Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor


evrensel-insan

Önerilen İletiler

Olabilir, bugun o kadin haklari geliserek korunurken; Turkiye'de ellerinden aliniyor. Iste nicelik ve nitelik farki.

Demek ki, dönemine göre Türk Devrimi çağdaş ve ilerici bir adımmış, Karşı Devrim süreciyle gelinen nokta bu olsa da.

 

 

Ben oyle bir sey demedim. Laiklik acisindan ikisinin farki yok dedim.

Hangi ikisinin ?

 

 

Bunu ben degil, siz yapiyorsunuz.

Bilakis, bugünün çağdaş değerleri ile geçmiş olayları değerlendirmeye kalkan sizsiniz.

 

Mesela ‘’ Ortaçağda idam cezası vardır, ay ne kadar çağdışı ‘’ demek ne kadar anlamlı ?

 

 

Hayir efendim, Turkiyedeki algi oyle degildi.

 

Sag algisi-muhafazakar dinci ve milliyetci, fasist

Sol algisi-sosyal demokrat, sosyalist, marksist/Leninist

 

Son ucta her ikiside duruma gore ve kendi ideolojisinin iktidarda olup olmamasina gore, duzen yanlisi/karsitidir.

Gözünü Refah partisiyle açan, bugünün 30 yaş altı gençliği de böyle düşünüyor ama doğru değil. 60’larda ve 70’lerde hatta 80’lerde bile laiklik tartışmaları, sloganları yoktu. Piyasa düzeni tartışılıyordu, sosyal devlet tartışılıyordu, emek-sömürü düzeni tartışılıyordu, sloganlar bunlar üzerindeydi. Kırılma Refah ile başladı ve Erdoğan – Baykal’la siyasetin ekseni kaydı.

 

 

Digerlerine deginmiyorum bile, cunku insan haklarindan ve isciden yana olan bugun yok zaten.

Bugün de var. Ayrıca, eskiden vardı diyerek beni farkında olmadan teyit ediyorsunuz.

 

 

Oylemi AKP nedir, sizce?

Neyi nedir ? ‘’ Normal bir burjuva demokrasinde tüm partiler laiklikten yanadır, feodal zihniyetli laiklik karşıtı bir partiden söz edilmesi bile tuhaftır, normal değildir. ‘’ demişim. Sizce şu an normal bir demokrasi de mi yaşıyoruz ? Biraz mantık lütfen !

 

 

Hayir cunku B.Britanya'da boyle bir taraf/karsitlik yok.

" Sag iktidar " ile " Sol iktidar " arasindaki farkın laiklik farkı olduğunu iddia etmiştiniz hani.

 

 

Hayir, ben size sordum bu sinir nerden cikti diye? O yuzden de padisah'in sarayindan bahsettim. Cunku onun boyle bir siniri yoktu ve olamazdi. Cunku milli degildi.

Osmanlı Mebusan Meclisi Milli düşünmüş olamaz mı ?

 

 

O yuzden mi devrim geri dondu?

Neden geriye döndüğünü daha doğrusu devrimin karşı devrim sürecini anlatmıştım. Sonrası yanlızca Stalin tarafından oluşturulan devlet kapitalizminin Kapitalizme döndürülmesi.

 

 

Bence demogojiyi siz yapiyorsunuz. Benim nitelik vurgumda niceligin azi cogu mukayesesi yoktu. Siz daha niteligin ne oldugunun bilgisinde degilsiniz.

Rica ederim neye cevap verdiğinizi unutmayın, zira yorucu oluyor

 

Açın bakın efendim nerde nitelik vurgusu yapmışsınız. Bakın, Siz, benim devrim öncesi Rusya’sı için kullandığım ‘’ gelişmemiş işçi sınıfı ‘’ ifademle, ‘’ var olan işçi sınıfı ‘’ ifademin çelişkili olduğunu söylemiştiniz. Ben buna cevap verdim. Az da olsa var olan İşçi sınıfı gelişmemiş değil midir ? Biraz mantık lütfen !

 

 

Dedim ya, nicelkik ile nitelik farkindan bi habersiniz.

Neymiş ‘’ nicelik ‘’ ? Yoksa, olaya, duruma göre-etkin çoğunluk anlamında mı biliyor ve kullanıyorsunuz ?

 

Neymiş ‘’ nitelik ‘’ ? Yoksa, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında mı biliyor ve kullanıyorsunuz ?

 

Korkarım ki öyle !

 

Bakın,

Nicelik kemiyettir, ölçülebilir, sayısal durum belirtir. Nicelik azlık, çokluktur ( kime göre/neye göre az-çok, zayıf-üstün ).

 

Nitelik keyfiyettir, vasıftır, özellik durumunu belirtir. İyi vasıf- kötü vasıf ( kime göre/neye göre iyi-kötü, olumlu-olumsuz ).

 

 

Hangi kurtler, 1960-70 lerde bana bir kurd hareketi ismi verir misin?

Devrimci Doğu Kültür Ocaklarını duymadınız mı ?

 

 

Oylemi sizce neden ulusalcilar 60 darbesini devrim olarak degerlendiriyorlar? Ayrica darbe olmadan devrim nasil oluyor?

Darbe olmadan devrim olur mu demişim, nerde ?

 

Yalnızca ulusalcilar değil genel olarak solcular 60 darbesini, sonuçları itibariyle yani, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en demokratik anayasası ( 61 Anayasası ) nedeniyle devrimci kabul etmişlerdir.

 

 

Kime neye gore. Ulusalcilarin 60 darbesine devrim demesi neyin "ilerisi" neyin "gerisi" nerden basliyor ileri ve geri?

Çağdaş kafalı insanlara, çağdaş değerlere göre.

 

 

Ozaman dunyanin hic bir yerinde simdiye kadar devrim olmadi. Cunku devrimi yapan ust yapidan gelir, alt yapidan gelir ve hic bir devrimde yiginlar nitelik bilincinde degildir, devrim yiginsal ve kitlesel bir govde gosterisidir, beyin ya da dusunce degil.

Karıştırmışsınız yine. İktidar mücadelesi ayrı bir şeydir. Bu ya darbe ile olur, ya da ayaklanma ile. Her iktidar mücadelesi, devrim gibi ileri doğru nitelik farkı yaratmaz.

 

 

Nerden bahsediyorsun? ve de geri donenleri nasil acikliyorsun?

Genel olarak. Niceliksel üstünlüğü ele geçiren karşı devrim’ini yapmıştır.

 

 

Bilemem bu ancak yiginlarin devrimi korumak icin ne yaptiklarinin gozlemi ile algilanir. Ulkemizde bile karsi devrim tohumlari DP ile atildi, 80'lerle sekillendi, 90'larla orgutlendi ve 2000 lerle geldi. Ancak o da IP onculugunde 2010 lar ile Ataturk kazanimlarina karsi hareketlenme basladi. Tek HALK HAREKETI YANI ONCUSUZ BUGUNKU GEZI PARKIDIR. O da bir doga savunusu ile baslamistir.

Fransa netice itibariyle feodaliteye dönmedi değil mi? Devrimin olduğu gibi Karşı devrimin de bir kritik eşik noktası vardır, ‘’ karşı devrimin karşı devrimi ‘’nin de.

 

 

Hangiu devrimin, onun icin mi tum cikislar sadece ozel gunlerde ve bir gunluk ustelik gecmis unutularak ustelik sadece toplumun bir kesimi v.s.

Çarlığı yada Padişahlığı isteyenlerin sayısı kritik değerde midir acaba ? Bence değil.

 

 

Bence sadece niteligin degil; bilincliligin de ne oldugunu bilmiyorsunuz.

Bilinçliliği tek bir anlamıyla kullanmadığım için size ters geliyor olabilir mi ? Bir daha düşünün.

 

 

To evolve-evrilmek fiilidir. Evolution-evrimdir. Bir seyin evrilmesi de kendi ic dinamigidir. Ornek dogal secilim, mutasyon v.s. Ayrica evirme, bir ozne icerir. Sanki eviren biri ya da bir guc varmis gibi ki buda akilli tasarimdir.

E iyi ya beyefendi. Akıllı Tasarım’ı kendiniz söylemişsiniz farkında değilsiniz.

 

to evolve : evrilmek

evolution : evrilim

to invert : evirmek

inversion : evrim

 

Evirim, yani evrim bir özne içeriyor diyorsunuz, bu durumda sizin iddianız :

evolution = akıllı tasarım olmuyor mu ?

 

 

Homoeconomicus davranisi bati gibi bireyi olanlar ve bireyi icin var olan devletler icin gecerlidir. Bizim gibi vatandasi devleti icin var olan toplumlar icin degil. Bizim gibi toplumlarda herkes bilsin bilmesin politiktir. Zaten devlet politiktir.

Yanlış. Homo economicus kapitalizmin kavramıdır. Liberalizmin değil. Liberalizm ile Kapitalizmi karıştırmayın. Biri Siyaset felsefesinde bir yaklaşımdır, diğeri Ekonomide. Ayrıca, homo economicus olmak başkadır, belli koşullarda bu davranışı sergilemek başkadır. İnsanlar kimlikleri tehlikeye girmedikçe veya kimliklerine yönelik bir tehdit hissetmedikçe homo economicus davranışı sergilerler. Onun için diktatörler, sömürü ve iktidarlarını sürdürebilmek için hep diğer ülkelerle hüsumet ve savaş çıkarmaya çalışırlar.

 

 

Ortacagda insanoglunun ilerleyisinin baslangici ronesanstir. Ondan sonrada politikm savaslar soz konusudur, taki 18. yuzyila yani kapitalizme kadar. Kapitalizm ile emperyalizme ulasan ulkeler, ekonomik olurken; diger emperyalist olamayan ulkeler hala politik savas vermektedir, ustelik emperyalist ulkelerin ekonomilerine destek vererek. ABD neden Irak'a girdi dersin? Ekonomik cikar, politik savasimi daima diri tutar ki, ekonomik olarak beslensin diye. Ne zaman evrensel hukuk ve insan haklari temelli hak ve ozgurlukler savasi biter, iste bu birey bilinci o zaman politik degill; ekonomik ve kendini dusunen devletini kurar.

Efendim, bu anlattıklarınızın benim dediklerimi yanlışlayan tarafı nedir ? Demek ki, Batı’da devrimlerde kitlelerin olumlu niteliklilerinin niceliksel üstünlüğü söz konusu değildi. Olumlu nitelik sahiplerinin niceliksel üstünlüğü ancak büyük savaşlar, mücadelelerle mümkün olabildi. Siz ise, olumlu nitelik sahiplerinin niceliksel üstünlüğü ile devrim yapılmalıdır diyordunuz.

 

Ayrıca, Liberalizm ve Kapitalizm nihai hedeftir diyorsunuz. İspanya İç Savaşını, Yunanistan İç Savaşını, Fransa’da ve tüm Batı’daki 68 olaylarını vs. yok sayıyorsunuz.

 

Demokrasi için ekonomik gelişmişlik ilk şarttır, bu doğru. Ancak, artık Batı ekonomilerinin emperyalizm aracılığıyla sermaye aktarımı sayesinde döndürüldüğünün ve işçi sınıfına sus payı verdiğinin farkında değil misiniz ? Birey, üretim araçları üzerinde ortaklık talep ettiğinde devlet birey için var olabilecek mi ?

 

Ayrıca, evrensel hukuk ve insan hakları temelli hak ve özgürlükler konusundaki çifte standartı göremiyor musunuz gerçekten ? Bu halklar, hem 3. Dünya ülkelerinin sömürü ve işgalinin gerçek sebeplerinin farkında hem de evrensel hukuk ve insan hakları temelli hak ve özgürlükler konusunda bilinçli, öyle mi? İşte size Homo Economicus.

 

 

Eeee, neye bagliyalim. Dedim ya niteligin ve bilincliligin ne oldugunu bilmiyorsun.

Efendim, Karşı devrime bağlamıştım ya. Ne çabuk unuttunuz.

 

 

Siz de yanildiniz. Uzay cagi var. Ayrica millenium var. Dunyanin politik cag degistirimi Fransa ihtilali ile sona ermistir.

Siz ‘’ Yeniçağ ‘’ derken, politik bir çağ değiştiminden bahsetmiştiniz ama. ‘’ Yeni Çağ ‘’ ne ? ‘’ Romantik Çağ Değiştirimi ‘’ mi ?

 

 

Ataturk birey bilinci olmayan ve kendince de doinem donem degisen bir pragmatistti.

 

1881-1919

1919-1925

1925-1938

 

Uc farkli Ataturk var. Hatta bu fark oyle bir farkki, kurd varligini kabulden turk milliligine, dindarliktan dinsizlige, halife, padisahlik v.s. yi kaldirma cesaretinden, diyanet cesaretsizligine degisim gostermis.

 

O yuzden bugun ve dun her politik duzeyden ve hatta AKPa bile kendinde bir ataturk bulur.

 

Hem dindari hem dinsizi

Hem milliyetcisi hem enternasyoneli ya da liberali

Hem fasisti hem komunisti/sosyalisti

Hem turku/hem kurdu v.s.

 

Kendinde bir ataturk bulur.

 

Bunlari ben uzun uzun basliklardaacikladim.

Kurucu önder olarak Atatürk’e, halk tarafından duyulan saygıyı, onun imajını çarpıtıp, siyasi çıkar için kullananlar üzerinden değerlendirme yapmak yanlıştır. Bu yöntemle herkes, her şey kullanılabilir. Bir insanı değerlendirmek kişisel gelişim düzeyine göre farklılaşır. Bu demek değildir ki, her değerlendirme doğrudur veya tarihin belirli bir dönemine ait doğruluk içerir. ‘’ 3 farklı Atatürk ‘’ sizin değerlendirmeniz. Böyle bir değerlendirme de bir şeyleri çarpıtmadan olmaz. Bunları o başlıklarda da, bu başlıkta da, başka başlıkta da sizinle uzuuun uzun tartışabiliriz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Demek ki, dönemine göre Türk Devrimi çağdaş ve ilerici bir adımmış, Karşı Devrim süreciyle gelinen nokta bu olsa da.

 

Hangi ikisinin ?

Sag ve sol ikilisinin.

 

 

Bilakis, bugünün çağdaş değerleri ile geçmiş olayları değerlendirmeye kalkan sizsiniz.

Mesela ‘’ Ortaçağda idam cezası vardır, ay ne kadar çağdışı ‘’ demek ne kadar anlamlı ?

Ben oyle bir sey dedigimi zannetmiyorum. Bir onceki baslik ve mesajda ne demek istedigimi acikladim.

 

 

Gözünü Refah partisiyle açan, bugünün 30 yaş altı gençliği de böyle düşünüyor ama doğru değil. 60’larda ve 70’lerde hatta 80’lerde bile laiklik tartışmaları, sloganları yoktu. Piyasa düzeni tartışılıyordu, sosyal devlet tartışılıyordu, emek-sömürü düzeni tartışılıyordu, sloganlar bunlar üzerindeydi. Kırılma Refah ile başladı ve Erdoğan – Baykal’la siyasetin ekseni kaydı.
Bugün de var. Ayrıca, eskiden vardı diyerek beni farkında olmadan teyit ediyorsunuz.

Benim aktif donemim 80 oncesiydi.

 

 

Neyi nedir ? ‘’ Normal bir burjuva demokrasinde tüm partiler laiklikten yanadır, feodal zihniyetli laiklik karşıtı bir partiden söz edilmesi bile tuhaftır, normal değildir. ‘’ demişim. Sizce şu an normal bir demokrasi de mi yaşıyoruz ? Biraz mantık lütfen !

"Normal ve burjuva" bu ikisini de TC tarihinde baslangic ya da varlik olarak aciklayabilir misin? Bu dedigin serbest rekabette olur, zoraki getirme ile degil. O yuzden de normallesmemistir. Hatta tam sivillesememistir de.

 

 

" Sag iktidar " ile " Sol iktidar " arasindaki farkın laiklik farkı olduğunu iddia etmiştiniz hani.

Hayir, benim boyle bir iddiam hic olmadi. Ben "laiklik din ve devlet islerinin biribirinden farklasmasi temelinde" TC tarihinde laikligin olmadigini soyledim.

 

 

Osmanlı Mebusan Meclisi Milli düşünmüş olamaz mı ?

Mantiken ve tarihsel olarak olamaz. Cunku osmanliliktaki ayrim "muslim/gayri muslim" ayrimiydi.

 

 

Neden geriye döndüğünü daha doğrusu devrimin karşı devrim sürecini anlatmıştım. Sonrası yanlızca Stalin tarafından oluşturulan devlet kapitalizminin Kapitalizme döndürülmesi.
Rica ederim neye cevap verdiğinizi unutmayın, zira yorucu oluyor

Ben yanitlarimi sorulariniz ve konuyu goturdugunuz yere gore veriyorum. O yuzden siz beni yonlendiriyorsunuz. Bu temel de bu uyari kendinize daha cok uygun.

 

 

Açın bakın efendim nerde nitelik vurgusu yapmışsınız. Bakın, Siz, benim devrim öncesi Rusya’sı için kullandığım ‘’ gelişmemiş işçi sınıfı ‘’ ifademle, ‘’ var olan işçi sınıfı ‘’ ifademin çelişkili olduğunu söylemiştiniz. Ben buna cevap verdim. Az da olsa var olan İşçi sınıfı gelişmemiş değil midir ? Biraz mantık lütfen !

Bunu ben her yerde ustelik kavramin kullanisi olarak yaptim. Cunku benim devrim algim niceliksel degil, nitelikseldir. Bu da beynin devrimidir. Yazilarima ve basliklarima bakarsaniz bunu algilarsiniz. Benim sorun olarak dile getirdigim zaten nicelik devrimlerinin temeli olan dogal/fenomenal zihniyettir. Ben numenal devrimdsen, numenal zihniyetten nitelik devriminden bahsediyorum. Burada da devrimi yapan oncunun degil;.uzereine devrim yapilan tum halki ve her bir bireyi kastediyorum. Zaten bu olmadigi icin oncu guc nicelige ve otoriteye yoneliyor. Bu konuda blog basligim oldugunu daha once de soylemistim ve sizden okumanizi ve gerekirsde de "evrensel'e sorular" basliginda da yanit vermenizi soylemistim. Isci sinifi baska, isci sinifi bilinci baska ilki nicelik ikincisi nitelik farkidir.

 

 

Neymiş ‘’ nicelik ‘’ ? Yoksa, olaya, duruma göre-etkin çoğunluk anlamında mı biliyor ve kullanıyorsunuz ?

Kitlesel destek ayaklanma ve de devrim. Oncu gucten baslar

 

 

Neymiş ‘’ nitelik ‘’ ? Yoksa, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında mı biliyor ve kullanıyorsunuz ?

Bilincli ve farkinda olarak bilissel destek ayaklanma ve devrim. Bir den baslar

 

 

Korkarım ki öyle !

Bakın,
Nicelik kemiyettir, ölçülebilir, sayısal durum belirtir. Nicelik azlık, çokluktur ( kime göre/neye göre az-çok, zayıf-üstün ).

Nitelik keyfiyettir, vasıftır, özellik durumunu belirtir. İyi vasıf- kötü vasıf ( kime göre/neye göre iyi-kötü, olumlu-olumsuz )

Yukarda cok kisa acikladim ve site basliklarimda ve mesajlarimda da detayli aciklamalar var..

 

 

Devrimci Doğu Kültür Ocaklarını duymadınız mı ?

Hangi tarihte. Pek hatirlayamadim. Biraz kim olduklari eylemleri v.s. hakkinda bilgi verirseniz iyi olur. Cunku ben sahsen IS hareketi olarak zaten kurdlere destek veriyor ve hatta kurdce yazilar yaziyorduk. Benim o tarihlerdeki orgutum IGD idi.

 

 

Darbe olmadan devrim olur mu demişim, nerde ?

Yalnızca ulusalcilar değil genel olarak solcular 60 darbesini, sonuçları itibariyle yani, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en demokratik anayasası ( 61 Anayasası ) nedeniyle devrimci kabul etmişlerdir.

Sizin dediginizi demedim ki, sadece "darbe olmadan devrim nasil oluyor?" diye sormusum.

 

 

Çağdaş kafalı insanlara, çağdaş değerlere göre.

Oylemi daha biraz once cagdasliga karsi cikmistiniz, tarihsel olarak. Sizin buradaki cagdaslik olcutunuz nedir?

 

(Devami var)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Karıştırmışsınız yine. İktidar mücadelesi ayrı bir şeydir. Bu ya darbe ile olur, ya da ayaklanma ile. Her iktidar mücadelesi, devrim gibi ileri doğru nitelik farkı yaratmaz.

Ben dediginizin aksi bir sey soylemedim. Ayrica darbe ya da devrim illa iktidar olmaz, sonucta olana karsi bir karsi cikistir. O yuzden karistiran sizsiniz. Cunku iktidari eklemissiniz.

 

 

Genel olarak. Niceliksel üstünlüğü ele geçiren karşı devrim’ini yapmıştır.

Ya devrim neyi ele gecirir, niceliksel ustunlugu degil mi?

 

 

Fransa netice itibariyle feodaliteye dönmedi değil mi? Devrimin olduğu gibi Karşı devrimin de bir kritik eşik noktası vardır, ‘’ karşı devrimin karşı devrimi ‘’nin de.

Donemezdi cunku devrim nitelik tasiyordu. O yuzden de ben cag olarak dile getirdim. Belki de son politik ele geciristi. Ya da ust yapinin ust yapi ile degistirimi.

Nicelik fark etmiyor ki, niceligin cekilebildigi guc ve otorite fark ediyor. Yani carlik ve padisahlik desteklenmeye bilir, amas bu desteklememe onlarin ortadan kaldirimini isteme anlamina da gelmez. Burada nitelik farki vardir.

 

 

Bilinçliliği tek bir anlamıyla kullanmadığım için size ters geliyor olabilir mi ? Bir daha düşünün.

Bilemem kavrama verdiginiz anlam ve icerigi aciklarsaniz, daha iyi anlasilir.

 

 

E iyi ya beyefendi. Akıllı Tasarım’ı kendiniz söylemişsiniz farkında değilsiniz.

Hoppala, ben evirme isinin bir ozne tarafindan yapilabildigini evrilmeden farkini ortaya koydum. Benim dusuncem de metafizik ve teolojik bir yer alis yoktur. Diyorum ya okumadan basliklarimi yorum yapiyorsunuz. Ayrica bir seyi soylemek onu savunmak/kabul etmek anlamina da gelmez.

 

 

to evolve : evrilmek
evolution : evrilim
to invert : evirmek
inversion : evrim

Evirim, yani evrim bir özne içeriyor diyorsunuz, bu durumda sizin iddianız :
evolution = akıllı tasarım olmuyor mu ?

Diyorum ya anlamiyorsunuz diye. Dilbilgisi ve algisi olarak evirmek eylemi onun bir EVIRENI OLDUGU ANLAMINA GELIR. Turkce de bu fark algilanamadigindan sizin yaptiginiz aciklama algi olarak yanlistir. Cunku evrilim diye bir kullanim yoktur. Ayrica evolve ve revolve tam da ozne farkidir. Yani EVRIM OZNESIZDIR, AMA DEVRIM OZNELIDIR. Invert ise verse kokeninden gelir. Inverse-olan verse e ters demektir invert te ters cevrilmis olma halidir ya da ters cevirme eylemidir. Burada da ozne vardir. Ayrica buradaki verse nedir de inverse ya da invert ten bahsediyorsun. Bu kullanimin evrim ya da evrilmek ile ilgisi yoktur. Evrim ve evrilmek OZNE ICERMEZ EVIRMEK ICERIR, CEVIRMEK ICERIR, CEVRILMEK ICERIR VE BURADAKI INVERT TERS CEVIRMEK TIR. DUZE GORE. BURADAKI DUZ NEDIR? Yani verse.

 

 

Yanlış. Homo economicus kapitalizmin kavramıdır. Liberalizmin değil. Liberalizm ile Kapitalizmi karıştırmayın. Biri Siyaset felsefesinde bir yaklaşımdır, diğeri Ekonomide. Ayrıca, homo economicus olmak başkadır, belli koşullarda bu davranışı sergilemek başkadır. İnsanlar kimlikleri tehlikeye girmedikçe veya kimliklerine yönelik bir tehdit hissetmedikçe homo economicus davranışı sergilerler. Onun için diktatörler, sömürü ve iktidarlarını sürdürebilmek için hep diğer ülkelerle hüsumet ve savaş çıkarmaya çalışırlar.

Iyide liberalizm zaten kapitalist ekonomik iliskisinin bir politik yanasimidir. O yuzden yanlis olan ne. Kapitalizm yokken nasil bir liberalizmden bahsedersin. Bence de burada liberal ve free farklarini bilmiyorsun. Freedom ile liberty ayni seyler degildir. Liberty tamamen politiktir. Bak bu konuda da iki farki aciklayan basligim var. Sen bana bu kelimenin aciklama veren linkini ver.

 

 

Efendim, bu anlattıklarınızın benim dediklerimi yanlışlayan tarafı nedir ? Demek ki, Batı’da devrimlerde kitlelerin olumlu niteliklilerinin niceliksel üstünlüğü söz konusu değildi. Olumlu nitelik sahiplerinin niceliksel üstünlüğü ancak büyük savaşlar, mücadelelerle mümkün olabildi. Siz ise, olumlu nitelik sahiplerinin niceliksel üstünlüğü ile devrim yapılmalıdır diyordunuz.

Ayrıca, Liberalizm ve Kapitalizm nihai hedeftir diyorsunuz.

Kusura bakma ama benim yazdiklarimi algiladigini hic dusunmuyorum. Birincisi ben senin dediklerini "yanlislamak" icin yazmiyorum. Ikincisi "liberalizm ve kapitalizm nihai hedef" benim gibi mutlaki ilki teki olmayan bilimsel bilissel bilgisel bakan bir beyin icin hic mumkun degildir. Liberalizm kapitalizm bunyesinde bireyci akilciligin canavarligi/bananeciligi/bencilligi v.s. olarak son nokta olabilir. Bu kapitalizmi nihayi hedef yapmaz. Bunu ancak emperyalist zihniyet sahipleri soylerki, benim hic bir yazimda emperyalist zihniyet savunulmaz ve aksine her turlu sorunu dile getirilir. Lutfen okudugunuzu verildigi gibi algilamaya calisin, kendi dogrunuzla dediklerime yorum yapmayin.

İspanya İç Savaşını, Yunanistan İç Savaşını, Fransa’da ve tüm Batı’daki 68 olaylarını vs. yok sayıyorsunuz.

 

 

döndürüldüğünün ve işçi sınıfına sus payı verdiğinin farkında değil misiniz ? Birey, üretim araçları üzerinde ortaklık talep ettiğinde devlet birey için var olabilecek mi ?

Bu konuyu devleti icin olan vatandas ile bireyi icin olan devlet farkini ortaya koyduktan sonra yazisabiliriz. Siz once bu iki devlet farkini ortaya koyun.

 

 

Ayrıca, evrensel hukuk ve insan hakları temelli hak ve özgürlükler konusundaki çifte standartı göremiyor musunuz gerçekten ? Bu halklar, hem 3. Dünya ülkelerinin sömürü ve işgalinin gerçek sebeplerinin farkında hem de evrensel hukuk ve insan hakları temelli hak ve özgürlükler konusunda bilinçli, öyle mi? İşte size Homo Economicus.

Ayni yere geldik, goremedigimi de nerden cikariyorsun? Diyorum ya hic bir basligimi ve yazimi okumadan durmadan yorum yapiyorsun? Ben bu farki bir kac baslikta ve yeri geldikce de her yazimda acikliyorum. O yuzden bir sey soylemeden once ya konu ile ilgili yazimi okuyun ya da yorum yapmadan, yanit yazin.

Kisaca emperyalizm budur zaten. Kendi bunyesinde korur gozukur, diger ulkelerde de korukler ve ulkeleri ele gecirmede verdigi cikar mucadelesidir. O yuzden her turlu saldirisini bu kandirmaca kelimelere oturtur ki yaptigini mubah ve mesru kilsin.

 

 

Efendim, Karşı devrime bağlamıştım ya. Ne çabuk unuttunuz.

Bilmedigin de burdan anlasiliyor zaten.

 

 

Siz ‘’ Yeniçağ ‘’ derken, politik bir çağ değiştiminden bahsetmiştiniz ama. ‘’ Yeni Çağ ‘’ ne ? ‘’ Romantik Çağ Değiştirimi ‘’ mi ?

Ust yapinin yine yeni bir ust yapi ile el degistirimi. Yerlesimin baslamasi Sehirlesme, kapitalizm, milliyetcilik, dinden ozgurluk v.s.

 

 

Kurucu önder olarak Atatürk’e, halk tarafından duyulan saygıyı, onun imajını çarpıtıp, siyasi çıkar için kullananlar üzerinden değerlendirme yapmak yanlıştır. Bu yöntemle herkes, her şey kullanılabilir. Bir insanı değerlendirmek kişisel gelişim düzeyine göre farklılaşır. Bu demek değildir ki, her değerlendirme doğrudur veya tarihin belirli bir dönemine ait doğruluk içerir. ‘’ 3 farklı Atatürk ‘’ sizin değerlendirmeniz. Böyle bir değerlendirme de bir şeyleri çarpıtmadan olmaz. Bunları o başlıklarda da, bu başlıkta da, başka başlıkta da sizinle uzuuun uzun tartışabiliriz.

Ayni hata benim degerlendirmem yoktur, tarihi gerceklik ve Ataturk'un pragmatist olarak politika degistirmesi ve hatta kendisinin de hangi politikayi aslinda savunur oldugunun bilinmemesi vardir. Sen ancak Ataturk yanlisiysan bu uc farki goremezsin. Yoksa burda dini ovenin surda dine karsi cikmasini, burda kurde hak taniyanin surda turklestirmesini algilayamiyorsun demektir. Bu konuda da basliklarim var, lutfen arasira da yazmak yorum yapmak yerine basliklarimi oku da benim nasil bir beyin ile yazdigimi algilamaya calis.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben yanitlarimi sorulariniz ve konuyu goturdugunuz yere gore veriyorum. O yuzden siz beni yonlendiriyorsunuz. Bu temel de bu uyari kendinize daha cok uygun.

Bakınız problemimiz şu : Mesela ‘’ Sağ ve Sol iktidarların laiklik farkı ‘’ konusunda ben size olması gerekenden bahsederken, siz Türkiye’deki durumu anlatıyorsunuz. Ben Türkiye’den bahsedince, siz olması gerekenden bahsediyorsunuz. Neye cevap verdiğinizi, verdiğimi unuttuğunuz için konu bağlamına bir türlü oturamıyor, karışıyor.

 

 

Sag ve sol ikilisinin.

O halde, neden ‘’ Ayrica turkiyede devlet sadece iktidar politikalarina hizmet eden bir arac olarak vardir. Bu da saglikli nesillerin degil; her iktidar ile yonlenen kafasi karisik nesillerin yetismesidir ‘’ dediniz ?

 

 

Ben oyle bir sey dedigimi zannetmiyorum. Bir onceki baslik ve mesajda ne demek istedigimi acikladim.

Öyle bir şey dediğinizi söylemedim. Tarihi değerlendirme yönteminizi biraz egzajere ettim. Anlamsızlığını daha iyi vurgulamak için.

 

 

Benim aktif donemim 80 oncesiydi.

O halde bilmeniz gerekir. Laiklik siyasette yoğun biçimde tartışılan bir konu değildi.

 

 

"Normal ve burjuva" bu ikisini de TC tarihinde baslangic ya da varlik olarak aciklayabilir misin? Bu dedigin serbest rekabette olur, zoraki getirme ile degil. O yuzden de normallesmemistir. Hatta tam sivillesememistir de.

Sorun zoraki getirme değil, feodalitenin yok edilememesi. Feodallerin işadamı, milletvekili olması.

 

 

Hayir, benim boyle bir iddiam hic olmadi. Ben "laiklik din ve devlet islerinin biribirinden farklasmasi temelinde" TC tarihinde laikligin olmadigini soyledim.

Neden ? Diyanet olduğu için mi ?

 

 

Mantiken ve tarihsel olarak olamaz. Cunku osmanliliktaki ayrim "muslim/gayri muslim" ayrimiydi.

Tamam işte . Milli olmaktan kasıt zaten bu. Önemli olan savaş sonundaki muhtemel anlaşmaya konu olacak sınırlar için kararı halkın temsilcilerinin almış olması.

 

 

benim devrim algim niceliksel degil, nitelikseldir. Bu da beynin devrimidir. Yazilarima ve basliklarima bakarsaniz bunu algilarsiniz. Benim sorun olarak dile getirdigim zaten nicelik devrimlerinin temeli olan dogal/fenomenal zihniyettir. Ben numenal devrimdsen, numenal zihniyetten nitelik devriminden bahsediyorum. Burada da devrimi yapan oncunun degil;.uzereine devrim yapilan tum halki ve her bir bireyi kastediyorum. Zaten bu olmadigi icin oncu guc nicelige ve otoriteye yoneliyor.

Çelişkilisiniz. ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ dediniz buna mukabil ‘’ Fransa netice itibariyle feodaliteye dönmedi değil mi? ‘’ soruma şimdi ‘’ Donemezdi cunku devrim nitelik tasiyordu. ‘’ diyorsunuz.

 

 

Isci sinifi baska, isci sinifi bilinci baska ilki nicelik ikincisi nitelik farkidir.

Ben aynı şeydir mi demişim ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kitlesel destek ayaklanma ve de devrim. Oncu gucten baslar

Nicelik kavramını dar bir anlamda, yani; olaya, duruma göre-etkin çoğunluk anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Azınlık bir nicelik ifade etmiyor mu sizce ? Nicelik yalnızca kalabalık mıdır, kitle midir ?

 

 

Bilincli ve farkinda olarak bilissel destek ayaklanma ve devrim. Bir den baslar

Nitelik kavramını dar bir anlamda, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Size göre olumsuz / geri / sizin fikirleriniz doğrultusunda olmayan bilinçlilik , farkındalık nitelik değil midir ?

 

 

Hangi tarihte. Pek hatirlayamadim.

70’lerde, Üniversitelerde. Sosyalistten çok Kürt Ulusalcısıydılar.

 

 

Oylemi daha biraz once cagdasliga karsi cikmistiniz, tarihsel olarak. Sizin buradaki cagdaslik olcutunuz nedir?

Mevcut dönemine göre. 100 yıl, bilemedin 50 yıl sonraki yeni çağdaşlık değerlerini, insanlığın gelişmişlik düzeyini bilebilir misiniz ?

 

 

darbe ya da devrim illa iktidar olmaz, sonucta olana karsi bir karsi cikistir. O yuzden karistiran sizsiniz. Cunku iktidari eklemissiniz.

Yine karıştırdınız. İktidar olmamış darbe başarısız darbe girişimi olur. Her devrim darbe içerir. Daha doğrusu darbe de devrim sürecinin bir parçasıdır. Darbe yalnızca iktidar değişimi olarak kalırsa veya nispeten ileri olan iktidara geriye doğru bir yöneliş kazandırırsa darbe olarak kalır. Darbe, ancak ardından ileri doğru bir yöneliş söz konusu olursa Devrim niteliği kazanır.

 

Mesela, İttihatçıların 2. Abdülhamit’e yaptığı darbe değil devrim niteliği taşır. Menderes Hükümetine yapılan darbe sonuçları itibariyle devrim niteliği taşır. Kaddafi’nin Libya Kralı İdris’e yaptığı darbe değil devrim niteliği taşır vs.

 

 

Ya devrim neyi ele gecirir, niceliksel ustunlugu degil mi?

Evet de ben aksini mi söyledim. Sorunuz Karşı Devrim üzerine idi onu cevapladım.

 

 

Donemezdi cunku devrim nitelik tasiyordu. O yuzden de ben cag olarak dile getirdim. Belki de son politik ele geciristi.

O halde neden ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ diye cevap verdiniz ?

 

 

Ya da ust yapinin ust yapi ile degistirimi.

Hani nitelik taşıyordu ?

 

 

Nicelik fark etmiyor ki, niceligin cekilebildigi guc ve otorite fark ediyor. Yani carlik ve padisahlik desteklenmeye bilir, amas bu desteklememe onlarin ortadan kaldirimini isteme anlamina da gelmez. Burada nitelik farki vardir.

Yine cevaplarken konuyu bu bağlama getiren kendi sorunuzu unuttunuz. Sorunuz ve cevabım Karşı Devrim ile ilgiliydi, devrimle değil. Yani bu mantığınızla sorduğunuza verdiğim cevaba vereceğiniz cevap şu olmalı :

 

‘’ Nicelik fark etmiyor ki, niceligin cekilebildigi guc ve otorite fark ediyor. Yani carlik ve padisahlik istenmeye bilir, ama bu istenmeme onlarin yeniden getirilmesine engel olma anlamina da gelmez. Burada nitelik farki vardir. ‘’

 

Şimdi cevabımı veriyorum :

 

Elbette burada söz ettiğim kritik kitle sürü değil, olumlu nitelikli ( neden istemediğinin farkında, bilinçli ). O nedenle itirazınız geçersiz.

 

 

Bilemem kavrama verdiginiz anlam ve icerigi aciklarsaniz, daha iyi anlasilir.

Kavramın anlam ve içeriği belli zaten. Benim verdiğim bir şey yok. Ama siz kelimeleri galat-ı meşhur yani piyasa anlamları ile kullandığınız için anlaşamıyoruz. AKP’ye oy veren bilinçli seçmenden bahsetmiştim. Bilinç kelimesini kullandığım için itiraz etmiştiniz. Buradaki farkındalık, bilinç illaki sizin idealleriniz doğrultusunda olmayabilir. Önemli olan bireyin neyi, ne için neden yaptığını bilmesi, farkında olmasıdır. Beğenmeseniz bile bu da bir bilinçtir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hoppala, ben evirme isinin bir ozne tarafindan yapilabildigini evrilmeden farkini ortaya koydum. Benim dusuncem de metafizik ve teolojik bir yer alis yoktur. Diyorum ya okumadan basliklarimi yorum yapiyorsunuz. Ayrica bir seyi soylemek onu savunmak/kabul etmek anlamina da gelmez.

Yazdığımı üstünkörü okuyor, bunun üzerinden savunu geliştiriyorsunuz. Ben ‘’ farkında olmadan ‘’ dedim, metafizik ve teolojik bir yer alışınız olduğunu ima etmedim.

 

 

Diyorum ya anlamiyorsunuz diye. Dilbilgisi ve algisi olarak evirmek eylemi onun bir EVIRENI OLDUGU ANLAMINA GELIR. Turkce de bu fark algilanamadigindan sizin yaptiginiz aciklama algi olarak yanlistir. Cunku evrilim diye bir kullanim yoktur.

 

Ayrica evolve ve revolve tam da ozne farkidir. Yani EVRIM OZNESIZDIR, AMA DEVRIM OZNELIDIR.

 

Invert ise verse kokeninden gelir. Inverse-olan verse e ters demektir invert te ters cevrilmis olma halidir ya da ters cevirme eylemidir. Burada da ozne vardir. Ayrica buradaki verse nedir de inverse ya da invert ten bahsediyorsun. Bu kullanimin evrim ya da evrilmek ile ilgisi yoktur. Evrim ve evrilmek OZNE ICERMEZ EVIRMEK ICERIR, CEVIRMEK ICERIR, CEVRILMEK ICERIR VE BURADAKI INVERT TERS CEVIRMEK TIR. DUZE GORE. BURADAKI DUZ NEDIR? Yani verse.

Efendim,üstünkörü okuyup cevap veriyorsunuz diyorum ya.

 

Ben de to evolve ile to inverse ‘in farklı olduğunu anlatmaya çalıştım anlaşılmamış.

 

Evrim, sonradan türetilmiş bir sözcüktür. ‘’ Evre ( safha ) ‘’ dan - l - yapım eki getirilerek türetilmiştir.

 

evre - l - mek

 

İngilizce sözcüklerin karşılıkları da tam olarak;

 

to evolve - evrilmek, gelişmek, dönüşmek

 

evolution - evirilme / evrilim, gelişme / gelişim, dönüşme / dönüşüm

 

to inverse – evirmek, çevirmek

 

inversion – evirme / evrim

 

to revolve - döndürmek

 

revolution - döndürme / döndürüm

 

 

Ayrıca bir karar verseniz iyi olur. Bu iki ifade size ait :

 

Ayrica evirme, bir ozne icerir. Sanki eviren biri ya da bir guc varmis gibi ki buda akilli tasarimdir.

 

EVRIM OZNESIZDIR, AMA DEVRIM OZNELIDIR.

 

Iyide liberalizm zaten kapitalist ekonomik iliskisinin bir politik yanasimidir. O yuzden yanlis olan ne. Kapitalizm yokken nasil bir liberalizmden bahsedersin. Bence de burada liberal ve free farklarini bilmiyorsun. Freedom ile liberty ayni seyler degildir. Liberty tamamen politiktir. Bak bu konuda da iki farki aciklayan basligim var. Sen bana bu kelimenin aciklama veren linkini ver.

Efendim, ben bağlantısı olmadığını söylemedim ki. Homo economicus’u Liberalizm ile ilişkilendirdiniz. Ben ise Homo economicus kapitalizmin ekonomi ile ilgili kavramıdır dedim. Kapitalizm olmadan Liberalizmden bahsedemeyiz ama Liberalizm olmadan kapitalizmden bahsedebiliriz. Yani, serbest piyasa olup da, devletin birey için olduğu ( Liberalizm ) anlayışı ile değil, bireyin devlet için olduğu ( Faşizm ) anlayışı ile yönetilen ülkeler yok muydu ya da hali hazırda yok mudur?

 

Dolayısıyla, Homo economicus davranışının, iddianızın aksine yalnızca devletin birey için olduğu bir devlet düzeni anlayışında bulunması şart değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Kusura bakma ama benim yazdiklarimi algiladigini hic dusunmuyorum. Birincisi ben senin dediklerini "yanlislamak" icin yazmiyorum. Ikincisi "liberalizm ve kapitalizm nihai hedef" benim gibi mutlaki ilki teki olmayan bilimsel bilissel bilgisel bakan bir beyin icin hic mumkun degildir. Liberalizm kapitalizm bunyesinde bireyci akilciligin canavarligi/bananeciligi/bencilligi v.s. olarak son nokta olabilir. Bu kapitalizmi nihayi hedef yapmaz. Bunu ancak emperyalist zihniyet sahipleri soylerki, benim hic bir yazimda emperyalist zihniyet savunulmaz ve aksine her turlu sorunu dile getirilir. Lutfen okudugunuzu verildigi gibi algilamaya calisin, kendi dogrunuzla dediklerime yorum yapmayin.

 

3.Dünya ülkelerinin, ancak evrensel hukuk ve insan haklari temelli hak ve ozgurlukler savaslarının bittiğinde politik değil BATI GİBİ ekonomik birey bilincine sahip olabileceğini söyleyen sizsiniz.  Bu ne anlama gelir ?

 

 

 

Ayni yere geldik, goremedigimi de nerden cikariyorsun? Diyorum ya hic bir basligimi ve yazimi okumadan durmadan yorum yapiyorsun? Ben bu farki bir kac baslikta ve yeri geldikce de her yazimda acikliyorum. O yuzden bir sey soylemeden once ya konu ile ilgili yazimi okuyun ya da yorum yapmadan, yanit yazin.

 

Neden benim böyle bir zorunluluğum olsun ? Ben sizin hayatınızı etüd etmek zorunda mıyım ? Ayrıca buna zamanım da yok. Forumda sizden eskiyim. Siz beni anlamak için daha önceki yazılarımı okudunuz mu ki?

 

Bence siz bu başlıkta tartışırken daha özenli yazarak kendinizi daha iyi ifade etmeye çalışmalısınız ya da uğraşmaya değer bulmuyorsanız tartışmazsınız olur biter.

 

 

 

Bilmedigin de burdan anlasiliyor zaten.

 

Ruslar ‘’ Nitelik ‘’ Devrimi yapmadıklarından devrimi koruyamamış dine dönmüşler şeklinde sığ bir anlayış bilmek ise, evet bilmiyorum.

 

 

 

Ust yapinin yine yeni bir ust yapi ile el degistirimi. Yerlesimin baslamasi Sehirlesme, kapitalizm, milliyetcilik, dinden ozgurluk v.s.

 

Unuttunuz yine. Yeni Çağ’dan bahsediyorduk, Yakın Çağ’dan değil. Yeni Çağ diye bir çağ da yoktur dedim tartışmamız bunun üzerineydi.

 

 

 

Ayni hata benim degerlendirmem yoktur, tarihi gerceklik ve Ataturk'un pragmatist olarak politika degistirmesi ve hatta kendisinin de hangi politikayi aslinda savunur oldugunun bilinmemesi vardir. Sen ancak Ataturk yanlisiysan bu uc farki goremezsin. Yoksa burda dini ovenin surda dine karsi cikmasini, burda kurde hak taniyanin surda turklestirmesini algilayamiyorsun demektir.

 

Pekala, biz bunları çok tartıştık zamanında. Şimdi. Atatürk nerede dini övmüş, nerede dine karşı çıkmış, nerede Kürde hak tanımış, nerede Türkleştirmiş vs. vs. onları verin bakalım, size nasıl çarpıtıldığını ispatlayayım.

 

 

 

Bu konuda da basliklarim var, lutfen arasira da yazmak yorum yapmak yerine basliklarimi oku da benim nasil bir beyin ile yazdigimi algilamaya calis.

 

Efendim, beyinleri konuları bağlamında tartışarak anlamak, edilgen durumda okumaktan daha kestirme bir yoldur, benim tercihim de bu.  Ha siz karşı fikirlerden hoşlanmıyorsanız, hiç kendinizi yormayıp açtığınız bloglarda fikirlerinizi beyan eder, hoşunuza gitmeyen yorumları da silersiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Bakınız problemimiz şu : Mesela ‘’ Sağ ve Sol iktidarların laiklik farkı ‘’ konusunda ben size olması gerekenden bahsederken, siz Türkiye’deki durumu anlatıyorsunuz. Ben Türkiye’den bahsedince, siz olması gerekenden bahsediyorsunuz. Neye cevap verdiğinizi, verdiğimi unuttuğunuz için konu bağlamına bir türlü oturamıyor, karışıyor.

 

Ben olandan bahsediyorum. Laiklik ile ilgili olarak Turkiye'de sag ya da sol iktidarlarda fark yok. Olmasi gereken ise devletin dininin ya da dini bir tarafinin olmamasidir. Bunun yaninda dini kuruluslar ozel olarak var olabilir.



 

O halde, neden ‘’ Ayrica turkiyede devlet sadece iktidar politikalarina hizmet eden bir arac olarak vardir. Bu da saglikli nesillerin degil; her iktidar ile yonlenen kafasi karisik nesillerin yetismesidir ‘’ dediniz ?

 

Cunku fark laiklikten kasynaklanmiyor, gelen iktidarlarin farkli kendi pollitikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmelerinden kaynaklaniyor. Yani devlet toplumunu gelen iktidarin politikasi temelinde yetistiriyor. O yuzden de nesiller farkli yonlendiriliyor.

 

Öyle bir şey dediğinizi söylemedim. Tarihi değerlendirme yönteminizi biraz egzajere ettim. Anlamsızlığını daha iyi vurgulamak için.

 

Size gore bir seyin anlamsizligi sizin sinirlariniz yuzundendir. Yani algilama ufkunuzun darligi. Ya da algilama yerine yorum yapmaniz ve kendi dogrularinizla mukayese etmeniz.

 

O halde bilmeniz gerekir. Laiklik siyasette yoğun biçimde tartışılan bir konu değildi.

 

Olamazdi da zaten. Cunku kimse laikligi tartismiyordu. Laiklik sorunu Ataturk ile baslar ve tartismaya ancak AKP ile tasindi.

 

Sorun zoraki getirme değil, feodalitenin yok edilememesi. Feodallerin işadamı, milletvekili olması.

 

Feodalitenin yok edilememesi ile bir seyin halka zorla dayatilmasi paralellik olusturabilir.

 

Neden ? Diyanet olduğu için mi ?

 

Hayir diyanetin devlet eliyle oldugu icin, devlete din verildigi icin.

 

Tamam işte . Milli olmaktan kasıt zaten bu. Önemli olan savaş sonundaki muhtemel anlaşmaya konu olacak sınırlar için kararı halkın temsilcilerinin almış olması.

 

Hayir o fark milli degil;dini farktir. Milli fark olabilmesi icin bilinc gerekir. Milli cikislar Osmanlida 1900 baslari ile birlikte tartismaya tasinmistir.


 

Çelişkilisiniz. ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ dediniz buna mukabil ‘’ Fransa netice itibariyle feodaliteye dönmedi değil mi? ‘’ soruma şimdi ‘’ Donemezdi cunku devrim nitelik tasiyordu. ‘’ diyorsunuz.

 

Ilk sorun ogune son sorun bugune ait. Aradan 3 asir gecti. Oradaki o devirdeki nitelik te, halkin degil; ust yapinin niteligiydi. Yani feodalizmi yikan halk degil; sadece burjuvalasan ust yapi idi. Halk ta zamanla kapitalist bilince ulasti.

 

Ben aynı şeydir mi demişim ?

 

Nitelik ve nicelik farkini ortaya koyamazsaniz, oyle olur. Cunku isci sinifi nicelik, isci sinifi bilinci niteliktir. Her isci sinifi da sinif bilincinde degildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Nicelik kavramını dar bir anlamda, yani; olaya, duruma göre-etkin çoğunluk anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Azınlık bir nicelik ifade etmiyor mu sizce ? Nicelik yalnızca kalabalık mıdır, kitle midir ?

 

Konu darlik genislik/azlik cokluk degil; konu sayi olmasidir. Nitelik ise beynin bilgi algi bilinc farkindalik v.s. duzeyidir.

 

 

Nitelik kavramını dar bir anlamda, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Size göre olumsuz / geri / sizin fikirleriniz doğrultusunda olmayan bilinçlilik , farkındalık nitelik değil midir ?

 

Hayir efendim bana gore degil; bir konu ve kavrama beyin duzeyinin bakis acisina goredir. Nitelik soyuttur ve somuta yansidiginda ne oldugu algilanir. Buradaki nitelikten bahsedilen olanin farkindaligi ve bilincliligidir. Mesela herkes yemek yer, ama yemek yeme bilinci vardir. Bu her konuda gecerlidir. Bir seyi yapmak ile bir seyi bilerek bilincli yapmak.

 

 

70’lerde, Üniversitelerde. Sosyalistten çok Kürt Ulusalcısıydılar.

 

Burada demek istedigin herhalde sol kesimin kurd varligindan haberdar olmasi.

 

 

Mevcut dönemine göre. 100 yıl, bilemedin 50 yıl sonraki yeni çağdaşlık değerlerini, insanlığın gelişmişlik düzeyini bilebilir misiniz ?

 

Hayir bilemezsin. Cagdaslik ve her konu kavramdaki bilinci hem guncel hem de degiskendir.

 

 

Yine karıştırdınız. İktidar olmamış darbe başarısız darbe girişimi olur. Her devrim darbe içerir. Daha doğrusu darbe de devrim sürecinin bir parçasıdır. Darbe yalnızca iktidar değişimi olarak kalırsa veya nispeten ileri olan iktidara geriye doğru bir yöneliş kazandırırsa darbe olarak kalır. Darbe, ancak ardından ileri doğru bir yöneliş söz konusu olursa Devrim niteliği kazanır.

 

Konu darbenin basarisi/basarisizligi degil; yerine gelmesidir. Sen 60, 71, 80 darbelerinin basarili/basarisiz oldugunu kime ve neye gore degerlendiriyorsun. Darbenin bir amaci vardir, bu da iktidar olmayabilir. Su andaki polis darbesi gibi. Bu konuda baslik actim.
 

 

Mesela, İttihatçıların 2. Abdülhamit’e yaptığı darbe değil devrim niteliği taşır. Menderes Hükümetine yapılan darbe sonuçları itibariyle devrim niteliği taşır. Kaddafi’nin Libya Kralı İdris’e yaptığı darbe değil devrim niteliği taşır vs.

 

O senin algindir. Neden 60 devrim de 71 darbe. Ya da kime/neye gore? Hangi devrim 10 sene de ne degisti, 71 de neden bir darbe daha oldu? Sen hangi pencereden bakiyor ve devrim darbe farkini degerlendiriyorsun. Bir seyi devirme girisimi darbedir. Devrim ise DEGISTIRME girisimidir. 
 

 

Evet de ben aksini mi söyledim. Sorunuz Karşı Devrim üzerine idi onu cevapladım.

 

Devrim olani degistirmektir. Bu zaten olana karsidir. Buradaki devrimin Karsi devrim olmasinin anlami baskadir. Bir devirme politik olarak devirene devrim devrilene karsi devrim algisi verir. Bunun tek olcutu cagdaslik olcutudur. Mesela osmanli devrildiginde bu osmanliya gore karsi devrimdir, Ataturk'e gore devrimdir ve ulkenin bulundugu yerden getirildigi yere gore de yani cagdasliga gore de devrimdir.

 

Aksini dusunelim. Bugun diyelim cumhuriyet yikildi. Bu yikanlara gore devrim, cumhuriyete gore de karsi devrimdir. Cagdaslik olarak ta karsi devrimdir. Yalniz bugunku devrim, politik devletten, ekonomik devlete degisirse, bu belki cumhuriyetcilere gore karsi devrim olur, ama cagdasliga gore devrimdir.

 

 

O halde neden ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ diye cevap verdiniz ?

 

Cunku bilinc devrimi yapan burjuvada idi, halkta degil. Yani koylude degil. Dahasonra burjuva isci sinifini olusturdu. Iste burda da burjuva bilincindedir ama isci sinifi degildir, taki alana kadar. Evet burjuvalar bilincli olarak feodallari devirip yerini aldilar, halk degil.

 

 

 

Hani nitelik taşıyordu ?

 

Nitelik ust yapidadir, halkta degil. Halk sadece nicelik olarak burjuvanin yaninda yer alir.

 

 

Yine cevaplarken konuyu bu bağlama getiren kendi sorunuzu unuttunuz. Sorunuz ve cevabım Karşı Devrim ile ilgiliydi, devrimle değil. Yani bu mantığınızla sorduğunuza verdiğim cevaba vereceğiniz cevap şu olmalı :

‘’ Nicelik fark etmiyor ki, niceligin cekilebildigi guc ve otorite fark ediyor. Yani carlik ve padisahlik istenmeye bilir, ama bu istenmeme onlarin yeniden getirilmesine engel olma anlamina da gelmez. Burada nitelik farki vardir. ‘’

Şimdi cevabımı veriyorum :

Elbette burada söz ettiğim kritik kitle sürü değil, olumlu nitelikli ( neden istemediğinin farkında, bilinçli ). O nedenle itirazınız geçersiz.

 

Ben sana yukarida niceligki niteligi devrimi darbeyi karsi devrimi acikladim. Oku ona gore degerlendir. Verilen destek nitelik tasidigi anlamina gelmez. Cunk,u destegi alan nitelige degil nicelige bakar. Niteligi sadece kendine aittir.

 

 

Kavramın anlam ve içeriği belli zaten. Benim verdiğim bir şey yok. Ama siz kelimeleri galat-ı meşhur yani piyasa anlamları ile kullandığınız için anlaşamıyoruz. AKP’ye oy veren bilinçli seçmenden bahsetmiştim. Bilinç kelimesini kullandığım için itiraz etmiştiniz. Buradaki farkındalık, bilinç illaki sizin idealleriniz doğrultusunda olmayabilir. Önemli olan bireyin neyi, ne için neden yaptığını bilmesi, farkında olmasıdır. Beğenmeseniz bile bu da bir bilinçtir.

 

Bu bilincli secmene ornek ver. Ben bilincin ne oldugunu acikladim. Farkindalik baska bilinc baskadir. Bir seyin farkinda olabilirsiniz, ama bilincinde olamayabilirsiniz. Bunlar beynin farkli yetileridir. Hem kavram hem de anlam ve icerik olarak farklidirlar. Herseyden oncesecme ve secilme bilinci onemlidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Yazdığımı üstünkörü okuyor, bunun üzerinden savunu geliştiriyorsunuz. Ben ‘’ farkında olmadan ‘’ dedim, metafizik ve teolojik bir yer alışınız olduğunu ima etmedim.

 

Ayni seyi bende sizin icin mi soylemeli ve polemik yapmaliyim, yoksa dusunce ve bilgi paylasmaya mi calismaliyim?

 

 

 

Efendim,üstünkörü okuyup cevap veriyorsunuz diyorum ya.

 

Polemige devam.
 

 

Ben de to evolve ile to inverse ‘in farklı olduğunu anlatmaya çalıştım anlaşılmamış.

 

O kelime ve kullaniminin evrim evrilmek v.s. ile bir ilgisi yoktur. Evrim-evolution, evrilme-evolve dur. Burada ingilizce kokenli kelimeler onemlidir. Cunku kelimenin kokeni ingilizcedir. Turkce sadece tercumedir.
 

 

Evrim, sonradan türetilmiş bir sözcüktür. ‘’ Evre ( safha ) ‘’ dan - l - yapım eki getirilerek türetilmiştir.

evre - l - mek

İngilizce sözcüklerin karşılıkları da tam olarak;

to evolve - evrilmek, gelişmek, dönüşmek

evolution - evirilme / evrilim, gelişme / gelişim, dönüşme / dönüşüm

to inverse – evirmek, çevirmek

inversion – evirme / evrim

to revolve - döndürmek

revolution - döndürme / döndürüm

 

Inverse turkce olarak oyle tercume edilmez cunku o oanlamda degildir. Ayni sekilde inversion. Revolve da re-olarak tekrar demektir. Yani tekrar dondurmek. Iste o yuzden revolution-devrimdir. Yani dondurume ozne donduren katmaktir.
 

 

 

Ayrıca bir karar verseniz iyi olur. Bu iki ifade size ait :

 

Ozne iceren evirmedir. Evrilme degil. Evrim bu anlamda, evrilim olarak kullanilmaz. EVIREN YOKTUR. Evirmek-evireni vardir, evrilmek-evireni yoktur. EVRIM ALGI ANLAM  KAVRAM OLARAK OZNEYI ICERMEZ. 
 

 

 

Efendim, ben bağlantısı olmadığını söylemedim ki. Homo economicus’u Liberalizm ile ilişkilendirdiniz. Ben ise Homo economicus kapitalizmin ekonomi ile ilgili kavramıdır dedim. Kapitalizm olmadan Liberalizmden bahsedemeyiz ama Liberalizm olmadan kapitalizmden bahsedebiliriz. Yani, serbest piyasa olup da, devletin birey için olduğu ( Liberalizm ) anlayışı ile değil, bireyin devlet için olduğu ( Faşizm ) anlayışı ile yönetilen ülkeler yok muydu ya da hali hazırda yok mudur?

 

Zaten liberalizm kapitalizmin getirdigi yasaklar uzerine dogmustur. O yuzden kapitalizm bir uretim bicimi ve liberalizmn de bu uretim biciminin bir ideolojisi politikasidir.  Bireyi icin var olan devletler ekonomik devletlerdir. izmler ise toplumun ve halklarinin yasam ve iliskileri hak ve ozgurlukleri ile ilgilidir. Bu temelde fasizm liberalizme zittir. Yalniz liberalizm deki sorun da herkesin hak ve ozgurlugunu isteme ile, sadece kendinin hak ve ozgurlugunu isteme farkidir. Ya da belirli bir kesim zumre icin isteme ile, tum toplum ve her turlu farkli halklariu icin isteme farkidir. Burada parcasal olan politik, tum toplumu kapsayan istem ise etik bir istemdir. Yani politik bir icerik tasimaz. yani insan haklari ve evrensel hukuka dayanir.

Dolayısıyla, Homo economicus davranışının, iddianızın aksine yalnızca devletin birey için olduğu bir devlet düzeni anlayışında bulunması şart değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

3.Dünya ülkelerinin, ancak evrensel hukuk ve insan haklari temelli hak ve ozgurlukler savaslarının bittiğinde politik değil BATI GİBİ ekonomik birey bilincine sahip olabileceğini söyleyen sizsiniz.  Bu ne anlama gelir ?

 

Birey devleti ile vatandasin devleti icin var olma farki budur. Ilkinde devlet politikadan bagimsiz ve evrensel hukuk insan haklarui ve hak ve ozgurluklere baglidir. Politika ise bunlara dokunmadan ulke ve toplumun yonlendirimidir. Vatandasin devleti icin var olma durumundadevlet politiktir ve bagimsizligi yoktur. Yani hukumetin politikasi ne ise devleti bu yonde kullanir ustelik hak ve ozgurlukleri de oy somurusu olarak cikarina kullanir. Iste once ulkede birey bilinci gelisecek bu bireyler devletlerini kendilerine hizxmet etsin diye kuracak. sececekleri hukumette politikasi ile ulke ve toplumuna yonelik calisacak. Yaani politik vatandaslar yerine, ekonomik bireyler olacak. Isteyen politika yapabilir ve yer alabilir. Asil gundemde olan bireyin ekonomisidir. Yani kendi yasam ve iliski duzeyi duzeni ve standartidir. Cunku hak ve ozgurluk sorunu yoktur. Ayrica bu sorunu her birey her bireyi oldugu gibi kabul ederek ve saygi ile karsilayarak cozmustur. Etnisite farki etik farklar din farki bunlar politik kullanim, mucadele baski v.s. araci degil; bireyin kisilik ve kimlik degeri olarak ona aittir ve herkes kimseye karismadan saygi ile karsilar.

 

 

 

Neden benim böyle bir zorunluluğum olsun ? Ben sizin hayatınızı etüd etmek zorunda mıyım ? Ayrıca buna zamanım da yok. Forumda sizden eskiyim. Siz beni anlamak için daha önceki yazılarımı okudunuz mu ki?

 

Ozaman ne dendigini algilamadan yorum yapma. Ben sizin hakkinizda yorum yapmiyorum ki, sadece benim ile olan yanlis algilamalarinizi duzeltmeye calisiyorum. Ben sizin yazdiklarinizi vermek istediginiz gibi algilamaya calisiyorum. Dolayisiyle yazdiklarim sadece kendi dusunce ve bilgilerimdir.

 

 

 

Bence siz bu başlıkta tartışırken daha özenli yazarak kendinizi daha iyi ifade etmeye çalışmalısınız ya da uğraşmaya değer bulmuyorsanız tartışmazsınız olur biter.

 

Yine ayni sey yine polemik daveti. Beni degerlendirdiginiz kadar, acaba kendinizi de degerlendiriyor musunuz? Ayni seyleri ben size soylesem bu polemikten ileri gider mi? o zaman nasil artamizda dusunce ve bilgi paylasacagiz? Ben tartismiyorum. Kendi bilgi ve dusuncemi dile getiriyor, sizin dile getirdiklerinize de yine kendi dusunce ve bilgim ile yanit veriyorum. Ben bilgi ve dusunce paylasimi yapiyorum. Siz ise sadece benim yazdiklarimi kendinize gore yorumluyorsunuz. Burdan da ben bu yorumun verdigimin algilanmamasi olarak goruyorum ve "oyle demedim" gibi bir duruma dusuyorum.

 

 

 

Ruslar ‘’ Nitelik ‘’ Devrimi yapmadıklarından devrimi koruyamamış dine dönmüşler şeklinde sığ bir anlayış bilmek ise, evet bilmiyorum.

 

Neden devrimden sonra halk dinine geri sarildi?

 

 

 

Unuttunuz yine. Yeni Çağ’dan bahsediyorduk, Yakın Çağ’dan değil. Yeni Çağ diye bir çağ da yoktur dedim tartışmamız bunun üzerineydi.

 

Su anda burdan Turkiye'nin hic bir linkine erisim alamiyorum.

 

Bilinen caglar, ilk, orta, yeni ve yakin cagdir. Uzay cagi da kullanilir. Ayrica millenium da 2 ile baslar.

 

Buradaki kistasin ne oldugu degisebilir. 

 

 

 

 

Pekala, biz bunları çok tartıştık zamanında. Şimdi. Atatürk nerede dini övmüş, nerede dine karşı çıkmış, nerede Kürde hak tanımış, nerede Türkleştirmiş vs. vs. onları verin bakalım, size nasıl çarpıtıldığını ispatlayayım.

 

Kisaca 1919-27 arasi dini ovmus, kurd varligini kabul etmis 1927 sonrasi da dine karsi ve bilimi one cikarmistir. Turklestirme politikasi da 1927 ile baslamistir.

 

Bunlari detayli olarak bu sitede ya da internette bulabilirsin.

 

Bakiyorum "carpitma" oldugu konusunda cok iddialisin. Bu da Ataturk yanlisi olmandan kaynaklaniyor herhalde. Bu arada ben sadece Ataturk'u ve yaptiklarini sorgular ve degerlendiririm. Ataturk olarak yanlilik ya da karsitlik tarafim yoktur.

 

 

 

Efendim, beyinleri konuları bağlamında tartışarak anlamak, edilgen durumda okumaktan daha kestirme bir yoldur, benim tercihim de bu.  Ha siz karşı fikirlerden hoşlanmıyorsanız, hiç kendinizi yormayıp açtığınız bloglarda fikirlerinizi beyan eder, hoşunuza gitmeyen yorumları da silersiniz.

 

Ben sana dusunce ve bilgi paylastigimi soylemistim. Burasi bir kitle platformu amac okur ve yazarlara dusunce ve bilgi sunmak ve onlarin da dusunce ve bilgilerini iletmelerini saglamak. Benim icin karsi ya da hem fikir yoktur. Benim icin bir konu ya da kavram uzerinde dusunce ve bilgi aktarimi ve paylasimi vardir.

 

Burada da her yerde oldugu gibi sizin ile bilgi ve dusunce paylasiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Ben olandan bahsediyorum. Laiklik ile ilgili olarak Turkiye'de sag ya da sol iktidarlarda fark yok. Olmasi gereken ise devletin dininin ya da dini bir tarafinin olmamasidir. Bunun yaninda dini kuruluslar ozel olarak var olabilir.

Efendim, Laiklik ile ilgili olarak Turkiye'de sag ya da sol iktidarlarda fark olmadığını size düşündürten nedir ?.

 

Evet, devletin dininin ya da dini bir tarafının olmaması gerekir. İlgili başlıkta ( Laiklik – Sekulerlik farkı ) anlattığım gibi, Diyanet kuruluşu itibariyle ilk Cumhuriyet döneminde devrimci bir işlev taşıyordu. Sonrasında adım adım yozlaştırılıp siyasetten özerk yapısı aşındırılarak en son Ak Parti ile bir fetva makamı haline getirilmiştir.

 

Sizin savunduğunuz gibi baştan itibaren devlet dine karışmamış, kontrol etmemiş olsaydı, o özel dini kuruluşlar çok daha önceden bir dini devleti kurarlardı.

 

 

Cunku fark laiklikten kasynaklanmiyor, gelen iktidarlarin farkli kendi pollitikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmelerinden kaynaklaniyor. Yani devlet toplumunu gelen iktidarin politikasi temelinde yetistiriyor. O yuzden de nesiller farkli yonlendiriliyor.

Ne gibi farklı politikalar ? İktidarlarin farkli kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri iddianıza 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si de dahil mi?

 

60’dan itibaren yerleşen Askeri vesayeti ve bu askeri yapının NATO doğrultusunda Yeşil Kuşak politikalarının hamisi olmasını neden göz ardı ediyorsunuz ?

 

Dolayısıyla dediğiniz hem doğru hem de yanlış. Zira, 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si dışında, evet, iktidarların pek farklı olmayan kendi politikalarını devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri olmuştur. Ama bu sizin söylediğiniz gibi iktidarların Ak Parti’nin aksine devleti doğrudan kontrol edemediği zamanlara aitti. Ecevit 80’de, Erbakan 98’de müdahale ile karşılaştı, unutmayın.

 

 

Size gore bir seyin anlamsizligi sizin sinirlariniz yuzundendir. Yani algilama ufkunuzun darligi. Ya da algilama yerine yorum yapmaniz ve kendi dogrularinizla mukayese etmeniz.

Konu ben değilim ve sen de kendini benden üstün görür tavrından vazgeçmen gerekir artık. Lütfen konuyu bulandırma !

 

Anlamsız bulduğum geçmiş bir olayı bugünün değerleriyle yargılayıp, çağdaş değildi demen idi. Buna cevap verin.

 

Yukarıda da Ak Partinin kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmelerine bakıp diğer hükümet dönemlerine genellemişsiniz. Aynen, bugün ki çağdaş değerlere göre 30’ları, 40’ları değerlendirmeniz gibi. Yöntem yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum.

 

 

Olamazdi da zaten. Cunku kimse laikligi tartismiyordu. Laiklik sorunu Ataturk ile baslar ve tartismaya ancak AKP ile tasindi.

O dönem kimse laikliği tartışmıyorsa, o halde neden ‘’ Bir siyasi partiyi solcu/sağcu yapan onun piyasa düzeni yanlısı/karşıtı olmasıdır, sosyal devlet yanlısı/karşı olmasıdır, işçiden yana/patrondan yana olmasıdır, insan haklarından yana/karşıtı olmasıdır. ‘’ önermeme itiraz edip;

 

‘’ Hayir efendim, Turkiyedeki algi oyle degildi.

 

Sag algisi-muhafazakar dinci ve milliyetci, fasist

Sol algisi-sosyal demokrat, sosyalist, marksist/Leninist ‘’

 

dediniz.-?

 

 

Feodalitenin yok edilememesi ile bir seyin halka zorla dayatilmasi paralellik olusturabilir.

Ne gibi ? Mesela ?

 

 

Hayir diyanetin devlet eliyle oldugu icin, devlete din verildigi icin.

Doğru ama, bu dediğiniz - yukarıda ve ilgili başlıkta da defalarca anlatmaya çalıştığım gibi - dönüşüm tamamlandığında kaldırılması öngörülen dönemsel bir devrim gerekliliğiydi. Köy enstitüleri önce nasıl işlevininin içi boşaltılıp fiilen, sonrasında resmen kapatıldıysa, Diyanet de önce işlevinin içi boşaltılıp, sonrasında o haliyle siyasi açıdan kullanışlı olmasından dolayı kapatılmadı. Son dönemde de bir fetva makamına dönüştü.

 

 

Hayir o fark milli degil;dini farktir. Milli fark olabilmesi icin bilinc gerekir. Milli cikislar Osmanlida 1900 baslari ile birlikte tartismaya tasinmistir.

Öyle değil efendim. Milli kavramı o dönemde, 1928’e kadar dini bir içerik taşıyordu.

 

 

Ilk sorun ogune son sorun bugune ait. Aradan 3 asir gecti. Oradaki o devirdeki nitelik te, halkin degil; ust yapinin niteligiydi. Yani feodalizmi yikan halk degil; sadece burjuvalasan ust yapi idi. Halk ta zamanla kapitalist bilince ulasti.

Efendim, son sorunuz bugüne ait değil, devrimin hemen sonrası yıllara aitti. Ayrıca, devrim öncesi üst yapı Burjuvazi değildi, Aristokrasiydi. Yapılan da zaten Burjuva devrimiydi ve nitelik taşıyanın Burjuva olması gerekiyordu ve öyleydi de. Serfler, köylüler de en azından feodallerden kurtulmak isteği, bilinci taşıyordu.

 

 

Nitelik ve nicelik farkini ortaya koyamazsaniz, oyle olur. Cunku isci sinifi nicelik, isci sinifi bilinci niteliktir. Her isci sinifi da sinif bilincinde degildir.

İşçi Sınıfı bir nicelik değildir, niteliktir. Bir sınıfın işçi olması onu niteler. İşçi niteleyen, sınıf nitelenendir. Devrim öncesi Rusya’sında sonrasında devrime öncülük edecek nicelik olarak zayıf ( sayıca az ) ama nitelik olarak gelişmiş ( işçi sınıfı bilinci olan ) bir işçi sınıfı vardı dedim. Burada çelişki aramıştınız. Çünkü, Nicelikten anladığın yalnızca ‘’ kitle ‘’

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu darlik genislik/azlik cokluk degil; konu sayi olmasidir. Nitelik ise beynin bilgi algi bilinc farkindalik v.s. duzeyidir.

Sayı, amaca göre az ya da çok olur. Ama her ikisi durum da o şeyin Niceliğini niteler. Mesela, devrim için, işçi sayısı çoksa nicelik açısından üstün, az ise nicelik açısından zayıftır.

 

 

Hayir efendim bana gore degil; bir konu ve kavrama beyin duzeyinin bakis acisina goredir. Nitelik soyuttur ve somuta yansidiginda ne oldugu algilanir. Buradaki nitelikten bahsedilen olanin farkindaligi ve bilincliligidir. Mesela herkes yemek yer, ama yemek yeme bilinci vardir. Bu her konuda gecerlidir. Bir seyi yapmak ile bir seyi bilerek bilincli yapmak.

Mesela, sosyalist devrime karşı ‘’ karşı devrim ‘’ yapan da bilinç taşıyabilir o zaman, öyle mi?

 

 

Burada demek istedigin herhalde sol kesimin kurd varligindan haberdar olmasi.

Beyefendi, bir soru sormuştunuz onu cevapladım. 70’lerde Kürt hareketi yoktu demiştiniz. Ben de var olduğunu gösterdim.

 

 

Hayir bilemezsin. Cagdaslik ve her konu kavramdaki bilinci hem guncel hem de degiskendir.

E, o zaman 27 Mayıs’ı neden devrim olarak görmüyorsunuz ? Dönemine göre, dönemindeki çağdaşlık düzeyine göre değerlendirin bugüne göre değil. Zira, 50 sonraki çağdaşlık değerlerini, düzeyini şimdi bilemeyeceğimizi söylediniz ki doğrudur.

 

 

Konu darbenin basarisi/basarisizligi degil; yerine gelmesidir. Sen 60, 71, 80 darbelerinin basarili/basarisiz oldugunu kime ve neye gore degerlendiriyorsun. Darbenin bir amaci vardir, bu da iktidar olmayabilir. Su andaki polis darbesi gibi. Bu konuda baslik actim.

Efendim, darbenin bir amacı vardır ve iktidara yapılır. O nedenle 60, 71, 80 darbeleri yapanlarsa göre, o zihniyete göre başarılıdır.

 

 

O senin algindir. Neden 60 devrim de 71 darbe. Ya da kime/neye gore? Hangi devrim 10 sene de ne degisti, 71 de neden bir darbe daha oldu? Sen hangi pencereden bakiyor ve devrim darbe farkini degerlendiriyorsun. Bir seyi devirme girisimi darbedir. Devrim ise DEGISTIRME girisimidir.

Tabii ki kendi penceremden bir bakış bu. 60 hak ve özgürlükler açısından ileridir. 71, 80 geridir. 12 Mart 71, 60’la gelen örgütlenme özgürlüğü ortamında gelişen solun MDD amaçlı darbe girişimine ( 9 Mart 1971 ) karşı yapılan darbeydi. İktidarı devirme darbedir. Devrim yapacak olanlar da önce iktidarı ele geçirir, sonra devrimini yapar. Devrim yalnızca değiştirme değildir, en azından mevcut olandan daha ilerici, çağdaş bir nitelik taşıması gerekir.

 

 

Devrim olani degistirmektir. Bu zaten olana karsidir. Buradaki devrimin Karsi devrim olmasinin anlami baskadir. Bir devirme politik olarak devirene devrim devrilene karsi devrim algisi verir. Bunun tek olcutu cagdaslik olcutudur. Mesela osmanli devrildiginde bu osmanliya gore karsi devrimdir, Ataturk'e gore devrimdir ve ulkenin bulundugu yerden getirildigi yere gore de yani cagdasliga gore de devrimdir.

 

Aksini dusunelim. Bugun diyelim cumhuriyet yikildi. Bu yikanlara gore devrim, cumhuriyete gore de karsi devrimdir. Cagdaslik olarak ta karsi devrimdir. Yalniz bugunku devrim, politik devletten, ekonomik devlete degisirse, bu belki cumhuriyetcilere gore karsi devrim olur, ama cagdasliga gore devrimdir.

Ne ilgisi var efendim ? Osmanlı devrildiğinde bu Osmanlıya göre karsı devrim değildir, darbedir. Cumhuriyet yıkıldığında yıkanlara göre bu bir devrim olmaz. Çünkü, onların literatüründe böyle bir kavram yok.

 

 

Cunku bilinc devrimi yapan burjuvada idi, halkta degil. Yani koylude degil. Dahasonra burjuva isci sinifini olusturdu. Iste burda da burjuva bilincindedir ama isci sinifi degildir, taki alana kadar. Evet burjuvalar bilincli olarak feodallari devirip yerini aldilar, halk degil.

İyi de beyefendi zaten Fransa’da Sosyalist devrim yapıldı diyen yok ki efendim. Fransa’da Burjuva devrimi yapılmıştır. Dolayısıyla, O halde neden ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ diye cevap vermeniz anlamsızmış, değil mi ?

 

 

Nitelik ust yapidadir, halkta degil. Halk sadece nicelik olarak burjuvanin yaninda yer alir.

Burjuvalar, devrim öncesi üst yapı değildi. Üst yapı Aristokrasi sınıfı idi.

 

Burjuva devrimi burjuva öncülüğünde Aristokrasiye karşı yapılır,

 

Proletarya devrimi proletarya öncülüğünde Burjuvaziye karşı yapılır.

 

 

Ben sana yukarida niceligki niteligi devrimi darbeyi karsi devrimi acikladim. Oku ona gore degerlendir. Verilen destek nitelik tasidigi anlamina gelmez. Cunk,u destegi alan nitelige degil nicelige bakar. Niteligi sadece kendine aittir.

Efendim, ben de size yukarıda niceliği, niteligi, devrimi, darbeyi karsı devrimi açıkladım. Okuyunuz, ona göre değerlendiriniz. Verilen desteğin nitelik taşıdığı anlamına geleceğini söylemiş değilim. O sizin anlamanız. Ben ‘’ nitelik taşıyan kritik bir nicelikten ‘’ bahsediyorum ve ne Rusya’da ne de Türkiye’de Çarlığı yada Padişahlığı isteyenlerin sayısı kritik değeri aşmaz diyorum şu an itibariye. O nedenle zaten tüm meşrulaştırmalar ‘’ mecburen ‘’ demokrasi söylemleri / kandırmacası ile yapılabiliniyor Ak parti tarafından. 10 – 20 yıl sonrası mechul tabii. Bu nitelik taşıyan kritik nicelik, karşı nitelik lehine zayıflayabilir.

 

 

Bu bilincli secmene ornek ver. Ben bilincin ne oldugunu acikladim. Farkindalik baska bilinc baskadir. Bir seyin farkinda olabilirsiniz, ama bilincinde olamayabilirsiniz. Bunlar beynin farkli yetileridir. Hem kavram hem de anlam ve icerik olarak farklidirlar. Herseyden oncesecme ve secilme bilinci onemlidir.

İktidarın sürekli dindarlıktan bahsedilmesini isteyen, dindarlığın ‘’ dinsizlere ‘’ karşı iktidar tarafından korunacağına inanan, iktidarın uygulamalarını dinsel baskı olarak görmeyen tersine memnun olan, belediye hizmetlerinden memnun, emperyal duygularını kabartan posta koymaları gören, ülkenin AVM’ler, Havaalanları, Köprülerle geliştiğine inanan, Ak Partiye üye olmakla kendi bireysel işsizlik sorununun çözüldüğünü gören, alım – satım işleri krizlerle aksamayan vs. vs. bir seçmen oy verirken kendi doğruları açısından bilinçsiz midir sizce ?

 

Dedim ya, Nitelik kavramını dar bir anlamda, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Size göre olumsuz / geri / sizin fikirleriniz doğrultusunda olmayan bilinçlilik , farkındalık nitelik değil. Herkesin zihninde farkında olarak yaptığı bir eylem hakkında onu neden yaptığının bir açıklaması vardır. Siz beğenseniz de beğenmeseniz de, bilinç düzeyini geri bulsanız da bulmasanız da bu da bir bilinçtir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayni seyi bende sizin icin mi soylemeli ve polemik yapmaliyim, yoksa dusunce ve bilgi paylasmaya mi calismaliyim?

Bu polemik değil durum tespiti. Ayrıca, polemik konusu olan bir fikir var ve siz o fikre cevap vermelisiniz.

 

Bakın :

 

‘’ To evolve-evrilmek fiilidir. Evolution-evrimdir. Bir seyin evrilmesi de kendi ic dinamigidir. Ornek dogal secilim, mutasyon v.s. Ayrica evirme, bir ozne icerir. Sanki eviren biri ya da bir guc varmis gibi ki buda akilli tasarimdir. ‘’

 

Bunlar sizin ifadeleriniz. Buradan ne çıkarmalıyım ?

 

EVİRME ÖZNE İÇERİR DEMİŞSİNİZ. ( EVİRME = EVRİM ) Doğurma = Doğurum gibi.

 

 

O kelime ve kullaniminin evrim evrilmek v.s. ile bir ilgisi yoktur. Evrim-evolution, evrilme-evolve dur. Burada ingilizce kokenli kelimeler onemlidir. Cunku kelimenin kokeni ingilizcedir. Turkce sadece tercumedir.

Ben de onu diyorum işte efendim :

 

Evrim, sonradan türetilmiş bir sözcüktür. ‘’ Evre ( safha ) ‘’ dan - l - yapım eki getirilerek türetilmiştir.

 

evre - l - mek

 

İngilizce sözcüklerin karşılıkları da tam olarak;

 

to evolve - evrilmek, gelişmek, dönüşmek

 

evolution - evirilme / evrilim, gelişme / gelişim, dönüşme / dönüşüm

 

to inverse – evirmek, çevirmek

 

inversion – evirme / evrim

 

 

Inverse turkce olarak oyle tercume edilmez cunku o oanlamda degildir. Ayni sekilde inversion. Revolve da re-olarak tekrar demektir. Yani tekrar dondurmek. Iste o yuzden revolution-devrimdir. Yani dondurume ozne donduren katmaktir.

to revolve - döndürmek

 

revolution - döndürme / döndürüm

 

revolution – devrim yanlış tercümedir. Revolution’un devirmek ile alakası yoktur. Darbe veya Ayaklanma ile şiddet yolu ile iktidar devrilir ve daha sonrasında üst yapıda ileri doğru bir dönüştürmeye / döndürmeye gidilirse ancak buna Revolution ( döndürüm )denir. Her darbe / devirme Revolution ile sonuçlanmaz.

 

 

Ozne iceren evirmedir. Evrilme degil. Evrim bu anlamda, evrilim olarak kullanilmaz. EVIREN YOKTUR. Evirmek-evireni vardir, evrilmek-evireni yoktur. EVRIM ALGI ANLAM KAVRAM OLARAK OZNEYI ICERMEZ.

EVRIM ALGI ANLAM KAVRAM OLARAK OZNEYI ICERMEZ. AMA BUNUN DOĞRU TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ EVRİLİM ŞEKLİNDE OLMALIYDI. ANLATMAYA ÇALIŞTIĞIM BU.

 

EVRİM, SONRADAN TÜRKÇEYE AYKIRI BİÇİMDE YANLIŞ TÜRETİLMİŞ BİR SÖZCÜKTÜR. ‘’ EVRE ( SAFHA ) ‘’ DAN - L - YAPIM EKİ GETİRİLEREK TÜRETİLMİŞTİR.

 

EVRE - L – MEK ( KENDİ KENDİNE SAFHADAN SAFHAYA GEÇMEK )

 

 

Zaten liberalizm kapitalizmin getirdigi yasaklar uzerine dogmustur. O yuzden kapitalizm bir uretim bicimi ve liberalizmn de bu uretim biciminin bir ideolojisi politikasidir. Bireyi icin var olan devletler ekonomik devletlerdir. izmler ise toplumun ve halklarinin yasam ve iliskileri hak ve ozgurlukleri ile ilgilidir. Bu temelde fasizm liberalizme zittir. Yalniz liberalizm deki sorun da herkesin hak ve ozgurlugunu isteme ile, sadece kendinin hak ve ozgurlugunu isteme farkidir. Ya da belirli bir kesim zumre icin isteme ile, tum toplum ve her turlu farkli halklariu icin isteme farkidir. Burada parcasal olan politik, tum toplumu kapsayan istem ise etik bir istemdir. Yani politik bir icerik tasimaz. yani insan haklari ve evrensel hukuka dayanir.

Dolayısıyla, Homo economicus davranışının, iddianızın aksine yalnızca devletin birey için olduğu bir devlet düzeni anlayışında bulunması şart değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birey devleti ile vatandasin devleti icin var olma farki budur. Ilkinde devlet politikadan bagimsiz ve evrensel hukuk insan haklarui ve hak ve ozgurluklere baglidir. Politika ise bunlara dokunmadan ulke ve toplumun yonlendirimidir. Vatandasin devleti icin var olma durumundadevlet politiktir ve bagimsizligi yoktur. Yani hukumetin politikasi ne ise devleti bu yonde kullanir ustelik hak ve ozgurlukleri de oy somurusu olarak cikarina kullanir. Iste once ulkede birey bilinci gelisecek bu bireyler devletlerini kendilerine hizxmet etsin diye kuracak. sececekleri hukumette politikasi ile ulke ve toplumuna yonelik calisacak. Yaani politik vatandaslar yerine, ekonomik bireyler olacak. Isteyen politika yapabilir ve yer alabilir. Asil gundemde olan bireyin ekonomisidir. Yani kendi yasam ve iliski duzeyi duzeni ve standartidir. Cunku hak ve ozgurluk sorunu yoktur. Ayrica bu sorunu her birey her bireyi oldugu gibi kabul ederek ve saygi ile karsilayarak cozmustur. Etnisite farki etik farklar din farki bunlar politik kullanim, mucadele baski v.s. araci degil; bireyin kisilik ve kimlik degeri olarak ona aittir ve herkes kimseye karismadan saygi ile karsilar.

Pekala, şimdi ; bunları sanki hiç bilinmeyen şeyler gibi anlatmışsınız. Neticeye ve soruma gelelim. Sizce gelişmiş Batı ülkelerinin devletleri bireyi için var olan / bireyinin yönlendirdiği devletler midir ?

 

Yazdıklarınızdan anlaşıldığına göre öyle :

 

‘’ Homoeconomicus davranisi bati gibi bireyi olanlar ve bireyi icin var olan devletler icin gecerlidir. Bizim gibi vatandasi devleti icin var olan toplumlar icin degil. Bizim gibi toplumlarda herkes bilsin bilmesin politiktir. Zaten devlet politiktir. ‘’

 

‘’ Ortacagda insanoglunun ilerleyisinin baslangici ronesanstir. Ondan sonrada politikm savaslar soz konusudur, taki 18. yuzyila yani kapitalizme kadar. Kapitalizm ile emperyalizme ulasan ulkeler, ekonomik olurken; diger emperyalist olamayan ulkeler hala politik savas vermektedir, ustelik emperyalist ulkelerin ekonomilerine destek vererek. ABDneden Irak'a girdi dersin? Ekonomik cikar, politik savasimi daima diri tutar ki, ekonomik olarak beslensin diye. Ne zaman evrensel hukuk ve insan haklari temelli hak ve ozgurlukler savasi biter, iste bu birey bilinci o zaman politik degill; ekonomik ve kendini dusunen devletini kurar. ‘’

 

Ve o devlet de Batı gibi emperyalist olmaya başlar.

 

Burada bir tuhaflık, tutarsızlık yok mu sizce gerçekten ?

 

Yazdıklarınıza göre, sizce ideal devlet emperyalist olmalıdır gibi bir anlam çıkıyor. Çünkü, bir devletin emperyalist olmasının ön koşuluna, ülkede hak ve ozgurluk sorununun aşılmasını ve birey bilincinin gelismesini ve bu bireylerin politik vatandaşlar yerine, ekonomik bireyler olarak devletlerini kendilerine hizmet etsin diye kurmalarını koymuş oluyorsunuz.

 

 

Ozaman ne dendigini algilamadan yorum yapma. Ben sizin hakkinizda yorum yapmiyorum ki, sadece benim ile olan yanlis algilamalarinizi duzeltmeye calisiyorum. Ben sizin yazdiklarinizi vermek istediginiz gibi algilamaya calisiyorum. Dolayisiyle yazdiklarim sadece kendi dusunce ve bilgilerimdir.

Anlayamadığınız şey; ben sizin hakkınızda yorum yapmıyorum. Ben sizin yazdıklarınıza bakarak ne anlatmaya çalıştığınızı açmaya çalışıyorum. Çünkü yazdıklarınızda anlaşılmayı engelleyen tutarsızlıklar var. Ben size bu tutarsızlıkları gidermek için bir fırsat ve zemin hazırlıyorum farkında olmanız gereken bu.

 

 

Yine ayni sey yine polemik daveti. Beni degerlendirdiginiz kadar, acaba kendinizi de degerlendiriyor musunuz? Ayni seyleri ben size soylesem bu polemikten ileri gider mi? o zaman nasil artamizda dusunce ve bilgi paylasacagiz? Ben tartismiyorum. Kendi bilgi ve dusuncemi dile getiriyor, sizin dile getirdiklerinize de yine kendi dusunce ve bilgim ile yanit veriyorum. Ben bilgi ve dusunce paylasimi yapiyorum. Siz ise sadece benim yazdiklarimi kendinize gore yorumluyorsunuz. Burdan da ben bu yorumun verdigimin algilanmamasi olarak goruyorum ve "oyle demedim" gibi bir duruma dusuyorum.

Bakın beyefendi ben yazılanları anlamayacak birisi değilim ve kafanızdan geçenleri okuma yeteneğim yok maalesef. Şunu bilin ki tutarlılık açısından kendi yazdıklarımı da en az sizin yazdıklarınızı değerlendirdiğim kadar değerlendiriyorum. Ya siz kendi özeleştirinizi hiç yapıyor musunuz ?

 

 

Neden devrimden sonra halk dinine geri sarildi?

Öncelikle sarılan aynı halk mı ? Bu bir. Ayrıca, dinden uzak olmaları mı nitelik oluyor ? Bunlar sorulan sorunun yanlışlıkları. Yani; devrimin kitleselleşememesini din üzerinden değerlendirmek. Devrimden sonra dine sarıldılar demek ki devrim nitelik taşımıyordu demek nasıl bir anlayış ? Dine din devleti isteyecek şekilde, feodaliteyi tekrar diriltmek üzere mi sarılmışlar ? sorusu da ayrıca sorulabilir. Peki kapitalist ülkelerde neden dindarlar var ? Yoksa Fransız devrimi nitelik taşımıyor muydu ?

 

Efendim, Rusya kapitalizme geçtikten sonra neden Kiliseye el konulan mülkleri geri verildiyse, halk da o nedenle dine geri sarıldı ? Marks’ı anlamak işte yine burada devreye girer. Bu bağlamda, Marks'ın dine bakışını vermekte fayda görüyorum :

 

'' Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, manevi olanın dışlandığı toplumsal koşulların maneviyatını oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor. ''

 

Kapitalistler ne zaman geleneksel dine destek vermemişler ? Sınıf çelişkisininin acılarını hafifletip, isyanı önlemek için kaderci din anlayışından daha iyi bir enstruman olabilir mi?

 

 

Kisaca 1919-27 arasi dini ovmus, kurd varligini kabul etmis 1927 sonrasi da dine karsi ve bilimi one cikarmistir. Turklestirme politikasi da 1927 ile baslamistir.

 

Bunlari detayli olarak bu sitede ya da internette bulabilirsin.

 

Bakiyorum "carpitma" oldugu konusunda cok iddialisin. Bu da Ataturk yanlisi olmandan kaynaklaniyor herhalde. Bu arada ben sadece Ataturk'u ve yaptiklarini sorgular ve degerlendiririm. Ataturk olarak yanlilik ya da karsitlik tarafim yoktur.

Bakıyorum sizde çarpıtma olmadığı konusunda çok iddialısınız. Bir kişiyi, olayı, olguyu sorgulamak doğru ve tarafsız kaynaklardan beslenerek ve doğru düşünerek olabilir ancak. Eğer bir kaynağa belli bir bilgi birikimi ile neden-sonuç ilişkilerini kullanarak ve şüpheci yaklaşmazsanız, onun tarafsız yazılıp yazılmadığını anlama şansınız da olmaz.

 

Yoksa, Atatürk dini övdüğü zaman, dua ile meclis açtığı zaman Laiklik mi vardı diye sorarlar adama. Laik olmayan bir devlette milli tanımının da dini bir içerik taşıdığından ( İslam Milleti ) ve dolayısıyla Türk ( Etrak ) ve Kürt ( Ekrad ) etniğini ( biyolojik değil kültürel ) telaffüz etme gereğinden bihaber misin diye de.

 

Sonra, öyle bir anlatıyorsunuz ki, sanki Atatürk Laikliği dine karşı olduğu için ilan etmiş gibi. Eğer dindar olsaymış Laikliği ilan etmeyecekmiş gibi. Ki dine karşı olduğunun da net bir verisi olmamasına rağmen.

 

Kavramlar oturmayınca bu yanılgılara düşmek zor değil tabii. Bunu anlıyorum. Mesela Laiklik, Ulus kavramı ile yapışıktır bunu anlamak gerekir evvela. Laiklikten önceki Türk tanımı ( etnik ) ile laiklikten sonraki Türk tanımının ( ulus-millet ) farkının farkına varmadıkça da bu yanılgılar sürer gider.

 

 

Ben sana dusunce ve bilgi paylastigimi soylemistim. Burasi bir kitle platformu amac okur ve yazarlara dusunce ve bilgi sunmak ve onlarin da dusunce ve bilgilerini iletmelerini saglamak. Benim icin karsi ya da hem fikir yoktur. Benim icin bir konu ya da kavram uzerinde dusunce ve bilgi aktarimi ve paylasimi vardir.

 

Burada da her yerde oldugu gibi sizin ile bilgi ve dusunce paylasiyorum.

Bakın efendim, Forumun en tepesinde Tartışma ve Paylaşımların Merkezi yazıyor.

 

" Tartışma " eyleminden ne anlıyorsunuz bilemiyorum. Ama olumlu bulmadığınız izlenimim var. Bir nevi çekişme gibi algılıyor olabilirsiniz.

 

Onun için tekrar vurgulayayım ki, tartışma çekişme değildir. Ve siz de benle ‘’ tartışıyorsunuz ‘’ Yalnızca, Benim öne sürdüğüm bir düşünceye öyle değil dediğiniz için, ben de sizin öne sürdüğünüz bir düşünceye öyle değil dediğim için değil, ki bunun adı ‘’ çekişme ‘’dir.

 

Oysa biz düşüncelerimizi açıklarken temellendirmeye çalışıyor, düşüncemizi destekleyecek kaynaklar buluyor, bilgi aktarımı yapıyoruz.

 

Burada tartışmanın niteliği önemlidir. Zaman zaman sert tartışmaya ( polemik ) dönmesi kişiselleştirmek değildir. Eleştiriler kişiliğe yönelik değil, düşünceye yöneliktir. Düşüncenin çelişkili olup olmaması, mesnetli olup olmaması üzerinedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Efendim, Laiklik ile ilgili olarak Turkiye'de sag ya da sol iktidarlarda fark olmadığını size düşündürten nedir ?.

 

AKP'ye gelene kadar yoktu. Bugunku AKP'nin dini politikaya tasimasini algilarsaniz, dini bir duzene yoneldigini algilarsaniz, farki da algilarsiniz.
 

 

Evet, devletin dininin ya da dini bir tarafının olmaması gerekir. İlgili başlıkta ( Laiklik – Sekulerlik farkı ) anlattığım gibi, Diyanet kuruluşu itibariyle ilk Cumhuriyet döneminde devrimci bir işlev taşıyordu. Sonrasında adım adım yozlaştırılıp siyasetten özerk yapısı aşındırılarak en son Ak Parti ile bir fetva makamı haline getirilmiştir.


 

Sizin savunduğunuz gibi baştan itibaren devlet dine karışmamış, kontrol etmemiş olsaydı, o özel dini kuruluşlar çok daha önceden bir dini devleti kurarlardı.

 

Ozel dini kuruluslar, nasil bir dini devlet kuruyor? Devlet/hukumet/Anayasa/Halk buna nasil izin veriyor?  

 
 

 

Ne gibi farklı politikalar ? İktidarlarin farkli kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri iddianıza 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si de dahil mi?

60’dan itibaren yerleşen Askeri vesayeti ve bu askeri yapının NATO doğrultusunda Yeşil Kuşak politikalarının hamisi olmasını neden göz ardı ediyorsunuz ?

 

Konumuz laiklik. T.C. Devleti tarihinde 1980'e kadar laiklik politikasi aynidir.
 

 

Dolayısıyla dediğiniz hem doğru hem de yanlış. Zira, 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si dışında, evet, iktidarların pek farklı olmayan kendi politikalarını devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri olmuştur. Ama bu sizin söylediğiniz gibi iktidarların Ak Parti’nin aksine devleti doğrudan kontrol edemediği zamanlara aitti. Ecevit 80’de, Erbakan 98’de müdahale ile karşılaştı, unutmayın.

 

Konu ben değilim ve sen de kendini benden üstün görür tavrından vazgeçmen gerekir artık. Lütfen konuyu bulandırma !

Anlamsız bulduğum geçmiş bir olayı bugünün değerleriyle yargılayıp, çağdaş değildi demen idi. Buna cevap verin.

Yukarıda da Ak Partinin kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmelerine bakıp diğer hükümet dönemlerine genellemişsiniz. Aynen, bugün ki çağdaş değerlere göre 30’ları, 40’ları değerlendirmeniz gibi. Yöntem yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum.

 

Yontem yanlisligi!?

 
 

 

O dönem kimse laikliği tartışmıyorsa, o halde neden ‘’ Bir siyasi partiyi solcu/sağcu yapan onun piyasa düzeni yanlısı/karşıtı olmasıdır, sosyal devlet yanlısı/karşı olmasıdır, işçiden yana/patrondan yana olmasıdır, insan haklarından yana/karşıtı olmasıdır. ‘’ önermeme itiraz edip;

‘’ Hayir efendim, Turkiyedeki algi oyle degildi.

Sag algisi-muhafazakar dinci ve milliyetci, fasist
Sol algisi-sosyal demokrat, sosyalist, marksist/Leninist ‘’

dediniz.-?

 

Evet dedim, AKP'ye kadar kimse dini politik bir guc olarak devlet/hukumete tasimamis ve bir teokratik otokratik sunni duzen kurmaya girismemisti. Bir kisinin dinci v.s. olmasi baskadir, bunu duzene tasimak istemesi baskadir.

 
 

 

Ne gibi ? Mesela ?

 

Agalik, asiret, tore v.s.

 
 

 

Doğru ama, bu dediğiniz - yukarıda ve ilgili başlıkta da defalarca anlatmaya çalıştığım gibi - dönüşüm tamamlandığında kaldırılması öngörülen dönemsel bir devrim gerekliliğiydi. Köy enstitüleri önce nasıl işlevininin içi boşaltılıp fiilen, sonrasında resmen kapatıldıysa, Diyanet de önce işlevinin içi boşaltılıp, sonrasında o haliyle siyasi açıdan kullanışlı olmasından dolayı kapatılmadı. Son dönemde de bir fetva makamına dönüştü.

 

Neden?

 

Öyle değil efendim. Milli kavramı o dönemde, 1928’e kadar dini bir içerik taşıyordu.

 

Evet, turkculuk turklestirme ve turk dedirtme 1927 ile baslar.

 
 

 

Efendim, son sorunuz bugüne ait değil, devrimin hemen sonrası yıllara aitti. Ayrıca, devrim öncesi üst yapı Burjuvazi değildi, Aristokrasiydi. Yapılan da zaten Burjuva devrimiydi ve nitelik taşıyanın Burjuva olması gerekiyordu ve öyleydi de. Serfler, köylüler de en azından feodallerden kurtulmak isteği, bilinci taşıyordu.

 

Feodaliteden kurtulmak!? Bunu eylemsel tarihi orneklerle gosterebilir misin? 
 

 

İşçi Sınıfı bir nicelik değildir, niteliktir. Bir sınıfın işçi olması onu niteler. İşçi niteleyen, sınıf nitelenendir. Devrim öncesi Rusya’sında sonrasında devrime öncülük edecek nicelik olarak zayıf ( sayıca az ) ama nitelik olarak gelişmiş ( işçi sınıfı bilinci olan ) bir işçi sınıfı vardı dedim. Burada çelişki aramıştınız. Çünkü, Nicelikten anladığın yalnızca ‘’ kitle ‘’

 

Evet bazi ideolojik inancsal dogrulara gore oyledir. Yalniz isci olma bilinci baska bir seydir. Buradaki sorunda bu ideolojik inancsal dogru temelinde toplumun nicelik yerine konarak bu nitelige yonlendirilmesidir.

 

Sorun tek bir ideolojik inancsal politik niteligin toplumu nicelik yerine koyarak bu nitelik temelinde yonlendirme cabasi. Iste AKP'de bunu yapiyor. Ama artik sosyal ve birey bilinci bunu kaldirmiyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Sayı, amaca göre az ya da çok olur. Ama her ikisi durum da o şeyin Niceliğini niteler. Mesela, devrim için, işçi sayısı çoksa nicelik açısından üstün, az ise nicelik açısından zayıftır.

 

Sorun da zaten bir niteligin kendine cekmeye calistigi niceligin niteligini gale almamasinda. Yani birey ve sosyal bilinc noksanligi.

 

 

Mesela, sosyalist devrime karşı ‘’ karşı devrim ‘’ yapan da bilinç taşıyabilir o zaman, öyle mi?

 

Tasiyamaz mi? nitekim din bilinci tasinmadi mi? Ne oldu halka zoraki dayatilan dinsizlik, bugun Rusya'da nerede?

 
 

 

Beyefendi, bir soru sormuştunuz onu cevapladım. 70’lerde Kürt hareketi yoktu demiştiniz. Ben de var olduğunu gösterdim.

 

Kurd hareketi baskadir, kurd etnisitesinin politik/ideolojik bir cikar olarak kurdculuk yapilmasi baskadir.

 
 

 

E, o zaman 27 Mayıs’ı neden devrim olarak görmüyorsunuz ? Dönemine göre, dönemindeki çağdaşlık düzeyine göre değerlendirin bugüne göre değil. Zira, 50 sonraki çağdaşlık değerlerini, düzeyini şimdi bilemeyeceğimizi söylediniz ki doğrudur.

 

Ben hic bir darbeyi devrim olarak gormem. Ustelik askeri darbeyi.

 
 

 

Efendim, darbenin bir amacı vardır ve iktidara yapılır. O nedenle 60, 71, 80 darbeleri yapanlarsa göre, o zihniyete göre başarılıdır.
Tabii ki kendi penceremden bir bakış bu. 60 hak ve özgürlükler açısından ileridir. 71, 80 geridir. 12 Mart 71, 60’la gelen örgütlenme özgürlüğü ortamında gelişen solun MDD amaçlı darbe girişimine ( 9 Mart 1971 ) karşı yapılan darbeydi. İktidarı devirme darbedir. Devrim yapacak olanlar da önce iktidarı ele geçirir, sonra devrimini yapar. Devrim yalnızca değiştirme değildir, en azından mevcut olandan daha ilerici, çağdaş bir nitelik taşıması gerekir.

 

Ben ileri ve geriligi cagdasliga gore algilarim. Ulkenin kendi bunyesindeki kendine gore ya da hak ve ozgurluklere gore farkli olabilir.

 
 

 

Ne ilgisi var efendim ? Osmanlı devrildiğinde bu Osmanlıya göre karsı devrim değildir, darbedir. Cumhuriyet yıkıldığında yıkanlara göre bu bir devrim olmaz. Çünkü, onların literatüründe böyle bir kavram yok.

 

Devrim de de karsi devrimde de darbede de iki taraf vardir. Hangi taraftan baktigina gore kavramlarin anlami biribirine ters duser.

 
 

 

İyi de beyefendi zaten Fransa’da Sosyalist devrim yapıldı diyen yok ki efendim. Fransa’da Burjuva devrimi yapılmıştır. Dolayısıyla, O halde neden ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ diye cevap vermeniz anlamsızmış, değil mi ?

 

Burada nitelik soz konusudur. Burjuvanin niteligi feodalitenin niteligine cagdas olarak ustundur. O yuzden de devrim ust yapi olarak el degistirmis, alt yapi da bunu desteklemis ve sonra da alt yapi kurulmus ve insa edilmistir. Yani kapitalizm.

 
 

 

Burjuvalar, devrim öncesi üst yapı değildi. Üst yapı Aristokrasi sınıfı idi.

Burjuva devrimi burjuva öncülüğünde Aristokrasiye karşı yapılır,

 

Burada ust yapi paralelligi var. Aristokratlar burjuvalasti.
 

 

Proletarya devrimi proletarya öncülüğünde Burjuvaziye karşı yapılır.

 

Burada ust yapi paralelligi yok. Proletarya burjuvazinin karsisindaydi.

 
 

 

Efendim, ben de size yukarıda niceliği, niteligi, devrimi, darbeyi karsı devrimi açıkladım. Okuyunuz, ona göre değerlendiriniz. Verilen desteğin nitelik taşıdığı anlamına geleceğini söylemiş değilim. O sizin anlamanız. Ben ‘’ nitelik taşıyan kritik bir nicelikten ‘’ bahsediyorum ve ne Rusya’da ne de Türkiye’de Çarlığı yada Padişahlığı isteyenlerin sayısı kritik değeri aşmaz diyorum şu an itibariye. O nedenle zaten tüm meşrulaştırmalar ‘’ mecburen ‘’ demokrasi söylemleri / kandırmacası ile yapılabiliniyor Ak parti tarafından. 10 – 20 yıl sonrası mechul tabii. Bu nitelik taşıyan kritik nicelik, karşı nitelik lehine zayıflayabilir.
İktidarın sürekli dindarlıktan bahsedilmesini isteyen, dindarlığın ‘’ dinsizlere ‘’ karşı iktidar tarafından korunacağına inanan, iktidarın uygulamalarını dinsel baskı olarak görmeyen tersine memnun olan, belediye hizmetlerinden memnun, emperyal duygularını kabartan posta koymaları gören, ülkenin AVM’ler, Havaalanları, Köprülerle geliştiğine inanan, Ak Partiye üye olmakla kendi bireysel işsizlik sorununun çözüldüğünü gören, alım – satım işleri krizlerle aksamayan vs. vs. bir seçmen oy verirken kendi doğruları açısından bilinçsiz midir sizce ?

 

Evet sadece biat eden ve sorgulamayan sorgulanmazi olan din adina da hareket edendir. Farki da zaten gezi parki halk direnisidir. Burada bilinc degil; biat vardir.
 

 

Dedim ya, Nitelik kavramını dar bir anlamda, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Size göre olumsuz / geri / sizin fikirleriniz doğrultusunda olmayan bilinçlilik , farkındalık nitelik değil. Herkesin zihninde farkında olarak yaptığı bir eylem hakkında onu neden yaptığının bir açıklaması vardır. Siz beğenseniz de beğenmeseniz de, bilinç düzeyini geri bulsanız da bulmasanız da bu da bir bilinçtir.

 

Yukarida iktidar niteligi ile sosyal nitelik algisi farkini acikladim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Bu polemik değil durum tespiti. Ayrıca, polemik konusu olan bir fikir var ve siz o fikre cevap vermelisiniz.

Bakın :

‘’ To evolve-evrilmek fiilidir. Evolution-evrimdir. Bir seyin evrilmesi de kendi ic dinamigidir. Ornek dogal secilim, mutasyon v.s. Ayrica evirme, bir ozne icerir. Sanki eviren biri ya da bir guc varmis gibi ki buda akilli tasarimdir. ‘’

Bunlar sizin ifadeleriniz. Buradan ne çıkarmalıyım ?

EVİRME ÖZNE İÇERİR DEMİŞSİNİZ. ( EVİRME = EVRİM ) Doğurma = Doğurum gibi.

 

Evet bir evirenin olmasi demektir. Evrilmenin ise bir evireni yoktur.

 
 

 

Ben de onu diyorum işte efendim :

Evrim, sonradan türetilmiş bir sözcüktür. ‘’ Evre ( safha ) ‘’ dan - l - yapım eki getirilerek türetilmiştir.

evre - l - mek

İngilizce sözcüklerin karşılıkları da tam olarak;

to evolve - evrilmek, gelişmek, dönüşmek

evolution - evirilme / evrilim, gelişme / gelişim, dönüşme / dönüşüm

to inverse – evirmek, çevirmek

inversion – evirme / evrim

 

verse duzdur, inverse degil. Yani evrilmek duz ise zaten versedur. Inverse anlamini vermez.

 
 

 

to revolve - döndürmek

 

volve, volution voluntary yani gonullu olan demektir. e-volve, bunun ortaya cikisidir. revolve ise tekraridir. Yani tekrar ettiren bir ozne vardir. Ortaya cikista ise bir ortaya cikaran yoktur. Var dersek zaten akilli tasarim olur.
 

 

revolution - döndürme / döndürüm

revolution – devrim yanlış tercümedir. Revolution’un devirmek ile alakası yoktur. Darbe veya Ayaklanma ile şiddet yolu ile iktidar devrilir ve daha sonrasında üst yapıda ileri doğru bir dönüştürmeye / döndürmeye gidilirse ancak buna Revolution ( döndürüm )denir. Her darbe / devirme Revolution ile sonuçlanmaz.

 

EVRIM ALGI ANLAM KAVRAM OLARAK OZNEYI ICERMEZ. AMA BUNUN DOĞRU TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ EVRİLİM ŞEKLİNDE OLMALIYDI. ANLATMAYA ÇALIŞTIĞIM BU.

EVRİM, SONRADAN TÜRKÇEYE AYKIRI BİÇİMDE YANLIŞ TÜRETİLMİŞ BİR SÖZCÜKTÜR. ‘’ EVRE ( SAFHA ) ‘’ DAN - L - YAPIM EKİ GETİRİLEREK TÜRETİLMİŞTİR.

EVRE - L – MEK ( KENDİ KENDİNE SAFHADAN SAFHAYA GEÇMEK )

 

Dolayısıyla, Homo economicus davranışının, iddianızın aksine yalnızca devletin birey için olduğu bir devlet düzeni anlayışında bulunması şart değildir.

 

Son cumlen ile once acikladiklarin arasinda bir bag kuramadim. Ayrica iddiamin ne oldugunu da senin algina gore anlayamadim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Pekala, şimdi ; bunları sanki hiç bilinmeyen şeyler gibi anlatmışsınız. Neticeye ve soruma gelelim. Sizce gelişmiş Batı ülkelerinin devletleri bireyi için var olan / bireyinin yönlendirdiği devletler midir ?

Yazdıklarınızdan anlaşıldığına göre öyle :

‘’ Homoeconomicus davranisi bati gibi bireyi olanlar ve bireyi icin var olan devletler icin gecerlidir. Bizim gibi vatandasi devleti icin var olan toplumlar icin degil. Bizim gibi toplumlarda herkes bilsin bilmesin politiktir. Zaten devlet politiktir. ‘’

‘’ Ortacagda insanoglunun ilerleyisinin baslangici ronesanstir. Ondan sonrada politikm savaslar soz konusudur, taki 18. yuzyila yani kapitalizme kadar. Kapitalizm ile emperyalizme ulasan ulkeler, ekonomik olurken; diger emperyalist olamayan ulkeler hala politik savas vermektedir, ustelik emperyalist ulkelerin ekonomilerine destek vererek. ABDneden Irak'a girdi dersin? Ekonomik cikar, politik savasimi daima diri tutar ki, ekonomik olarak beslensin diye. Ne zaman evrensel hukuk ve insan haklari temelli hak ve ozgurlukler savasi biter, iste bu birey bilinci o zaman politik degill; ekonomik ve kendini dusunen devletini kurar. ‘’

Ve o devlet de Batı gibi emperyalist olmaya başlar.

Burada bir tuhaflık, tutarsızlık yok mu sizce gerçekten ?

 

Nerede tutarsizlik. Yalniz batida da birey bilincinin insanoglu tursel temeli yoktur. Yani bireyci akilcilik olarak bencil, bananeci ve sadece kendi beni cikarlidir. Kisaca sosyal iliski bireyci akilciligin cikarina ya da duygu somurusune dayanir.
 

 

Yazdıklarınıza göre, sizce ideal devlet emperyalist olmalıdır gibi bir anlam çıkıyor. Çünkü, bir devletin emperyalist olmasının ön koşuluna, ülkede hak ve ozgurluk sorununun aşılmasını ve birey bilincinin gelismesini ve bu bireylerin politik vatandaşlar yerine, ekonomik bireyler olarak devletlerini kendilerine hizmet etsin diye kurmalarını koymuş oluyorsunuz.

 

Hayir hic ilgisi yok. Devletin sosyalligidir konu olan. Emperyalizm ise ekonomik temele dayanir. Iste onlar sosyal devleti kurmayi bu ekonomik cikar icin basarmislardir. Evet devlet bireyi icin olmalidir ve bireyine hizmet etmelidir. Sosyal ile ekonomiyi bir birine karistirmayalim.
 

 

 Anlayamadığınız şey; ben sizin hakkınızda yorum yapmıyorum. Ben sizin yazdıklarınıza bakarak ne anlatmaya çalıştığınızı açmaya çalışıyorum. Çünkü yazdıklarınızda anlaşılmayı engelleyen tutarsızlıklar var. Ben size bu tutarsızlıkları gidermek için bir fırsat ve zemin hazırlıyorum farkında olmanız gereken bu.

 

Bunu yapabilmeniz icin once yazilanlari algilamaniz gerekir. Cunku sizin "acmaniz" yazilanlari algilayamadiginizi gosteriyor. Tutarsizliklar da sizin algilamaniza gore. Yanlis algi tutarsiz gelebilir.
 

 

Bakın beyefendi ben yazılanları anlamayacak birisi değilim ve kafanızdan geçenleri okuma yeteneğim yok maalesef. Şunu bilin ki tutarlılık açısından kendi yazdıklarımı da en az sizin yazdıklarınızı değerlendirdiğim kadar değerlendiriyorum. Ya siz kendi özeleştirinizi hiç yapıyor musunuz ?

 

Anlamak baska, algilamak baskadir. Anlamak kendi dogrularinizla mukayese iken; algilamak verildigi gibi verenin vermek istedigi gibi kendi dogrularinizla mukayese etmeden kavramaktir.

 

 

Öncelikle sarılan aynı halk mı ? Bu bir. Ayrıca, dinden uzak olmaları mı nitelik oluyor ? Bunlar sorulan sorunun yanlışlıkları. Yani; devrimin kitleselleşememesini din üzerinden değerlendirmek. Devrimden sonra dine sarıldılar demek ki devrim nitelik taşımıyordu demek nasıl bir anlayış ? Dine din devleti isteyecek şekilde, feodaliteyi tekrar diriltmek üzere mi sarılmışlar ? sorusu da ayrıca sorulabilir. Peki kapitalist ülkelerde neden dindarlar var ? Yoksa Fransız devrimi nitelik taşımıyor muydu ?

 

Dindarlar dinlerini iman ettikleri ve inandiklari icin uygulamak isterler. Dindar olmamak ise dinin ne oldugunun bilincine varmaktir. Sen bir kisiye bu bilinci vermeden ona dini yasaklarsan, burada hak ve ozgurluk ihlali vardir.
 

 

Efendim, Rusya kapitalizme geçtikten sonra neden Kiliseye el konulan mülkleri geri verildiyse, halk da o nedenle dine geri sarıldı ? Marks’ı anlamak işte yine burada devreye girer. Bu bağlamda, Marks'ın dine bakışını vermekte fayda görüyorum :

'' Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, manevi olanın dışlandığı toplumsal koşulların maneviyatını oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor. ''

Kapitalistler ne zaman geleneksel dine destek vermemişler ? Sınıf çelişkisininin acılarını hafifletip, isyanı önlemek için kaderci din anlayışından daha iyi bir enstruman olabilir mi?

Bakıyorum sizde çarpıtma olmadığı konusunda çok iddialısınız. Bir kişiyi, olayı, olguyu sorgulamak doğru ve tarafsız kaynaklardan beslenerek ve doğru düşünerek olabilir ancak. Eğer bir kaynağa belli bir bilgi birikimi ile neden-sonuç ilişkilerini kullanarak ve şüpheci yaklaşmazsanız, onun tarafsız yazılıp yazılmadığını anlama şansınız da olmaz.

Yoksa, Atatürk dini övdüğü zaman, dua ile meclis açtığı zaman Laiklik mi vardı diye sorarlar adama. Laik olmayan bir devlette milli tanımının da dini bir içerik taşıdığından ( İslam Milleti ) ve dolayısıyla Türk ( Etrak ) ve Kürt ( Ekrad ) etniğini ( biyolojik değil kültürel ) telaffüz etme gereğinden bihaber misin diye de.

Sonra, öyle bir anlatıyorsunuz ki, sanki Atatürk Laikliği dine karşı olduğu için ilan etmiş gibi. Eğer dindar olsaymış Laikliği ilan etmeyecekmiş gibi. Ki dine karşı olduğunun da net bir verisi olmamasına rağmen.

 

Ataturk pragmatistti.
 

 

Kavramlar oturmayınca bu yanılgılara düşmek zor değil tabii. Bunu anlıyorum. Mesela Laiklik, Ulus kavramı ile yapışıktır bunu anlamak gerekir evvela. Laiklikten önceki Türk tanımı ( etnik ) ile laiklikten sonraki Türk tanımının ( ulus-millet ) farkının farkına varmadıkça da bu yanılgılar sürer gider.

Bakın efendim, Forumun en tepesinde Tartışma ve Paylaşımların Merkezi yazıyor.

" Tartışma " eyleminden ne anlıyorsunuz bilemiyorum. Ama olumlu bulmadığınız izlenimim var. Bir nevi çekişme gibi algılıyor olabilirsiniz.

 

Benim algiladigim anlam, karsilikli farkli fikirlerin kendilerini ifade edebilmesidir. Boylece fikir ve dusunce ve de bilgi zenginligi ortaya cikar. Her okuyan da kendince ya katilir, ya da bu zenginligi kwendine gore degerlendirir.
 

 

Onun için tekrar vurgulayayım ki, tartışma çekişme değildir. Ve siz de benle ‘’ tartışıyorsunuz ‘’ Yalnızca, Benim öne sürdüğüm bir düşünceye öyle değil dediğiniz için, ben de sizin öne sürdüğünüz bir düşünceye öyle değil dediğim için değil, ki bunun adı ‘’ çekişme ‘’dir.

 

Tartisma karsi tarafa karsi niyet okuma, kendi soylemini o soyluyormus gibi getirme, suclama atisma ve kendi dogrularini karsi tarafa kabul ettirme ve karsi tarafi otekilestirme, distalama v.s. degildir. Ingilizcesi discussion.
 

 

Oysa biz düşüncelerimizi açıklarken temellendirmeye çalışıyor, düşüncemizi destekleyecek kaynaklar buluyor, bilgi aktarımı yapıyoruz.

Burada tartışmanın niteliği önemlidir. Zaman zaman sert tartışmaya ( polemik ) dönmesi kişiselleştirmek değildir. Eleştiriler kişiliğe yönelik değil, düşünceye yöneliktir. Düşüncenin çelişkili olup olmaması, mesnetli olup olmaması üzerinedir.

 

Neyse onemli degil. Siz tartisma algisinin disina artik bilgi dusunce alis verisine olanak kalmayacak duzeyde  ciktiginizda ben bunu belirtiyorunm. Israr ve inat ederseniz de daha onceki basliklarda oldugu gibi yanit vermiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

AKP'ye gelene kadar yoktu. Bugunku AKP'nin dini politikaya tasimasini algilarsaniz, dini bir duzene yoneldigini algilarsaniz, farki da algilarsiniz.

AK Partiİ’den önce Sol partiler Laik değildi, AK Parti’den sonra Laik oldular, öyle mi ? original.gif 

 

 

Ozel dini kuruluslar, nasil bir dini devlet kuruyor? Devlet/hukumet/Anayasa/Halk buna nasil izin veriyor?

Tabi, tabii vermez, burası Almanya, BB çünkü. Sivas Katliamına bile mani olamayan devlet, özel dini kuruluşların kitlelere siyasi propogandalarını engelleyebilecek değil mi ? Aynen Fethullah Gülen okullarını denetleyebildiği gibi, tabi, tabi…

 

 

Konumuz laiklik. T.C. Devleti tarihinde 1980'e kadar laiklik politikasi aynidir.

Konumuz “İktidarlarin farkli kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri “ iddiası idi ve 60’dan itibaren yerleşen Askeri vesayeti ve bu askeri yapının NATO doğrultusunda Yeşil Kuşak politikalarının hamisi olmasını göz ardı etmek idi.

 

 

Yontem yanlisligi!?

 

Yöntem yanlışlığı geçmiş bir olayın bugünün değerleriyle yargılanıp, çağdaş değildi denmesi idi. Yukarıda da Ak Partinin kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmelerine bakıp, bu diğer eski hükümet dönemlerine genellenmiş. Aynen, bugün ki çağdaş değerlere göre 30’ları, 40’ları değerlendirmek gibi. Oysa, 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si dışında, evet, iktidarların pek farklı olmayan kendi politikalarını devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri olmuştur. Ama bu iktidarların Ak Parti’nin aksine devleti doğrudan kontrol edemediği zamanlara aitti. Ecevit 80’de, Erbakan 98’de müdahale ile karşılaştı.” iktidarların pek farklı olmayan kendi politikalarını devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri olmuştur “ demek askeri vesayetin göz ardı edilmesi demektir. 60’dan itibaren yerleşen Askeri vesayeti ve bu askeri yapının NATO doğrultusunda Yeşil Kuşak politikalarının hamisi olması es geçilemez.

 

 

Evet dedim, AKP'ye kadar kimse dini politik bir guc olarak devlet/hukumete tasimamis ve bir teokratik otokratik sunni duzen kurmaya girismemisti. Bir kisinin dinci v.s. olmasi baskadir, bunu duzene tasimak istemesi baskadir.

Başka değil. “ Dinci “nin gücü olsa, dini politik bir guc olarak devlet/hukumete tasimamis ve bir teokratik otokratik sunni duzen kurmaya girismez miydi AKP Parti’den önceki dönemlerde ? MSP neydi ? Refah partisi neydi ?

 

 

Neden?

Askeri vesayet kalkınca herhangi bir engel kalmadı da o nedenle. Bu sayede zaten Demokratik olmayan üst yapıyı tam anlamıyla ele geçiren AK Parti, elbette kuruluş işlevinden epey uzaklaşmış, siyasetin etkisi altına girmiş Diyaneti son bir operasyonla bir fetva makamına dönüştürdü.

 

 

Feodaliteden kurtulmak!? Bunu eylemsel tarihi orneklerle gosterebilir misin?

Fransa’dan mı ? Zira, konumuz Fransa idi. Fransa feodaliteden kurtulmadı mı ? Örnek gerekir mi ?

 

 

Yalniz isci olma bilinci baska bir seydir

Nitelik olarak gelişmiş İşçi Sınıfı demek zaten İşçi Sınıfı bilinci taşıyan İşçi Sınıfı demektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tasiyamaz mi? nitekim din bilinci tasinmadi mi? Ne oldu halka zoraki dayatilan dinsizlik, bugun Rusya'da nerede?

O zaman neden Karşı devrim nitelik taşımaz denmiş ?

 

 

Ben hic bir darbeyi devrim olarak gormem. Ustelik askeri darbeyi.

Darbe değil, darbe sonrası getirilenin niteliği önemlidir.

 

 

Ben ileri ve geriligi cagdasliga gore algilarim. Ulkenin kendi bunyesindeki kendine gore ya da hak ve ozgurluklere gore farkli olabilir.

Ama anlaşılan “ Yöntem yanlışlığı “ ile birlikte. Yani, bugünün çağdaş değerleri ile geçmişi sorgulayıp, yargılamak.

 

 

Devrim de de karsi devrimde de darbede de iki taraf vardir. Hangi taraftan baktigina gore kavramlarin anlami biribirine ters duser.

Ters düşme bir yana aynı kavramlar bile kullanılmayabilinir. Onun için, Cumhuriyet Osmanlıya göre “ karşı devrim “ değildi. Çünkü, onların Literatüründe Devrim kavramı olmadığı gibi Karşı Devrim kavramı da yoktu. İşte onun için; “ osmanli devrildiginde bu osmanliya gore karsi devrimdir “ denilmesi yanlıştı.

 

 

Burada nitelik soz konusudur. Burjuvanin niteligi feodalitenin niteligine cagdas olarak ustundur. O yuzden de devrim ust yapi olarak el degistirmis, alt yapi da bunu desteklemis ve sonra da alt yapi kurulmus ve insa edilmistir. Yani kapitalizm.

Fransa’da Sosyalist devrim yapıldı diyen yok ki. Fransa’da Burjuva devrimi yapılmıştır. Dolayısıyla, O halde neden ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur ‘’ diye cevap vermek anlamsızmış.

 

 

Burada ust yapi paralelligi var. Aristokratlar burjuvalasti.

O devrim sonrasındadır. Öncesinde devrime öncülük eden ve o dönemin üst yapısını oluşturan Aristokrasiye karşı devrim yapan Burjuvaydı. Dolayısıyla, “feodalizmi yikan halk degil; sadece burjuvalasan ust yapi idi “ demek anlamsızmış.

 

 

Burada ust yapi paralelligi yok. Proletarya burjuvazinin karsisindaydi.

Burjuva da Aristokrasinin karşısındaydı. Çıkarları çatışıyordu. Proletarya devriminden sonra sınıfsızlık hedeflendiğinden, Proletarya üst sınıf olarak nitelendirilemez denilse tamam da bunu paralellik ile açıklamak terstir. 1789 öncesi Burjuva ile Aristokrasi arasında bir paralellik yoktu.

 

 

Evet sadece biat eden ve sorgulamayan sorgulanmazi olan din adina da hareket edendir. Farki da zaten gezi parki halk direnisidir. Burada bilinc degil; biat vardir.

Biat ettiğinin bilinci yoktur ama beğenmesek de bir bilinç vardır. Yalnızca, Ak Partinin nihai hedefi konusunda bir bilinç olmadığından söz edilebilir, bu biattan kaynaklanır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayir hic ilgisi yok. Devletin sosyalligidir konu olan. Emperyalizm ise ekonomik temele dayanir. Iste onlar sosyal devleti kurmayi bu ekonomik cikar icin basarmislardir. Evet devlet bireyi icin olmalidir ve bireyine hizmet etmelidir. Sosyal ile ekonomiyi bir birine karistirmayalim.

Emperyalist devlet hem ekonomik hem de sosyal devlet değil mi ? Batida da birey bilincinin insanoglu tursel temeli bu aşamadan sonra gelecekse, yazılanlara göre bizim gibi ülkelerin de önce emperyalist ekonomik devlet olması gerekmiyor mu ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Agalik, asiret, tore v.s.

Agalik, asiret, tore halka dayatıldığı için mi feodalite yok edilememiş, 1950’ye kadar ? Nerede dayatılmış ? Örnek ?

 

 

Evet, turkculuk turklestirme ve turk dedirtme 1927 ile baslar.

Demek ki, Milli kavramı o dönemde, 1927-28’e kadar dini bir içerik taşıyormuş. Bu söylediğimi yanlışlamış olmuyor ki. Dolayısıyla, Misak-ı Milli kararlarını alan Osmanlı Mebusan Meclisi Milli kararlar almış oluyor.

 

 

Ataturk pragmatistti.

Döndük yeniden başa. Her lider pragmatisttir, bunda ne var ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dindarlar dinlerini iman ettikleri ve inandiklari icin uygulamak isterler. Dindar olmamak ise dinin ne oldugunun bilincine varmaktir. Sen bir kisiye bu bilinci vermeden ona dini yasaklarsan, burada hak ve ozgurluk ihlali vardir.

Bu bilincin verilmediğini kim söylemiş ? Buna rağmen dine dönmeleri yeterince bilinçlendirilmemelerinden değildir. İnanç konusu farklıdır. Devrimi değerlendirmek için ölçüt olamaz.

 

Yukarıda yazmıştım:

 

" Rusya kapitalizme geçtikten sonra neden Kiliseye el konulan mülkleri geri verildiyse, halk da o nedenle dine geri sarıldı ? Marks’ı anlamak işte yine burada devreye girer. Bu bağlamda, Marks'ın dine bakışını vermekte fayda görüyorum :

 

" Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, manevi olanın dışlandığı toplumsal koşulların maneviyatını oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor. "

 

Kapitalistler ne zaman geleneksel dine destek vermemişler ? Sınıf çelişkisininin acılarını hafifletip, isyanı önlemek için kaderci din anlayışından daha iyi bir enstruman olabilir mi? "

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.