Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRBANINI ÇIKARTANLAR BAŞÖRTÜSÜYLE GİREBİLECEKLER MİDİR GİRMEK İSTEDİKLERİ YERE


bekir

Önerilen İletiler

Türkiye de uygulamaya koyduğumuz demokrasi (saçmaladım) önceki haklarımızdan daha baskıcı yönetimlere neden olmuştur. Halkın seçtiği iktidarlar nedense beğenilmeyip iktidardan edilmişlerdir. Halka karşı darbe değil de nedir bu. Konuyu iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmenin anlamı yok . Bugün Türkiye de uygulama bulan sistemin demokratik olduğu söylenemez. Demokrasi dediğimiz sistemin ilk önce halkın iradesinin temsili olması gerekir. Halkın iradesinin illaki bilinçli olmak veya olmamak gibi bir yükümlülüğe düçar edilmesinin anlamı yok. Eğer halk kimi niye seçtiğini bilmiyor diyorsak, bilinçsizlere oy da kullandırmamız gerekir. Bu da demokrasiden en önemli sapma olur. O halde halkın irade ve isteklerinin devlet yönetiminde dikkate alınmasının sağlanmasını temel alan bir sistemi oluşturmalıdır demokrasi. Peki Türkiye de böyle bir şey mevcut mudur? ... Hayır… koskoca bir HAYIR… VE SON SÖZLER OLARAK ---Herşeyimiz gibi demokrasimiz de nevi şahsına münhüsır kılınmış

 

Ama tam metin neredeydi hatırlayamadım...Politika başlığı altında mıydı? Sayın yam yam siz bir alıntılasanız... Lütfen..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 219
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

yeterli eğitim görmemiş kızlarımızın yeterli eğitim görme haklarını ellerinden alarak onlara yardımcı olan bu mahkeme, aynı zamanda yeterli yetkinliğe sahip olmadıkları aynı yaşlardaki vatandaşların, seçtikleri okullar nedeniyle bazı fakültelere mahkum olmalıdırlar'ı imzalayan bir mahkemedir. örtüye gelince eğitim noksanlığı olan bu çocuklar gelecek kariyerlerini belirlemede gayet olgun bir iradeye sahip kabul ediliyor.

 

çelişkinin dahası da var, kararın sonunda "Davacı yükseköğretim düzeyinde eğitim gördüğüne göre bu ilkelerin Cumhuriyetimizin kuruluşunda ve korunmasındaki önemini bilmesi gerekmektedir." deniyor. ilk cümleyi tekrar okuyalım "Yeterli öğretim görmemiş bazı kızlarımız hiç bir özel düşünceleri olmaksızın içinde yaşadıkları toplumsal çevrenin gelenek ve göreneklerinin etkisi altında başlarını örtmektedirler."

 

kılıf minareye kısa geliyor, beyler.

 

arkadaş anayasayı aktarmış. fakat yine sağlam bi mantık ortaya konulmamış.

 

bu yasağın sistemi neyi kurtarıyor ve kimden? (bayanlar neden bu kadar tehdit unsuru ve evlerine gönderilmeleri nasıl bir çözüm mantığıdır?)

 

bu yasağın sonuçları onu amacına ters düşürüyor (ilerlemek tıpkı cahil din yorumcuları gibi kadınları evlerine hapsetmekle mümkün olmuyor), madem öyle bu yasağın asıl amacı nedir?

Okuduğundan kendi ideolojine uygun istediğin sonucu çıkartamaya çalışmışsın...

 

Gerekceli karar metnini tekrar okuyup yorumlamalısın.!...

 

Yada bu işten anlayan hukukculara bir daha yorumlatmalısın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Okuduğundan kendi ideolojine uygun istediğin sonucu çıkartamaya çalışmışsın...

 

Gerekceli karar metnini tekrar okuyup yorumlamalısın.!...

 

Yada bu işten anlayan hukukculara bir daha yorumlatmalısın...

 

nasıl bir yorum çıkarmamı uygun görürsünüz Gecekuşu. siz bir hukukçu edasıyla işi çözmüşsünüz anlaşılan. fakat şunu belirteyim sizin çözümleriniz problemden öte bi şey değil.

 

bu yasak fena halde taraflıdır. bu nedenle savunmalarınızda dahi mantıklı bir açıklaması yok.

bu yasak fena halde zararlıdır.

bu yasak zamana ve gelişmişliğe büyük bir lekedir.

bu yasağın gündemi de oyalama oyunlarından başka bir şey değildir.

 

yam yam'ın verdiği linkteki yazılar ise yine bu yasağı haklı çıkarmamakta. çünkü kanunlara bahsi geçen zatın cemaati dışında bildiğim hiç bir cemaat bu kadar riayet etmedi. yasak ilk çıktığında olduğu gibi. demek ki bu yasak korkulu rüyalarınızın başrol oyuncuları(?)nı etkilemiyor.

 

kişilerin özgürlüklerine getirilen yasakları savunmak, sizin erdeminiz olabilir, ancak belirtmeliyim ki tüm bu şekilcilikler gün gelir yasa olarak sizi de vurabilir. gerçi o zaman da "şeriat" protestoları yaparsınız. öyle ya size uymayan her fikir ve tutum "şeriat" vaveylalarınızın haklı destekçileridir, uyanlar ise "modern, uygar ve de yapıcı" etiketini daha piyasaya çıkmadan almış oluyor. bahsettiğiniz şeriat kendi yaşam isteklerinden nasıl alıkoyuyorsa insanları, sizin savunduğunuz bu yasak da AYNI şeyi yapıyor.

 

tebrikler post-şeriatizm uygulayıcıları. tebrikler...!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Su damlası,

 

Kusura bakmazsın umarım..

 

buraya yukardaki yazımın bir kısmını alıntılıyorum.. Bu arkadaşlar yargı kararının, ve belirttikleri sitelerdeki vakıanın nasıl çözülmesi gerektiğini, hukukun ne kadar siyasal ve ideolojik hale geldiğini görmeleri içindir.

 

Evet bazı şeriat devleti kurma peşinde olanlar olabilir. İyi de kardeşim onlara karşı kocaman TCK var. Hem hangi kanunda yazar ben merak ettim, şüpheyle tutuklama yapılır, şüpheyle ceza verilir. Soyut tehlike suçu var mıdır? Eğer somut bir tehlike varsa devletin bunu engelleyecek polisi yok mudur? Son bir yıl içerisinde Devletin dini islamdır maddesini geri getirmek için çabalayan kaç kişi hapishanenin taşlı yollarında kendisini bulmuştur. Yani bu çabadan kastımız devlete karşı kalkışma...

 

Ne demiştik, bir sol örgüt var diye bütün solcular mı örgüt militanıdır. Sağcı bir örgüt silahlı bir eylem yaptı diye bütün sağcılar zan altına mı alınmalıdır. Bir sosyalist bombalı bir eylem gerçekleştirdiğinde bütün sosyalistler devletin dini sosyalizm dir maddesini getirmeye çabaladıkları için sosyalistçi mi ilan edilmelidir. Bir ateist, bir camiye bomba koyduğunda ben sayın yam yam ilk önce sizi ve bilimselciyi mi suçlamalıyım. Yoksa maddi olayın müsebbibi olan, maddi olayın azmettiricisi,faili, şeriki bunlara mı ceza verilmelidir?

 

Biz müslümanlardan bazıları bugün kendilerini suçlu hissediyorlar. Zira bu topraklarda solyalist insanlara yapılan zulme ses çıkartmadılar. Bir gün hukukun kendilerine gerek olduğunu biliyorlardı oysa... Daha önce kendileri de zulm gördükleri halde onlar için bir şey yapmadılar... Bugün ben bazı arkadaşlara bu durumu tekrar hatırlatıyorum. Hukuk bir gün herkese lazım olur. Keser döner sap döner, gün olur devran döner....

 

Ağlayanlar bir güler.. O halde gülenler de bir gün ağlamakla burun buruna kalabilir...

Bu kadar gözyaşı akıtıldı... bir kaç parça kuru, koskoca ormanı yakıyor. Bu orman bizim...Bu orman bizleriz.

Bu insanları bu devlete küstürmek bu Ülkenin yararına değildir...

 

Misafirlerim geldi, sonra devam edebilir miyim,,, bilmiyorum... Selamlar ile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Asıl hedef laiklik ilkesidir. Asıl hedef "Devletin dini İslamdır" ibaresini geri getirmektir.

 

Asıl hedef dine dayalı bir devlet yönetimidir.

 

Bunu açıkça (sayın bekir de bir kaç kez telaffuz etmiştir) "Halka rağmen" diyecek cüreti göstererek ifade etmişlerdir.

 

Bugün bu söylemlerde bulunanlar,

 

yarın uygun bir ortam oluştuğunda söylemlerini eyleme dönüştürmekten çekinmeyeceklerdir.

 

Sayın bekir, ortada sanki bir irticai tehlike yokmuş gibi davranmaktadır.

 

Yalnızca aşağıda verdiğim link bunun cevabını açıkça ortaya koymaktadır.

 

http://www.belgenet.com/dava/gulendava_01.html

 

Zamanında, bu konuda bazılarının ne kadar ileri gidebilecelerini gösteren ibret tablosu da aşağıdadır..

 

http://www.belgenet.com/1930/kubilay-12.html

 

Bu oyuna gelmeyeceğiz.

 

İlgililere duyurulur....

 

"Kardeşim halka rağmen halka karşı tabiri benim kullanınım değil. Biz müslümanların asla değil. Bu CHP'nin tavrıdır. İnkılaplar bu tavırla yapılmıştır. "

Bu cümlede de aslında CHP değil "Atatürk"ten bahsedilmektedir...

 

Özünde bahsi geçen inkilaplar "Atatürk"ün önderliğinde yapılmıştır...

 

 

Bu yaklaşım ve cümle yapısıda "İlgililere duyurulur....

 

Halk için, onun çağdaş ve en azından bugün içinde bulunduğumuz yaşam standartları için

 

özveri ve iyi niyetle yapılanlar ne yazık ki,

 

Bu gün bazı düşüncelerde halka rağmen cümleleriyle artık ele alınır olmuştur.!

 

Belki bu çümleleri bu şekilde sarf edenler gerçekten söyledikleri gibi şeriata hizmet ettiklerinin farkında olmaya bilirler...

 

Ama gerçek o ki, bu yaklaşımlar bu inkilapların ortadan kaldırılarak

 

kendi rahat ortamlarını yaratmak isteyen kafaların takiye yüklü manevralarıdır...

 

 

Umarım ki bizim tespitlerimiz doğru değil, her şey bu arkadaşların dediği gibidir,

 

ve bizlerin yanılmış olması hepimiz için daha yararlı olur...

 

Bu anlamda yanılmış olmaktan utanç değil gurur,sevinç ve mutluluk bile duyarım.!..

 

 

 

"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Kardeşim halka rağmen halka karşı tabiri benim kullanınım değil. Biz müslümanların asla değil. Bu CHP'nin tavrıdır. İnkılaplar bu tavırla yapılmıştır. "

 

Bu cümlede de aslında CHP değil "Atatürk"ten bahsedilmektedir...

 

Anayasa'nın Başlangıç İlkeleri ve 2. maddesi, bu nevi bir milliyetçilik anlayışına uygundur.

İkincisi, Kemalizm dayatması yapan sözde Atatürkçüler'in anladığı manada 'ulusalcılık'tır. CHP'nin, jakoben çevrelerin ve 'militan demokratlar'ın ulusalcılığı böyledir. Bu ulusalcılıkta, 'halka rağmen halk için' düsturu, insan hak ve hürriyetleri ile demokrasinin önündedir. Bu tip ulusalcılar, laikçiliği halka dayatma olarak kullanırlar; 'irtica' ve 'bölücülük' ile mücadeleyi devletçi bir perspektiften değerlendirip jakoben yöntemlere başvururlar.

Hasan Celal Güzel

 

1085 delegeden 1032'sinin oyunu alarak yeniden genel başkan seçilen Bülent Ecevit ise partinin yeni yönelimini şu sözlerle özetleyecekti:

 

"Devrimin halka değil, halkın dışında ve üstünde ilerici aydın kadrolara dayanarak yürütüleceğine inananlar bizimle beraber olamazlar. Aydınların devrimin yürütülmesinde elbette önderlik görevleri vardır. Bu görev halka rağmen halk için devrim yapmaya kalkışarak değil, halktan hiçbir zaman kopmadan, devrimi halkla birlikte oluşturarak yerine getirilebilir. Devrimcilikleri bu halkçı anlayışa dayanmayanlar, bugünün CHP'sine yabancı kalan bürokratik devrimcilerdir."

 

Pozitivist yöntemin uygulamaya konduğu 1930’lu yıllarda inkılapçılık “halk için halka rağmen” formülü temeline oturmuştur. “Bir diğer deyişle, ‘muasır medeniyet seviyesi’ne erişme yolunda ilerlemek için yapılan yeniliklerin ‘yukarıdan aşağıya’ olacağı ve aşağıdan gelebilecek direnmelerin aşılması için ‘inkılapçılık’ ilkesine başvurulacağı belirtilmektedir” (Köker, 1990: 92).

 

Tarık Zafer Tunaya (1960: 113) bu durumu şöyle savunmakta:

 

Türk sistemi, bir medeniyet programının benimsenmesi için icabında geniş kitleye karşı durulabileceği prensibinden hareket etmiştir. Bu suretle, bir mecburi kültür değişmesi hareketine girişilmiştir. Fakat, siyaset ilmi alanında, halka karşı, icabında zorla gidişten maksut olan nedir? Umumi efkar mekanizmasının tahlilinden elde edilen sonuç odur ki, bir kitlenin herhangi bir şeyi istemesi, o şeyin o kitleye istetilmesidir. Devrimci bir memlekette, inkılap yapan bir memlekette, belli bir programın halka rağmen[2] yürütülmesi, muhafazakar kuvvetlerin baskısı altında bulunan bir kitleyi o kuvvetlerin tesirinden, tahakkümünden kurtarmak anlamını kazanmaktadır.

 

Kendisini halkın adına her kararı almaya ehliyetli gören, hatta halkın bazı konulara aklı ermeyeceğini ileri sürerek, halka rağmen-halk adına karar almayı meşru kabul eden toplum mühendisliğine hevesli bir anlayışın da demokrasi dairesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu sadece alınan yetkinin ölçüsüz ve kötüye kullanılmasıdır. Mustafa Taşar
Uzun yıllar sürdürdükleri "halk için halka rağmen!" anlayışına dayalı iktidarları, çok partili demokrasiye geçildiğinde halk tarafından tepetaklak edilince, halkı "seçmesini bilmeyen cahil güruh!" veya "karşı devrimci!" diye suçlayıp durdular. Mehmet Metiner (bizim dönmelerden-Bugün gazetesi)

 

Bir bakın bakalım, CHP icraatlarının halka rağmen halk için olmadığını söyleyen bir tane entellektüel var mı? Bun bizzat CHP'liler dahi ifade etmişlerdir. Yukarda ayrıca ECEVİT'in sözleri de mevcut...Bu arada bu sözü alıntıladım diye ATATÜRK düşmanı da ilan edildik... Gece Kuşu, bilinç yoksunluğunun en azından sizde olmamasını beklerdim.. Soruların içinden çıkamayınca, yakalanınca sanırım saldırıya geçiyorsunuz...Bu gerçekten ayıp bir davranış. Özellikle yam yam'ın hiç bir yazımı araştırmadan, halka rağmen halk için anlayışının kime ait olduğunu bilmeden yaptığı alıntıya verdiğim cevap üzerine böyle bir şeyi yapmanız, bir kaleyi savunduğunuz anlamına geliyor. Bu hangi kaledir, hangi saikle yam yam'ın yapamadığı savunmayı saçmaca hayata kazandırmaya çalışıyorsunuz...İlgililere duyurulur muş...

 

Şu an vaktim yok... Yanlış hatırlamıyorsam İsmet İnönü'nün devrimlerle ilgili bu cümlesi olmalıydı...

Bakın ben formun diğer taraflarında bu konuyu tartışmışım. Alıntılar oradan:

 

İngilizlere karşı direniş kararı halk oyuna sunulmadı demişin. Zira halk zaten Kurtuluş Savaşı başlamadan önce yöresel bazda direniyordu. Bu bir. İkincisi İngilizlere karşı direniş kararını alacak meclisimiz kurulmadan evvel halk zaten direniyordu ve bu kararı alacak bir meclisiniz yoktu bu iki. Laiklik maddesinin anayasaya konulduğunda meclis vardı ortada seçim ortamı vardı. Cevabını bilmediğiniz sorular sormayın demişler, lütfen dikkat et saçmalamalarına...

 

Laikliği tartışmaya açmak gibi bir derdim de yok.. Başından beridir benim laikliği devleti koruyup kollamada siper olarak kullanmaya çalışmak ve bunu devleti sadece kendilerinin devleti olduğunu sanan zevatça yerine getiriliyor olması derdimdir. Diğerleri (hadi adlarını yazayım, müslümanlar) düşman, onlar koruyucu. Hepimiz bu ülkenin evladıyız. Herkes kadar bu devleti seviyoruz. Neyse bunlar ayrı konular ve burada benim saçmalamamın bir anlamı yok.

 

CYRANO:

Sen hukuk eğitimi aldım diyen adam KURUCU MECLİS'in halk oyuna başvurduğunu dünyada gördün müde laikliğin ya da saltanatın kaldırılmasının halk oyuan sunulmadığını merak ediyorsun.

 

Bu da benim cevabım...

ve dahası bugün dahi sıkıyönetim ve savaş halinde halk oyuna başvurulmaz. Şartlar normal değildir çünkü. Zaman ve imkan elvermez. Ancak ortada böyle bir hal yokken, meclisin halkın tamamını ilgilendiren bir anayasa maddesini halkoyuna sunmaması düşündürücüdür. ve daha önce de dediğim gibi meclis kurulmadan önce de İngilizlere karşı büyük ölçüde direniş vardı. Bugün askerlik nasıl ki mecbursa, bugün seferberlik ilan edildiğinde hepimiz ordunun bir neferiysek, bu durum o zaman evleviyetle vakiydi. Şartlar normale döndüğünde halk oyundan kaçmak halktan korkmanın bir ürünüdür.

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...pic=10619&st=20 İsteyenler tartışmanın gerisini oradan okuyabilirler...Bu arada bir ara CYRANO'dan özür dilediğimden bahsetmiştim o da bu başlık altındaymış...

 

Bakın, ne demişiz şartlar normale döndüğünde halk oyundan kaçmak, halktan korkmanın ürünüdür. Bunu kim yaparsa yapsın. Demokrasilerde kutsal bir otorite yoktur...

Atatürk'ün devrimleri yaymak için uğraşmasıyla Milli Şef İnönü'nün çabaları arasında farklar vardır. Atatürk'ün Reis-i Cumhur olduğu dönemin büyük kısmında icranın başı İsmet İnönü'dür. Baskıcı, devletçi faaliyetlerin asıl müsebbibi İnönü'dür..Devletçi Refleksin adresi İnönü'dür. Çok partili siyasi hayata geçişin önündeki engel İnönü'dür.

 

Belki yanlış anlamalara meydan verecek bir cümle sarf edeceğim ama, söylemezsem içimde bir uhde kalır. Hayatı boyunca argeri faaliyet gütmüş olan kişilerin sosyal vakıalarda yaptıkları bütün faaliyetlerin doğru olduğunu söylemek ütopik bir yaklaşım olur. Bilimi önceleyen, demokrasiyi, hukuk devletini önceleyen bir aydın zihniyetine sahipsek eğer, kimin yaptığına değil ne yaptığına bakıp onu tartmamız gerekir. Bu sebeple, Ulu önder, büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün her yaptığı doğruydu, hiçbir yanlışı olmamıştır dersek bir hata etmiş oluruz...Burada Atatürk'ün yaptığı yanlış/lıklar/ı tartışmak istemiyorum, bir felsefeden bahsediyorum. Biz gerek geçmişi ve gerek geleceği değerlendirirken eleştirel bakabilmeliyiz.Tamam tarih kendi şartları içerisinde değerlendirilir. Tamam 1920 ile 1980'lere kadar gelen süreç içerisinde halkın bir demokrasi, hak, hukuk bilinci eksikti ve bu yüzden belki de tepeden inmeci bir yöntem gerekiyordu, ancak bugün hala bu halkın demokrasi bilincinden yoksun olduğunu ima eden, halkın seçtiği insanları benimsemeyen, içlerine sindiremeyen kişiler mevcut....

 

Sayın gece kuşu, pekiyi... size de birşey demiyorum.... Muhalefetin marifet bellendiği bir kafanız olduğunu nihayet farkettim... Doğrunun ne olduğunu değil, karşınızdakini egale etminin derdini yaşıyorsunuz...Türk demokrasi tarihinden bihabersiniz...Daha da kötüsü hedef gösterme derdindesiniz. ilgililere ne duyurdunuz merak ediyorum.. İlgililerin bilmesi gereken ne..Hem merak ettim ilgililer kimlerdir...Beni Atatürk düşmanı gibi konumlandırmaya çalışmak nereden çıktı... Ben CHP'den bahsediyorum ya, sizin kafanızda da hala CHP Atatürk'ün partisidir imajı yatıyor anlaşılan...

 

Şimdi düşünüyorum acaba Çakıl taşlarıyla denizi mi doldurmaya çabalıyorum... Her sözü bir son söz gibi yazmanın derdiyle yazıyorum ama hala son sözünü söyleyememiş adamın eprimsiliği, burukluğu var üzerimde...Savaştın ve yenildin diyor bir adam ve devam ediyor... Git daha güzel savaş daha güzel yenil...

 

Bir görmelisiniz çekmecelerimi...Kaç tane kitap, dergi...Sizlere birşeyleri anlatmanın derdindeyim... Bu ülkede eğer bürokratik olirgarşiden değilseniz, bu ülkede eğer dış destekli bir gücün yansıması değilseniz, bu ülkede Amerikan, Sovyet, Rus vb. bir ülkenin ajanı değilseniz, gerek irtica saçmalamaları, gerek halk için darbe geyikleriyle uyutuluyorsunuz...

 

Yine kafam dağıldı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Kardeşim halka rağmen halka karşı tabiri benim kullanınım değil. Biz müslümanların asla değil. Bu CHP'nin tavrıdır. İnkılaplar bu tavırla yapılmıştır. "

Bu cümlede de aslında CHP değil "Atatürk"ten bahsedilmektedir...

 

Özünde bahsi geçen inkilaplar "Atatürk"ün önderliğinde yapılmıştır...

Bu yaklaşım ve cümle yapısıda "İlgililere duyurulur....

 

Halk için, onun çağdaş ve en azından bugün içinde bulunduğumuz yaşam standartları için

 

özveri ve iyi niyetle yapılanlar ne yazık ki,

 

Bu gün bazı düşüncelerde halka rağmen cümleleriyle artık ele alınır olmuştur.!

 

Belki bu çümleleri bu şekilde sarf edenler gerçekten söyledikleri gibi şeriata hizmet ettiklerinin farkında olmaya bilirler...

 

Ama gerçek o ki, bu yaklaşımlar bu inkilapların ortadan kaldırılarak

 

kendi rahat ortamlarını yaratmak isteyen kafaların takiye yüklü manevralarıdır...

Umarım ki bizim tespitlerimiz doğru değil, her şey bu arkadaşların dediği gibidir,

 

ve bizlerin yanılmış olması hepimiz için daha yararlı olur...

 

Bu anlamda yanılmış olmaktan utanç değil gurur,sevinç ve mutluluk bile duyarım.!..

 

"

 

Evet kriminoloji uzmanımız gene herzaman ki gibi iş başında :D sürekli üyelerin yazdığı iletileri alıntılayıp yorumlar yapmaktan vazgeçmeyeceğe benziyor.

Ne ilginçtir ki birini alkışlarken diğerini her zamanki gibi Atatürk düşmanı ve şeriatçı ilan edivermiş benden olmayan herkes benim düşmanımdır mantığıyla yazılan şu yukarda ki cümleri tekrar tekrar okudum neyi, niçin,hangi ilgililere duyurmaya çalıştığını anlayabilmiş değilim.

Gecekuşu birazda insanların yazdıkları yazılar üzerine değilde kendi görüşlerinizi ve fikirlerinizi yazmayı deneseniz daha iyi olmazmı?fikirlerinizi başkalarının yazdığı yazılara gönderdiğiniz alkış ve kınamalarla değilde direkt sizin şahsınızdan duymak daha doğru olur sanırım.

Takiyenin ne olduğunu siz benden daha iyi bilirsiniz bakınız TDK takiye

 

1.Mezhep belirtmeme, gizleme

2.mecaz :Olduğundan farklı görünme.

 

Bence size daha çok uyuyor ne dersiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

uhahaha... Böyle mi gülünüyordu...hahaha diye mi... Yahu göbeğimin çatlaması lazım. Yahu yam yam bu kadar güzel saçmalanmaz ki... Kardeşim halka rağmen halka karşı tabiri benim kullanınım değil. Biz müslümanların asla değil. Bu CHP'nin tavrıdır. İnkılaplar bu tavırla yapılmıştır. Ancak inkılapların yapıldığı yıllardaki ortamla şu anki ortam birbirinden ayrıdır, tamamen farklıdır. Bu sebeple bu zamanda böyle bir demokrasi anlayışı yanlıştır. Gidip benim cümlemi alıntılamaya kalkmışınız bari doğru alıntılayın...Bırakın devletin dinin biz müslümanlardan bazıları başlarını dahi örtemiyor.. Ne demiştik. Zaten biz müslümanların bugünkü en önemli derdi Mars'a gidecek uzay mekiğine Türbanla binmektir. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Devam etmeyelim isterseniz, birşey hatırlıyorsunuz ama bu hatırladığınız kendi tavrınız isterseniz gidin arayın bulun ve o cümlelerimi nakledin veya ben daha sonra nakledeyim... Siz bilirsiniz..Bir dogma olduğu söylenen inancımdan fevkalade memnunum başlığı altındaydı galiba...

 

"Oynanmaması gereken taşlar. Cumhuriyetin temel nitelikleri.. Halka karşı, halka rağmen demokrasi. Off...off..[/b] Acaba birgün halkın çoğunluğunun isteğinin olup da, azınlığın haklarının da korunabileceği bir sistem olacak mı? Ya da azınlığın haklarının çoğunluğun haklarına galebe çaldığı bir yönetim den kurtulunabilecek mi?"

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=124920

Bunlar sizin sözleriniz sayın bekir...

 

"Halka karşı, halka rağmen demokrasi" söyleminden sonra çekilen "offff" nedir sayın bekir? Açıkça demokrasiye karşı alınan bir tavır değil midir? Sanırım sizin biraz demokrasi dersine ihtiyacınız var...

Siz normatif demokrasi üzerinden hareket ederek, ampirik demokrasinin eksiklerine dem vuruyor, bunun sonucunda da demokrasinin uygun bir yönetim şekli olmadığını ima ediyorsunuz. Demokrasi üzerine getirdiğiniz eleştiriler yapıcı değil, yıkıcı yönde. Demokasiden daha iyi bir rejime ilişkin ipuçları da vermiyor, cümle aralarında teokratik bir devlet düzeni özleminin imalarında bulunuyorsunuz.

 

Normatif demokrasi bir ideali, olması gerekeni yansıtır. Ancak halkın istediğine tam uyan bir demokrasi yalnızca teoridedir. Uygulamasını yapamazsınız. Zira azınlıklarla birlikte halkın tamamını hiç bir zaman memnun edemezsiniz. Bugün uygulanan/uygulanmaya çalışılan demokrasi ampirik demokrasidir. Yani ideale kaba taslak yaklaşan, normatif demokrasiye yakın, çokça bir yurttaş grubunun arzularına uzun bir zaman boyunca cevap verebilecek demokrasi uygulaması.

 

Şimdi söyleyin; halkın çoğunluğunu oluşturan grubun demokrasiden isteyip de alamadığı şey nedir? Demokrasi, bu çoğunluğu hangi konuda memnun edememiştir? Sanırım bu konudaki tek sıkıntınız "türban".. Türban demokratik bir yasaktır. Türban'a izin verirseniz, dini kılıf içerise sokulmuş her kıyafete de izin vermek zorunda kalırsınız. Laik devlet hiç bir dine taraf olamaz. Laik devlet, ülkenin büyük çoğunluğu bağlı diye hiç bir dine müsamaha gösteremez. Ancak siz tüm bu söylediklerimizi görmezden geliyorsunuz. Çünkü bir şekilde kendinizi haklı gösterme çabasındasınız. Bu çaba da masum bir çaba değil, farklı niyetlerin önüne çekilmiş bir paravan istektir.

 

"Bırakın devletin dinin biz müslümanlardan bazıları başlarını dahi örtemiyor." diyerek demogoji yapmaya devam ediyorsunuz. Kim başını örtemiyor arkadaşım? Kim kimin özel hayatında başörtüsüne karışıyor yahu? Bunlar, amacının ne olduğu belli söylemlerdir. Dini ritüeller devletin üzerinde olamaz. Bu ritüelleri uygulayanlar, ülke nüfusunun çoğunluğunu oluştursalar dahi...

 

Bu arada Kanunla anayasayı aynı kefeye koyup değerlendirmişsiniz. İsterseniz yukarda ben ayrım yapmıştım bir daha okuyun... Hatta ne demiştim, bazı kisvelerin giyilemeyeceği hakkında bir kanun var ama türbanın giyilemeyeceği hakkında bir kanun yok... Bana bir tane kanun metni gösterin... Kanun hükmünde kararname gösterin.

 

Bu yasağı getiren yazılı hükümler, "Kılık Kıyafet Yönetmelikleri"dir. Bu yönetmelikteki "türban" yasağı ise din düşmanlığı, ya da keyfi bir uygulama değil, devletin laiklik ilkesinin yansımasıdır.

 

Ne uğraşıyorum ki, anlamak ve anlamlandırmak gibi bir niyetiniz yok. Evet bazı şeriat devleti kurma peşinde olanlar olabilir. İyi de kardeşim onlara karşı kocaman TCK var. Hem hangi kanunda yazar ben merak ettim, şüpheyle tutuklama yapılır, şüpheyle ceza verilir. Soyut tehlike suçu var mıdır? Eğer somut bir tehlike varsa devletin bunu engelleyecek polisi yok mudur? Son bir yıl içerisinde Devletin dini islamdır maddesini geri getirmek için çabalayan kaç kişi hapishanenin taşlı yollarında kendisini bulmuştur. Yani bu çabadan kastımız devlete karşı kalkışma...

 

Sanırım buradaki sözleriniz F.Gülen hakkında söylediklerim için. F.Gülen hakkında beraat kararı verildi. Gerekçeli kararda da, suçun sabit olmadığı, tek kişilik suçlama olduğu için örgüt suçlaması yapılamayacağı gibi maddeler vardı. F.Gülen'in, yetiştirdiği adamları devletin üst kademelerine yerleştirmeye çalıştığı ve bir çoğunda da başarılı olduğu biliniyor. Ancak siz hala açıkça bu ülkede irtica tehdidi olmadığını söylediniz. Ben de açıkça böyle bir tehdidin varolduğunun belgelerini gösterdim.

 

Ne demiştik, bir sol örgüt var diye bütün solcular mı örgüt militanıdır. Sağcı bir örgüt silahlı bir eylem yaptı diye bütün sağcılar zan altına mı alınmalıdır. Bir sosyalist bombalı bir eylem gerçekleştirdiğinde bütün sosyalistler devletin dini sosyalizm dir maddesini getirmeye çabaladıkları için sosyalistçi mi ilan edilmelidir. Bir ateist, bir camiye bomba koyduğunda ben sayın yam yam ilk önce sizi ve bilimselciyi mi suçlamalıyım. Yoksa maddi olayın müsebbibi olan, maddi olayın azmettiricisi,faili, şeriki bunlara mı ceza verilmelidir?

 

Söylemek istediklerinizi anladım. Ancak ateizmi ne diye karıştırdınız onu anlayamadım. Zira sizin de malumunuzdur ki, ateizm direkt olarak hiç bir ideolojiye bağımlı değildir. Ancak işin içine din girdiği zaman olay değişiyor. Zira İslam'ın özü gereği her müslüman "cihat" adı altında mücadele etmelidir. Din olgusunun insanların beynini ne kadar kolay yıkadığını göz önüne alırsanız, çegincelerimde haksız olmadığımı anlayabilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Oynanmaması gereken taşlar. Cumhuriyetin temel nitelikleri.. Halka karşı, halka rağmen demokrasi. Off...off..[/b] Acaba birgün halkın çoğunluğunun isteğinin olup da, azınlığın haklarının da korunabileceği bir sistem olacak mı? Ya da azınlığın haklarının çoğunluğun haklarına galebe çaldığı bir yönetim den kurtulunabilecek mi?"

 

"Halka karşı, halka rağmen demokrasi" söyleminden sonra çekilen "offff" nedir sayın bekir? Açıkça demokrasiye karşı alınan bir tavır değil midir? Sanırım sizin biraz demokrasi dersine ihtiyacınız var...

Siz normatif demokrasi üzerinden hareket ederek, ampirik demokrasinin eksiklerine dem vuruyor, bunun sonucunda da demokrasinin uygun bir yönetim şekli olmadığını ima ediyorsunuz. Demokrasi üzerine getirdiğiniz eleştiriler yapıcı değil, yıkıcı yönde. Demokasiden daha iyi bir rejime ilişkin ipuçları da vermiyor, cümle aralarında teokratik bir devlet düzeni özleminin imalarında bulunuyorsunuz.

 

Normatif demokrasi bir ideali, olması gerekeni yansıtır. Ancak halkın istediğine tam uyan bir demokrasi yalnızca teoridedir. Uygulamasını yapamazsınız. Zira azınlıklarla birlikte halkın tamamını hiç bir zaman memnun edemezsiniz. Bugün uygulanan/uygulanmaya çalışılan demokrasi ampirik demokrasidir. Yani ideale kaba taslak yaklaşan, normatif demokrasiye yakın, çokça bir yurttaş grubunun arzularına uzun bir zaman boyunca cevap verebilecek demokrasi uygulaması.

 

Şimdi söyleyin; halkın çoğunluğunu oluşturan grubun demokrasiden isteyip de alamadığı şey nedir? Demokrasi, bu çoğunluğu hangi konuda memnun edememiştir? Sanırım bu konudaki tek sıkıntınız "türban".. Türban demokratik bir yasaktır. Türban'a izin verirseniz, dini kılıf içerise sokulmuş her kıyafete de izin vermek zorunda kalırsınız. Laik devlet hiç bir dine taraf olamaz. Laik devlet, ülkenin büyük çoğunluğu bağlı diye hiç bir dine müsamaha gösteremez. Ancak siz tüm bu söylediklerimizi görmezden geliyorsunuz. Çünkü bir şekilde kendinizi haklı gösterme çabasındasınız. Bu çaba da masum bir çaba değil, farklı niyetlerin önüne çekilmiş bir paravan istektir.

 

"Bırakın devletin dinin biz müslümanlardan bazıları başlarını dahi örtemiyor." diyerek demogoji yapmaya devam ediyorsunuz. Kim başını örtemiyor arkadaşım? Kim kimin özel hayatında başörtüsüne karışıyor yahu? Bunlar, amacının ne olduğu belli söylemlerdir. Dini ritüeller devletin üzerinde olamaz. Bu ritüelleri uygulayanlar, ülke nüfusunun çoğunluğunu oluştursalar dahi...

Bu yasağı getiren yazılı hükümler, "Kılık Kıyafet Yönetmelikleri"dir. Bu yönetmelikteki "türban" yasağı ise din düşmanlığı, ya da keyfi bir uygulama değil, devletin laiklik ilkesinin yansımasıdır.

Sanırım buradaki sözleriniz F.Gülen hakkında söylediklerim için. F.Gülen hakkında beraat kararı verildi. Gerekçeli kararda da, suçun sabit olmadığı, tek kişilik suçlama olduğu için örgüt suçlaması yapılamayacağı gibi maddeler vardı. F.Gülen'in, yetiştirdiği adamları devletin üst kademelerine yerleştirmeye çalıştığı ve bir çoğunda da başarılı olduğu biliniyor. Ancak siz hala açıkça bu ülkede irtica tehdidi olmadığını söylediniz. Ben de açıkça böyle bir tehdidin varolduğunun belgelerini gösterdim.

Söylemek istediklerinizi anladım. Ancak ateizmi ne diye karıştırdınız onu anlayamadım. Zira sizin de malumunuzdur ki, ateizm direkt olarak hiç bir ideolojiye bağımlı değildir. Ancak işin içine din girdiği zaman olay değişiyor. Zira İslam'ın özü gereği her müslüman "cihat" adı altında mücadele etmelidir. Din olgusunun insanların beynini ne kadar kolay yıkadığını göz önüne alırsanız, çegincelerimde haksız olmadığımı anlayabilirsiniz..

 

Bu arada herhangi bir yerde Fetullah GÜLEN hakkında söyledikleriniz için birşey söylemedim.. Ben Fetullah GÜLEN'e temkinli bir duruş sergiliyorum. Ilımlı islam, medeniyetler ittifakı gibi tezleri öne sürüyor... Amerika da ikamet ediyor... Ben açıkçası Gülen'e biraz uzağım... Ateizmi karıştırmama gelirsek... Niye herhangi bir ateistin böyle bir eylem yapmasını engelleyen bir emiriniz mi var? Canı sıkılan herhangi biri de bu eylemi yapabilir.. Ama ben orda bir dokundurma bir espri yapmıştım...Cihat'ın tanımını isterseniz bir daha gözden geçirin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı şeyleri anlatmak istersiniz ama karşınızdakinin hiç bir tepkisi olmayınca bir duvar sessizliğine bürününce sizi dinlemediğini düşünüp anlatmaktan vazgeçersiniz....

Admin yukarda üniversite kapılarından sürüklenerek atılan türbanlı kızların resimlerinin olduğu ve benim tarafımdan gönderilen iletiyi kaldırmış neden bilmiyorum mutlaka bir nedeni vardır vardır mutlaka geçerli bir açıklaması kalkıpta açık açık taraflı olduğunu söyleyecek değilya geçenlerde bize örümcek beyinliler diyen arkadaşa atasözüyle cevap veren arkadaşı banlayıp hala o örümcek beyinliler yazısını silmemesininde bir nedeni vardır elbet kalkıpta"elimden geldiğince sizi susturmaya çalışıyorum hala konuşuyorsunuz"diycek hali yokya.....

 

Bir arkadaşımız şöyle demişti burası"ateistlerin forumu"o zamanda onaylamıştım onu genede aynı fikirdeyim ne tuhaf o arkadaş ortalıkta hiç gözükmüyor ama ona küfreden hala yazabiliyor ne ilginç değilmi?

 

Şimdi bana bu yazdıklarının konuyla ilgisi ne diye sorabilirsiniz kesinlikle konu saptırma gibi bir niyetim yok emin olun sadece gönderdiğim link neden silinmiş ona kendimce cevap arıyorum.Yani yüksek sesle düşünüyorum acaba buda yanlışmı?yoksa bundanda bir uyarı alırmıyım onuda bilmiyorum..

 

 

 

Üzgünüm gerçekten çok üzgünüm ayladır yazıp aslında hiç birimizin diğerini dinlemediğini fark ettiğim için çok üzgünüm.

Üzgünüm empati yapıp karşımızda ki insanı anlayamadığımız için üzgünüm.

Üzgünüm burda hiç tanımadığım insanlarla tarşımalara girip hayatımın anlamı olan kutsal değerlerime hakaret ortamı yarattığım için üzgünüm.

Üzgünüm Rabbim eğer karşımda ki benim bir sözüme cevap olsun diye sana hakaret etmişse ve buna ben bilmeyerek ve istemeyerek zemin hazırlamışsam üzgünüm beni affet.

Sevgili kardeşim neden üzülüyorsun bu yeni bir şey değilki islamiyetin doğuşundan bugüne kadar hatta kıyamete kadar sürecek olan bir kavgadır.Ayetlerde bile belirtilen bu sorunu çözemessin.Elbette bu bir iman ve inanç meselesi anlamak istemiyenlere ayı ikiye bölsen güneşi ikiye katlasan yine inandıramassın.Hz Alinin

bir inançsızla yaptığı münakaşadan sonra Sen haklıysan benim kaybedeceğim bir şey yok yani ben namaz kılmak oruç tutmak ve diger ibadetlerimi yapmaktan dolayı birşey kaybetmem ama ya ben haklıysam ki haklıyım vay senin haline deyip münakaşayı bitirmesi ne kadar güzel ve akıllıca değilmi.Sen sakın üzülme bırak onlar üzülsün.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın yam yam ve konuya katılan diğer arkadaşlar yukarda yam yam dan yaptığım alıntılarla kendi cümlelerim karışmış...alıntıyı bile doğru dürüst yapamamışım. Neyse, yam yam hangi cümleler kendisine ait umarım biliyordur...Ben konuyu kendi adıma kapatma taraftarıyım...Konunun başlığında sorduğumuz sorunun cevabının hayır olduğunu da hemen hatırlatayım... Türbanla giremediğiniz yerlere başörtüsüyle de giremezsiniz.. O yüzden türbanını çıkartıp başörtüsüyle bir yerlere girmeye çabalayanlara üzücü haberi verdiğim için özür diliyorum..

 

TÜRBAN MESELESİ BU ÜLKEDE BİR MESELE HALİNE NASIL GELDİ... NİYE GELDİ...BU MESELEYE TOPLUM YÖNELTİLMESEYDİ ACABA BAŞKA ŞEYLER OLAMAZ MIYDI...TÜRBANLA VEYA BAŞÖRTÜSÜYLE İNSANLAR BİR YERE GİRSEYDİ NE OLURDU... ŞİMDİ DENECEK YAVAŞ YAVAŞ LAİKLİK ELDEN GİDECEKTİ.. EEEE TÜRBAN DIŞARDA YASAK DEĞİL Kİ, KAMU ALANI DIŞINDAKİLER LAİKLİĞİ ELDEN GÖTÜRMEK İÇİN ÇABA SARF EDERSELER NE OLACAK...ŞAKA ŞAKA... YAZACAK ÇOK ŞEY VAR AMA İNANIN İÇİM ARTIK KALDIRMIYOR...VE BURAYA CEVAP YAZMAYA HARCADIĞIM ZAMANA ÇOK DAHA İYİ ŞEYLER İÇİN HARCAYABİLİRİM GİBİ GELİYOR...

 

Buraya başka bir yerdeki cümlelerimi copy paste* yapıyorum...

 

AŞAĞIDAKİ YAZI ALINTIDIR, OKUYANLARIN TEKRAR OKUMASINA GEREK YOK...

 

Türkiye de yaşıyoruz... Öncelikli derdimiz burası...Bu ülkenin insanlarının derdi...Ama bu ülke gerek bulunduğu jeopolitik konum, gerek kaynakları, gerekse tarihten gelen örnek olma bütünleştirme fonksiyonu gereğince, sürekli bazı kötü çabaların tesiri altında kalmaktadır. Ortam sürekli gerilerek bir türlü bu ülkenin kendini bulması istenmemektedir...

 

İşte bu yüzden bu ülkede, gerek toplum yapısında gerekse siyası-askeri-yargısal alanda yapılacak değişiklikleri sonuçlayan olaylara temkinli yaklaşmak zorundayız... Bu ülkede "Birşey ne ise o değildir"** mantığıyla olayları incelemeden ilk noktada suçluyu tespit edersek bir yanlışa gireriz. Girdiğimiz yanlış girilmesini istedikleri yanlıştır ve bu başkalarının fena halde işine gelen şeydir...Bu sebeple olayları incelerken mesela:

 

1- Niye yapılmış (gösterilen sebeple-olay veya sonuç uyumlu mu)

2- Bu hareketten nemalanan kim

3- Bu hareket neticesinde en fazla kimin sesi/niye çıkıyor

4- Lokal hadiselerin genişletilmeye çalışılması var mı

5- Hadise akabinde yoğun bir bilgi bombardımanı var mı ve yakalanan kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilecek mi?

6- Aklınızda hala soru işareti varmı çözüldüğü sanılan olay hakkında...

 

Soruları çoğaltmak mümkün....Ama olaya ve medyadan gelen bilgilere hemen doğrulayıcı değil de eleştirel bir gözle bakarsak zaten olayı kendi zihnimizde çözümleriz....

 

Konuyu açan kişi olarak artık gerek bu konuya gerek diğer açtığım konulara ve dahası katıldığım konulara bundan sonra cevap yaz/a/mayacağımı bildirmek istiyorum...

 

Bugüne kadar birşeyler anlatabilmek için inanılmaz çabalar, gayretler sarf ettim. Evet bu form bizleri araştırmaya sevk ediyor bu yönüyle iyi bir yer ancak, doğrular çoğu zaman unutuluyor...

 

Kimseye de aslında bu noktadan sonra birşey demek istemiyorum.. Biraz da kendi işlerime bakacağım... Bir kaç hafta sonra KPSS sınavına gireceğim ona hazırlanmam lazım, daha sonra da çok daha zor olan bir sınava hazırlanmam gerekiyor... Bu sebeple arkadaşlara Allah'a ısmarladık diyorum...Herkes kendisine iyi baksın, sizlerden iki tane yok....

 

* Suheda'nın bir sözünü defaatle kullandım bu forumda... Ona teşekkür ediyorum...

** Russel Paradoksu....Arattığınızda ne olduğunu bulabilirsiniz...O kadar da uğraşın artık...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Kardeşim halka rağmen halka karşı tabiri benim kullanınım değil. Biz müslümanların asla değil. Bu CHP'nin tavrıdır. İnkılaplar bu tavırla yapılmıştır. "

Bu cümlede de aslında CHP değil "Atatürk"ten bahsedilmektedir...

 

Özünde bahsi geçen inkilaplar "Atatürk"ün önderliğinde yapılmıştır...

 

Bu yaklaşım ve cümle yapısıda "İlgililere duyurulur....

 

Halk için, onun çağdaş ve en azından bugün içinde bulunduğumuz yaşam standartları için

 

özveri ve iyi niyetle yapılanlar ne yazık ki,

 

Bu gün bazı düşüncelerde halka rağmen cümleleriyle artık ele alınır olmuştur.!

 

Belki bu çümleleri bu şekilde sarf edenler gerçekten söyledikleri gibi şeriata hizmet ettiklerinin farkında olmaya bilirler...

 

Ama gerçek o ki, bu yaklaşımlar bu inkilapların ortadan kaldırılarak

 

kendi rahat ortamlarını yaratmak isteyen kafaların takiye yüklü manevralarıdır...

 

Umarım ki bizim tespitlerimiz doğru değil, her şey bu arkadaşların dediği gibidir,

 

ve bizlerin yanılmış olması hepimiz için daha yararlı olur...

 

Bu anlamda yanılmış olmaktan utanç değil gurur,sevinç ve mutluluk bile duyarım.!..

 

"

 

Bu yazının bir tek cümlesinde bile kimse hiçbir şeyin düşmanı olarak ilan edilmemiş ve gösterilmemiştir...

 

Hangi düşünce ve alt beyin iteklemesi bu yoruma gerek duydu ilginç bir savunma olmuş.?

 

Hatta yazı bir iyi niyet mesajıyla bile sonlandırılmış...Sühedenın duyduğu bu öfke niye ki ne?

Umarım ki bizim tespitlerimiz doğru değil, her şey bu arkadaşların dediği gibidir,

ve bizlerin yanılmış olması hepimiz için daha yararlı olur...

Bu anlamda yanılmış olmaktan utanç değil gurur,sevinç ve mutluluk bile duyarım.!..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Hatta yazı bir iyi niyet mesajıyla bile sonlandırılmış...Sühedenın duyduğu bu öfke niye ki ne?

.!..

 

Ne öfkesi onuda nerden çıkardınız??sadece sizin sürekli yaptığınız gibi alıntı yapıp yorum yazdım öfke yok.

 

Not:

Bekir'e asıl ben sana teşekkür ederim gerçek anlamda okurken istifade edip yararlandığım yazılarından dolayı Allah'a emanet ol.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TÜRBANINI ÇIKARTANLAR BAŞÖRTÜSÜYLE GİREBİLECEKLER MİDİR GİRMEK İSTEDİKLERİ YERE, Siyasi simge türbanı çıkarıp siyasi olmayan başörtüsüyle üniversiteye :

 

Hayır,

Türban çıkartılsa bile başörtüsüyle yine üniversiteye girmeyeceklerdir.

Çünkü türbana karşı çıkılmasının gerçek sebebi, türban değil şeriata karşı çıkmaktır.

Din çağrıştıran her türlü kıyafet, şeriata yol hazırlar.

Buna baş örtüsü de dahildir.

Şu anda türbana siyasidir diyerek karşı çıkanlar, bunu bahane olarak göstermektelerdir.

Esas korkuları şeriat korkusudur.

Türban çıkartılıp, başörtüsü takılırsa, şeriat tehlikesi kalkmaz devam eder.

 

Türban neden şeriatın gelmesine neden olur ? :

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=261665

 

Türban konusunun çözümü :

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=33193

 

Herkeze güzel doğamızdan sevgiler. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Tartışmalardan ayrıldığımı ve katıl/a/mayacağımı belirtmiştim. KPSS denilen baş belası sınav sonuçları açıklandı ve biz boyumuzun ölçüsünün 1.67 olduğunu öğrendik. Puanımız da 52 ile 79 arasında 120 farklı şekilde değişiyormuş. Zaten bir işim var ama insan doymak bilmek bir iştahla habire daha fazlası için çabalıyor. Ben de bu iştahımın erişemediği ciğerden vazgeçiyor ve tartışmalara geri dönüyorum. Anlatacak çok şey olmasına anlamaya çabalamayanlar bulunmasına rağmen ben bildiğim doğruları söylemeye bilmediğim şeyleri de öğrenmeye geri geldim.

 

Kendi açtığım başlıkları tekrar tartışmaya açıyorum. Dileyenler buyurabilirler…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ancak fırsat buldum yazabiliyorum malum iş güç.

 

Hoşgeldin sefalar getirdin....

Uzun bir ara oldu ama sende gördüğün gibi kat edilen yol pek uzun değil yani aynı yerde sayıyoruz,gelelim konuya.

Hep birşeyi merak etmişimdir seçim meydanlarında türbanın bayraktarlığını yapan siyasiler sonra hasbel kader o koltuğa oturunca neden tüm verdikleri sözleri unutup tabiri caizse 190 derecelik bir dönüşle tam tersi söylemlere geçerler ne değişiyor yada neler oluyorda yıllardır bu olaylar bu şekilde cereyan eder.

Şimdi asıl soru türban yada başörtüsü gerçekten bir rejim düşmanı görülebilirmi?Bunu bu kadar tehlikeli ve ülkenin rejimini yıkacak kadar korkunç gösteren şey nedir?Siyaset meydanlarında bağırıp çağıranlar hükümet olduktan sonra neyi fark ediyorlarda tam tersi bir tavır takınıyorlar????

Birden tepeleme gibimi daldım ne konuya? Ne çok soru işareti kullanmışım yahu:D

sevgilerimle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

[quate]

Birden tepeleme gibimi daldım ne konuya? Ne çok soru işareti kullanmışım yahu:D

 

eh biraz öyle oldu...Ama vakit darlığındandır... Neyse benim vaktim bu vakte kadar oldukça genişti ama şimdi dar...Cumartesi pazar yazı yazamayacağım...ve şu an bir telefon geldi...sorular not edildi... görüşmek üzere

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ancak fırsat buldum yazabiliyorum malum iş güç.

 

Hoşgeldin sefalar getirdin....

Uzun bir ara oldu ama sende gördüğün gibi kat edilen yol pek uzun değil yani aynı yerde sayıyoruz,gelelim konuya.

Hep birşeyi merak etmişimdir seçim meydanlarında türbanın bayraktarlığını yapan siyasiler sonra hasbel kader o koltuğa oturunca neden tüm verdikleri sözleri unutup tabiri caizse 190 derecelik bir dönüşle tam tersi söylemlere geçerler ne değişiyor yada neler oluyorda yıllardır bu olaylar bu şekilde cereyan eder.

Şimdi asıl soru türban yada başörtüsü gerçekten bir rejim düşmanı görülebilirmi?Bunu bu kadar tehlikeli ve ülkenin rejimini yıkacak kadar korkunç gösteren şey nedir?Siyaset meydanlarında bağırıp çağıranlar hükümet olduktan sonra neyi fark ediyorlarda tam tersi bir tavır takınıyorlar????

Birden tepeleme gibimi daldım ne konuya? Ne çok soru işareti kullanmışım yahu:D

sevgilerimle

 

Bir türlü anlatamadık derdimizi... Bu konu, devletin laiklik ilkesine giriyor. Türkiye'nin hassas olduğu konuların başında da laiklik geliyor. Devletin laik olmasından hoşlanmayan bazı insanlar ve din üzerinden siyaset yapmaya çalışanlar da, bu konuyu sürekli kaşıyıp gündemde tutmaya çalışıyorlar. Türban laik bir devletin uygulamalarına terstir. Devlet kurumları devletin temsil edildiği yerlerdir. Devletin dini olmadığı için de bir dine taraf olması söz konusu olamaz. Bu taraf, ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan nüfusun tarafı olsa da... İşte birileri sürekli bunu kullanıyor. Devletin laik yapısından ödün vermesi bekleniyor ya da beklemese bile bu konu üzerinden siyaset yapıyor, çıkar peşinde koşuyor... Seçim zamanı "türban da türban" diyenler, iş başına geldiklerinde suçu başkalarına atıyorlar. Halkımız da hala bu din tacirlerinin peşinden koşuyor. Ne de olsa en kolay suistimal edilecek konuların başında din geliyor....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir türlü anlatamadık derdimizi... Bu konu, devletin laiklik ilkesine giriyor. Türkiye'nin hassas olduğu konuların başında da laiklik geliyor. Devletin laik olmasından hoşlanmayan bazı insanlar ve din üzerinden siyaset yapmaya çalışanlar da, bu konuyu sürekli kaşıyıp gündemde tutmaya çalışıyorlar. Türban laik bir devletin uygulamalarına terstir. Devlet kurumları devletin temsil edildiği yerlerdir. Devletin dini olmadığı için de bir dine taraf olması söz konusu olamaz. Bu taraf, ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan nüfusun tarafı olsa da... İşte birileri sürekli bunu kullanıyor. Devletin laik yapısından ödün vermesi bekleniyor ya da beklemese bile bu konu üzerinden siyaset yapıyor, çıkar peşinde koşuyor... Seçim zamanı "türban da türban" diyenler, iş başına geldiklerinde suçu başkalarına atıyorlar. Halkımız da hala bu din tacirlerinin peşinden koşuyor. Ne de olsa en kolay suistimal edilecek konuların başında din geliyor....

 

Her devlet nihayetinde bir halka aittir ve hiçbir devlet halk olmadan olamaz. Demokrasinin en önemli saç ayağı halkın temsilidir. Demokrasinin en önemli saç ayağı laiklik değildir. Laiklik olsa olsa halkın bir kısmını belli bir kısmına hükümran kılmamak için uydurulmuş vasatın adıdır. O halde halkın isteği ile laiklik karşı karşıya geldiğinde hangisine demokrasi itibar edecektir. etmelidir.

 

Halk bu devletin neyidir. Atıyorum, %90 civarında bir halk türbanın serbest bırakılmasını istese ne olacak. Laiklik engeliyle mi karşılaşacaklar. laiklik demokrasiden üstün mü? Demokrasi yani ki halkın temsili bir kenara atılıp laiklik mi kalacak. Bu nasıl bir anlayış.

 

Suheda sorularıyın cevabını arayıp durdum ancak herşey biraz eksik kaldı. Eksikleriyle beraber tamamlamaya çalışacağım ama önce yukardaki sorulara bir cevap çıkacak mı?

ve ikincisi işin hasılası kafam fena halde bozuk. Bir ayeti hadis olarak hatırlayıp cevaplar yazdım bir yerde...Allah affetsin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BAŞKA BİRŞEY DAHA VAR...DENİLİYORKİ TÜRBAN SİYASİ BİR SİMGEDİR DE ONDAN YASAKLANDI...

 

SORU: TÜRBAN NEYİN SİYASİ SİMGESİDİR...

 

ACABA AYRI BAŞLIK MI AÇSAM...

 

Bu kadar büyük puntolarla yazılmış bir yazıyı görmezden gelmeleri ilginç doğrusu birde buna verilecek cevapları bende ilgiyle bekliyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konunun başlığı da konu içerisindeki sorularda konuya katılmayı biraz da olsa caydırıcı kılmıyor değil. Ama yine de ben hemfikir olduğum insanların bu konuya dahil olmaları kadar karşıt görüşteki insanlarında dahil olmasını isterdim.

 

Aslında sorduğum soruya cevap vermek niyetinde değilim. Gelecek cevapların ne kadar tutarlı, hukuka uygun gerekçeler olduğunu tartışmak taraftarıyım. Zira bu yasağın gerekçesi olarak çoğu zaman simge adlandırılması kullanıldı. Neyin simgesi olduğu söylenmedi. Evet ben de şiddetle merak ediyorum. Türban neyin siyasi simgesiydi acaba müslümanlığın olabilir mi? İslamın olabilir mi?

 

Bazen sorularımı meraktan sorarım. Sadece merak deyip geçemeyeceğim bir soru bu. Bakalım bir cevap gelecek mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

keşke bazı yerlere girilmesinde türban yasağı olmasaydı okullar mesela ilk orta ve lisede mecburi forma olduğu için türbanla girilemiyor peki anlamadığım nokta şu benim benim ben açık bir insanım yani türbanlı değilim neden ünüversitelere yarı açık boyalı saçlarla giriliyorda türbanla girilmiyor moderenlikle alakası var derlerse kapalı ve çok şık kıyafetler var açıklardanda güzel bende bu mantığı anlamıyorum bence açıklığa izin varsa türbanada izin olmalı.

 

saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her devlet nihayetinde bir halka aittir ve hiçbir devlet halk olmadan olamaz. Demokrasinin en önemli saç ayağı halkın temsilidir. Demokrasinin en önemli saç ayağı laiklik değildir. Laiklik olsa olsa halkın bir kısmını belli bir kısmına hükümran kılmamak için uydurulmuş vasatın adıdır. O halde halkın isteği ile laiklik karşı karşıya geldiğinde hangisine demokrasi itibar edecektir. etmelidir.

 

Halk bu devletin neyidir. Atıyorum, %90 civarında bir halk türbanın serbest bırakılmasını istese ne olacak. Laiklik engeliyle mi karşılaşacaklar. laiklik demokrasiden üstün mü? Demokrasi yani ki halkın temsili bir kenara atılıp laiklik mi kalacak. Bu nasıl bir anlayış.

 

 

Ben boşuna söylemiyorum "Asıl hedef laiklik ilkesidir" diye... Sağolsun sayın bekir söylediklerimi haklı çıkaracak kadar açık seçik ifade etmiş.

 

Elbette halkın %90'ı türbanın serbest bırakılmasını isterse laiklik engeliyle karşılaşacak. Tıpkı halkın %90'ının şeriat hukukuna geçmek istemesinin, bu iş için yeterli olamayacağı gibi... Doğu'da yaşayan insanlar bağımsız kürt devleti istiyorlar diye orayı kürtlere mi vereceğiz? O zaman orada da halk plebisit istesin ve bağımsız ya da özerk bir bölge olsunlar... Sap ile samanı karıştırmayalım sayın bekir... Dini dayatmalar devletin üzerinde yer alamaz. Laiklik bunun için vardır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.