Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)


DİPNOT

  

115 üye oy verdi

  1. 1. SİZCE ÜLKEMİZİ EN ÇOK TEHDİT EDEN TEHLİKE NEDİR?

    • Bölücü Terör
      44
    • İrticai Faliyetler
      186
    • Numaracı Cumhuriyetçiler
      20
    • Yabancılara Toprak Satılması
      5
    • Misyoner Faliyetler
      8
    • Yukarıdakilerin Hepsi
      83


Önerilen İletiler

sevgili frozen Kendi sorularına kendin cevap vermek suretiyle yazının muhatap kitlesini kendinle sınırlamışsın zaten? yazını okurken bulunduğun ruh halini tahmin edebiliyorum. Gözlerini kapatıp ağzını açmak suretiyle , ağzına geleni yazmışsın? Tebrikler Yalnız şunu bilmeni isterim sorduğunu soruların bir çoğuna benim cevabım hayırdır..... :D:D:D:D:D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Frozen sana katılıyorum ve samimiyetle destekliyorum sözlerini.

 

Bu iş samimiyet işidir, yani sevgi neyi severseniz onu samimiyetle sevin. Ülkenizi, Atatürk'ü, bayrağınızı, toprağınızı, eşinizi, ailenizi, arkadaşınızı.....v.s.....

 

Doğru söz ile yalan söz gün gelir ortaya çıkar.

 

Tebrikler arkadaşım, yürekten katılıyorum sana. Bu değişim artık oluşmalı yeni bir siyaset... Bu yolun artık gidilecek hali kalmadı.

 

Selamlar :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BU NASIL DEHA...

 

 

Ülkemizde yabancılar cirit atıyor. "Fink" atmak için yani "serbestçe gezip dolaşmak" için gelen turistleri değil, "cirit" atmak için gelenleri kastediyorum. Buradaki cirit de, ata sporu değil tabii ki. Birçok uzmanın defalarca vurguladığı art niyetli, bölücü düşünceli, karıştırıcı (provokatif) yabancıları kastediyorum.

 

"ÜLKEMİZDE PEK ÇOK YABANCI PARASI DOLAŞIYOR"

 

Bu yabancılarla birlikte, pek çok "yabancı parası" da dolaşıyor. Bunların amacı ne? Propaganda yapmak!.. Amaçları ne? "Ulusal hareketi" başarısız kılmak ve "ulusal istekleri" felç etmek!.. Peki, bunu başarırlarsa ardından ne yapacaklar? Yurdun bazı önemli parçalarını ele geçirecekler!.. Yok canım!.. Türkler ne güne duruyor? Bunlar boş hikâyeler, paranoyalar.. Öyle değil. Çünkü, her çağda, her ülkede ve her zaman çıktığı gibi, Türkiye'de de yüreği ve siniri zayıf, bilinçsiz insanlar kadar, bilinçli ama bu bilinçlerini kişisel varlık ve çıkarını ulusunun zararında arayan alçaklar var!.. İyi ama, bir Doğu sorunu var. Bunu görmezden mi geliyorsunuz? Doğu sorunu, düşmanlarımız tarafından yönlendiriliyor. Bunlar, zayıf noktalar arayıp bulmada pek ustadırlar. Bunu nasıl yapabiliyorlar? Bu işi düpedüz örgüt durumuna getirmişlerdir.

 

"BÜTÜN ULUS, HER TÜRLÜ ENGELİ SÜPÜRECEKTİR!"

 

Peki, Türk Ulusu ne yapıyor? Bütün ulus, kutsal varlıklarını kurtarma ülküsüyle çırpınıyor. Ulusun başarılı olması mümkün mü? Elbette. Bütün ulus, her türlü engeli kesinlikle kırıp süpürecektir!.. Bu görüşler bana ait değil. Bugün de söylenmedi. Okurken, bugünü yaşadığınıza eminim. Oysa, bu sözler, tam 79 yıl önce Atatürk tarafından söylenmişti. Şimdi, Atatürk'ün Nutuk'taki sözlerini, topluca okuyalım ve dersler çıkaralım. Bakın tam olarak ne söylüyor? "Şurada acıklı bir gerçek olarak bildireyim ki, ülkemizde pek çok yabancı parası ve bir çok propaganda dolaşıyor. Bunun amacı, pek açıktır ki, ulusal hareketi başarısız kılmak, ulusal istekleri felce uğratmak, Yunan, Ermeni isteklerini ve yurdun bazı önemli parçalarını ele geçirme amaçlarını kolaylaştırmaktır. Bunun yanında, her çağda, her ülkede ve her zaman çıktığı gibi, bizde de yüreği ve siniri zayıf, bilinçsiz insanlarla vatansız ve aynı zamanda kişisel varlık ve çıkarını yurdun ve ulusunun zararında arayan alçaklar da vardır. Doğu sorununu yönlendirme ve zayıf noktalar arayıp bulmada pek usta olan düşmanlarımız, ülkemizde bu işi düpedüz bir örgüt durumuna getirmişlerdir. Ama kutsal varlıklarını kurtarma ülküsüyle çırpınan bütün ulus, bu dayanç ve savaşım yolunda her türlü engeli kuşkusuz ve kesinlikle kırıp süpürecektir." (Nutuk, ADD yayını, Ankara 2006, s.442.)

 

Ülkemiz üzerinde o gün mevcut olan sömürgeci emeller, bugün de aynen sürüyor. O günü anlatan Mustafa Kemal Atatürk, bugüne de ders veriyor. Atatürk, zaten her sözü yıllar sonrasında da geçerli olduğu için dâhi değil mi?.. Bunu bizden daha iyi bilen Avrupa Birliği de o yüzden "Atatürk'ün resimlerinden, fikirlerinden vazgeçin, AB yolunda engeli kaldırın" demiyor mu?..

 

-------

 

 

 

 

Hulki CEVİZOĞLU

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Türkiye hızla ''din devleti'' ne gidiyor; Diyanet İşleri Başkanlığı yirmi kentte ''danışmanlık hizmeti'' veriyor...

Bu iş Batman'da kadınların intiharından sonra başlatıldı; önce altı , ardından yirmi kentte sürdürülüyor...

Kadını evine tutsak kılan , onu tesettüre sokan bir düşünce ancak Sudan 'da, Suudi Arabistan 'da vardır...

İşte bu gerçekleri yansıtmıştır İlhan Selçuk...

Türkiye'de ''kadın sorunları'' nı ''din adamları'' yla çözmek istemenin nedeni çok açıktır:

''Adım adım din devleti...''

Batı'da ''kadın sorunları'', ''aile içi şiddet'' papazlar tarafından değil, Psikolojik Danışma Merkezleri tarafından çözülür...

Türkiye'de yetişmiş uzmanlar yok mu? Var! O zaman niçin onlara görev verilmiyor?

Türkiye laik demokratik bir hukuk devletidir...

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İzzet Er' in açıklaması Türkiye'nin laik demokratik bir hukuk devleti olmaktan çıktığını gösteriyor:

''Biz muhafazakâr bir toplumuz. Halka ancak imamlarla ulaşabiliriz...''

O zaman , hırsızlık yapanların elleri kesilmeli, kadınlar toplanmalı, kız çocukları miras almamalı, aile hukuku bir kenara itilmeli...

Türkiye'yi ''İslami kurallara'' göre yönetmek isteyen bir zihniyet adım adım yol alıyor...

Bir ilahiyat profesörü, ''kadın erkek birlikte oynarsa haramdır'' diyor; bir erkek şarkıcı televizyonlarda ''Mayo giyen kadın o...dur'' diye konuşabiliyor...

Nereye gidiyor Türkiye?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dibinot , sana bir araştırma ricası yapsan yaparmısın ? Gidip asrı saadet dönemlerini , Osmanlının yükselme dönemlerini , peygamber efendimizin hayatını , 4 halife dönemini , Osmanlı devletinin kuruluş ve yükselme dönemlerini araştırırmısın ? İnsanmızı bu kadar fedakar yapan unusr ne , bu cesaret feraset lütuflar nerden geliyor bir araştırmanı çok isterim..Birde düşmanlarımızın esrarengiz fikirlerini , neleri nazara verip arka planda kimlerle çalıştıklarını öğrenmeni ! Ama bunları derin devletin resmi gazetesi cumhuriyet ve yandaşlarından değil ; yalan söyleyen tarih utansın , Salih Suruç'un peygamberimizin hayatı kitaplarından HY'nın eserlerinden vs bakarak..Çürük bir dala tırmanıp ona başkalarınıda çekmeye çalışmak nasıl bir akılsızlıksa bu saydığım tarihi görmezden gelip şu uğraşını veridğin evrimin gerçekliği İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazatesi muhafazakarlığı muhafazakar insanların eksiğiyle gediğiyle yalanlar katarak uğraşmak inan resmen aynı olmakla beraber ondan daha akılsızlıktır ve tehlikelidir ve gerçek cumhuriyetede zarar verir !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye hızla ''din devleti'' ne gidiyor; Diyanet İşleri Başkanlığı yirmi kentte ''danışmanlık hizmeti'' veriyor...

Bu iş Batman'da kadınların intiharından sonra başlatıldı; önce altı , ardından yirmi kentte sürdürülüyor...

Kadını evine tutsak kılan , onu tesettüre sokan bir düşünce ancak Sudan 'da, Suudi Arabistan 'da vardır...

İşte bu gerçekleri yansıtmıştır İlhan Selçuk...

Türkiye'de ''kadın sorunları'' nı ''din adamları'' yla çözmek istemenin nedeni çok açıktır:

''Adım adım din devleti...''

Batı'da ''kadın sorunları'', ''aile içi şiddet'' papazlar tarafından değil, Psikolojik Danışma Merkezleri tarafından çözülür...

Türkiye'de yetişmiş uzmanlar yok mu? Var! O zaman niçin onlara görev verilmiyor?

Türkiye laik demokratik bir hukuk devletidir...

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İzzet Er' in açıklaması Türkiye'nin laik demokratik bir hukuk devleti olmaktan çıktığını gösteriyor:

''Biz muhafazakâr bir toplumuz. Halka ancak imamlarla ulaşabiliriz...''

O zaman , hırsızlık yapanların elleri kesilmeli, kadınlar toplanmalı, kız çocukları miras almamalı, aile hukuku bir kenara itilmeli...

Türkiye'yi ''İslami kurallara'' göre yönetmek isteyen bir zihniyet adım adım yol alıyor...

Bir ilahiyat profesörü, ''kadın erkek birlikte oynarsa haramdır'' diyor; bir erkek şarkıcı televizyonlarda ''Mayo giyen kadın o...dur'' diye konuşabiliyor...

Nereye gidiyor Türkiye?

Dibinot , sana bir araştırma ricası yapsan yaparmısın ? Gidip asrı saadet dönemlerini , Osmanlının yükselme dönemlerini , peygamber efendimizin hayatını , 4 halife dönemini , Osmanlı devletinin kuruluş ve yükselme dönemlerini araştırırmısın ? İnsanmızı bu kadar fedakar yapan unusr ne , bu cesaret feraset lütuflar nerden geliyor bir araştırmanı çok isterim..Birde düşmanlarımızın esrarengiz fikirlerini , neleri nazara verip arka planda kimlerle çalıştıklarını öğrenmeni ! Ama bunları derin devletin resmi gazetesi cumhuriyet ve yandaşlarından değil ; yalan söyleyen tarih utansın , Salih Suruç'un peygamberimizin hayatı kitaplarından HY'nın eserlerinden vs bakarak..Çürük bir dala tırmanıp ona başkalarınıda çekmeye çalışmak nasıl bir akılsızlıksa bu saydığım tarihi görmezden gelip şu uğraşını veridğin evrimin gerçekliği İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazatesi muhafazakarlığı muhafazakar insanların eksiğiyle gediğiyle yalanlar katarak uğraşmak inan resmen aynı olmakla beraber ondan daha akılsızlıktır ve tehlikelidir ve gerçek cumhuriyetede zarar verir !

Osmanlıya gitmeye ne gerek var arkadaşım...

Burnunun ucunu göremeyen uzakları görmeyi ne bilsin...

Yukarıda yazmış olduğum yazı gözümüze girebilecek kadar yakın bir zamana ışık tutmaktadır..

Osmanlıya gidersek durum bundan daha beter olacağı aşikardır...

Bak önünde gencecik ve yaklaşık 90 yıllık gencecik bir Türkiye Cumhuriyeti duruyor...

Üstelik emperyalizme ve dünyaya ışık tutan yegane bir örnek...

Hayrıca da;“Bu ülkeyi kuran ve bize emanet eden Ulu Önder Mustafa Kemal’i şükranla anıyorum.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bence bu ülkeyi tehdit edenler biziz ....

böyle birbirimizi yemeye devam edersek ne bölücü örgütlere ne de dış düşmanlara hacet kalmaz .bizim halkımız yıllarca birbirini yiye yiye ülke bu hale geldi zaten

biraz mevlanayı yunusu örnek alsak

farkımızı hoş görsek

fikrimizi kuş görsek....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarih boyunca hep üzerimize oyunlar oynandı, senaryolar yazıldı. İlk önce hedef bizi yok etmekti ama şu an hedef hep dizlerimizin üzerine çöküp ayağa kalkmamamız. Bunu içimizde bazılarının görmemesi gayet doğal.

 

Çünkü onlar başka amaçlara hizmet ediyorlar. Onların misyonuda bu. Bu kadar duyarlı davranan!! BM ve Amerika acaba yıllardır neden komşu ülkelerden içimize sızan kahrolası terör örgütüne karşı o ülkelere yaptırımlarda bulunmadı. Niçin Bosnada o katliamlara hemde Avrupanın göbeğinde yıllarca seyirci kaldı?

 

Şimdi yüzsüzce bizden asker istiyorlar. yok öyle şey.. Benim askerimin kılına zarar gelirse bunun vebalini ödeyebileceklerinimi sanıyorlar. Diyelimki öyle neden yıllarca bizim canımız herşeyimiz olan o vatan evladı

 

Mehmetciklerimizin kanları hala yerde? Ama üzülmeyin bizim çok değerli medyamız aklıselimiyle!! doğruyu yine gösterirler.Daha geçen gün büyüklüğü sadece tirajla açıklanan gazetemiz İsrail yandaşıymış gibi Lübnanda nefsi müdafaa yapan insanlara giden uçakların Diyarbakıra kaç kere indiğini ifşa edip gerekli yerlerin kulağına suyu kaçırmamışmıydı.

 

Bu ülkenin evladı olan askerlerimiz yeterince pislikle boğuşurken birde oralara gidip İsrailin ve Amerikanın uşaklığını yapamaz. yahu Allah rızası için ( bazıları için adı kullanılan ama samimiyetten uzak kaldıkları o Yaratıcı rızası için ) bir düşünün bakalım.

 

Eğer o büyük insan ATATÜRK hayatta olsaydı buralara asker göndermeyi kabul edermiydi? Hoş o güzel insan ATAMIZ yaşasaydı, hiç bir güç veya devlet bunun teklifini yapmaya cesaret edebilirmiydi.

 

saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gelin TEHLİKEYİ dincilik, faşizm, laiklik ve demokrasi yönünden bir gözden geçirelim...

 

Değerli dostlar, sevgili arkadaşlar ve bu ülkenin vatandaşları...

 

Dincilik ile faşizm aynı şey değildir; birbirinden farklı iki olgudur...

Dinci düzen, kilise ya da cami hukukunun devlete ve kişiye uygulanmasıdır...

Faşizm, dinciliği tarihe gömmüş bir toplumda sermaye diktasıdır...

 

Dincilik ''ortaçağ'' dır...

Faşizm 20''nci yüzyıl ürünüdür...

Demokrasi faşizmle bağdaşmaz...

Ama, dincilikle hiç bağdaşamaz...

 

Laiklik demokrasinin altyapısıdır. Dincilik laikliği yenilgiye uğratırsa, demokrasinin canına okunmuş, faşizmden de beter bir rejim kurulmuş demektir..

 

Dincilik Türkiye''de ''takıyye'' yöntemiyle kurnazlık stratejisini uygulayarak iktidarı ele geçirmiştir...

Hükümet ile Devlet bunun için karşı karşıyadır...

Dinci iktidar devleti de ele geçirdiği zaman Türkiye''de faşizmden de beter bir karanlık düzen egemenleşecektir.

 

Ne dersiniz umarım bunlara hazırsınızdır..

 

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Veee bu yüzden ABD ve Batı Türkiyede dinci bir iktidar istemektedirler. Nedenmi ? Çünkü üç haydut

devlet ABD-İngiltere-İsrail için bu gelecek on yıl için çok önemldir. Siizi gidi din yobazları tıpkı

90 yıl önce olduğu gibi yine ülkenin onuruyla ve insanımızın hayatıyla oynuyorsunuz.Bu gerici akım

ancak kendi başını yer.Türkiyenin değil. Bunu yaparken türkiyedeki sağ iktidarların ve sağ paşaların

limitsiz katkılarını ihmal etmiyelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dakt304locn1.gif

.

'Şu Çılgın Türkler' kitabının yazarı Özakman, Osmanlı'ya özlem duyanlar olduğunu söyledi:

 

Milli Mücadele bilinmiyor...

 

20. yüzyılın başında emperyalizme karşı ulus olmanın bilinciyle topyekûn bir mücadeleye girişen Türk halkı, kazandığı zaferle geleceğini garanti altına alacak adımların ilkini atmış oluyordu. İki yıldır Anadolu'yu gezdiğini ve gençlerle, öğretmenlerle konuştuğunu anlatan Özakman, "Ülkeye dair yaklaşımlarda hava değişimleri seziyorum. Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu, emperyalizmin nasıl yenildiğini, bu zaferin arkasındaki büyük liderleri de çok iyi anlatmak ve tanımak gerekiyor. Çünkü bugünü iyi anlatmazsanız yarını gençlerin kestirmeleri mümkün olmaz" dedi...

 

SORU:- Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının oluşturduğu laiklik ve cumhuriyetçilik felsefesi ile kuruldu. Bugün yaşananları göz önüne alırsak bu felsefeden uzaklaşılmaya başlandığını söyleyebilir miyiz?

 

ÖZAKMAN - Türkiye 1950'den bu yana Atatürk çizgisinin adım adım dışına kaymaya başladı. 1970'ten sonraki kuşakların ve liderlerin Milli Mücadele'yi özüyle kavrayamadığını, açıklamalarından anlamak çok da zor olmuyor. İki yıldır Anadolu'yu geziyor, gençlerle öğretmenlerle konuşuyorum, ülkeye dair yaklaşımlarda hava değişimleri seziyorum. Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu, emperyalizmin nasıl yenildiğini, bu zaferin arkasındaki büyük liderleri de çok iyi anlatmak ve tanımak gerekiyor. Çünkü bugünü iyi anlatmazsanız yarını gençlerin kestirmeleri mümkün olmaz. Atatürk tek başına bu ülkeyi bir yere taşımış dersek doğruyu anlatmış olmayız. Atatürk milletin, aydınların içindeki, zihnindeki, yüreğindeki duygu ve düşünceleri çok iyi temsil etti. Emperyalizmin pençesinden kurtulmak için Milli Mücadele'nin ışığı altında, o mücadeleden alınan derslerin ışığından yararlanarak bir kurtuluş reçetesi düzenlendi. Türk mucizesi dediğimiz şey kısaca; bağımsızlık, millilik ve çağdaşlık kelimeleriyle anlatılabilir. 'Eskiye özlemle ilerlenmez'

 

SORU:- Zaman zaman orduya yönelik eleştiriler yapılıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

ÖZAKMAN - Ordunun Atatürk çizgisinin dışında bir güç olacağını zannedenler avuçlarını yalarlar. Orduyu kendi iktidarları, kendi felsefeleri için kullanmak isteyenler çok büyük yanılgıya düşer. Bu, milli bir ordudur. Bu bir imparatorluk ya da parti ordusu değil, halkın, Cumhuriyetin ordusudur. Bir kere Osmanlı ve Cumhuriyet tarihini bilenler, aradaki derin farkı da çok rahat görebilirler. Biz tarihin özüne karşı bir yakınlık duymadığımız ve öğrenme çabası göstermediğimiz için yanlış değerlendirmeler yaparak yanlış politik yollar izliyoruz. Tarihin ırmağını tersine akıtmaya kimsenin gücü yetmez. Siz tarihle inatlaşmaya kalkarsanız başınızı duvara çarparsınız. Eskiye duyulan özlem ile ileriye gitmenin mümkün olduğu görülmemiştir...

 

Uzlaşmak-teslim olmak...

 

Aramızda Osmanlı'ya özlem çekenler var. Onlar genel olarak siyasi düşünceleri doğrultusunda Osmanlı'nin zihin yapısını yenide harekete geçirmeye çalışıyor olabilirler, Ancak Osmanlı'dan Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nin ya da Büyük Taarruz gibi önemli başarı ve zaferlerin göz önüne alınmaması şaşırtıcı. Düşünün Atatürk'ün 15 yıllık liderlik döneminin sonunda, Avrupa Lozan'ı imzalamak zorunda kaldı. Bunun içinde Türkiye'yi hiçbir zaman affetmedi. Sırf bu nedenden dolayı 1933 yılına kadar Türkiye'ye ekonomik destekte bulunmadı. Kredi söz konusu olduğunda faiz değil, imtiyaz tartışması yaptı. Yani üstü kapalı yeniden kapitülasyon istemeye getirdi. Hep kendi yağımızla kavrulmayı seçtik Milli Mücadele Dönemi'nde. Oysa Türkiye son 50 yıldır ''borçla kalkınılabilir türküsü'' nü dinleye dinleye yoluna devam ediyor. Dünyada borçla, imtiyazla kalkınmış hangi ülkeyi gösterebilisiniz ki? Uzlaşmak ve teslim olmak arasındaki ayrıma eskiden olduğu gibi net yaklaşılmıyor.

 

___________________________

Kaynak: Cumhuriyet 30.08.2006

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dipnot bu Ülke yeniden kurulmadı bu ülke 1453 den bu yana biizm türk ocagıdır..

 

Biizm Olan ülkemizi İşğal etmeye kalkişan işğal kuwwetlerine karşi sawaştık..

 

Ama günümüzde bu İşğal güçlerine boyun eğiyor maaleseef siyasi yönetimler..

 

Bizim ülkemizi işgal eetmeye kalkişan toplulukların kurdukları mahkemelerden medet umuyoruz..

 

Dünü unuttuk bu gün Modern olmak adına BAtılı olma özentisi olduk..

 

Bir insanı Kıyafetine göre modern adlediyoruz..

 

Bir eziklik burukluk müslüman türk olduğumuz için..

Ve bunu kaleme alan aydınlar..

 

DİPNOT bu ülke sadece Müslümanların yüzünden mi geri kaldı böle mi düşünüyorsun..

 

şayet böle düşünüyorsan saçmalıyorsun..

 

N ekonomik krizleri ,,ne bu siyasileri,,nede yönetim şeeklimizii sadece müslümanlar seçiyor..

 

Sen önce Üniversiteleri eleştir dinle felen uraşacağina..

Cem yılmazın dediği gibi ben Yıllarca okudum okul betondandı hocalar dahiL..

N güzel Ti ye alıyor..

 

Sen ilim yuvalarında insanlara bir Ş verme ..

 

Bunu eleştiren biri oldumu YÖK efendi hemen bagırır bizler aydın demokratik laik cumhuriyetin bekçileiriyiz..

HAde LAn ordann demez mi insan..

 

1 milyon insan sınava giriyor..Bu insanlardan para tahsil ediliyor..

Ama Okula 300 bin kişi alınıyor.

Bu nasıL iş..

BU paralar nereye gidiyor..

V dewlettende para alıyor Bu okullar..

Ayrıca HArçlaer felen..

 

Kimse bunu araştırıyor mu hayır..

Neden Çünkü adam başi sıkışti mi hemen atatürkçü oluyor laik oluyor ..

Sözüm ona cumhuriyeti koruyor..

Neeyi kimden koruyorsun..

ben eminim sawaş çıksa bu aydın kesimi ilk kaçanlar olacaktır..

 

BU insanlar ATAtürkçü ve LAik insanlarsa ben değilim..

 

Sadece yönetimler değişti DipnoT..

 

Siyaset her daim değişim geçirir..

 

DEmokrasi var oldukça...

 

Ayrıca Hukuk dewletiyiz derken Laiklik ne alaka..

 

LAiklik adaletimi temsil ediyor..

 

Ya çok saçma Ş ler..

 

 

heer Ş de Atatürkçüyüz laikiz felen filan yeter yaa nedir bu İnsan değerlerini kendi içinde yaşar bir aile misali..

 

N olursan oL insan sın işte..

HAngi dine düşünceye mensub olursan oL ..

 

OSmanlıya atıfta bulunuyorsunda az bi araştır Osmanlıdan ne kadar altın cumhuriyete bırakılmiştir..KAşikçi elması ile beraber..

 

Günümüzde ATATÜRK miras bırakmamiştir derler..

Tüm mirası TDK 'ya bagişlamiştir derler..

 

İŞ bankasının %40 na cumhuriyet partisi el koymuş..

MAnevi kızı 5 milyar aylık alıyor..

Birde dewletten araba tahsis edilmesini istiyor..

 

YA şöle bir düşününce çıldırıyorum..

 

SEYİD ONBAŞİ yi her kez ahkam kesmesini iyi biliyor..

Ama bu Askerimizin açlıktan öldüğüni kimse bilmiyor..

SEYİD ONbaşida ki düşünceye bak yaaa..

SAwaş bitiyor PAşanın kulağina SEYİD ER'in kahramanlığı geliyor..

V huzuruna dawet ediyor..

Ona ONbaşi rütbesi veriyor..

Ayrıca Maaş baglamak istiyor..

SEYİD ONbaşi maaaşi kabul etmiyor..

PAşa soruyor neden kabul etmezsin ki..

PAşam diyor ÜLkem yeni sawaştan çıkmiştir ayrıca biz bu sawaşi para pul şöhret için yapmadık..

VAtanımızı koruduk sevabını allahtan bekleriz diyor..

 

Ama diğer yandan bakınca kimileri açlık içinde yaşarken..

Kimlerin sefa sürdüğünüde görüyoruz..

 

İleri gidemedik diyorsun tabii gidemezsin DİPNOT:.

Çünkü SEYİD ONBAŞİ gibi düşünen vatanını milletini canı gönülden sevenler olmadıkça..

 

Şİmdi bakıyoruz Rüşvet Torpil almiş başini gidiyor..

HAramzade sefalar..

Miraz yediler..

 

 

ben Ülkemi kayıtsız şartsız sewiyorum İnsanınıda öle ama laik değilim nasıL olacak..

SAdece Türk üm Müslümanım..

Müslüman Türk doğdum ve ölede öleceğim..

SAyGIlar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

ODTÜ Rektörü Ural Akbulut 'tehlikeyi' net olarak tanımladı... 'Şeriat heveslileri'

Şeriat özlemi içinde olanların bunu gerçekleştirebilmek için hiçbir engel tanımadığını belirten Rektör Akbulut, Cumhuriyet'e yürekten bağlı çoğunluğun ölçülü tepkilerinden de cesaret alan bu çevrelere "Hiç kimse sabrımızın sınırlarını zorlamaya kalkışmamalıdır" uyarısı yaptı.

 

''Bu yıl 83. kuruluş yıl dönümünü kutlayacağımız laik ve demokratik Cumhuriyetimizi yıpratma ve başta laiklik olmak üzere temel ilkelerini değiştirmeye yönelik girişimleri görmekten büyük üzüntü duyuyor ve şiddetle kınıyoruz. Danıştay üyelerine yapılan hain saldırı, henüz zihinlerimizden silinmeyen bir kara leke olarak dururken, köktendinci gruplar kendileri gibi düşünmeyenlere uyguladıkları baskıları büyük bir cüretle farklı platformlara taşımakta, kıyafetleri nedeniyle çağdaş kadınlarımıza fiziksel saldırıda bulunabilmektedir. Bazı devlet görevlileri, halkımızın sorunlarına, aklın, bilim ve teknolojinin ışığında çözümler getirmek yerine, hurafelere dayalı arayışlara girmektedirler. Bazı yetkililer, kültürümüzün ve geleneklerimizin parçası olan halkoyunlarında bile kadın ve erkeklerin bir arada olmasını tartışmaya açacak kadar bağnazlaşmaktadır. Cumhuriyete yürekten bağlı çoğunluğun, demokrasiye ve toplum barışına saygısı nedeniyle gösterdiği ölçülü tepkiler, maalesef köktendinci çevreleri cesaretlendirmiştir. Ancak bu olgun davranışımız, yılgınlık veya umursamazlık olarak yorumlanmamalı, hiç kimse sabrımızın sınırını zorlamaya kalkışmamalıdır.''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Niyetiniz din düşmanlığı değil ama bütün tutumlar müslümanlar aleyhine, bütün müslümanlar tehlike çemberi içine alınmış engellenmeye çalışılıyor. Ama amacınız din düşmanlığı değil...

 

Emin olun eğer devletin üst kademeleri müslümanlar eline geçerse daha aydınlık bir gelecek bekliyor sizi. Hiç korkmayın derim ben...

 

Yıllardır devleti yöneten kesim müslümanlıktan uzak olan kesimdir, yılları boşverelim bugün eğitim birimimiz tamamıyle müslümanlıktan uzak bir zihniyetin elindedir. Lütfen birisi bana üniversitelerin ne kadar ilerlemiş bir seviyede olduğunu gösterebilir mi? Yalnız göstermeden önce iddia etmesi gerekir... Yani imkansız!!!

 

Beyin göçünden başka birşey yok. Neden ? İdeolojik ve keyfi uygulamaların ürünü bunların hepsi, okula böyle girilmez, şöyle yapılmaz, o buraya gidemez, şu şuraya gidemez olacağı budur...

 

Müslümanların ülkeyi karanlığa boğacağını iddia etmeden önce 80 yıldır bizi yönetenlerin bizi ne kadar ileriye götürdüğünü ispat edin. Nerdeyiz, hangi bilinçle nereye gideceğiz bunları gösterin. Kuru kuru İslam ve müslümanlık aleyhtarı yapmanın hiçbir yararı yok.

 

Bir 5 senede müslümanlara izin verin. Müslümanlar 80 yıldır inançsızların yönetiminde hayat sürüyor, inançsızlar 5 yıl sürmüş olsa çokmu olur? Neden kendinizden başkalarına hayat hakkı tanımıyorsunuz? Ama yok burası demokratik, hukuk, Atatürk çü devlet... Bu kelimelerin ve atamızın arkasına sığınmaktan vazgeçin artık. Atatürk olsaydı ortalıkta dolaşan ırkçı yöneticilere lanet okurdu...

Amaciniz zaten oydu,yani ille Türkiyeyi yyönetenlerin müslüman olmadiklari karalamasini söylemeniz gerekiyordu ve sonunda basardiniz.örnegin sizin icin eminimki Fetulah GÜLEN devletin basina gelse bizi aninda 7.göge ucurur dimi.80yildir inancsizlar diye yziyorsunuz demekki bu ülkeye hic bir müslüman yönetici gelemedi 80 yildir neden gelemedi cünkü Laiklik kafirliktir sizin anlayisinizda,Laik olan müslüman olamaz dimi bunu demk istiyorsunuz ve diyorsunuzda zaten,en sonunda kininizi kusmaya basladiniz neden acaba yoksa biyerlerden mesajmi geldi sizlere.Din ve müslümanlik insanlarin vicdan hürriyetidir,her insan istedigi dine inanir,hickimse insanlari sen bu dine inanacaksin diye zorlayamaz,siz Islam devleti istiyorsunuz hayir demeyin cünkü yazinizda müslüman gelmedi derken zaten anlatmaya calistiginiz kavram Islam devleti kavramidir,yanii siz insanlari sopa ile müslüman yapacaksiniz sopa ile camilere tikacaksiniz,Laik cumhuriyet okullarinin yerine medereseler ve tekkeler acacaksiniz ve Türkiye böylece ilerleyecek.80 senedir bu hayallerle yasadiniz 80 senedir yatip kalkip Atatürke Cumhuriyete Laiklige küfrettiniz,80 senedir Kurtulus savasinin ve Vatan haini Vahdettinin intikamini almak icin firsatlar beklediniz.Müslüman gelmedi Türkiyenin basina bunu birzamanlar sizin basbakaninizda söyledi,o zaten büyük müslümanlardan oldugu icin,Israilin güvenligini saglamaya Lübnana askerimizi gönderiyor,o zaten büyük müslüman oldugu icin Amerika ve ISrailin cikarlari dogrultusunda ülkeyi yönetiyor,o cok büyük müslüman oldugu icin avrupa birliginin emirlerinden disari cikamiyor.

Yaziklar olsun..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ODTÜ Rektörü Ural Akbulut 'tehlikeyi' net olarak tanımladı... 'Şeriat heveslileri'

Şeriat özlemi içinde olanların bunu gerçekleştirebilmek için hiçbir engel tanımadığını belirten Rektör Akbulut, Cumhuriyet'e yürekten bağlı çoğunluğun ölçülü tepkilerinden de cesaret alan bu çevrelere "Hiç kimse sabrımızın sınırlarını zorlamaya kalkışmamalıdır" uyarısı yaptı.

 

''Bu yıl 83. kuruluş yıl dönümünü kutlayacağımız laik ve demokratik Cumhuriyetimizi yıpratma ve başta laiklik olmak üzere temel ilkelerini değiştirmeye yönelik girişimleri görmekten büyük üzüntü duyuyor ve şiddetle kınıyoruz. Danıştay üyelerine yapılan hain saldırı, henüz zihinlerimizden silinmeyen bir kara leke olarak dururken, köktendinci gruplar kendileri gibi düşünmeyenlere uyguladıkları baskıları büyük bir cüretle farklı platformlara taşımakta, kıyafetleri nedeniyle çağdaş kadınlarımıza fiziksel saldırıda bulunabilmektedir. Bazı devlet görevlileri, halkımızın sorunlarına, aklın, bilim ve teknolojinin ışığında çözümler getirmek yerine, hurafelere dayalı arayışlara girmektedirler. Bazı yetkililer, kültürümüzün ve geleneklerimizin parçası olan halkoyunlarında bile kadın ve erkeklerin bir arada olmasını tartışmaya açacak kadar bağnazlaşmaktadır. Cumhuriyete yürekten bağlı çoğunluğun, demokrasiye ve toplum barışına saygısı nedeniyle gösterdiği ölçülü tepkiler, maalesef köktendinci çevreleri cesaretlendirmiştir. Ancak bu olgun davranışımız, yılgınlık veya umursamazlık olarak yorumlanmamalı, hiç kimse sabrımızın sınırını zorlamaya kalkışmamalıdır.''

Amaciniz zaten oydu,yani ille Türkiyeyi yyönetenlerin müslüman olmadiklari karalamasini söylemeniz gerekiyordu ve sonunda basardiniz.örnegin sizin icin eminimki Fetulah GÜLEN devletin basina gelse bizi aninda 7.göge ucurur dimi.80yildir inancsizlar diye yziyorsunuz demekki bu ülkeye hic bir müslüman yönetici gelemedi 80 yildir neden gelemedi cünkü Laiklik kafirliktir sizin anlayisinizda,Laik olan müslüman olamaz dimi bunu demk istiyorsunuz ve diyorsunuzda zaten,en sonunda kininizi kusmaya basladiniz neden acaba yoksa biyerlerden mesajmi geldi sizlere.Din ve müslümanlik insanlarin vicdan hürriyetidir,her insan istedigi dine inanir,hickimse insanlari sen bu dine inanacaksin diye zorlayamaz,siz Islam devleti istiyorsunuz hayir demeyin cünkü yazinizda müslüman gelmedi derken zaten anlatmaya calistiginiz kavram Islam devleti kavramidir,yanii siz insanlari sopa ile müslüman yapacaksiniz sopa ile camilere tikacaksiniz,Laik cumhuriyet okullarinin yerine medereseler ve tekkeler acacaksiniz ve Türkiye böylece ilerleyecek.80 senedir bu hayallerle yasadiniz 80 senedir yatip kalkip Atatürke Cumhuriyete Laiklige küfrettiniz,80 senedir Kurtulus savasinin ve Vatan haini Vahdettinin intikamini almak icin firsatlar beklediniz.Müslüman gelmedi Türkiyenin basina bunu birzamanlar sizin basbakaninizda söyledi,o zaten büyük müslümanlardan oldugu icin,Israilin güvenligini saglamaya Lübnana askerimizi gönderiyor,o zaten büyük müslüman oldugu icin Amerika ve ISrailin cikarlari dogrultusunda ülkeyi yönetiyor,o cok büyük müslüman oldugu icin avrupa birliginin emirlerinden disari cikamiyor.

Yaziklar olsun..

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

YORUMSUZ

Sabah yazarı Emre Aköz, Süleyman Demirel’e yakınlığı ile bilinen Yavuz Donat’ın kendisine özel bir sohbette söylediği sözlere dikkat çekiyor.

Ona göre bu ay çok kritik.

Çünkü suikastlar olabilir.

Aköz’ün kaleminden okuyalım:

 

"Mart ayını severim. Gelmesini isterim, gitmesini istemem. Ama bu kez Mart'ın bir an evvel bitmesini istiyorum. Çünkü... Geçen gün Yavuz Donat ile sohbet ediyorduk. Bundan bir yıl önce dostlarını uyardığını anlattı. "Hazırlıklı olun, Türkiye'de kötü şeyler olacak." Ne gibi? "Mesela insanlar öldürülebilir... O derecede kötü." Cumhuriyet gazetesine bomba atılması... Danıştay saldırısı... Hrant Dink'in öldürülmesi... Donat'ın dostları "Nasıl bildin" demişler: "Bunca yıldır Türkiye'de yaşıyorum; Cumhurbaşkanlığı seçimi hep sancılı geçer." Ve geldik Mart ayına. "Ne yapacaklarsa bu ay içinde yapacaklar, çünkü Nisan geldi mi iş işten geçmiş olacak" diyor Yavuz Donat. Aynen katılıyorum. Hele provokasyonlara açık 'Nevruz'u (21 Mart) düşününce insanın içi ürperiyor. Emre Aköz, Cumhuriyet gazetesinin kampanyasına tersten atıf ile bitiriyor yazısını: Tehlikenin farkındayız!...

 

KAYNAK:...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan meslek odalarını ele geçirmeye çalışan hükümeti topa tuttu

Tehlikenin farkındayız

 

AKP hükümeti her yeri olduğu gibi meslek odalarını ele geçirme çabasında. Bu ele geçirme operasyonlarından birisini geçen yıl İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) seçimlerinde uygulamaya koymak istemiş ama operasyon geri tepmişti. Pek çok meslek odası gibi İSMMMO da bu tür hükümet baskıları ve ele geçirme operasyonlarına babalar gibi direniyor. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan 'la konuşuyoruz. Hükümetten yapılan baskıları, İSMMMO olarak üyeleri ve stajyerlerine verdikleri hizmetleri, bir de AKP hükümetinin ekonomide çizdiği sanal iyileşme tablosunu anlatıyor.

 

- Siz İSMMMO'nun 17 yıldır başkanısınız. 17 yıldır başkanlıkta kalmayı nasıl başardınız?

 

- ARIKAN - Evet, 1990'dan beri başkanım. Bizim gibi Atatürkçü meslek odalarında başkanlığın çok önemli olduğunu biliyorum. Üyelerimizin yüzde 90'ı üniversite mezunu. Kuruluşumuzdan beri sıfırdan bir eser yaratıldığı için bir ekip oluştu. Bu ekibin iki görevi vardı. Bunlardan birincisi meslek odalarının Cumhuriyetin kaleleri olmaları konusunda ciddi bir mücadele vermekti. İkincisi de her meslek kuruluşunun kendi üyelerini saygın bir konuma getirmek için mücadele vermekti.

 

Bu boyutta eğitime çok önem verdik. Şu anda İSMMMO gibi eğitim veren bir kuruluş yok.

 

- Nasıl eğitim veriyorsunuz?

 

- ARIKAN - Her ay İş Kuleleri'nde 1000 kişinin katıldığı eğitim toplantıları yapılıyor. İstanbul'un yedi noktasındaki eğitim birimlerimizde hafta sonları derslerimiz veriliyor. Bunlar üyelerimize, stajyerlerimize yönelik dersler.

 

Bunlar ücretsiz yapılıyor. Yayınlarımız ücretsiz gönderiliyor. Çok sevdiğim bir dergimiz İSMMMO Yaşam. Çünkü muhasebecilerimizin vergi dışındaki dünyasını anlatan bir yayın bu. Bunda da amacımız evlere girmek, eşlere, çocuklara ulaşmaktı. Bu yayınımızla ilgili çok olumlu tepkiler alıyoruz.

 

Bir başka yaptığımız iş de son iki yıldır teknoloji eğitimi vermemiz. Bunu büyük bir gurur duyarak anlatıyorum. Meslek mensubu stajyerlerimize Windows, Excel, Power Point'i nasıl kullanmaları gerektiği öğretiliyor. Bu eğitimin piyasa bedeli yaklaşık 1000 YTL dolayındadır. Bunu da ücretsiz yapıyoruz ve her yıl 1500 mezun veriyoruz.

 

Öküz altında buzağı aramak

 

- Sizin Kurtuluş'taki yeni binanızla ilgili epeyce bir tartışma olmuştu. Bunu anlatır mısınız?

 

- ARIKAN - Biliyorsanız, Türkiye'de özellikle inşaat yapıyorsanız altında mutlaka bir şeyler aranmıştır. Binamız 5 bin metrekare kullanım alanına sahip. Maliyeti üç milyon doları buldu.

 

İnşaat sürerken ve daha sonra hep izleyenlerimiz oldu. Ama biz bu toplumda kirlenmeden de birtakım işlerin yapılabileceğini ispatlamaya çalıştık. Güzel yanı şudur:

 

Bu bina bittiğinde muhalefet dahil inşaatla ilgili bir tek soru sormadı. Bizimki şeffaflığın, bu toplumda hâlâ dürüst birilerinin olduğunu anlatma kavgasıydı. Toplumda bir bina yapıldığı zaman, "Bunlar ne götürüyor? Neler yapıyor?" kuşkusu vardır. Biliyorsunuz, bunu yerel yönetimlere yönelik olarak çok sık yaşıyoruz. Ama biz şeffaflığımızı ispatlamış durumdayız. Böyle bir süreçten geçtik. İSMMMO'yu iki satırla anlatmak çok zor.

 

- İSMMMO'nun kaç üyesi var?

 

- ARIKAN - Bizim 22 bin üyemiz, 5 bin dolayında da stajyerimiz var. Staja giriş sınavını kazanan stajyer adayımız bizim artık meslek odamız adayımız oluyor. Stajyer adayımızla üyelerimiz eşit haklara sahiptir.

 

Yani ne yayın üretiyorsak, ne eğitim veriyorsak tüm stajyerlerimiz bunlardan yararlanabiliyor. Sadece seçme ve seçilme hakları yok. Bunun nedeni de tam üye olmayışları.

 

Bizim için ürettiklerimizi tüm Türkiye'yle paylaşmak çok önemli. Şöyle bir anımı anlatmak istiyorum: 1970'li yılların sonlarında muhasebe mesleğine başladığımda beni Galatasaray'da bir muhasebe bürosuna göndermişlerdi. Orada birkaç ay çalıştım. O yıllarda ustalarımız işi bize göstermezlerdi. Biz de el yordamıyla öğrenmeye çalışırdık. Ama Türkiye'de teknolojinin hızlı gelişimiyle birlikte öyle bir süreç ortaya çıktı ki bugün bilgiyi paylaştıkça mesleği çok iyi icra etme boyutuna geldik. Web sayfamızı artık günde yaklaşık 10 bin kişi ziyaret ediyor. Biz tüm bilgilerimizi, birikimlerimizi web sayfamıza yüklüyoruz. Böylece ürettiklerimizi Anadolu'daki üyelerimizle de paylaşıyoruz.

 

- Bir de İSMMMO Yaşam dergisinin Anadolu'ya yaygınlaştırılması için uyarı almıştınız. Bunu anlatır mısınız?

 

- ARIKAN - Dergi ilk çıktığında Adana Vergi Dairesi Başkanı beni aradı. Dergiyi çok güzel bulduğunu, ama bir eleştirisi olduğunu söyleyerek "Niye bu dergiyi vergi daireleri müdürleriyle de paylaşmıyorsunuz?" dedi. Bize göre çok güzel bir eleştiriydi. Bir araştırdık; Türkiye genelinde 400 dolayında vergi dairesi müdürü olduğunu saptadık. Böylece bütün yayınlarımızı tüm vergi dairelerinin müdürlerine göndermeye başladık. Bizim paylaşma anlayışımız bu. İSMMMO Yaşam'ı 2006'da yayımlamaya başladık. İki ayda bir çıkan çok genç bir yayınımız. Biz bunu ücretsiz gönderiyoruz ve yaklaşık 25 bin adet basıyoruz. Posta yoluyla gönderdiğimiz için de önemli bir maliyeti var. Onun için, üyelerimize bir ay İSMMMO Yaşam'ı, bir ay da Mali Çözüm dergisini gönderelim, dedik.

 

Odalar hükümetin arka bahçesi değil

 

- AKP hükümete geldiğinden beri meslek odalarına sürekli baskı yapıyor; yönetimlerini ele geçirmeye çalışıyor. Bunun son örneğini İstanbul Ticaret Odası'nda (İTO) gördük. TESK'e çok büyük baskılar yapmalarına rağmen yönetimini değiştiremediklerini de biliyoruz. Bu hükümetten İSMMMO'nun yönetimini ele geçirmek için herhangi bir girişim oldu mu?

 

- ARIKAN - İSMMMO kurulduğu günden bu yana Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe taraf olduğumuzu, bu konuda mücadelenin birinci ilkemiz olduğunu ortaya koyduk. Bir de şunu önemle vurgulamak istiyorum: Meslek odaları siyasetçilerin arka bahçeleri olmamalıdır. Ben sadece AKP için söylemiyorum. Meslek odaları herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olarak görülmemelidir. Çünkü her meslek odası kendi alanında çözüm üretmelidir. Demokrasinin temel taşlarından biridir meslek odaları.

 

- Peki, her meslek odası kendi alanında çözüm üretebiliyor mu?

 

- ARIKAN - Üzülerek söylüyorum. Bunu sormak lazım. Odaların kendilerini yargılamaları lazım. Bütün meslek odaları iktidarların çıkarlarına bakmadan tarafsız, objektif olarak toplumsal çözüm raporları üretip görüş ortaya koysalar inanın kendi bağımsızlıklarını koruyabilirler; böylesine baskı altında kalmazlar.

 

Bakın, AKP'nin serüveni Tayyip Erdoğan 'la, iktidar olmadan önceki dönemden başlıyor. Tayyip Erdoğan 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. 1996'da Milliyet gazetesinde çıkan bir yorumu vardı. "İktidara giden yol meslek odalarından geçer" diyordu.

 

O söylemi bugün daha fazla ön plana çıktı.

 

- Neden?

 

- ARIKAN - Çünkü AKP'nin, özellikle de Tayyip Erdoğan'ın dünyasında tekseslilik isteniyor, sanıyorum. Bu anlamda da meslek odalarında kendi yandaşları olursa AKP'ye yönelik eleştiri yapılamayacağını düşünüyorlar. Yani bir kez daha altını çizmek istiyorum. Bu tutum AKP iktidara geldikten sonra değil, Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden başlıyor. Ben bizim genel yaklaşımımızı anlattım. Hangi parti olursa olsun, meslek odaları onların arka bahçesi olmamalıdır. Tam tersine, meslek odalarının görüşleri alınmadan da yasa çıkartmamaları lazımdır. Ben tüm geçmiş iktidarlar için de bunu söylüyorum. Geçmiş hükümetler de aynı hatayı yaptılar. Meslek odalarıyla diyalogdan söz ediyorlar. Oysa meslek odalarının sözünü ettiğim anlamda katılımını sağlasalar, hükümetler de, ülke de, toplum da bundan yararlanacaktır. Yıllardır Erdoğan'da var olan bu özlem en son 2006'daki meslek odaları seçimlerinde çok daha belirgin hale geldi.

 

- Neler olduğunu anlatır mısınız?

 

- ARIKAN - O hale geldi ki AKP il yönetiminin İstanbul'da seçimlere müdahale ettiğini çok yakından biliyorum. Kamuoyu da bunu yakından izledi. Biz kaygılarımızı topluma anlattık. Çok ilginçtir. Şöyle bir sonuç ortaya çıktı: Bizim odanın 17 yıllık çalışmasına saygı duyan, değer veren kesimin yüzde 74 oyuyla yeniden seçildik.

 

O seçimde iki liste yarıştık. Öbür liste AKP yanlılarından oluşuyordu. Bunun sonucunda Türkiye'de bir güçbirliği olduğunu bizim oda seçimleri ispatladı.

 

Sayın Başbakan'ın direkt talimatı olup olmadığını bilemem ama AKP il yönetimi bizzat İSMMMO seçimlerine müdahale etmiştir. Bunu çok iyi biliyoruz. Beni mutlu eden nokta, herkesin gelip bize oy vermesidir. Biz yıllardır insan, düşünce ayrımı yapmadık. Herkesi kucakladık. Bize AKP tabanından insanların bile oy verdiğini biliyorum. Büyük bir sayı olmasa da bunu anlamlı buluyorum. Demek ki düzgün çalışırsanız onun karşılığını alıyorsunuz. Akademik bir meslek odasıyız. Üyelerimizin hepsi aydın insanlar. Faaliyetlerimizi, icraatımızı görüyorlar.

 

- Adam adama markaj yöntemiyle çalıştıklarını ve önemli parasal kaynaklara sahip olduklarını biliyoruz. Buna rağmen nasıl olup da oda seçimlerini sizin gruba kaptırdıklarına şaşmamak elde değil...

 

- ARIKAN - Ancak bizde çok duyarlı bir kesim var. Bakın, 2004 seçimlerinde 6 bin civarında oy kullanılırken 2006 seçimlerinde 9 bin 300 kişi oy kullandı. Tehlikeyi gördüklerinde o anlayışa dur demek isteyen kesimler güçlü. Böyle bir süreçten geçiyoruz. Hükümetin meslek odalarını ele geçirmeye çalışmasının yanlış olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Bu kesinlikle yanlış.

 

- Onların bayıldıkları bir söylem var. Her fırsatta, "Herkes kendi işine baksın" diyorlar. Bu konuda da kendi işlerine bakmaları gerekmiyor mu?

 

- ARIKAN - Tabii ki gerekiyor. Hükümetler güçlü olmak ve Türkiye'yi düzgün yönetmek istiyorlarsa kendi dünya görüşlerine sahip insanların yönettiği odalar değil, tam tersine tarafsız davranan, ülke çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan düşüncelere sahip kişilerin yönettiği odaları desteklemeli. Göstermelik işler yapılmamalı. Ne yazık ki böyle olumsuz bir süreçten geçiyoruz. Ben Türkiye'de pek çok şeyin göstermelik olduğuna inanıyorum. Herkes eleştiriye tahammül etmeli. Biz bunun en canlı örneğini 2006 seçimlerinde yaşadık. Ben 2006 seçimlerinin Türkiye'de çok örnek bir seçim olduğunu düşünüyorum

 

___________________________________________________________________________________________

Kaynak: SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU / Cumhuriyet / 18.03.2007

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tehlike;

irticai faaliyet,

mafya+devlet+tarikat

bölücülük

iktidarın iç ve dış politikaları

ulusalcı ve Atatürkçü bilincin karalanması

iktidarın kadrolaşma çabaları

ekonomideki zaafiyet

sokaklardaki şiddetin artması..........v.s.

 

artarak devam eder.

ve tehlikenin farkındayız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tehlikenin farkında mısınız?

 

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi tarihsel bir önem taşıyor. "Cumhuriyet" in ilk sayfasındaki o çok anlamlı kara şerit, bir süredir, yurttaşları ülke tarihinin en önemli ve aydınlık olayı "ulusal bağımsızlık" hareketinin temel başlangıcı 1881'e götürüyor. Büyük Adam'ın doğduğu yılda buluyoruz kendimizi. Buna karşılık, 2007'nin çok sakıncalı bir sosyo-politik kesintinin başlangıcı olabileceğine parmak basıyor. Ulus, millet, devlet gibi bir toprak parçasını ülke yapan asal kurumsal varlıkların köklerinden sökülme tehlikesiyle karşı karşıya kalınabileceğini haykırıyor. Bir büyük adamın bir topluma ve ülkeye sunduğu çok güçlü kazanıların ve bunun büyük bir ulusal mirasa dönüşmüş izlerinin 2007'de artık silinme yoluna girebileceğini hatırlatıyor. Dram boyutuna getirilmesinde belki aşırı bir duygusallık bulunduğunu düşünenler olabilir ama 2007'nin bir şeylerin bitişi olabileceği açıkça görülüyor.

 

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini bu denli kritik kılan unsurları bu kara bantların mesajında özetlenmiş buluyoruz. Uzun zamanlardan bu yana, millilikten en uzak, uluslararası ilişkilerdeki en teslimiyetçi siyasal iktidarın Cumhurbaşkanlığı makamını da ele geçirdiğini düşünelim. Toplum ve ülke hayal edilemeyecek bir ulusal zafiyet çizgisine çekilecektir; ya da, en azından çekilmesi rizikosu ortalıkta kol gezecektir. Her namuslu, vicdanlı, ulusal değerlere bağlı ve duyarlı yurttaş önümüzdeki iki ay boyunca oturup kalkıp bunu düşünmelidir.

GİZLENEN TEHLİKELER

 

Bu konuya yoğunlaşıldığında, iktidarın sakıncalı ve tehlikeli hedeflere doğru 'marş marş' yürüyüşüne karşı koyucu bazı tavırlara ve tepkilere gereksinme olacağı hemen ortaya çıkar. Yurttaşlar birey olarak ya da kendilerine özdeş gördükleri sosyal katmanlarla hamur olarak tepkiler gösterme yoluna gidebilirler. Bunun farkında olanlar, ustaca tezgâhlarla Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu toplumsal gündemden çıkartmışlardır. Ne idüğü belirsiz ve AKP şakşakçılığının doruğundaki bir medya olayı ufalayıp küçültmüştür. İnsanları, toplumu, ulusu ne denli bir toplumsal tehlikenin bekleyebileceğini, hatta beklediğini dikkatlerden gizlemiştir. Geçmiş aylarda bazen sözü edilir gibi olan Cumhurbaşkanlığı seçimi insanlara unutturulmuştur. Günümüzün iktidarıyla tepişmeyi göze alamayan iş çevreleri de olası vahim gelişmeleri görmezlikten gelme tavrını yeğlemiştir. Olayın kritik önemini yumuşatarak küçültme hatta yok sayma eğilimine girmişlerdir.

 

GENEL SEÇİMLERE AZ KALDI

 

Öte yandan, 2007'de alışılmamış bir rastlantıyla, aynı seneye düşmüş farklı anlamda özel kritiklik taşıyan bir seçim daha vardır: Milletvekili genel seçimi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleştiriliş biçimi, ayrıca bu diğer önemli seçimin akış doğrultusunu ve sonucunu etkileyecektir. Yani, biraz iç içe geçmiş bir sosyal mekanizma söz konusudur.

 

Önümüzde sadece altı-yedi ayı, hatta biraz öne alınırsa dört-beş ayı kalmış olmakla birlikte, bu seçim, topluma hepten unutturulmuştur. Medyanın ön saflarındakiler, iktidarla bağlantılarında, ********* çıkar ilişkilerine dayalı tiksinti verici bir yandaşlık sergileyecek şöyle bir müziği ıslıklıyorlar: "Cumhurbaşkanlığı da, arkasından gelen genel seçimler de AKP'nin olacak. Hatta bu iş oldubitti bile. Seçimlerle falan kafa yormasın kimse; herkes gündelik işine baksın."

 

Aslında, iktidarın ve kendileri kadar az ulusalcı yandaşlarının tüm unutturma gayretlerine karşın 2007 yılında alınacak yol öyle pek kestirmeden, kısadan olmayabilir. Söz konusu iki ve altı aylık güzergâhlara biraz daha yakından, bir miktar sayısal mantık dürtüsüyle bakmakta yarar bulunabilir. Bu yazı dizisinde, daha yakınından bu tür bir bakış açısının yansımaları özetlenecektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...

DANIŞTAY'DAN ÇOK SERT AÇIKLAMA

 

18 Ocak 2008 22:55

Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu dört nitelik, Cumhuriyetin değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasal temel hükümleridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tezgâh tamam!..

İşaret fişeği atıldı...

Valiler Tayyip Bey'in buyruğunu dinliyorlar...

Tayyip Bey valilere diyor ki:

"Ev ev dolaşın, fakirleri mutlu edin..."

12 Eylül'ün cuntacı paşaları "örgütsüz bir toplum" yaratmayı başardı. Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirdi. Demokrasiyi iğdiş etti...

Kime yaradı bu değişim?

Dinci-faşist siyasi oluşumlara, tarikat şeyhlerine Cumhuriyet düşmanlarına...

Örgütsüz bir toplum son altı yıl içinde yoksullaşınca AKP formülü buldu:

" Sadaka toplumu!"

Yoksulluk hem dinci damarı besler hem de ırkçı. Terör, yoksulluğun bulunduğu coğrafyalarda kaynak bulur, beslenir.

Eh, ABD için iyi fırsattır bu!..

Kendi denetiminde bir dinci-faşist iktidara istediğini yaptırır.

Burada bir anımsatma yapayım:

ABD'nin 1970 'li yıllardaki "Yeşil Kuşak Projesi" Sovyetler Birliği'ni çökertmek için hazırlanmıştı...

Proje tutmadı, İran mollalara teslim oldu. O dönem İran'daki "Soros çocukları" solculuk adına mollaların yanı başındaydı...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya , Cumhuriyetin temel kazanımlarını yok saymanın, 85 yıllık kazanımlarını yok saymanın , özgürlüğü, çağdaşlaşma yerine dini esaslar kapsamında ele almanın yarar getirmeyeceğini söylüyor...

19 Eylül 2007' de de çok önemli bir açıklama yapmıştı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya: "Siyasi parti, laiklik ilkesini değiştirme amacına gidemez, aksi halde sorumlu olur."

 

Bu ikinci uyarıdır...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı zaten Tayyip Bey'in İspanya'da yaptığı konuşmanın bantlarını almış, incelemeye başlamıştır.

Ben, laik Cumhuriyete kafa tutan çok siyasetçi gördüm, ama şimdi adlarını bile unuttum.

Avantanın, çıkarın, rüşvetin, riyakârlığın, bencilliğin, yalakalığın geçerli olduğu toplumlarda halkın uyanışı bazen gecikir...

Ama dev uyanırsa!..

O zaman ne olur?

Tayyip Bey'e İzmir Eşrefpaşa ağzıyla şöyle seslenmek istiyorum:

"Fazla efelenme, dayılanma bizim oğlan, dev uyanırsa paçaların tutuşur, kaçarsın!"

MHP'nin "sıkmabaş" la ilgili önerilerine gelince...

Öneri çok tehlikelidir; laik demokratik rejimi yıkmaya çalışanların ekmeğine yağ sürecektir...

Acaba Devlet Bahçeli ve Oktay Vural bunun farkında mı?

Tayyip Bey, Devlet Bahçeli'yi ve MHP 'yi yanına alarak tehlikeli bir oyunun içine giriyor...

Bekleyelim, göreceğiz!..

 

 

 

____________________________

Cum. 19.01.2008

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.