Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Desem ki...

 

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,

Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,

Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

Sende tattım yemişlerin cümlesini.

 

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin!

Desem ki...

İnan bana sevgilim inan,

Evimdeki şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi farkedemezsen,

Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelleğini,

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

 

Cahit Sıtkı Tarancı

  • Cevaplar 221
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

DÜŞEN HER YAĞMUR DAMLASI KİMİ İÇİN BİR AŞKIN

KİMİ İÇİN BİR PARÇA MUTLULUĞUN

KİMİ İÇİNDE HÜZNÜN GÖZYAŞIDIR

BENİM İÇİN DÜŞEN HER DAMLA YÜREĞİMİN

DERİNLİKLERİNDE SEVGİNİN MUTLULUĞUN

UZAKLARDA OLMASININ VERDİĞİ HASRETTİR

GÖZ YAŞIDIR!

**************

BURUK BİR DUYGU YÜKLENİRSE YÜREĞİNE

GÖZLERİN ZAMAN ZAMAN DALARSA UZAKLARA

KULAKLARIN ZAMANSIZ DELİ GİBİ ÇINLARSA

BİLKİ BİRYERLERDE DELİ GİBİ ÖZLENMİŞSİNDİR

************

EGER BİR RÜZGAR ESERSE ORALARA

SANA OLAN SEVGİMİ FISILDARSA KULAGINA

UNUTMA SENDE BANA O RÜZGARLA

BİR TUTAM SEVGİ YOLLA

Gönderi tarihi:

SEN GELDİN AKLIMA BİRDEN

 

 

 

Hüznümün penceresini kapattım bu akşam üstü

Penceremden karlar yağarken

İçimde tarifsiz bir ateş

Sen geldin aklıma birden

O kahve gözler vardı camın diğer ucunda bana ışıl,ışıl bakan

Ve lüle lüle saçların rüzgarla savrulan.

 

Düştükçe kar taneleri yere

Seni seviyorum diye fısıldıyordun sanki bana

O ince bir o kadarda masum sesinle

Anlamıştım o an beni unutmadığını

Uzaklarda olsan da benimle çarpan o yüreği hissettim

Her şey hatırlatıyor yeşil eriğim bana

Sen unutturmaya çalışsanda

Gönderi tarihi:

HER ŞEY SENDE GİZLİ

 

yerin seni çektiği kadar ağırsın

kanatların çırpındığı kadar hafif..

kalbinin attığı kadar canlısın

gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin

nefret ettiklerin kadar kötü..

ne renk olursa olsun kaşın gözün

karşındakinin gördüğüdür rengin..

yaşadıklarını kar sayma:

yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan

yaşa,

sevdiğin kadardır ömrün..

gülebildiğin kadar mutlusun

üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

sakın bitti sanma her şeyi,sevdiğin kadar

sevileceksin.

güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

bir gün yalan söyleyeceksen eğer

bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın

güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. işte budur

hayat!

işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın

bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

çiçek sulandığı kadar güzeldir

kuşlar ötebildiği kadar sevimli

bebek ağladığı kadar bebektir

ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

 

SEVDİĞİN

KADAR

SEVİLİRSİN...

 

CAN YÜCEL

Gönderi tarihi:

meydün abla şiire bak yaa.. :(

 

Yeşil Eriğim Benim

 

Yeşil eriğimsin benim

ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin

ne kadar durmak istesemde dalımda sapasaglam

her fırtına öncesi hep önüne düşerim.

 

seni büyüttüğüm zamanları unuttun

topraktan emdiğim yagmur suyuyla

ve sana adanmış kabugumla

icinde hapsedilmiş yüregim.

ben senden önce vardım.

seninle öleceğim...

 

 

Altan Saral

Gönderi tarihi:

VAH BENİM GENÇLİĞİM

 

 

Koca bir ömrü harcamışım bir vefasız için

Vah benim gençliğim vah benim sevdam

Sonunu bile bile ateşlere atmışım kendimi

Vah benim gençliğim vah benim sevdam

 

Gözyaşları hiç eksilmedi gözlerimden

Ne gün yüzü gördüm ne mutlu oldum

Bir vefasız yar için hayatımdan soğudum

Vah benim gençliğim vah benim sevdam

 

Hep bir umut taşıdım geri dönecek diye

Gözlerim yollarda ağladım saatlerce

Bir gün geri gelecek diye hayaller kurdum

Vah benim gençliğim vah benim sevdam

Gönderi tarihi:

Gel deseydin gelirdim

 

Gel deseydin gelirdim

Ama sen gitmeyi sectin

En kolayi buymus gibi

Ama hic düsünmedin beni

Sensiz geceleri nasil sabah yapacaktim

Yanliz gecelerde kime sarilacaktim

Kime seni seviyorum diyecektim

Kime Askim benim söyle kime

Gel deseydin gelirdim iste o an

Gezdigimiz yerleri, aanilari, hatiralari

Bu yorgun ve derbedere

Hesap sorarlar diye

Hic düsünmedin mi?

Seni bilmiyorum ama

Ben seni hala seviyorum ve bir gün

Geleceksin diye hep bekliyorum

Ama bu yorgun yüregim daha ne kadar dayanir bilemiyorum

Tek bildigim ise

Gecelerin sensiz ve günlerin bicare gectigi

Gönderi tarihi:

Acılar Denizi

 

Ben acılar denizinde boğulmuşum

işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını

Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni

Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

 

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime

Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını

Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle

Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

 

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma

Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek

Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

 

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa

Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse

Yılların içimde bıraktıklarını...

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

Gönderi tarihi:

Silbaştan

 

 

 

Gücün var mı sevgilim

Derin sularda inci tanesi aramaya

Cesaretin kaldıysa

Hala benle aşktan konuşmaya

Söyle canım sevgilim

Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi

Yorgun gibi bir halin var

Duyguların karışık olabilir mi

Sil baştan başlamak gerek bazen

Hayatı sıfırlamak

Sil baştan sevmek gerek bazen

Herşeyi unutmak

Sanki bugün son günmüş gibi

Dolu dolu yaşamak istiyorum ben

Her ne çıkarsa yoluma

Selam verip yürümek istiyorum ben

Sil baştan sevmek gerek bazen

Hayatı sıfırlamak

Sil baştan sevmek gerek bazen

Herşeyi unutmak

Gönderi tarihi:

Ayrılık Hediyesi

 

 

 

şimdi saat sensizliğin ertesi

yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın

avutulmuş çocuklar çoktan sustu

bir ben kaldım tenhasında gecenin

avutulmamış bir ben...

 

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim

ki bu yaşlar

utangaç boynunun kolyesi olsun

bu da benden sana

ayrılığın hediyesi olsun

 

soytarılık etmeden güldürebilmek seni

ekmek çalmadan doyurabilmek

ve haksızlık etmeden doğan güneşe

bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi

mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..

şimdi iyi niyetlerimi

bir bir yargılayıp asıyorum

bu son olsun be..bu son olsun!

bu da benim sana

ayrılırken mazeretim olsun!

 

şimdi saat yokluğunun belası

sensiz gelen sabaha günaydın!

işi-gücü olanlar çoktan gitti

bir ben kaldım voltasında sensizliğin

hiç uyumamış bir ben...

 

şimdi dişlerimi sıkıp

dudaklarıma kanamayı öğrettim

ki bu kızıl damlalar

körpe yanağında bir veda busesi olsun

bu da benden sana

heba edilmiş bir aşkın

son nefesi olsun...

 

kafamı duvara vurmadan

tanıyabilmek seni

beyninin içindekileri anlayabilmek

ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü

bütün saatleri öylece durdurabilmek için

çıldırasıya paraladım kendimi

lanet olsun!

artık sigarayı üç pakete çıkardım günde

olsun be! ne olacaksa olsun!

bu da benim sana

ayrılırken şikayetim olsun

 

gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun.....

 

Yusuf Hayaloğlu

Gönderi tarihi:

AĞLADIM

 

 

 

Hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde,

Bu gece yine için için yanıyorum,

Oturmuş seni düşünüp ağlıyorum,

Seni, gidişini, sevişini, herşeyini...

Unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim,

Yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor...

Seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde...

Simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum,

Onları sana benzetiyorum,

Kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali...

Dedim ya, seni düşünüyorum bu gece,

Beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü,

Ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu,

Büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını

Ve birgün ansızın bırakıp gidişini...

Son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını,

Gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum,

Bir daha çıkamasın diye...

Çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin,

Ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin?

Gittin son bir veda ile gözü yaşlı,

Elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı,

Sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım...

Ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım,

Uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine,

Özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala...

Sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz,

Aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz...

Hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm,

Sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm,

Aradın beni aylarca bir sevgi uğruna,

Ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna,

Kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin,

Beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı,

Yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna,

Yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin...

Bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın,

Yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin...

Sevdiğini en mutlu gününde öldürdün,

Ve ardına bakmadan gittin...

Beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım...

Senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz,

Hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil...

Parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç?

Parça parça edilmiş, yıkık ve virane,

Bir o kadarda vefasız...

Önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım...

Geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm...

Unuttum dedim, unutacağım dedim,

Unutamıyorum dedim, UNUTMAM dedim...

Önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden,

Bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde,

Hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde,

Hatıraların, gözlerin ve sözlerin...

Şiirlerini getirdiler bana,

Beni öldüren şiirlerini...

Vefasız dediğini duydum, yıkıldım,

Düşündüm seni gecelerce daima tek başıma,

Şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi,

Kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım...

3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim...

Sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde...

Belki birgün sesini duyarım umuduyla

Telefon bekledim günlerce,

Telefon gelmeyip sesine hasret kalınca

Ağladım ağladım,

Sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım...

Duydum ki kalbini vermemişsin kimseye,

Olurda içinde görürler beni diye...

Benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye,

Olurda içinde seni görürler diye...

Gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken,

Hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye,

Aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın,

Hep göz kırpardın uzaktan, sessizce,

Bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle...

Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum,

Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde...

Düşmüyor adın hiç dilimden,

Öleceğim gülüm bir gün ben,

Senin sevginden, senin derdinden...

Bir gün göreceğim yine belki seni,

Seni, beni unutmuş, benim olmayan seni...

İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım,

Ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım...

Yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye,

Ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi;

Seni unutmam için öldürseler bile,

Karşılık olarak dünyayı verseler bile,

Darağacı kurup idam etseler bile,

Senden başkasını asla sevmeyeceğim..

Gönderi tarihi:

Ayrılık

 

 

 

Sevdiğim, kemençede titretiyorken yayı,

Bülbül sustu, unuttu o eski ağlamayı.

Öyle sandım ki gökte kızıllık sardı ayı,

Sevdiğim, kemençede inletiyorken yayı...

 

Ağaçların dalları saygılarla eğildi,

İçimden çarpıntıyı, gözümden yaşı sildi,

Böceklerin sesleri birdenbire kesildi,

Sevdiğim, kemençede söyletiyorken yayı...

Ayın on dördü gökte yavaşça yükselince,

Bir bağlama başladı önceden ince ince ...

 

Birdenbire gürleşip kemençeye karıştı,

Biri coşkun bir öfke, biri bir yalvarıştı.

Birini inletirken bir kadının elleri,

Birinde bir erkeğin kırılmış emelleri...

Sonra kemençe sustu... Yalnız kaldı bağlama,

Çalkalanarak diyor ki: “Boşunadır, ağlama!

Kemençen, bağlamam ve ... Gönüllerimiz kırıktır;

Her tatlı sevişmenin sonu bir ayrılıktır...

 

Gök onun kadar derin , o gök kadar berraktı,

Biraz sonra nazik ay bizi yalnız bıraktı...

Bu ayrılık çağının hicranını bir düşün,

Beni hala yakıyor tadı en son öpüşün!?..

 

Hazin hıçkırıkları bırakılmış bir kızın,

Hatırlattı bütün o eski ayrılıkları.

Söndürür neşesini gönlümüzdeki hızın,

Bırakılmış bir kızın hazin hıçkırıkları...

 

Hüseyin Nihal Atsız

Gönderi tarihi:

Beşinci Mektup

 

 

Ayrılık diye bir şey yok.

Bu bizim yalanımız.

Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.

Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

 

Güneş çoktan doğdu.

Uyanmış olmalısın.

Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?

Öyleyse ayrılmadık.

Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

 

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.

Önce beklemekten.

Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.

İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

 

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,

Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...

Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,

Kanunlara saygı göstermesini,

İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

 

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.

Ya o? Ya o?

İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,

Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,

Saadet bekliyor yaşamaktan.

 

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.

Aradıklarının çoğunu bulamamış,

Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak

Göçüp gidiyor bu dünyadan.

 

İşte yaşamak maceramız bu.

Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak

Ve yaşayıp beklerken ölmek!

 

Özleme bir diyeceğim yok.

O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.

O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.

O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

 

İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı,

Yaşantımız özlemlerle güzel.

Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.

Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.

Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

 

Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;

Seni özlediğim içindir.

Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;

Seni özlediğim içindir.

Yaşıyorsam; içimde umut varsa,

Yine seni özlediğim içindir.

 

Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

 

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Ayın güle Serenadı

 

l

 

ey imtiyazlı güzel, uyan derin uykudan

hatırla bülbüllerin divane olduğunu

 

dün sabah seni görüp çarpılmış gökte güneş

önce anlayamamış ona ne olduğunu

 

gönderince kalbime ışığını bu gece

bildim bütün aşkların bahane olduğunu

 

şimdi ben de garip bir haldeyim, biçareyim

şaşırdım ayın kime pervane olduğunu

 

ll

rüzgarı senin için öpüyor dudaklarım

bal rengine boyuyor yolları senin için

 

dehlizlerin dumanlı, küflü karanlığından

aydınlığa çekiyor kulları senin için

 

misk-ü amber kokuyor çölün kalbinde zaman

sim-ü zerle süslüyor kumları senin için

 

senin için ırmağa karışıyor denizler

can meyvesi kırıyor dalları senin için

 

lll

bülbül yine mey’ustu; vatan virandı gülüm

uğrunda hayallerim bile yıprandı gülüm

 

Mecnun dahi Leyla’yı anmaz oldu yürekten

güzeller güzeliydi; hani sultandı gülüm

 

yaşamak, sonsuzluğu tattı avuçlarından

ölüm tomurcuklandı; kabir uyandı gülüm

 

bir kafdağı kalmıştı varlığından bihaber

seni görünce, o da tutuşup yandı gülüm

 

 

 

Nurullah Genç

Gönderi tarihi:

fleurs468ah.gif

 

Sevgi Yağmurum Ol

 

Günüm güneşim ol, ısınacağım

Ümit duvarım ol, yaslanacağım

Sevgi yağmurum ol, ıslanacağım

Gül kokun bir ömür tenimde kalsın

 

Sen uykuysan ben gördügün düş olam

Sen yuvaysan ben bir yavru kuş olam

Ağlar isen yanağında yaş olam

Gözlerin bir ömür gözümde kalsın

 

Gel sevgilim ol benim, düş kaçağım

Göğsüne başımı yaslayacağım

Kalbimin içinde saklayacağım

Özlemin bir ömür gönlümde kalsın

 

Bir dünya sun bana tutunacağım

Gönlümü sevginle avutacağım

Bütün ihanetleri unutacağım

Ellerin bir ömür elimde kalsın

 

Sevgi mırıldayan nehirler gibi

Derin uykularda şehirler gibi

İsminki dualar şiirler gibi

Ölünceye kadar dilimde kalsın

 

Nuri CAN

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Aşkımın Sessiz Ağıtı

 

 

Düşlerim sürgün oldu, hasretin acısında.

Güneş artık doğmuyor, fermanınla gizlendi.

Yaşanan efsanenin, ayrılık sancısında,

İnfaza giden ruhum, nutuksuz kilitlendi.

 

Sevdanın pençesine, serçe gibi takıldım.

İntizarın kurşunu, bağrımı deldi geçti.

Olmazların uğruna, bir gül gibi satıldım.

Cefakar talih kuşum, hendekli yolu seçti.

 

Bulutlu gözlerimde, gece karanlığı var,

Şafaksa aşka esir, yüreğe çengellendi.

İsyan fırtınam azdı! Feryadımı duymaz yâr.

İçimde şimşek çakar, umutlar engellendi.

 

Dile mühür vuruldu, adını söyledikce,

Gözüme mil çekildi, benzerin yok dedikce,

Gönül ağıt yaksa da; varlığını sevdikce,

Duygular arşa çıktı, sen bende yüceldikce.

 

 

Samanyolu (Nigar Yıldız)

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Aşk Cefâ Ülkesinde Umudun Rüyasıdır

 

 

 

aşk ölümcül bir hülyadır

anlayamadığım

ey sarı gök bulutu, ey ıstırab gülşeni

son bir karanfil gibi

taşıyacağım seni

kalbimin hüsnüyusuf mahrem bahçelerinde

derindesin, rüya kadar derinde

 

aşk ipek bir karanlıktır

kollayamadığım

gecenin bir vaktinde gelen çiçekler için

tenhâsında kuşlar uçan

sulara karışıp akmak isterim

kan çölünün ıssız vâhalarından

saâdet burcuna çıkmak isterim

gitmeliyim buralardan seninle

kalırsam, surları yıkmak isterim

 

aşk gizemli bir şarkıdır

dinleyemediğim

ayrılığın arkasından duyulan

gün doğuyor, neden gülemiyorum

siyah bir tanyerinde

beklemek yakışmaz bana geceyi

eylül mü vurdu güllerimi, bilemiyorum

 

aşk isyankâr bir korkudur

sonlayamadığım

gece yolculuğuna takılır ayakları

özlem beyaz bir gül, açar bağrında

yâr kokusu yayılsın diye kaldırımlara

ölü ve gözüyaşlı bırakır çocukları

arıbeyi konunca ruhun zümrüt taşına

mor gülüşlü haramî çıkar dağlar başına

diriltir sarı saçlı, kırılgan aynaları

 

aşk veremli bir türküdür

söyleyemediğim

nağmeleri doruklardan yayılan

anılar sehpasında

takıyor boynumuza kırmızı urganları

kötürüm bir vâdide geziyor kurbanları

her aşkı dâre çeken vefâsız leylâsıdır

alır avuçlarına, öper ısırganları

aşk cefâ ülkesinde umudun rüyasıdır

 

Nurullah Genç

Gönderi tarihi:

Doğum Günümde Senin Gözünle Baktım

 

Zaman çarkına takılan,

Sevdamın sırtında,

İhanetin meşin kırbacı,

Onursuz şakladıkca,

Gözlerin yarama tuz oldu,

Zevalî saatlerde, yıllarca..

 

Ne iyot kokulu düşlerimi,

Ne de ay ışıklı yüreğimi,

Sana öğretemedim..

Ben aşkının buzunda donarken,

Sen aşk diyarı dediğin bağlarda,

Binbir üzümün şarabını içtin..

 

Bugün yaş günüm..

Demlenmiş yaşımda,

Alnımda aslolana,

Senin gözünle,

Bakmayı denedim..

Sen goncagüle taparken,

Ben ona can veren,

Köküne sevdalandım..

 

 

Nigar Yıldız

Gönderi tarihi:

Şimdi nereye gidiyoruz ona bakalım

Bilmeliyiz nereye gittiğimizi

Kapıları çarparak dışarı çıkıyoruz değil mi

Islak taşlarında kayarak bu eski sokağın

Hala değişmeyen kaldırımlarında birbirimize tutunarak

Ellerimizi arıyorsak

Artık bilmeliyiz

 

İçimde yalnız bir göçmen yerini arıyor

Yağmur yağıyor, gökyüzü kapalı

Nehrin bulanık suları köpürmüş, duyuyorum

Beni kendine ayırmışsın, farkındayım

Yollara çıkarmışsın, yaşlı atların toynak sesleri

Duman içinde ve alacakaranlığın

 

Yüzüne bakıyorum bir pencere açılıyor

Bembeyaz bir zambak uzanıyor geceye

Yaşadığı toprağa benzemiyor

Eğimine bakılırsa dağların yalnızlığı

Bu kente hiç yakışmıyor

 

Adresi unutmuşuz kimbilir nerde

Bulanık yüreklerimiz

Karıştırdıkça eski aşklar ufalanıyor

Yalansız, özürsüz hatta özlemsiz

Bir kadın bir erkeğe tutunuyor

Anılarına tutunuyor, acısız

Resimleri tarıyor ıslanmış tümü

Hepsi siyah beyaz

Kimseyi tanıyamıyor

 

Bu caddeler, bu evler, bu nehrin kıyısı

Siniyor her yere dağıtıp durduğun sesin

Sütunlara, vitrinlere, ayak seslerine

Kafesler darmaduman

Tüm kuşlar salıverilmiş

Suyun üstünde tüten sis

Dokunsan masmavi hüzün

Gönderi tarihi:

SONSUZLUĞUMSUN

 

Tomurcuklanan düşlerim.

Beni sana götürüyor,

Hayatın kokusunu,

Kendimden şaşırmışlığımla,

İçime çekiyorum.

Ve içindekileri dışına çıkarıyorum.

Kollarının sıcaklığına bürünerek,

Aşkını düşüncelerimle,

Kanarak içiyorum.

Zaman ve mekan,

İçimdeki huzurla birleşiyor.

 

Bana geleceğin yolu,

Kırmızı güllerle süsledim.

Ağaçların dallarına, güneş ışınlarını astım.

Geceden kalan ayın parlaklığını,

Saçlarıma serperek beklemelere sarıldım.

 

Sana doğru ilerlerken,

Ellerimde rüzgarın esintisini taşıyorum.

Bir yıldızı öpmen için sana güç veriyorum.

Öp ki her daim temiz ve parlak ışıldasın.

Bilmelisin aşk benim sonsuzluğum olacak.

 

Sen çılgın dalgalarında,

Kalbimi sürükleyen bir denizsin.

Ve her anım senin sayende,

Sonsuzluğum oluyor..

 

Nigar Yıldız

Gönderi tarihi:

Sonsuzluğumsun

 

Tomurcuklanan düşlerim.

Beni sana götürüyor,

Hayatın kokusunu,

Kendimden şaşırmışlığımla,

İçime çekiyorum.

Ve içindekileri dışına çıkarıyorum.

Kollarının sıcaklığına bürünerek,

Aşkını düşüncelerimle,

Kanarak içiyorum.

Zaman ve mekan,

İçimdeki huzurla birleşiyor.

 

Bana geleceğin yolu,

Kırmızı güllerle süsledim.

Ağaçların dallarına, güneş ışınlarını astım.

Geceden kalan ayın parlaklığını,

Saçlarıma serperek beklemelere sarıldım.

 

Sana doğru ilerlerken,

Ellerimde rüzgarın esintisini taşıyorum.

Bir yıldızı öpmen için sana güç veriyorum.

Öp ki her daim temiz ve parlak ışıldasın.

Bilmelisin aşk benim sonsuzluğum olacak.

 

Sen çılgın dalgalarında,

Kalbimi sürükleyen bir denizsin.

Ve her anım senin sayende,

Sonsuzluğum oluyor..

 

Nigar Yıldız

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Hayalimdeki Derin Mavi

 

Bülbülün yokmuş derde sabrı,

Her lahzada bin feryadı.

Ey Bülbül; ehl-i temkinem.

Sinemdeki ateş Yâr´dı.

Bir ilahi neşe doğsun,

O tatlı nağmeli dilinden.

Gölgelendirme hülyamı,

Dökülsün dizeler, yüreğinden.

 

Çalsın sazlar,

İnlesin tamburlar.

Ritminde raksedeyim,

Varsın bana alem divane desin.

Sağır Sultan duysun,

İçimdeki cihana sığmaz sevgiyi.

Yeter ki, yaşatayım,

Hayalimdeki, o derin maviyi.

 

 

Nigar Yıldız

Gönderi tarihi:

BİLİYORUM BU YARA HİÇ KAPANMAYACAK

 

Telefonlarıma cevap vermeyeceksin…Cevap versen bile, öyle yorgun öyle

isteksiz çıkacak ki sesin, bir küfür gibi…

 

Sevmeyeceksin beni…Biliyorum bu şehri bana dar edeceksin…

Çünkü anladın; sevgimden tanıdın beni.O yanık, o hasta bakışımdan…Uçuruma

atlar gibi sevdalanışımdan…

Sevmek deyince, hemen ardından, ölüm, dememden anladın…

Anladın ve kardeşini bir kabustan uyandırır gibi çırılçıplak gerçeğe

uyandırdın beni; uyandırdın ve kaçtın…

Çünkü sen de benim gibiydin; sen de benim gibi seni sevmeyeni sevdin hep.Sana

acı çektireni…Seni aramayanı, telefonlarına çıkmayanı, çıkınca seninle bir küfür

gibi konuşanı sevdin…Sen de benim gibi seni incitip üzeni sevdin hep.

Bakışından hissettim bunu, kokundan, dokunuşundan…

Beni sevmeyecektin biliyorum ama…Ama, öyle susamıştımki kendim gibi birini

sevmeye…Öylesine muhtaçtımki gercekten incitilmeye, gercekten acı

çekmeye, kendim gibi birini özlemeye öylesine muhtaçtım ki, seni tanır tanımaz

çözüldüm…

Sana da olmuştur…Öylesine susamışsındır ki sevilmeye, kendin gibi birini

bulunca tutamaz kendini, herşeyi, belkide söylenmiycek her şeyi o an, garip bir

telaşla söylersin…

Hatta söylerken anlarsın, söylememen gereken şeyleri söylediğini

hissedersin, battığını, giderek çıkmaza girdiğini…Ama yine de engelleyemezsin

kendini tutamazsın.

Aleyhinde olabilecek herşeyi söylersin…Üstelik bunu anladıkca daha da

batırmak istersin kendini…Biraz daha zor duruma düşürmek…

Daha da kaybetmek, daha da dibe batmak istersin…Sanki bile isteye kendi

mutlulugunu kendi elinle bozmak istersin…Kendinden gizli bir öç alır gibi.

Sanki hiç mutlu olmak istemiyormuş gibi…Sanki hiç sevilmek istemiyormuş

gibi…

Bir tür gurur muydu bu?

Birgün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp kopartılmadan, kendi

ellerimizle onu yok etmek, bizim gibilerin mutluluğuna tahammül edemeyen bu

hayatta, bu hayatın zorba kurallarına bir tür başkaldırmak mıydı?

Bir şizofren çocuk tanımıştım bir gün.Tam karşımda

oturuyordu.gencecik, yakışıklı bir çocuktu.Şizofren olduğunu

biliyordu.Biliyordu iyileşemiyeceğini…İki de bir, önce kolunu uzatıp, sonra

avucunu açıyor; Mutluluk avuçlarımdaydı, yakalamıştım ama kaçtı

diyor, kaçtı, derken avuçlarını boşluğa kapatıyordu…

Hiç unutmuyorum, bu hareketi defalarca yapmıştı…

Yine hiç unutmuyorum; burjuvalara özenen bir ailede büyüdüm ben.Görgü kitabı

masanın üstünde dururdu hep.

Annem o kitabı defalarca ezberletirdi bize.Yemeğe nasıl oturulacak..çorba

nasıl içilir? Kaşık nerede, çatal nerede durmalı…Balık nasıl yenir? Peçete nasıl

katlanır…Sinemada nasıl oturulur…

Ben de eskiden senin gibi saftım.İnanırdım bu dünyada bile şölenler

olacağına…Bu dünyada anne, baba, kardeşler, bir sofrada lekesiz bir mutluluk

yaşayabilirler diye inanırdım…O kasvetli görgü kuralları kitabına rağmen

inanırdım…

Önce dilediğim gibi başlardı herşey.Herkes bir arada, sonsuz mutlu gibi…Sonra

birden hiç beklenmedik bişey olur, biri ağlayarak odaya kaçardı…İçerden, arka

odadan, ağlamaklı, sonsuz küskün sesler gelirdi; bıktım artık, bıktım, usandım

hepinizden, gideceğim buralardan, yetti artık! …

Ben de senin gibi saftım o zamanlar…Gidilecek neresi var dı ki derdim…İşte

hep birlikteyiz…Alemi var mı bu mutluluğu bozmanın? …

Sonraları çok sonraları anladım.Meğer biz, bizim aile, herkes, tesadüfen bir

araya gelmişiz tesadüften de öte…Biz…bizim aile, herkes, aslında hiç

istemeden, nedeni bilinmeyen bir zorunluluk sonucu bir araya gelmişiz…

Aslında biz bir araya gelmemek için yaratılmışız.

Hayatın en büyük yanlışıymış bizim bir arada olmamız! …

Evet cok geç anladım…

Bıraktım lekesiz mutlulukları; ben kavgasız, üzüntüsüz bir pazar sofrası

özlerken, aslında herkes…annem, babam, kardeşim o evden uzaklara, hiç dönmemek

üzere çok uzaklara gitmek istiyormuş…

Dünyanın en mutsuz otogarı…Dünyanın en imkansız istasyonuydu bizim

evimiz…Yıllarca uzaklara, cok uzaklara gitmek isteyip, bir türlü gidemeyenlerin

sonsuz bekleme durağıydı bizim evimiz…

İşte bu yüzden sevmek benim için bir tutsaklıktı, tuzaktı böylesi sevip

bağlanmak.Uzaklara cok uzaklara gitmek isteyenleri engellemekti.

Sevgi yüzünden bizim ailedeki hiç kimse istediği yere

gidemiyordu…Birbirimize duyduğumuz sevgi, aynı zamanda bizi birbirimize düşman

ediyordu…

Hem biz, bizim aile…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar

gibiydik…

Bu yüzden hep hırçın, hüzünlü, kırgındık…

Bu yüzdendi, her şeyi, çok iyi gidiyor sanırken, içimizde yükselmesine bir türlü

engel olamadığımız o felaket duygusu…

Anlamıştım senin ailen de böyleydi…

Üstelik öyle severlerdi ki sizi, birgün hiç olmadık bir anda, aslında

istenmeyen çocuklar olduğunuzu söylerlerdi size! …

Sana ya da kardeşine…Tesadüfen dünyaya geldiğinizi…Beklenmedik bir misafir

olduğunuzu! …Aksi gibi, istikbaliniz için hiçbir şeyi esirgemediklerini

söyledikten sonra söylerlerdi böyle sıradan şeyleri! …

Sizin için…Senin için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını söyledikten

sonra…

Senin de ailen benimki gibiydi…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak

yağmurlar gibiydi…Bu yüzden sen de benim gibi böyle hırçın, hüzünlü, kırgınsın

her şeye…

Yıllar önce tanıdığım o şizofren çocuk gibi; tam mutluluğu yakalamışken

kaybetmiş gibisin hep…

Ben beni istediğim gibi sevmemiş olan annemin hayaletini arıyorum imkansız

kadınlarda…

Sen, seni istediğin gibi sevmemiş olan babanın hayaletini arıyorsun imkansız

erkeklerde…

Biliyorum ne ben o kadını bulacağım ne de sen o erkeği bulacaksın…

Ve ne acı ki, hep bizi sevmemiş olanları seveceğiz ikimizde…Ne acıki, hep bizi

incitip üzenlere bağlanacağız…Telefonlarımıza çıkmayanlara… Çıksa bile küfür

gibi konuşanlara sevdalanacağız…

Bizden bir çift güzel laf esirgeyenleri özleyecegiz…

Ölesiye, amansız seveceğiz onları…

Biliyorum, bu yüzden odan böyle…Güncelerin ortalık yerde…Kitapların

orada, burada…Anıların saçılmış ortalık yere…Her şeyin darmadağın…

Biliyorum bu yüzden düzenden, adı düzen olan her şeyden nefret ediyorsun…Sen

de benim gibi; toparlayıp da ne yapacağım, düzenli olunca ne olacak; sonunda bir

gün biri gelip her şeyi, biriktirdiğim, düzenlediğim, üzerine özenle titrediğim

her şeyi daha önce hep olduğu gibi hiç beklemediğim bir anda savurup, bozup

gitmeyecek mi, diye düşünüyorsun…

Biliyorum, sen benim için hiç bir zaman ulaşamayacağım annemin

hayaletisin…Ailemdeki insanlar gibisin çok duygusal çok güçlü, çok yaralı…

Onlar da senin gibi seninkiler gibiydi…Aklı başında, mazbut insan rolünü

oynamaktan ve ertelenmiş düşleri yüzünden yorgun düşmüş, yarı çılgınlardı…Hepsi

yanlış evde ve yanlış bir yerde yaşadıklarını söylerlerdi…Düşleri çok

garipti…En kısa yolculuk bile onları yorduğu halde; okyanusları aşmayı ve başka

kıtalara gitmeyi düşlerlerdi…

Yine aradım seni, yoksun…bulsam, benimle küfür gibi konuşacaksın…

Bir kere çözüldüm sana…Bir kere sana senin gibi olduğumu hissettirdim…

Oysa baştan beri biliyordum; sen.seni sevmeyenleri seversin.Tıpkı benim

gibi…

Ama öyle özledim ki benim gibi birini sevmeyi…Öyle özledimki kendim gibi

biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi…

Yine aradım seni yoksun…Beni de birileri arıyor…Beni de kendi gibi birini

sevmeyi özleyenler arıyor…Kendi gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi

özleyen birileri arıyor.

Hiç cevap vermiyorum…BEN SENİ İSTİYORUM, SENİ ARIYORUM…

Kayıtsızlığınla beni yok ediyorsun, geride sen kalıyorsun.Ama seni de biri

yok ediyor…

Aslında bu oyunda herkes birbirini yok ediyor…

Ben birilerini, o birileri başkalarını.Sen beni…Seni bir başkası…

Hem çok iyi biliyorum; beni sevsen bile hiç kapanmayacak bu yaram…Seni biri

sevse de hiç kapanmayacak bu yaran…

Hiç kapanmayacak! …Avuçların hep boşluğa kapanacak.Tıpkı o şizofren genç

gibi…

 

CEZMİ ERSÖZ

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Kal Sağlıcakla

 

Kader defterimin dram bölümü;

Sana tutsak ettim sefîl gönlümü,

Esaret yerine bil ki ölümü,

Seçerim sevgilim kal sağlıcakla.

 

Benimle bir dünya dar geldi sana,

Seviyorum demek ar geldi sana,

Kara toprak daha yâr geldi bana,

Göçerim sevgilim kal sağlıcakla.

 

Göçüp gidenlerin son nefesini,

O sessiz ülkenin efsânesini,

Hayatla ecelin mesafesini,

Ölçerim sevgilim kal sağlıcakla.

 

Çektiğim çileler gelmiyor dile,

Söylesem nafile, yazsam nafile,

Senden vazgeçersem, Sırat'tan bile

Geçerim sevgilim kal sağlıcakla.

 

Cemal SAFI

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.