü ve video kayıtları da toplantı esnasında hazır bulunmaktaydı. Fakat toplantı 5 saate uzadığı için, saatler süren bu görüntüleri izleme imkânımız olmadı. (Bu görüntüler içerisinde Dolmabahçe’deki camii ile ilgili görüntüler olduğunu da söylemeliyim…)

Anlayışınıza sığınarak daha fazla bu konuya girmek istemiyorum. Lakin verilen çok sayıda bilgiden bana en ilginç gelenlerinden birini söylememde bir sakınca yoktur sanırım. Park içerisinde yapılan bağımsız bir araştırmada katılımcılara en çok sevdikleri liderin kim olduğu soruluyor. Birinci popüler cevap (yaklaşık %50 civarıydı sanırım) Atatürk çıkıyor. İkinci popüler cevap ise (yaklaşık %40) Abdullah Öcalan… Bu ve buna benzer daha birçok bilgi paylaşılmıştır.

Demem o ki; devletin ulaştığı sonuç şudur: Bir süredir Taksim Meydanı’na ve diğer alanlara yayılmış olan provokatif gruplar şu an ağırlıklı olarak parkın içerisinde konuşlanmış durumdadır. Bu grupların çok ciddi eylem hazırlığı içerisinde oldukları tüm istihbarat kaynakları tarafından tespit edilmiştir. Bu kişilerin kimler olduğu, geçmişte ne yaptıkları, kimler ile ilişkili oldukları ve ne yapmaya çalıştıkları çok net bir şekilde bilinmektedir. Fakat park içerisinde halka karışarak sürekli hareket halinde olduklarından müdahale edilememektedir.

Bunu çok üzülerek söylüyorum arkadaşlar. Bizzat birinci ağızdan verilen kesin bilgiye göre “24 saat içerisinde Gezi Parkı’na müdahale edilecek” ve park polis kontrolü altına alınacaktır.

Grubumuz bunu öğrendiğinde Başbakan ve ekibine, masum ve haklı bir dava için parkta olan insanların zarar görmemeleri için diğerlerinden izole edilmeleri gerektiği hususunda çok yoğun ısrar etmiştir. Başbakan bunun olmaması için bu gruba bizim bir çağrıda bulunmamızı bizden istemiştir. Grubumuz herhangi bir kitleyi temsil etmediğinden bunu kabul etmemiştir. İyi niyetle bunu yapsak bile çoğunluk tarafından dikkate alınmayacağını belirtmiştir.

Bunun üzerine Başbakan’a bu insanların diğerlerinden izole edilmeleri ve gerekirse parktan çekilerek polisi provokatörlerle baş başa bırakmaları için mutlaka bir adım atması gerektiği konusunda yoğun baskı yapılmış ve “bu kitleye hiçbir şey sunmadan geldikleri gibi gitmelerini bekleyemezsiniz” denilmiştir.

Bunun üzerine Başbakan; “Gerekirse referandum seçeneğini masaya yatırabiliriz. Bizim bu tür konuları halka danışmaktan, onlara fikirlerini sormaktan yana bir sıkıntımız yok” demiştir. Buna ek olarak; olayın zaten şu anda yargı aşamasında olduğu, bu aşama sonuçlanmadan herhangi bir adımın atılamayacağı, henüz uygulama projesinin dahi hazır olmadığı ve ortada sadece avam projelerin olduğu, araya yerel seçimlerin girmesiyle birlikte de meselenin kamuoyunda daha sağlıklı bir ortamda tartışılabilecek imkânların olacağını açıkça belirtmiştir.

Bunun üzerine biz de, bunu açıklamanın bize düşmediği bilgisini vererek hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik’e toplantı sonrası yapacağı basın toplantısında bu bilgileri mutlaka dile getirmesi gerektiğini aktardık. Hüseyin Bey de yapmış olduğu basın toplantısında bu bilgiyi vermiştir. Fakat toplantıya katılan bizlerin %90’ını bu fikri kabul ettiği bilgisi doğru değildir. Zira, bizim bir şeyi kabul edip etmeme yetkimizin olmadığı, sadece bize ne söylendiyse halka da aynı şekilde açıklama yapılması gerektiği bilgisi kendilerine defalarca iletilmiştir. Olay bundan ibarettir.

Yukarıda belirtmiş olduğum her şey aynen olduğu gibi size yansıtılmıştır. Bundan sonraki kısım ise meseleyle ilgili kendi düşünce ve yorumlarımı yansıtmaktadır.

Her şeyden önce; haklı bir meseleyi savunmak için meydanlara inen onbinlerce insanın arasında çeşitli provokatif grupların da olduğu inancını benim de taşıdığımı en başından beri söylemiş ve mektubumda da bunu aynen yazmış idim. Meydandaki ve parktaki protestolar esnasında, kendi gözlerimle bizzat gördüklerim haricinde birçok arkadaşımın bizzat yaşadıkları ve şahit oldukları ile de bunu zaten biliyor idim.

Fakat, ben devletin bu grupları farklı bir yöntemle izole edebileceği ve bastırabileceğini düşünüyor idim. Görünen o ki; devlet bu grupların bastırılması için parkın dağıtılmasını bir zorunluluk olarak görüyor ve bunu da çok yakın bir zamanda yapacak. Bu artık çok net. Keşke devletin bu fikrinin değiştirilebilmesi için bir yol, yöntem vs olsa ama üzülerek söylemeliyim ki bu artık çok zor görünüyor. Yani, diğer mülki idari amirler ne derlerse desinler çok yakın zamanda (bugün de olabilir) parka müdahale edileceğini ve parkın dağıtılacağını çok açık bir şekilde biliyor ve bunu sizinle paylaşmam gerektiğinin sorumluluğunu taşıyorum.

Mesele sadece benimle ilgili olsa hiçbir sorunum olmaz… O zaman kendi değerlendirmemi yapar, kendi kararımı verir ve ona göre bir davranış içerisine girerim arkadaşlar – ki öyle yapacağım. Fakat, başkalarının atacağı adımların sorumluluğunu taşımam mümkün değil. Allah göstermesin, yarın bir gün birisinin başına gelebilecek en ufak bir şeyden dolayı sorumlu olmayı vicdanen asla kabullenemem. Hiç kimseye ama hiç kimseye benim yüzümden, söylediklerim yüzünden en ufak bir zarar gelmesini istemiyorum. Bu nedenle yapabileceğim en doğru şeyin her şeyi olduğu gibi anlatmak olabileceği kanaatine varmış bulunuyorum. Takdiri, kendi özgür ve hür iradesiyle hareket edecek olan sizlere bırakıyorum.

Bunun dışında küçük bir siyasi analizi de izninizle sizinle paylaşmak istiyorum. Yukarıda kalın harflerle yazdığım kısım bence çok önemli. Zira, ben hükümetin bu düşünce ve planından hemen geri adım atmasının bazı siyasi sonuçları olacağını ve bunu bu şekilde dayatmayla yapmayacağını çok iyi biliyorum. Bu nedenle geri adım atmaktansa, ortadaki mevcut durumu da mazeret göstererek bir “duraklama adımı” atmayı daha uygun gördüğünü düşünüyorum. Yani şu anda konuyla ilgili bir eylemsizlik söz konusudur. Bu konuda çok netim.

Haklı gösterilerin arasına sızan provokatif eylemlerin bastırılması, işgalin sona erdirilmesi ve sükûnetin sağlanmasının ardından, bu meselenin tüm taraflarca yeniden masaya yatırılabileceğine inanıyorum. Bunun için de, hükümet üzerindeki baskıların yasal yöntemlerle arttırılarak devam ettirilmesi, gerekli tüm istişare ve müzakere mekanizmalarının sonuna kadar işletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu söylediğim için kusura bakmayın arkadaşlar ama bugüne kadar uygulanmayan “akıllı ve etkili muhalefet yöntemlerini” halkın da yoğun bir desteği ve katkısı ile uygulamayı başarır (ki bu konuda epey mesafe kaydettik) ve bu konuda çok haklı olunduğuna dair ulusal ve uluslararası ölçekte bir kamuoyu yaratılabilirse bu meseleyi katılımcı demokratik bir tavırla en olumlu şekilde nihayete erdirebileceğimizi düşünüyorum.

Aksi durumda, bu eylemler amacını aşar, bizim de kontrolümüz dışında farklı mecralara taşınır, birilerinin canına, malına kast edecek şekilde sonuçlanırsa o zaman halk üzerindeki meşruiyetimizi de kaybetmiş olacağız. O zaman bir dayatmayı başka bir dayatmaya dönüştürmüş olacak, ortada mantıken savunulacak bir dava da bırakmamış olacağız. Bu nedenle, bundan sonraki süreçte eskisinden çok daha akıllı bir şekilde hareket edilerek, itiraz edilen tüm hususlarla ilgili en başında başladığı gibi yasal ve demokratik sınırlar içerisinde mücadeleye devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak, Gezi Parkı eylemleri ile başlayan bu hareketin ve anlayışın gelecekte ülke genelinde ve hükümet nezrinde de kabul görebilmesi ve muhatap alınabilmesi için “fiziki ve/ya online ortamda yaşayacak olan partiler üstü bir sivil platforma” dönüştürülmesi ve organik yapılanma içerisine girilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Aksi takdirde, her katılmadığımız olayda dağınık ve kontrolsüz bir şekilde sahaya inerek çok somut sonuçlar alınabileceğini düşünmüyorum. Bu bizim için çok iyi bir tecrübedir. Bu nedenle bu tecrübeden çok önemli dersler alarak bunu geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Sabırla okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hepiniz Allah’a emanet olun. Direnişteki kardeşlerim lütfen kendinize çok ama çok dikkat edin… Elimden geldiğince, gücüm yettiğince manen, madden, aklen, ruhen, beynen ve fiziken her zaman sizlerin yanında olduğumu da lütfen unutmayın…

Saygı, sevgi ve selamlarımla…

Bülent PEKER

 

Gönderi tarihi:

Red Hack'ten açıklama

 

Anlamadigimiz bazi seyler var.. Neden kimse kameranin karsisina gecerek, "hayatimiza mudahale etmenden biktik" diyemiyor?

 

Neden kimse "ne yememiz gerektiginden, neyi içmemiz gerektigine, içecegimizi saat kaça kadar içecegimize karismandan

 

Kaç cocuk yapacagimizdan, cocuklari kac yasina kadar kucaga alip alamayacagimiza, nerede yasamamiz gerektiginden

 

Hangi parkta oturacagimiza, hangi gazeteyi okuyup, hangi TV kanalini seyredip,kimlere saygi duymamiz gerektigine kadar burnunu sokmandan

 

Neyin sanat, neyin ucube, neyin muzik, neyin gurultu olduguna karar vermenden kimin terorist kimin vatansever oldugunu fislemenden

 

Kimin musluman, kimin kafir, kimin çapulcu, kimin soyguncu oldugunu ilan etmenden..

 

Hayatimiza, anamiza babamiza aşımiza burun sokmandan

 

Kitlelerin geriligine hitap ederek aldigin oylarla toplumun sana oy vermiyen kesimlerin haklarina tecavuz etmenden

 

Burjuva demokrasisinin "oy ve seçim" sistemlerini, senden olmayanlara tecavuz etmek icin anahtar olarak gormenden

 

Misir,'a Libya'ya, Suriye'ye ders verirken, "halki ezen hic bir sistem ayakta duramaz" derken, kendi halkini ezmenden

 

Kendi halkina "kemer sıkın" derken, dunyanin en zengin insanlari arasına girmenden, insanlari prompter cihaziyla hipnotize etmenden

 

Ve kimse neden "neyin agaç, neyin fidan olduguna bile karar vererek" bizleri salak zannetmenden BIKTIK demiyor

 

Neden kimse, sen hocamisin, antropolog'musun, mimar'misin, filozof'musun, urologmusun, seks doktorumusun nesin ULAN sen. demiyor?

 

Olay sadece bir agaç meselesi degil, agaç ile birlikte bizim iktidar tarafindan sondurulen umutlarimizin da yesermesidir.

 

Bu nedenle olayin gercekliginden kacanlar, populist sanatcilar, elitist yari aydinlanmis kucuk burjuva liberaller bizim sorunumuzu cozemez

 

RedHack

Gönderi tarihi:

6jah.jpg

 

Brezilya'da otobüs, metro ve tren bileti ücretlerinin artmasını protesto için yapılan gösterilerde çatışma çıktı. Göstericiler eylemlerde, "Aşk bitti. Burası artık Türkiye" sloganı attı!

 

Ülkenin en büyük kenti Sao Paulo'nun merkezinde göz yaşartıcı bomba ve plastik mermiyle göstericilere müdahale eden polis, yaklaşık 40 kişiyi gözaltına aldı.

Gazete kendi muhabirlerinden altısının da yaralandığını, bunlardan ikisinin yüzünden vurulduğunu yazdı.
Los Angeles Times gazetesine göre, polis müdahalesi sırasında göstericiler "Aşk bitti. Burası artık Türkiye" diye slogan attı.

Los Angeles Times, olayların başında barışçı bir şekilde sokaklarda yürüyen göstericilerin bir kısmının Türkiye'deki protestolara atfen Türk bayrağı taşıdıklarını, az sayıda kişinin de maske taktığını yazdı.

Sao Paulo'da polis dört gündür süren gösterileri kontrol altına almaya çalışıyor.

Gösteriler kentin ana caddesine yayıldı ve birçok dükkan tahrip edildi.

Vali Geraldo Alckmin, göstericileri "vandallar" olarak niteledi ve şiddetin tekrarlanmaması için önlem alacağını söyledi.

Alkmin, polisin orantısız güç kullandığı yolundaki suçlamaları da reddetti.

Brezilya Adalet Bakanı Jose Eduardo Cardozo da gösterilerin meşru olduğunu, ancak şiddet ve tahribatın kabul edilemeyeceğini kaydetti.

Rio de Janeiro ve diğer kentlerde de toplu taşımacılık ücretlerine yapılan zammın iptal edilmesini isteyen binlerce kişi yürüyüş yaptı.

Sao Paulo'da tek yön gidiş biletlerinin fiyatı Haziran ayının başında yaklaşık olarak 1,40 dolardan, 1,50 dolara çıkarılmıştı.

Yetkililer zammın enflasyonun altında olduğunu söylüyor.

BBC Türkçe

Gönderi tarihi:

Taksim Dayanışması: Söz Gezi Parkı’nın



Taksim Dayanışması dün Başbakan Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi Gezi Parkı’na gelerek anlattı. Taksim Dayanışması temsilcileri, “Biz elçiyiz, halkın taleplerini ilettik, temsiliyet ve meşruiyet alanı Taksim’dir, direnişin seyrine ilişkin beraber karar alacağız, beraber kazanacağız” dedi.

Açıklamanın ardından Gezi Parkı’nın 7 ayrı yerinde forum yapılmaya başladı. Forumdan çıkan eğilime göre yarın sabah 10:00’da Taksim Dayanışması ve Gezi Parkı’nın ortak kararı açıklanacak.
Başbakan Erdoğan’la görüşen Taksim Dayanışması temsilcilerinden olan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın sözlü olarak yaptığı ortak açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Temsiliyet ve meşruiyet Taksim’in”
“Başbakan Erdoğan’la dün görüştük, 4 saat çok hararetli bir tartışma yaşandı. Tüm taleplerimizi ilettik, parkın taleplerini ilettik, bu sesi duymalarını arzu ettik. Bu talepleri aktarırken de hepimiz sizlerin bize verdiği cesaretle gururluyduk. Bu görüşmeyi sanatçı dostlarımızın katkılarıyla yaptık, onlar bizler adına organize ettiler, onlara ateşten gömleği giyme cesareti gösterdikleri, kendimizi ifade etme şansı vermeye yol açtıkları için teşekkür ediyoruz.
Alanlarda 17 gündür dillendirdiğimiz taleplerin hepsini Başbakan’a ilettik, taleplerimiz hakkında hararetli bir görüşme yaptık, taleplerimizin ana meselesi öncelikle polis şiddetiydi, polis şiddeti konusundaki açıklamalarımız net ve sertti. Polisin insanlık onurunu ayaklar altına alan tavırla saldırdığını açıklıkla ifade ettik. Dört talep hakkında görüşmeler yaptık. Gezi Parkı, gezi olarak kalmalıdır dedik. Bu talebe ilişkin Başbakan yargı kararının beklenmesi gerektiğini, öncelikle olanın bu olduğunu ve hukuku tanıyacaklarını ifade ettiler. Bundan sonra da bu hukuk kararı eğer olumsuz yönde çıkarsa halk oylamasına göndereceklerini ifade ettiler.
İkinci talebimiz, yitirdiğimiz canlar ve yaralanmalara neden olan sorumlular hakkında işlem başlatılmasıydı. Bu sorumlular hakkında işlem başlatıldığı, İzmir’de 3 görevlinin görevinden uzaklaştırıldığı ve sorumlulara benzer işlemler yapılacağını ifade ettiler. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılmaları talebimizi ilettik, bu konuda cevap alamadık. Dördüncü maddemiz de Türkiye’nin tüm meydanlarında, başta Taksim Meydanı ve Kızılay Meydanı olmak üzere tüm yurttaşların ifade özgürlüğünü kullanabileceği alanların yaratılması ve izin verilmesiydi, bu konuda da cevap alınamadı.
Burada dile getirilen tüm istekler ve talepler, eğitimin, sağlığın özgürlüğü, sanatın özgürlüğü talepleri de 4 saat gibi süre içerisinde dile getirildi. Dik durduk, sizlerin sözünün alınması gerektiğini ifade ettik, temsiliyet ve meşruiyet alanı Taksim’dir, Gezi Parkı’dır, bu meşruiyet de genel eğilim sonucu belirlenecektir.”
“Bu daha başlangıç mücadeleye devam”
Taksim Dayanışması temsilcilerinden avukat Can Atalay da söz alarak şu açıklamayı yaptı: “Karşı olmamız gereken kendini diktatör yerine koyan Başbakan’dır, biz beraber karar alacacağız, buradaki eğilimleri beraber göreceğiz. Taksim Meydanı başta olmak üzere Kızılay ve meydanlardaki siyaset yasağına izin vermeyeceğiz. Envai çeşit yalana başvuracaklar ama yağma yok, bir kere bu kitle uyandı, buraya tek çivi çakılmayacak burası park olarak kalacak, kendi örgütlenmemizi yeniden kurma vaktidir.
Tüm gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Biz birbirimizin elinden tutup bu yolu beraber yürüyeceğiz, koskoca bir halk kendine güven kazandı, bu daha başlangıç mücadeleye devam.

 

Forum sonrası karar açıklanacak
Açıklamaların ardından saat 16.00’da Gezi Parkı’nın 7 ayrı yerinde forumlar düzenlenmeye başladı. Forumlarda AKP’nin ve Erdoğan’ın tavrı, mücadelenin seyri ve mücadelenin sesini daha çok duyurmak için neler yapılacağı yönünde halk görüşlerini aktaracak, forumların sonunda alınan ortak karara göre Taksim Dayanışması’yla birlikte yarın saat 10:00’da kamuoyuna açıklama yapılacak.
(soL - Haber Merkezi)

 

http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7049-halk-direnisini-ancak-halk-sonlandirir/
 

Gönderi tarihi:
Taksim Dayanışma Platformu'ndan merakla beklenen açıklama yapıldı.

Taksim Dayanışması: Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz.

Taksim Dayanışma Platformu forumlar ve toplantılar sonucunda alınan kararları internet sitelerinden açıkladılar.





İşte Taksim Dayanışma Platformu'nun paylaştığı o metin!



Taksim Dayanışması tarafından sabah saatlerine kadar süren toplantı ve forumlar sonucunda oluşan açıklamadır.



Taksim gezi parkında ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, Gezi Parkı sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşların onbir yıllık AKP İktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu. Yüz binlerce insan sokaklarda direnişlerinin 18’inci gününü tamamladılar.



Bu memleket topraklarının tanık olduğu en büyük hak arama mücadelelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer alan bu direniş daha ilk günden başlayarak yoğun polis şiddetinin hedefi oldu. Yaşam hakkı dahil tüm insan haklarının ayaklar altına alındığı bir süreç içindeyiz. Ancak bu zulüm; kalabalıkları dağıtacağı yerde büyüttü, birbirlerini mücadele içinde tanıyan insanların dayanışmasını güçlendirdi, bütün canlıları boğan gaz bombalarının altında her türlü şiddete karşı sokakları doldurdu, direnişi birleştirdi ve bir halk hareketine dönüştürdü.



Direnişin başlangıcından beri ortaya konulan son derece açık ve haklı talepleri hükümet öncelikle görmezden gelme tavrı aldı. Ardından direnişi bölme, provoke etme ve meşruiyetini zedeleme çabaları içerisinde oldu. Yerel ve uluslar arası kamuoyu önünde iktidar meşruiyetini yitirerek amacına ulaşamadı. Haklı direnişimizin baskısıyla taleplerini muhatap alma ve tartışma noktasına geldi. Ancak bu daha başlangıç ve mücadele devam ediyor.



Bu direniş sırasında polis şiddetinin bir neticesi olarak 18 gün içerisinde 4 yurttaşımız; Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert ve Mustafa Sarı hayatını kaybetti. Pek çok yurttaşımız görme, işitme ve uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandı. Öldürülen arkadaşlarımızın acısını yüreklerimizde hissediyor ve en temel demokratik haklarını kullanırken öldürüldüklerini hatırlatıyoruz. Henüz bu ölümlerin sorumluları hakkında ciddi bir işlem başlatılmamış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz, bu şiddetin sorumlularının yargı önünde hesap vermesinin takipçisi olacağız. Ayrıca polisin keyfi gözaltı politikası nedeniyle birçok kişi halen gözaltında tutulmaktadır. Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.



Bu süre içerisinde üzerimizde yürütülen şiddet politikalarına rağmen farklı eğilimlerin zenginliği ile bir araya gelebildiğimizi, tartışabildiğimizi, ortaklıklar yaratabildiğimizi ve birlikte mücadele edebildiğimizi gördük. Zayıflık olarak kabul edilen çoğulcu demokrasi, çoğunlukçuluğun karşısında bir direniş odağı oluşturmamızı sağladı. İktidarın üzerinden yükseldiği rant ve ekolojik tahribat politikaları karşısında yüz binlerce insan gezi parkında ağaçları savunarak kendi hayatlarını ve özgürlüklerini savundular. Gezi direnişi bir özgürlük alanı olarak polis şiddetine karşı barışçıl tutumunu korumayı bildi.



Taksim Gezi Parkı direnişçileri ve Taksim Dayanışması olarak bu süreç boyunca öğrendiğimiz en önemli şey mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı ve bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin her metre karesinde ve her anında devam edeceğidir.



Direnişimizin 18.gününde 15 Haziran cumartesi günü içindeki tüm canlılar ile beraber parkımız ve kentimiz, ağaçlarımız, yaşam alanlarımız, özel yaşamımız, özgürlüklerimiz ve geleceğimiz için Taksim Dayanışması olarak nöbete devam ediyoruz. Taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bu direniş, Taksim Dayanışmasının kolektif iradesinin yansıması ve bütünlüklü bir mücadelenin ortak bayrağı olacaktır. Bugünden itibaren tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.
 
Gundem-Milliyet
Gönderi tarihi:

Şu an Gezipark'ta çok sert bir müdahale var. Polisler tomalarla su sıkıyor, biber gazları atılıyor, gezipark'ta çadırların dağıtıldığı söylüyor, Halk Divan Otel'e doğru kaçıyor. Divan Otel çocuklarıyla annelerini alıyor ama kayıp çocuklar olduğu söyleniyor. Vali henüz twitter'ından hiç bir bilgi vermedi. 

Gönderi tarihi:

Eğer bu müdahele olmasaydı bugün GeziPark barışçıl bir geri çekilme kararı almış sadece sembolik büyük bir çadır kurarak direnişe devam etme kararı almıştı, ama yarınki İstanbul'da 1 milyon toplamayı hedefleyen Başbakan Erdoğan, ben yarın İstanbul'da miting yapacağım,  bugün parkın boşaltın, aksi takdirde orayı polislerin boşaltacak diye beyanat vermişti. Şu an parkta çocukların olduğu ve hatta o kargaşada kaybolduğu, her yerden çocuk ağlama seslerinin geldiği söyleniyor.

Gönderi tarihi:

Divan oteli önünde canlı yayında konuşan Habertürk muhabiri "marjinal gruplar polise saldırdı". diyor!!!!!!!!!! 

 

Twitter'dan:

 

"Marjinal gruplar polisi tahrik ediyor" diyen Habertürk muhabiri Rıdvan Bıyık'a direnişçilerden biri, "Yalan konuşma" diyip tokat atmış.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.