-
asisedef06 şunu başlattı odisseus
-
odisseus şunu başlattı asisedef06
-
"HİÇ-BİR-ŞEY"
Yazılmamış kelimeler varlığından bir şekilde haberdar olduğun "lambadakii cin" gibidir.Uygun bir ortam ve zamanda çıkarılmalıdır.Taşısan taşınmaz,sıkıntı verir..Saklasan mazaallah başkasının eline geçiverir.Her zaman da Aleaddin çıkmayabilir,hayra kullanacak..
-
NE OLURSA OLSUN YÜRÜYECEĞİM...
Yaşamanın anlamı : Yürümek...! Ara ara koşulsa da ille de yürümek..! Yürüyebiliyorsan yaşıyorsundur,yaşıyorsan da yürüyebilmelisin.Aksamaya başlayınca düşünmeli yürüyemez hale gelip hele de sürünmeye başlamışsan bir "dilek" dilemelsin.Hem kendin içi hem de yürüyemeyen tüm dostların için.Yürüyebiliyorken yürü ve hatta koşş..!
-
Bugün, hep ''aşk''tan söz etmek geliyor içimden...
Aşka ömür biçmişler:18 ay ila 4 yıl arası...Bunun nedeni de aşkın hormonsal olduğu iddiası imiş.Hormonu bilmem ama baharın tetikleyici olduğu konusuda hemfikirim.Sevgililer gününün baharın habercisi olan ilk cemreden bir hafta önceye gelmesi de bu yüzden anlamlı bir tesadüf. Hepinizin sevgililer günü ve baharı kutlu olsun.
-
YÜZLEŞME
Yüzleşmenin bir adım ötesi de "kendine vakit ayırmak" tır.Hor kullandığımız günlerin acısını çıkartırcasına hoş davranma zamanı gelmedi mi ?
-
-
-
Niye?
Birey kendisinden "BİZ" olabilmek için vazgeçer.Çok nadir insan bunu başarmış ya da başardığını sanmıştır.Biz olamadığımızı farkettiğimiz de ise o ait olmaya çalıştığımız toplum bizi başka bir şekilde kendine mal etmiş ve çarklarında öğütmeye başlamıştır bile.Un ufak olmadan kurtulabilmek dileği ile..
-
AFFETMİYORUM
Şehla Kedi Prens..! Kurbağa prensi aslına öpücük mü döndermişti ?
-
Döngülerden kurtulmak
Bu söylediklerim özellikle bizlere dayatılan ve reçete gibi sunulan listeler ya da basmakalıp reçeteler içindir.Elbette kişiye göre şartlar değişmekle beraber hemen hemen her şart için idi söylediklerim.Zira birileri için yapılmış hazır reçeteler yerine olması gerekenleri kendimiz için en iyi yine kendimiz biliriz.Ayrıca bu bildiğimiz şeyleri yapmamanın bedeli yapmaktan daha ağırdır.Ömür boyu beynimizin bir yerinde işkence eder bize.Bir defa ölmek mi,yoksa ömür boyu işkence mi ? Amaaa burada bir ayrıntı daha var..! Bu bedeli yalnız bizi ilgilendiriyorsa yine sözlerimin arkasındayım.Fakat bedeli bizle beraber başkaları da ödeyecekse ve pahalı bir bedelse buna hakkımız yok işte.Kendimizi kurtaralam derken başkalarını cendereye atmak hele de rızaları dışında...Bu asla olmamalı bence. Saygılarımla.
-
YENİLGİ
Kısaca onu da diyebiliriz,ölüm faktörlerinin hepsi.
-
Döngülerden kurtulmak
Yukarıda yazılanlar da dahil bize sunulan her türlü "liste" den uzaklaşıp,içimizden geldiği gibi dürtülerimizin akışına bırakıvermek kendinimizi...Ne döngü kalır ne kısırlık...Bedeli ne olursa olsun,değer.
-
Döngülerden kurtulmak
Döngülerden kurtulmak Hayatınızda bir şeyleri değiştirmek ister bir türlü bunu gerçekleştiremiyorsanız aynı döngüleri tekrar tekrar yaşıyorsunuz demektir. Binlerce yeni yol düşledim. Uyandım ve yine eski yoldan yürüdüm. Çin Atasözü Hayatınızda bir şeyleri değiştirmek istediğiniz çok olmuştur değil mi? Bunların bir listesini yaptınız mı? Yeni yıl yaklaşırken yıl sonunda yapılan listeler var ya, işte ondan bahsediyorum: Sağlıklı beslenmek, 5 kilo vermek, düzenli spor yapmak, hobilere vakit ayırmak, tiyatroya gitmek, stresten uzak durmak, sigarayı bırakmak... Bir koca yılı devirmeye az kalmışken, kendi listenize baktığınızda burada yazdıklarınızdan kaçını içselleştirdiğinizi ve sizin olduğunu fark ettiniz. Kendinizi bu konuda başarılı sayabilir misiniz? Yaptıklarınız için sizi tebrik ederim. Ama ben sizlerle yapamadıklarınızı konuşmak istiyorum. Her yıl listenizde yazan ama bir türlü gerçekleşemeyenler hakkında konuşmak istiyorum. Dönme dolabı bilirsiniz, sürekli döner durur ve hep aynı yere gelir. Biz de bazen yaşadığımız olaylar karşısında aynı döngüleri yaşarız. Döner dururuz ama döndüğümüzün farkında değilizdir. Hayatımıza giren insanlar bile bu dönme dolabın parçasıdır. Hep serseri erkekleri hayatınıza çektiğinizi, ciddi bir ilişkinizin olmadığını düşünmüşsünüzdür, değil mi? Sonra şaşırarak fark edersiniz ki sizinleyken hep sorunlu olan erkek arkadaşınız sizden ayrıldıktan sonra mükemmel ilişkiler yaşar. Ya da bir işte yaşadığınız sıkıntılar yüzünden iş değiştirirsiniz ama bir süre sonra yeni iş yerinizde de aynı sıkıntıları yaşamaya başlarsınız. Ne oluyor? Siz dev bir mıknatıssınız ve istemediğiniz her şeyi üzerinize mi çekiyorsunuz? Dev mıknatıs bana istediklerimi getirir misin? Sürekli yaşadığınız benzer deneyimler olduğunda kendinize sormanız gereken “ burada fark etmem gereken nedir? “ olmalıdır. Döngüler bizim istemeden sürekli yaşadıklarımızdır. Döngülerinizi fark etmek ve bunlardan kurtulmak için öncelikle kendinize yaşadıklarınızın sizin tercihleriniz olup olmadığını sorun. İsteğiniz dışında olan her şey döngünüzün bir parçasıdır. Döngülerimizi ise alışkanlıklarımızla besleriz. Döngülerinizden kurtulmak için o zaman öncelikle düşüncelerinizi değiştirmeniz gerekiyor. Düşünce nedir? Düşünce dediğimiz şey yoğunlaştırılmış enerji partikülleri yani parçalarıdır. Hepimiz günde 50 veya 60 bin kadar düşünce üretiriz. Bu düşüncelerin çoğunun da farkında olmadığımızı da söyleyebiliriz, değil mi? O zaman bu düşüncelerin kontrolü de bizim alışkanlıklarımızdadır. Alışkanlıklarımızın ana merkezi yani bilinçaltımızdan otomatik olarak oluşan bu düşünceler, bizim yaşadıklarımızı oluşturur. Dikkat edilmesi gereken nokta yaşamınızda yer almasını istediğimiz her şeye düşüncelerinizle şekil verebilecek olmamızdır. Evrende benzer enerjiler birbirini çeker. Ne düşünüyorsanız sonunda o düşündüklerinizle karşılaşırsınız. Gene bir örnek üzerinden gidecek olursak: Erkek arkadaşımızın bizi kıskandığını düşünmemiz, bir süre sonra onun bizi kısıtlaması, kıyafetlerimize karışması anlamına gelir. Erkek arkadaşımızın bizi kıskandığını düşünmek bizim düşünce alışkanlığımızdır. Düşüncenin sonunda oluşan kıskanan erkeklerle beraber olmaksa bizim döngümüzdür. Döngülerden nasıl kurtuluruz? Yani dev mıknatısımızın bize istediklerimizi getirmesi için ne yapmalıyız? Döngülerden çıkmak için öncelikle yeni düşüncelere açık olmalıyız. Sürekli aynı şeyleri düşünerek, farklı şeyler oluşturamayız. Kısa bir liste yapacak olursak; 1-Her gün hayatınıza yeni bir şeyler katın, 2-Farklı tatlar, farklı hisler içinde uyanın. 3-Sürdüğünüz kokuda, yaptığınız makyajda farklılık olsun. 4- İşe gittiğiniz yolu değiştirin. 5- Daha önce dinlemediğiniz tarz bir müzik dinleyin. 6- Uzun zamandır, görmediğiniz bir arkadaşınızla buluşun, onunla farklı konulardan bahsedin… Çin atasözünün dediği gibi her gün yeni yollardan yürüdüğünüzü düşler ama sıra uygulamaya geldiğinde gene eski bildiğiniz yoldan yürürseniz, döngülerinizden kurtulamazsınız. Yeniliğin size kattıklarından biri de size hissettirdiği farklılık duygusudur. İçinizde hissettiğiniz o farklılık duygusu sizi tazeleyecek, zinde tutacaktır. Her an kendinizi taşıdığınız yeni zeminlerde başka duygular hissedeceksiniz. Bu şekilde de aynılığı bir tarafa bırakıp, monotonluktan, bildik duygulardan kurtulacaksınız. Unutmayın ki yeni döngüler yaratabilmek için an’da olmaya, an’da kalabilmek için de tazelenmeye, yeni olmaya ihtiyacınız var. Dönme dolaptan inip, özgürce kırlarda koşmanız dileğiyle, Sevgiyle yazdım, Saba Deniz Yaşam Koçu
-
Maskelerden çıplaklığa
Teknoloji yerinde kullanılmadığı zaman gerçeklerden ve hayattan uzaklaşmanın aracı oluyor.Öyle ki zamanla gerçek hayata tamamen yabancılaşıyor ve ortaya çıkmaya korkar hale geliyoruz.Her geçen gün sayıları artan "fobi"lerimiz de bunun göstergesi.
-
Maskelerden çıplaklığa
Maskelerden çıplaklığa Kendinizi eve kapatacaksınız ve sizin yerinize yaşaması için modern robot kopyanızı göndereceksiniz. Böyle bir şey var mı? Ben müsait değilim benim yerime müsfettem pardon suretim baksın! Böyle bir şey var mı? Kendinizi eve kapatacaksınız ve sizin yerinize yaşaması için modern robot kopyanızı göndereceksiniz. Kavga edeceksiniz ama canınız yanmayacak, öpüşeceksiniz ama onunla değil suretiyle, koşacaksınız ama terlemeyeceksiniz. Bu sayede daha az yorulacak, daha az kırılacak, daha az duygularınızın farkında olacaksınız. Bir yaşam ki her şeyi içinde barındıracak ama hiçbir şey gerçek olmayacak, gerçeğe yakın dahi olmayacak. Kendinizi yarattığınız maskelerin arkasına gizleyeceksiniz. Bir çizgi roman kahramanı olacaksınız, kendi hayatınızı en iyi ifade etmek istediğiniz şekilde resmedeceksiniz, içinde her şey olacak ama siz olmayacaksınız. Nereye kadar, ne için? Hafta sonu “Suretler” filmine gittim, gidenleriniz ilk satırları okuyunca takıldığım yerleri anlamışlardır. Çıkarın maskelerinizi Bugün maskelerin belki daha ileri teknoloji ile suretlerin arkasına saklanarak aslında hayatımızdan ne kadar çok şeyi kaçırdığımızı, suretlerimizden, maskelerimizden kurtularak neler kazanabileceğimizden bahsetmek istiyorum. Siz ne zaman maskeler takarsınız? Korkularınız nedir? Nelerden gizlenirsiniz? Kendinizi deşifre etmekten neden kaçınırsınız? Korkularınızdan bahsettiğinizi duyar gibiyim, maskelerin, kıyafetlerin, statülerinizin sizi koruduğunu düşünüyorsunuz. Oysaki ben size hayatta en çıplak halinizle yıkılmaz, devrilmez, ezilmez, büzülmez, kırılamaz, incitilemez, yok edilemez olmak mümkündür diyorum. Merak ediyorsunuz değil mi, işte sihirli iksiri: Siz izin vermezseniz kimseler kıramaz, bükemez sizi, eğer siz kendinizi bir porselen bebek görmüyorsanız; Siz istemezseniz kimseler üzemez sizi, hayatta duruşunuz beklentisizse elinizden gelenin en iyisi her zaman yapmış olmanın bilincinde ama olanı da olduğu gibi kabul ediyor ve olanın hayrınıza olduğunu idrak edebiliyorsanız; Kimseler öncelikle de kendiniz incitemez sizi, siz an ve an gelişmekte olduğunuzu, şu an yapabildiğinizin, olabildiğinizin en mükemmel haliniz olduğunun farkındaysanız; Siz devrilmezsiniz, eğer hayattaki duruşunuz dengeliyse, egolarınızın esiri olmadıysanız, O zaman ne kadar farklı görünüyor etraf değil mi? Birilerinin önünde çırılçıplak bedeninizle durmanın, ruhunuzu bile soymanın ne demek olduğunu hissedebiliyor musunuz? Birden bire kara bulutların yerine beyaz bulutlar geliyor, güneş gene dağların arkasından çıkıyor. Ve bu aydınlıkta bütün maskeler düşüyor. Çıplaklık en doğal haliniz oluyor. Sevgiyle yazdım, Saba Deniz Yaşam Koçu
-
Freud soruları yanıtlıyor
Rüyalar bilinçdışına itilmiş bir arzunun görsel gerçekliğidir ve bulmacalar şeklide inşa edilirler zihinde. Ve kesinlikle bir mesaj içerirler. ********************************************************************** Bilim, rüyaları labaratuara getirip somut tahliller yapmaya başladığı zaman,beraberin de bir çok bilinmeyini de çözmüş olacaktır.O zamana kadar : Hayırdır inşallah...Gündüz niyetine...!
-
Freud soruları yanıtlıyor
Freud soruları yanıtlıyor Psikanalizin babasının ölümünün üzerinden 70 yıl geçti. Psychologies Dergisi, Freud rolüne bürünen üç psikiyatrla konuştu. Sinem Dönmez Cumhuriyet/Haftasonu 23 Eylül’de Freud’un ölümünün üzerinden tam 70 yıl geçmiş olacak. Psikanalizin babası, bugün günlük hayatımızda, özel ilişkilerimizde anahtar olan tabu, ego, bilinçdışı gibi kavramları ortaya çıkardı. Psikanaliz de Freud da hep eleştirildi. Psikanalizin işe yaramadığı, uzun sürdüğü, Freud’un her vakayı sekse bağlaması gibi... Psychologies Dergisi Eylül sayısında Freud’u “konuşturdu.” Freud rolüne bürünen 3 psikiyatr Freud’un gözünden bugünü ve psikanalizi değerlendirdi. Söz Freud’da... Hataları meşrulaştırıyorlar - Siz henüz 1900’de psikanalizi buldunuz. Şu an neler gözlemliyorsunuz? Bir zamanlar uğruna savaş verdiğim ‘çocuklukta cinsellik’, ‘bilinçdışına itme’, ‘Oidipus kompleksi’ gibi kavramlar artık günlük hayatın içinde kullanılan, alışıldık kavramlar haline gelmiş. O kadar ki insanlar zayıf yönlerini, hatalarını da ‘ben’lerine bağlıyor. Gerek cinsel isteklerini tatmin konusundaki ısrarcılıkları, başarı konusundaki hırsları, yalnızlıkları, onların narsistik bir bakış açısına sahip olmalarına da yol açıyor. Herkes derin bir ‘ben’i olduğunu düşünüyor ve kibirleniyor. Uygun olmayan tüm davranışlarını ise ‘bu ben değilim, bilinçaltımın suçu’ diyerek kendilerini meşru gösteriyor. Her sorunun ilacı var - Bilinçaltından bahsetmek artık moda haline de geldi. Bilinçdışı her zaman vardı. Her zaman da olacak. Bilinçdışı insanın psikolojik sorunlarının ortaya çıkmasını sağlayan bir alandır. Rüyalar, unuttuğumuz anılarımız, dil sürçmelerimizin tamamı bilinçaltının alanında. İnsan var olduğu sürece de hayatı bilinçaltı tarafından yönetilecek. - Peki rüyalar? Rüyalar bilinçdışına itilmiş bir arzunun görsel gerçekliğidir ve bulmacalar şeklide inşa edilirler zihinde. Ve kesinlikle bir mesaj içerirler. - Yeni nevroz türleri ortaya çıktı mı? Uçak ve hız fobisi gibi fobiler çıktı ortaya. Ama yeni bir nevroz? Hayır. Buna karşılık toplumda bozulma ve anormallik olarak kabul edilen her şey değişiyor zamanla. Bir zamanlar anormallik olarak kabul edilen şeyler zamanla normal karşılanmaya başladı. Örneğin homoseksüellik. Ben bunun ahlaki bozulmalardan biri olduğunu asla düşünmemiştim. Ancak toplum bu durumu bir hastalık olarak gördü. Başlangıçta hastaların isteği üzerine tedavi etmeye çalıştım ancak çabalarımın boşuna olduğunu farkettim. - Depresyon çağımızın hastalığı ama siz adını bile anmadınız... Bu doğru değil. Depresyon her zamam ilgilendiğim bir konuydu ama adına depresyon demiyordum. Daha ağır biçimleri içinse bildiğiniz gibi melankoli terimini kullanıyordum. - Siz nevrozlar ilaçla tedavi edilebilir demiştiniz. Ama bugünün antidepresanlarını ön görmemiştiniz herhalde? Nevrozların ilaçla tedavisi mümkün demiştim. Ama her zaman değil. Eğer ilaçlar zor zamanları geçirmeye yardımcı oluyorsa, kaygının etkilerini yok ediyorsa, hastalığın gelişeceği durumlarda çalışmayı kolaylaştırıyorsa tedavi etmez. Ayrıca kapitalist toplumun ilaç endüstrisi kar etsin diye yeni psikolojik ilaçlar icat edeceğini öngöremedim. Her psikolojik soruna tekabül eden bir ilaç var artık. - Sürekli olarak psikanaliz bitti dense de hala yaşıyor. Neden? Psikanaliz her zaman eleştirildi. Benim için yeni bir durum değil Ancak hâlâ kaygı gibi pek çok fenomenin en tatmin edici açıklaması psikanalizde. Ben kelimelerin gücüne inanıyorum. Kelimelerle insanı ağlatabilir, güldürebilir, onu ölümcül şekilde yaralayabilir, unutamayacağı bir mutluluk verebilirsiniz. Sadece dil sayesinde kaygıya iten bir durumu çözebilirim. - Peki neden psikanaliz durmadan saldırıya uğruyor? Çünkü insan hayatında cinselliğin durduğu yeri önemseyen tek söylem psikanaliz. Sözcükler ve cinsellik arasında bir bağ var. Saklı ama çok derin. Bu öfkeyi, bu nefreti insanların hala cinsel arzularını sorgulamaktan kurtulamadıklarına bağlıyorum. Ehlileştirilemeyen bir arzudan söz ediyorum. Karanlık ve rahatsız edici. Bu yanımızı görmek korkutuyor bizi.
-
İki Psikoterapistin Dertleşmesi
Bir de derler ki : İnsanlarımızda terapiste gitme alışkanlığı yok....Tüm bunları okuduktan sonra,gel de huzur içinde kapa gözlerini,terapistin koltuğunda.
odisseus
Φ Üyeler
-
Katılım
-
Son Ziyaret