Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Agaclarin yok olusu...


Misafir birce

Önerilen İletiler

Bir ağacın gövdesinden enine bir kesit alındığında odun

 

ve kabuk bölümleri kolaylıkla ayırt edilebilir; kabuk,odundan daha koyu renklidir.

 

Odun dış bölümünü açık renkli diri odun katmanı,iç bölümünü ise koyu renkli bölgelerle farklılaşan özodun katmanı oluşturur.

 

 

Özellikle ılıman iklim ağaçlarında gövdenin en önemli özelliği,odun bölümlerinde yıllık halka ya da büyüme halkası adı verilen iç içe girmiş

halkaların bulunmasıdır;ağaçların yaşı bu yıllık halkaları sayarak saptanabilir.

 

Bütün yeraltı gövdelerinin dalları genellikle yer üstünde dik ve yapraklı gövdeler halindedir ve bütün gövde çeşitleri yan kökler çıkarabilirler; bundan başka çiçek tomurcukları ve çiçek sapları her zaman gövdede bulunur,köklerde asla bulunmaz.

 

Bitkilerin gövdesi,en uç bölümlerindeki bir büyüme bölgesi aracılığıyla tepeden büyür.

 

Bu bölge,hücre bölünmesi yoluyla yeni hücreler oluşturarak gövdenin uzamasını sağlayan mikroskobik boyutlardaki uç sürgen dokuyu içerir.

 

Yaprakların bağlandığı ya da dalların çıktığı yere düğüm,iki düğüm arasında kalan gövde bölümüne de düğümler arası denir.

 

Yapraklar genellikle gövdeye göre eğik durur.Yaprakların birbirlerini gölgelemeden bol güneş ve hava alabilmesi için hepsi gövdeye belli bir açıyla bağlanmıştır.

 

Bu dar açıda,ilerde dal ya da sürgen verecek olan bir koltuk tomurcuğu bulunur.Gövdenin ucuna doğru düğüm araları gittikçe kısalır

 

ve çok sıkışık olan yapraklar en uçta tepe tomurcuğunu oluşturur.Gövdenin uzaması bu tomurcuğun ortasından başlar (uçtan büyürse) ve uzayan kısımda yeni yapraklar doğar.Genç düğüm araları, düğümlerin tersine çok uzarsa buna aradan büyüme denir.

 

 

Gövde,yaprak,çiçek ve meyveleri taşımak bitkinin toprak üstündeki bölümlerini güneşe doğru yükseltmek ve bu bölümler ile kökler arasında besin ve su iletimini sağlamakla görevlidir.

 

 

Gövde genellikle toprağın üstünde gelişmekle birlikte,bazı bitkilerde (örneğin patates) hem toprak altı,hem toprak üstü gövdeler vardır.Bazı bitkilerin gövdeleri ise su içindedir.

 

 

Bitkinin kara yaşamına uymasıyla gelişen bir organ olan gövdenin en basit biçimi karayosununda görülür.

 

Karayosunlarında ortaya çıkan gövde,bitkinin dikey konumda durmasını sağlar.

 

 

İletim demetleri olan gerçek demetler eğreltilerde; daha gelişmiş biçimlerine de tohumlu bitkilerde rastlanır.

Bitkilerin çoğu ana gövde yanlarına dallanır ve her dal yeni yapraklar,çiçekler verdikçe gövdenin küçük bir modelini andırır.

 

 

Büyüme doğrultusu türe özgü etmenlerce belirlenmekle birlikte dış etmenlerden de önemli ölçüde etkilenir; ışık (ışığa yönelim),nem (suya yönelim) ve yer çekimi (yere yönelim) gibi üstün yapılı bitkilerde gövdenin dış görünüşü çok çeşitlidir.

 

 

En sık görülen dik gövdelerin yanı sıra yatay gövdeler,yer altında kök sap bulunduğu gibi kimisi sarmaşıcı, kimisi sarılgan ya da sola sarılgan tırmanıcı gövdeler de vardır.Bu gövdeler uzunluklarına oranla çok incedirler.

 

Gövdeler şiş de olabilir ve o zaman yedek besin depo etmek zararlıdır.Gövde kimi bitkilerde çok ufaktır.

 

Bu gibi bitkilere “sapsız” denir.Bunların en aşırı biçimi gövdenin bir tablo halini aldığı soğandır.

 

Özellikle kurak bölge bitkilerinde (sütleğen, kaktüs,deniz üzümü) gövdenin özgül bir biçimi vardır.

 

Kimi gövdeler yaprağa benzer; yassı bir biçimi olabilir; bunlara klodat denir.

 

 

 

Kimi gövdelerse sülük hale dönüşür... asma.jpg..örn: asma

 

 

 

Bitkilerin çoğunda dikey biçimli gövdeye rastlansa da,bazı bitkilerin gövdesi biçim ve işlev değişikliğine uğramıştır.

 

Köke benzeyen toprakaltı gövdeleri (köksap,yumru soğan), toprak üstünde yatay olarak büyüyen stolan,

 

kurak bölgelerde yaprağın görevini üstlenen yapraksı gövdeler,sülük gövdeler,etli gövdeler ya da diken gövdeler

 

bu değişikliğin başka örnekleridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı gövdeler kısalıp yassılaşarak yassı gövdeyi meydana getirir.

 

Soğan, sarımsak,lüle ve pırasada yassı gövde oluşmuştur.Patates bitkisinin hem toprak altında hem de toprak üstünde gövdesi vardır.

 

Toprak altındaki gövdesi yedek besin depo eder.Besin depo eden toprak altı gövde yumru gövdedir.

 

Bazı bitkilerde gövde etli ve su deposu halindedir.

 

 

 

Kaktüs gibi kurak ve sıcak yerlerde yetişen bitkilerde gövde su depo etmiş, yapraklar diken şeklini almıştır.

 

Bu gövde etli,su depo eden gövdedir.Zayıf ve ince gövdeli sarmaşıklarsa çıtalara sarılarak yükselirler.Bunlara sarılıcı gövde denir.

 

 

 

Yeraltı gövde ise toprak altında ve yüzeye paralel olarak uzanan gövdelerdir.

 

Manisa lalesi ve ballıbaba bitkisinin gövdesi böyledir.Bazı bitkilerin zayıf

 

ve uzun gövdeleri toprak üstünde dik olarak duramazlar.Toprak yüzeyinde sürünürler.

 

Kavun, karpuz,kabak ve salatalık gibi bitkilerin gövdeleri böyle sürünücü gövdelerdir.

 

 

 

Bitki çok genç bir fide halindeyken gövdesi kısa ve incedir.

 

Bitki büyüdükçe gövde de uzayıp kalınlaşır.

 

Ama bir otsu bitkinin,çalının ya da bir ağacın gövdesi hiçbir zaman aynı uzunluk ve kalınlıkta olamaz.

Başka bir deyişle gövdenin boyutları ve özellikleri bitkinin kısa ya da uzun ömürlü olmasına göre değişir.

 

Kısa ömürlü otsu bitkilerin gövdesi genellikle yeşil renkli,yumuşak ve eğilip bükülecek kadar zayıftır.

Bu yüzden buğday gibi otsu bitkilerde gövdeye çoğu kez “sap” denir.

 

Oysa çalı ve ağaç gibi uzun ömürlü odunsu bitkilerin gövdesi genellikle kahverengi, sert, kalın ve diktir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

byby.jpg

 

 

 

Türkiye’nin yağmur ormanları

 

Fırtına Vadisi, Fırtına Deresi’nin, Karadeniz kıyı çizgisinden başlayıp iç kısımlara doğru birden çok kola ayrılarak

 

(Durak, Hemşin, Hala, Palovit, Elevit ve Tunca dereleri) Kaçkar Dağları’nın kuzey yamaçlarına kadar uzanmasıyla oluşuyor.

 

Bölgede, alüviyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı

 

ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar

ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz’e özgü bütün habitatları burada bulmak mümkün.

Bu değerlerinden ötürü, Fırtına Vadisi ormanları, dünyada korumada öncelikli yüz alandan biri.

Ayrıca bölge doğal sit alanı yani dokunulmaz, yapılaşma olamaz, inşaat yapılamaz, yol yapılamaz.

 

Diğer ülkeler doğal alanlarını artırarak ve ekolojik politikalar üreterek sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken her nedense ülkemizde yeşili

“yok etmek” için özel bir çaba sarf edilmesine anlam veremiyoruz.

 

 

Deniz alası için, boz ayı için, yaşlı dev ağaçlar için

 

 

Fırtına vadisi öyle bir biyolojik çeşitliliğe sahip ki Kaçkar Dağları ile birlikte 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen

 

ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri,

 

her yıl Karadeniz’den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere kadar yüzüp burada yumurtlayan dünyadaki tek denizalalarının da yuvası.

 

Fırtına ve Palovit vadileri, içerdikleri doğal yaşlı ormanlarla, hem bölgenin, hem de ülkenin en bozulmamış birkaç orman ekosistemi arasında değerlendiriliyor.

Palovit Vadisi kendine özgü endemik bitki çeşitliliğinin yanı sıra barındırdığı hayvan türleriyle de doğa koruma açısından büyük önem taşıyor.

 

Türkiye’de en yoğun bozayı popülasyonun bulunduğu bölgelerden biri olan alanda, yaban domuzu, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban keçisi, kurt, tilki, çakal, yaban kedisi, vaşak, karaca ve porsuklar yaşıyor.

 

 

 

İş işten geçmeden! Vadi bütünüyle korunmalı

 

 

Tüm bölge aslında birçok kanunla korunuyor; Bern sözleşmesine taraf olan Türkiye bölgeyi koruma altına alacağını çok önceden taahhüt etmiş durumda.

 

Ayrıca Türkiye yine imzaladığı AB katılım çerçevesinde; “Avrupa’nın yaban hayatı ve doğal yaşama ortamlarının korunması” sözleşmesi ile endemik

 

ve doğal yaşamı korumakla yükümlü.

Kendi kanunlarımızla doğal kültür turizm ve arlıkları açısından bölge birinci derece doğal sit alanı ilan edilmiş durumda.

 

 

Tüm bunlara rağmen hangi kanuna dayanarak ve hangi inisiyatifle bilinmez; halen ısrarla kepçeler bu doğal vadiyi mahvetmek için çalışıyor.

Açılan davalara rağmen doğa rant uğruna kurban ediliyor. İmzalanan anlaşmaları görmezden gelen,

 

uluslararası sözleşmelere yokmuş gibi davrananlar, ihale alamayan yandaş müteahhitlere doğayı peşkeş çekenler,

şark kurnazlığı ile aradan sıvışıp yol alacaklarını zannediyorlar.

 

 

 

Türkiye’nin yağmur ormanlarını kestirme !

 

 

Fırtına Vadisi başta hidroelektrik santraller olmak üzere, yol inşaatları, turizm ve çarpık yapılaşma, taş ocaklarının tehdidi altında.

 

Bir de bunlara yaylaların birbirine bağlanması projeleri eklenince kirlenme kaçınılmaz oluyor.

 

Fırtına Vadisi boyunca yer alan şimşir ormanları, dev yaşlı ormanlar yasa dışı kesimler nedeniyle azalıyor.

Türkiye’nin yağmur ormanları planlı olarak yok ediliyor.

 

 

Bu nedenlerle hem yol isteyen yöre sakinlerinin hem de yaylaları birbirine bağlayıp jeep-safari turizmi yapmak isteyenlerin

 

ve ilgili devlet yetkililerinin yapacakları bu katliamı görmeleri gerekiyor. İş işten geçmeden !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.