Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BÜLENT ECEVİT: Mavi gömlek, siyah kasket, ilkeli siyaset ve zarafet


GeceKuşu

Önerilen İletiler

Ecevitin Yaşam Öyküsü:

http://video.milliyet.com.tr/video.swf?vid...6/11/ecevit.flv

 

***

232838.jpg

Ecevit: Mavi gömlek, siyah kasket, ilkeli siyaset ve zarafet

 

yazdundar.jpg

Karaoğlan derin uykuya dalarken

 

Ecevit uyutulurken biz, bir zamanların mahşeri kalabalıklarından artakalan bir avuç adam dışarıda, her daim bizi gaflet uykularından uyandıran adamın, derin uykusundan uyanmasını bekliyorduk, dualarla...

 

 

Perşembe gecesi... Saat 01.00... Ankara Keçiören'de Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) hastanesi önü... Hemen karşıdaki sokakta televizyonların naklen yayın araçları kurulu...

Hastane girişinde birkaç araba...

Ve bir avuç adam...

Tanıdıklarım:

Ecevit'in en yakınında olmuş iki gazeteci: Fikret Bila ve Mehmet Çetingüleç...

Partinin basın danışmanı Süleyman Yağız...

Ve onun kabinesinde bakanlık yapmış Yaşar Okuyan...

Az sonra TRT'deki kameramanlık günlerinden tanıştığımız DSP'nin eski milletvekili Mustafa Vural ağlayarak geliyor. Eşinin telkinlerine rağmen gözyaşlarına hakim olamıyor.

1.15'te Sağlık Bakanı Recep Akdağ hastaneden çıkıyor. Ecevit'in beyin ölümünün gerçekleştiği, yaşam destek ünitesine bağlandığı haberi geliyor.

Az sonra DSP Genel Başkanı Zeki Sezer bunu yalanlıyor.

Son yıllarda her fotoğraf karesinde Ecevit'lerin başucunda görünen yakın koruması Recai Birgül'ü arıyorum:

"Evet, beyefendinin durumu ağır" derken ağlamaya başlıyor o da...

"Karaoğlan" efsanesini yaratan yüzbinlerden artakalan bir avuç adam, geceyarısı efsanenin son durağında içerden haber bekliyor.

 

Üç cümlelik açıklama

18 Mayıs günü Ankaralıların Danıştay saldırısını protesto için Anıtkabir'e yürüdükleri saatlerde tepkisini bir basın açıklamasına döktü Ecevit...

Yayın organlarına gönderilen açıklamada "Bülent Ecevit'in demeci" deniliyordu.

Partisi yoktu artık; o, sadece bir isimdi.

"Hükümet derhal çekilmelidir" başlıklı demeç üç cümleden ibaretti:

"Laik demokratik cumhuriyete karşı Ankara'da göz göre göre işlenen korkunç cinayetten başbakan da sorumludur ve başında bulunduğu hükümet de sorumludur. Bu hükümet artık görevde kalamaz. Halkın yüzüne bakamaz."

Bu kadar!

Ecevit açıklamalarında alışkın olmadığımız bir cümle aksaklığı ama hep alışkın olduğumuz sorumluluk, kararlılık ve duyarlılık...

 

Bir intihar girişimi

Bu açıklamayla yetinmedi.

Cenazeye gitmek istiyordu.

Rahşan hanım bunu yapmaması gerektiğini söyledi. Hava sıcaktı. Cenazede bir izdiham olacağı belliydi.

Bu halde gitmemeliydi.

Diretti Ecevit...

Böyle bir günü evde televizyondan izleyemezdi:

"Aynı fikir doğrultusunda olduğumuz bir değerli insanı son yolculuğunda yalnız bırakmak istemem. O yüzden cenazesine katılacağım" dedi.

Gri gömleğini giydi, kravatını ve ünlü "Ecevit kasketi"ni taktı.

Ve cenazeye geldi.

Bu, 81 yaşında, sağlık sorunlarıyla boğuşan bir insan için intihar demekti.

Cenazede uzaktan görebildiğim kadarıyla gerçekten çok kötü durumdaydı.

Kalabalığı yararak zar zor ilerledi, cami avlusunda, musalla taşı başında sıcakta uzun süre bekledi.

Üzüntünün de eklenmesiyle yanındakileri tanıyamayacak hale gelmişti.

Yanına gelen Devlet Bahçeli'yi hatırlamakta zorlandı.

Gözlerinin içi bembeyazdı.

 

Düşüyordu

Tören bittiğinde omuzları hepten çökmüş, bacaklarını sürüyemez hale gelmişti.

Artık ayakta duracak hali kalmamıştı.

İki koruması iki koluna girdiler. Bir ara sendeledi, dizi yere değdi.

Kaldırdılar.

Kocatepe Camii avlusunu dolduranlar onu hararetle alkışlıyor, "Helal olsun" diye bağırıyordu.

Yaşlıca bir adam sırtını sıvazladı, omzunu öptü.

Bir başkası uzanıp omzundaki saç telini aldı.

O ise bir an önce çıkışa ulaşmaya çalışıyordu.

Arabaya zor bindi.

 

"Derin uyku"

Eve geldiğinde bitkindi. Dinlenmeye çekildi. İki saat sonra fenalaştı.

Recai Birgül özel doktoru Mücahit Pehlivan'ı aradı.

Pehlivan hemen gelip ilk müdahaleyi yaptı.

Bilinci kapalıydı.

Ambulansla hastaneye, acil servise götürdüler.

Ankara hâlâ Danıştay saldırısının şokundaydı.

Ecevit yoğun bakım ünitesine alındı. Beyin tomografisi çekildi.

Beyin kanaması geçirdiği saptandı.

Sağ yanına felç inmişti.

22.30'da bir operasyon yapıldı. Dört saat sürdü. Beyindeki kanama durduruldu.

Sonra uyutuldu.

80 yıllık bir ömrün ve yarım asrı aşan, seçimler, zaferler, darbeler, hapisler, yenilgiler, zirvelerle dolu bir siyasi koşunun ardından gelen "derin uyku"ydu bu.

Ve biz, bir zamanların mahşeri kalabalıklarından artakalan bir avuç adam dışarıda, her daim bizi gaflet uykularından uyandıran adamın, derin uykusundan uyanmasını bekliyorduk, dualarla...

 

Bülent Ecevit'in çevirisiyle son uyku

"Uyandırmayın, yalvarırım!"

Ecevit, Hint edebiyatına tutkundu.

Özellikle de Rabindranath Tagore'a hayrandı.

Onun "Gitanjali"sini henüz 16 yaşındayken çevirmişti.

Tagore'un Tanrı'ya ve ölüme dair dizelerini her daim yaşam felsefesi bellemişti.

İşte onun kaleminden bir bölüm:

"Gece onu boş yere beklemekle hemen hemen sona erdi.

Sabaha karşı yorgun bir halde uykuya dalmışken, birdenbire kapıma gelmesinden korkuyorum.

Ey dostlar,

Yolu ona açık bırakın, ona engel olmayın.

Şayet onun ayak sesleri uyandırmazsa beni kaldırmaya uğraşmayın, yalvarırım.

Sabah aydınlığının bayramında kuşların gürültülü korosuyla, rüzgarın başkaldırışıyla uyandırılmak istemiyorum.

Hatta kapıma ansızın Tanrım bile gelse rahatsız edilmeden uyuyayım.

Ah benim uykum,

Sona ermek için yalnız onun dokunuşunu bekleyen değerli uykum...

Ah benim kapalı gözlerim, uyku karanlığından meydana gelmiş bir rüya gibi gülümseyerek önümde dururken yalnız onun gülümseme ışığına açılacak olan kapalı gözlerim...

O bana bütün ışıkların ve şekillerin ilki halinde görünsün.

Uyanan ruhuma neşenin ilk titreyişi onun nazarlarından gelsin.

Ve benim kendime dönüşüm, doğrudan doğruya ona dönüşüm olsun."

 

k_dundar.gif

[email protected]

 

***

 

yazdundar1.jpg

 

Kötüye gidiş yok, uyanacak

 

4.5 saatlik bir beyin ameliyatı geçirdiği günden beri uyutulan Bülent Ecevit, bugün uyandırılacak. Ecevit'in sağlık durumu, uyandırıldıktan sonra netleşecek

 

RADİKAL - ANKARA - Yüksek tansiyona bağlı olarak beyin kanaması geçiren eski Başbakan Bülent Ecevit, ameliyatın sonrasında başlatılan anestezi yoluyla uyutulma sürecinden bugün çıkarılacak. Ecevit'in sağlık durumu, uyandırıldıktan sonra netleşecek.

 

Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in cenazesine katıldıktan sonra, 18 Mayıs gecesi, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (GATA) kaldırılan ve 4.5 saatlik ameliyatın ardından doktorlar tarafından uyutulan 81 yaşındaki Ecevit'in bugün uyandırılması bekleniyor. GATA'dan dün yapılan açıklamada Bülent Ecevit'in ameliyat sonrası durumunda bir değişiklik olmadığı vurgulandı. Hastane önünde ziyaretçi defteri açıldı.

Sezer: Koma hali değil

 

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de Ecevit'in sağlık durumuna ilişkin son gelişmelere yönelik şu bilgileri verdi:

 

"Sağlık durumunda olumsuzluğa doğru bir gelişme yok. Bugün detaylı olarak yapılmış testlerden yeni tetkiklerden de bu sonucun çıktığı doktorlar tarafından teyit edildi. Gerçekten sevindirici gelişme. Bir yanlışlığı da düzeltmek istiyorum. Sayın Ecevit'in komada olduğu yazılıyor. Ancak kendisi uyutulma halinde. Bu uyutulmanın nedeni bildiğiniz gibi vücudun yenileşmesinin daha kolay sağlanması. O nedenle koma durumunda demek doğru bir değerlendirme değil. Sayın Ecevit çok büyük badireler atlattı. Her alanda her konumda çok güçlü, kararlı olduğunu biliyoruz. Bu gücü, bu kararlılığıyla mevcut durumu da aşacaktır. Buna yürekten inanıyoruz. İnanmanın ötesinde de tıbbi verilerin bu doğrultuda olması sevindirici. Sayın Ecevit'in çok kısa sürede eski sağlığına kavuşabilmesi konusunda kesinlikle bir inanca sahibiz."

 

'Vefalı rakip' ziyaret etti

 

233070.jpg

 

Bülent Ecevit'i dün 'Türk siyasetindeki ezeli rakibi' olarak tanınan dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de ziyaret etti. Demirel, ziyaret sonrasında şunları söyledi: "Sayın Ecevit'e geçmiş olsun dileklerimi iletmek üzere geldik. Muhterem eşi Rahşan hanımı ziyaret ettik. Geçmiş olsun diledik, iyi niyetlerimizi belirttik. Dualarımızın sayın Ecevit'in bir an evvel sağlığına kavuşması yönünde olduğunu ifade ettik. Böyle bir durumdan duyduğumuz üzüntüyü ifade ettik. İçeride verilen bilgiye göre sayın Ecevit'in sağlık durumunda değişin bir şey yok. Bir süre daha böyle devam edecek. Ancak telaşlanacak da bir şey olmadığı ifade ediliyor. Rahşan hanımı çok sakin, soğukkanlı gördüm. Karşıdan görüntüsü öyle."

 

Kaynak: © RADİKAL 21/05/2006

 

***

 

Ecevit’in durumu ciddiyetini koruyor

 

Geçirdiği beyin kanamasının ardından, GATA’ya kaldırılarak ilaçla uyutulan ve solunum cihazına bağlanan eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in tedavisinin sürdüğü, mevcut durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı açıklandı.

 

ANKARA - Yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması geçiren eski Başbakan ve DSP Onursal Başkanı Bülent Ecevit’in GATA’daki tedavisi sürüyor. Hastaneden yapılan açıklamada, Ecevit’in mevcut durumunda bir değişiklik olmadığı duyuruldu.

 

 

DSP Genel Başkanı Sezer, Ecevit'in sağlık durmunda olumsuza doğru bir değişme olmadığını söyledi.

 

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ise Ecevit’in sağlık durumunda olumsuz bir gelişme olmadığını belirterek, “İyi bir durum sözkonusu” dedi.

 

Sezer, “Ecevit çok büyük badireler atlattı. Bu durumu aşacağına da inanıyoruz” dedi. Sezer, ayrıca Rahşan Ecevit’in durumunun da iyi olduğunu sözlerine ekledi.

 

Ecevit’in 48 saatlik uyutulma süresi yarın sabah dolacak ardından doktorlar yeni bir durum değerlendirmesi yapacak.

 

HASTANEYE ZİYARETÇİ AKINI

Ecevit’in tedavi altında tutulduğu hastaneye çok sayıda vatandaş ile birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet liderleri Deniz Baykal, Erkan Mumcu, Mehmet Ağar ve Devlet Bahçeli ile SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ziyarette bulundu.

 

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanları da Ecevit’i hastanede ziyaret etti.

 

Ecevit’in ziyaretçileri arasında bulunan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “1999’da ben kendisine cumhurbaşkanı olarak başbakanlığa tayin ettim. Benim son tayinim, kendisinin de son görevi oydu” dedi.

 

Bu arada, “Biz onun sayesinde ekmek yiyoruz” diyen Amasra Maden Ocağı işçileri ise Ecevit’in sağlığına bir an önce kavuşması dileğinde bulundu.

 

ÖZBİLGİN’İN CENAZE TÖRENİNE KATILDI

Ecevit, son olarak Danıştay’a yönelik saldırıda yaşamını yitiren Mustafa Yücel Özbilgin’in, Kocatepe Camii’ndeki cenaze törenine katılmıştı.

 

Yazılı açıklama yapan Ecevit saldırıyı, korkunç bir cinayet olarak nitelendirmişti.

 

Ecevit, açıklamasında, “Laik, demokratik cumhuriyete karşı Ankara’da göz göre göre işlenen korkunç cinayetten, başbakan da sorumludur ve başında bulunduğu hükümet de sorumludur. Bu hükümet artık görevde kalamaz. Halkın yüzüne bakamaz” demişti.

 

Bülent Ecevit, başbakanlığının son dönemlerinde de ciddi sağlık sorunları yaşamıştı.

 

Pınar Aydınlı NTV-MSNBC VE AJANSLAR

Güncelleme: 00:35 TSİ 21 Mayıs 2006 Pazar

 

*tna

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazılı açıklama yapan Ecevit saldırıyı, korkunç bir cinayet olarak nitelendirmişti.

 

Ecevit, açıklamasında, “Laik, demokratik cumhuriyete karşı Ankara’da göz göre göre işlenen korkunç cinayetten, başbakan da sorumludur ve başında bulunduğu hükümet de sorumludur. Bu hükümet artık görevde kalamaz. Halkın yüzüne bakamaz” demişti.

 

Bülent Ecevit, başbakanlığının son dönemlerinde de ciddi sağlık sorunları yaşamıştı.

 

Pınar Aydınlı NTV-MSNBC VE AJANSLAR

Güncelleme: 00:35 TSİ 21 Mayıs 2006 Pazar

 

*tna

***

Iyi insan ve cesur politikaci sayin Bülent Ecevit'e sagliklar diliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

 

yazdundar.jpg

 

İyi ki doğdun Ecevit!

 

O bir İkizler!

Ecevit'in yaşgününde burç tahliliyle karışık bir lider anatomisi...

 

Onun ikiz kişiliğinde, İkizlerin ruhsal med-cezirine dair bir analiz denemesi...

 

[email protected]

 

Bugün Karaoğlan'ın yaşgünü... 1925'in 28 Mayıs günü Beşiktaş Akaretler'de dünyaya gelmişti Bülent Ecevit... İkizler burcu.

 

Benim burçlarla ilgim yoktur pek... Kendiminkini bilirim. Burcumla ilgili söylenenleri kendime benzetirim.

Ecevit'e burç sayfalarından bakınca öyle çok benzerlik fark ediyorum ki... Evet, o, tam bir İkizler...

Rıdvan Akar'la birlikte "Karaoğlan" belgeseli için onu bir hafta sürecek bir söyleşi maratonuna çıkardığımızda saatler boyu siyaset hayatının girdaplarını anlatmış ve sonunda kulaklarımıza inanamadığımız bir söz söylemişti:

 

"Biliyor musunuz, Rahşan da ben de siyaset sevemedik."

Rıdvan'la birbirimize bakakalmıştık.

Düşleri, bir kır evinde resim yapıp şiir yazarak ömür geçirmekti.

Kader onları bambaşka bir yazgıya sürükledi.

Yarım asır, hiç sevmedikleri bir uğraşın baş aktörleri oldular.

İki peri

Böyledir İkizler; madden asık suratlı bir koltukta otururken ruhen bir salıncağın oturağında semaya kahkahalar savurabilirler.

Çoğunlukla birbirine taban tabana zıt ilhamlar veren iki farklı peri, iki farklı yöne kanatlandırarak seni, ruhunu bedeninden koparabilir.

Bir çocuk kadar coşkuluyken aniden karabasanlara sürükleyebilir.

Canın tembellik çekerken doludizgin çalıştırabilir.

Aynı anda hem kendi kabuğunda yapayalnız hem kalabalıklara yön veren bir yıldız olmak istemene yol açabilir.

Öfkeyle sükunet, hoşgörü ve nefret, inkar ve ibadet, karmaşık bir kişiliği dokuyan ibrişimler gibi birbirine dolanabilir.

Doğum gününde ölümü düşündürebilir.

Seni bile şaşırtan bu med-cezirler, yanına, ardına düşenleri öyle şaşırtır ki; bu şaşkınlıkla ancak bir başka İkizler baş edebilir.

İkizler birbirinin çelişkisini anlayabilir.

Tıpkı, şimdi benim yapmaya çalışacağım gibi...

 

 

Popüler ve seçkin

 

Hayatı mitinglerde, kitlelerin içinde geçti Ecevit'in... Kitlelere ses verdi; kitlelerin sesi oldu.

Onların kasketini taktı, mavi gömleğiyle meydanlarda fark yarattı.

Çalışma bakanlığı döneminden son hastane yolculuğuna kadar yol arkadaşları işçiler, köylüler, madencilerdi.

Seçkinler arasında yer almayı hiç sevmedi.

 

Gösterişli makam arabalarından, göz alıcı markalardan, "çok önemli kişi" ayrıcalıklarından uzak durdu.

Havaalanlarında VİP çıkışını kullanmadı, birinci sınıf uçmadı; yeri, hep arkalarda halkın arasındaydı.

Robert Kolej mezunu bir şair olarak solcuların köylülere önem vermemesinden, seçkinlerin köylüyü hor görmesinden yakınırdı.

 

Ama özel hayatında yalnızlığına düşkün bir "seçkin"di o...

 

Yanına, derinine pek az kişi sokulabildi. Her daim mesafeli bir kibarlıkla uzak tuttu yakınlaşmak isteyenleri...

Öyle dokunarak iletişim kuranlardan, rakı sofralarında sabahlayanlardan, ha babam siyaset konuşanlardan değildi.

 

Belki de onun aynı anda bu kadar "uzak" ve bu kadar "yakın" olmasının intikamıydı, kitlelerin bir dönem milyonlarla peşine düşüp hemen ardından onu derin bir yalnızlığa terk etmesi...

Bir dönem umut belleyip, bir dönem "İş çıkmaz" demesi...

 

"Kurtar Karaoğlan"la "Yetti Karaoğlan" arasında gidip gelmesi...

 

 

Ciddi ve çocuksu

 

En yaman siyasi rakipleri bile teslim eder ki Ecevit, sözü ciddiye alınan, dengeli, ilkeli bir liderdir.

Ciddidir.

 

Onu eğlenceli bir parti gecesinin içki sofrasında kendisine uzatılmış mikrofona türkü söylerken, bir mitingde işçilerle halay çekerken, bir televizyon mülakatında fıkra anlatırken göremezsiniz.

Kravatını, ceketini pek nadiren çıkarır, zoraki gülümser, kahkahası işitilmemiştir.

Meydanlarda Demirel, Erbakan tarzı bir tuluat gösterisi izletmez insanlara...

 

Şimdi çevirelim madalyonu ve onu hastaneye sürükleyen nedene bir daha bakalım:

Kan ter içinde cenazeden çıkmış ve anlaşılan o ki, çıktığında o elim beyin kanaması çoktan başlamış.

Korumaları bir an önce eve götürüp dinlendirme telaşında...

 

Yolda Ecevit, "Bir yerde duralım da dondurma yiyelim" diyor.

 

"Bir an önce eve gitsek" diyenlere çocukça boyun büküp "40 yılda bir dondurma istedim, bunu da çok mu görüyorsunuz?" diye serzenişte bulunuyor.

 

Dondurmacıya gidiliyor ve süreç hızlanıyor.

 

"Karaoğlan" belgeselinde kullandığımız bir görüntüde, çalışma bakanlığı döneminde "işten kırdığı" bir saatte Gölbaşı'nda donmuş bir gölün buzları üzerinde taşları tekmeleyerek kaydırırken görünüyordu.

Muhtemelen aynı saatlerde "ikizi", işçi sorunlarıyla cebelleşiyordu.

 

"Karaoğlan" bir kır evinde şiir yazmayı hayal ederek, kapalı bürolarda geçirdi ömrünü...

 

 

Laik ve dindar

 

Ecevit Atatürkçüdür.

 

Laiklik konusunda da ödün vermez bir tavrı vardır.

 

Merve Kavakçı'nın türbanla Meclis'e geldiği gün kürsüde "Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz" diye kükreyişi hâlâ hatırlardadır.

 

Lakin o, iki laftan birinin arasına Atatürk'ü sıkıştıran "gardırop Atatürkçüleri"nden değildir.

Özellikle din ve laiklik konusundaki yaklaşımı, son derece özgündür.

Robert Kolej'de unvanı "Hacı"ydı.

 

Allah'ı konu alan "Robot" şiirini daha 15 yaşındayken yazmıştı.

 

Kaynağını Hint felsefesinden alan bir inanç yapılanmasının etkisindeydi; ama bu inancı ustaca kendine saklarken inançlı insanları her daim kollamaya özen gösterdi.

 

1960'larda yazdığı "Atatürk ve Devrimcilik" kitabında şapka devriminin köylüye ekonomik ve sosyal bakımdan bir şey kazandırmadığını belirtmişti.

 

1973'te, "Bir halk, sosyal adalet getirecek düşüncelere açıksa beş vakit namaz kılsa da, oruç tutsa, dinine, törelerine bağlı olsa da ilericidir" diye yazmıştı.

 

Dinin siyasete alet edilmesi konusundaki aşırı hassasiyetine rağmen siyasi hayatı boyunca dindarların dışlanmaması, dine bağlı kesimlerin kazanılması gerektiğini ısrarla savundu.

 

Tarih ve yurt bilgisini entelektüel birikimiyle harmanlayınca bu özgün görüşlere ulaşıyordu.

Laiklik konusunda Atatürk'ü İnönü'den daha esnek bulduğunu, son sultan Vahdettin'i hain olarak değerlendirmediğini söylemesi, laik camiada tam bir şok yarattı.

 

Fethullah Gülen'le diyaloğu ve onun laik kesimin kuşkuyla baktığı okullarını öven demeçleri, "laiklikle bağdaşan tarikatlar / bağdaşmayan tarikatlar" ayrımı yapması, bazı tüyleri diken diken ediyordu.

Son dönemde, Osmanlı'nın son dönemini inceleyen, CHP'nin altı okunu tartışmaya açan ve o ilkelerin günümüzdeki geçerliliğini tartışan bir kitap üzerinde çalışıyordu.

 

 

İnatçı ve uzlaşmacı

 

Demirel, Ecevit'i son ziyaretinde

 

"O inatçıdır. Bunu da aşar" dedi.

"Ecevit'in inadı" meşhurdur.

Nitekim o inat, itirazlara rağmen katıldığı cenazede kendisini yatağa düşürmüştür.

Bütün dünyaya karşı tek başına kalsa bile fikrini savunacak kadar dikbaşlı ve inançlıdır.

Ama aynı Ecevit, Türk siyasi tarihine uzlaşmaların adamı olarak geçecektir.

 

Daha 1970'lerde laiklerle dindarlar arasındaki cepheleşmeyi "tarihsel bir yanılgı" olarak tanımlayıp bu yanılgıya son vermek için MSP ile koalisyona giden odur.

 

1970'lerde canına kasteden MHP'lilerle 1990'larda koalisyon kuran da odur.

 

Bu konuda, kendisinden daha katı davranan eşinin itirazını bile dinlemeyecek kadar "uzlaşmacılıkta inatçı" olmuştur.

 

Kaynak:k_dundar.gif

 

***

 

 

g.jpg

İyi ki doğdun Ecevit Dedem

 

Tarih 28 Mayıs 2002... Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başkent Üniversitesi Hastanesi'nden taburcu oluyor. Yanında eşi Rahşan Hanım var. Bir de küçük bir kız çocuğu. Yaptığı resmi ve iki minik yıldızlı tokasını Ecevit'e doğum günü hediyesi olarak veriyor. Ecevit minik kızı yanaklarından öpüyor, vedalaşıyorlar. Minik kızın adı Esra Ergün. 7 yaşında. Böbrek nakli ameliyatına girmek için orada. En önemli özelliği ise Ecevit'in hastanede olduğu süre boyunca odasına izinsiz girme hakkına sahip olan tek kişi olması.

 

Bugün 28 Mayıs 2006... Ecevit, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) yaşam savaşı veriyor. Bugün 82'nci doğum günü. Esra ise 11 yaşında, Etlik'te GATA'ya birkaç kilometre uzakta Ecevit'in sağlık durumunu adım adım takip ediyor. 'Ecevit Dedem çabuk iyileşsin' diye dua ediyor.

 

BANA MORAL VERMİŞTİ

 

Bir yaşından beri böbrek hastalığıyla savaşan Esra 2002'de böbrek nakli olmak için Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne yatırıldı. O tarihte Ecevit de sağlık sorunları nedeniyle aynı hastanedeydi. Esra'nın bir gün hastane odasındaki kapısı açıldı ve Ecevit içeri girdi. Küçük kıza 'Geçmiş olsun' dedi. O günden sonra Esra ve Bülent Ecevit'in hastane günleri başladı. Esra, 'Korumalar bana kızmıyordu. Ecevit Dedem'in odasına gidiyordum. Sohbet ediyorduk. Bana moral veriyordu. Sağlığımı sürekli soruyordu. Ameliyatımdan sonra da o beni ziyarete geldi' diye anlatıyor. Esra, o zaman doğum gününü hastanede kutlayan Ecevit'e hediye olarak yaptığı resim verdiğini söylüyor. Esra, 'Resimde ikimiz varız. Hediye olarak bir de yıldızlı tokalarımı taktım. Çok sevindi. Bence onları atmamıştır' diyor.

 

İYİLEŞSİN DİYE DUA EDİYOR

 

Esra, Ecevit'in hastaneye yattığını duyunca çok üzüldüğünü ve ağladığını söylüyor. Esra, 'Çok üzüldüm. Benim gözlerim dolunca öğretmenim geldi, 'Bak Esracım sen ne kadar şanslısın. Ecevit'i tanıdın, onunla birlikte zaman geçirdin. Bundan güzel bir şey olabilir mi? dedi. GATA'ya gitmek istedim ama yanına almıyorlarmış' diye anlatıyor.

 

Şimdi Esra'nın gözü sürekli ekranda. Haber bekliyor. En büyük isteği Ecevit'in ayağa kalkması. 'Sürekli dua ediyorum. İyileşince yanına gideceğim ve kendisini ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi söyleyeceğim' diyen Esra'nın başka bir isteği daha var. 12 Ağustos küçük kızın doğum günü. Bu defa da o kendi doğum gününü eski Başbakan Ecevit ile birlikte mumları üfleyerek kutlamak istiyor.

 

 

 

Doğum günü GATA önünde kutlanacak

 

GATA'da yaşam mücadelesi veren eski Başbakan Bülent Ecevit'in bugün doğum günü. DSP'liler, Karaoğlan'ın doğum gününü GATA önünde kutlayacak. Üzerinde DSP amblemi ile 'sağlık ve afiyet dileklerinin' mesajın bulunduğu büyük bir pasta hazırlanıyor. Pastanın içine 2 güvercin konulacak. Pasta kesildikten sonra içinden çıkan 2 güvercinin yanı sıra, yaklaşık 10 güvercin uçurulacak.

 

82 yaşına giren Ecevit, 4 yıl önce de doğum gününü hastanede kutlamıştı. 2002 yılında Başbakan olduğu dönemde Ecevit, TOBB resepsiyonunun ardından fenalaşmıştı. Doğumgününde rahatsız olan Ecevit doğum günü pastasını hastanede kesmişti.

 

GATA dün de Ecevit'in sağlık durumunda bir değişikliğin olmadığını açıkladı. Ecevit'i ziyaret için GATA'ya gelen İstanbul Şebinkarahisar Vakfı Başkanı Hayri Bakıcı, Rahşan Ecevit ile görüştüğünü belirterek, Rahşan Hanım'ın 'Ecevit'in sabah saatlarinde göz kapaklarında hareket gördüğünü ve bu durumun da kendisini umutlandırdığını' söylediğini aktardı.

 

 

Kaynak: Hüsniye ORAL / ANKARA-Deniz GÜÇER - Dilek GEDİK / ANKARA

 

*tna

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

başımız sağolsun................

 

bulent_ecevit1.jpg

 

işte karaoğlanın geride bıraktığı mirası.................. Mavi gömlek, siyah kasket, ilkeli siyaset ve zarafet,dürüstlük

 

 

YARIN

 

birşeyler olacak yarın

duruşundan belli

kırdaki atların

bulutların koşuşundan belli

kazışından köstebeklerin toprağı

 

karıncaların telâşından belli

birşeyler olacak yarın

belki bir tomurcuk

belki bir ağacın düşen yaprağı

belki de bir çocuk

 

pek o kadar göremesek de uzağı

kuşların uçuşundan belli

birşeyler olacak yarın

öbürgünden önemsiz

yarından önemli

 

 

Bülent ECEVİT

 

 

 

guv2.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merve kavakçıya yapılanları unutmadık unutturmayacağız

 

tebrikler...

 

Unutmadınız...Unuturmadınız...Ama nasıl bir inanç sahibi olduğunuzu da cümle aleme göstermiş oldunuz...

 

Siz bırakın insan olmayı... müslüman bile değilsiniz...

 

Sizin gibilerin cami duvarına ********* karşı durduğu için ölmüş bir insanın ardından rahmet bile dilemeden nefretinizi kusuyorsunuz...

 

Sizin unuturturmamanıza hiç gerek yok sizin gibileri kimse unutmuyor zaten...

 

********************

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RAHŞAN SORDU, NİYE OKUNUYOR BU KUR'AN?

 

Musevi Cemaati lideri Haleva'yı kapıda karşılayan Rahşan hanım, Erbakan ve Kutan'ı karşılayıp görüşmediği gibi Kur'an okunmasına da kızdı ve içeriki odadan şöyle seslendi: "Niye okunuyor bu Kur'an"

 

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, taziye için Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile birlikte gittikleri Ecevitler’in Oran’daki evinde Rahşan hanımın sergilediği saygısızlığı Vakit’e anlattı.

-Sayın Kutan, Ecevit’in evine gittiniz. Sonrasını anlatır mısınız?

-Erbakan Hocamız ve partimizin Başkanlık Divanı’ndan üç dört arkadaşla beraber gittik. Bizden evvel Erkan Mumcu, Mehmet Keçeciler varmış, onlar çıkıyorlardı. Biz gittiğimizde Rahşan hanım yoktu. Bizi karşılamadı. Dolayısıyla orada Sayın Masum Türker ve Sayın Emrehan Halıcı karşıladı bizi. Oturduk. Ondan sonra.. Bizimle beraber gelenlerden bir tanesi, bir arkadaşımız Bilal Hoca. Kendisi gayet güzel Kur’an-ı Kerim okuyor. Sayın Emrehan Halıcı’ya, ‘Rahmetli için Kur’an-ı Kerim okunmasına ne dersiniz?’ diye soruldu. O da, ‘gayet olumlu olur’ dedi. Ancak sonradan, sesler geldi. Salonun biraz gerisinde olan yatak odasına yakın yerde oturan arkadaşlar bu seslerin, ne olduğunu, ne dendiği nakletti. İçeriden ‘Kim bu Kur’an okuyan, kim okutuyor bunu? Niye okunuyor bu Kur’an’ denilmiş. Arkadaşlar, Rahşan hanımın Kur’an okunmasına bu tür bir reaksiyon gösterdiğini söylediler.

SANCAR’IN EŞİ KUR’AN-I

KERİM OKUNUNCA

DUYGULANDI

-Rahşan hanım Erbakan Hoca ile arkadaşlarını karşılamadı. Ama Musevi Cemaati lideri İsak Haleva’yı karşıladı. Bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Evet, değerlendirilmesi gereken bir tavır. Biz kültürel değerlerimizin gereğini yaptık. Nezaketin gereğini yaptık. Ancak en azından karşı taraftan bir teşekkür gelmesi gerekirdi. Çünkü, genel intiba şudur; dini hassasiyeti az olan insanların bile, Allah vermesin yakınlarından biri öldüğü taktirde duyguları büyük ölçüde değişiyor. Dolayısıyla ahirete intikal eden yakınları için böylesine bir dini tavır ortaya konulmasından fevkalade memnun oluyorlar. Şunu hatırlıyorum; rahmetli Genelkurmay Başkanımız Semih Sancar vefat etmişti. O vakit biz hanımını arkadaşlarla beraber ziyaret ettik. Erbakan Hoca, Lütfü Doğan Hoca.. O vakit bir arkadaşımız Kur’an-ı Kerim okudu. Rahmetli Semih Sancar’ın hanımefendisi o kadar çok duygulandı ve o kadar çok teşekkür ettiki.. Şöyle dedi hatta, ‘Biz gerçek dostlarımızı ancak bu vesileyle öğrenmiş olduk’. Bunu şunun için söylüyorum; böyle bir ölüm halinde insanlar hakikaten daha da farklı oluyor. Rahşan hanımın teşekkürden vazgeçtik, en azından böyle bir reaksiyon göstermemesi gerekirdi.

-Bilal Hoca’yı yanınızda götürdünüz…

-İşte bu düşüncelerle Bilal Hoca’yı götürdük. Yani bu noktadan sonra vefat eden bir insana, bundan sonra faydalı olacak şey ‘efendim törenler düzenlemek, methü sena etmek’ filan değil. Bunların kimseye faydası yok. Ölen bir Müslümana faydalı olacak ancak Kur’an-ı Kerim okumak, hayırlı işler yapmaktır. Tekrar ediyorum; Rahşan hanımın reaksiyonu bizi üzdü.

ZIMNEN KABUL ETTİLER

Öte yandan, Erbakan ve arkadaşlarını karşılayan Emrehan Halıcı Vakit’in soruları üzerine, “Bunları abartmayalım. Speküle etmeyelim” demekle yetindi. Yine ziyaret esnasında konutta bulunan eski Devlet Bakanı Masum Türker de şu ilginç açıklamayı yaptı: “Ben odanın kapı tarafındaydım. Neler söylendiğini duyamadım.”

KEÇECİLER: BİZİ RAHŞAN

HANIM KARŞILADI

Devlet eski Bakanı ANAP’lı Mehmet Keçeciler’in verdiği bilgiler de, skandalı ortaya koydu. Vakit’e konuşan Keçeciler, taziye için Ecevitler’in Oran’daki evine gittiklerinde kendilerini Rahşan hanımın karşıladığını söyledi. “Taziye çıkışında Erbakan Hoca ile kapıda karşılaştık. Biz gidiyorduk, onlar geliyorlardı. Kapıda hal hatır sorduk. Erbakan Hoca’ya hürmetlerimi bildirdim” diyen Keçeciler, ayrıca şu bilgileri verdi: “Bizi Rahşan hanım karşıladı. İçeride 15 dakika kadar kaldık. Rahşan hanıma taziyemizi bildirdik, sohbet ettik. Başka arkadaşlar da vardı. Bizim Emrehan vardı, yine Masum Bey vardı, Uluç Gürkan vardı. Allah rahmet eylesin.”

 

sonsaniye.net

yorumsuz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

tebrikler...

 

Unutmadınız...Unuturmadınız...Ama nasıl bir inanç sahibi olduğunuzu da cümle aleme göstermiş oldunuz...

 

Siz bırakın insan olmayı... müslüman bile değilsiniz...

 

Sizin gibilerin cami duvarına ********* karşı durduğu için ölmüş bir insanın ardından rahmet bile dilemeden nefretinizi kusuyorsunuz...

 

Sizin unuturturmamanıza hiç gerek yok sizin gibileri kimse unutmuyor zaten...

 

********************

 

inancım sizi ilgilendirmez biiirr müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim ikiiii rahmet dileyip dilememek benim fikirlerime kalmış üüüççç bana göre iyi işler yapmadı güneş motel, merve kavakçı tüpgaz ekmek kuyrukları vs.unutulmadı dööört ok.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir ulu çınar daha devrildi tarih sayfalarından....

Yeri hiçbir zaman doldurulamayacak olan dürüst devlet adamı arkasında hiç şaibesi olmayan insan

Laiklikten ödün vermeyen insan.demokrasi aşığı insan.sevgi dolu insan.aramızdan ayrıldı

RUHUN ŞAD OLSUN

TÜRK SOLU ONUNLA ŞAHA KALKTI

Dürüst insan

Türk milletinin yetiştirdiği yiğit insan

Türk milleti seni kalbinde yaşatacak

Bülent ECEVİT hakkında yazılacak çok şey var ama satırlara dökmek zor gençliğimin efsane lideri SENİ UNUTMAYACAĞIZ ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inancım sizi ilgilendirmez biiirr müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim ikiiii rahmet dileyip dilememek benim fikirlerime kalmış üüüççç bana göre iyi işler yapmadı güneş motel, merve kavakçı tüpgaz ekmek kuyrukları vs.unutulmadı dööört ok.

 

 

Arkadaş bu merve kavakçı nerede şimdi?????

ABD demi????

Galiba orada,taaaa ABD den gelip meclisi karıştırıp oradan tekrar ABD ne niye gittiki acep??

Birde bu merve kavakçıyı mecliste elinden tutup ona manevi destek veren bir nazlı ılıcak vardı...

Bu nzalı sanıyorum şimdi kıytırık bir gazetede yazı yazıyor...Söylediklerine görede asla yolsuzluklarla

ilgili yazı yazamıyormuş..Yazarsa sen önce kocanla oğlunun yaptıklarını açıkla derler diye yüzü tutmuyormuş.

Yazar dediğin Nazlı Ilıcak gibi onurlu

Milletvekilide merve kavakçı gibi inançlı olmalı

Hey gidi günler hey :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inancım sizi ilgilendirmez biiirr müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim ikiiii rahmet dileyip dilememek benim fikirlerime kalmış üüüççç bana göre iyi işler yapmadı güneş motel, merve kavakçı tüpgaz ekmek kuyrukları vs.unutulmadı dööört ok.

Ülke yolsuzluk sıralamasında, dünyada başta gelen devletler arasında yer alıyor!

Yıllar yılları kovalıyor değişen hiçbir şey yok!

Yolsuzluk batağı; hayali “damar edebiyatı”yla kurutulamıyor!

Namazlı niyazlı, oruçlu Haç’lı görüntülere girerek, ülkeyi soymak moda haline geldi!

Ecevit gitti çığlıklarıyla onun dünyaya vedasına ağlarken, ardıllarına sesleniyor;

“Siz neden Ecevit denli büyük adam olamıyorsunuz?”

“Neden dürüstlüğün erdem olduğunun bilincine, Ecevit ölçeğinde ulaşamıyorsunuz?”

“Niçin dünyada ki gerçek servetin, nasıl ve nereden edinildiği birçok kuşku taşıyan; yatlar, katlar, villalar, lüks arabalar olmadığı gerçeğini bir türlü kavrayamıyorsunuz?”

“Siz de bir gün ölmeyecek misiniz?”

“Günü geldiğinde cihana veda edip gitmeyecek misiniz?”

“Öbür tarafa neyi götüreceksiniz sonsuzluk yolcuğuna çıktığınızda?”

“Arkanızda yürekleri yakan, gözleri yaşlara boğan ne bırakacak sınız?”

“Kimler sizler için “ne dürüst” adamdı diye yanıp yıkılacak?”

“Dürüstlüğünüz, namusunuz, şerefiniz, insanlığınız için kaç kişi içten dualar ederek sizleri şükran duygularıyla sonsuzluğa uğurlayacak?”

 

Halk yığınlarının gönlünde ki, namusun, şerefin, dürüstlüğün, vatanseverliğin bayrağı “Soylu Ecevit”!

Ülkemizin ve Cumhuriyet’ in kurucusu, Ulu Önder Büyük Atatürk’ün 68 inci ölüm yıldönümünün bir gün sonrasında, manevi varlığını sevgiyle ve saygıyla kucaklayarak seni ebediyete uğurluyoruz!

 

“Karaoğlan” seni çok sevmiştik! Hatıranla yaşacağız!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inancım sizi ilgilendirmez biiirr müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim ikiiii rahmet dileyip dilememek benim fikirlerime kalmış üüüççç bana göre iyi işler yapmadı güneş motel, merve kavakçı tüpgaz ekmek kuyrukları vs.unutulmadı dööört ok.

"müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim..." diyorsunuz...

 

elbette haklı olabilirsiniz....Ama acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim..." diyorsunuz...

 

elbette haklı olabilirsiniz....Ama acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz...

 

 

 

Sevgili Gecekuşu haberiniz yok mu onlar müslümanlığı müslüman rahiplerden öğreniyorlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çanakkale

 

"Söyle Arkadaşım" dedi Anadolulu Mehmet

yanıbaşındaki Anzak erine

"nereden kopup gelmişsin,

neden çökmüş bu mahsunluk üzerine?"

 

"DÜNYANIN ÖBÜR UCUNDAN" dedi gencecik Anzak

"Öyle yazmışlar mezar taşıma.

doğduğum yerler öylesine uzak,

örtündüğüm topraksa gurbet bana."

"Dert edinme arkadaşım"dedi Mehmet

"değil mi ki bizlerle birleşti kaderin,

değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,

sende artık bizdensin,

sende bencileyin bir Mehmet"

 

Çanakkale'de toprağının

üstü cennet altı mezar

kavga bitmiş mezarlarda

kaynaş olmuş yiten canlar.

 

"ya sen dedi Mehmet

oyun çağındaki İngiliz erine,

"yaşın ne senin kardeş

böylesine erken buralarda işin ne?"

"yaşım sonsuza dek onbeş"

dedi ufak tefek İngiliz eri.

"köyümde askercilik oynar

coştururdum trampetimle bizimkileri

derken kendimi cephede buldum

oyun muydu, gerçek miydi anlamadan,

bir sahici kurşunla vuruldum.

Sustu boynumdaki trampet,

son verildi böylece oyundan bozma işime

Gelibolu'da bana da bir mezar kazıldı

mezar taşıma "ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ" yazıldı.

Öyküm de künyem de bundan ibaret.

 

Yağmur yağıyordu usul usul toprağa

gözyaşları düşerek üstüne sanki

damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa

sahibini yitiren bir trampet.

 

"ya sizler" dedi Mehmet

dünyanın dört kıtasından

mezarlar dolusu erlere,

"hangi rüzgar savurdu sizleri

bu bilmediğiniz yerlere"

 

kimi İngilizdi, kimi İskoç

kimi Fransızdı, kimi Senegalli

kimi Hintli kimi Nepalli

kimi Avustralya'dan kimi yeni Zelanda'dan Anzak

gemiler dolusu asker

her biri niye geldiğinden habersiz

Gelibolu'nun oya gibi koylarından şizarak

tırmanmışlardı dağa bayıra

siper siper yara gibi yarılan toprak

mezar olmuştu savaş ardından onlara.

Kiminin BURADA YATTIĞI SANILIR

Kiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ

kiminin de mezar taşında

on altı on yedi on sekiz yaşında

EBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı.

Çanakkale topraklarında,

her birinin erken biten yaşam öyküsü

eski yazıtlar gibi taşlara böyle kazılı.

"Anlamaz mıyım" dedi "halinizden kardeşler"

adına yazılı taşı bile olmayan asker

Anadolulu Mehmet

"ben de yüzyıllarca yaban ellerde

neyin uğruna bilmeden can vermişim

kendi yurdum uğruna can vermenin tadına

ilk kez Çanakkale'de ermişim.

Uğrunda can verdikçe vatandı ancak

ekip biçtiğim padişah mülkü toprak

değil mi ki sizler alamasanız bile

bu topraklar almış sizi sizleri basmış bağrına

sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale.

 

Çanakkale'de toprağının

üstü cennet altı mezar

kavga bitmiş mezarlarda

kaynaş olmuş yiten canlar.

 

Bir garip savaştı Çanakkale savaşı

kızıştıkça kızgınlığı dindiren

ara verildikçe ateşe

düşmanı kardeşe

döndüren bir savaştı.

Kıyasıya bir savaştı

ama saygı üreten bir savaş

yaklaştıkça birbirine

karşılıklı siperler

gönüller de yakınlaştı

düştükçe vuruşanlar toprağa

dostlar gibi kaynaştı.

 

Savaş bitti.

Ölenler kaldı sağlar gitti

köylü köyune döndü evli evine

kır çiçekleri geldiler akın akın

çekilen askerlerin yerine

yaban gülleri, dağ laleleri, papatyalar,

kilim kilim yayıldılar toprağa.

Siper siper

toprağın savaş yaralarını örttüler

koyunlar koruganları yuva yaptı kendine

kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine.

Çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle

silah yerine saban tutan elleriyle

geri aldı savaş alanlarını doğa

can geldi toprağa silindikçe kan izleri.

Yeryüzünde cennet oldu öylece

o cehennem savaş yeri

şimdi Çanakkale Gelibolu

bahçe bahçe, ülke ülke

mezar dolu.

 

Üstü cennet altı mezar

Çanakkale toprağının

kavga bitmiş mezarlarda

kaynaş olmuş yiten canlar.

 

Huzur içinde uyusun

vuruştukları toprakta

kavgadan kinden uzakta

yanyan dostça yatanlar.

 

 

Bülent Ecevit

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah rahmet eylesin.

 

Ama sizlere sunu sormak istiyorum arkadaslar. Hani, beni sakin sola saga ortaya arkaya kaydirmadan cevap verin lutfen.

 

Bir politikacinin elbette durust olmasi gerek. Fakat, durust oldugu kadar da bu milleti sefaletten, yoksulluktan, esitsizlikten -ne bileyim gerisini sizler sayin iste- cikarmasi gerekmiyor mu?

 

Yani, Ata'miz da durust bir lider ve onderdi. Fakat icraatlarina baktigim zaman: Iste bir devlet adaminin Ata'm gibi olmasi gerek diyorum. Hep ileriye bakan ve goren, milletini sifirdan biryerlere getiren ve icraatlariyla bunu tamamlayan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Diğer topikteki arkadaşlarımızın dilek ve arzularına saygı duyarak tartışmayı başka bölümde açmayı uygun buldum.

Her fani ölümü tadacaktır. Her ölümlünün arkasından rahmet dilemek dinimizin arzusudur.

Ancak bu ölümlünün dünyada iken yaptıklarını, yapamadıklarını, fikir ve görüşlerini tartışmayı yasak kılmaz.

 

"Tarihin kendisne sunduğu altın fırsatları her nedense Türk milleti adına hep iten, tüm Türk ulusu ile birleşerek emperyalizme kafa tutma fırsatları eline defalarca geçmişken değerlendirmeyen, kendisini hep statükocu bir ideolojinin arkasına saklayan ve tüm Türk Ulusunun Karaoğlan'ı olmak yerine, bir avuç Ecevitcinin Ecevit' i olmayı yeğleyen, özellikle yaşamının son 10 yılında Türk ulusu yerine emperyalistler ve onların ülke içi uzantılarına dostluk elini uzatarak, ülkemizin bu gününe katkısı hiç de az olmayan Ecevit'i unuttunuz mu ? "

 

Bu görüşlerimde aynen ısrar ediyorum, sadece ben mi ? Bunu ABD emperyalizmi de doğruluyor. W.Post gazetesi Ecevit'in vefatını şöyle duyurdu. Siyasi yaşamına ABD düşmanı olarak başlayan, ancak son 10 yılda doğruyu görerek, ABD yanlısı bir politika izleyen dostumuz Ecevit'i kaybettik. Bunu ben değil onlar söylüyor.

 

Diğer yandan bir milletin ümitlerini, duygularını çalmak da bir tür hırsızlıktır. Ve Ecevit işte bunu yaptı.

 

Robert Kolej mezunu, zamanın variyetli ve köklü ailelerinden gelen Ecevit, ki kolej sonrası eğitimini Fransa da tamamlayan Ecevit, aralarından çıkmadığı milyonlarca işçinin, köylünün, memurun umutlarını çaldı. Neydi slogan. Umudumuz Ecevit. Ne oldu, umutlar suya düştü. Kıbrıs sorununu daha 1974 de bitirmek varken bitirmemek mi devlet adamlığı, onlarca gencimiz kırılırken Demirel ile *********** yarıştırmak mı devlet adamlığı, iki gün sonra Demirel ile Zincir bozanda komşuculuk oynayarak ve özeleştiri yaparak ölen binlerce genç ile alay etmek mi devlet adamlığı. On yıllarca mücadele ettiğin Türk islam sentezi ile koalisyon kurarak babaoğulu oynamak mı, Derviş'i ABD den getirip TC hazinesini teslim etmek mi devlet adamlığı. Sanat mektebi diye binlerce İmam hatibi açarak, dincilerin dilinde maskara olmak mı, ABD deki bir Gülen ile dostluk mesajlarını teati etmek mi devlet adamlığı.

Daha sayılacak çok şey var. Ama sırası değil. Ölüye saygıyı, riyakarlık ile karıştırmayın lütfen.

Devlet adamlığı ve Ecevit ? Geçiniz lütfen....

Saygı ve selamlarımla...Tektürk

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hadi o şu veya bu...

Peki ama...

Sen...

Sen ne yaptın...

hıı...

Lütfen söyleyebilirmisin...

?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülke yolsuzluk sıralamasında, dünyada başta gelen devletler arasında yer alıyor!

.....

......

 

“Karaoğlan” seni çok sevmiştik! Hatıranla yaşacağız!

 

 

sayın dipnot

 

yazdıklarınızın ecevit hariç diğer konularında hemfikiriz lakin konumuz ecevit olduğu için ecevit hakkında fazla ajitasyon yaptığınız ve olayı çarpıtıp büyüttüğünüz kanısındayım niye mi?

 

08.11.2006 tarihli Sabah Gazetesinden Yılmaz Özdilin yazısına bir göz atalım hani şu akredite olanlardan bakın neler yazmış

 

İlke milke...

Demirel, dün...

"Hükümetin'in başı."

"Dört tane kaz versen, güdemez, üçünü yolda kaybeder."

 

Demirel, bugün...

"Çok değerli bir devlet adamıydı, çok faydalı işler yaptı."

 

Erdoğan, dün... "Zavallı... Fiziken çökmüş, bitmiş bir insan... Bakın, her tarafı kırılıp dökülmeye başladı. Artık çelik korselerle duruyorsun. Düş milletin yakasından, düş."

 

Erdoğan, bugün...

"Milletimize büyük hizmetlerde bulunan, çok önemli bir siyasi şahsiyeti kaybettik."

 

Baykal, dün... "Sindirim sorunu var... CHP'yi içine sindiremiyor."

"Vahdettin hain miydi, aciz miydi, bilmiyorum... Eğer ortada bir ihanet varsa, evet vardır... İhaneti yapan, Atatürkçü olduğunu söyleyip, yola çıkan, sonra da, Atatürk'e ihanet edenlerdir."

 

Baykal, bugün... "Hepimizin öğretmeniydi."

"Bağımsızlıkçıydı, ilkeliydi."

"Ulusal onuru herşeyin üstünde tutan yurtsever bir liderdi."

 

Evren, dün... Tutukladı.

 

Evren, bugün... "Babayiğit adamdı." "Dürüst insandı."

 

Erbakan, dün... "Eğer ben olmasaydım, bunlar Ada'ya çıkamazlardı. Sizi gidi sizi... Mazot kuyruklarını, tüp kuyruklarını unutmadık."

 

Erbakan, bugün...

"Vatana millete çok hayırlı işler yaptı. İyi arkadaşımdı."

 

KKTC, dün... "Türkiye işgalci, defolsun."

 

KKTC, bugün... Bayraklar yarıya indirildi.

 

TÜSİAD, dün... Düşürmek için sayfa sayfa ilan.

 

TÜSİAD, bugün...

"Ülkemiz için büyük kayıptır. İş dünyası olarak, Türkiye'ye yaptığı hizmetleri hep hatırlayacağız."

 

Arınç, dün...

"Yalancı çoban durumuna düştü... Sandığın dibinde... 80 yaşına geldi, jübile yapacağı yerde, böylesine bir ayıpla siyasetin tozlu sayfalarına gömülecek."

 

Arınç, bugün...

TBMM, kişiye özel gündemle toplandı. Devlet Mezarlığı'na "gömülmesi" için kişiye özel yönetmelik hazırlandı.

 

E imam soracak yarın...

"Merhumu nasıl bilirdiniz, ey cemaati müslimin?" !

 

ve dahasını 09.11.2006 tarihli vakit gazetesi yazarı Hüseyin Öztürkten dinleyelim

 

...Madem sayın Ecevit siyasetin duayenleriniydi ve büyük bir devlet adamıydı ve adeta Allah'ın yeryüzüne gönderdiği özel bir insandı da adamı ve partisini niye sandığa gömdünüz ve gömdürttünüz? Niye erken seçim kararı aldırttınız, erken seçim kararı alınca daneden zil takıp oynadınız?

 

Madem Ecevit olağanüstü bir insandı da yıllarca Ecevit'in geldiği bütün iktidarlarınhep kriz ve kaos olduğunu yazıp çiziniz de adamı son geldiği başbakanlıktan indirebilmek içinzehirlemeye ve hastanelerden iş görmez raporu aldırtmaya çalıştınız.

 

Madem böylesine mükemmel bir kişiydi de ne diye Ecevit'in özel hayatına girerek altına bez bağlandığına kadar yazıp alay ettiniz. Hakkında fıkralar uydurdunuz ve bu fıkralara günlerce güldünüz.

 

Daha dün seri cinayetlere Rahşan Ecevit'in affının sebep olduğunu yazarak, kadıncağızısokağa çıkamaz hale getirdiniz ve geçmişinide karıştırarak meseleyi taa Ecevit'in 74 affına kadar götürüp; "Zaten bunlar böyledir" diyerek tu kaka ettiniz?

 

Madem badem gözlüydü de "Güneş Motel" hadisesi ne diye Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçti? Öte yandan son iktidara geldiğinde MHP'li vekilleri kasterderek; TBMM'nin yarısına "Katil" diyen ve Cumhurbaşkanına dosyaları götüren bunlar değil miydi? Nasıl oldu da şimdi dünyanın en dürüst, en kıymetli, en vefakar ve fedakar insanları olup çıktılar.

 

 

fazla söze ne hacet herşey orta da...

 

saygılar

 

"müslümanlığı ve insanlığı sizden öğrenecek değilim..." diyorsunuz...

 

elbette haklı olabilirsiniz....Ama acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz...

 

 

Merhum Nasreddin Hoca'ya "hocam yolda bir adam baklava götürüyor" hoca "banane " demiş adam ısrarala " ama hocam size götürüyor" demiş Nasreddin hoca cevabı yapıştırmış "o halde sanane" anlayana!!

 

Sevgili Gecekuşu haberiniz yok mu onlar müslümanlığı müslüman rahiplerden öğreniyorlar.

 

 

müslüman rahip nasıl oluyor bana bir açıklayıversen :D Aman Ya Rabbi ne çelişki :P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir davet geldi ve ben yol için hazırım.

Bu ayrılık gününde bana bol şans dileyin arkadaşlarım.

Beraberimde ne götüreceğimi sormayın.

Seyahatime boş eller ve ümideden bir kalple çıkıyorum.

Tagor- Çeviri B.Ecevit

Keşke götürecek daha fazla birşeylerin olsaydı ?

Mesela 65 milyon Türk'ün sevgisi ve hayır duası,

Mesela emperyalistlere karşı verilen bir savaşın başarısı,

Mesela gerçek bir halk kahramanının yaşam öyküsü...

www.tekturk.org

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

anlayana!!

 

Aman Ya Rabbi ne çelişki :P

"anlayana!!" demişsinde 'halilim'...Ancak ben biraz anlamakta zorluk çeken biri olarak sormak zorundayım...

 

Şimdi Nasreddin hoca ben mi oluyorum...Yoksa zatıaliniz mi?...

 

***

 

"müslüman rahip nasıl oluyor bana bir açıklayıversen " ... "Aman Ya Rabbi ne çelişki " diyerek,Gülüp dil çıkararak sorduğunuz rahip benzetmesine, anlayışı kıt bir kişi olsamda yinede kendimce kavrayabildiğim kadarıyla bir açıklama getirmek istiyorum...

 

Galiba hanımefendi rahip benzetmesini yaparak yanlış adreslerden öğrenme çabası içerisinde olduğunuzu, bu nedenle "nasıl bir inanç sahibi olduğunuzu da cümle aleme göstermiş olmanızı" hoş görmemiz gerektiğini anlatmaya çalışıyor...

 

Rahipten müslümanlık öğrenilemiyeceğine göre galiba "acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz..." ifademe oda katılarak doğru kaynaklardan öğrenme çabası göstermeniz gerektiği konusunda bana hak veriyor...

 

***

 

Bu arada ilk alıntınızdaki yazarın iki yüzlülükleri sergilemesi açısından yazısını bize katkı sağlamasına yardımcı olduğunuz için teşekkürler...Ama aynı çerçevede yazmasına karşın ikincinin başta sizin gösterdiğiniz ve eleştirdiğim tavrınızı taşıdığı için ona ve size hala katılamadığımı ifade etmem gerekiyor...

 

Eğer beni hoş görürseniz; bu kez de size insanlara kişisel ön yargılarla değil de objektif olarak bakmayı acilen bir yerlerden öğrenmelisiniz diye hatırlatmak istiyorum...

*tna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilmem ki halilim arkadaş o nu b en değil burada borazalığını yaptığınız el etek öptüğünüz adamlar için dindar kesimlerin bir yakıştırması ve bende bu yakıştırmayı çok yerinde buluyorum ve yazılarımızda da sürekli anlatmaya çalışıyoruz Düşün bakalım gerçekten çelişki mi hiç sanmıyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.