Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Oruç Diye/bildiğim


axigirl

Önerilen İletiler

Bir iğne oruç.. Beni bana dikiyor, yeniden doku(nu)yorum insan olan yanımı. Dudağımı dudağıma teğelliyor; yalan ve boş sözü değdirmiyor nefesime. Bencilliğimin yakalarından tutup cömertliğin düğmelerine ilikliyor beni; yeniden b/akıtıyor hiçliğime, hiçlikten geldiğim gerçeğine...

Bir mühür oruç. Mekanın üzerine kutlu bir vaktin hükmünü basıyor, her köşeyi kutsuyor, her şehri Kâbe’nin eteğine taşı(rı)yor. Mevsimlerden de geçse, ömrün farklı yıllarına uğrasa, bizi bir sofranın başında çocuk ediyor, kalplerimizi çocuk sevinçlerine kilitliyor. Kalbimizi meleklerin bile göremediği, şeytanın bile bozamadığı o görünmez, o gösterilmez, yalnızca O’na görünür sadrın içine koyuyor, sahtelikten çıkarıp yeniden piyasaya sürüyor. Eşyanın sıradanlığını çekip alıyor elimizin altından, yine ama yeni, eski ama taze lezzetlerle damgalıyor.

 

Bir yokuş oruç. Şükrün ırmağını akıtıyor çölleşmiş tenimizin vadilerinden. Sabrın yokuşlarında susatıp yeniden suya kandırıyor nankörlüğümüzü yeniden.

 

Bir yoldur oruç. Çıkar/çıkmaz sokakların hepsini Mekke’ye çıkarıyor. Şehrin kirlerini bir suskunluk avazında temizliyor. Yetim bıraktığımız umudumuzu, sokağa terk ettiğimiz merhametimizi yeniden eve alıyor. Yola koyuyor içimizin şefkat kervanlarını. Kuraklaşmış, çoraklaşmış dünyanın göbeğinde, iftar saatlerinde serinlediğimiz, iftarı bekleyerek sevindiğimiz, bölüşerek sevindirdiğimiz bir vahaya uğratıyor nefislerimizi.

 

Bir elbisedir oruç. Bizi ilk defa niyetimizle giyindiriyor. Güvendiğimiz eylemlerimizi bir kenara bıraktırıp, eylemsizliğin, hiçbir şey edememenin loş köşelerine çekiyor. Sıcak teması kaybettiğimiz vicdanımızın eşiğine yeniden çağırıyor bizi. Bir ihramı giyer gibi, O’nu görürcesine yaşadığımız ihsan kumaşını atıyoruz omuzlarımıza. Kıyıda köşede, kimsenin görmediği yerlerde, gözlerden uzakta da olsa, yalnız ve yalnız O’na teveccüh etmenin, yalnız ve yalnız O’ndan iltifat beklemenin estetiğine bürünüyoruz.

 

Bir kapı oruç. Bize açılan. Sonsuz bir kabullenişin odasına doğru eşsiz bir aşinalıkla ayaklarımızı buyur eden ahşap bir kapı. Anamızın ekşi ayranını özlercesine, babamızın şefkatli bakışını beklercesine, bir susamlı pidenin kokusunda erircesine, bir kutlu emre seve seve itaat edercesine masumiyetimizin evine yeniden ayak bastığımız bir kapı. Bizden açılan bir kapı. Cimriliğimizi sürpriz bir merhametle dikiş yerlerinden yırtarak, biriktirdiklerimizi elimizin altında faydasız kılarak kalbimizi başkalarına doğru aralayan..

 

Bir yağmur oruç. Sokaklara gökyüzü insin diye. Çocukluklarını yetim bırakmış büyüklerin de alnına çocukça sevinçler dokunsun diye. Dağlarca büyümüş, kayalarca katılaşmış kalplerin arasından yeniden sular sızsın diye... İçimizde öldürdüğümüz acımalar, küllendirdiğimiz merhametler bir damlanın dokunuşuyla filizlensin, göğe ağaç ağaç ağsın diye. Yetim başını okşayan meyvelerle, komşuyu da hatırlayan çiçeklerle, eksildiğimizi/eskidiğimizi açık eden kokularla dal budak salsın diye...

 

Bir taştır oruç. Yolumuzu kesen. Hırslarımızın ayaklarına dolanan. Emellerimizin önüne dikilen. Başımıza bir mezar taşı gibi dikilip toprak olduğumuzu hatırlatan. Eşyanın yüzünü bizden çeviren bir soğukluk, katılık gibi ağırlaşan. Hazzın kabını dokunulmaz kılan bir duvar gibi yükselen. Kimi katı kalpleri utandırırcasına, bir Mûsa asâsı gibi dokunan. İmsakla, iftarla, ezanla sonsuz yumuşayan, çatlayan, tozlaşan, ağlayan, ağlatan...

 

Bir topraktır oruç. Bir saksılık toprak gibi pencere önünde. İçinde hayallerin yeniden sulandığı... Her kıpırtısında çocuk sevinçlerinin yeniden uyandığı... Bir o kadar tanıdık, bir o kadar yeni...

 

Kendince, keyfince bir mutluluk adası. İçimizi bir saksılık toprak kadar olsun geniş tuttuğumuzun habercisi. Küçük sevinçler gölgesi....

 

Bir saklambaç oyunu oruç. Kendimizi kendimizden gizler gibi görünmez bir niyetin köşelerinde beklediğimiz. Bencilliğimize sobelendiğimiz. Sonsuza kadar sevabımızı saydırdığımız ebemiz. Az pencereli yalnızlıklar. Şehvetimizi sarkıttığımız kuyular. Hırslarımızı yatırdığımız kuytular.

 

Bir oda oruç. Bir bir buluştuğumuz. Yeniden göz göze geldiğimiz. Dört duvarı sohbetle yeniden buluşturduğumuz. Sofranın beklentisinde, bir yudum suyun sesinde, bir sıcak ekmeğin kıyısında kalbimizi yeniden ayırdığımız. Ruhumuzu baş köşeye buyur ettiğimiz.

 

Bir sızı oruç.. Tenin çatlaklarından sızan can akışı. Bedenin yaralarından taşan kalp ağrısı. Ruhun tenden dışarı sızması... Kabuğun çatlaması... Tohumun uyanması.

 

Bir dönüş oruç. Yâr’e verdiğimiz söze dönüş... Suskularca konuşan. Söz verdiğimiz Yâr’e dönüş...Çığlıklara sarılan.

 

SENAİ DEMİRCİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her sabah köşede gelip geçeni umursamayan ama belli bir nezaket ölçüsünde izleyen duruşuyla tezgahının başında görürdüm.

 

Kırık dökük küçük iskemlesine oturmuş tezgahta kalan simitleri düzeltir bulurdum hep. Gelip geçene satıcı gözüyle bakmaz, kendi halinde bir şeylerle oyalanır bulurdum hep.Tanıdık müşterilerinin gözünün içine bakarak “bu sabah da almıyor musunuz” baskısından kaçınmanın bir yolu olduğunu düşündüm. Selam verdiğinizde sessiz bir nezaketle alır ama hiçbir zaman tipik simitçi tavrını takınmazdı. “Buyurun, taze simit” türü bir tezgahtarlık yaptığını hatırlamıyorum.

 

Müşterisi yoksa o, şehrin en işlek caddesindeki köşe başında oturur eline tutuşturulmuş gibi tuttuğu gazetesini okur bulurdum.

 

Bazen simit tezgahının başında bulamadığım olurdu. Beklemek zorunda kaldığım çok olmuştur. Koşarak gelir kendine özgü sessiz nezaketiyle “buyurun” derdi. Koşarak gelişi bir müşteriyi kaçırmaktan yahut yalnız bıraktığı tezgahının başına bir iş geleceği endişesinden çok orada, camekanlı simit tezgahının başında sizi bekletmeme kaygısından kaynaklandığı hissine kapılırdınız. Bunu hissederdiniz, tüm sermayesi simitlerini, o günkü satıştan elde ettiği bozuk paralarını biriktirdiği kutuyu caddenin ortasında bırakıp gitmesinden bu anlamı çıkartırdınız.

 

Sabahları erken gelen ilk partiye yetişememişseniz saat 10'dan sonra fırından yeni çıkan ikinci parti sıcak simit için sipariş verebilirdiniz. Büyük iş merkezlerinin katlarına hızla tırmanır kaç simit istemişseniz soğumadan poşet içinde getirirdi. Bu arada tezgahını, simitleri ve bozuk para kutusuyla birlikte bu devasa şehrin kalabalığına terk eder, tavırlarından bir şey olacağı endişesi taşımadığını rahatlıkla çıkarabilirdiniz.

 

Bir ara okullar tatil olduğunda ilk okula giden oğlu yardımcı olarak geldi yanına. Arasıra tezgahı oğluna emanet ettiği de oluyordu.

 

Geçmiş zamanlardan kalma bilge, yaşlı, piri fani ihtiyardan bahsettiğim sanılmasın. Orta yaşlarda hafif minyon, kıpkırmızı yanakları en küçük tepkide renklenen bir modern şehir satıcısı� Biraz mahcup, sessiz kendi halinde, uyuşuk değil ama dünyaya fazla metelik vermeyen, yırtıcı bir esnaf görüntüsünden uzak ama ekmeğini çıkarmak için alın teri döken bir görünümü vardı.

 

Herhalde hayatımda ilk defa son bir yıl içinde sabahları düzenli simit almaya başladım. Kimileri çay simit nostaljisine bayılsa da ben pek hazzetmedim. Simit tadı hiç çekici gelmemiştir. Ama sadece bu adını bile daha bilmediğim simitçiden sıcak simit almak için tezgahın başında bazen sıra bekledim bazen sabırla orta yerde bıraktığı tezgahının başına dönmesini bekledim kaldırımın ortasında.

 

Ramazanın ilk günü hafta başı sabahı o köşeye vardığımda bir şeyin eksik olduğunu fark ettim. Simitçi yoktu. Hayır, sadece simitçinin kenidisi değil tezgahı da yoktu. O an oruç olduğumu hatırladım.

 

Ramazan geldiğinden beri simitçinin köşesi boş.

 

Hayatını simit satarak kazanan birinin Ramazanda çalışmama lüksü olabilr miydi?

 

Kendisi oruç tutuyor diye oruç tutmayanları sabah çay-simit zevkinden mahrum bırakmaya hakkı var mıydı? Böyle ramazanda simit satmayarak oruç tutmayan vatandaşlarımıza dolaylı baskı uygulamış olmuyor muydu? Ne yani, sabahın erken saatlerinde kahvaltı yapmadan yola çıkıp yoğun trafikte ofislerine gelen insanlar çaylarının yanında alıştıkları damak tadını bozmak zorunda mı kalacaklardı?

 

Tüm bu sorular karşısında bu simitçinin ramazan eylemini nasıl değerlendirmeli? Belli ki bu ekonomik şartlarda rasyonel bir izahı yok bu davranışın.

 

Her şeyden önce oruçlu olduğum halde ilk bana orucu, ramazanı hatırlattı. Onun o gün, o köşe başında olmayışı ile sokakta, meydanda, işyerinde, otobüs duraklarında ramazanın geldiğini hatırlatan bir boşluk bırakmıştı. Hayatımıza adeta bir işaret bırakan bu çekiliş, aslında hayatımıza giren, gelen ve dolduran ramazana yer açmak isteyen bir çekilmeydi .

 

Sokaktan akıp giden kalabalıktan birilerinin eteğinden çekerek haberin var mı oruçtan diyen bir çekilme�

 

Orucun hayatın merkezinde olduğu, asıl olanın oruc tutmak, orucun insanları tutması olduğunu ihtar eden bir çekiliş. Oruçluya karşı gayrı Müslim komşusunun bile saygı duyduğu, açıktan yemediği, birlikte iftar yapılabildiği bir iklimi hatırlatan çekilme. Oruçludan oruç tutmayana neden tutmadığını hatırlatırcasına oruçlu oluşunu açığa vurduğu için ayıplanmadığı bir toplumun erdemine bürünerek çekilme.

 

Hayatın kredi kartlarına, aylık ödemelere göre ayarlandığı günümüzde orucu hatırlatmak ve orucu yaşatmak adına tek geçim kaynağını “piysadan çekme”nin izahı olabilir miydi? Artık bu sorunun cevabını oruç tutanlar bile bilmiyor. Veya bu soruyla yüzleşmekten kaçınıyor. Oysa o simitçi tam da bu nedenle kaçmıyor, çekiliyor; meydanlarda oruca yer açmak için. İnsanların “mabudu para, mabedi banka” olduğu bir çağda ne anlamı olabilirdi bu tavrın. Bu çağda böylesi bir tevekkül anlayışının yeri olabilir miydi?..

 

Evet, simitçi hala gelmedi; çünkü Ramazan bitmedi henüz.

 

Piyasadan çekilerek kendi çapında sisteme posta koyuyor. Oruca saygı göstererek toplumsal dayatmaları alt üst ediyordu. Aslında çok tehlikeli bir çığır açıyor; dinin kamusal alanı kuşatmasına yardımcı oluyordu böylece. Toplumsal düzeni değiştirmeye yönelik bir kalkışma olarak bile yorumlanabilirdi. Aslında o sıradan bir müslüman gibi yaşamaya çalışıyordu, ne eksik ne fazla.

 

Her anlamda paradigmayı parçalıyordu köşebaşındaki simitçi.

 

AKİF EMRE - YENİ ŞAFAK

 

[email protected]

 

Hep oruç tutuyor musun diye sorarlar. Oruç seni tutuyor mu diye neden sormazlar...Oruçlu olmak aynı zamanda günahlara karşı bir kalkan olmalı değil mi? Allah, hepimizi orucun hakikatına ermiş kullarından eylesin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hep oruç tutuyor musun diye sorarlar. Oruç seni tutuyor mu diye neden sormazlar...Oruçlu olmak aynı zamanda günahlara karşı bir kalkan olmalı değil mi? Allah, hepimizi orucun hakikatına ermiş kullarından eylesin...

Tanrı bunu bugüne kadar başaramadı yada sizin bu dualarınızı pek takmıyor. Haala bir ümidiniz varmı? Tabi ya allahtan ümit kesilirmi kesilirse zaten müslümanlık kalmaz ya kesilmeyecek ya kesilmeyecek. Peki ne oluyor dua edince tutan tutuyor tutmayan unutuluyor :) Sonuç itibariyle hayatımızı dua ederek geçirmiş oluyoruz. O aradan biri bizi kullanıyormu sömürüyormu bilmiyoruz tabi.

Gelelim ramazan ayına mübarek ramazanda bizim memleket bir başka oluyor. Millet yemeği bırakıp birbirini yiyor. Nedir bunun mantığı açların halinden anlamakmı? Yoksa allahı daha çok zikretmekmi? Bizim millet bunların hiçbirini yapmıyor. Adamın işi olmasa iftara kadar yatacak ama yatabildiği kadar yatıyor (daha az aç durmak için) sonra kalkıyor aklında sigara, çıkıyor sokağa 1-2 saat sonra başlıyor heyheylenmeye açlıkta bastırınca değmeyin ona. Küfürler kalp kırmalar bağırmalar tansiyonlar hepsi çıkıyor. Oruçlu oruçlu iftar yemeği fantazileri kurarlar, milletin karısına kızına bakarlar akşama doğru küfürler hepten artar. Gider fırında sıcak pide kavgası ederler birbirlerini paralarlar. Sanki tanrıya keyf bağışlar gibi. Akşam iftar olur yemeği hiç yemedikleri kadar yer sigarayı yakar doğru kahveye. Sonrada elhamdülillah müslümanım. :) Adamlar sırf komşu ne der diye oruç tutuyorlar. Mahalle baskısı yok derler peki bu ne? Kendiniz bile bu baskının farkındasınız ama kabul etmek işinize gelmiyor.

Şimdi diyeceksinizki sen onlara bakma kitapta yazanı örnek al ne için ve ne şekilde tutman gerekiyorsa o şekilde tut.

ben orucumu daha geniş kapsamlı tutuyorum daha farklı bir şekilde. Sizin tanrınızın emrettiğinden daha güzel vede karşılıksız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrı bunu bugüne kadar başaramadı yada sizin bu dualarınızı pek takmıyor. Haala bir ümidiniz varmı? Tabi ya allahtan ümit kesilirmi kesilirse zaten müslümanlık kalmaz ya kesilmeyecek ya kesilmeyecek. Peki ne oluyor dua edince tutan tutuyor tutmayan unutuluyor :) Sonuç itibariyle hayatımızı dua ederek geçirmiş oluyoruz. O aradan biri bizi kullanıyormu sömürüyormu bilmiyoruz tabi.

Gelelim ramazan ayına mübarek ramazanda bizim memleket bir başka oluyor. Millet yemeği bırakıp birbirini yiyor. Nedir bunun mantığı açların halinden anlamakmı? Yoksa allahı daha çok zikretmekmi? Bizim millet bunların hiçbirini yapmıyor. Adamın işi olmasa iftara kadar yatacak ama yatabildiği kadar yatıyor (daha az aç durmak için) sonra kalkıyor aklında sigara, çıkıyor sokağa 1-2 saat sonra başlıyor heyheylenmeye açlıkta bastırınca değmeyin ona. Küfürler kalp kırmalar bağırmalar tansiyonlar hepsi çıkıyor. Oruçlu oruçlu iftar yemeği fantazileri kurarlar, milletin karısına kızına bakarlar akşama doğru küfürler hepten artar. Gider fırında sıcak pide kavgası ederler birbirlerini paralarlar. Sanki tanrıya keyf bağışlar gibi. Akşam iftar olur yemeği hiç yemedikleri kadar yer sigarayı yakar doğru kahveye. Sonrada elhamdülillah müslümanım. :) Adamlar sırf komşu ne der diye oruç tutuyorlar. Mahalle baskısı yok derler peki bu ne? Kendiniz bile bu baskının farkındasınız ama kabul etmek işinize gelmiyor.

Şimdi diyeceksinizki sen onlara bakma kitapta yazanı örnek al ne için ve ne şekilde tutman gerekiyorsa o şekilde tut.

ben orucumu daha geniş kapsamlı tutuyorum daha farklı bir şekilde. Sizin tanrınızın emrettiğinden daha güzel vede karşılıksız...

 

Bırakın de diyeceğime ben karar vereyim.

 

Allah orucun hakikatı çok farklı birşeydir. Bahsini ettiğiniz şeylerin bir kısmı doğrudur. Ben, o duayı onlar için yaptım. Oruç bir kalkan olduğu kadar; açın, fakirin halini tatma, hissetme vasıtasıdır da. Her ne kadar Allah buyurdu diye tutuyorsak da aynı zamanda bu manaya vakıf olmamız için şarttır da. Hasılı; akşama kadar aç kalmakla akşama kadar oruçlu olmak arasında fark vardır. Yine; akşama kadar aç kalıp akşamleyin envayi çeşit yemek yemenin orucun manasıyla hiçbir yakınlığı yoktur.

 

Yine akşama kadar sigara içmeyip de sinir krizleri geçirmenin, 7-8 saat uyuyarak oruç tutmanın manası da orucun manasına muvaffak olamamaktan ibarettir.

 

Mahalle baskısı mı? Yerim böyle baskıyı ben...Kabul etmek işime gelmiyormuş. Gelse ne olur gelmese ne olur. Kabul etsem hangi işime gelmez etmesem hangi işime gelir...

 

Sahi; Şerif Mardin mahalle baskısı kavramını uydurana kadar hanginiz mahalle baskısından haberdardınız...Mahalle baskısı kavramıyla bizlere baskı yapmıyor musunuz...

 

İbrahim'im sen istediğin gibi tut orucu, ben sana anlatmıyorum ki orucu...Müslüman'a anlatıyorum. Eeee, sen müslüman değilsin niye kafayı takıyorsun bunlara...

 

Allah, hepimizi hayatını dua ederek geçiren kullarından eylesin... B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haso aga elinde iri taneli kehribar tesbihi sallayarak ve sallanarak caddenin tam ortasından yürüyormuş. Arkasından bir araba gelmiş, geçemeyince klakson yapmış. Haso ağa hiç aldırış etmeden sallanarak yürümeye devam etmiş. Sürücü tekrar klakson çalınca ağır ağır geri dönmüş:

 

-"Ne oli? Şurda oruç tutiriz!" demiş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bırakın de diyeceğime ben karar vereyim.

 

Allah orucun hakikatı çok farklı birşeydir. Bahsini ettiğiniz şeylerin bir kısmı doğrudur. Ben, o duayı onlar için yaptım. Oruç bir kalkan olduğu kadar; açın, fakirin halini tatma, hissetme vasıtasıdır da. Her ne kadar Allah buyurdu diye tutuyorsak da aynı zamanda bu manaya vakıf olmamız için şarttır da. Hasılı; akşama kadar aç kalmakla akşama kadar oruçlu olmak arasında fark vardır. Yine; akşama kadar aç kalıp akşamleyin envayi çeşit yemek yemenin orucun manasıyla hiçbir yakınlığı yoktur.

 

Yine akşama kadar sigara içmeyip de sinir krizleri geçirmenin, 7-8 saat uyuyarak oruç tutmanın manası da orucun manasına muvaffak olamamaktan ibarettir.

 

Mahalle baskısı mı? Yerim böyle baskıyı ben...Kabul etmek işime gelmiyormuş. Gelse ne olur gelmese ne olur. Kabul etsem hangi işime gelmez etmesem hangi işime gelir...

 

Sahi; Şerif Mardin mahalle baskısı kavramını uydurana kadar hanginiz mahalle baskısından haberdardınız...Mahalle baskısı kavramıyla bizlere baskı yapmıyor musunuz...

 

İbrahim'im sen istediğin gibi tut orucu, ben sana anlatmıyorum ki orucu...Müslüman'a anlatıyorum. Eeee, sen müslüman değilsin niye kafayı takıyorsun bunlara...

 

Allah, hepimizi hayatını dua ederek geçiren kullarından eylesin... B)

Hangi kısmı yanlıştır? Bu konuda kendinizi kandırabilirsiniz ama beni kandıramazsınız. Çünkü benim savunmak zorunluluğu hissettiğim bir dinim yok. Herşey dobra dobra olunca dokunuyor galiba.

Mahalle baskısına en güzel örneklerden biride bizim mahalle benim oruç tutmadığımı herkes bilir ve her sene söylenmeden edemezler niye oruç tutmayisun oldun kaç yaşina ayiptur yok devenun nalidur. Milletin içinde yemek yemek saygısızlıkmış :)

Ramazanda açık olan bir hızlı yemek kafeterya var oraya beyzbol sopasıyla girecekmişsin herkes yiyormuşya. Mantığa bakarmısın yemek yemek suç adamın zihniyetinde.

Çoğunluğu kimseye bırakmazsınız müslümanlık yanlış olsaydı milyonlarca müslüman olurmuydu dersiniz (sen demedin bekir hemen alınma ben ortaya konuşuyorum o kendini bilir) Bu milyonlarca müslümanı ufak bir müslümanlık testinden geçirseniz geriye kalır 500 tane bilemedin 1000 tane.

Açın halini iftar sofran seni beklerken anlayabiliyormusun. Ben 3 gün aç kalmıştımda genede anlayabildiğimi sanmıyorum. Çünkü onlar iftara kadar değil mezara kadar tutuyorlar orucunu. Peki müslümanlar asırlardır bu insanlar için allaha dua ediyorlar ve haala yeryüzünde milyonlarca aç insan var. Sizin duanız ne işe yarıyor ? Allah desinki adama bak aç insanlar için dua ediyor ne iyi adam bunu cennete koyalım. Bunun içinmi yoksa kendi vijdanını rahatlatmak (uyutmak, görmezden getirtmek) içinmi?

Bir kere daha söylüyorum bekir kardeş dua karın doyurmuyor dua yalnızca senin vijdanını köreltiyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haso aga elinde iri taneli kehribar tesbihi sallayarak ve sallanarak caddenin tam ortasından yürüyormuş. Arkasından bir araba gelmiş, geçemeyince klakson yapmış. Haso ağa hiç aldırış etmeden sallanarak yürümeye devam etmiş. Sürücü tekrar klakson çalınca ağır ağır geri dönmüş:

 

-"Ne oli? Şurda oruç tutiriz!" demiş...

:) iyiydi demirefe. Sanki oruç tutuyorda millet için tutuyormuş gibi nazlandırıyor kendini. Böyleleride var tabi.

Birgün akşam yemeğinde herkes pide alıyorya bende alayım dedim gittim fırına bakıyorum adam fırından çıkarıyor atıyor ortaya herkes kapan kapana ediyor. Bende bekle bekle sıra gelmedi birde iki kişi kavga etmeye başladı. Boşta duran fırın elemanına sordum dedim pideler bedavamı niye böyle kavga gürültü adam dedi böyle adettir ramazanda herkes fırından yeni çıkmış pide ile iftar etmek istiyormuş. Kendi kendime düşündüm tabi ya dedim adamlar akşama kadar dua ettiler onca aç insanı doyurdular şimdi kendilerinde sıra tabiki sıcak pide ile doyacaklar. Ben gidiim şurdan normal ekmek alayım gene dedim dua mua etmedikki bize ne pidesi.

Ya ramazan bir alem ya benim en sevdiğim yanı millet topluca bir değişim geçiriyorya o hoşuma gidiyor. Mesela iftara doğru en büyük zevkim insanları psikolojilerini gözlemlemek. O anda hiç sanmıyorumki birtanesi olsun aç insanları düşünüyor. Hepside iftar yemeğine kilitlenmiş birbirini eze eze koştura koştura evlerine gidiyor. Devamlı saate bakmalar otobüste akraba olmalar. Harbi değişik bu ramazan :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mesela iftara doğru en büyük zevkim insanları psikolojilerini gözlemlemek. O anda hiç sanmıyorumki birtanesi olsun aç insanları düşünüyor. Hepside iftar yemeğine kilitlenmiş birbirini eze eze koştura koştura evlerine gidiyor. Devamlı saate bakmalar otobüste akraba olmalar. Harbi değişik bu ramazan :)

Sen asıl ramazan bitsin, iki ay sonra hac mevsimi gelsin, birbirini ezmeyi asıl o zaman göreceksin abraham! Şeytanı taşlamak için, Arafaya çıkmak için, siyah taşa el sürmek, nasipse (pek olması mümkün değil ama) öpmek için, Kabe örtüsüne tutunmak için... Daha umrede bile tutunup bırakmamak için asılanlar örtüyü yırttı da değiştirdiler kaç kere...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oruç un nedeni ,

 

Allaha kulluk vazifesi ise , Allahın hiçbirşeye ihtiyacı olmadığı varsayımı ile , buna gerek yok.

 

Sağlıklı yaşamak ise , bu tür bir diyet aklaz zarar , uzuuuun bir süre aç kal. Birden saldır.. Patlayana kadar ye.. Sonrada antrenmen niyetine 20 rekat teravih.

Böyle sağlıklı yaşam da olmaz. Genelde duyarız. Oruçta kılo aldım serzenişlerini.

 

Fakirleri anlamak ise , arkadaşlar yuklarda yazdı. Fırında kavga , saate bakmalar , asabileşmeler , küfürler den adam fakiri düşüğnemiyor ki. Gerçekten bakın düşünen var mı.

 

Aç kalarak Allaha ibadet te enteresan bişey.

 

Bunun nedeni eskiden üretim araçlarının kısıtlı olması nedeni ile , arzu edilen seviyede gıda bulunamıyor gerçeği , olmasın.

 

Maden aç kalıyorum , eldeki sınırlı yiyecekle , ailemi ve kendimi uzun yaşatabilmek için , aç kalma süremi uzatıyorum düşüncesi olmasın.

 

İlkel zamanları düşünün.

 

Müslümanlığın büyük ağabeyi , Musevilik ...

 

Adamlar sina çölünde aç , pürmelal vaziyette 40 küsür sene oradan oraya göç etmişler.

 

Bir taraftab Mısırlılar a yakalanıp tekrar köle olma korkusu.

Diğer tarafta Mısırlılarla savaşa gelen kabilenin eline düşme korkusu.

 

İki kabileden de kaçarken , Sİna yarımadasının derinlerine , çöle kaçmaları en mantıklı sebepti.

 

Çölde nooldu.. Aç kaldılar.

 

Sonrada oruç otomatikmen hayatlarına girdi.

 

Bu açlığa isyan eden kabile üyelerini de durdurmanın en güzel yolu.

 

ALLAH böyle istiyor. Sevap kazanacaksınız. Cennette daha güzel yiyecekler yiyeceksiniz. Fakiri anlayın. Açı anlayın...

 

EY müslümanlar , oruç israiliyattır.

 

Bırakın.

 

Siz sevmezsiniz israiliyat ları..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...........

Oruç bir kalkan olduğu kadar; açın, fakirin halini tatma, hissetme vasıtasıdır da.

 

Orucun asıl amacı, insanları aç bırakarak fakirliğin açlığın doğalığını, kaderleri olduğunu, bu yapıları ile efendilere itaati öğrenmek, öğretmek içindir.

 

Efendilere itaat bununlada kalmamış, devletle, onun kolluk kuvvetleri ile, yasalarla, efendinin belirlediği ahlak kuralları, yasaları ile sarsılmaz şekilde garanti altına alınmıştır

 

Bir insanı aç bırakarak terbiye etmek ilkelliğin düşüncesidir. Efendilerin istekleri, kabulleri doğrusunda açlıkla terbiye, yine ortaçağ ilkelliğinin devamıdır.

 

Muhammed bunu ayetlerle şöyle doğrulamıştır. "Ganimetler sadece Allahın ve benimdir. Sizlere ne verilirse kabullenin. Yasaklanırsada da kabullenin. Yoksa yanarsınız."

 

Aynı zihniyet devam ediyor. Çalışanın maaşına %5 zam verilirse kabul edilecek. İtiraz yok. Oruç tutarak şükür öğrenin.

 

Dahası var, efendiler ne önlemler almış, neler uydurmuşlar;

 

Bu yoldan gidenlere, diğer yaşamda bitmeyen zevk-ü sefa, henüz ergen, kız ve oğlanlar, şaraplar da var. Ye, iç, yat. İtaat etmeyenlere sonsuzlukça işkence. Haydi şimdi sıkıyorsa aç durma.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bırakın de diyeceğime ben karar vereyim.

 

 

 

Mahalle baskısı mı? Yerim böyle baskıyı ben...Kabul etmek işime gelmiyormuş. Gelse ne olur gelmese ne olur. Kabul etsem hangi işime gelmez etmesem hangi işime gelir...

 

Bu konudaki yorumlarda sizinkisi haric,diger yorumlara katildigimi bildirmekle birlikte; yasadigim bir aniyi paylasmak istiyorum. Artik cevre baskisimi,toplum baskisimi yada mahalle baskisimi dersiniz,sonuc degismez.

 

Birzamanlar Türkiyeye izine gittigimde, ertesi gün caddede sigara icerek yürüdügümde,herkesin bana ***** gibi baktigindan anlamistim ramazan oldugunu. Ana cadde üzerinde, Türkiyede oldugum zamanlardaki gittigim mekanlar var.3 katli bir binanin alt kati lokanta,orta kati kulüp,üst kati ise birahane. Sunuda söylemeliyim, kulüpü isleten arkadas yakin köylüm,cocukluk arkadasim ve alevi. Birahaneyi isleten arkadas,okul arkadasimin abisi(Emekli komiser) ve mhp li. Lokantayi isleten ise koyu dinci,ögrencilik yillarindan tanidik bir abi. Söylemek istedigim 3 ayri görüs ama, müsterilerinin tamamina yakini ayni kisilerden olusuyor.

 

Derken ben binanin önüne geldigimde, sadece klüpün acik oldugundan haliyle oraya girdim. Hos besten sonra, oyun oynamaya oturduk ve ben cay istedim. Garson cay yapmadiklarini söyledi.Nedenini sordugumda, ramazan dolayisiyla kimsenin cay icmedigini söyledi. Lan oglum dedim, (Garson bizim köylü) sen cayini yap, isteyen icer,istemeyen icmez. Bu sözüm karsisinda herkes susarken, sinif arkadasim (dinci) ayip olmuyormu (!) deyince, ayip varsa kendinizde arayin deyince oda sustu. Neyse cay yapildi,sigaralar tüttürüldü ve iftar vakti yaklastiginda, klüp bosalmaya, pide kuyruklarina girilmeye baslandi. Bana düsende, rakimi alip evin yolunu tutmakti.

 

Ertesi gün ayni yere gittigimde, caylar sigaralar grla gidiyor baktimki. Bizim sinif arkadasi bir elinde cay,bir elinde sigara oyun kazanmaya calisiyor. Orocunu bilerekmi bozdun dedigimde ise, bosver yaaa olanlar espriidi demekle yetindi, bende üzerine gitmedim.

 

Birahaneyi isleten abiye neden kapali olduklarini, yasak falan varmi diye sordugumda, yasak yok ama ramazanda kimse icmez yanitini alinca; Abi sen aksam ac, kimse gelmezse kendimiz iceriz dedim. Iftarin yaklastigindan, gidip yiyecek hazirlayayim ozaman deyip gitti.Comaaat dagildiginda, yukari cikip birkac arkadasla masayi kurup muhabbete basladik. Aboo oda ne? Isigi gören geliyor, masalarin yaridan fazlasi doldu. O arada lokantaci arkadas masamiza gelip, sohbetimize katildi. Biraz dil dökmelerin ardindan, lokantasini acik tutmasi icin ikna ettim.

 

Ertesi gün o lokantada yemek yeyip, köye gittim. Geri döndügümde, herkesin hayatindan memnun oldugunu gördüm. Aksam birahaneye ciktigimda oturacak yer kalmamisti. Acik oldugunu duyan diger semtlerin müsterileride oraya yönelmis,neredeyse 11 ayin hasilatini yapmislardi. Bu mekanlar halaaa ramazanlarda aciktir bu ilcede.

 

Mahalle baskisi yok derken, Konyaya bakmaniz yeterli sanirim. Dinciler tarafindan Türkiyede kurtarilmis bölge ilan edilen Konya: Nüfusa göre rakinin en fazla tüketildigi ildir, icecek mekanlarin sayili olmasina ragmen. Peki bu rakilar nerelerde tüketiliyor dersiniz? Iki kapi komsu aksamlari iciyorlar ama, sabahlari ikiside birbirlerinden gizliyorlar. Iste bahsettiginiz müslümanlik,iste sahtekarlik,iste mahalle baskisi...!!!

 

Egerki yalanim varsa "at **** atliyim,sabaha kadar catliyim" ahada size yemin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konudaki yorumlarda sizinkisi haric,diger yorumlara katildigimi bildirmekle birlikte; yasadigim bir aniyi paylasmak istiyorum. Artik cevre baskisimi,toplum baskisimi yada mahalle baskisimi dersiniz,sonuc degismez.

 

Birzamanlar Türkiyeye izine gittigimde, ertesi gün caddede sigara icerek yürüdügümde,herkesin bana ***** gibi baktigindan anlamistim ramazan oldugunu. Ana cadde üzerinde, Türkiyede oldugum zamanlardaki gittigim mekanlar var.3 katli bir binanin alt kati lokanta,orta kati kulüp,üst kati ise birahane. Sunuda söylemeliyim, kulüpü isleten arkadas yakin köylüm,cocukluk arkadasim ve alevi. Birahaneyi isleten arkadas,okul arkadasimin abisi(Emekli komiser) ve mhp li. Lokantayi isleten ise koyu dinci,ögrencilik yillarindan tanidik bir abi. Söylemek istedigim 3 ayri görüs ama, müsterilerinin tamamina yakini ayni kisilerden olusuyor.

 

Derken ben binanin önüne geldigimde, sadece klüpün acik oldugundan haliyle oraya girdim. Hos besten sonra, oyun oynamaya oturduk ve ben cay istedim. Garson cay yapmadiklarini söyledi.Nedenini sordugumda, ramazan dolayisiyla kimsenin cay icmedigini söyledi. Lan oglum dedim, (Garson bizim köylü) sen cayini yap, isteyen icer,istemeyen icmez. Bu sözüm karsisinda herkes susarken, sinif arkadasim (dinci) ayip olmuyormu (!) deyince, ayip varsa kendinizde arayin deyince oda sustu. Neyse cay yapildi,sigaralar tüttürüldü ve iftar vakti yaklastiginda, klüp bosalmaya, pide kuyruklarina girilmeye baslandi. Bana düsende, rakimi alip evin yolunu tutmakti.

 

Ertesi gün ayni yere gittigimde, caylar sigaralar grla gidiyor baktimki. Bizim sinif arkadasi bir elinde cay,bir elinde sigara oyun kazanmaya calisiyor. Orocunu bilerekmi bozdun dedigimde ise, bosver yaaa olanlar espriidi demekle yetindi, bende üzerine gitmedim.

 

Birahaneyi isleten abiye neden kapali olduklarini, yasak falan varmi diye sordugumda, yasak yok ama ramazanda kimse icmez yanitini alinca; Abi sen aksam ac, kimse gelmezse kendimiz iceriz dedim. Iftarin yaklastigindan, gidip yiyecek hazirlayayim ozaman deyip gitti.Comaaat dagildiginda, yukari cikip birkac arkadasla masayi kurup muhabbete basladik. Aboo oda ne? Isigi gören geliyor, masalarin yaridan fazlasi doldu. O arada lokantaci arkadas masamiza gelip, sohbetimize katildi. Biraz dil dökmelerin ardindan, lokantasini acik tutmasi icin ikna ettim.

 

Ertesi gün o lokantada yemek yeyip, köye gittim. Geri döndügümde, herkesin hayatindan memnun oldugunu gördüm. Aksam birahaneye ciktigimda oturacak yer kalmamisti. Acik oldugunu duyan diger semtlerin müsterileride oraya yönelmis,neredeyse 11 ayin hasilatini yapmislardi. Bu mekanlar halaaa ramazanlarda aciktir bu ilcede.

 

Mahalle baskisi yok derken, Konyaya bakmaniz yeterli sanirim. Dinciler tarafindan Türkiyede kurtarilmis bölge ilan edilen Konya: Nüfusa göre rakinin en fazla tüketildigi ildir, icecek mekanlarin sayili olmasina ragmen. Peki bu rakilar nerelerde tüketiliyor dersiniz? Iki kapi komsu aksamlari iciyorlar ama, sabahlari ikiside birbirlerinden gizliyorlar. Iste bahsettiginiz müslümanlik,iste sahtekarlik,iste mahalle baskisi...!!!

 

Egerki yalanim varsa "at **** atliyim,sabaha kadar catliyim" ahada size yemin.

 

sızın koyde amma kozmopolıt bı yermıs.

 

uc farklı gorus cıkarmıs ıcınden, ucunude buyuk sehre gondermıs, ucunude aynı bınada toplamıs.

 

vay vay vay

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sızın koyde amma kozmopolıt bı yermıs.

 

uc farklı gorus cıkarmıs ıcınden, ucunude buyuk sehre gondermıs, ucunude aynı bınada toplamıs.

 

vay vay vay

 

Sn.Kafedengi; Yaziyi gercekten okudunuzmu,okuduysaniz arapca gibi terstenmi okudunuz yoksa? Düzgün bir sekilde tekrar okudugunuzda, hikayedeki kisilerden sadece klüpteki garsonun kendi köylüm oldugunu göreceksiniz. klüp isleten arkadasin disindakiler ise o ilcenin yerlileridir. Düzgün okusaydiniz anlayacaktiniz zaten.

 

Selametle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn.Kafedengi; Yaziyi gercekten okudunuzmu,okuduysaniz arapca gibi terstenmi okudunuz yoksa? Düzgün bir sekilde tekrar okudugunuzda, hikayedeki kisilerden sadece klüpteki garsonun kendi köylüm oldugunu göreceksiniz. klüp isleten arkadasin disindakiler ise o ilcenin yerlileridir. Düzgün okusaydiniz anlayacaktiniz zaten.

 

Selametle...

 

klubu ısleten ıle garson aynı kısıler ıse evet haklısınız garsondan baska koylunuz yok. afedersınız.

 

bıraz masalsı gelmıstı bana anlattıklarınız, hatta gercek olmayan bı hıkayede dıyebılırım. o yuzden boyle bı ıletı yazmıstım.

 

ırdelenmesı gerekır o halde.

 

ıkı sey dıkkatımı cektı.

 

bırıncısı; bahsettıgınız mekana ılk gıttıgınız gune ve ertesı gune baktıgımızda, toplumun ramazan ayına has olan ve kabul edıp uymaya azamı gayret gosterdıklerı kurallarını ıste sızde ıfade etmıssınız bır gunde terk etmısler.

 

ıkıncısı mahalle baskısı sozunuz. musluman kesımın kımseye mahalle baskısı yaptıgına sahıt olmadım. bu yakın cevrem ıcın boyledır. gormedıklerıme degıl gorduklerıme ve bıldıklerıme gore konusuyorum. ama hanı kendısı ınanmıs ve kurtulusun ınanmaktan gectıgını gormus oldugu ıcın halıs duygularla tesvık etmeye calısmıstır. dozunu ayarlayamayanlarda olunca bu mahalle baskısı dıye tabır edeılecek bır boyuta gelır kacınılmaz olarak.

 

anayasa degısıklıgı zamanındakı gundemı hatırlayın, malezyamı oluyoruz, serıatmı gelıyor, mahalle baskısı sozlerı mansetlere cekılmıs, dıllere hep aynı nakarat yerlesmıs ıdı.

 

asıl bunun adı mahalle baskısı.

hatta onleyıcı mahalle baskısı. muhatabının onune kendısıne yapacagından korktuklarını soyleyerek koca bır set cekmek. herhangı bır eylemde ''bız zaten demıstık'' dıyebılmek.

yetmez ıse ufak caplı oyunlar sahneleyıp tehlıkenın farkına varamayan vatandaslarıda konuya dahıl etmeye calısmak.

 

ben trakyalıyım. trakya ıcınde yanı seyler soylenır. hatta bı ara bı harıta gecmıstı elıme. ıckı tuketımı oranlarına gore renklerle gostermıslerdı her sehrı. bızımkısı en kırmızı olandı. bunlar bızım tarafımızdan ıstenmeyen seyler. keske kımse ıcmese. yok ıllede ıcıcem dıyosa ıster trakyada ıcsın ıster konyada. bısey ıfade etmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 yıl sonra...
"Oruç" üzerine kısa bir derleme...

 

Oruç birçok dinde yer alan ve farklı biçimlerde yapılan bir ibadet türü. Farklı dinlerdeki oruç ibadetlerinin ortak noktası yemek, içmek veya cinsel ilişki gibi dünyevi hazlardan uzak durmaktır.

 

1940 Nobel Tıp ödülünü kazanan ünlü bilim adamı, Dr. Alexis Carrel (Aleksi Karel) "L'Hamme, Cet İnconnu" adlı eserinde: "Oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını, sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenme olduğunu ve orucun sağlık bakımından çok yararlı olduğunu." söyler.

 

Orucun faydaları sadece bedenimizle ilgili değildir. Onun ruhumuzda ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkileri ve bu ibadetten oruçlunun duyduğu iç huzuru, pek çok manevî rahatsızlığı tedavi ederek kişiye güçlü bir moral kazandırır.

 

"Oruçta asıl sinir sistemi tam bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme mutluluğu bizdeki gerginliklerin, huzursuzlukların hemen hemen tümünü yok eder. Günümüzün en önemli iç sorunlarından olan stresler böylece büyük ölçüde kalkar."

 

Oruç tutan vücut; âdeta bakıma giren bir makine gibidir. İç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü artar. Mide, böbrek, kalp ve karaciğer, hastalıklara karşı mukavemet eder. Karaciğer, sindirimle de vazifelidir. Oruçlu iken birkaç saat istirahat eder, gıda depolama işine ara verir. Mide de, bir müddet dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalp rahatlar. Damar sertliğine çok faydalıdır.

 

-Orucun Tarihçesi

 

Uygulanan en eski sistemin Hinduizm’den geldiği tahmin edilmektedir. Indus Vadisi Uygarlığı keşişleri; Yogiler, Sadhular ya da Sannyasinler’dir (gezgin dervişler) ve Tantrizm ve Jainizm bilinen tarihte ilk oruç kavramına ve kayıtlarına sahiptirler.

 

Budizm’de oruç odaklı somut eylemler, günde sadece bir öğün yemekten başlayıp, açık havada oturma pozisyonunda uykudan, Vietnam savaşı sırasında keşişlerin kendi kendilerini yakmasına kadar birçok örnekle gösterilebilir. Ancak Budizm, normal durumlar için aşırı çileciliği reddeder sadece aşırılıktan uzak durmayı ve pragmatik bir tutumu gerektirir.

 

-Yahudilikte oruç

 

1-)Yom Kippur, (İbranicesi: יום הכיפורים Kefaret Günü), Yahudilikte Yahudi Takvimi'nin ilk ayı olan Tişri ayının 10. günü yaklaşık 26 saat boyunca tutulan büyük oruçtur.

 

Yahudiliğe göre bir insanın kaderi bir yıl önceki hâl ve hareketlerine göre yazılır. Bir yıl boyunca iyi ve hayırlı işler işleyen kişilerin kaderi bir yıl sonra için iyi yazılır.

 

Yahudi Yılbaşısı olan Roşaşana ile Yom Kippur arasındaki 10 gün boyunca bir vicdan muhasebesi yapılır ki buna İbranice teşuva (geriye dönme) denir. On gün boyunca, o yıl içinde yapılan tüm hatalı davranışlar gözden geçirilir insanlara karşı yapılan haksızlıklar için insanlardan özür dilenir ve helalleşilir. Yehova'ya (Tanrı) karşı işlenen suçlar için de tövbe edilir. 9. günün akşamı güneş batmadan bir saat önce oruca başlanır. 26 saat aralıksız sürecek olan oruç boyunca şunlar yasaktır:

 

-Yemek yemek ve içmek

-Yıkanmak

-Parfüm sürünmek

-Cinsel münasebette bulunmak

-Çalışmak

-Ateş yakmak

 

Sabah erkenden kalkıp Sinagog'a gidilir ve yaklaşık 12 saat boyunca Sinagog'da aralıksız Yom Kippur için yapılan dualar, tövbeler ile vakit geçirilir. Güneşin batmasından yaklaşık 40 dakika sonra Tokea adı verilen kişi koç boynuzundan yapılmış bir boruyu (Şofar) çalarak orucun bittiğini ilan eder. Bu oruç yaklaşık 25-25.5 saat sürer. Şofar'ın çalınmasıyla birlikte tören sona erer ve Tanrı'nın insanların gelecek yıl için kaderini yazdığına ve iyi kişileri hayat kitabına (Sefer Hayim) yazdığına inanılır.

 

2-) Ta'anit Behorot

 

Mısır'daki on belanın sonuncusu olan Behorların ölmesi anısına tutulan oruçtur.Bu bela sırasında Bene-Yisrael pesah korbanının kanını kapı pervazlarına sürmüş ve Tanrı bu evlerin üzerinden atlamıştı.Pasah da atladı anlamındadır.

 

Bu oruç Erev Pesah'ta tutulup akşam Pesah kiduşu ile kesilir. Bu oruç yalnızca Behor erkekler tarafından tutulur. Ancak herhangi bir mitsva için yapılan yemekle bazı oruçlar bozulabilir.Örneğin Berit Mila 'dan sonra verilen yemek veya Talmud'un bir bölümünün öğrenilmesi bitiminde verilen yemek.Bu yüzden cemaatin Ravları belirli bir Talmud bölümünü öğrenmeyi bu günde bitirerek bir yemek verirler. Orada bulunan her Behor son bölümü dinledikten sonra orucunu bozabilir.

 

-Hristiyanlık'ta oruç

 

Büyük Perhiz

 

Hıristiyanlık inancında Paskalya döneminde, 49 gün boyunca hayvansal gıdaları yememek kaydı ile oruç tutulur. 2. yüzyılda yazılan Didakte kitabında Mesih inananlarına çarşamba ve cuma günü oruç tutmalarını buyurmuştur. 2. yüzyıldaki kiliselerin bu orucu Diriliş Bayramı'ndan önce (paskalya) tuttukları bilinmektedir. İslamiyet'teki gibi oruç zamanında tüm dünyevi gıdalardan uzak tutmaması nedeni ile oruç yerine perhiz ifadesi de kullanılabilmektedir.

 

Ortodoks Hıristiyanlıkta oruç

 

Ortodoksların 40 gün süren oruçları vardır. Bu oruç, yıl içerisinde kilise takvimine göre ayarlanır. Ortodokslarda oruç zamanı batıya oranla daha sıkıdır. Et yemek, şarap içmek ve yağ kullanmak kesinlikle yasaktır. Bu durum, yapılan yoğun ibadetle alakalıdır.

 

-İslam'da oruç

 

"Oruç" sözcüğü Selçuklularca Farsçadan alınmış روجك rôcik sözcüğünün Türkçedeki söylenişidir. Kur'an'da صوم savm ve صيام sıyam olarak geçmektedir.

 

İslam'ın şartlarından ve beş temelinden biri Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç da namaz gibi bir farz-ı ayındır. Hicret'in ikinci senesinde Medine'de farz kılınmıştır.

İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'daki Bakara Suresi'nde Kur'an'ın Muhammed'e gönderilmesi Ramazan ayında başlamıştır ve bu ay içinde "oruç" tutmak müslümanlara emredilmiştir.

 

İlgili ayet şöyledir:

"O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!" (Bakara suresi 185. ayet)

 

Oruç, Kur'an'a göre "Niyetlenip, gündoğumundan önceki alacakaranlıktan (tan yeri ağarmaya başlamasından) günbatımından sonraki alacakaranlığa değin katı-sıvı hiçbir şey yememek ve içmemek" demektir. [bakara Suresi, 187] Oruç, fıkıhçılara ve hadisçilere göre, niyetlenip Güneş'in ufuktan 12 derece altta bulunduğu andan (astronomiye göre alacakaranlık) akşam günbatımına dek, bir şey yeyip içmemektir.

 

-Fıkıhta oruç

 

Oruçlar fukaha (fıkıhçılar, islam hukukçuları)'ya göre farz, vacip, nafile ve mekruh nevilerine ayrılır.

 

a-) Ramazan orucu, vakti tayin edilmiş farz oruçtur (sınırlı süresi belirtilmiş borç olan oruçtur). Kazaya kalan Ramazan orucu ile kefaret olarak tutulan oruçlar vakti muayyen olmayan (sınırlı süresi belirli olmayan) farz oruçlardır.

 

b-) Nezir (adak) oruçları vaciptir. Allah Teala'nın rızası için tutulacak oruçlar ise nafile nevini teşkil ederler. Bunlar sünnet, müstehap ve mendup diye anılırlar.

 

c-) Bir de mekruh oruçlar vardır (sırf Cuma veya Cumartesi günü tutulan oruç gibi). Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının dört günü oruç tutmak, harama yakın bir mekruhtur.

 

-Orucun 7 çeşidi

 

1-Farz olan oruçlar: Ramazan ayı orucu ve Ramazan ayı orucunun kazası farzdır.

2-Vacip olan oruçlar: Başlanmış nafile orucun bozulması halinde kazasının tutulması vacip olur. Adak orucunu tutmak ve bozulursa kaza etmek vaciptir.

3-Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının 9. ve 10. günlerinde veya 10. ve 11. günlerinde yani Aşure gününden 1 gün önce veya 1 gün sonra ekleyerek oruç tutmak sünnettir. Ayrıca Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak, Zilhicce ayının ilk dokuz günü, Şevval ayında 6 gün oruç tutmak da sünnettir.

4-Müstehab olan oruçlar: Her ayın (Hicri takvime göre) 13,14 ve 15. günlerinde oruç tutmak çok sevaptır.

5-Mekruh olan oruçlar: Yalnız aşure günü için bir gün yani 10 Muharremde tutulan bir günlük oruç mekruh oruçtur.

6-Haram olan oruçlar: Ramazan bayramının 1. günü ve Kurban bayramının 4. gününde oruç tutmak haramdır.

7-Nafile olan oruçlar: Yukarıda sayılan maddeler dışında tutulan oruçlar nafile oruçlardır.

 

-Orucun bazı faydaları

 

Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir.

 

*Kilo vermek için bir araçtır.

*Böbrekler dinlenirler ve temizlenirler.

*Sigarayı bırakmak için güzel bir fırsattır.

*Sürekli çalışan insan sindirim sistemi ve midesi dinlenme imkanı bulur

*Mide boş olacağı için kalp mideye kan pompalamasını azaltır ve kalp de dinlenmiş olur.

*Oruçta vücutta uzun süre depolanmış yağlar ve diğer besin maddeleri kullanılır, yakılır, vücut yenilenmiş olur.

*Yine mide boş olduğu için gün boyunca, bazı mide rahatsızlıklarında mide kendi kendisini daha hızlı tamir eder.

*Tüm hücreler, 12 parmak bağırsağı, karaciğer gibi bir çok sürekli çalışan ve yorulan organlar toksiklerden kurtulma, dinlenme ve kendini yenileme ve iyileştirme imkanı bulur.

*Sabırlı olmayı öğretir, açlık ile mücadele ve aç insanların halini anlayıp empati yeteneğini geliştirir ve hayatın günlük rutin streslerinden ve küçük dertlerinden insanı kurtarır.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

oruç:

 

*kur'an da geçtiği şekli ile;

şiyâm, siyâm, şavm, şa'ıh, şa'imet, şa'im, savm..

 

türkçe'ye:

"oruç, oruç tutmak, oruç tutan kadınlar,

oruç tutan erkekler.."

olarak tercüme edilerek geçmiştir..

 

kişisel yorumum olarak ve her türlü tartışmaya

açık, aşağıya, bu husustaki görüşümü aktarıyorum;

 

arapça anlamı ile;

 

"kozmik bilinç, birey'in kozmik bilinç karşısındaki

özel anlayışı ve ortamı değerlendirme ile birlikte,

bu değerde kullanma/yaşam tarzı seçme özgürlüğü.."

 

bu kabul ile kavram değerlendirildiğinde,

burada vaz' edilen bilgi, şöyle olabilir;

 

"size, bir ihsan olarak verilmiş olan mevcudat;

veya kozmik yapı/gaib, tarafınızdan sadece kişisel

tekâmülünüz doğrultusunda kullanılmalıdır..

dışında ve keyfî kullanımlar, sizi gaye'den saptırır.

hedefiniz, sadece durumun farkında olarak, hayatı

böyle değerlendirmek, benimsemek, yaşam olarak

sunulan imkânları yakalamak-ele geçirmek, böyle

benimsemek ve son olarak ta gereği yerine getirerek,

va'd edilen üstün programlara geçmektir.."

 

ve belki çok kısa olarak:

 

insanın farkında olmadan içinde var olduğu,

mevcudat ile mükevvenat boyutları arasındaki

bir boyutta/mutavassıt boyut'ta doğru alâkanın/

bağlantının belli bir süre içerisinde de olsa dengeli

olarak kurulması durumu..

 

 

dip not:

-bir konu özüne varılarak "idrak" durumuna

geldiğinde, elde edilen "bilgi", her seviyede

kullanıla-bilinir hale gelir..

dolayısı ile, islâm âlemi'nin, bu gün uyguladığı

"oruç" ibâdeti, doğru ve gayeye ma'tuf;

bir şeklî "farz" dır..

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sahura kadar kimler sabahlıyor smile.png

 

Ben sahurdan sonra çok uzun süre uyuyamıyorum, onun için şimdi biraz uyumam lazım..83.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.