Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kafkas Dernekleri Federasyonu, Çankaya Köşkü’nde görüştükleri


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Çerkezler de yayın istedi

060120090940030619901.jpg

TRT'nin Kürtçe yayına başlaması Türkiye'deki Kafkas kökenli vatandaşları hareketlendirdi

 

Kafkas Dernekleri Federasyonu, Çankaya Köşkü’nde görüştükleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Çerkezce yayın taleplerini iletti.

 

TRT 6’nın (Şeş) Kürtçe yayına başlaması, Türkiye’de yaşayan Kafkas kökenlileri hareketlendirdi. Türkiye’deki 56 Çerkez derneğinin çatı örgütü Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), dün Çankaya Köşkü’nde görüştükleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Çerkezce yayın taleplerini iletti.

 

Hürriyet'in haberine göre Cihan Candemir başkanlığındaki KAFFED heyeti, "Türkiye’de yaşayan 6 milyon Çerkez’in de kendi ana dillerinden yayın zevkini yaşamak istediğini" söyleyerek, üniversitelerde Kürtçe için düşünülen dil ve edebiyat bölümleri ile enstitülerin Kafkas dilleri için de açılmasını istedi. Çerkezler, bu bölümler için de, YÖK’ün Kürtçe için düşündüğü Ankara ve İstanbul üniversitelerini işaret etti. Edinilen bilgiye göre, Çerkezler’in taleplerini dinleyip not alan Cumhurbaşkanı Gül, "Bütün bu taleplerinizi arkadaşlarımızla birlikte değerlendirip, gereken ne ise onu da yaparız" dedi.

 

KAFFED Genel Koordinatörü Cumhur Bal da Hürriyet’e, "Kürtçe yayına başlayan TRT 6’nın adı aslında çok dilli kanal. Bu kanalın çok dilli hale gelmesi için Kürtçe dışında da yayınlar yapılması gerekir. Türkiye’de 6 milyon Çerkez var ve Çerkezler de kendi ana dillerinden yayın izlemenin zevkini alabilecekleri doyurucu, tatminkar yayınlar izlemek istiyor" dedi. TRT 3’deki Çerkezce yayının da perşembe günleri sabah 07.00’ye alındığını anımsatan Bal, şöyle konuştu:

 

Bayat haber istemiyoruz

 

"Daha önce saat 10.00’da başlarken, bir yıldır sabah erken saate alınan bu yarım saatlik yayında da bir hafta öncenin bayat haberleri ile Toroslardaki çiçekler gibi ilgisiz konular anlatılıyor. Onun için de bu yayınlar izlenmiyor. İnsanlar kendi kültür ve geleneklerinden, kendi nostaljilerini çağrıştıran şeyler bulsun ki bu yayınları izlesin. Madem Kanal 6 çok dilli bir kanal haline getirildi, bu tür programların da olması gerekir."

 

Sohum’a sefer başlasın

 

Çerkezler, Türkiye’nin 13 yıl önce durdurulduğu gemi seferlerini yeniden başlatması talebini de Gül’e ilettiler. Bal, şu bilgiyi verdi: "Trabzon’dan Sohum’a yapılan gemi seferler Bağımsız Devletler Topluluğu’nun Abhazya’ya yönelik ambargo kararı üzerine kaldırıldı.Gemi seferleri yeniden başlatılsın ki, TC vatandaşı olan bu insanlar akrabalarını görmek için Rusya üzerinden transit vize ile gitmek zorunda kalmasın."

Misafir Domuzbağı
Gönderi tarihi:

Bu durumda TRT 7, yani Çerkesçe'de TRT Bli yakında yayın hayatına başlar. Şimdiden hayırlı olsun.

Gönderi tarihi:

Tsunami,denizden gelen ve büyük facialara yol acan bir tabiat olayidir.Türkiye bir demokrasi tsunamisinin felaketine dogru yol almaktadir.Demokrasiler diger rejimlerin icersinde en iyisidir,cünkü özgürlükler vardir,özgürlükleri bilincsizce dagitanlar özgürlük sarhoslugu yaratmaktan kurtulamazlar,ve bu özgürlük sarhoslugu bassizliga yani kaosa dönüsür.

Kürtce yayin,simdi Cerkezce,yarin Gürcüce,daha sonra Lazca,Zazaca,Süryanice vs. ve bu istekler sonu gelmeyen ve hep daha cogalan dalgalar halinde Türkiye gemisini batirmaya kadar gidecektir.

 

Zaten amac bu degil mi?

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Çerkeslerin, Boşnakların, lazların, Gürcülerin bugüne kadar siyasal bir talepleri olmuşmudur hükümetlerden? Gemi batırmaktaki payları ne olacaktır ki?

 

 

 

TRT şeş

TRT bli

TRT osam (benim görmek istediğimde bu) :)

Gönderi tarihi:

1960'yillarda Türkiye'den Almanya'ya giden iscilerimiz arasindaki Kürt,Cerkez,Pomak,Bosnak,Arnavut,Laz ve benzeri kökenli vatandaslarimizla,Marksist-Siyasal Islamci-ümmetci-cemaatci ve de mezhepci vatandaslarimiz arasinda cengel atilanlarin sayisi hic de az degildir.Kamuoyumuz tarafindan hic bilinmeyen bir örnek vermek gerekirse BND(Bundesnachrichtendienst:Alman Istihbarat örgütü)ile iliskili bir akademisyen olan Wolfgang Feuerstein,1960'li yillarin basindan itibaren Lazlarin ayri bir ulus oldugu gerekcesiyle BND bünyesinde bir birim olusturmustur.Bu birim önce,masum bir bicimde,Karadenizli iscilerimiz arasindan "KACKAR KÜLTÜR HALKASI"teorisine taraftar bulmaya calsimistir.Sira Lazca alfabenin hazirlanmasina,sonra da bu alfabe ile yazilmis ders kitaplarinin basimina ve dagitimina gelmistir.Lazcanin bagimsiz ve yeterli bir dil haline dönüstürülmesi icin akademik nitelikli calismalar yapilmis ve tüm yayinlar,folklorik nitelikteki periyodikler dahil,baslangicta gazeteci,akademisyen ve turist kimlikli BND elemanlarinin valizlerinde Türkiye'ye sokularak hedef bölgeye ulastirilmistir.Ancak Feuerstein'in 20 yil önce Türk makamlari tarafindan süpheyle yakalanarak sorgulanmasi ve bir süre göz altnda tutulmasindan sonra,bu is Almanya da Laz bilinciyle yetistirilen ikinci kusak isci cocuklarina havale edilmistir.BND,sirf güvenlik gerekcesiyle ve Türkiye'yi uyandirmamak icin uzun yillar bu tür yayinlari posta yerine güvenilir kuryelerle bölgeye göndermeyi yegliyor.BND'nin finansi ile Türkiye'de 1994'ün ilk aylarinda cikarilan Türkce-Lazca"OGNI"adli gazetenin mahkeme karari ile kapatilmasi ve editörünün gözaltina alinmasiyla 1992'de Istanbul Üniversitesinde asiri sol örgütlere mensup ögencilerin bir boykot eyleminde Lazca yazilmis afis acilmasi,Alman medyasinda Türkiye aleyhinde defalarca kullanilmistir.Bugün Alman üniversitelerinde Laz Kürsüleri mevcuttur.

 

-Tübingen üni.

-Göttingen üni.

-Münih üni.

-Berlin üni.

-Heidelberg üni.

-Freiburg üni.

-Hamburg üni.

 

Yunanistan da Laz kimligini kabul eden yüzlerce Türk vatandasi mevcuttur.

 

Bu yaziyi fazla uzatmiyorum,sorulan bir soruya belki yanit olur amaciyla yazdim.Türkiye gemisinin batmasinda adi gecen unsurlarin ne gibi paylari olur sorusundan bahsediyorum.Yüzeysel bakildiginda gayet dogal karsilanan bu calismalara Alman Istihbarat örgütünün karismis olmasi,bölgede yürütülen gizli hareketler,Türkiye'yi kuranlara karsi yapilan saldirilar ve Türk ulusunu bölmeye yönelik calismalarin arkasinda olanlar heralde Türkiye gemisinin batmasinda adi gecen unsurlarin ne paylari olabilir sorusunu yeterince cevaplamaktadir.Nerden nereye demeyin Can DÜndar'in Mustafa'si ile,Almanya'da ögretmenlik yapan Ö.Soysal'in Atatürkle ilgili akil almaz iftiralarin ayni olmasi tesadüf degildir.

 

Etnik dillere özgürlük sloganlarini demokratiklesme olarak görmeye devam ettigimiz sürece bunlari baska ve daha agir istekler takip edecektir.Bundan kimsenin süphesi olmasin,tarih tekerrürden ibarettir,bugün yapilmaya calisilanlar dün Abdülhamid döneminde meclisteki etnik azinlik kökenliler tarafindan aynen uygulanmak istenmis ama bunu ABDÜLHAMID önlemistir.Abdülhamid hakkinda cikartilan "KIZIL SULTAN"yaftasi bosuna degildir.O dönemi cok iyi incelemek ve bugünle karsilastirmak gerekir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Tsunami,denizden gelen ve büyük facialara yol acan bir tabiat olayidir.Türkiye bir demokrasi tsunamisinin felaketine dogru yol almaktadir.Demokrasiler diger rejimlerin icersinde en iyisidir,cünkü özgürlükler vardir,özgürlükleri bilincsizce dagitanlar özgürlük sarhoslugu yaratmaktan kurtulamazlar,ve bu özgürlük sarhoslugu bassizliga yani kaosa dönüsür.

Kürtce yayin,simdi Cerkezce,yarin Gürcüce,daha sonra Lazca,Zazaca,Süryanice vs. ve bu istekler sonu gelmeyen ve hep daha cogalan dalgalar halinde Türkiye gemisini batirmaya kadar gidecektir.

 

Zaten amac bu degil mi?

 

Sn.Politika, büyük gemiler, kayalıklara çarpıp parçalanmadıkça kolay kolay batmaz. Ama içten yavaş yavaş oyulursa önce parçalanıp, daha kolay su alıp batar. Burda, işin özü, vatandaşlarımızın, bu taleplerinin amacının ne olduğudur. Eğer, Kürtlerin %60'ı henüz Türkçe bilmiyorsa, bu tür haklar bölünmeye ve parçalanmaya götürebilir. Bu nedenle, bu yayınların amacı Kürt vatandaşları Türkiyeye entegre etmek, şarkı, türkü, dizi dışında bir yandan da ortak dil olan Türkçe öğretmek olmalıdır.

Gönderi tarihi:

Ülkemizdeki tüm etnik kökenli vatandaslarimizin taleplerini hemen bölücülük olarak görmemiz bizlerin onlara nasil baktigimizin bir göstergesidir. demekki biz etnik toplumumuzdan devamli korkmusuz. Bu ne kadar aci verici bir durum aslinda. Cerkezce veya baska bir dilde tv yayini yapmak neden tahlike olsun? Onlari olduklari gibi kabul ettigimizi gösterir ve onlara deger verdigimizi aciklar. Türkcüler devamli korku politikasiyla ülkemizdeki etnik kökenli vatandaslarimizi baski altina almam istemislerdir ve amaclari asimilasyondur. Etnik azinliklarimiz bizimbir zenginligimizdir ve bizle ayni haklara sahiptir. Onlara kültürel anlamda destek olmak görevimizdir. Talep ve arz oldugu sürece istenilen verilmelidir. Türkcüler ellerini artik bu güzel ülkemizin insanlarindan ceksinler. Bizler ne bölünmek istiyoruz nede baski altinda yasamak. Istegimiz kardesce ve esit vatandaslik haklariyla yasamak.

Gönderi tarihi:

Türkcüler gene vatan elden gidiyor diye korkular sacarak etnik kökenli vatandaslarimizin en dogal haklari olan kültürel gelismelerinin önüne gecmek istiyorlar. Bu sadece asimilasyon politikasinin bir ürünüdür. Türkcüler istedigi kadar senaryolar yazsinlar, ama Türkiye insanlari uyaniyor ve artik onlara kendilerini alet etmiyorlar.

Gönderi tarihi:

Arkadaşlar Kafkasların Tv tepkileri hükümetedir,yani etkiye tepkidir.

 

Bizde kafkas kökenliyiz fakat asimile ediliyoruz gibi basitlikler bizim için önemli değildir....Kendi kültürünü yaşanlar istediği gibi yaşatıyor, yaşatamasalardı bu güne gelemezlerdi zaten.

 

Yayınlanacak tv kanalından aismile olmayacaklarını düşünüyorlarsa zaten asimile olmuş demektirler.

 

Yani kafkas derneklerinin bu açıklamaları etkiye karşı verilen bir tepkidir.

 

Ben istiyorumki laz ve diğerleride bu taleplerde bulunsun ve birileri birşeylerin farkına varsın.

 

Bununla beraber ne yaparlarsa yapsınlar zamanla ,arz ve talep olmayınca bitecektir ve kendiliğinden kaybolacaktır.

 

Farklı Tv kanallarının iyi olacağını düşünürken ,Bunu suistimal edeceklerini aslında aklıma gelmedi değil,dediğim gibide bu suistimalin gerçekleşmeside uzun sürmedi.

 

Dün can dündarın proğranında konuk olan ,sözde aydın iki kürt yazarla,kendisini müzik yapımcısı olarak tanıtan türkücü ahmedin eşi gülten kaya konuktu.

 

Diyarbakır akp millet vekili canlı yayına bağlandı ve bu dörtlü asıl maksatlarını ortaya koydular.

 

Bunun bir başlangıç olduğunu,bununla beraber kürtçe yazışmalar,kürtçe dersler ve camilerde kürtçe vaaz'a kadar adım, adım geleceklerini söylediler.

 

Şimdi bunların bu düşüncelerinden sonra , bu zihniyetlerle korkarımki adım adım istedikleri amaca uğraşacaklar, artık o yörenin halkının türklükle(şimdi asimile olduklarını düşünmesinler----türkiyelikle)bir alakası kalabilecekmi o saatten sonra?

 

Ve diğer asıl maksatları ne olabilir sizce o saatten sonra?toprak-bayrak-k ırak olabilirmi.?

Gönderi tarihi:
Arkadaşlar Kafkasların Tv tepkileri hükümetedir,yani etkiye tepkidir.

 

Bizde kafkas kökenliyiz fakat asimile ediliyoruz gibi basitlikler bizim için önemli değildir....Kendi kültürünü yaşanlar istediği gibi yaşatıyor, yaşatamasalardı bu güne gelemezlerdi zaten.

.

.

.

 

Sayin Kaplan,AKP ye kadar daha dogrusu yüzde 47 lik secime kadar hicbir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti böyle tavizlere yanasmadi,yapilan onca baskiya ragmen Türkiyede bir kesime ayricalik tanimadi.Yüzde 47 lik secimle beraber,Türkiye Cumhuriyetinin temellerine dinamit yerlestirimeye baslandi.PKK Amerikanin destegiyle Irak topraklarindan Türkiye'ye terör saldirilari düzenlerken AB ise yüzde 47 lik hükümete Avrupada ki Kürtcü kuruluslarin dayatmalari ile baski yapmaya basladi.Bu baskilari bir yildir görmekteyiz.Kürtce yayin Avrupadaki Kürtcülerin ve PKK nin dayatmalari ile AB nin Türkiye'nin önüne koydugu kriterlerden biridir.Digeri ise Kürtce egitim ki onuda Kürtce yayina baslandiginda dile getirerek üniversitelerde Kürdoloji bölümleri acilacagi duyurusu yaptilar.Bu Kürtce egitim gerceklestikten sonra ise Türkiyede eyalet sistemine gecilerek Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeleri saglanacak yani aslinda bölünmüslügü farkli bir kaliba sokarak kamuoyunu aldatacaklar.Eyalet sistemi Türkiye sartlarinda bir otonomi anlamina gelir,bu otonomiden sonra neyin gelebilecegini ise heralde anlatmama gerek yoktur.AKP hükümeti AB ve ABD nin yörüngesinde seyreden bir hükümettir,o amaclarla iktidara getirilmistir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Arkadaşlar Kafkasların Tv tepkileri hükümetedir,yani etkiye tepkidir.

 

Bizde kafkas kökenliyiz fakat asimile ediliyoruz gibi basitlikler bizim için önemli değildir....Kendi kültürünü yaşanlar istediği gibi yaşatıyor, yaşatamasalardı bu güne gelemezlerdi zaten.

 

Yayınlanacak tv kanalından aismile olmayacaklarını düşünüyorlarsa zaten asimile olmuş demektirler.

 

Yani kafkas derneklerinin bu açıklamaları etkiye karşı verilen bir tepkidir.

 

Kafkas Dernekleri Federasyonu'nun çerkezce tv talebinin kürtçe tv ye tepki gibi bir amacı yoktur. Bu taleple hükümete tepki falanda göstermemektedirler. Taleplerinde "asimile oldukları" gibi bir iddiada yoktur.

 

Sadece artık böyle bir uygulama var. TRT bundan sonra çok dilli kanallara yer verecek. Bizde çerkez dilinde yayın yapan programlar istiyoruz demektedirler.

Gönderi tarihi:

Devlet her etnik gruba TV kuracak diye bir kural yoktur. Bu ihtiyaç, Kürt vatandaşlarımızın, büyük bir kısmının Türkçe bilmemesi, sadece Kürtçe bilmesi nedeniyle, PKK'nın yayın organlarının propogandasına maruz kalıp ülkeden, milletten kopma tehlikesi nedeniyledir. Normal şartlarda, her etnik grup özel Tv kurabilme hakkına sahiptir. Türkçeden başka dillerde yayın yapma yasağı 1984'te başlamış, 2001'de sona ermiştir. Yani, bu serbestlik yeni değildir.

 

Devletin bu işte öncü olması, ancak, Kürt vatandaşlarımızı ülkeye bağlamak için olmalıdır. Koparmak için değil. Bu nedenle, yapılacak yayınlarda şarkı, türkü dışında, Türkçe de öğretilmelidir. Çünkü, ortak dilimiz olan Türkçeyi öğrenmemek, ülkeye, milllete yabancılaşmayı doğurur. Birliğe hizmet etmez.

 

Yani, bu yayın, Kürtler adına bir pozitif ayrımcılıktır.

Gönderi tarihi:
Devlet her etnik gruba TV kuracak diye bir kural yoktur. Bu ihtiyaç, Kürt vatandaşlarımızın, büyük bir kısmının Türkçe bilmemesi, sadece Kürtçe bilmesi nedeniyle, PKK'nın yayın organlarının propogandasına maruz kalıp ülkeden, milletten kopma tehlikesi nedeniyledir. Normal şartlarda, her etnik grup özel Tv kurabilme hakkına sahiptir. Türkçeden başka dillerde yayın yapma yasağı 1984'te başlamış, 2001'de sona ermiştir. Yani, bu serbestlik yeni değildir.

 

Devletin bu işte öncü olması, ancak, Kürt vatandaşlarımızı ülkeye bağlamak için olmalıdır. Koparmak için değil. Bu nedenle, yapılacak yayınlarda şarkı, türkü dışında, Türkçe de öğretilmelidir. Çünkü, ortak dilimiz olan Türkçeyi öğrenmemek, ülkeye, milllete yabancılaşmayı doğurur. Birliğe hizmet etmez.

 

 

Bazen aklı başında yazılar okumak iyi geliyor insana :clover:

Gönderi tarihi:
Sayin Kaplan,AKP ye kadar daha dogrusu yüzde 47 lik secime kadar hicbir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti böyle tavizlere yanasmadi,yapilan onca baskiya ragmen Türkiyede bir kesime ayricalik tanimadi.Yüzde 47 lik secimle beraber,Türkiye Cumhuriyetinin temellerine dinamit yerlestirimeye baslandi.PKK Amerikanin destegiyle Irak topraklarindan Türkiye'ye terör saldirilari düzenlerken AB ise yüzde 47 lik hükümete Avrupada ki Kürtcü kuruluslarin dayatmalari ile baski yapmaya basladi.Bu baskilari bir yildir görmekteyiz.Kürtce yayin Avrupadaki Kürtcülerin ve PKK nin dayatmalari ile AB nin Türkiye'nin önüne koydugu kriterlerden biridir.Digeri ise Kürtce egitim ki onuda Kürtce yayina baslandiginda dile getirerek üniversitelerde Kürdoloji bölümleri acilacagi duyurusu yaptilar.Bu Kürtce egitim gerceklestikten sonra ise Türkiyede eyalet sistemine gecilerek Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeleri saglanacak yani aslinda bölünmüslügü farkli bir kaliba sokarak kamuoyunu aldatacaklar.Eyalet sistemi Türkiye sartlarinda bir otonomi anlamina gelir,bu otonomiden sonra neyin gelebilecegini ise heralde anlatmama gerek yoktur.AKP hükümeti AB ve ABD nin yörüngesinde seyreden bir hükümettir,o amaclarla iktidara getirilmistir.

 

 

saygilarla

AKP'den önceki hükümetlerde gayet Kürtce ve diger azinliklarimiz icin kültürel acilimlarda bulunabilirlerdi ama yapmadilar. Hatta onlar Alevi vatandaslarimizin gasp edilmis haklarini bile vermek istemediler. Bakiyorsunuz AKP Aleviler konusunda bile bir ilki yapiyor ve TRT de Muharrem ayi ile ilgili programlar yapiliyor. Hani ramazan ayindan bilirizya TRT 30 gün boyunca kurulusundan bugüne kadar ramazan programlari yapiyor, ama Alevilerin kutsal ayi olan Muharrem ayi nedense ilk defa bu sene TRT de itibar gördü. Evet bir derecede AKP secim yatirimi yapiyor olabilir, ama diger taraftan cok gec kalinmis bir adimi atmis oluyor. Diger partiler türkcülük yapip ülkeyi kaosa getirene kadar AKP gibi aklini kullanip bu adimlari kendileri atmis olabilrilerdi. AB ye gidisin yolu gercek demokrasi ve cogulculuktan gecer, sadece uyum yasalarini meclisten gecirip ama uygulamada hic oldugu gibi degil. AB konusunda Türkiye'nin tüm siyasi partileri hükümetleri döneminde anlasmalar geregi yapilmasi gerekenleri yapmislardir. Eger Muharrem ayinin TRT de verilmesinde AB 'nin bir etkisi olduysa AB'ye buradan tesekkürlerimi iletmek isterim. Biz kendi öz evlatlarimizin haklarini yillrca gasp etmisiz ve baskalarini sayesinde bu gasptan yavas yavas vaz geciyorsok, bu bizim icin en büyük utanctir derim. Birde üstüne üstelik gecmiste yaptiklarimiz cok dogruymus gibi yeni düzenlemelerde AB'nin etkis vardiye dert yanmamiz dahada acindirici bir durum.

Gönderi tarihi:
Devlet her etnik gruba TV kuracak diye bir kural yoktur. Bu ihtiyaç, Kürt vatandaşlarımızın, büyük bir kısmının Türkçe bilmemesi, sadece Kürtçe bilmesi nedeniyle, PKK'nın yayın organlarının propogandasına maruz kalıp ülkeden, milletten kopma tehlikesi nedeniyledir. Normal şartlarda, her etnik grup özel Tv kurabilme hakkına sahiptir. Türkçeden başka dillerde yayın yapma yasağı 1984'te başlamış, 2001'de sona ermiştir. Yani, bu serbestlik yeni değildir.

 

Şimdi çerkez kültürünün özel bir durumu vardır. Çerkesler yahudilerle birlikte dünyada en çok sürgüne maruz kalmış millettir. Çerkeslerin anavatanından %90 u sürülmüştür. Üstelik lafta değil, çok ciddi bir asimilasyon politikasına maruz kalmışlardır.

 

Tarihleri boyunca sürgün edildikleri ülkelerde kimliklerini ülke içinde siyasi güç amaçlı bir baskı grubu ya da ayrılıkçı akımlar için kullanmamışlardır. Osmanlı'ya çerkesler 19, yy ın ortalarında sürgün edilmişlerdir. 20. yy a gelirken daha Osmanlı'ya geleli 50 yıl bir olmamış çerkesler, Osmanlı Ordusu'nun bel kemiğini oluşturur hale gelmişlerdir. daha geleli yarım yüzyıl olmamış bu insanlar vatan müdafasında en önde koşanlardan olmuşlardır. 12 yıl askerlikten muaf oldukları halde gönüllü olarak birinci dünya savaşına katılmışlardır. Birinci dünya savaşında büyük kahramanlıklar gösteren, işgal yıllarında İstanbulda'ki direnişin merkezi olan karakol teşkilatı ile, Anadolu'da kurulan kuvayı milliye birlilerinin kuruluşunu organize eden teşkilat olan "Teşkilat-ı Mahsusa"'nın bütün fedaileri çerkestir. Kurtuluş savaşındaki paşaların neredeyse yarısı çerkestir.

 

Sadece Türkiye'de mi? Mısır ordusunda, Ürdün ordusunda. Ürdün'de kralın muhafızlarının tamamı çerkezdir hala.

 

Çerkesler kalkıp etnik siyaset yapan bir çerkes partisi kurmamışlardır Türkiye'de. Çerkes kanaat önderleri asla çerkesleri belli bir siyasi partiye oy vermeleri için yönlendirecek taktikler izlememişlerdir.

 

Çerkesler, etnik kimlikleriyle siyasetin yakınında bile dolaşmamışlardır. Teavun Cemiyeti'nden beri Dernekler, vakıfları, birlikleri tamamen çerkes kültürünü yaşatmak, yeni nesillerin sürgün edildikleri coğrafyanın kültürünü ve değerlerini unutmamasını sağlamak üzere çalışmıştır.

 

19. yy da yaşadıkları korkunç katliam ve ardından gelen sürgün çerkes kültürünü ve kimliğini yok oluşun eşiğine getirmiştir. Ve halen çerkes kültürü büyük bir tehlike altındadır. Sürgündeki çerkesler için durum dahada zordur. Bu kültürün yok olması, yalnızca çerkesler için değil dünya için büyük bir kayıp olur. Siz müziği laterna olmadan, dansı çerkes dansları olmadan düşünebilir misiniz ?

 

Çerkesler bunu devletin böyle bir uygulaması yokken bir sorun olarak ortaya atmamışlardır. TRT'de Kürtçe Kanal'ı sadece kürtçe yabancı dilde kanal olacak başka olmayacak diyerek kurmamıştır.

 

Çerkes , çerkes kimliğine bir etnik milliyetçi bakış açısıyla değil. Tamamen kültürel olarak değer vermektedirler.

Gönderi tarihi:

Büyük Çerkesya'nın tartışıldığı bu günlerde, tüm çerkeslerin gözü Adıge Khase ‘gençlik hareketi’ ne çevrilmeli ve dikkatle Çerkesk’te düzenlenen Çerkes halk kongresini takip etmeliler. Türkiyede'deki çerkes hareketliliği Rusya'nın dikkatini çekmek için kullanılabilir. TRT'deki yayın haklarının çerkeslere de verilmesinin bu yönden faydası olabilir. Asimile olanlar zaten olacağı kadar olmuştur. Dil yayını yapılması bunu geri getirmez.

Gönderi tarihi:

Kafkaslarin boyle bir talepte bulunmasi turkiye demokrasisine bir tsunami vursun.. Bu sadece sizin hayal gucunuzun nekadar genis oldugunu gosterir.. turkiyedeki etnik gruplarin boyle bir talepte bulunmalari gayet dogal haklaridir ve coguda cok guzel turkceyi konusmaktadir ve emin olunki turkiye cumhuriyetine sizden daha fazla baglidir.. Turkiye Cumhuriyetinde hic bir etnik grup turkiyeyi bolme hayalinde degildir.. Egerki Turkiye Cumhuriyeti parcalanirsada, sizin gibi dusunen zihniyet yuzunden parcalarnir

 

Saygilar

Gönderi tarihi:
Kafkaslarin boyle bir talepte bulunmasi turkiye demokrasisine bir tsunami vursun.. Bu sadece sizin hayal gucunuzun nekadar genis oldugunu gosterir.. turkiyedeki etnik gruplarin boyle bir talepte bulunmalari gayet dogal haklaridir ve coguda cok guzel turkceyi konusmaktadir ve emin olunki turkiye cumhuriyetine sizden daha fazla baglidir.. Turkiye Cumhuriyetinde hic bir etnik grup turkiyeyi bolme hayalinde degildir.. Egerki Turkiye Cumhuriyeti parcalanirsada, sizin gibi dusunen zihniyet yuzunden parcalarnir

 

Saygilar

Sn Yakisikli, sizin söylediginiz gibi Türkiye Cumhuriyetin de hic bir etnik grup Türkiye'yi bölme hayalinde degildir. Türkiye bölünür senaryosu yazan derin devlet, yani kontur gerilla (Susurluk ve Ergenekoncular) ve irkcilar. Bunlarin amaci da Türkiye'yi korku altina alip insanlarin gelismelerini engellemek. Demokrasi düsmanlarinin bir uydurugudur Türkiye'nin bölünecegi senaryosunu yazanlar. Onlara etnik gruplara baski yapmak ve haklarini gasp etmek zevk veriyor galiba.

Misafir Domuzbağı
Gönderi tarihi:
Sn Yakisikli, sizin söylediginiz gibi Türkiye Cumhuriyetin de hic bir etnik grup Türkiye'yi bölme hayalinde degildir. Türkiye bölünür senaryosu yazan derin devlet, yani kontur gerilla (Susurluk ve Ergenekoncular) ve irkcilar. Bunlarin amaci da Türkiye'yi korku altina alip insanlarin gelismelerini engellemek. Demokrasi düsmanlarinin bir uydurugudur Türkiye'nin bölünecegi senaryosunu yazanlar. Onlara etnik gruplara baski yapmak ve haklarini gasp etmek zevk veriyor galiba.

Sayın dünyahepimizin

 

Yıllardır halk desteğiyle belediye başkanı seçilen Osman Baydemirin son konuşmasında "Devlet bu toprakların adını da tanıyacaktır" demesini, yazınızda nereye koyuyorsunuz.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sayın dünyahepimizin

 

Yıllardır halk desteğiyle belediye başkanı seçilen Osman Baydemirin son konuşmasında "Devlet bu toprakların adını da tanıyacaktır" demesini, yazınızda nereye koyuyorsunuz.

 

Saygılar...

Sn Domuzbagi, ülkemizdeki etnik gruplardan bahsederken onlarin icindeki bazi sahsiyetlerden veya onlar adina terör yapan örgütlerden söz etmiyoruz. Sahislardan yola cikarsak birileride bize bir cok fasist ve irkci Türk'lerden ve azinlik düsmanlarindan bahseder ve sanki bizlerin hepsi öyleymisiz anlamina gelir.

Türkiye'de yasayan etnik gruplar cogunluk olarak Türkiye icin bölücülük falan yapmadilar ve yapmazlarda, cünki hepimiz ic ice girmis, akraba olmusuz.

Gönderi tarihi:
Büyük Çerkesya'nın tartışıldığı bu günlerde, tüm çerkeslerin gözü Adıge Khase ‘gençlik hareketi’ ne çevrilmeli ve dikkatle Çerkesk’te düzenlenen Çerkes halk kongresini takip etmeliler. Türkiyede'deki çerkes hareketliliği Rusya'nın dikkatini çekmek için kullanılabilir. TRT'deki yayın haklarının çerkeslere de verilmesinin bu yönden faydası olabilir. Asimile olanlar zaten olacağı kadar olmuştur. Dil yayını yapılması bunu geri getirmez.

 

Sn.Beton, Asimilasyon ile Entegrasyon arasındaki farkı biliyormusunuz ?

Gönderi tarihi:
Büyük Çerkesya'nın tartışıldığı bu günlerde, tüm çerkeslerin gözü Adıge Khase ‘gençlik hareketi’ ne çevrilmeli ve dikkatle Çerkesk’te düzenlenen Çerkes halk kongresini takip etmeliler. Türkiyede'deki çerkes hareketliliği Rusya'nın dikkatini çekmek için kullanılabilir. TRT'deki yayın haklarının çerkeslere de verilmesinin bu yönden faydası olabilir. Asimile olanlar zaten olacağı kadar olmuştur. Dil yayını yapılması bunu geri getirmez.

 

Çerkes tv si , yalnızca yeni nesil çerkeslerin , çerkes kültüründen kopmamasını sağlamaz. Aynı zamanda güncel ve sürekli haberlerle kafkasyanın gündeminden hem çerkesler hemde tüm Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları haberdar olur.

 

Bu forumda biz herşeyi tartışıyoruz, Kürt sorununu tartışıyoruz, Filistin'i tartışıyoruz, latin amerikayı tartışıyoruz, sudan'ı tartışıyoruz. Ama bakalım kafkasya ile ilgili kaç tane topic var ? Türkiye'de altı milyon kafkas kökenli vatandaş varken 25 yıldır savaşın hüküm sürdüğü kafkasya üzerine tartışmıyoruz bile bu forumda. Aynı şey basınımız içinde geçerli. Çok büyük bir olay olmadığı sürece kafkasya Türk basınının gündeminde bile olmaz. iç sayfalarda küçük haberler olarak bile.

 

 

Dostum bu arada Khase'nin büyük çerkesya'ya verdiği tepki, ve nasıl nitelendirdiği ortada. Mümkünse gözümüzü Khase'ye bir daha hiç çevirmeyelim.

Gönderi tarihi:
Sn.Beton, Asimilasyon ile Entegrasyon arasındaki farkı biliyormusunuz ?

 

Çerkeslerin yaşadığı asimilasyondur. Bu Türkiye'den kaynaklı bir asimilasyon değildir. Bu sürgünün tabiatında olan asimilasyondur. Zira toplu sürgünün birincil amacıda budur.

 

Şöyle ki , Almanya'ya göç etmiş, oranın vatandaşı olmuş Türk'lerin, Alman toplumuyla entegrasyona girmeleri uyum sağlamaları başka birşeydir. Ama "dış hatlar" muhabirinin mikrofon uzattığı Almanya'da doğmuş 17-20 yaş arası gençlerin neredeyse hepsinin "Atatürk kimdir?" sorusuna yanıt verememesi başka birşeydir. Bu asimilasyondur.

 

Topraklarından sürülen halklar, eğer önlem alınmaz ve yeni nesillere aktarılacak araçlar geliştirilmezse kuşaklar sonra kendiliğinden asimile olurlar.

Gönderi tarihi:

Biz hala topraklarimizin öz evlatlari olan etnik kökenli vatandaslarimizdan dillerini konusuyorlar diye korkarken ve onlarin tümünü potansiyel bölücü olarak görürken bakalim mesela Almanya ülkesindeki bir azinlik icin neler yapiyor? Azinligin ismi Sorblar.

 

"Dil ve yerleşim alanları

Sorblar, Yukarı Sorb dili (Sorbça: ''HornjoserbÅ¡Ä?ina'') ve Aşağı Sorb dili (Sorbça: ''DolnoserbÅ¡Ä?ina'') olmak üzere iki ayrı yazılı dile sahiptir. Ancak Aşağı Sorb dili tarihe karışma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yukarı Sorbça Çek, Aşağı Sorbça ise Leh diline yakındır. Sorb Enstitüsü ve Domowina'nın hesaplamalarına göre günümüzde Sorb dilini aktif şekilde konuşanların sayısı 20.000-30.000 arasında bulunmaktadır. Bir başka kayda göre Aşağı Sorb dilini konuşanlar 7 bin, Yukarı Sorb dilini konuşanların sayısı ise 15 bin dolayındadır. Birçok Sorb kuruluşu Sorbların sayısını 60.000 olarak belirtmektedir. Bu rakamın üçte ikilik kesimi Saksonya'da Oberlausitz'de yoğunlaşmıştır. Bautzen, Hoyerswerda ve Kamenz Sorblar'ın Saksonya'da yaşadıkları yerleşim yerleri arasında öne çıkmaktadır. Ayrıca Brandenburg eyaletinde Niederlausitz Sorblar'ın yoğunlukta olduğu bölgeler arasında sıralanmaktadır.

Almanya dışındaki Sorblar

Yukarı Sorb dilinin bir ağzı, Amerika Birleşik Devletleri'nin Texas eyaletine bağlı Serbin'de konuşulmaktadır. 1848-1860 yılları arasında Avustralya'ya 400 dolaynda Sorb aile göçmüştür. Polonya'da Sorau (Leh dili: Å»ary) kenti çevresinde bulunan Sorblar'ın büyük kısmı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Alman olarak kabul edildiklerinden Batı'ya göçmek zorunda kalmış, kalanlar ise Polonya'nın asimilasyon politikası sonucu etnik özelliklerini kaybetmişlerdir.

Sorb azınlığı koruyup geliştiren kurumlar

Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesini öngören 31 Ağustos 1990 tarihli anlaşmada Sorblar'ın durumuna da açıklık getirilmiştir. Anlaşmanın 35'nci maddesinin 14'ncü fırkasında, "Sorslar'ın Almanya sınırları dışında bir anavatana sahip olmadıklarına dikkat çekilerek Sorb halkına karşı Alman devletinin destek yükümlülüğü" vurgulanmıştır. Bu çerçevede Sorb Halkının Vakfı (Sorb dili: ''ZaÅ?ožba za serbski lud'') önemli bir işlev üstlenmektedir. Vakfa federal devlet ile Brandenburg ve Saksonya eyaletleri maddi kaynak sağlamaktadır. Sorb Halkının Vakfı bu kaynakla Sorb kimliğini ifade eden dil, kültür ve gelenekleri koruyup geliştirme, teşvik ve yayma faaliyetleri yürütmektedir. Alman federe devleti, Brandenburg ve Saksonya eyalet yönetimleri 2006 yılında Sorsb azınlık için toplam 15,6 milyon Euro kaynak ayırmıştır. Bu rakamın 7,6 milyonu federe devlet, 5,5'i Saksonya, 2,6 milyonu ise Brandenburg tarafından karşılanmıştır. Bunun dışında, kamu bütçesinden Sorb azınlık için 5,6 milyon Euro ödeme yapılmaktadır. Sorb Halkının Vakfı, resmi web sitesinde maddi kaynaklarının bütün kalemlerini açıklamaktadır. Bautzen (BudyÅ¡in) ile Cottbus (ChoÅ?ebuz), Sorb kültür dünyasının merkezleri olorak kabul edilir. Bu kentlerde birçok kreşin yanı sıra bir düzineye yakın orta öğretim seviyesinde eğitim veren Sorb okulu bulunmaktadır. Ancak giderek düşen talep nedeniyle okullar kapanma tehlikesiyle yüz yüzedir. Bautzen ve Cottbus'da ayrıca Sorb dilinde eğitim veren lise faaliyet göstermektedir. Sorb dilinde vatan anlamına gelen ve 1912 yılında kurulan Domowina (Resmi adı Lausitz Bölgesi Sorbları'nın Birliği; Sorbça: ''Zwjazk Åužiskich Serbow z. t.'', Almanca: ''Bund Lausitzer Sorben e. V."), Sorb azınlığın merkezi örgütlenmesidir. Domowina, toplam 5 bin 800 üyesi olan 12 derneğin çatı örgütü konumundadır. Merkezi Bautzen'de bulunan bir Sorb Enstitisü (''Serbski Institut'') bulunmaktadır. Bu kuruluş, 1951 yılında kurulan Sorb Halk Araştırmaları Enstitüsü'nün (''Institut za serbski ludospyt'') devamı niteliğindedir. Enstitü, tarihe karışan Doğu Alman Cumhuriyeti döneminde Bilimler Akademisi'ne bağlıydı. Sorb Enstitüsü, Sorb dil ve kültürünü bilimsel yöntemlerle ele alan araştırmaların yanı sıra Lausitz bölgesinde Sorp dili ve kültürüne destekleyen programlar hayata geçirmektedir. Bautzen, kitap, gazete ve dergi gibi Sorb dilinde yapılan bütün yayınları basan Domowina yayınevine (Sorbça ''Ludowe nakÅ?adnistwo Domowina'') de ev sahipliği yapmaktadır. Bautzen'de bir Sorb Müzesi (''Serbski muzej BudyÅ¡in'') bulunmaktadır. Müzüde 6'ncı yüzyıldan günümüze Sorb tarihinin yanı sıra Sorbların kültür ve hayat tarzı aktarılmaktadır. Düzenli sergilerde Sorb sanatçıların eserleri sergilenmektedir. Sorb Müzesi, maddi kaynağını yerel yönetimin yanı sıra Sorb Halkının Vakfı ve Oberlausitz- Niederschlesien kültür bölgesinden de sağlamaktadır. Leipzig Üniversitesi'ne bağlı Sorb Dili Enstitüsü'nde Sorbça öğretmenler yetiştirilmektedir. Kökleri 10 Aralık 1716'da Sorb üniversite öğrencileri tarafından kurulan Sorb derneğine kadar uzanan ensititüye son yıllarda talep artış kaydetmiştir. Enstitü'nün genel müdürlüğü 19 Ocak 2004'ten bu yana Prof. Dr. Eduard Werner tarafından yapılmaktadır.

Basın-yayın kuruluşları

thumb|200px|Serbske Nowiny'nin kapağı â? Serbske Nowiny?, Sorb dilinde yayın yapan bir günlük gazetedir. Yukarı Sorb dilinde çıkan günlük gazetenin yanı sıra Aşağı Sorbça'da â? Nowy casnik? (Almanca: ''Neue Zeitung'') isimli bir haftalık gazete yayımlanmaktadır. Kültür alanında çıkan, aylık â? Rozhlad? (Almanca: ''Umschau'') dergisi, çocuk dergisi â? PÅ?omjo? (Almanca: ''Flamme''), Katolik yayın yapan â? Katolski PosoÅ?? ve Protestanların dergisi â? Pomhaj Bóh? kayda değer diğer yayınlar arasındadır. Sorb Radyosu'nun yayınları, kamuya ait birer radyo-TV kuruluşu olan MDR ve Berlin-Brandenburg Radyosu'nda üretilmektedir. Sorbça, Cumartesi dışında her gün birkaç saat olmak üzere yine MDR ve Berlin-Brandenburg Radyosu'na ait vericiler üzerinden yayın yapılmaktadır. Berlin-Brandenburg Radyosu, Sorbça yayınları ayrıca podcast olarak da sunmaktadır. Sorb gençleri hedef alan aylık "Bubak" ve iki saatlik "Radio Satkula" hazırlanmaktadır. Berlin-Brandenburg Radyosu, 1992 Nisan ayından beri Aşağı Sorb dilinde 30'ar dakikalık â?Åužyca? (Almanca: ''Lausitz'') isimli TV programını hazırlamaktadır. MDR ise 18 Eylül 2001'den bu yana 30'ar dakikalık â?Wuhladko? (Almanca: ''Aussicht'') isimli TV programını yayınlamakta, Sorb dilindeki program uydu üzerinden Almanya genelinde izlenebilmektedir. MDR, ayrıca her pazar yayınlanan "Sandmí¤nnchen" isimli çocuk programını Alman ve Sorb dillerinde aktarmaktadır.

Siyasi kuruluşları

thumbs|right|150px|Sorb bayrağı 2005 Mart'ında Cottbus'da bir grup Sorb Wend Halkının Partisi'ni (Sorbça: ''Serbska Ludowa Strona'') kurdu. Sorblar siyasi partiyi kurarken, Schleswig-Holstein eyaletinde Almanya'daki Danimarkalı azınlığın haklarını savunan SSW'yi örnek aldılar. Ancak Sorb azınlık Wend Halkının Partisi'ne halen temkinli yaklaşmaktadır. Sorbların genel eğilimini yansıtan Domowina'da, Sorb halkının çıkarlarının bir azınlık partisi yerine tüm partilerle işbirliği yapılarak korunması görüşü ağır basmaktadır.

Azınlık hakları

right|thumb|Cottbus'da Almanca ve Sorbça sokak levhaları Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesini öngören 31 Ağustos 1990 tarihli anlaşma (Almanca: Einigungsvertrag), Sorblar'ın durumuna şöyle açıklık getirmektedir. <ol type="a"> <li>35'nci maddesi 14'ncü fırka: â?Almanya Federal Cumhuriyeti ve Demokratik Almanya Cumhuriyeti, anlaşmanın 35'nci maddesiyle bağlantılı olarak şu noktalar kararlaştırılmıştır: # Sorb halkı ve kültürüne aidiyet beyanı özgürdür # Sorb kültürü ve Sorb geleneklerinin korunup geliştirilmesi güvence altına alınacaktır. # Sorb halkının mensupları ve Sorb örgütleri Sorb dilinin kamusal alanda korunup desteklenmesi özgürlüğüne sahiptir. # Anayasada federal devlet ve eyalet yönetimleri arasında belirlenen görev dağılımında bir değişiklik yapılmayacaktır. </li> <li>Yine sözkonusu Birleşme Anlaşması uyarınca Sorb dilinin mahkemelerde kullanımı da güvence altına alınmıştır: â?Madde 184 uyarınca Sorb halkının yaşadığı bölgelerde Sorblar'ın mahkemede ana dillerinde konuşma hakkı dokunulmazdır.?</li> <li>Federal İçişleri Bakanlığı'nın 14 Nisan 1993 tarihli yazısında, Birleşme Anlaşması'nın 35'nci maddesinin 14'ncü fırkasının geçerlilik süresine şöyle açıklık getirilmiştir: â?Anlaşmada, ilgili düzenlemenin belli bir süre sonra yürürlükten kaldırılacağına dair bir ibare bulunmamaktadır.?</li></ol> "

 

Alinti:- -http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Sorblar-

 

Görüyoruzki Sorblar Almanya nüfüsunda 1% bile yoklar, ama ona ragmen birakin dillerini konusma haklarini, devletten kültürlerini korumalari icin kaynak bile ayriliyor. Biz ise Kürt'lerin nüfusu eskiden kültürel hak alacak kadar yeterli degildi diye aslinda ne kadar aciz oldugumuzu gösteriyoruz. Birde kalkiyoruz, yok efendim Kürt'ler Türkiye nüfusunun 8% ini, yok 10% nu yok efendim aslinda belkide 3% olusturuyor gibi yalan yanlis bilgiler verdigimiz gibi, aslinda bu bilgilerin arkasinda Kürtce konusmayi red etmek ve tahammülsüzlük geliyor.

Gönderi tarihi:
Sn Domuzbagi, ülkemizdeki etnik gruplardan bahsederken onlarin icindeki bazi sahsiyetlerden veya onlar adina terör yapan örgütlerden söz etmiyoruz. Sahislardan yola cikarsak birileride bize bir cok fasist ve irkci Türk'lerden ve azinlik düsmanlarindan bahseder ve sanki bizlerin hepsi öyleymisiz anlamina gelir.

Türkiye'de yasayan etnik gruplar cogunluk olarak Türkiye icin bölücülük falan yapmadilar ve yapmazlarda, cünki hepimiz ic ice girmis, akraba olmusuz.

Sayın dünyahepimizin

 

Ben sıradan bir şahıstan ya da terör örgütü mensubundan bahsetmiyorum ki. Türkiyedeki en büyük Kürt populasyonuna sahip ilinde Kürtlerin büyük desteğiyle kendilerinin temsilcisi olarak seçmiş olduğu biri olan Baydemirden bahsediyorum. Bu adam öylesine şahıs değil, arkasında müthiş bir Kürt oyu var. Söylediği her söz o insanlar adına ve bir etnik grubun önemli bir kısmını temsil ediyor, sorumluluğunu taşıyor.

 

Elbette benim de pek çok Kürt arkadaşım var, Kürt akrabalarım var, kendimden farklı gördüğüm hiç bir tarafları da yok. Bir Türk ne ise benim için bir Kürt de o. Unutmayın ki, bugüne kadar binlerce askerimiz, Kürtleri korumak ve Kürt vatandaşların ağırlıklı yaşadığı topraklarda tehdit altında olmadan yaşayabilmesi inancıyla gözlerini kırpmadan öldüler. Üstelik hain gibi gösterilmeye çalışmalarına rağmen, omuz omuza savaştıkları korucularla birlikte ölüme gittiler.

 

Büyük çoğunluğun böyle ayrı bir devlet kurma iddiasında olmadığına ben de katılıyorum. Ama toplumsal fikirler, moda olduklarında süratle yayılıyorlar. Bunun için bir fitilin ateşlenmesi ve bombanın patlamasının beklenmesi gerekiyor. Baydemir'in açıklamasını da ateşlenmiş bir fitil olarak görüyor, bombanın patlamadan imha edilmesini temenni ediyorum.

 

Saygılar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.