Φ tülvent Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 İYİMSER BİR GÜL Uyandım, seni düşündüm Birdenbire duvar, Birdenbire gece yarısı! Sonra devriye parolası Ve rüzgar Ve birdenbire kalp ağrısı... Uyandım, seni düşündüm Ey yar... Ey göğsümün sol yarısı! Su bulanınca Meydanlarda sesin yırtılınca Hiç dostun kalmayınca Sarsılmış bir ömrün Basamaklarında Görüşüme gel ne olur İyimser bir gül olsun Dudaklarında... Dert etme, iyiyim ben Ara sıra mahşer Ara sıra yaşama hırsı... Sonra mazgal altı zulası Ve mektuplar Ve ara sıra hasret belası... Dert etme, iyiyim ben Ey yar Ey hüznümün tütün sarısı... Kan bulaşınca Yangınlarda yüzün harlaşınca Saçların tutuşunca Zorlanmış bir hükmün Tutanaklarından Görüşüme gel ne olur İyimser bir gül açsın Yanaklarımda... Y. Hayaloğlu ''Uyandım, seni düşündüm Ey yar... Ey göğsümün sol yarısı! '' Uyandım ve PC' yi açtım. Eskiden olsa elime günlüğümü alır, o ana hissettiklerimi paylaşırdım. Bazen rahatlayarak bazen de hüzünlenerek... Aradan bi süre geçince de ne tatlı olurdu ''o anlarım'' ı okumak! Günlüğümün yerini PC' nin doldurduğu çok zamandır, yazamaz oldum. Madem öyle dedim;her şeyi zihnimde saklayamacağıma göre (ayrıca paylaşmış da olacağım) o halde yeni dağarcığım burası! Hem, ''hayat paylaşınca daha güzel'' öyle değil mi? 2 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Böyle koştururken... Geçen zamanın hakkını nasıl verebiliriz? Anlam yok artık, Hazlar var; dokunup geçtiğimiz hazlar! Ve büyük yorgunluk! Oysa bir anlasak ki... Bir şeyi tutabilmemiz başka şeylerin elimizden kayıp gitmesiyle mümkündür. Kimi sevsek, başka güzel ihtimallerin boynu bükük kalır. Bir yerden çoğalıyorsak eğer, bir yerden de mutlaka azalıyoruzdur. Düşündüğünüz, Söylemek istediğiniz, Söylediğinizi sandığınız, Söylediğiniz, Karşınızdakinin duymak istediği, Duyduğu, Anlamak istediği, Anladığını sandığı, Anladığı arasında farklar vardır. Dolayısıyla; İnsanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var. Sylviane Herpin 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Ruhuma iyi geldiler... 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 "Yüz yüzden utanır." Benim favori atasözüm. Birbiri hakkında demediğini bırakmayan iki düşmanı yüz yüze getirin... Ha, dövüşürler belki o ayrı, ama o dediklerinden bir tekini birbirinin gözünün içine bakarak tekrarlayamazlar. Bütün atıp tutanları o atıp tuttukları adamın karşısına oturtmak istemişimdir hep. Seyretmek sonra... * Çocuğunun mamasını her zaman bakıcıya yedirten annelere, kedisinin önüne süt konması için emir veren “hayvansever”lere seslenmek istemişimdir hep; “Başkasının koklamasıyla çiçeğin kokusunu alamazsınız.” * Evlilik için neden "mutlu başlangıç" değil de "mutlu son" denir? "Son", "bitiş"tir, "mutlu son" nedir? "Maaşa zam işe nihayet" gibi bir şey mi? * Bir kadının istediği tek şey vardır şu hayatta, o da KONUŞMAK! Sevgilisiyle “ilişkileri üstüne” konuşmak ister... Sık sık, uzun uzun. Arkadaşlarıyla “sevgilisini” konuşmak ister... Sık sık, uzun uzun. Kocasıyla çocukların sorunlarını konuşmak ister... Sık sık, uzun uzun. Patronuyla işyerindeki meseleleri konuşmak ister... Sık sık, uzun uzun. Öğretmenle çocukların derslerini konuşmak ister... Sık sık, uzun uzun. Yatakta konuşmak ister... Daima, uzun uzun. “Kirlenmeyen mutfak tezgâhı” ymış! Tamam da, onu da önce birileriyle konuşmak ister. Uzun uzun. 1 Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 29 Nisan , 2012 Bayıldımmm harika bir defter olmuş, rengarenk kocaman yüreğine sağlık.. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Canımsın ve çok incesin, teşekkür ediyorum. Bu da senin için... 1 Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Çok güzeller bende teşekkür ederim.. 1 Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 tülvent in dağarcığı imiş.. bende darağacı anladım.. alla alla dedimm.. boynuna ip hasreti çeken biri daha diye düşündüm.. yanılmışımm.. resimlerle oldukça renkli bir anı topiği.. bisimkisi gibi kasvetli diil.. eyvallaa. 1 Alıntı
Admin ™ Admin Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Admin Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 tülvent in dağarcığı imiş.. bende darağacı anladım.. alla alla dedimm.. boynuna ip hasreti çeken biri daha diye düşündüm.. yanılmışımm.. resimlerle oldukça renkli bir anı topiği.. bisimkisi gibi kasvetli diil.. eyvallaa. YSG! Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 “Çocuk” dediğiniz insan evladı, kaç yaşına gelirse gelsin annesini anlamaz. Kız çocuklarının bir gün gelip “Annemi anlıyorum” diye ortaya çıktığına bakmayın. Ha, anlarlar ama kendileri hangi yaşa geldilerse annelerinin o yaştaki halini... Anlayış, daima geriden geliyor yani. Artık kimsenin "Bir yastıkta kocamak" gibi bir arzusu, amacı yok. "Evlilik" denilen hadise, mesela "tatile çıkmak" gibi bir eylem artık. Tatile çıkar, bir süre sonra evinize dönersiniz. Ölene kadar tatil yerinde kalacak haliniz yok ya... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2012 Hani ağlamak istersin de gözyaşı gelmez gözüne! Hani sarılmak istersin de olmaz en sevdiğin yanında! Hani gitmek istersin de kalman gerekir! Hani uçurumun kenarındasındır da atlamaya cesaretin olmaz! Hani konuşmak istersin de, Seni dinleyecek duvarlardan başka kimseyi bulamazsın! İşte o zaman dersin ya; ''Dostum yanımda olsaydı!'' Öyleyim… Franz Kafka 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2012 Vee Mİmi' miz de hamile! Nasıl oldu anlayamadım. Evden çıkmayan kedi... Gözleri görmediği için ters tarafa atlayıp balkondan düştüğü o gün mü acaba? Bir süre sonra minicik bişeyler dolduracak avcumuzu, evimizi ve yüreğimizi Çook heyecanlıyım bu sabah. Neden mi, çünkü bu minik çorapların sahibini görmek için Bodrum' a gidiyorum Alıntı
Φ Deluge Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2012 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2012 Vee Mİmi' miz de hamile! Bir süre sonra minicik bişeyler dolduracak avcumuzu, evimizi ve yüreğimizi Çook heyecanlıyım bu sabah. Neden mi, çünkü bu minik çorapların sahibini görmek için Bodrum' a gidiyorum İyi yolculuklar.... Bizim içinde öp ufaklığı... Yok Yok... Eve kedi almıştır o... Doğum Ne zaman... Enikler artacak desene 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2012 Sağlık, bereket, bolluk, şans, kısmet gibi dileklerin gerçekleşeceği, uğursuzlukların sona ereceği gün olduğuna inanılan ve bazı yerlerde bir şölen gibi yaşanan Hıdrellez' in 5 Mayıs' ta başladığına, bugün ikindi zamanı da bittiğine inanılır. Dün gece dileklerinizi yazıp gül dalına bağladınız mı, ya da istediğiniz bir şeyin resmini yapıp Hızır' ın görmesi için bıraktınız mı? Yüreklerinizden geçen, tüm güzel istekleriniz gerçek olsun... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 7 Mayıs , 2012 Adam kurallara uyuyor; "Çimlere basma" diyorsun basmıyor, "Sıraya gir" diyorsun giriyor ama "Karını dövme" deyince takmıyor. Yasalar da yetmiyor değiştirmeye. Yasa evin içine giremiyor çünkü, kapının önünde kalıyor. Erkek çocuklarına "dayak atmamayı", kız çocuklarına "dayak yememeyi" öğreteceğiz. Bakın, çocuk Mercidabık Savaşı'nı öğrenince yahut ne bileyim integral denklemi çözünce "otomatikman şiddet karşıtı" olmaz. "Okula güvenmeyin" yani. Nitekim eğitimli kesimde de karısını döven çok. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2012 Baharın ilk müjdesini bir beyaz papatya gülümseyerek bıraktıktan sonra doğaya, sarı-beyaz bir inci kolye gibi dizildiler kırların, çayırların yemyeşil gerdanlarına... Masamın üzerindeki papatya demetleri, koşturmak istediğim kırlar, sarılmak istediğim ağaçlar, ellerimdeki çilek tadı, kuş cıvıltıları, hislerim, algılarım ve nedenli nedensiz nemlenen gözlerim... Hüzünler, güzellikler hep bu zamanda toplaşmış sanki... ''... Bahar, yalvarırım çek git işine! salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme! '' Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2012 İzmir Benim İzmir’ im... Güzel insanların şehri! Gençliğimin şahidi... Anılarım... Adıyla bile içimi ısıtan... Dost yüz! Gelmiş geçmiş bütün yerel yöneticiler... Mutlaka çok sevdiniz İzmir’i. “Elinizden geleni” de yaptınız. Sağ olun, var olun, ama galiba bir şeyi gözden kaçırdınız; İzmir’in özel bir şehir olduğunu. Hani üstün zekâlı çocuklara özel eğitim gerekir ya... Yoksa heder olur gider o zekâ hani... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2012 Çok sevindirici bir uygulama! Kartal Belediyesini gönülden kutluyor aynı duyarlılığı diğer belediyelerden de bekliyoruz. Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2012 Mimi' miz dün gece maç esnasında sessiz sedasız yatarken, şampiyonluk sevincimize bir de bebek sevinci ekledi. Hem de anneler gününde! Önce bir tane minik geldi... Yarım saat kadar sonra üç minik daha... Vee meraklı teyzemiz MİA... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2012 Bugün ''Anneler Günü'' Bu gün için ne çok yazı yazılacak anneler için. Ne çok tarif yapılacak anneleri ve anne sevgisini anlatabilmek için. Nafile... Çünkü ANNE kavramını anlatabilecek bir yazı edebiyat birikiminin öyle üzerinde ki... Yüreğindeki sınırsız sevgi, sabır ve hoşgörü için çok teşekkürler canım annem. Anneler günün kutlu olsun! Tüm annelerin ellerinden, yanaklarından öpüyorum. Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2012 Bazen bir fotoğraf çok şey anlatır… Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2012 İzmir' i İzmir yapan; muhabbetidir! İzmir' i İzmir yapan muhabbettir. Herkes acelesi yokmuş gibi yaşar. Plazalar olmadığı gibi, plazadan taşan insan güruhu da yoktur. Kemeraltı'nın her sokağını gezerek aradığım şeftali-muzcusu, limonlu turşu suyu, Her köse başı midyecisi, Kordon' da buz gibi bira ve gün batımı, Güzelbahçe’de taze balık, midye tava ve yakamoz... Pazarda seçmece sebze, İzmir tulum- dünyanın en güzel peyniri, buldan bezi gömlekler... Açık hava tiyatro ve konserlerine yarısında girebilir İzmir insanı. Kalbinde sanata saygısızlık asla yoktur. Akdeniz havasından olduğunu sanatçı da bilir ve ayıplamaz. Yanık tenle gezer yılın sekiz ayı tüm İzmir, erkeklerde şort, kadınlarında rengârenk uçuşan etekler... Herkes herkesi bilir gibidir. Market kuyruğunda bile muhabbet kurulur, kaynaşılır. Tüm evler balkonludur ve yazın mutfakta yemek ayıptır, sofralar balkonlardan taşar. Kimsenin gözü kimsede kalmaz ve kalın perde sektörü zayıftır. Gece yarılarından sonra bile sahilde yürüyüş yapan kadınlar vardır, Aceleleri yoktur. Bisiklete bi yerden bi yere gitmek için binilir. YKM önünde buluşulur ve nereye gidilecekse oradan gidilir.. Tüm kızlar güzeldir; çünkü tenleri yanık, sacları uzun ve sağlıklıdır, Hepsi yüzme bilir ve sever. Vapurlar zevk içindir, belki bu yüzden hiç inmeden geri gitmek ücretsizdir. El ele gezilebilir her semtinde, Sıraya girer insanlar, itişme yoktur. Pideci doludur her semt ve pide lahmacunla neredeyse ayni fiyattır. Çiğdem çitlenir (İzmirli olmayan bilmez, çekirdek der diğerleri ) Yaz aksamları sahil boyu, kaynamış mısır ve dondurma yenir, Hatta incir altında gitar eşliğinde soğuk biralar yudumlanır. Ne kadar kaybolursan kaybol, bir yerler mutlaka denize çıkar ve bu hayatin en büyük lütuflarındandır. Aşk hep gülümsemektir İzmir' de, sınırı geçtiysen hasret. Sevdikçe daha çok sevmeli, uzattığım kolları boş çevirmedi bu şehir diye şükretmeli… Bi aksam balık pişiricisine uğramalı İzmir’e, balıklar pişene kadar sahile inip, biraz yürümeli. Balkon'da yenen balığın yanına buzlu rakı eksik etmemeli, Yarın belki Çeşme' de oluruz, sandaletleri meydana çıkarmalı. Yada pikniğe gideriz İnciraltı' na haber vermeli arkadaşlara, toplanmalı grup! Sonrası malum hafta sonu bitti, iş vakti. Sabah evden kahvaltı yapmadan çıkılır ve iş yerindeki sıcak çayın yanına bir kaç tane de fırından yeni çıkmış boyoz alınır. (İzmir'in özeli.) Ve muhabbete devam. Çünkü İzmir'i İzmir yapan; muhabbetidir! Kim yazdıysa yüreğine sağlık! Petrol şeyhinin biri, üniversitede okuması için oğlunu İzmir'e gönderir. Çocuk ilk devreyi başarıyla bitirdikten sonra notlar değişmeye ve çocuk hafiften serserileşmeye başlar. İşin kötüsü, memleketten çocuğa gönderilen avuç dolusu paralar da artık yetmemektedir! Şeyhimiz oğlunu kontrol etmek için adamlarından birini İzmir'e gönderir. Adam İzmir'e gelince bir de ne görsün? Şeyhin okusun diye gönderdiği oğul okulu bırakmış, kendini eylenceye vurmuştur. Uzun aramalardan sonra çocuk Kordon'da bir meyhanede bulunur. -"Ya seydi, bu ne kepazeliktir! Baban seni merak eder! Kalk gidiyoruz Arabistan'a!" Çocuk: -"Ayva seydi" der, "Ama önce bir otur da şu manzaraya bir bak..." Şeyhin adamı "Bunda ne kötülük olabilir ki" diye düşünür ve masaya oturur. Sandalcılar çaparilerini sallamakta, karşıda tepelerin ardında, neredeyse denizin üstünde batan kıpkırmızı güneş, körfezi kırmızının tonlarına boyamaktadır. Manzarayı seyrederken, garsonun getirdiği kavundan bir tane ağzına atar. Ardından peynirin de tadına bakılır. Eh eşek değiliz ya, şu aslan sütü denen meretin de bir tadına bakalım derken orada ipler kopar. Şeyhin oğlu ve izmir tarafından ayartılan adam, yorgun ve akşamdan kalma olduğu anlaşılan bir sesle, 15 gün sonra, efendisini arar: -"Ya seydi, Veled mazbut velâkin memleket puşt!" 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2012 (düzenlenmiş) Ruhuma İyi Geldiler Tarih: 17 Mayıs , 2012 Düzenleyen: tülvent Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2012 Ruhuma İyi Geldiler 1 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.