Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Türkiye ve Demokrasi Anlayışı


S&S

Önerilen İletiler

Türkiye ve demokrasi sözcüklerini yan yana görmek ne kadar güzel. Anayasamızın ikinci maddesinde yer alan Demokratik kavramını ülkemizde ne kadar uygulandığını ve uygulanabilir olduğunu anlatmaya çalışacağım.

 

 

Demokrasi kavramını açıklamak gerekirse; ülkede yaşayan vatandaşların devlet yönetimine katılması ve yönetimde söz sahibi olmasıdır. Önemli olan demokrasi kavramını açıklamak değildir. Demokrasi uygulamak için elbette ne olduğunu bilmek gerekir. Fakat ülkemizde ne kadar uygulanabilir olduğu açıktır. Bunu örneklerle de açıklayabilirim. Seçme ve seçilme hakkı üzerinde duruluyor. Bizim normal vatandaşın sadece seçme hakkı var. Neden derseniz. Siyaset için para lazım. Para ise halka eşit miktarda dağıtılmıyor.(Kişi Başına Düşen Milli Gelire 8.468 Dolar ve ailenize yıllık giren miktar ile karşılaştırınız.) Buda bilinçli olarak yapılan ve gelişmekte olan ve gelişmiş olan ülkelerde halkın yönetimde söz sahibi olmasını engellemek ve kurulu düzene çomak sokmasını engellemek içindir.

 

 

Anlattıklarımı pekiştirmek için örnek vermek gerekirse partilere bakın o partiden aday oluyorsunuz belli bir ücret veriyorsunuz. 30 aday varsayalım o şehrin 5 vekil çıkarabilme hakkı var nüfusu ile orantılı olarak. Bu ilk 5’i kim belirliyor vatandaş mı? Hayır, parti merkezi (yönetim kurulu) seçimlerde siz kendi istediğiniz kişiyi seçmiyorsunuz. Parti merkezinin belirlediği kişiler için oy kullanıyorsunuz. Tabi bazı insanlar kendi şehrini temsil edeceği vekilin ismini bile bilmeden sadece partizan olarak oyunu gözü kapalı basıyor pusulaya orası ise ayrı bir konudur. Bu örnekleri sendikalar, odalar, borsalar ile ilgili genişletebilirsiniz.

 

 

Anayasada bu kavramlarım olması düzgün uygulandığı anlamı gelmiyor. Önemli olan Anayasa’nın 2.maddesinde yer alan bu kelimelerin uygulanabilir olmasını sağlamaktır. Bu görevde iktidarda olan hükümetin görevidir. Öncelikle uyguladığı parti sistemiyle diğer partilere örnek olması gerekir. Diğer partilerde anayasadaki bu maddeler uyması gerekmektedir. Yıllarca demokrasi adı altında yaşadık. Artık gerçek demokrasi geçmek gerekir. Anayasa boşlukları ve kanun boşlukları dediğimiz şeyde bu ve bunun gibi örneklerdir.

 

 

Düzeni kuran koyduğu kurala uymazsa var olan düzen kalıcılığını ve güvenini yitirir.

 

S&S

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eflatun büyük eseri olan 'DEVLET'te der ki;'DEMOKRASININ ASIRISI KAOS DOGURUR BU KAOS SONUNDA ZORBALIK BASLAR.Bugün Türkiye'de bunu yasiyoruz,kaos ve zorbalik.Bu zorbalik vatandastan degil ülkeyi yönetenlerden kaynaklanan bir zorbaliktir.Cünkü bugün ülkeyi yönetenler ideolojik amaclarina ulasabilmek icin kaos yaratmak ve kaosu önleme bahanesiyle zorbalik yapmak durumundadirlar.Ülke artik bir polis devleti olma yolundadir ve de olmustur.Erdogan iktidara geldiginde polis kadrosunu ikiye üce katlayacagini acik bir dille beyan etmisti zaten.Sade bir vatandasin en demokratik hakki olan protesto hakkina karsi cephe alan güc hangi güctür?POLIS degil mi?Buz gibi havuzun icine emecileri sürüp sonrada onlari o suyun icinde su araci ile sirilsiklam islatan kimdir?POLIS degil mi?Milletvekillerine biber gazi sikan kimdir?POLIS degil mi?O zaman Demokrasi Türkiye'nin neresindedir sorusunu sormamiz gerekir.Su anda bildigimiz kadariyla Demokrasi sadece iktidar kanadinin üst kademelerindedir.Onlarin dedigi dedik olduguna göre demokrasi onlar icin gecerli yani birkac kisi icin.Tabiiki bu birkac kisinin icinde demokrasinin kaymagini yiyen tek isim de basbakan Erdogan'dir.O tek adamdir.Her yerde onun dedigi olur.Poliste odur,istihbaratta odur.Maliye bakani ekonomi bakani disisleri,ic isleri aklimiza ne gelirse odur basbakan.Küfretme hakkina sahip tek isim Erdogan'dir,onun disindakiler darbecidir,Ergenekoncudur,artistir,sovcudur falan filandir yani.

mizahi birakip simdi gercege dönelim biraz.

Atatürk'e despot diyenler onun demokrasi getirmedigini ileri sürerler,halbuki Laiklik demokrasinin olmazsa olmazidir.Yani demokrasi yoksa Laiklik yoktur,Laiklik yoksa demokrasi yoktur.Atatürk'ün yapmis oldugu devrimler demokrasinin dikili taslaridir ama onlar sadece öyle birakildi.CHP'nin iktidari Menderes yani DP'ye devretmis olmasi,DP'nin siyasi arenaya cikabilmesi bir demokrasi hareketinin sonucudur.Cok partili rejime gecis bir demokrasidir.Tabii ki bu biraz sancili olmustur olmamasi dogal olmazdi zaten.Peki demokratik acilimla cok partili rejime gecilip DP'nin siyasi arenada at kosturmaya baslamasi kisa sürede tek parti olmasi yürüyen bir demokrasinin sonucuydu.Peki sonra ne oldu neden Türkiye bugün hala demokrat olamamistir.Bazilarina göre bunun nedeni her on yilda bir yapilan askeri darbelerdir.Darbeleri bu kadar cok dillerine dolayip ya dün darbe oldu birdaha olmamasi icin adam gibi calisayim diyemeyenlerin yatip kalkip darbeciler diye kiliflar uydurmalari onlarin aslinda darbe olsunda bahane bulayim diye düsünmelerinden öte birsey degildir.Gelmis gecmis tüm iktidarlar hep ayni seyi tekrarlarlar,"

Türkiye kalkinacakti darbe olunca on yil geriye gittik" derler.Bu kocaman bir yalandir.Hicbirsey yapamayanlar ancak darbelerin arkasina saklanarak yüzlerini örtmeye calisirlar.Tabi ki bunlari yazmakla darbeler olsun demek gibi bir yaklasim amacini gütmüyorum ama gercekleri söylemek medeni cesaret isidir.Darbeleri sorgularken,darbelere yol acanlari neden kayiririz bunu anlamis degilimdir hic.Madem ki her on yilda bir darbe oldugunu biliyorsunuz e peki görev yapmak icin gittiginiz o yüce mecliste ne yapmaktasiniz diye de sormak gerekir.Iste asil demokrasi meclistekilere yeri geldiginde 'BURADA NE YAPIYORSUNUZ'diye sorabilmektir,yoksa her 4 yilda bir sandik basina giderek sana dayatilan liderlerden en cok isaret edileni secmek degildir demokrasi.

Demokrasinin ülkemize gelmemis olmasi darbelerin degil basiretsiz siyasetcilerin sucudur.Eger bu ülkeye siyaset erbabi demokrasiyi getirmis olsaydi darbe olmazdi.Demokrasi olmadigi icin darbeler olmustur.1950 yilindan bu yana ülkede Laik rejime karsi alinmis bir cephe vardir.Bu cephe karsi cephe yani yobaz cephesidir.Seyhiyle,müridiyle,imam hatibi,imami,müezzini,siyasetcisi ile yobaz kesim Laiklige savas acmis ve yeni kurulmus olan ayaklarinin üzerinde durmaya calisan bu Cumhuriyeti yikmak icin her melanete,her kirli oyuna basvurmuslardir.

Bugün ülkemizde Demokratik acilim adi altinda sergilenen rezalet demokratik acilim degildir.Barzani-AKP-ABD isbirligi fiyasko ile sonuclanmis bu fiyasko Arinc'a suikast senaryosu ile bertaraf edilmeye calisilmis ve bir kez daha demokratik acilim yalanlari ile sucüstü yakalanan AKP'nin gercek yüzü ortaya cikmistir.Her zora kaldiginda bir suikast iddiasi ile gündemi saptirmak ancak demokrasi olmayan ülkeler icin gecerlidir.

Özetle,Türkiye'de demokrasi asker tarafindan degil,siyasi iktidarlar ve onlarin rant yandaslari tarafindan gelistirilememistir.

Bir ülkede,kizlar okula gönderilmiyorsa,bir ülkede,halk 4 yildan 4 yila hatirlaniyorsa,bir ülkede zenginler daha zengin,fakirler daha fakir oluyorsa,her gecen gün fakir sayisi daha da artiyorsa,Cami sayisi okul sayisindan daha fazlaysa,bu camilerde ibadet degilde siyaset yapiliyorsa,bir ülkede o ülkede en söz sahibi olmasi gereken yurttasin konusmasi engellenoyorsa,bir ülkede basbakan ALLAH gibi tek söz sahibi olmussa O ÜLKEDE DEMOKRASI OLMAMASININ SUCU ASKERDE DEGILDIR.Durumdan vazife cikaranlar ise her yerde vardir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

"

Çıplak ayaklıların isyanı olmadan tanıdığınız bir demokrasi varsa, o müstemleke ülkelerine ısmarlanan ithal demokrasidir. Bu demokrasiler; komprador burjuvanın, oligarşinin, egemenlerin halkı ve kendilerini oyalamak, gönüllerince eğlenmek için uydurdukları demokrasidir.

Nihat GENÇ

"

 

Yorumuma bu güzel demokrasi örneklemesi ile girmek istedim. Çünkü Türkiye'deki demokrasi anlayışını bundan daha güzel özetleyen bir söze henüz rastlamadım. Maalesef ülkemizdeki en büyük sorunların başında Halk demokrasisi kavramını bir türlü oturtamayışımızın yattığını düşünüyorum. Ülkenin demokrasiye ihtiyacı var ama günümüzdeki yerini almış demokrasi "oligarşik demokrasiden" başkasıda değildir.

 

Yani demokrasi proleterya karşısında kompradora, gettodakinin yerine plazadakine, emeklinin yerine milyon dolarlık CEO'lara yani genel anlamda halkın yerine oligarşiye, üst statükoya hizmet ettiği sürece bu ülkede bazı şeyler rayına oturmayacaktır.

 

Amerika’nın yeni sömürge siyasetini oluşturan Ne-con’ların siyaset felsefesi fikir babası Leo Strauss’un olan demokrasi söyleminden bir alıntı:

 

“Yönetme gücü seçkin bir kesimin elinde olmalı ve geri kalan toplum yönetme gücünden tamamıyla uzaklaştırılmalı. Yığınların demokrasi ile kendi kendilerini yönettiklerini zannetmeleri ve bu sebeple kendilerini mutlu, huzurlu ve güvenilir hissetmelerinin önemini vurgular. Yığınlarla direkt muhatap olunmaz ve onlara hakikat verilmez. Tüm siyasi gücü seçkinlerin, elit kesimin önceliğine bırakır. Bu yüzdendir ki demokrasi denen kavram cahillerin ve eğitimsizlerin yönetimidir.”

 

Yani görüldüğü gibi ülkemizede hediye edilen bu "İthal demokrasi" kavramı sayesinde halk kendini özgür zannettikçe aslında sonsuz bir esarete doğru sürüklendiğini hiçbir zaman anlamayacaktır. Batının bütün çalışmaları bunun üzerinedir. Batı siz ona sonsuz teslimeyette yaklaştıkça size gerekli değeri vereceğini bağıra çağıra söylemektedir. M.Emin Değer'in "Oltadaki Balık Türkiye" kitabının kapağını süsleyen Eisenhower-Rockefeller konuşmasında geçen sözler ile Türkiye'deki demokrasi anlayışının nasıl bağdaştığını çok net bir şekilde görebilirsiniz.

 

Bizim demokrasiye anlayışımız ile bize milli demokrasi üretmekten yoksun ısmarlama demokrasilerle vatandaş olmayı öğretenlerin demokrasi anlayışı arasında bir uçurum olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bize göre Demokrasi anlayışı Bireyin şartlar neyi gerektirirse gerektirsin ülkesinin çıkarlarına ters gelmeyecek şekilde tüm hak ve özgürlüklerden yararlanırken eşit dağılımcı, özgürlükçü bir yaşama sahip olması demekken devletin erklerince ısmarlanmış demokrasi anlayışı ise bağlayıcı, statükocu (var olan ile yetinen, teslimiyetçi bir anlayışla olanlara gözlerini kapama ve ses çıkarmadan sadece sonsuz itaat ile yaşamayı öğrenme şeklinde cereyan etmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Ben de tam bu konudan bahsetmek istiyordum. Ama süslü cümlelerle değil halk diliyle...

Bize demokrasi diye kabul ettirilen bu sistemde ne seçme nede seçilme hakkı halka tanınmıştır. Parti liderleri delegeleri belirler, delegeler de parti liderini. Kendi seçtiğin bu lidere yanlış yaptığı zaman yanlışını söyleyebilir misin? Kazara söyledin seni o partide barındırırlar mı, doğru parti disiplin kuruluna vermezler mi? Bizi temsil etmesi için TBMM ne gönderdiğimiz milletin vekillerini millet mi seçiyor? Parti başkanları, belki biraz parti ileri gelenleri belirliyor adayları. Bize de belirlenen adayları seçmek düşüyor. Buna da demokrasi diyorlar.

 

Halka gelince, halk takım tutar gibi parti tutuyor; takım yenilse de takım değiştirilmez. Ayrıca takım değiştiren de döneklikle suçlanır. Tuttuğumuz partinin yanlışlarını hiç görmeyiz; onlar peygamber gibidirler, hata yapmazlar. Gözümüze hoş gelen şeyleri yaptılar mı onlar çalışkandırlar. Bu eğitimsizliğimizden mi kaynaklanıyor diye düşünülebilir. Ama başımdan geçen bir olay, bunun eğitimle de ilgisi olmadığı fikrini veriyor bana. 1999 depreminde yıkılan Zirai Donatım Fabrikası var. Bu fabrikanın olduğu alan yeşil park olarak yapıldı. Burası yapılırken çalışanları seyrediyordum; o ara bizim çocukların öğretmeni yanıma geldi. Bana çalışıyorlar dimi? Dedi. Ben de iyi de hocam, en gerekli olan şey bu muydu, bundan daha acil ihtiyaç yok muydu diye sorunca bana hak verdi. Öğretmen böyle düşünürse eğitim almamış vatandaş nasıl düşünür?

 

Madem buraya girdik çoktan beri içimde bir yara olan bu konulardan biraz daha söz edeyim. Bahsettiğim yer Adapazarı; lale devrinin yaşandığı bir şehir. Bu kadar işsiz varken, ekonomi bu kadar kötü iken, tekel işçileri soğukta donarken, parasız olması gereken eğitime rağmen okullarda çocuklardan harç mı desem haraç mı desem para istenirken bu kaynakların buralara aktarılması; daha sonrada bütçe açık veriyor denmesi ne kadar gerçekçidir. Evi olmadığı için sokaklarda kalan bir sürü insan varken burada elektrik trafolarına ev yapıldı. Kapalı yüzme havuzu, kayık yüzdürülebilen küçük bir göleti, düğün sarayı olan bu yeşil alan yapıldı. Hiçbir ana yola bağlantısı olmayan uçak pisti gibi 3-4 km lik yol yapıldı. Bana göre gereksiz bir sürü yol yapıldı. Gerekli olan 40 km lik Karasu yolu hala bitirilemedi; gereksiz dediğim o yollar daha sonra başlanmasına rağmen bitirildi. Bunlar yapılmasın demiyorum; ama bir plana, önceliğe göre yapılsın. Benim tuhafıma giden vatandaş bunları hiç sorgulamıyor. Seçim zamanı yine aynı belediyelere oy veriyor. Kaldırım taşlarını unuttum; heryerde olduğu gibi kaldırım taşları zırt-pırt değiştiriliyor.

 

Herkese Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

demokrasi harkesin yönetimde söz sahibi olması demektir peki demokrasi nasıl işler demokrasilerde temel amaç insan haklarının güvence altına alınmasıdır ve bu amaçla herkes insan haklarını koruyacak en uygun kuralı çıkarmak için düşünür kuralı çıkarmak için ne kadar çok kişi düşünürse kuralın eksikleri okadar fazla ortaya çıkarılır yada kural her yönüyle irdelenmiş olur çünkü bir kuralı 10 kişinin düşünmesi ile 100 kişinin düşünmesi arasında farklar vardır 100 kişinin düşünerek hataları yada sorunları çözme, ortaya çıkarma olsılığı 10 kişiden daha fazladır onun için maksimum oranda insanların sorunu girebilmeleri için toplumdaki herkesin kuralları çıkarmaya katılması yani düşünmeleri gerekir bu sayede herkes kurallar hakkında düşünür ve eksikler halkın tüm düşünme potansiyeli kullanılarak giderilmeye çalışılır bu sayede toplumun tüm beyin gücü eksikleri gidermek için kullanılmış olur ve maksimum verim alınmaya çalışılır ve tüm insanların haklarının korunacağı mükemmel kurallar çıkarılmaya çalışılır.

 

aslında seçim demokrasilerde gerekli bişiy değildir demokrasilerdir ama mesela türkiyede 70milyon insanın toplanıp bir karar alması olanaksızdır onun için yönetimde kurallar hakkında düşünecek kişileri mecburen seçmek zorunda kalmaktayız ama burada yapılan yanlış şudur kurallar hakkında düşünen kesim iktidar olan kişiler ve millet vekilleri olmakta oysaki demokrasilerde herkesimin görüşü alınması gerekmektedir ayrıca bir kuralın eksiksiz çıkabilmesi için bilgi gereklidir bilgide bilimde bulunmaktadır işte bu yüzden bilim insanlarının yönetimde kesin bulunması yani bilimin bilgileri ışığında kuralları değerlendirmeleri gerek ayrıca toplumda yaşayan herkesin yani 70milyonun her birinin görüşü alınamadığından en azından çıkacak kurallarla alakalı olan herkesin görüşünün alınması gerekmektedir mesela bir imar kanununda işin bilimsel yönünden değerlendirilmesi için meslea yerin sağlamlığının kuralları için jeolog,inşaatın sağlam olması yada çevreye zararını engellenmesi için ekolojist ve doğru düzgün şehir planı için planlamacı ve inşaat şirketleri ve yapılan evlerden yaralanacak halkın görüşü alınması gerekmektedir bu sayede kural her yönüyle değerlendirilecektir en doğru sistem budur.

 

 

bu konu hakkında (yeni bir siyasi sistem) ve(ADALET KAVRAMI VE DÜNYANIN HAKSIZ PAYLAŞIMI)başlıklarında değindim bu başlıklar altında görüşlerinizi bekliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.