Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Allah varsa nerdedir?


Diana_x

Önerilen İletiler

Bu tam da sizin için geçerli bir durum... Ben o kağıdın sarı olduğunu yıllar önce gördüm. Siz hala "kırmızı" diye direten gruptasınız... Sürü psikolojisi... Ufak yaşlardan itibaren çocuğun kafasına bir tanrı kavramını sokarsanız, çocuğun ilerleyen yıllarda bundan kurtulması zordur. Ciddi bir çaba gerektirir. Yıllarca beynine işlenen tanrı kavramını kafasından silemeyecektir. Çünkü tanrı kavramı bir önyargıdır. Yıllarca, inancının doğru olduğu kafasına çakılmıştır. Cehennem azabıyla korkutulmuştur. Sen çocuğa konuşmaya başlar başlamaz "bak bu at/eşek/köpek.. Bunu tanrı yarattı" diye empoze edersen, yıllar sonra, aksi görüşte olanlara "bunları tanrı yarattı. Ben görüyorum, sen göremiyorsun" demesi kadar normal bir şey olamaz. Aynı çocuğa, insanın bir gergedan çeşidi olduğu inancını empoze et, ve çevresi tarafından bunun onaylanmasını sağla, bak bakalım ne oluyor? Dolayısıyla bu işler "ben görüyorum, sen göremiyorsun" ile olmuyor.

Her şeye bir kılıf bulunabilir değil mi? Eskiden fizik kanunları bilinmezken direk tanrıya bağlanırdı. Şimdi fizik kanunları... Mikail'e ne oldu peki?

Bir "tesadüf"tür tutturmuş gidiyorsunuz... Kendini 10 metre yükseklikten boşluğa bırak bakalım sonuç tesadüf olacak mı... Kar tanesi altıgenmiş, çok güzelmiş, bunu bir tanrı yaratmış olmalıymış... Ben de sana doğadan simetri yoksunu, çirkinlik abidesi yığınla şey sayıp dökeyim. O zaman ne diyeceksin ? "Allah'ın hikmetinden sual olunmaz" mı?

bu insanlar inandıkları bir varlığı ve onun hikmetini çocuğuna anlatmaya çalışıyorlar.yobazlık yapmıyorlar.insan belli bi yaşa gelince kendi doğrularını seçebilir.nihayetinde düşünen varlıklarız.sürü psikolojisi, ......... olur ha bi de içgüdüleriyle yaşayan hayvanlarda.biz kendi mantığımız ve aklımızla yaşıyoruz.ahmetin ya da mehmetin bize empoze ettikleriyle değil.bir yönlenme olabilir ama sana mantıklı gelmiyorsa inanma olmaz.aynen yönlendiğin gibi ters istikamete de gidebilirsin.kendi doğrularını seçme sende var da biz de noksan mı?tabiati bir bütün olarak görüyor ve onu bölmeye çalışmıyoruz.güzel olan,çirkin olan, iyi olan kötü olan herşey varlıkta bir bütündür.bizim inancımızda herşeyi o yarattığına göre böyle bir cevap niye verelim.kötünün niye var olduğunu(sakat insanlar,adaletsizlikler,savaşlar,depremler.....vs)sorguluyorsun da niye iyinin ve güzelin varlığını sorgulamıyorsun?bu karşıtlığın neden var olduğunu sorgulamıyorsun?herşey mükemmel olsaydı seçimlerin ne anlamı vardı?zaten bizim inancımızı güçlendiren de bu karşıtlık...her ne kadar sizi saptırsa da...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 343
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

 

O saçma dediğiniz inançlara insanlar binlerce yıl inandılar. Şimdi nasıl o inançlar size saçma geliyor ise, semavi dinler de bize saçma geliyor. Tanrılar zaman içinde metamorfoza uğradı. Yani başkalaştı. Tarifleri değişti. Bunlara dinler tarihinde rastlamak mümkün. Hala da başkalaşıyor. Kafalarda soru işaretleri oluştukça, tanrı kavramı değişiyor. Tıpkı sayın ahirzaman'ın yaptığı gibi. Gökte olan tanrı inancı, kelimelere farklı anlamlar yüklenerek değiştiriliyor. Bugünkü İslam'ın tanrı inancı ile 100 yıl sonraki (eğer o zamana kadar dinler hala ayakta ise) İslam'ın tanrı inancı da farklı olacaktır. Bunun nedeni de, insanların sürekli yeni bir şeyler öğrenmeleri ve düşünce yapılarında oluşan farklılıklardır. Tanrı soyut bir kavram olduğu için, tarifi de en kolay değiştirilebilecek kavramdır. Zira onu göremezsiniz, algılayamazsınız. Bunu yapmak için bir kaç kelimenin anlamını değiştirmek yeterli olacaktır.

 

görünmeyen ve algılanmayan her kavramın tarıfı değişecekse türkçe battı o halde.. :D

 

1400 yılı geçti sayın yamyam hala ıslamıyet ayakta da,100 yıl sonra?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

görünmeyen ve algılanmayan her kavramın tarıfı değişecekse türkçe battı o halde.. :D

 

1400 yılı geçti sayın yamyam hala ıslamıyet ayakta da,100 yıl sonra?

 

Bilim, l400 yıldan beri inanç faraziyelerinin çoğunu çürüttü...

Ve artık bugün bu faraziyelere inanan insan oranı dünyada %50 gibi...

100 yıl sonra kalacağını pek sanmıyorum...

İnanların inancı da anne, baba, ve toplumdan gelme...

Bu şartlarda dünyaya gelen bir kişinin çocukken seçme hakkı yok...

 

Dogmalardan kurtulamama insanların kötü bir zaafı...

İyi bir kültür alması gerekiyor...

Geri toplumlarda, bu kültürün alt yapısı kavgası yapılıyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilim, l400 yıldan beri inanç faraziyelerinin çoğunu çürüttü...

Ve artık bugün bu faraziyelere inanan insan oranı dünyada %50 gibi...

100 yıl sonra kalacağını pek sanmıyorum...

İnanların inancı da anne, baba, ve toplumdan gelme...

Bu şartlarda dünyaya gelen bir kişinin çocukken seçme hakkı yok...

 

Dogmalardan kurtulamama insanların kötü bir zaafı...

İyi bir kültür alması gerekiyor...

Geri toplumlarda, bu kültürün alt yapısı kavgası yapılıyor...

 

bu tespiti nasıl yaptın? dünyadaki inanan insanların %50 olduğunu yani...

sana katılmıyorum. dünyada öyle ya da böyle bir şekilde bir yaratıcı inancına sahip insanların sayısı bu verdiğin yüzdeyi geçer, aksine inançsızlığı seçenlerin sayısı çok azdır. gün geçtikçede azalmaktadır. Ben pek çok defa tanık oldum, arayış içerisinde sorgulayan pek çok kişinin, günün birinde aradığı cevabı bulup inandığını... ancak herkesin aradığı yanıt farklı olduğundan kimin neye göre ve nasıl inanacağı belli olmaz.

belki birgün aradığın yanıtı sende bulursun... kim bilir?....

 

senin tabirinle

 

iyi dileklerimle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Bilim, l400 yıldan beri inanç faraziyelerinin çoğunu çürüttü...

Ve artık bugün bu faraziyelere inanan insan oranı dünyada %50 gibi...

100 yıl sonra kalacağını pek sanmıyorum...

İnanların inancı da anne, baba, ve toplumdan gelme...

Bu şartlarda dünyaya gelen bir kişinin çocukken seçme hakkı yok...

 

Dogmalardan kurtulamama insanların kötü bir zaafı...

İyi bir kültür alması gerekiyor...

Geri toplumlarda, bu kültürün alt yapısı kavgası yapılıyor...

 

 

 

sadece müslüman sayısı bile 2 mılyar cıvarında.6 milyar dünya nufüsu içinde farklı bırçok inanç türü var sayın bilimselci,ustelık te en önde gıden bilim adamlarının da dini var..

 

milyarlarca ınsan muhakemesını kullanamıyor,farazıyelerle uğraşıyor değil mi :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sadece müslüman sayısı bile 2 mılyar cıvarında.6 milyar dünya nufüsu içinde farklı bırçok inanç türü var sayın bilimselci,ustelık te en önde gıden bilim adamlarının da dini var..

 

milyarlarca ınsan muhakemesını kullanamıyor,farazıyelerle uğraşıyor değil mi :)

 

bi 2 milyar kadarda hristiyan var

daha diğer dinlere hiç girmeden kafadan %66 oldu bile :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"çok bilmişler buyrun bakalım" dendiğine göre cevaptan ziyade kişiler hedef alınmış. bu yüzden hiçbir cevap size yeterli gelmeyecektir.

 

soru neden sorulur, saygı nedir, önce bunları öğrenmenizi tavsiye ederim. ve tabi soruda samimiyetin gerekliliğini de araştırırsanız faydası olacaktır.

bu konuda kesinlikle bende katılıyorum..

 

 

olayı islamiyet hristyanlık ya da başka bi dinle anlatmak bence yanlış...

 

islamiyet(en son din) gelene kadar bile bissürü din ortaya çıkmıştır... yani hatalar hep düzltilmiştir.. ve en hatasız olan(tabiiki çelişkiler var) islamiyet gelmiştir...Ama şu da bir gerçektir ki bilimin cevap veremediği bir çok şeye Kur'an-ı Kerim cevap verebiliyor.. yada bilimin 5 yıl önce buldugunu kur'an-ı kerim çok önceden yazmış...yada Kur'an-ı Kerim in yazmadıgı bir şeyi bilim bulabiliyor bilim ile Kur'an-ı Kerimi karşılaştırmak çok mantıksız geliyor bana...

Allah nerededir? bu soru inananlar(çok bilnişler diye kastettiklerin) için cevaplaması çok zor bi soru ama inanmayanlar için ise cevaplanması çok basit...ama nerede oldugu cevaplanamıyor diye alaylı bir şekilde ondan bahsedemezsin...Nasıl ki ben size saygı duyuyorsam sizde bana duymalısınız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

Oturduğunuz yerden şöyle bir etrafınıza bakın. Bulunduğunuz odadaki herşeyin "yapılmış" olduğunu göreceksiniz. Duvarlar, döşemeler, tavan, oturduğunuz sandalye, elinizde tuttuğunuz kitap, masanın üstünde duran bir bardak; sayılamayacak kadar çok detay... Tek bir tanesi dahi kendi başına oluşup odanıza gelmedi. En basit görünen bir halı saçağını bile uğraşıp yapan biri vardır; o saçak oraya kendi kararıyla, tesadüfen gelip yerleşmemiştir.

 

Eline bir kitap alan insan da, onun bir yazar tarafından belli bir amaç çerçevesinde yazıldığını bilir. Bu kitabın tesadüfen ortaya çıktığı aklının ucundan dahi geçmez. Aynı şekilde, bir heykele bakan insan, onun bir sanatçı tarafından yapıldığından hiçbir şüphe duymaz. Bırakın sayısız sanat eserinin kendi kendine oluştuğunu düşünmek, üst üste duran iki-üç tuğlayı bile mutlaka planlı bir hareketle o şekle getiren biri olduğunu kimse inkar etmez. Dolayısıyla küçük ya da büyük, düzen olan her yerde, mutlaka bu düzenin bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir. Bir gün birisi çıkıp, ham demir ve kömürün tesadüfen çeliği, çeliğin tesadüfen Eyfel Kulesi'ni oluşturduğunu iddia etse, bu kişinin ve ona inananların akıllarından şüphe edilmez mi?

 

Allah'ı inkar etmenin tek yöntemi olan evrim teorisinin iddiası da bundan daha farklı değildir. Evrime göre inorganik moleküller tesadüfen aminoasitleri, aminoasitler tesadüfen proteinleri, proteinler de yine tesadüfen canlıları oluşturur. Oysa, canlılığın tesadüfen kendiliğinden oluşması ihtimali, Eyfel Kulesi'nin aynı şekilde oluşmasından çok çok daha düşük bir ihtimaldir. Çünkü en basit bir hücre bile insan yapımı herhangi birşeyden çok daha karmaşıktır.

 

Doğadaki olağanüstü uyum çıplak gözle dahi açıkça görülürken, bu dengenin tesadüfen veya başıboş meydana geldiği nasıl düşünülebilir? Ayrı ayrı her noktasının, Yaratan'ın varlığını delillendirdiği kainatın, kendi kendine var olduğunu söylemek, olabilecek en mantıksız iddiadır.

 

Bedenimizden başlayıp, akıl almaz büyüklükteki evrenin en uç noktalarına kadar var olan dengenin de bir sahibi olmalıdır. Peki kimdir bu herşeyi ince ince düzenleyip meydana getiren Yaratıcı?

 

O, evrenin içindeki herhangi bir maddesel varlık olamaz. Çünkü O, tüm evrenden önce var olan ve tüm evreni sonradan yaratmış bir irade olmalıdır. Herşeyin kendisinden varlık bulduğu, ama kendi varlığı ezeli ve ebedi olan Yüce Yaratan....

 

Varlığını akıl yoluyla bulduğumuz Yaratan'ı bizlere tanıtan dindir. O'nun bize din yoluyla ulaştırdığı bilgiye göre O, gökleri ve yeri yoktan var eden, Rahman ve Rahim olan Allah'tır.BU SANA YETERMİ

 

İnsanların çoğu ise bu gerçekten habersiz yaşarlar. Oysa bu gerçeği kavrayabilecek mantığa sahiptirler. Bir manzara resmini gördüklerinde, ilk önce onun kimin tarafından yapıldığını öğrenmek isterler. Daha sonra da, sanatçıyı ortaya çıkardığı eserden dolayı uzun uzun takdir ederler. Fakat başlarını çevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerçeğiyle karşılaştıkları halde, tüm bu güzelliklerin tek sahibi olan Allah'ın varlığını gözardı ederler. Oysa O'nun varlığını anlamak için uzun bir araştırmaya gerek yoktur. Öyle ki, insan doğduğu andan itibaren tek bir odada bile yaşasa, sadece o odada var olan sayısız delil Allah'ın varlığını kavramak için yeterlidir.

 

İnsanın sahip olduğu beden, ciltler dolusu ansiklopediye bile sığmayacak kadar çok yaratılış delili ile doludur. Vicdan kullanarak sadece birkaç dakika düşünmek bile, Allah'ın varlığını anlamak için yeterlidir. Var olan düzen Allah tarafından korunmakta ve O'nun tarafından devam ettirilmektedir.

 

Düşünülmesi gereken yalnız insan bedeni değildir. Dünya üzerinde her milimetrekarede, insanın gördüğü veya göremediği bir yaşam hüküm sürmektedir. Tek hücreli organizmalardan bitkilere, böceklerden deniz hayvanlarına, kuşlardan sürüngenlere kadar tüm canlılar, dünya üzerini tamamen kaplamışlardır. Elinize bir avuç toprak alıp incelediğinizde, içinde birbirinden tamamen farklı özelliklere sahip çeşit çeşit canlı olduğunu keşfedebilirsiniz. Aynı şey soluduğunuz hava için de geçerlidir. Hatta derinizin üzerinde belki de ismini hiç duymadığınız canlılar yaşam sürmektedirler. Tüm canlıların bağırsaklarında sindirim yapmalarını sağlayan milyonlarca bakteri veya tek hücreli canlı yaşamaktadır. Aynı şekilde dünyadaki hayvan nüfusu, insan nüfusunun kat kat üzerindedir. Bir de bunlara bitki dünyasını eklersek; anlarız ki dünya üzerinde hayat olmayan boş bir alan yoktur. Milyonlarca kilometrekarelik geniş bir alanı kaplayan bu canlıların her birinin kendilerine ait vücut sistemleri, yaşantıları, yeryüzündeki dengeye katkıları gibi sayısız özellikleri vardır. Tüm bunların sebepsiz, amaçsız ve tesadüfen var olduklarını iddia etmek ise akla aykırı, saçma bir hezeyandan başka bir şey değildir. Zira hiçbir canlı kendi kararıyla ve çabasıyla yeryüzüne gelmemiştir. Hiçbir tesadüf de bu kadar kompleks sistemler oluşturamaz.

 

Tüm bu delillerin bizi götürdüğü nokta ise evrenin belli bir "bilinç" ile hareket ettiğidir. Peki bu bilincin kaynağı nedir? Elbette evrendeki canlı veya cansız varlıklar değildir; uyumu düzenleyen ve düzeni koruyan onlar olamaz. Allah'ın varlığı ve büyüklüğü kainattaki sayısız delille kendini gösterir. Aslında bu açık gerçeği vicdanen kabul etmeyecek olan tek bir insan bile yoktur. Ancak Kuran'da da bildirildiği gibi, insanların çoğu "vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla" bunu inkar ederler. (Neml Suresi, 14)

 

İşte bu kitap, bu kişilerin kendi çıkarlarına uygun görmeyerek yüz çevirdikleri gerçeği ortaya koymak ve asılsız iddialarının dayandığı sahtekarlıkları ve akıl dışı mantıkları gözler önüne sermek için yazılmıştır. Birbirinden farklı pek çok konunun ele alınmasının nedeni budur.

 

Bu çalışmayı okuyanlar Allah'ın varlığının tartışmasız delillerini bir kere daha görecek ve şahit olacaklardır ki;

 

Allah'ın varlığı her yeri sarıp kuşatmıştır ve "akıl" bunu bilir.

 

Her yere hakim olan bu düzeni yaratan da, onu durmaksızın koruyan da O'dur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusura bakılmasın ama hem kader belirle, hemde cehenneme gönder..

Bana soruldumu Dünyaya getirilirken..

Fikrim soruldumu?..

Sen şurda bana biat etmedin..

Hergün benim önümde eğilmedin..

Bana kan akıtmadın...

Eeee sonra...

Haydi ateşe,

Haydi cehenneme..

Yok ya...

Hem bana bunları ile ilgili güç ve kudret ver..

Hem beni tuzaklara düşür...

Çocuk oyuncağımı bu..

Sonrada sen bu tuzaklara düştün..

Olmadı densin...

:))))))

Yapmayın..

Yapmayın eeeeeeyyyy...

Uyanının...

kaldırın kafanızı...

Bırakın bu gerçekçelikten uzan hayalleri...

Bırakın da dünyayı sevgiyle, umutla, güzelliklerle donatalım...

Öbür taraf bencilliği ile değil..

Kendi özünüz ve bilinciyle yakalayın hayatı...

Yoksa fani olacağız hepimiz...

Bilinmeze doğru sonsuz bir yolculuk..

Bir gezegen gibi...

Bir süpernova gibi..

Bir yıldız gibi..

Bir ot gibi...

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Dipnot

 

Hiç bir şey söylediğin kadar basit değil. Bizi yarattı, kader belirledi, sonra yaptığın hatalardan dolayı doğru cehenneme diye açıklayamazsın konuyu. Değişmez kader nedir biliyormusun sevgili Dipnot; Allah'a dönüştür. Yani Ölüm. Yani fanilikten, sonsuzluğa geçiştir değişmez kader. Bunu değiştirebilirmisin?

 

Yoksa yaşamın boyunca yaptığın tercihler senin özgür iradenle seçtiğin yollardır. Allah adildir, adil olanı uygular seni yok yere suçlamaz, yok yere cezalandırmaz. Şu muhteşem evrende sen hiç gördünmü gayri ihtiyari ortaya çıkan bir şey. Her şeyin bir sebebi ve sonucu var onları yaşamımız da belirleyenler bizleriz.

 

Sevgilerimle

 

Bu arada çok hoşuma giden bir hikayeyi paylaşmak isterim. :)

 

darwin baklavayı görse, oluşumu hakkında şu açıklamayı yapardı:

 

 

Beyler bu gördüğünüz evet bir tepsi baklavadır. Bu nasıl olmuş merakmı ediyorsunuz. Görüyorsunuz etrafta un çuvalları var.

 

Bidonun içinde de su var. Yine şeker çuvalıda kenarda duruyor. Fırında tam karşıda. Olay gayet açık.

 

Gördüğünüz un çuvalı muhtemelen açık olan pencereden gelen hava cereyanı ile devrilmiş ve tepsinin içine akmış. Bu un çuvalı devrilirken yanındaki şeker çuvalına takılmış oda tepsinin içine akmış.

 

Ani bir sarsıntı ile su bidonu yerinden kaymış ve tepsinin içine dökülmüş. Hava cereyanının verdiği ilk ivme ile kaygan zemin üzerinde duran tepsi ritmik hareketlerle gitmiş gelmiş, gitmiş gelmiş ve içindeki materyal hamur halini almış.

 

Güçlü hava cereyanları ile yerinden kopan hamur parçacıkları masanın üstüne düşmüş. Kenarda duran oklava ise yerinden kayarak hamurun üstüne denk gelmiş ve hava akımının sağladığı mevcut ritmik hareketlere kapılarak ileri geri hareket etmeye başlamış ve bu esnada yufkalar incecik açılmış.

 

Rüzgarlar yardımı ile yufkalar yerinden havalanarak tepsilerin içine düşmüş. O anda yine güçlü hava cereyanlarına maruz kalan ceviz parçacıkları yufkanın iç yüzeyine yayılmış.

 

Hazır hale gelen tepsi karşıda duran ve ezelden beri yanık olan fırının içine muhtemel büyük bir sarsıntı ile düşmüş ve fırının kapağıda o esnada kapanmış.

 

Belli bir süre sonra muhtemel zıt bir yer hareketi ile fırının kapağı geri açılmış ve içinden pişmiş tepsi dışarı düşmüş.

 

Ve ortada gördüğünüz bu baklava tepsisi husule gelmiş. Durum gayet açık değil mi? :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Dipnot

 

Hiç bir şey söylediğin kadar basit değil. Bizi yarattı, kader belirledi, sonra yaptığın hatalardan dolayı doğru cehenneme diye açıklayamazsın konuyu. Değişmez kader nedir biliyormusun sevgili Dipnot; Allah'a dönüştür. Yani Ölüm. Yani fanilikten, sonsuzluğa geçiştir değişmez kader. Bunu değiştirebilirmisin?

 

Yoksa yaşamın boyunca yaptığın tercihler senin özgür iradenle seçtiğin yollardır. Allah adildir, adil olanı uygular seni yok yere suçlamaz, yok yere cezalandırmaz. Şu muhteşem evrende sen hiç gördünmü gayri ihtiyari ortaya çıkan bir şey. Her şeyin bir sebebi ve sonucu var onları yaşamımız da belirleyenler bizleriz.

 

Sevgilerimle

 

Sevgili sardunya...

Hiçbir zaman özgür akıl, tabularla zincirlenemez zincirlenmemelide.

Eleştirilerimiz tabiki olacaktır ve tabiki mantık arayacağız herşeyde...

Çünkü akıl verilmiştir biz insanlara ve herşeyde onu zikretmek, onu anmak bana göre bir kompleks, bir acizlik ve her iyi şeyi ondan dileyen bencil zavallılardan ne farkımızı kalır.

Bilhassa şunu belirtmek istiyorum. Bu konularla ilgili görüş ve düşüncelerim hayatının temeline dinsel inancını oturtmuş insanlar için ağır ithamlar olarak algılanabilir.

Algılansın ve bundan da korku ve şüphemiz yok. Çünkü doğruların, gerçekçiliği, aklın ve mantığın yaşama geçirilmesi adına bunlar bence bütün dinlerin inancında dahi ileride konulardır.

Son olarak burada kendi payıma amacımız ithamlarda bulunmak değil daha özgür, daha mutlu ve daha güzel bir dünya için zihinlerimizdeki din tabusunu kırmaktır.

(Dikkat edin bahsedilen inanç değil din tabusunun kırılmasıdır...)

Tıpkı Mustafa KEMAL ATATÜRK gibi...

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili sardunya...

Hiçbir zaman özgür akıl, tabularla zincirlenemez zincirlenmemelide.

Eleştirilerimiz tabiki olacaktır ve tabiki mantık arayacağız herşeyde...

Çünkü akıl verilmiştir biz insanlara ve herşeyde onu zikretmek, onu anmak bana göre bir kompleks, bir acizlik ve her iyi şeyi ondan dileyen bencil zavallılardan ne farkımızı kalır.

Bilhassa şunu belirtmek istiyorum. Bu konularla ilgili görüş ve düşüncelerim hayatının temeline dinsel inancını oturtmuş insanlar için ağır ithamlar olarak algılanabilir.

Algılansın ve bundan da korku ve şüphemiz yok. Çünkü doğruların, gerçekçiliği, aklın ve mantığın yaşama geçirilmesi adına bunlar bence bütün dinlerin inancında dahi ileride konulardır.

Son olarak burada kendi payıma amacımız ithamlarda bulunmak değil daha özgür, daha mutlu ve daha güzel bir dünya için zihinlerimizdeki din tabusunu kırmaktır.

(Dikkat edin bahsedilen inanç değil din tabusunun kırılmasıdır...)

Tıpkı Mustafa KEMAL ATATÜRK gibi...

Dost sevgilerimle...

Sevgili Dipnot

 

Yukarıda ki yazınızda herhangi bir fayda sağlayacak bir nokta göremedim. Mantık faydasız şeyler söylemeyi uygun görüyor mu?

 

Akıl verilmiştir, bilinçte var, mantıkta var ama bunlar Allah'ı anmak ve O'nu zikretmek için engel mi? Allah'ı anmadığımızda daha mı mantıklı olacağız? Daha mı akıllı davranacağız? Hayır...

 

Daha özgür, daha mutlu, daha güzel bir dünya inançsız yaşanmaz. Ancak inanılan şey doğru kavranmadığında da mutlu olunmaz. Akıl-inanç ile birleştiğinde, neden ve nasıl yaratıldığını sorguladığında, insan olarak kendisinden neler beklendiğini kavradığında mutlu, özgür ve güzel bir dünyada yaşanır.

 

Din tabu değildir, din Hak'kın gönderdiği yoldur bizi Hakk'ka ulaştırır. Dini inancı algılamada zayıflık gösterenler bazı meseleleri tabulaştırırlar bu da onların şekilci ve yüzeysel kavramalarındandır. Mustafa Kemal gibi düşünebilmek... Ahhhh gerçekten çoğunluk bunu kavrayabilseydi.

 

Sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili sardunya...

Hiçbir zaman özgür akıl, tabularla zincirlenemez zincirlenmemelide.

Eleştirilerimiz tabiki olacaktır ve tabiki mantık arayacağız herşeyde...

Çünkü akıl verilmiştir biz insanlara ve herşeyde onu zikretmek, onu anmak bana göre bir kompleks, bir acizlik ve her iyi şeyi ondan dileyen bencil zavallılardan ne farkımızı kalır.

Bilhassa şunu belirtmek istiyorum. Bu konularla ilgili görüş ve düşüncelerim hayatının temeline dinsel inancını oturtmuş insanlar için ağır ithamlar olarak algılanabilir.

Algılansın ve bundan da korku ve şüphemiz yok. Çünkü doğruların, gerçekçiliği, aklın ve mantığın yaşama geçirilmesi adına bunlar bence bütün dinlerin inancında dahi ileride konulardır.

Son olarak burada kendi payıma amacımız ithamlarda bulunmak değil daha özgür, daha mutlu ve daha güzel bir dünya için zihinlerimizdeki din tabusunu kırmaktır.

(Dikkat edin bahsedilen inanç değil din tabusunun kırılmasıdır...)

Tıpkı Mustafa KEMAL ATATÜRK gibi...

Dost sevgilerimle...

Sevgili Dipnot

 

Yukarıda ki yazınızda herhangi bir fayda sağlayacak bir nokta göremedim. Mantık faydasız şeyler söylemeyi uygun görüyor mu?

 

Akıl verilmiştir, bilinçte var, mantıkta var ama bunlar Allah'ı anmak ve O'nu zikretmek için engel mi? Allah'ı anmadığımızda daha mı mantıklı olacağız? Daha mı akıllı davranacağız? Hayır...

 

Daha özgür, daha mutlu, daha güzel bir dünya inançsız yaşanmaz. Ancak inanılan şey doğru kavranmadığında da mutlu olunmaz. Akıl-inanç ile birleştiğinde, neden ve nasıl yaratıldığını sorguladığında, insan olarak kendisinden neler beklendiğini kavradığında mutlu, özgür ve güzel bir dünyada yaşanır.

 

Din tabu değildir, din Hak'kın gönderdiği yoldur bizi Hakk'ka ulaştırır. Dini inancı algılamada zayıflık gösterenler bazı meseleleri tabulaştırırlar bu da onların şekilci ve yüzeysel kavramalarındandır. Mustafa Kemal gibi düşünebilmek... Ahhhh gerçekten çoğunluk bunu kavrayabilseydi.

 

Sevgiler

 

Sevgili sardunya..

Atatürk devrimi, dinin temel öğelerine, ibadet etmeye ve etmemeye, kısacası inanç özgürlüğünün tözüne (cevherine) ilişkin yasaklar getirmemiştir. Bazı ülkelerde görülen din düşmanı bir politikaya, ''dini kökünden kazımak isteyen kaba bir materyalizm'' e Türk devriminde yer yoktur. Devrim, gericiliğe karşıdır yalnız. Dinin duygu alanından siyaset alanına geçirilmesine karşıdır. Dinsel alanda gerici ve ilerici çekişmesinin ''temelsiz ve saçma'' olduğu kanısındadır. Gerçekten, ''dinle düşünceyi karşı karşıya getirmek doğru bir davranış değildir. Din, inanç alanıyla ilgili bir şeydir. İleri ve geri ise düşünce alanına girer.'' Girmelidir de.

 

Atatürk ideolojisinin temel görüş ve çizgisi budur. Bu görüş, Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak güç ve niteliktedir. Ne yazık ki Atatürk'ten sonra gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarlar, bu çağdaş çizgiden az ya da çok uzaklaşmışlar, ülkeyi bugünkü içinden zor çıkılır bir duruma sürüklemişlerdir. Dinsel bağnazlığı, köktendincilik adı altında yeniden gündeme getirmişlerdir. Türk toplumu ancak Atatürk devriminin coşkusuna yeniden ulaşabildiği takdirde siyasal bağnazlıktan da, dinsel bağnazlıktan da kurtulabilir.

 

Sadece açıklama gereği duydum..

Dost sevgelirimle... :):clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusura bakılmasın ama hem kader belirle, hemde cehenneme gönder..

Bana soruldumu Dünyaya getirilirken..

Fikrim soruldumu?..

Sen şurda bana biat etmedin..

Hergün benim önümde eğilmedin..

Bana kan akıtmadın...

Eeee sonra...

Haydi ateşe,

Haydi cehenneme..

Yok ya...

Hem bana bunları ile ilgili güç ve kudret ver..

Hem beni tuzaklara düşür...

Çocuk oyuncağımı bu..

Sonrada sen bu tuzaklara düştün..

Olmadı densin...

:))))))

Yapmayın..

Yapmayın eeeeeeyyyy...

Uyanının...

kaldırın kafanızı...

Bırakın bu gerçekçelikten uzan hayalleri...

Bırakın da dünyayı sevgiyle, umutla, güzelliklerle donatalım...

Öbür taraf bencilliği ile değil..

Kendi özünüz ve bilinciyle yakalayın hayatı...

Yoksa fani olacağız hepimiz...

Bilinmeze doğru sonsuz bir yolculuk..

Bir gezegen gibi...

Bir süpernova gibi..

Bir yıldız gibi..

Bir ot gibi...

Dost sevgilerimle...

 

Bu yazdığınızın aşağıda yazanla bir bağlantısı yok. Sevgili Dipnot, ben anlayacağımı anladım ne söylediğinizi ve ne söylemek istediğinizi gayet iyi anladım. Başka söze gerek yok...

 

Sevgiler

Sevgili sardunya..

Atatürk devrimi, dinin temel öğelerine, ibadet etmeye ve etmemeye, kısacası inanç özgürlüğünün tözüne (cevherine) ilişkin yasaklar getirmemiştir. Bazı ülkelerde görülen din düşmanı bir politikaya, ''dini kökünden kazımak isteyen kaba bir materyalizm'' e Türk devriminde yer yoktur. Devrim, gericiliğe karşıdır yalnız. Dinin duygu alanından siyaset alanına geçirilmesine karşıdır. Dinsel alanda gerici ve ilerici çekişmesinin ''temelsiz ve saçma'' olduğu kanısındadır. Gerçekten, ''dinle düşünceyi karşı karşıya getirmek doğru bir davranış değildir. Din, inanç alanıyla ilgili bir şeydir. İleri ve geri ise düşünce alanına girer.'' Girmelidir de.

 

Atatürk ideolojisinin temel görüş ve çizgisi budur. Bu görüş, Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak güç ve niteliktedir. Ne yazık ki Atatürk'ten sonra gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarlar, bu çağdaş çizgiden az ya da çok uzaklaşmışlar, ülkeyi bugünkü içinden zor çıkılır bir duruma sürüklemişlerdir. Dinsel bağnazlığı, köktendincilik adı altında yeniden gündeme getirmişlerdir. Türk toplumu ancak Atatürk devriminin coşkusuna yeniden ulaşabildiği takdirde siyasal bağnazlıktan da, dinsel bağnazlıktan da kurtulabilir.

 

Sadece açıklama gereği duydum..

Dost sevgelirimle... :):clover:

 

Atatürk'ün ne yaptığını, nasıl yaptığını ve gösterdiği hedefi biliyorum. Bu hedefin dinsizlik olmadığını da biliyorum. Atatürk sana göre, bana göre değişmez...

 

Defalarca din hakkında ki sözlerini buralarda yazdık, diğer arkadaşlarda yazdılar.

 

Atatürk, Türk Milleti'ne bağımsızlığını kazandırdığı gibi, İslam alemininde özgürlüğünü kazandırmıştır.

 

Son yüzyılda, emperyalizme karşı duran tek Müslüman Devlet adamıdır. O'na karşı yapılan saldırıların nedeninde, bu emperyalist düzenin devamına hizmet etmek isteyenler olduğunu biliyoruz. Bunları bana açıklamanıza gerek yoktu.

 

Ancak Atatürk'ün hedefinin dinsiz bir millet yaratmak olmadığınıda biliyoruz...

 

Selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atatürk'ün dinsiz bir toplum yaratmadığını cümle halem biliyor...

Bizimde böyle bir amacımız yok ve olamazda...

Bu nedenle aklın ve mantığın süzgecinden geçmeyen her düşünce doğmadır, yobazdır, ilkeldir...

Benim din anlayışım da budur...

Yani önce akıl ve mantık..

Ondan sonrası ise inançtır..

Kesinlikle ve kesinlikle din değil...

 

Ve dinin benim, çevremin, toplumun ve ülkemin etksi altına alma çabasına ve onları yönetme iddiasına daima ve herzaman ve heryede korkusuz ve deredütsüz şiddetle karşı durduğumu birçok dostumuz bilir...

 

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk te yaşamı boyunca bununla mücadele etti ve çağdaş, modern ve uygar bir toplumun temelini attı... Yani hiçbir zaman inançlarla uğraşmadı ve kendisi bizler gibi inanç sahibi olduğunu her fırsatta dile getirmiş bir liderdir...

 

Bugün Cumhuriyete ve onun ilkelerine sıkı sıkı bağlı biri olarak ülkemizin içinde bulunduğu karanlıklara sürüklemek isteyenlerle bir vatandaş olarak sessiz kalmamız mümkün değildir...

 

Üstelik Mustafa Kemal Atatürk'ün öyle her ikidi bir yaradan, Allah, peygamber diyerek bu devrimi gerçekleştirmedi, aklını, mantığını, yüreğini ve kararlılığını ortaya koyarak bir ülke yarattı...

 

Son olarak dikkatinizi çekerim Atatürk'ün İnaç/inançlar ile değil; yobaz, dinci, tahrikat, cemaat, ulema ve benzerleri ile yaptığı mücadeleyi burada atıp tutan herkesin birkez daha araştırmasında ve okumasında da fayda görüyorum...

 

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atatürk'ün dinsiz bir toplum yaratmadığını cümle halem biliyor...

Bizimde böyle bir amacımız yok ve olamazda...

Bu nedenle aklın ve mantığın süzgecinden geçmeyen her düşünce doğmadır, yobazdır, ilkeldir...

Benim din anlayışım da budur...

Yani önce akıl ve mantık..

Ondan sonrası ise inançtır..

Kesinlikle ve kesinlikle din değil...

 

Ve dinin benim, çevremin, toplumun ve ülkemin etksi altına alma çabasına ve onları yönetme iddiasına daima ve herzaman ve heryede korkusuz ve deredütsüz şiddetle karşı durduğumu birçok dostumuz bilir...

 

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk te yaşamı boyunca bununla mücadele etti ve çağdaş, modern ve uygar bir toplumun temelini attı... Yani hiçbir zaman inançlarla uğraşmadı ve kendisi bizler gibi inanç sahibi olduğunu her fırsatta dile getirmiş bir liderdir...

 

Bugün Cumhuriyete ve onun ilkelerine sıkı sıkı bağlı biri olarak ülkemizin içinde bulunduğu karanlıklara sürüklemek isteyenlerle bir vatandaş olarak sessiz kalmamız mümkün değildir...

 

Üstelik Mustafa Kemal Atatürk'ün öyle her ikidi bir yaradan, Allah, peygamber diyerek bu devrimi gerçekleştirmedi, aklını, mantığını, yüreğini ve kararlılığını ortaya koyarak bir ülke yarattı...

 

Son olarak dikkatinizi çekerim Atatürk'ün İnaç/inançlar ile değil; yobaz, dinci, tahrikat, cemaat, ulema ve benzerleri ile yaptığı mücadeleyi burada atıp tutan herkesin birkez daha araştırmasında ve okumasında da fayda görüyorum...

 

Sevgiyle kalın...

 

Akıl mantık ve düşünme yeteneği sadece Allah'a inanmayanlarda ve dinsizlerde bulunmaz. Akıl yitiriledebilir bir delinin bile kendi düşünceleri var.

 

Allah'ı anmaktan siz kaçınabilirsiniz ama anmak isteyenlere saygı duyacaksınız aksi taktirde sizde saygı göremezsiniz Sevgili Dipnot.

 

Atatürk'ün inançla uğraşmadığını tam tersine inancın doğru anlaşılabilmesi ve onu öğreteceklerin ehil kişiler olması gerektiğinin üstünde durduğunu biliyorum. Ama burada sizin yaptığınız şey Atatürk'ün yaptığını tam tersi, siz bir toplumu ikiye ayırıyorsunuz ve insanları incitici sözler söylüyorsunuz. İnananları akılsız gibi göstermeye çalışmak ne size bir fayda sağlar nede topluma. Çelişkili sözler sarfediyorsunuz, önce inananları alaya alıp, sonra Atatürk şöyle dedi, böyle yaptı diyorsunuz. Atatürk asla bir inancı alaya almazdı çünkü o gerçek bir kahramandı.

 

Selamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah sizi yokluktan varlığa çıkardı , varlık etmeyle bırakmadı can verdi , can vermeylede bırakmadı tüm maddeye hükmeden tüm canlıların en üstünü olan İNSAN ETTİ , ama bazıları ******** bile ******* *******attı kendini..Düşmanlarının safına geçti..Hem dünya hayatlarını hem ahiret hayatlarını kararttı..

 

BAKIN BAKALIM RABBİMİZ RAHMAN SURESİNDE NE DİYOR , BUNLARI KALPLERİ HAKİKATE KARŞI GİRDİKLERİ GÜNAHLARDAN ÖTÜRÜ MÜHÜRLENMİŞ ŞEYTAN DOSTLARI ANLAYAMAZLAR , ONLAR SAĞIR DİLSİZ HAYVAN GİBİDİRLER , NE DÜŞÜNÜRLER NE AKIL ERDİREBİLİRLER

 

1 - Rahmân (çok merhametli olan Allah)

 

2 - Kurân'ı öğretti.

 

3 - İnsanı yarattı.

 

4 - Ona beyanı öğretti.

 

5 - Güneş de ay da bir hesab iledir.

 

6 - Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.

 

7 - Göğü yükseltti ve mizanı koydu.

 

8 - Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.

 

9 -Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.

 

10 - (Allah) yeri mahlukat için (aşağıya) koydu.

 

11 - Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

 

12 - Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

 

13 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

14 - Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

 

15 - Cinleri de hâlis ateşten yarattı.

 

16 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

17 - (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

 

18 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

19 - (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.

 

20 - Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

 

21 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

22 - İkisinden de inci ve mercan çıkar.

 

23 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

24 - Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.

 

25 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

26 - Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.

 

27 - Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.

 

28 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

29 - Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.

 

30 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

31 - Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.

 

32 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

33 - Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Allah'ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.

 

34 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

35 - Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.

 

36 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz

 

37 - Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...

 

38- Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

39 - İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.

 

40 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

41 - Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.

 

42 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

43 - İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.

 

44 - Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

 

45 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

46 - Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.

 

47 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

48 - İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.

 

49 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

50 - İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

 

51 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

52 - İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.

 

53 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

54 - Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.

 

55 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

56 - Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

 

57 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

58 - Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.

 

59 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

60 - İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?

 

61 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

62 - Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

 

63 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

64 - (Bu cennetler) yemyeşildirler.

 

65 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

66 - İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.

 

67 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

68 - İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.

 

69 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

70 - İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

 

71 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

72 - Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.

 

73 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

74 - Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

 

75 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

76 - Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.

 

77 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

 

78 - Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kadar allamenin içinde kendimi cahil hissetmeye başladım. Biri beni aydınlatsın da bakarsınız ben de müslüman olurum(!)

1) Allah var mıdır? varsa nerdedir, niye görünmüyor?

2) Bazılarınız diyorsunuz ki "Allah hem her yerdedir hemde hiçbir yerde değildir" Bu çelişkinin açıklamasını istiyorum.

 

 

1. Allah'ın varlığını inkar edenlerin kendilerini haklı çıkarmak için en çok dayandıkları şey: "Allah varsa nerede, niye göremiyoruz?" sorusudur. Yaratılış gerçeği üzerinde düşünen ve aklını hakkıyla kullanan bir kimse: "Allah varsa nerede?" gibi son derece tutarsız ve kendi kendini yanıltmaktan başka bir işe yaramayan bu soruyu sormaz.

 

"Kur'an, ışıkları her yeri aydınlatan bir güneştir"

 

2. Allah mekan olarak değil; ilmi, bilmesi, işitmesi, görmesi ile her yerdedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Diderot' nun dediği gibi, ''İster bir dine inanalım ister inanmayalım, Tanrısal iletiler de, insanlığımızın gereği de her işte usumuzu kullanmamızı buyurur. Hem usumuzu Tanrı'ya borçlu olduğumuzu ileri sürmek, hem de Tanrı kullarının kendisini uslarıyla tartışmalarını istemiyor savında bulunmak: ya insanın uslamlama gücünden yoksun olduğunu, ya da Tanrı'nın ikiyüzlülüğünü kabul etmek demektir...''

Bilmem anlaşılabildimi..

Kim neyi ne anlayıp anlamadığı...

Dost sevgiler... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu? Vefâsı var

 

mı? Ası ona bak! Hakla ettiği sözleşmeyi yerine getiriyorsa, insanlara verdiği sözde duruyorsa,

 

vefâlıysa onu istediğin kadar öv! Onun iyi vasıflarını bir bir say! O, senin övgünden, saydığın

 

meziyetlerden daha üstün bir kişidir.

 

* * *

 

Şöhret âfettir; şöhret peşinde koşmak, iyi tanınmak için uğraşmak, insanlığa yakışmaz. Eğer sen

 

hakikati, aşk incisini arıyorsan, görünüşten kurtulman, deniz dalman, derinliklere inmen gerek!

 

Yoksa şöhret, gösteriş, deniz kıyısına düşen köpüktür.

 

* * *

 

Kötü huy kılavuzun oldukça mutlu olacağım sanma! Sen sabaha kadar gaflet uykusundasın, ömürse

 

kısadır. Korkarım ki, sen bu uykudan uyanınca gündüz olur.

 

* * *

 

Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle hoş geçin. Sen kendine kaldıkça, bir habbesin,

 

bir zerresin fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin! Bütün insanlarda

 

aynı ruh vardır, ama hepsinde de aynı yağ bulunmaktadır. Dünya da çeşitli diller, çeşitli lügatler var,

 

fakat hepsinin da anlamı birdir, çeşitli kaplara konan sular, kaplar birleşirler, bir su hâlinde

 

akarlar. Tevhidin ne demek olduğunu anlar da, birliğe erersen, gönülden sözü, mânâsız düşünceleri

 

söküp atarsan, can, mânâ gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler.

 

* * *

 

Sende bulunan beş duygu ışığını, gönül nuruyla aydınlat. Duyguları beş vakit namaz gibi bil.

 

Gönlünse yedi âyetten ibâret olan Fatiha Sûresi’ne benzer. Her sabah göklerden bir ses gelir,

 

gönlünden dünya sevgisini atabilirsen o sesi duyar, hakikat yolunun izini bulur, yol alır gidersin.

 

* * *

 

Gel, gel, daha yakın gel, bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen, bensin,

 

ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir? Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde

 

kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle

 

kaçıyor? Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücud halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış

 

gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız? Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler,

 

yoksulları böyle hor görürler? Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye sol elini hor görür? Her ikisi de

 

madem senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek, uğursuz.

 

* * *

 

Mânâların aşk burakı, aklımı da, gönlümü de aldı, götürdü.”Nereye götürdü?” diye den bana sor.

 

Aklımı da, gönlümü de senin bilmediğin o tarafa, ötelere götürdü. Ben öyle bir revâka, öyle bir

 

kemer altına ulaştım ki, orada ne ay gördüm, ne de gök. Öyle bir dünyaya eriştim ki, orada dünya

 

da, dünyalıktan çıkar, dünyalığını kaybeder.

 

* * *

 

Mutlu olmanın sırrını Peygamber Efendimiz’den öğren de, Allah sana ne verirse ona razı ol. Başına

 

gelen derde, balaya razı olur da, ses çıkarmazsan, o anda hemen sana cennet kapısı açılır. Eğer gam

 

elçisi sana gelirse, tanıdık bir dost gibi karşıla, onu kucakla. Zaten o sana yabancı değildir, onunla

 

aşinalığın vardır. Sevgiliden gelen cefaya karşı sakın suratını asma, onu neşe ile karşıla, merhaba,

 

hoş geldin de. Onu güler yüzle, tatlı sözle karşıla ki gönül alıcı o eşsiz varlık hoşa gitmeyen çarşafını

 

üstünden atsın da güzelliği ortaya çıksın.

 

* * *

 

Ey benim canım, şu toprak perdesinin ötesinde, gizli bir zevk, gizli bir mutlu yalayış vardır. Her şeyi

 

gizleyen bu örtünün altında, yüzlerce güzel Yusuflar vardır. Bu ten, bu görünen beden ortadan

 

gidince, asıl varlığın olan ruhun kalkar. Ey sonsuz olan ruh, ey fani olan ten! Bu halin nasıl

 

olduğunu anlamak istersen, her gece kendine bak. Uykuya dalınca tenin ölmüş gibidir. Ruhunsa

 

cennet bahçelerine kanat çırpmaktadır.

 

* * *

 

Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durursun! Nihayet bu pişmanlığa da daha

 

ziyade pişman olusursun! Ömrünün yarısı perişanlıkla geçer, öbür yarısı da pişmanlıkla heder olur

 

gider! Bu fikri, bu pişmanlığı terket de, daha iyi bir hâl, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!

 

* * *

 

Ezel sofrası üzerinde her ne kadar halk kavgadaysa da, yediler ve yerlerse de, sofra yine o sofradır,

 

ondan hiçbir şey eksilmez. O olduğu gibi durur. Bir kuşu bir dağın üstüne konsa, sonra uçup gitse,

 

dağda bir fazlalık veya bir eksiklik görünür mü?

 

* * *

 

Şu tenimiz ruhumuzun bir köşküdür. Orası bir tepe, bit yıkık yer değildir. Ruhumuz bizim biricik

 

dostumuz, yârimizdir. O, bize hiçbir zaman yabancı olmaz. Gönül yolu, korkunç bir çölden geçer.

 

Yürekli bir er, Rüstem gibi bir yiğit olmayan oraya nasıl varabilir? Oraya varacak kişi, bir pehlivan

 

gibi hasmını yere vuran, çeşitli gıdalarla bedenini besleyen, kuvvetli, güçlü kişi değildir. Oraya

 

varacak kişi, nefsini yenen, kendi benliğini yıkıp alt eden, dünya âşığı değil, Allah âşığı olan kişidir.

 

Böyle bir kişinin bedeni mezara girince; mezarın toprağı ile örtülünce, o bedenden tohum nasıl baş

 

verir yücelirse, tıpkı onun fini Hak tarafından kabul edilmiş ağacı yükselir, boy atar. Nurlu bir gönül

 

erinden başka, o nura âşık olan kimdir? Aşk mumu, pervanenin gönlünden başka neyi yakar?

 

* * *

 

Sermâyesi kanaat olan kişinin; her yaptığı iş, tâ’at olur, ibâdet sayılır. Onun yemesi, içmesi,

 

uyuması, Hakk’ın emrini tutması, yerine getirmesi içindir. Sakın Hak’tan başkasını dost edinme!

 

Çünkü halkın dostu olmak, halkın gözüne girmek ömürsüzdür, ancak yarım saat sürer.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.