Φ Radya Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2009 EGE ŞİVESİ 1) -sevgili babaannem sokakta güneşin altında oynayıp terleyen kuzenime kızmaktadır: -demingkden ben sene kölgelerde oyna dimedim mi? - ..... -geberdirin çocuk seni - ..... -git önkü yüzünü yuuka gel. sırtındakini de değiştir.koş baken!!!! 2) önkü tası horaya go = şu tabagı oraya götür hangırıya goycem teeze ? (Hangi yere koyacağım teyze..) Hönkürüye gıı.. (Oraya işte..) needip goyyonuz (ne yapıyorsunuz? ) 3) Otobus yolculugunda kendinden cok su istenen denizlili bir muavinin; 'sayin yolculaamiz duz mu yaladingiz? hareme kadar su yok gaari' 4) senin oğlan hangi bölümü kazandı? tıpa kazandı 5) al bunu götüvecesen götürüve, götüvemicesen götüvecek vaa… Bu paraya götüreceksen götür,götürmeyeceksen, götürecekler var. 6) nerem deding ? : hasta birisinin şikayetinin ne olduğunu sormak için kullanılır. örnek: kişi a: nerem deding bizim gıız? kişi b: sooma gareee, öskürü öskürü bitmediii. soonuda hurama hööle bi ağrı girdi. kıpırdeyemeyyon. tokturu gitçen hindi… 7)hööle bi yürüyüp gelive biyo , irahmat yaaiyosa semsiyeni de alive- 8) gülü gülü deezem (güle güle teyzem) dedigi de bir arkadas tarafindan test edilip onaylanmistir 9) 'sıranızı geçin' -denizli anafartalar lisesi müdürünün öğrencileri hizaya sokmak için söylediği emir cümlesi:) 10) bu yorelerde pazar yerinde dolasmak da cok keyiflidir. yasli teyzecikleri opmemek icin zor tutar bazen insan kendini. ortalikta bir saat dolasip diyaloglari dinlemek bile meditasyon etkisi yapabilir. ornek: - domat dativeecenmi iki gilo. - dattim dattim. aha suracikta. aliveecen mi? - alcem de tobayi aciveecen mi? - accem de parami cikariveemedim bi dakka bekleyiveecen mi? - bekleyiveririm nolcekki... seklinde uzar gider. bir sure ortalikta dolastiktan sonra 'beni bak' denilmesi normal gelmeye bile baslayabilir. .. 11)Denizli'de iki kadın pazarda karşılaşırsa -ne buuuu neree gidik gidesiiin?? -çocuklaaa döndeeme (dondurma) isteepturuu ne zımandıı.. 12) - biyol ötüvee çil horozum (bir kere öter misin çil horozum?) 13)-'dinelmek' vardır, (ayakta) durmak anlamında: - bizimoğlan orda dinelme de beni bi çay yap. (arkadaşım/çocuğ um ayakta durma da bana bir çay koy.) 14)Mersindeyiz, Denizlili bir hemşehrimiz ögretmen..Sınıfta gürültü yapan bir öğrenciye bağırır, -Kızdırmeyin bene,şindi sene tahtaya kaldırır,sıfıra bascen. 15) eşsiz bir şivedir. gapçık ağızlı diye bir kavram vardır misal. beni bırakın, hala ne olduğunu anlayabilmiş bir nene, dede yoktur. bu şivenin özü komedi üzerine kurulu gibidir sanki. misal dedeniz size küfreder ama belki anlayamadığınızdan belki de söylediği şeyin komikliğinden dedenize kızamazsınız bile. -dede neden bu böyle? -sus bakem gapçıkaazlı! -o ne demek dede? -höyt höyt edip durma bakem gömüveğcem şimcik depçiğine işte böyle. bu ve bunun gibi kendine ait söylenişi son derece komik, ama ne anlama geldiği tam bir muamma olan kelimeler içerir bu şive... Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Beni bak kızganıvedin deme trakyaca sözlüğü görünce. Çok güzel olmuş benimde bu şive ile konuşan bir kaç arkadaşım var. Gerçekten böyle konuşuyorlar. Çoğu eğitimli ama ne kadar düzeltmeye de uğraşsalar bir biçimde kayıveriyor şiveleri. gapçık ağızlı diye bir kavram vardır misal. beni bırakın, hala ne olduğunu anlayabilmiş bir nene, dede yoktur. Bu Trakyada da kullanılıyor . Belki aynı anlama geliyordur. Kapçik agizli : agzinda bakla islanmayan, çat çat herseyi soyleyiveren Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 He gıı kızganıvedim... Dendi bizim de bi topikimiz olsun gari deyivedim Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 OOO ben bizim buraları yazsam Ayyy radya abla bayıldım muavine süper Alıntı
Misafir Yakisikli Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 OOO ben bizim buraları yazsam Ayyy radya abla bayıldım muavine süper Sende yazivede sizin oralarinda gonusmalarni oreniverek gari.. Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Sende yazivede sizin oralarinda gonusmalarni oreniverek gari.. Heh şinci doğru söleyivedin gadeşim Yürü gıı get doğru, geti bakem sende sizin memleketin sözlünü Alıntı
Φ odisseus Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Çiğdem bizim buralarda bir çiçek adı,sizde sanırım kabuklu yemiş,ayçiçeği. Alıntı
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Şu sözlüğe biraz da bizim faydamız olsun gari aboo, abu: hayret, ya da bazen farkli bir vurguyla alay anlaminda ünlem. accik: azicik adam hasan: bir ise yaramadigi halde kendini önemli gören. aga, agabey; agame’n, abimlerin. agibat: avukat; çok konuskan, sözleriyle çevresini etkileyen. "o pek agibattir" agi: zehir agilamak: zehirlemek agina yivine bakmak: bir seyi uzun uzun incelemek agizi babiç gibi : cok övünen, kendini begenmis. agizi yirik: çok simarik, övüngen (özellikle kadınlar arasında) agizina gili’ina bakmamak: haddini bilmemek agizini dakmak: çok oyalanmak, her gördügüyle konusarak zaman harcamak agzinna barba: agzina kadar agustos gabagi: usturadan geçirilmis (kel) bas aha: iste, aha bakana: iste surada ahar: ahır, çesme akbasli: bir yabani ot, suyunun soguk alginligina iyi geldiğine inanilir. akser: akhisar alemiyon: alüminyum alengirli: karmasik alentirik: (bazı köylerde) elektrik aliç: yaban erigi amcame, babame; amcamlar, babamlar amel olmak: ishal olmak ananat: cift çatalli dirgen. anası gilikli, babası gilikli: anasina, babasina çeken anine: anneanne angara babici: lastik ayakkabi annanmak: bos bos yatmak, uzanip durmak aparlo: hoparlör appa: abla appak: beyaz, temiz apturaman: abdurrahman arafet: rafet arap: zenci ardaradan gonusmak: birinin arkasindan konusmak artikla çeneli: lüzumsuz yere konusan asar: hisar a’şam: aksam, a’sam oltu; akşam akşam, akşam vakti, a’sam ezeri: aksam üzeri avciklamak: avuçlamak avdan: pazar günü avdan ertesi: pazartesi avkannamak: birini alaya almak, küçük düşürmek. avla: avlu avurt: yanak ayaklik: seyyar merdiven ayi gibi olmak: gayet saglam, saglikli olmak ayran o’mak: sallantidan basi dönmek babiç: pabuç babicagizli: simarik badilcan: patlican bakam, yapam, gidem vs. : bakalim. yapalim, gidelim. baasik: bagirsak balikkesir: (köylerde) balikesir bali: bari bali guli gonusmak: (bazı köylerde) hizlı hizli ve anlasilmaz konuşmak basini yiyesice: bir ilenme (beddua) sekli batanes: patinaj, araba batanes yapti batir: durup batir, gelip batir: durup durur, gelip durur. baza®: pazar, alisveris günü, carsamba. baza® isi: degerli madenden olmayan takilar için kullanilir bazara çikmak: alisverise çikmak, pazarda mal satmak bazar ekmegi: hazır satılan (sarı) ekmek becertlemek: becermek belenarı: söyle böyle, idare eder belermek: çok göze çarpmak bezdirme: bazlama bildir: geçen seneden önceki sene bitrak: pütürlü, yapiskan bibi: hindi bide: pide, suratı bide gibi olmak, asik suratli olmak. bitirim: hos sohbet, kurnaz. biyo: bir kere. dur biyo, hele bir dur. bizim o’lan: erkek arkadasa, ya da yasça küçüge içtenlik ifadesi boklavat: ise yaramadıgı halde zahmet getiren seyler, isler. bolarmak: bollasmak bostan bozma: bostan hasadı bölce: kuru fasulye, bölce asi, kuru fasulye yemegi bööce: böcek böönek dutmak: hayvanlari böceklerin isirmasi böörek: börek; böbrek börtmek: günes altinda kararmak börttürmek: közde pisirmek böyük: büyük böyuk va, (köylerde) büyükbaba böyük poyradan: çok yüksek sesle böyün: bugün buldey: bugday buley: (bazı köylerde) keske bu’na: pınar, çesme, burnuna girmek: birine söylenmek, yaptiklarindan dolayi onu azarlamak, paylamak burnundan solumak: çok sinirlenmek bu yanni: bu taraf büzütmek: bir köseye çekilip sessiz durmak canavar: kurt caniklenmek: cesaretlenmek ceniz: çeyiz ceviz çuvali gibi: geveze, çok konusan. ciba®: küçük çocuk. cıvara: sigara cingildak: igreti ciss!: cocugun bir seye dokunmamasi için söylenir cizman: agzi, yüzü pislik içinde olan cibil: illet cigirgen: isirgan otu cimcirmek: çimdik atmak cingar: kavga, cingar çikarmak, kavga çikarmak. cin gus: serçe cirbe: ezilmis sey cirbesini çikarmak, ezmek, birini fena dövmek cirehet: cerahat, irin cort cort atmak: yalan söyleyip övünmek cumey: cuma günü cumey a’samı: persembe günü cumey ertesi: cumartesi çakildakli: çok konusan, espri yapip nese saçan. candirma: (köylerde) jandarma cavdir: çavdar çeket: ceket çenesi çekilesice: bir ilenme (beddua), ölesice anlamında çepezen: beceriksiz, elleri birbirne dolasan çetçi: 1. çerçi 2. ceplerinde ivir zivir bulunan çivdirmak: çildirmak, sinirlenmek çivgin: çilgin çime: küçük çay baligi çinet: dilim; karpuz çinedi, karpuz dilimi çinibidi: kurnaz, canli hareketli kadin çiritmek: çömelmek çirk: kavun karpuzun çekirdekleri çirsiz: pis, bakimsiz çomak sokmak: birinin isine engel olmaya çalismak çona: belin yan kisimlari çölmek: çömlek çömeşmek: çömelmek çönmek: çömelmek daki dakivermek: tokat vurmak dam: ahır, hapishane, dama girmek: hapse atılmak damı gatirani yiyesice: bir ilenme (beddua) şekli, "aç kalasica, zarar göresice" anlamında danes: gürbüz, tombul erkek çocugu das: tas, das oyunu: okey oyunu davri: gibi, benzeri dayi: güzel, iyi. dapdayi. çok iyi, çok güzel. de gidi de!: (ne deyon sen sades, de gidi de!) karşısındakinin dediginin doğru olmadigini, ya da durumun onun dediğinden daha vahim olduğunu anlatan ifade. de mi?: degil mi? degmen: degirmen de kana!: iste surada del: degil delik aramak: bir seyi bozana kadar kurcalamak dendi! dendi ha!: sakın ha!, (bazen) hadi denistirmek: (bazı köylerde) degistirmek. dernek: hayvan pazari, sali günü. dertli: çok zayif desteye gitmek: bugday hasadina gitmek deste çekmek: bugday hasadi yapmak devris: dervis deye: diye deyem: diyelim deyid etmek: firsat vermek, hakkini vermek deyon: diyorum, deyon: diyorsun (yapiyon, yapiyon vs.) dikiz: cok kati, kati oldugu için yenmesi güç olan yemek. dimdim: cümbüs (çalgi) dirgı: genç horoz dirna: turna baligi (bir tatlisu baligi) dinelmek: ayakta durmak, dikilmek dinelip galmak: bir sey elde edememek, hezimete ugramak din gaçmak: (kadın çorabı) kaçmak diran: dirgen domalan yemek: (aslında) hiçbir sey yememek domatis, tomata: domates mombey: manda don: pantolon donsuz tumansız: açık saçık, çiplak vaziyette donuz: domuz donuz sikisi: içine çok az su katilan rakı dönük dönük dönmek: ortada dolasip durmak dörmek: yaramazlik yapmak dört kemik: çok zayif çocuklara söylenir duba gibi olmak: çok sisman olmak duda’ni düşürmek: aglamak üzere olmak dudu: bir kiz adi dumaa o’mak: soguk alginligina tutulmak dumbadiz: asiri sisman dut gibi olmak, dut gibi serhos olmak: cok fazla içip sarhos olmak duz agisi: çok tuzlu duz dagilir gibi dagilmak: cam esya vs. bin parçaya bölünmek duz dası gibi: çok agir dükken: dükkan, düm: (çocuk dilinde) su düskün durmak: cani sikkin ve yorgun görünmek. düven: döven (ziraatta) ebe: nine, büyükanne ebes gibi galmak: dislerinin çogunu kaybetmek ebermek: getirmek; enkini ebe® ge(l)!, şunu getir gel! ehlarız: uslu, sakin, aklı basında ehligof: (köylerde) bilirkiei, ehlivukuf el elin eseni islikla çagirimis. birinin digerinin isini kar amacli yapacagini anlatir eli masali: (daha çok) çocuklarina sert davranan anne emme: ama emme haaa!: “hiç olur mu öyle!” “öyle lüzumsuz bir laf ettin ki”! anlaminda encik: köpek yavrusu engas: yalan enisber: çiftçi enki: su, karsindaki enkicöle: bu sekilde enmek: inmek enseri: civi enteri: elbise erebis: bir kiz adi erecep: recep erimez seker: akide sekeri eriyip guruyup gitmek: çok zayiflamak esas: dogru, gerçek; esas mı? sahi mi? eselmek: rahatlamak, ferahlamak e’sik: eksik e’sigakilli: zekaca geri e’sikli o’mak: mahcup olmak esirmek: bagirip çagirmak estirikli: sürekli karar degiştiren, maymun istahli ettiyar: ihtiyar, yasli evcek: bütün aile fertleriyle birlikte eveli: eskiden evlek: bir dönümün dörtte biri, 250 m/2’lik arazi evsmek: etrafta kosusturup durmak ey!: efendim, ne var? eyi: iyi, eyimin?: iyi misin? eyirtmen: (eski) egitmen ezen: ezan ezmesini çıka®mak: bir seyin biçimini fena halde bozmak fanne: fanile, t-sört, kazak. fasille: (uzak köylerde) fasulye fatmak: bir seyi vurarak kirmak, sovan, karpuz fatmak, soganı, karpuzu yere vurarak kirmak faylamak: lavaboyu, kaplari vs. temizlemek fıgan erigi: yassi, iri erik fiskirik: gövde içi boş, yabanil bir ot. fincanci gatirlari gibi: çok gürültülü (hareket) firek yarasi gibi: çok aci veren (yara) fisne: vişne fonguduklu: hoyrat, kaba. fosurdatmak: sulu seyleri ses çikararak yemek furun: (bazı köylerde) fırın gaades: kardes, arkadas (daha çok kızlar arasında, kız arkadas anlaminda) gaa’la®: kadinlar. gaba: zevzek, kaba gabadan gitmek (gonusmak): zevzekçe ve anlamsız davranmak (konumak) gaba seker: yumusak, renkli seker gabık: kabuk gabirga: kaburga, eninden ikiyi bölünüp islatilan ev ekmegi gaç!: (birşeyden uzak durmak anlamında) aman! gaderci: sans oyunu oynatan gader çekmek: sans oyunu oynamak gadirye: kadriye gak!: kalk! gak gala!, kalk artik galey: kalay, galeyli, kalayli galbir: kalbur gambir: kambur gali (ga’n): gayri. “istanbula gedik gali, gali demeyem gali”! gamanmak: birseyin üstüne yayilmak, çikmak, yere gamanmak, yere yayilmak ganel: kanal gangal: karpuz kabugu gangimak: ziplamak ganirtmak: germek, gererek kirmaya çalismak gapgaygisiz: hiç umursamadan, aldirmadan gapsak: büyük kalbur gapsin: av tüfegi fisegi gara: esmer garalik: okul önlügü, peçe. gardolap: gardrop gargi: kuru ottan çit garni almamak: tahammül etmemek, içine sindirememek. garni gabarmak: tahrik olmak, endiselenmek, telaslanmak garnini gabartmak: tahrik etmek, endiselendirmek, telaslandirmak gassim: kardesim, ge gassim: gel kardesim gasik hamuru: kasik içi büyüklügünde parçalara ayrılıp hashasa bulanan ve suda haslanan hamur gatiran: katran gavirma: kavurma gavlamak: yakmak, birseyin yüzeyinde yanik meydana getirmek gavzanmak: geçinmek gaydiriguppak: oynak, canlı, hareketli (kız) gayil o’mak: razi olmak gayinna: kaynana gayirmak: endiselenmek gaziyak: roka gibi bir ot gelberi: sürgü (ziraat) genevirt: kerevit (tatli su istakozu) genirmek: gegirmek germe: merdiven korkulugu gevs almak: (bazi köylerde) yavas yavas yemek geycek: giyecek geyim-geycek: temel ihtiyaçlar geymek: giymek gilalamak: birini kiskirtmak, tahrik etmek gilalanmak: bir isi yapmaya kendini hazirlamak gildirdamak: birseylere dokunarak mütemadiyen rahatsiz edici ses çikmasina neden olmak gildirdatmak: bir seyle oynayip ses çikartmak ginaa gitmek: ayip olmak givanmak: onur duymak, sevinmek giraamak: saçları beyazlasmak girik ciba®: küçük çocuk girik gücük: küçük, önemsiz seyler giyir: nemli kum, micir. giynesik: aralik, kapi giynesik, kapi aralik giynestirmak: kapiyi hafif aralik birakmak, birinin eline para vs. vermek gizimiz (özellikle üstsoy-altsoy disindaki yakin akrabalarin ve tanidiklarin) kendinden küçük kizlara sevgi ifadesi giz ardina gitmek: kız evlendikten hemen sonra kizin anne babasini ziyaret etmek giz o’sun da çamurdan o’sun: her kiza ilgi gösterenlere söylenir gizarip bezermek: utanmak gine: gene, yine gobak: hashasin kabugu gobak yimis dombey gibi olmak: deli gibi ortalıga dalmak, saldirgan olmak. goca dokdok: büyük horoz, ailenin söz sahibi en yasli erkegine saka olarak söylenir. gocagus: atmaca goca öküzün yanında duran ya huyundan ya suyundan: birinin yakın arkadasindan etkilenecegini ifade eder godes: üç kagitçi, ahlaksiz. goley: kolay gonsu: komsu gopçaları goyvermek: korkmak, ürkmek gor o’mak: çabuk bitirilen türden yemek olmak. gizartmasi gor oluyo, kaynatam (kaynatalim) bari. govcu: dedikoducu gov geçmek: dedikodu yapmak, birini kötülemek govlasmak: karsilikli dedikodu yapmak göcen: tavsan yavrusu gödek (civci gödegi): küçük bir çörek gögem: bögürtlen gögermek: yesillenmek gökgövur: kertenkele (yesili) gökgözlü: mavi gözlü görünmek: birine çikismak göv: gökyüzü göynek: atlet gözle’ni belertmek: bön bön bakmak gözleri ovalip galmak: çok zayiflamak gözüne görünceklmak: bir olumsuz durumun birinin başına gelmesi muhakkak olmak gubat: kaba, kibar olmayan, gubat gubat gonusmak, kaba kaba konusmak, çok gubatsin, çok kabasin gubur: deste, bir gubur kiprit, bir deste kibrit gudum gudum gudurmak: çilgina dönmek, huysuzluk yapmak, eziyet etmek gulagi fannamak: kulagi uguldamak gulagi uzun o’mak: birseyi duymazliktan gelmek, söz dinlememek gulak: salçali bir hamurisi gumda oynamak: çocuklarin sokakta oynamasi gurk: civciv çikaran tavuk guru guru oturmak: ikramsiz sadece oturmak guru yere od düşürmek: ortaligi alevlendirmek gurum: havada uçusan kül gurumsalik: (özellikle yiyecek bakımından) fakirane guymak: içine koymak guzguna yavrusu hos gelirmis: herkesin kendi çocugunu ne olursa olsun sevecegini anlatan söz guzumuz, gusumuz: (özellikle üstsoy-altsoy dışındaki yakın akrabalarin ve tanidiklarin) küçük çocuklara sevgi ifadesi gübür gübür kosmak: hizli hızli kosmak güççük: küçük güççügakli: cocuk akli gündöndü: ayçiçegi gündöndü dövmek: ay çiçegi tanelerini sopayla vurarak çikarmak günnüge gitmek: dönügümlü olarak kadinlarin birbirinin tarlasina çalısmaya gitmesi günnükçü: bir baskasinin tarlasinda, daha sonra kendi tarlasinda çalisilmasi karsiliginda is gören kadın günnük ası: günnükçüler için pisirilen yemek ha: evet ha bakam, de bakam: ugrasa ugrasa haden, hadendi: haydi (birden fazla kisiye) ha deyvemek: biriyle fazla tartismamak için kerhen sözlerini onaylamak habar: (bazi köylerde) haber hacaa gibi: nanemolla, en üst dügmesini bile ilikleyen hac’umar: cimri haçça: hatice hadirlez: hidrellez halayinna gelmek: bir yere kalabalik olarak gelmek hallibiram: halil ibrahim haminne: hanim nine anlaminda hana?: hani haney: salon haneydi ya!: keske öyle olsaydi hanki: (bazı köylerde) hangi hanter: halter harala gürele çalismak: çok çalismak harana, harin: çok yiyen, tikinan har har solumak: derin derin solumak hartos martos etmek: ortaligi karistirmak. hasit: haset, çekemeyen hasitlenmek: hasetlenmek, çekememek hastalaa o’mak: çok üzülmek hases: hashas hasimenesice: “hisim inesice” anlaminda küfür hayir: genel ziyafet hayir asi: genel ziyafet yemegi helva basmak: helva yapmak herfene: küçük çapli bir piknik herfenelik: yolluk, azik het deyvemek: birine kizmak hikicik dutmak: hiçkirik tutmak hiçevsiz: (özellikle köylerde) hiç umursamadan aldirmadan hinayet: hiyanet, kötülük hinayet islemek: kötülük yapmak hinci: 1. simdi, 2. duvar yariklarinda gezen bir tür böcek hinden son’a: is isten geçtikten sonra hisdanmamak (hisdanmeyvemek): hiç ilgilenmemek, umursamamak honturuk: çok büyük (sey) horaz: horoz horazlanmak: diklenmek, kabadayi gibi davranmak horiye: huriye hökemet: (eski) hükümet hölbürdetmek: bir seyi ses çikararak içmek hönkür hönkür a’lamak: hüngür hüngür aglamak hövkelenmek: öfkelenmek hövkürmek: bagirmak, haykirmak igdik digdik etmek: asilsiz mazeretler öne sürmek ilabada: bir tür ot ilamir: ihlamur incik cincik: degersiz, gereksiz seyler iralmak: uzaklasmak, uzamak i mi? i me?: tamam mi? i’nesiz ari gibi: söylenip, mizmizlanip duran. ibiram: ibrahim iddaha: idia iddahaci: tartismayi çok seven iki yanna bakmak: oyalanmak. ile dutaa yanni ga’mamak (o’mamak): ise yaramaz hale gelmek, ise yaramaz olmak ileyen: legen ilistir: kevgir ilistiri çikmak: çok eskimek imine: emine in donuzu: (daha çok kizlar için) hiçbir is yapmadan oturan, ev islerine bakmayan, tembellik eden. irebetli: yakisikli, delikanli irebetsiz: kiliksiz, hos bir görünüsü olmayan ireçbe®: isçi isdambol: istanbul ismel : (bazi uzak köylerde) ismail iscek: içecek is dutmak: bir ise sahip olmak kâatli seker: kagida sarılmıs seker kafasinda övezle® dolasmak: basi çok agrimak kaktirmak: itmek kapaksiz: terbiyesiz kasin: toz, toprak, süprüntü kasmak: kismak; kendini kasmak, yemek yemeyi azaltmak, rejim yapmak kayrak: kizlarin ziplayarak taş sürükledikleri oyun kekeç: çekiç keram: kerem kelem: lahana keletter: büyük sepet kel ka’ya: herseye karisan, burnunu sokan kepeze etmek: birini azarlamak keranaci: daha çok kötü insanlar için kullanilir, bazen kurnaz insanlara denir kestene: kestane kestene çiktigi gabigi begenmezmis: sonradan görmeler için kullanilir keyfe gelmek: içki içip rahatlamak killi barak: saçi sakali çok gür, vücudu killi adam kirk yalan: çok yalanci kitmek: oyunda yenmek kitilmek: oyunda yenilmek kiprit: kibrit kirkit: hali dokumaya yarayan tarakli demir kitibiyoz: cimri kindi: ikindi kipri: kirpi kompil: patates kölge: gölge köpcüklü: agzinda laf durmayan, sirları ifsa eden köv: köy kövlü: 1. köylü 2. “bizim köylü” anlamında künah: günah künge: küçük işe yaramaz cisimler, toz vs.’den olusan çöp küren: bir tür bögürtlen kürümek: kürekle kar vs. uzaklastırmak kütaya, kötaya: kütahya laf deyid etmemek: kimseye söz hakki vermemek, hep kendisi konuşmak laf esitmek: tepki görmek laf sö’lemek: hakaretamiz konuşmak laf yimek,: hakarete ugramak lagir lagir kusmak: bol miktarda kusmak len: ulan lök dasi gibi oturmak: hiçbir is yapmadan tembel tembel oturmak ma!: al! macur: muhacir, göçmen maket: salondaki uzun sedir, sofa mal: büyükbas hayvan mal galdrimak: mallari haczettirip muhafaza altina aldirmak mal gibi: aptal, bir yetenegi olmayan, pasif. mamrit: cok yiyen, yemeye doymayan marazlanmak: 1. huylanmak, sorun çıkarmak; 2. istahsiz olmak. marazli: 1. huysuz, herseyi sorun eden; 2. istahsiz. mayisli mayisli kokmak: kötü kokmak, ahirdan gelmis gibi kokmak. meletmek: çok fena dövmek memedotu: bir tür ot mençire, pençire: (bazi köylerde) pencere merdimen: merdiven mere: mera meres: miras meyasil: hemoroid, basur minehet: ekmek tasinan uzun, sig tekne mizmele: devamli söylenerek eziyet eden mocuk: domuz yavrusu momu: (çocuklari korkutmak için) “öcü” anlaminda motur: motorsiklet, traktör mungariz etmek: ziyan etmek, gereksiz yere harcamak, yiyip bitirmek. mücüde: müjde mücüde etmek: müjdelemek nacak: balta nahha!: ilenmeye, bedduaya baslangiç kelimesi nana: nane narasin: nerede! hiç olacak sey mi? navriz: zambak neden, nisleyen: ne edeyim, ne yapayim (çaresizlik ifadesi) nediyon: ne yapıyorsun? nimelere yatasıca!: bir ilenme (beddua) sözü no’dum delisi o’mak: birden zengin olup fazla simarmak nohot: nohut o’lumuz: (özellikle üstsoy-altsoy dışındaki yakın akrabalarin ve tanidiklarin) kendinden küçük erkeklere sevgi ifadesi oluve®mek: birine çikismak. omadik helva: gofret biçiminde sekerli yiyecek omeyvesin: olmayiversin ortaligi panayir yerine çevirmek: davranislari yüzünden herkesin toplanmasina neden olmak oskurduma gitmek: bir seyi çok abartmak, gereksiz yere telaslanmak. ovsalamak: oksamak ovsalaken avkannamak, ayı enigini ovsalaken avkanna®mış: çocuklari canini acitarak sevenlere söylenir ödür: birine yük olmaktan kaçinma, mahcubiyet hissi. ödürlenmek: birine yük olmaktan, zahmet vermekten kaçinmak, mahçup olmak. ödürsüz: mahcubiyet duymayan, birine yük olmaktan kaçinmayan ökkenni goyun: öksürüp duran çocuklara söylenir öküz öldü ortaklik ayrildi: çikar iliskisi biten insanlarin birbirinden uzaklaşmasi anlaminda kullanilir ö’le: öyle, ö’le del sades: öyle degil arkadas. öö’le: ögle, öö’loltu: ögle vakti. ö’len: ögleyin, öö’sen: herhalde. "sopasini veren allah öö’sen odununu kömürünü de veri sades" sobasini veren allah herhalde odununu, kömürünü de verir arkadas. öreyle patetisi gibi: (daha çok kizlar hakkinda) sisman. örüzgee: rüzgar ö’sürük: öksürük öten: geçenlerde öte yannı: öbür taraf övelip galmak: tek basina kalmak, dislem çekilince su dis orta yerde öveldi galdı. övez: uçusan küçük sari bir böcek paçaloz: sünepe, beceriksiz, kendine bakamayan palanga: falaka, kelepçe paparayi yimek: azar isitmek, zilgit yemek, basi derde girmek para siçmak: her yanindan para çikmak parti: bahçe duvari patetis: patates patos: patöz pavkirmak: aksirip tiksirmak pellenço: deli gibi, komik adam, palyaço pepe: ne dediği anlasilmayan pepelemek: anlasilmaz biçimde konusmak piransa: pirasa pismak: pes etmek pirelenmek: süphelenmek pirket: briket pisi: bir tür hamurisi pörsmek: havasi inmek pusmak: sessizlesmek pusutmak: somurtmak püsküt: bisküvi, gaymakli püsküt, kremali bisküvi radiyo: radyo romuk: römork sabanga: sapan (kus vurmak için) sadecim: arkadasim sades, sa’s: arkadas safur: sahur saksak: seker ve su yüzünden yapıskan hale gelme salgaraya gitmek: kendini tesadüflere birakmak, riske atmak salmalik: muhtar (“salma salan” anlaminda) sal o’mak: ishal olmak samsak: sarimsak sangadak, sangadanak: birdenbire, aniden sangi: saf, aptal, pisirik senet-sepet: senet ve diger belgeler seyitmek: kosmak sigira salmak: büyükbas hayvanlari çobanin gözetimine birakmak sintira çekmek: soguktan titremek siraca yiyesice (siracala yiyesice): (daha çok kadinlar arasinda) bir ilenme (beddua sekli) sivarmak: sulamak sivik sakizi gibi olmak: birinin kuyrugu olmak, onu rahatsiz edecek derecede yanindan ayrilmamak siyirma: taze fasulye sivtinmek: kasinip durmak sobil: (saklambaç oyununda) sobe; saklambaç oyunu so’na: sonra, so’nadan keri: daha sonra sopa: soba sovan: sogan söbe: egri, sivri söbeltmek: sivriltmek surati tursu satmak: asik suratli olmak. suratinda seytanna cirit atmak: içinden pazarli olmak susa: sose, asfalt sülaha: züleyha sümcük: pis, herseye bulasan, her buldugunu yiyen sünet: sünnet saskaloz: saskın, sersem saskin: çok zayif (gizimiz, sen saskın o’muşun yalım, kizimiz sen galiba çok zayiflamissin) sastim asi: alelacele yapilan yemek seher: sehir seherlenmek: yapmacik biçimde kibar ve düzgün konuşmaya çalismak seherli teklifi: nezaketen yapilan, aslinda kabul edilmesi arzulanmayan teklif, davet sekar: (bazi köylerde) seker sengirdetmek: sesiyle ortaligi çinlatmak silarmak: parlamak silarti: parlaklik sinci, sincik: simdi sulf o’mak: sulh sözlesmesi yapmak tabakhaneye ********* yetistirmek: gereksiz yere acele etmek tahan: tahin takka: takke takkaları degisiriz: külahlari degisiriz tapa etmek: bir iyiligi durmadan birinin yüzüne vurmak. tarla-takka: tasinmaz mallar tarna: tarhana tat: sözleri kirici olan, sert tatafiye: rasgele, hesapsiz,kitapsız. düşünmeden, dogaçlama olarak. "sen tatafiyeden gonusuyon", sen düsünmeden konusuyorsun) tatta: tahta tattali köv: mezarlik, öbür dünya tav o’mak: biriyle evlenmeyi düsünmek tef gibi gerilmek: çok sinirlenmek tefe goymak: biriyle alay etmek telbiz titiz: temiz, titiz teltik: yanlis. temin: demin temreke: çiban temsit: temcit ten’elmek: tenhalasmak, sakinlesmek, ortalık ten’eldi, ortalik sakinlesti, tenhalasti tepelemeden gitmek: bir yere randevu almadan, hesap kitap etmeden gitmek, (ya da) plansiz islere girismek tepelemeden gonusmak: lafi önceden dinlemeden araya girip ilgisiz konusmak teyip: teyp teze: 1. yeni, daha yeni olan, taze, 2. az önce demin, daha teze söyledim. tin deyip gitmek, tingadak gitmek: ölüvermek tireş: tiras tih dedirtmek: fena halde bikiırmak, usandirmak tilki erisemedigi üzüme gök dermis: haset insanlar için kullanılır tinsirmek: aksirmak, burnunu sümkürtmek tirit: 1. fasulye suyuna bandirilmis ekmek dilimlerinden, biber vs’den olusan yemek 2. çok yasli (özellikle yasli adam) tivtmek: bir seyi dagitmak, parçalara ayirmak tiydirip geçmek: teget geçmek, siyirip geçmek tokurcum: 3 tokurcum, 3 tas oyunu, 9 tokurcum, 9 tas oyunu tolu: dolu, tolu yagiyo, dolu yagiyor tomata: domates tövb’o’sun: bir yemin tüngümek: ziplamak türkü çigirmak: türkü söylemek u, una, unun, urasi, urdan, uraya: “o” “ona” “onun” “orası” “ora*dan” ve “oraya” yerine kullanilir. ucun ucun yimek: (nezaketten veya yemegin azligindan) azar azar küçük lokmalarla yemek ugunmak: çok üzüntü duymak ukela: ukala uluk: tembel, beceriksiz kadın “uluk garinin islek gizi olurmus, islek garinin uluk gizi olurmus” umahan: ümmuhan umar: (köylerde) ömer uykura: rukiye ümügünü sikmak: (daha çok çocuklara uyari için kullanılır) ümü’nü sikarin! ünnemek: çagirmak ürfet: rifat üsen: hüseyin viva: (köylerde) baba velesbit: bisiklet vetlemek: hizli hizli yürümek vizir vizir: yogun bir çabayla, vizir vizir aramak, her yeri aramak, vizir vizir çalısmak, çok çalısmak yaarik: üzerinde odun kırılan büyük kütük yaba: tarakli, genis yüzeyli tahtadan kürek (ziraat) yad gelmek: (özellikle çocugun) bir yeri, ortami yadirgayip, korkmasi yag çalmak: ekmege yag sürmek ya’mur çilemek: yagmur çiselemek yaho: yahu yahodi: yahudi; kurnaz “yahodi iflas edince eski defterleri garıştırı®mış”, “mali yönden zorda kalan olmadik şeylerden medet umar” anlaminda yakanmak: (bazi köylerde) yikanmak yalabik: simsek, yalabik çakmak, simsek çakmak. yal gibi: sicak oldugu için içimi hoş olmayan su vs. içecekler hakkinda söylenir yalim: galiba, sanirim yangiryas: aglaya aglaya yannis yunnus: yanlis yantiri yunturu: düzgün olmayan, biçimsiz. yapcen, etcen: yapacagim, edecegim yastigeç: üzerinde hamur açilan tahta yaves: yavas yen yen gonusmak: sesini incelterek yapmacik konusmak (daha çok kizlar için) ye’ni: hafif ye’nilmek: hafiflemek yilan sadeş: samimi görünüp arkadaisinin kuyusunu kazan. yilik, yisyilik: düzgün olmayan, yamuk yirmak: yarmak yir yara yiyesice! bir ilenme sözü. yicek: yiyecek yimek: yemek, yemek yemek, yi gali hadi, hadi ye artik. yi memet yi!: “çok yemek var, yaşadin” anlaminda yo: kez, kere; kaç yo gittin uraya?, oraya kaç kere gittin, iki yo, iki kere yogurt çalmak: yogurt yapmak yola yatimli o’mak: söz dinlemek, uslu olmak, zorluk çıkarmamak yoz: soguk, samimiyetsiz yoz durmak: soguk davranmak yörümek: yürümek yuka: yufka yuka, yukacik: ince (giysi) yumak: yikamak, elleni yu! ellerini yika zebil etmek: israf etmek, yemegi yere dökmek zele, zelike; zeliha zingazik dolu olmak: bir yerin çok kalabalik olmasi anlaminda zin zın etmek: mizmizlanip durmak. zival etmek: mizmizlanip durmak. ziyana girmek: hayvanlarin baskasinin bahçe, tarlasina girmesi Alıntı
Misafir Yakisikli Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Hindi Geti vecesen geti ve getivemiceksen, getivemeyen domat ossun Ahanda biz turkum bile cigiriyoh hava naha urularda usupp batimin? kar yaapduru saclarina bilima mi? Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Çiğdem bizim buralarda bir çiçek adı,sizde sanırım kabuklu yemiş,ayçiçeği. çiğdem deriz evet... "getir bakem gelin çiğdemi,çim çim çimlenelim ajansı dinlerken" derdi dedem anneme... Alıntı
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Önce böörülceyi alcan. Nirden mi? Bazar durupduru ya orda, ordan gari… Alıalıveeyos böörülceyi, bi güzel yıkıyıp durus. Sonra atcan kaynamış suya, kaynatıveecen gaari… Kaynadımıydı börülce, alcan, tutcan, çıkıçıkıveecek kılçıklar. Gözeelce… Soona alcan limonu, zeytinyaanı, bi de sarmısağı…. Limon bahçeden olcek. Bizim bahçedemi? Olmamı, de mi ama…karıştırıvecen gaari…. Yanına bide rakı…. Dadından yinmez gaaarı… Alıntı
Φ NICLENO Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2009 Bir sabah otoyol açılmazdan önceki eski yoldan Çeşme'den İzmir'e otobüsle geliyordum. Uzundere yol ayrımında bir teyze el etti ve durduk. Teyze ön kapıya geldi ve kaptanımıza seslendi. -Leng Irızaa...Hele beş dakkacık bekleyivecen mi ...Enişten şoracıkta (Eliyle çalıları işaret ediyor) işeyip duru... *** (anonim) Gaagıname Gaagıı vaaa gaagıcık vaar. Gagıdan gagıya fark vaa. Gağgı vaa dırnak gibin, Gağgı vaa pağnak gibin. Gağgı var sepet olmaz, gağgı var diynek olmaz. Germenciğin gağgısıyla İncirliova'nın gağgısı arasında Bi parnak faark var. Kargı var kargıcık var. Kargıdan kargıya fark var. Kargı var tırnak gibi. Kargı var parmak gibi. Kargı var sepet olmaz Kargı var değnek olmaz. Germencik'in kargısıyla İncirliova'nın kargısı arasında Bir parmak fark var. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2009 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2009 Bir sabah otoyol açılmazdan önceki eski yoldan Çeşme'den İzmir'e otobüsle geliyordum. Uzundere yol ayrımında bir teyze el etti ve durduk. Teyze ön kapıya geldi ve kaptanımıza seslendi. -Leng Irızaa...Hele beş dakkacık bekleyivecen mi ...Enişten şoracıkta (Eliyle çalıları işaret ediyor) işeyip duru... . . . Bir parmak fark var.[/i] Mükemmel.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2009 Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2009 Bayılırım Ege şivesine keşke konuşabilseydim Alıntı
Φ Aries Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2010 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2010 ana gız anaa yaarın aaaşe gızın dügünü vaaa,ne çıtıklaam vaaa,ne mıntanlaaam vaaaa, ağşam ola buban gele bubana söyliye,sana bi çıtıkla bi mıntan alıvesin neese ağşam oldu bubam geedi bubama sööledik bana bi cıtıkla bi mıntan alıveedi devamı da vardı ama unutmuşum Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2012 Bango'nun mutfak tezgahı anlamına geldiğini siz bilmiyor musunuz... http://www.turkish-media.com/forum/videos/view-1862-izmir-dili-ve-edebiyati-boluemue-aciliyor/ Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 27 Aralık , 2013 http://www.turkish-media.com/forum/videos/view-4511-izlemeyen-pisman-olur-ege-sivesinin-en-guzel-orneklerinden/ Alıntı
Misafir MISDIVA Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2015 Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2015 Heh şinci doğru söleyivedin gadeşim Yürü gıı get doğru, geti bakem sende sizin memleketin sözlünü EGE ŞİVESİ . . . işte böyle. bu ve bunun gibi kendine ait söylenişi son derece komik, ama ne anlama geldiği tam bir muamma olan kelimeler içerir bu şive... bizim giz subanallah massallah dilinge kil dolanmebba takir takir, hinde gada pamukkale tv nasi gomediysen sene... ha gerci muneccim oseng ille bi daying olcek dele, osun du bakam belki goren duyan olu da.. Alıntı
Misafir sağol Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2020 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2020 Tarih 14.05.2009 at 18:42 , Radya dedi: sus bakem gapçıkaazlı! tmm teşekkürler radya abla😍 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.