Φ ERBAY Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 Desem ki... Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin! Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimdeki şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelleğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. Cahit Sıtkı Tarancı Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2006 DÜŞEN HER YAĞMUR DAMLASI KİMİ İÇİN BİR AŞKIN KİMİ İÇİN BİR PARÇA MUTLULUĞUN KİMİ İÇİNDE HÜZNÜN GÖZYAŞIDIR BENİM İÇİN DÜŞEN HER DAMLA YÜREĞİMİN DERİNLİKLERİNDE SEVGİNİN MUTLULUĞUN UZAKLARDA OLMASININ VERDİĞİ HASRETTİR GÖZ YAŞIDIR! ************** BURUK BİR DUYGU YÜKLENİRSE YÜREĞİNE GÖZLERİN ZAMAN ZAMAN DALARSA UZAKLARA KULAKLARIN ZAMANSIZ DELİ GİBİ ÇINLARSA BİLKİ BİRYERLERDE DELİ GİBİ ÖZLENMİŞSİNDİR ************ EGER BİR RÜZGAR ESERSE ORALARA SANA OLAN SEVGİMİ FISILDARSA KULAGINA UNUTMA SENDE BANA O RÜZGARLA BİR TUTAM SEVGİ YOLLA Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2006 SEN GELDİN AKLIMA BİRDEN Hüznümün penceresini kapattım bu akşam üstü Penceremden karlar yağarken İçimde tarifsiz bir ateş Sen geldin aklıma birden O kahve gözler vardı camın diğer ucunda bana ışıl,ışıl bakan Ve lüle lüle saçların rüzgarla savrulan. Düştükçe kar taneleri yere Seni seviyorum diye fısıldıyordun sanki bana O ince bir o kadarda masum sesinle Anlamıştım o an beni unutmadığını Uzaklarda olsan da benimle çarpan o yüreği hissettim Her şey hatırlatıyor yeşil eriğim bana Sen unutturmaya çalışsanda Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2006 HER ŞEY SENDE GİZLİ yerin seni çektiği kadar ağırsın kanatların çırpındığı kadar hafif.. kalbinin attığı kadar canlısın gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin nefret ettiklerin kadar kötü.. ne renk olursa olsun kaşın gözün karşındakinin gördüğüdür rengin.. yaşadıklarını kar sayma: yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, sevdiğin kadardır ömrün.. gülebildiğin kadar mutlusun üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin sakın bitti sanma her şeyi,sevdiğin kadar sevileceksin. güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın bir gün yalan söyleyeceksen eğer bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. işte budur hayat! işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun çiçek sulandığı kadar güzeldir kuşlar ötebildiği kadar sevimli bebek ağladığı kadar bebektir ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN... CAN YÜCEL Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2006 meydün abla şiire bak yaa.. Yeşil Eriğim Benim Yeşil eriğimsin benim ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin ne kadar durmak istesemde dalımda sapasaglam her fırtına öncesi hep önüne düşerim. seni büyüttüğüm zamanları unuttun topraktan emdiğim yagmur suyuyla ve sana adanmış kabugumla icinde hapsedilmiş yüregim. ben senden önce vardım. seninle öleceğim... Altan Saral Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2006 VAH BENİM GENÇLİĞİM Koca bir ömrü harcamışım bir vefasız için Vah benim gençliğim vah benim sevdam Sonunu bile bile ateşlere atmışım kendimi Vah benim gençliğim vah benim sevdam Gözyaşları hiç eksilmedi gözlerimden Ne gün yüzü gördüm ne mutlu oldum Bir vefasız yar için hayatımdan soğudum Vah benim gençliğim vah benim sevdam Hep bir umut taşıdım geri dönecek diye Gözlerim yollarda ağladım saatlerce Bir gün geri gelecek diye hayaller kurdum Vah benim gençliğim vah benim sevdam Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2006 Gel deseydin gelirdim Gel deseydin gelirdim Ama sen gitmeyi sectin En kolayi buymus gibi Ama hic düsünmedin beni Sensiz geceleri nasil sabah yapacaktim Yanliz gecelerde kime sarilacaktim Kime seni seviyorum diyecektim Kime Askim benim söyle kime Gel deseydin gelirdim iste o an Gezdigimiz yerleri, aanilari, hatiralari Bu yorgun ve derbedere Hesap sorarlar diye Hic düsünmedin mi? Seni bilmiyorum ama Ben seni hala seviyorum ve bir gün Geleceksin diye hep bekliyorum Ama bu yorgun yüregim daha ne kadar dayanir bilemiyorum Tek bildigim ise Gecelerin sensiz ve günlerin bicare gectigi Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Acılar Denizi Ben acılar denizinde boğulmuşum işitmem vapur düdüklerini , martı çığlıklarını Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni Duyarım yosunların benim için ağladıklarını Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını Bu ne karanlık , bu ne zindan gece böyle Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını... Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 5 Haziran , 2006 Silbaştan Gücün var mı sevgilim Derin sularda inci tanesi aramaya Cesaretin kaldıysa Hala benle aşktan konuşmaya Söyle canım sevgilim Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi Yorgun gibi bir halin var Duyguların karışık olabilir mi Sil baştan başlamak gerek bazen Hayatı sıfırlamak Sil baştan sevmek gerek bazen Herşeyi unutmak Sanki bugün son günmüş gibi Dolu dolu yaşamak istiyorum ben Her ne çıkarsa yoluma Selam verip yürümek istiyorum ben Sil baştan sevmek gerek bazen Hayatı sıfırlamak Sil baştan sevmek gerek bazen Herşeyi unutmak Alıntı
Φ mkdep Gönderi tarihi: 6 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 6 Haziran , 2006 yok aşk!! Acı var, his, gam var, keder ,işkence var yürek var, kan, damar, pıhtı var, hafiflik, zerafet, ağırlık var, heyecan, çoşku, duygu var.... Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 6 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 6 Haziran , 2006 Ayrılık Hediyesi şimdi saat sensizliğin ertesi yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın avutulmuş çocuklar çoktan sustu bir ben kaldım tenhasında gecenin avutulmamış bir ben... şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun bu da benden sana ayrılığın hediyesi olsun soytarılık etmeden güldürebilmek seni ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun.. şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum bu son olsun be..bu son olsun! bu da benim sana ayrılırken mazeretim olsun! şimdi saat yokluğunun belası sensiz gelen sabaha günaydın! işi-gücü olanlar çoktan gitti bir ben kaldım voltasında sensizliğin hiç uyumamış bir ben... şimdi dişlerimi sıkıp dudaklarıma kanamayı öğrettim ki bu kızıl damlalar körpe yanağında bir veda busesi olsun bu da benden sana heba edilmiş bir aşkın son nefesi olsun... kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü bütün saatleri öylece durdurabilmek için çıldırasıya paraladım kendimi lanet olsun! artık sigarayı üç pakete çıkardım günde olsun be! ne olacaksa olsun! bu da benim sana ayrılırken şikayetim olsun gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun..... Yusuf Hayaloğlu Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 10 Haziran , 2006 AĞLADIM Hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde, Bu gece yine için için yanıyorum, Oturmuş seni düşünüp ağlıyorum, Seni, gidişini, sevişini, herşeyini... Unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim, Yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor... Seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde... Simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum, Onları sana benzetiyorum, Kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali... Dedim ya, seni düşünüyorum bu gece, Beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü, Ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu, Büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını Ve birgün ansızın bırakıp gidişini... Son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını, Gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum, Bir daha çıkamasın diye... Çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin, Ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin? Gittin son bir veda ile gözü yaşlı, Elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı, Sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım... Ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım, Uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine, Özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala... Sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz, Aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz... Hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm, Sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm, Aradın beni aylarca bir sevgi uğruna, Ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna, Kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin, Beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı, Yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna, Yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin... Bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın, Yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin... Sevdiğini en mutlu gününde öldürdün, Ve ardına bakmadan gittin... Beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım... Senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz, Hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil... Parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç? Parça parça edilmiş, yıkık ve virane, Bir o kadarda vefasız... Önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım... Geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm... Unuttum dedim, unutacağım dedim, Unutamıyorum dedim, UNUTMAM dedim... Önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden, Bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde, Hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde, Hatıraların, gözlerin ve sözlerin... Şiirlerini getirdiler bana, Beni öldüren şiirlerini... Vefasız dediğini duydum, yıkıldım, Düşündüm seni gecelerce daima tek başıma, Şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi, Kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım... 3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim... Sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde... Belki birgün sesini duyarım umuduyla Telefon bekledim günlerce, Telefon gelmeyip sesine hasret kalınca Ağladım ağladım, Sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım... Duydum ki kalbini vermemişsin kimseye, Olurda içinde görürler beni diye... Benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye, Olurda içinde seni görürler diye... Gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken, Hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye, Aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın, Hep göz kırpardın uzaktan, sessizce, Bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle... Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum, Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde... Düşmüyor adın hiç dilimden, Öleceğim gülüm bir gün ben, Senin sevginden, senin derdinden... Bir gün göreceğim yine belki seni, Seni, beni unutmuş, benim olmayan seni... İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım, Ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım... Yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye, Ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi; Seni unutmam için öldürseler bile, Karşılık olarak dünyayı verseler bile, Darağacı kurup idam etseler bile, Senden başkasını asla sevmeyeceğim.. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 11 Haziran , 2006 Ayrılık Sevdiğim, kemençede titretiyorken yayı, Bülbül sustu, unuttu o eski ağlamayı. Öyle sandım ki gökte kızıllık sardı ayı, Sevdiğim, kemençede inletiyorken yayı... Ağaçların dalları saygılarla eğildi, İçimden çarpıntıyı, gözümden yaşı sildi, Böceklerin sesleri birdenbire kesildi, Sevdiğim, kemençede söyletiyorken yayı... Ayın on dördü gökte yavaşça yükselince, Bir bağlama başladı önceden ince ince ... Birdenbire gürleşip kemençeye karıştı, Biri coşkun bir öfke, biri bir yalvarıştı. Birini inletirken bir kadının elleri, Birinde bir erkeğin kırılmış emelleri... Sonra kemençe sustu... Yalnız kaldı bağlama, Çalkalanarak diyor ki: “Boşunadır, ağlama! Kemençen, bağlamam ve ... Gönüllerimiz kırıktır; Her tatlı sevişmenin sonu bir ayrılıktır... Gök onun kadar derin , o gök kadar berraktı, Biraz sonra nazik ay bizi yalnız bıraktı... Bu ayrılık çağının hicranını bir düşün, Beni hala yakıyor tadı en son öpüşün!?.. Hazin hıçkırıkları bırakılmış bir kızın, Hatırlattı bütün o eski ayrılıkları. Söndürür neşesini gönlümüzdeki hızın, Bırakılmış bir kızın hazin hıçkırıkları... Hüseyin Nihal Atsız Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2006 Beşinci Mektup Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın. Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini... Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, Kanunlara saygı göstermesini, İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, Saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak Göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu. Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak Ve yaşayıp beklerken ölmek! Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin. İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, Yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz. Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; Seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; Seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, Yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki! Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 25 Haziran , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 25 Haziran , 2006 Ayın güle Serenadı l ey imtiyazlı güzel, uyan derin uykudan hatırla bülbüllerin divane olduğunu dün sabah seni görüp çarpılmış gökte güneş önce anlayamamış ona ne olduğunu gönderince kalbime ışığını bu gece bildim bütün aşkların bahane olduğunu şimdi ben de garip bir haldeyim, biçareyim şaşırdım ayın kime pervane olduğunu ll rüzgarı senin için öpüyor dudaklarım bal rengine boyuyor yolları senin için dehlizlerin dumanlı, küflü karanlığından aydınlığa çekiyor kulları senin için misk-ü amber kokuyor çölün kalbinde zaman sim-ü zerle süslüyor kumları senin için senin için ırmağa karışıyor denizler can meyvesi kırıyor dalları senin için lll bülbül yine mey’ustu; vatan virandı gülüm uğrunda hayallerim bile yıprandı gülüm Mecnun dahi Leyla’yı anmaz oldu yürekten güzeller güzeliydi; hani sultandı gülüm yaşamak, sonsuzluğu tattı avuçlarından ölüm tomurcuklandı; kabir uyandı gülüm bir kafdağı kalmıştı varlığından bihaber seni görünce, o da tutuşup yandı gülüm Nurullah Genç Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 29 Haziran , 2006 Sevgi Yağmurum Ol Günüm güneşim ol, ısınacağım Ümit duvarım ol, yaslanacağım Sevgi yağmurum ol, ıslanacağım Gül kokun bir ömür tenimde kalsın Sen uykuysan ben gördügün düş olam Sen yuvaysan ben bir yavru kuş olam Ağlar isen yanağında yaş olam Gözlerin bir ömür gözümde kalsın Gel sevgilim ol benim, düş kaçağım Göğsüne başımı yaslayacağım Kalbimin içinde saklayacağım Özlemin bir ömür gönlümde kalsın Bir dünya sun bana tutunacağım Gönlümü sevginle avutacağım Bütün ihanetleri unutacağım Ellerin bir ömür elimde kalsın Sevgi mırıldayan nehirler gibi Derin uykularda şehirler gibi İsminki dualar şiirler gibi Ölünceye kadar dilimde kalsın Nuri CAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Aşkımın Sessiz Ağıtı Düşlerim sürgün oldu, hasretin acısında. Güneş artık doğmuyor, fermanınla gizlendi. Yaşanan efsanenin, ayrılık sancısında, İnfaza giden ruhum, nutuksuz kilitlendi. Sevdanın pençesine, serçe gibi takıldım. İntizarın kurşunu, bağrımı deldi geçti. Olmazların uğruna, bir gül gibi satıldım. Cefakar talih kuşum, hendekli yolu seçti. Bulutlu gözlerimde, gece karanlığı var, Şafaksa aşka esir, yüreğe çengellendi. İsyan fırtınam azdı! Feryadımı duymaz yâr. İçimde şimşek çakar, umutlar engellendi. Dile mühür vuruldu, adını söyledikce, Gözüme mil çekildi, benzerin yok dedikce, Gönül ağıt yaksa da; varlığını sevdikce, Duygular arşa çıktı, sen bende yüceldikce. Samanyolu (Nigar Yıldız) Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ağustos , 2006 Aşk Cefâ Ülkesinde Umudun Rüyasıdır aşk ölümcül bir hülyadır anlayamadığım ey sarı gök bulutu, ey ıstırab gülşeni son bir karanfil gibi taşıyacağım seni kalbimin hüsnüyusuf mahrem bahçelerinde derindesin, rüya kadar derinde aşk ipek bir karanlıktır kollayamadığım gecenin bir vaktinde gelen çiçekler için tenhâsında kuşlar uçan sulara karışıp akmak isterim kan çölünün ıssız vâhalarından saâdet burcuna çıkmak isterim gitmeliyim buralardan seninle kalırsam, surları yıkmak isterim aşk gizemli bir şarkıdır dinleyemediğim ayrılığın arkasından duyulan gün doğuyor, neden gülemiyorum siyah bir tanyerinde beklemek yakışmaz bana geceyi eylül mü vurdu güllerimi, bilemiyorum aşk isyankâr bir korkudur sonlayamadığım gece yolculuğuna takılır ayakları özlem beyaz bir gül, açar bağrında yâr kokusu yayılsın diye kaldırımlara ölü ve gözüyaşlı bırakır çocukları arıbeyi konunca ruhun zümrüt taşına mor gülüşlü haramî çıkar dağlar başına diriltir sarı saçlı, kırılgan aynaları aşk veremli bir türküdür söyleyemediğim nağmeleri doruklardan yayılan anılar sehpasında takıyor boynumuza kırmızı urganları kötürüm bir vâdide geziyor kurbanları her aşkı dâre çeken vefâsız leylâsıdır alır avuçlarına, öper ısırganları aşk cefâ ülkesinde umudun rüyasıdır Nurullah Genç Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2006 Doğum Günümde Senin Gözünle Baktım Zaman çarkına takılan, Sevdamın sırtında, İhanetin meşin kırbacı, Onursuz şakladıkca, Gözlerin yarama tuz oldu, Zevalî saatlerde, yıllarca.. Ne iyot kokulu düşlerimi, Ne de ay ışıklı yüreğimi, Sana öğretemedim.. Ben aşkının buzunda donarken, Sen aşk diyarı dediğin bağlarda, Binbir üzümün şarabını içtin.. Bugün yaş günüm.. Demlenmiş yaşımda, Alnımda aslolana, Senin gözünle, Bakmayı denedim.. Sen goncagüle taparken, Ben ona can veren, Köküne sevdalandım.. Nigar Yıldız Alıntı
Φ aysum Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2006 Şimdi nereye gidiyoruz ona bakalım Bilmeliyiz nereye gittiğimizi Kapıları çarparak dışarı çıkıyoruz değil mi Islak taşlarında kayarak bu eski sokağın Hala değişmeyen kaldırımlarında birbirimize tutunarak Ellerimizi arıyorsak Artık bilmeliyiz İçimde yalnız bir göçmen yerini arıyor Yağmur yağıyor, gökyüzü kapalı Nehrin bulanık suları köpürmüş, duyuyorum Beni kendine ayırmışsın, farkındayım Yollara çıkarmışsın, yaşlı atların toynak sesleri Duman içinde ve alacakaranlığın Yüzüne bakıyorum bir pencere açılıyor Bembeyaz bir zambak uzanıyor geceye Yaşadığı toprağa benzemiyor Eğimine bakılırsa dağların yalnızlığı Bu kente hiç yakışmıyor Adresi unutmuşuz kimbilir nerde Bulanık yüreklerimiz Karıştırdıkça eski aşklar ufalanıyor Yalansız, özürsüz hatta özlemsiz Bir kadın bir erkeğe tutunuyor Anılarına tutunuyor, acısız Resimleri tarıyor ıslanmış tümü Hepsi siyah beyaz Kimseyi tanıyamıyor Bu caddeler, bu evler, bu nehrin kıyısı Siniyor her yere dağıtıp durduğun sesin Sütunlara, vitrinlere, ayak seslerine Kafesler darmaduman Tüm kuşlar salıverilmiş Suyun üstünde tüten sis Dokunsan masmavi hüzün Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2006 SONSUZLUĞUMSUN Tomurcuklanan düşlerim. Beni sana götürüyor, Hayatın kokusunu, Kendimden şaşırmışlığımla, İçime çekiyorum. Ve içindekileri dışına çıkarıyorum. Kollarının sıcaklığına bürünerek, Aşkını düşüncelerimle, Kanarak içiyorum. Zaman ve mekan, İçimdeki huzurla birleşiyor. Bana geleceğin yolu, Kırmızı güllerle süsledim. Ağaçların dallarına, güneş ışınlarını astım. Geceden kalan ayın parlaklığını, Saçlarıma serperek beklemelere sarıldım. Sana doğru ilerlerken, Ellerimde rüzgarın esintisini taşıyorum. Bir yıldızı öpmen için sana güç veriyorum. Öp ki her daim temiz ve parlak ışıldasın. Bilmelisin aşk benim sonsuzluğum olacak. Sen çılgın dalgalarında, Kalbimi sürükleyen bir denizsin. Ve her anım senin sayende, Sonsuzluğum oluyor.. Nigar Yıldız Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2006 Sonsuzluğumsun Tomurcuklanan düşlerim. Beni sana götürüyor, Hayatın kokusunu, Kendimden şaşırmışlığımla, İçime çekiyorum. Ve içindekileri dışına çıkarıyorum. Kollarının sıcaklığına bürünerek, Aşkını düşüncelerimle, Kanarak içiyorum. Zaman ve mekan, İçimdeki huzurla birleşiyor. Bana geleceğin yolu, Kırmızı güllerle süsledim. Ağaçların dallarına, güneş ışınlarını astım. Geceden kalan ayın parlaklığını, Saçlarıma serperek beklemelere sarıldım. Sana doğru ilerlerken, Ellerimde rüzgarın esintisini taşıyorum. Bir yıldızı öpmen için sana güç veriyorum. Öp ki her daim temiz ve parlak ışıldasın. Bilmelisin aşk benim sonsuzluğum olacak. Sen çılgın dalgalarında, Kalbimi sürükleyen bir denizsin. Ve her anım senin sayende, Sonsuzluğum oluyor.. Nigar Yıldız Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2006 Hayalimdeki Derin Mavi Bülbülün yokmuş derde sabrı, Her lahzada bin feryadı. Ey Bülbül; ehl-i temkinem. Sinemdeki ateş Yâr´dı. Bir ilahi neşe doğsun, O tatlı nağmeli dilinden. Gölgelendirme hülyamı, Dökülsün dizeler, yüreğinden. Çalsın sazlar, İnlesin tamburlar. Ritminde raksedeyim, Varsın bana alem divane desin. Sağır Sultan duysun, İçimdeki cihana sığmaz sevgiyi. Yeter ki, yaşatayım, Hayalimdeki, o derin maviyi. Nigar Yıldız Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 12 Eylül , 2006 BİLİYORUM BU YARA HİÇ KAPANMAYACAK Telefonlarıma cevap vermeyeceksin…Cevap versen bile, öyle yorgun öyle isteksiz çıkacak ki sesin, bir küfür gibi… Sevmeyeceksin beni…Biliyorum bu şehri bana dar edeceksin… Çünkü anladın; sevgimden tanıdın beni.O yanık, o hasta bakışımdan…Uçuruma atlar gibi sevdalanışımdan… Sevmek deyince, hemen ardından, ölüm, dememden anladın… Anladın ve kardeşini bir kabustan uyandırır gibi çırılçıplak gerçeğe uyandırdın beni; uyandırdın ve kaçtın… Çünkü sen de benim gibiydin; sen de benim gibi seni sevmeyeni sevdin hep.Sana acı çektireni…Seni aramayanı, telefonlarına çıkmayanı, çıkınca seninle bir küfür gibi konuşanı sevdin…Sen de benim gibi seni incitip üzeni sevdin hep. Bakışından hissettim bunu, kokundan, dokunuşundan… Beni sevmeyecektin biliyorum ama…Ama, öyle susamıştımki kendim gibi birini sevmeye…Öylesine muhtaçtımki gercekten incitilmeye, gercekten acı çekmeye, kendim gibi birini özlemeye öylesine muhtaçtım ki, seni tanır tanımaz çözüldüm… Sana da olmuştur…Öylesine susamışsındır ki sevilmeye, kendin gibi birini bulunca tutamaz kendini, herşeyi, belkide söylenmiycek her şeyi o an, garip bir telaşla söylersin… Hatta söylerken anlarsın, söylememen gereken şeyleri söylediğini hissedersin, battığını, giderek çıkmaza girdiğini…Ama yine de engelleyemezsin kendini tutamazsın. Aleyhinde olabilecek herşeyi söylersin…Üstelik bunu anladıkca daha da batırmak istersin kendini…Biraz daha zor duruma düşürmek… Daha da kaybetmek, daha da dibe batmak istersin…Sanki bile isteye kendi mutlulugunu kendi elinle bozmak istersin…Kendinden gizli bir öç alır gibi. Sanki hiç mutlu olmak istemiyormuş gibi…Sanki hiç sevilmek istemiyormuş gibi… Bir tür gurur muydu bu? Birgün nasılsa ve hiç olmadık bir anda alınıp kopartılmadan, kendi ellerimizle onu yok etmek, bizim gibilerin mutluluğuna tahammül edemeyen bu hayatta, bu hayatın zorba kurallarına bir tür başkaldırmak mıydı? Bir şizofren çocuk tanımıştım bir gün.Tam karşımda oturuyordu.gencecik, yakışıklı bir çocuktu.Şizofren olduğunu biliyordu.Biliyordu iyileşemiyeceğini…İki de bir, önce kolunu uzatıp, sonra avucunu açıyor; Mutluluk avuçlarımdaydı, yakalamıştım ama kaçtı diyor, kaçtı, derken avuçlarını boşluğa kapatıyordu… Hiç unutmuyorum, bu hareketi defalarca yapmıştı… Yine hiç unutmuyorum; burjuvalara özenen bir ailede büyüdüm ben.Görgü kitabı masanın üstünde dururdu hep. Annem o kitabı defalarca ezberletirdi bize.Yemeğe nasıl oturulacak..çorba nasıl içilir? Kaşık nerede, çatal nerede durmalı…Balık nasıl yenir? Peçete nasıl katlanır…Sinemada nasıl oturulur… Ben de eskiden senin gibi saftım.İnanırdım bu dünyada bile şölenler olacağına…Bu dünyada anne, baba, kardeşler, bir sofrada lekesiz bir mutluluk yaşayabilirler diye inanırdım…O kasvetli görgü kuralları kitabına rağmen inanırdım… Önce dilediğim gibi başlardı herşey.Herkes bir arada, sonsuz mutlu gibi…Sonra birden hiç beklenmedik bişey olur, biri ağlayarak odaya kaçardı…İçerden, arka odadan, ağlamaklı, sonsuz küskün sesler gelirdi; bıktım artık, bıktım, usandım hepinizden, gideceğim buralardan, yetti artık! … Ben de senin gibi saftım o zamanlar…Gidilecek neresi var dı ki derdim…İşte hep birlikteyiz…Alemi var mı bu mutluluğu bozmanın? … Sonraları çok sonraları anladım.Meğer biz, bizim aile, herkes, tesadüfen bir araya gelmişiz tesadüften de öte…Biz…bizim aile, herkes, aslında hiç istemeden, nedeni bilinmeyen bir zorunluluk sonucu bir araya gelmişiz… Aslında biz bir araya gelmemek için yaratılmışız. Hayatın en büyük yanlışıymış bizim bir arada olmamız! … Evet cok geç anladım… Bıraktım lekesiz mutlulukları; ben kavgasız, üzüntüsüz bir pazar sofrası özlerken, aslında herkes…annem, babam, kardeşim o evden uzaklara, hiç dönmemek üzere çok uzaklara gitmek istiyormuş… Dünyanın en mutsuz otogarı…Dünyanın en imkansız istasyonuydu bizim evimiz…Yıllarca uzaklara, cok uzaklara gitmek isteyip, bir türlü gidemeyenlerin sonsuz bekleme durağıydı bizim evimiz… İşte bu yüzden sevmek benim için bir tutsaklıktı, tuzaktı böylesi sevip bağlanmak.Uzaklara cok uzaklara gitmek isteyenleri engellemekti. Sevgi yüzünden bizim ailedeki hiç kimse istediği yere gidemiyordu…Birbirimize duyduğumuz sevgi, aynı zamanda bizi birbirimize düşman ediyordu… Hem biz, bizim aile…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar gibiydik… Bu yüzden hep hırçın, hüzünlü, kırgındık… Bu yüzdendi, her şeyi, çok iyi gidiyor sanırken, içimizde yükselmesine bir türlü engel olamadığımız o felaket duygusu… Anlamıştım senin ailen de böyleydi… Üstelik öyle severlerdi ki sizi, birgün hiç olmadık bir anda, aslında istenmeyen çocuklar olduğunuzu söylerlerdi size! … Sana ya da kardeşine…Tesadüfen dünyaya geldiğinizi…Beklenmedik bir misafir olduğunuzu! …Aksi gibi, istikbaliniz için hiçbir şeyi esirgemediklerini söyledikten sonra söylerlerdi böyle sıradan şeyleri! … Sizin için…Senin için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını söyledikten sonra… Senin de ailen benimki gibiydi…Güneşli bir günde ansızın başlayan sağanak yağmurlar gibiydi…Bu yüzden sen de benim gibi böyle hırçın, hüzünlü, kırgınsın her şeye… Yıllar önce tanıdığım o şizofren çocuk gibi; tam mutluluğu yakalamışken kaybetmiş gibisin hep… Ben beni istediğim gibi sevmemiş olan annemin hayaletini arıyorum imkansız kadınlarda… Sen, seni istediğin gibi sevmemiş olan babanın hayaletini arıyorsun imkansız erkeklerde… Biliyorum ne ben o kadını bulacağım ne de sen o erkeği bulacaksın… Ve ne acı ki, hep bizi sevmemiş olanları seveceğiz ikimizde…Ne acıki, hep bizi incitip üzenlere bağlanacağız…Telefonlarımıza çıkmayanlara… Çıksa bile küfür gibi konuşanlara sevdalanacağız… Bizden bir çift güzel laf esirgeyenleri özleyecegiz… Ölesiye, amansız seveceğiz onları… Biliyorum, bu yüzden odan böyle…Güncelerin ortalık yerde…Kitapların orada, burada…Anıların saçılmış ortalık yere…Her şeyin darmadağın… Biliyorum bu yüzden düzenden, adı düzen olan her şeyden nefret ediyorsun…Sen de benim gibi; toparlayıp da ne yapacağım, düzenli olunca ne olacak; sonunda bir gün biri gelip her şeyi, biriktirdiğim, düzenlediğim, üzerine özenle titrediğim her şeyi daha önce hep olduğu gibi hiç beklemediğim bir anda savurup, bozup gitmeyecek mi, diye düşünüyorsun… Biliyorum, sen benim için hiç bir zaman ulaşamayacağım annemin hayaletisin…Ailemdeki insanlar gibisin çok duygusal çok güçlü, çok yaralı… Onlar da senin gibi seninkiler gibiydi…Aklı başında, mazbut insan rolünü oynamaktan ve ertelenmiş düşleri yüzünden yorgun düşmüş, yarı çılgınlardı…Hepsi yanlış evde ve yanlış bir yerde yaşadıklarını söylerlerdi…Düşleri çok garipti…En kısa yolculuk bile onları yorduğu halde; okyanusları aşmayı ve başka kıtalara gitmeyi düşlerlerdi… Yine aradım seni, yoksun…bulsam, benimle küfür gibi konuşacaksın… Bir kere çözüldüm sana…Bir kere sana senin gibi olduğumu hissettirdim… Oysa baştan beri biliyordum; sen.seni sevmeyenleri seversin.Tıpkı benim gibi… Ama öyle özledim ki benim gibi birini sevmeyi…Öyle özledimki kendim gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi… Yine aradım seni yoksun…Beni de birileri arıyor…Beni de kendi gibi birini sevmeyi özleyenler arıyor…Kendi gibi biri tarafından incitilmeyi, üzülmeyi özleyen birileri arıyor. Hiç cevap vermiyorum…BEN SENİ İSTİYORUM, SENİ ARIYORUM… Kayıtsızlığınla beni yok ediyorsun, geride sen kalıyorsun.Ama seni de biri yok ediyor… Aslında bu oyunda herkes birbirini yok ediyor… Ben birilerini, o birileri başkalarını.Sen beni…Seni bir başkası… Hem çok iyi biliyorum; beni sevsen bile hiç kapanmayacak bu yaram…Seni biri sevse de hiç kapanmayacak bu yaran… Hiç kapanmayacak! …Avuçların hep boşluğa kapanacak.Tıpkı o şizofren genç gibi… CEZMİ ERSÖZ Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2006 Kal Sağlıcakla Kader defterimin dram bölümü; Sana tutsak ettim sefîl gönlümü, Esaret yerine bil ki ölümü, Seçerim sevgilim kal sağlıcakla. Benimle bir dünya dar geldi sana, Seviyorum demek ar geldi sana, Kara toprak daha yâr geldi bana, Göçerim sevgilim kal sağlıcakla. Göçüp gidenlerin son nefesini, O sessiz ülkenin efsânesini, Hayatla ecelin mesafesini, Ölçerim sevgilim kal sağlıcakla. Çektiğim çileler gelmiyor dile, Söylesem nafile, yazsam nafile, Senden vazgeçersem, Sırat'tan bile Geçerim sevgilim kal sağlıcakla. Cemal SAFI Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.