Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Aile İçi Şiddete Son Kampanyası ve Güldünya Şarkıları


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Hürriyet’in beş yıl önce temellerini attığı Aile İçi Şiddete Son Kampanyası ‘Güldünya Şarkıları’ ile güçleniyor.

Geliri Acil Yardım Hattı’na bağışlanacak olan albümde Türkiye’nin en güçlü kadın vokalleri bulunuyor.

 

(Emel Armutçu - Hürriyet Sosyal Projelerden Sorumlu Kurumsal İletişim Müdürü):

 

11 BİN ŞİDDET MAĞDURU KADINA HİZMET VERDİK

 

Güldünya Şarkıları projelerinin temeli ne zaman atıldı?

 

Aslında çok net hatırlayamıyorum çünkü o kadar çok şeyi bir arada yapıyoruz ki... Ama sanıyorum geçen senenin başıydı. Hürriyet Kurumsal İletişim Direktörü Temuçin Tüzecan, fikri ortaya attı ve Şubat sonu gibi sanatçıları aramaya başlamıştık.

 

Bir yandan Hürriyet Hakkımızdır Treni hazırlıklarını -ve 45 gün süren yolculuğunu- yaparken, aradan da bir “kocaman” müzik albümü çıkardık. Kocaman yürekli sanatçılarımızla birlikte.

 

Türkiye’nin en önemli kadın vokalleri projede yer aldı. Proje esnasında hiç onlarda bir çekince hissettiniz mi?

Hiç. Kesinlikle hiç. Kapısını çaldığımız birkaç tanesi zaman ya da başka nedenlerle projede yer almayacağını söyledi. Ama yer alacağını söyleyenlerle hiçbir problem yaşamadık. Hatta uzun uzun anlatmamıza bile gerek kalmadı. Kadın, şiddet, mağdur, yardım gibi kelimeler işi bitirdi. Samimiyetle yer alacaklarını, destek vereceklerini söylediler ve yaptılar. Tüm şiddet mağdurları ve şiddete karşı mücadele edenler adına onlara çok teşekkür etmeliyim.

 

Çok uzun yıllardır kadın sorunları üzerine çalışan bir gazeteci olarak sizin için bu projenin kişisel anlamı nedir?

Çok şey. Ve anlatmak öyle zor ki… Kelimelerle anlatmaya çalışmak yerine olay olarak anlatayım. Albümün ilk demo kaydı geldi. Evde müzik setine koydum, saat çok geçti. Ama sesi sonuna kadar açtım ve neredeyse müzik sesi kadar yüksek bir sesle ağlayarak dinledim. O anda ulaşabileceğim sanatçılara mesajlar attım, teşekkür ettim, muhteşem bir sonuç aldığımızı söyledim. Tam olarak niye ağladığımı da bilmiyorum; ama mutlulukla alakası olduğu kesin.

Benim için bu albümün çok özel bir parçası var. İlk parça: “Kadınlar Vardır”. Bu bir kadın marşı. Çok sevgili arkadaşım avukat, Güncel Hukuk Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Filiz Kerestecioğlu yazdı söz ve müziğini. Bu marş ilk kez kadınlar tarafından, “Dayağa Karşı Dayanışma” mitinginde söylendi… Taaa 1987 yılında. 12 Eylül’den sonra yapılan ilk mitingdi bu galiba yanlış hatırlamıyorsam. Ve 21 yıldır, her kadın eyleminde bağıra bağıra söylediğimiz bir marş bu. Sokaklarda pankart açan, yürüyüş yapan tüm feminist kadınlar ezbere bilir. Hatta şu özel bilgiyi de vereyim: 1989’da Türkiye’de tutuklanan ilk feministler olarak, benim de içinde olduğum 11 “siyahlı kadın”ı kadını içeri atmışlardı. 11 Siyahlı Kadın, çünkü hepimiz siyah kıyafetler giyip sokakta bir basın açıklaması yapmıştık. Tutuklama nedeni de buydu. Bir ay kaldık, ilk mahkemeye de “Kadınlar Vardır”ı söyleyerek çıkmıştık. Adliye koridorlarında “kadınlar vardııııır, kadınlar vardıııır” diye bağıran kadınlar… Çok sinematografikti. Ve bu şarkı bugün de kadınların şiddetle mücadelesine çok yakışıyor. O yüzden albümde olması benim için çok, çok anlamlı. Belki de en çok bu yüzden ağlamışımdır o gece.

 

Albüm haricinde projenin bir diğer adımı da acil yardım hattı. Sistemin nasıl işleyeceğinden bahseder misiniz?

Aslında albüm Acil Yardım Hattı’nın bir adımı. Acil Yardım Hattı, bir yıldan fazla bir süredir tıkır tıkır işliyor zaten. 15 Ekim 2007’de açtık. Hürriyet ve İstanbul Valiliği işbirliğiyle. Polislere, jandarmaya, yani şiddet gören kadının ilk başvuracağı mercilere eğitimler verdik. Bu konuda Türkiye çok iyi, ileri yasalara sahip ama uygulamada aksaklıklar mevcut. Şiddet gören kadın şikayet ettiğinde de mağduriyeti devam edebiliyor. 0212 656 96 96 numaralı hattımız 7 gün 24 saat açık. Sadece eğitimli psikolog ve hukukçular cevap veriyor telefonlara. Bugüne kadar 11 bin kadına hizmet verildi. Kimine hukuki yardım, kimine psikolojik… Bazıları acil durumdaydı, her an dayak yiyecek, belki öldürülecek, ama gidecek yeri olmayan kadınlar. Bu durumda olanların sığınaklara yerleştirilmesinde bir sistem oturtmaya başladı hattımız. Tabii sığınmaevi sayıları çok yetersiz, uygulama dediğim gibi aksıyor, ama bir yılda çok yol aldık. İstanbul Valiliği de bu konuda çok destek veriyor. Acil Yardım Hattı’nın bir yıllık bütçesinin önemli bir kısmını Avrupa Birliği fonu karşıladı. Ama artık süre bitti. Tamamını Hürriyet karşılıyor. Dolayısıyla hattın sürekliliğinin sağlanması için ek kaynaklar bulmaya çalışıyoruz. Bunlardan biri de Güldünya Şarkıları. Albümden elde edilecek gelirin tamamı hatta gidecek. Ama tabii tek mesele para değil. Bu albüm kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratacak, şiddeti görünür kılacak, hattın tanıtımını yapacak. Bu paradan çok daha değerli bir katkı.

 

Güldünya şarkıları sadece kadın vokaller tarafından seslendiriliyor. Bir erkek vokal yer alsa sizce nasıl bir farklılık olurdu?

Biz başlangıç olarak, kadınlar, kadınlar için söylesin istedik. Bir çeşit dertleşme, dayanışma gibi… O yüzden “erkek vokal nasıl olurdu?”yu hiç düşünmedik. “Hayır, erkek sinek giremez” dedik. Ama bu bir başlangıç, daha hazırlık aşamasında, bir sonraki albümde de erkekler kadınlar için söylesin. Şiddete karşı olan, bu sorunun sadece “kadınların sorunu” olduğunu düşünmeyen, şiddete karşı mücadelede kadınların yanında olduğunu gösterecek erkekler. Gelecek proje bu. Yoksa çok erkek dostumuz, destekçimiz var. Zaten proje fikri ve başlama vuruşu bir erkekten (Temuçin Tüzecan) geldi, danışmanımız erkekti (Naim Dilmener), albümün en feminist şarkısı “Adım Kadın”ı bir erkek yapmıştı (Bora Ayanoğlu), “Kadınlar Vardır”ın korosunu oluşturan ve düzenlemesini yapan bir erkekti (Mustafa Ceceli) vs… En çok da Ceceli çalıştı, işi çok zordu… Buradan büyük teşekkürler ona.

 

Vokaller neye göre seçildi?

 

Türkiye’nin A sesleri ve bu projeye duyarlı olacağından emin olduğumuz kadınlar. Biz seçmedik. Ne haddimize... Onlar zaten vardı. Ama şarkıları Naim Dilmener, iletişimci arkadaşımız Hülya Demir ve ben seçtik. Günlerce kafa kafaya verip, önümüze uzun listeler koyup tartıştık. Tek tek her şarkı mısrasını irdeledik. Cinsiyetçi olmayan, bir kadının yaşadığı herhangi bir şiddeti anlatabilecek şarkılar seçmeye çalıştık. Bilmiyorum, galiba başardık. Çünkü albümde bir istemediği biriyle evlendiren bir Kürt kızının da hikayesi var, aşk acısı çeken bir kadının hikayesi de… Şiddet bir tek fiziksel olmuyor biliyorsunuz, bin türlü yolu var. Nazan Öncel’in Leyla’sı polis şiddetine maruz kalan bir kadın...

 

 

Aylin Aslım’ın, pardon bu albümde Sezen Aksu’nun Güldünya’sı zaten şiddetin en uç boyutunun kurbanı bir kadın. Ama bunun dışında, her gün yaşadığımız görünmeyen şiddetleri de aktarmaya çalıştık: Mesela Emel Müftüoğlu’nun yeniden seslendirdiği 70’lerin şarkısı “Adım Kadın”, bunu toptan anlatıyor: “Ademin yediği elma hep benden mi sorulur”, diyor. “Aklım yok ama vazifem çok”. Tabii sadece şiddeti anlatan, hüzünlü şarkılarımız yok, isyanı, özgürlüğü ve güçlü kadını anlatanlar da var: “Sana Ne Kime Ne”, “Dünden Sonra, Yarından Önce”, “Sil Baştan” gibi…

 

Rojin:

LEYDİ DIANA DA TÖRE KURBANI

Sil Baştan’ı söylerken neler hissettiniz?

 

“Sil baştan başlamak gerek bazen” tam da beni anlatıyordu. Geleneksellik, savaşmak, yaşam, mücadele... Ben “gücün var mı sevgilim” derken hayata seslenmiştim. Yaşadığım bütün zorluklar, yüreğimden taşan gözyaşlarım şarkının güzelliğiyle akıp gitmişti. Biz ağlamayı seven bir toplumuz. Bizim için bir rahatlama aracı gibi. Ağlayarak katharsis(Yunan tragedyalarında boşalma) oluyoruz. Sil Baştan’ı okurken çok duygulandım. Sağolasın Şebnem dedim.

 

Siz kadınlara karşı oldukça hassas bir sanatçısınız. Böylesine büyük bir projede yer almak sizin için ne anlam taşıyor?

Bu projede olmak benim için çok önemliydi. Çünkü kadınlar neredeyse ben de bütün gücümle oradayım. Erkekler güdüleriyle, kadınların çoğu ise duyguları ile yaşıyor. Duygu geri kalmış bir his olarak görülüyor olabilir şimdilerde. Bu şarkı da çok anlamlı geldi. Aslında Kürtçe bir şarkım vardı. Urfa’da babası tarafından abisi ile Fırat’a atılmış bir genç kızın hikayesini anlatıyordu. Kızın yüzerek kurtulması ve gizlice yaşıyor olmasını anlatıyordu. Töre cinayetinden kurtulan tek kadındı. Ben de yaşamı yüceltmek istiyordum. Ölümü ve öleni değil. Ancak Kürtçe olmayacak denince ben de Sil Baştan’ı seçtim.

 

Bu projenin en büyük başarısı ne olacak sizce?

Bu proje her şiddet gören kadına biraz daha bu kadere son vermeliyim gücü verecek. Hürriyet çok anlamlı bir hizmette bulundu bence. Bu, albümle birlikte herkese ulaşacak. Herkesi haberdar edecek. En iyi savaşma yöntemi de bu sanıyorum. Umarım devamı da gelecek. Emek verenleri kutluyorum.

 

Yurtdışına nazaran Türkiye’de kadına karşı şiddettin çok daha fazla olmasının sebebi nedir sizce?

Ben şu anda Kuzey Irak’tayım. Buraya gelme nedenim Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı gelen üç kadına tecavüz edilip öldürülüşü sebebiyle düzenlenen devlet törenine katılmak. Aslında yurtdışına nazaran Türkiye’de daha çok değil. Demokrasinin beşiği gibi görülen yerlerde de kadın yine kadın. Ezen, ezilen ve güç gösterisi oralarda da var. Leydi Diana da bir töre cinayeti kurbanı değil mi? İnsanlar kaba kuvvetle artık birşeylerin çözülemeyeceğini anladığında bu zulüm bitecek.

 

Aylin Aslım:

BENİM BAŞIMA GELMİYOR DEYİP SUSMAK İNSANLIK MIDIR?

2005 yılında Güldünya şarkısını yaparken hiç başka bir projenin bu noktaya geleceğini düşünmüş müydünüz?

 

Hayir, ben bu konuyla ilgili bazı projelerin hayalini kurmuştum ama böyle bir albüm yapılacığını ya da Sezen Aksu’nun bu şarkıyı seslendirmek isteyebileceğini hiç düşünmemiştim. Hayatımda aldığım en güzel hediyelerden biri...

 

Albümde “Kadınlar Vardır” adlı şarkıyı söylerken aklınızdan neler geçiyordu?

“Kadınlar Vardır” son 20 yıldır miting ve gösterilerde söylenen bir marştı. Böyle bir kadroyla bu albümde insanların arşivine, evlerine girmesi güzel bir şey.

 

Kadın konuları konusunda oldukça hassas davranıyorsunuz. Bundan rahatsız olan ya da sizi rahatsız eden birileri oluyor mu? Bu anlamda bir

duygusal şiddet gördünüz mü?

Duygusal şiddet? Hayır! Ama bu konuyla fazla (!) ilgilendiğimi, bunun kariyerimi ticari anlamda olumsuz etkileyeceğini, antipatik (evet!) bir konu olduğunu söyleyenler oldu. Bu beni rahatsız etmiyor, sadece böyle ölümcül düzeyde önemli bir sorunla ilgili konuşmaktan bile rahatsız olan insanların olması beni üzüyor. Yaşadığın ülkede, şehirde gencecik kızlar, kadınlar öldürülürken ya da hayat boyu işkence görürken, bu hiç olmuyormuş gibi davranmak mümkün mü? ‘Nasıl olsa

benim başıma gelmiyor’ deyip susmak insanlık mıdır? Herkes üzerine düşeni yapmalı, elinden geleni de. Bana doğuştan bir hediye verilmiş,

şarkı yazıyorum, söylüyorum ve insanlara sesimi duyuruyorum. Madem elimde mikrofon var, böyle bir şey için neden kullanmayayım?

 

Aynur Doğan

KADIN ŞİDDETE KARŞI DURMAYI BİR HAK GİBİ GÖRMÜYOR

Toplumumuzda aile içi şiddet önem sıralamasında nerededir?

 

Dünyanın her tarafında bir şekilde direkt ya da dolaylı olarak aile içi şiddet yaşanıyor. Fakat toplumumuzda aile içi şiddet dillendirilmiyor. Daha doğru bir ifadeyle çoğu kadın şiddete karşı durmayı bir hak olarak dahi görmüyor. Kültürle de böyle bir şey öğretilmemiş, kadınlar aile içi şiddeti kendi kaderleri olarak görüyor. Ne yazık ki şiddet artıkça ve görüldükçe bir o kadar da kanıksar hale geldik. Aile içi şiddete karşı durmanın bir hak olduğunu kadınlara anlatma, kadınlarda farkındalık yaratma, onların duyarlılığını ve bilincini uyandırmak bu noktada çok önemli. Böylesi bir projede bir kadın olarak benim de sesimin olması beni mutlu etti.

 

Kumrucuk, dinleyici üzerinde nasıl bir etki yaratacak? Hangi duyguları uyandıracak?

Qumrîkê (Kumrucuk), kadının tercihleri ve kendisi arasına konulan bir duvar hissi verdi bana...

 

Sizce albüm, aile içi şiddete karşı nasıl bir adım olacak? Nasıl bir etki hayal ediyorsunuz?

Türkiye’deki değerli kadın müzisyenlerin bu soruna duyarlılığının toplum için model olmasını umut ediyorum. Böyle bir desteğin olması kadınlara güven duygusu sağlayacaktır. Tabi ki yeterli değil ama dayanışmayı göstermek adına önemli bir adım diye düşünüyorum.

 

 

ŞARKILAR

 

1) KORO (Nazan Öncel, Aylin Aslım, Aynur, Nilüfer, Zuhal Olcay, Sezen Aksu, Rojin) “Kadınlar Vardır”

2) Sezen Aksu “Güldünya”

3) Ajda Pekkan “Kadın Dediğin”

4) Nazan Öncel “Leyla”

5) Emel Müftüoğlu “Adım Kadın”

6) Aynur “Qumrike/Kumrucuk”

7) Zuhal Olcay “Neyse”

8) Aylin Aslım “Karar Verdim”

9) Nilüfer “Sanane Kimene”

10) Şebnem Ferah “Masum Değiliz”

11) Şevval Sam “Kibritçi Kız”

12) Rojin “Sil Baştan”

13) Ayten Alpman “Ve Tanrı Aşkı Yarattı”

14) Funda Arar “Dünden Sonra Yarından Önce”

 

 

NtvMsnbc

Gönderi tarihi:

6871917.jpg

 

 

Danışmanlığını Naim Dilmener ve Hülya Demir'in yaptığı albüm için sanatçı Sezen Aksu, bir de yazı yazdı. CD kitapçığında yer alan yazısında, şiddetle mücadele için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini ifade eden Aksu,şunları kaydetti:

 

"Kimi zaman ekonomik, sosyal ya da ruhsal bir eksiklik duygusuyla gücün ispatına girişilen, esip geçilen, dahası tahakküme varan bu otoritenin kültürel değerler dahilinde kabul gördüğü, kimi zaman da koşulsuz sevginin sonuna dek sömürülebildiği, kırılan kolun yen içinde bırakılması dayatılagelmiş bir yer olduğu için kaynağına yakın yerde kaynar şeytanına uyanların kazanı...

 

Hele kaynak aile içindeyse, ki çoğunu bilmediğimizden eminim, korunmasızlık kim bilir kaça katlanır. Sığınılacak tek adresten kaçıp gitmeyi isteyen, sosyal bir varlık olmasına karşın aidiyetsizlik batağında kaybolan ne çok insan vardır kim bilir.

 

Görünen o ki, insan özünde pusuda bekleyen bu enerji, doğru bir formül ileyönetilmediği, yönlendirilmediği ve türlü şekillerde beslendiği sürece, çocuklarımızın potansiyel birer şiddet uygulayıcısına, kendimizin de birer şiddet mağduruna dönüşmesi içten değil."

Gönderi tarihi:
Hele kaynak aile içindeyse, ki çoğunu bilmediğimizden eminim, korunmasızlık kim bilir kaça katlanır. Sığınılacak tek adresten kaçıp gitmeyi isteyen, sosyal bir varlık olmasına karşın aidiyetsizlik batağında kaybolan ne çok insan vardır kim bilir.

 

Görünen o ki, insan özünde pusuda bekleyen bu enerji, doğru bir formül ileyönetilmediği, yönlendirilmediği ve türlü şekillerde beslendiği sürece, çocuklarımızın potansiyel birer şiddet uygulayıcısına, kendimizin de birer şiddet mağduruna dönüşmesi içten değil."

 

Ne kadar doğru söylemiş... -_-:clover:

Misafir Domuzbağı
Gönderi tarihi:

Toplam 32 ülkede, üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre bayanlar da erkekler kadar partnerine şiddet uyguluyor.

 

Araştırmayla ilgili olarak Reuters Ajansı'na bir açıklama yapan ABD New Hampshire Üniversitesi Aile Araştırmaları Laboratuarı Başkanı Dr. Murray A. Straus, birliktelikleri süren genç çiftlerin 3'te 1'inde şiddet yaşandığını ve bayanların da erkekler kadar partnerine şiddet uyguladığını bildirdi.

 

''Çiftlerde yaşanan şiddetin sorumlusu erkektir'' biçimindeki kanının yanlış olduğunu savunan Dr. Straus, kızların da partnerine erkekler kadar vurduğunu belirterek, ''ama polise yansıyan bu tür olayların yüzde 90'ının faili erkekler, çünkü erkekler vurduğunda, daha ağır yaralanmalara yol açıyor. Ayrıca bir kadına vurulduğunda kadın korkuyor, çığlık atıyor ve hemen polisi arıyor. Erkek ise polisi aramanın erkekliğe sığmadığını düşünüyor'' görüşünü savundu.

 

Dr. Straus'un araştırmalarına göre, araştırmaya dahil edilen hemen hemen tüm ülkelerdeki genç çiftler arasındaki en yaygın şiddet eylemi, ''her iki tarafın aynı anda birbirlerine vurmaya başlamaları.'' İkinci derecedeki yaygınlık ise ''kızın erkeğe tek taraflı olarak vurması.'' Erkek bu durumda kendisine vurulmasına aldırış etmiyor ancak eylem çok ileri giderse karşılık veriyor.

 

Bu araştırmaya göre bu ikisine göre daha az yaygın olan durum ise, ''erkeğin, partnerine vuran tek taraf olması'' durumu.

 

Dr. Straus, ''erkeğin, şiddetin tek kaynağı olarak algılanmasına son verilmesi gerektiğini'' vurgularken, ''kadının da aynı derecede suçlu olmasının kabul edilmemesi, sorunun en az yarısının görmezden gelinmesi anlamına gelir'' görüşünü savundu. Dr. Straus, ''Erkeğin kadına vurmasına kamuoyunda gösterilen tepkinin aynısının, kadının erkeğe vurmasına da gösterilmesi gerekir'' dedi.

Gönderi tarihi:

Patron adamı azarlar, adam eve gider hıncını karısından çıkartır,kadın çocuktan,çocuk kediden..

 

 

 

Aile İçi Şiddette Kadın

 

 

 

Aile içi şiddette kadın genelde karşımıza şiddet uygulanan mağdur olarak çıkmaktadır. Kadınlar genelde; dövülme, ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakılma, hakarete uğrama ve cinsel şiddet tipleriyle karşılaşırlar. Kadının aile içi şiddet mağduru olmasında fiziksel yetersizlik, ekonomik bağlılık, toplumdan gelen inanışlar (namus vs.), duygusal sebepler nedenler olarak sıralanabilir.

 

 

Kadınlar ailede sadece şiddet uğrayan değil aynı zamanda şiddet uygulayan konumundadırlar. Kadınların %73,2’si, erkeklerin %69’u eşlerine değişik sıklıklarda hakaret, küfür, alaya alma, aşağılama vb. sözlü şiddet uygulamaktadırlar. Aile içi şiddet ile ilgili araştırmalarda kadınların anlık çatışmaları kontrol etmek için yada şiddete maruz kaldıkları yada şiddetten korunmak için de fiziksel şiddete başvurduklarını göstermiştir. Aynı zamanda kadınlar eşlerine çoğunlukla sözlü şiddet uygularlarken, çocuklarına hem sözlü hem de fiziksel şiddet uyguladıkları görülmektedir. Eşlerinden dayak yiyen kadınları birçoğu da hırs ve sinirlerini çocuklarına yansıtarak çıkartırlar. Ayrıca eşlerinden sürekli şiddet gören kadınların hamilelikleri esnasında dahi şiddet gördükleri de görülmektedir.

 

 

Aile İçi Şiddette Erkek

 

 

 

Aile içi şiddette erkek genelde şiddet uygulayan, olarak görülmektedir. Bunda biyolojik olarak, öğrenme ile ilgili nedenler ve toplumdaki kalıp düşünceler etkilidir. Aile reisliği, bozuk ahlak ve namus düşünceleri, günlük yaşam sıkıntılarından meydana gelen stres ve depresyon, sahip olan gücün kontrol edilememesi gibi nedenler erkek üzerinde etkilidir. Yapılan araştırmalar erkeğin ilişkide uzun süreli olarak kontrol sağlamak için, kadınların ise anlık çatışmaları kontrol altına almak için şiddet uyguladıklarını göstermiştir.

 

 

Erkeğin şiddete maruz kalması nadir bir durumdur. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun 1998 yılında yaptığı araştırmada Türkiye genelinde erkeklerin %2,1’nin sıkça, %1,2’sinin ara sıra eşlerinden dayak yediklerini söylemişlerdir. Erkekler genelde sözlü şiddete maruz kalmaktadırlar. Araştırmaya göre erkeklerin %69’u, kadınların %73,2’si eşlerine hakaret, küfür, alaya alma gibi kaba söz veya ifadelerde bulunarak şiddet uygulamaktadır.

 

Aile İçi Şiddette Çocuklar

 

 

 

Aile içi şiddetin asıl mağdurları çocuklardır. Anne-baba arasındaki şiddetin psikolojik baskısı çocuklar üzerinde etkilidir. Ebeveynler arasındaki geçimsizlikten dolayı çocuklarına şiddet uyguladıkları bilinmektedir. Aile içi şiddette çocuğa yönelik, şiddet içeren her türlü davranış çocuk istismarı kapsamına girer.

 

 

Çocuklara uygulanan hırpalama, dayak atma, kesici ve delici aletlerle yaralama, yakıcı nesnelerle dağlama (vücut üzerinde sigara söndürme) gibi hareketlerle yaralama, sakatlama yada öldürülmesi gibi fiziksel şiddet uygulamaları yada tehdit, bağırma, eve hapsetme gibi çocuğun duygusal gelişimini engelleyecek tipte duygusal şiddet uygulamalarının yanı sıra her türlü cinsel şiddet çocuk istismarına girmektedir.

 

Aile içi şiddet uygulanan çocuklarda fiziksel hasarlaran çok ruh sağlığını ve ileriki sosyal yaşantısını etkileyecek harlar görülmektedir

 

 

Korkma, dayak korkusu

 

Aşırı çekingenlik

 

Kendine güvensizlik

 

Hırçın, saldırgan davranışlar

 

Kâbus görme

 

İnsanlara karşı güvenmeme

 

Kişilik bozuklukları

 

Sosyal iletişim kurmama

 

Toplumdan dışlanma

 

Psikolojik bozukluklar ve an duygu değişimleri

 

Yetişkinliklerinde şiddete meyilli olma

 

Evden kaçma

 

Gibi sonuçlar oluşabilir. Aile içi şiddet gören erkek çocuklar babalarını örnek model olarak görüp alarak gerek aile hayatında gerekse sosyal hayatlarında şiddeti bir çözüm olarak görmektedirler. Çok nadir olmasına rağmen erkek çocuklarının bir kısmında babaya tepkiden dolayı cinsel sorunlar (homoseksüelliğe eğilim) görülmektedir. Kız çocuklarında ise erkeklerden nefret etme, karşı cinsle sağlıklı iletişim kuramama gibi sorunlar yaşamaktadırlar.alıntı

  • 7 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Eş cinayetlerinde başrol kadının!

 

Türkiye’de Ev Cinayetleri Araştırması, ilginç sonuçlar çıkardı ortaya... Araştırmaya göre, eşe yönelik cinayet ve cinayet girişimi olaylarının yüzde 52’si kadınlar tarafından gerçekleştirildi

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nce yapılan ‘Türkiye’de Ev Cinayetleri Araştırması’na göre, eşe yönelik cinayet ve cinayet girişimi olaylarının yüzde 52’si kadınlar, yüzde 32’si erkekler tarafından gerçekleştiriliyor. Olayların yüzde 16’sı ise resmi nikâhı bulunmayan çiftler arasında gerçekleşiyor. Araştırma, 2008’de artış gösteren aile içi cinayetlerde, saldırı nedenlerinin başında sanıldığı gibi ‘namus’ değil, yüzde 47.67 ile “ev içi tartışma” geldiğini de ortaya koyuyor.

 

2008’de arttı

 

Son zamanlarda basında konuyla ilgili sıkça yer alan haberler üzerine aile içi cinayetlerde artış eğilimi olup olmadığını ve olayların nedenlerini araştıran genel müdürlük, Adalet Bakanlığı verilerinden yararlandı ve 2005-2008 yıllarına ait 134 ağır ceza mahkemesindeki kayıtları taradı. Araştırmaya göre, 2005’te 216 olan aile içi cinayetlerin sayısı 2008’de 255’e yükseldi. Tarama yapılan döneme ilişkin olaylarda, sanıkların yüzde 84’ünü erkekler, yüzde 16’sını kadınlar oluştururken, maktullerin yüzde 57.5’inin erkek, yüzde 42.5’inin kadın olduğu görüldü.

 

Araştırmaya göre, 2008’de artış gösteren aile içi cinayetlerde, saldırı nedenlerinin başında yüzde 47.67 ile “ev içi tartışma” var. Bunu 19.34 ile “miras, arazi, para”, 10.54 ile “aldatma, namus”, 7.49 ile “ayrılığı kabullenememe”, 5.18 ile “ruhsal rahatsızlık”, 4.15 ile “alkol”, 3.94 ile “saldırı”, 1.99 ile “gayrimeşru çocuk” ve 0.86 ile “cinsel taciz” izliyor.

 

Cehaletin şiddeti

 

- Sanıkların yarısından fazlasını 25-44 yaş aralığındaki kişiler oluşturdu. 65 yaş üstünde bu oran 5.60’a, 18 yaş altında 3.76’ya düştü.

- Aile içi şiddet failleri arasında ilköğretimi bitirmeyenlerin ağırlıkta olduğu görüldü. İlkokul mezunları ikinci, lise mezunları üçüncü sırada yer alıyor.

 

Akraba katiller

 

- Araştırmaya göre, maktullerin yüzde 37’si eşi, yüzde 20.53’ü kardeşi, yüzde 17.65’i anne babası, yüzde 10.45’i çocuğu, yüzde 8.47’si akrabası, yüzde 4.07’si eşinin akrabası, yüzde 1.52’si damat ya da gelinleri tarafından öldürüldü.

- Sanıkların yüzde 37.19’u eşine, yüzde 20.32’si kardeşine, yüzde 17.79’u çocuğuna, yüzde 10.58’si anne babasına saldırdı.

 

Ege ilk sırada!

 

- Araştırmaya göre, aile içi cinayet ve cinayet girişimi olaylarında, ilk sırada Ege bölgesi var. Ege’yi Akdeniz ile “Ankara, Konya ve Karaman”ın içinde bulunduğu bölge izliyor.

- İstanbul ve Doğu Karadeniz’de kadınlar, Doğu Marmara ve Güneydoğu Anadolu’da erkekler daha fazla aile içi cinayet ve cinayet girişimi olayına karıştı

 

 

Bu haberi bugün Milliyet gazetesinde okudum. Başlığı görünce dedim ki;

 

Başrolde kadın olmasının nedeni, herhalde toplumda ataerkil yapı sonucu oluşan kadın üzerindeki baskının ve şiddetin doğal bir yansıması.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.