Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ergenekon dosyasında bir garip iddia


Efendi Türkler

Önerilen İletiler

İnsaf be insaf, hocanızı yazlığında rahat etsin diye cumhurbaşkanınız affederken neredesiniz?

Çok ağır şeyler yazmak geliyor içimden, insanlığımdan tiksindirdiler.

Yuh!

 

Neden tiksinesin ki? İnsan olan sensin ama bunların insan olduğundan şüpheliyim. Daha 3-5 gün önce "deniz feneri" konusunda yapanları aklayıp, "yaparız yapmayız kime ne?" diyebilen bir zihniyetten ifşa olacak kelimelerin vatana millete hayırlı olmasını bekleyecek değiliz ya...

 

Onlar tezgahlarını kursun! Senaryolar yazsın! Yarış var, sizin haberiniz yok! Hükümeti kurtaracak en iyi senaryo yazana 10 milyon dolar pirim var....

 

 

Herkezin bir hesabı var... Cenab-ı Hakkın bile bir hesabı var... Bakalım Cenab-ı Hak onların müslümanlığını ne kadar tastik edecek!!!

 

Sabır, az daha sabır!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 140
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Saçan bazı isimlerin 'Fethullahçı'lar tarafından karalanacağını rapor etmiş...

 

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Organize Suçlar Şubesi eski Müdürü Adil Serdar Saçan'ın 2002 yılında çeşitli kurumlara yazdığı yazıda aralarında önceki gün gözaltına alınan Askeri Yargıtay Üyesi Albay Tanju Güvendiren'in de olduğu devlet görevlilerinin "Fethullahçı" grup tarafından asılsız ihbarlarla karalanacağı iddialarını bildirdiği öğrenildi.

 

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Adil Serdar Saçan'ın Organize Suçlar Şube Müdürü olduğu 22 Temmuz 2002'de İstanbul ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemeleri Cumhuriyet Başsavcılıklarına ve Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanlığı'na yazdığı yazı Fethullah Gülen ve grubunun İstanbul'daki faaliyetlerinin izlenmesi için proje çalışma grubu oluşturulduğu belirtildi.

 

Yazıda, "Ancak, Fethullahçı grubun ileri gelenlerinin, örgüt lideri Fethullah Gülen'in talimatıyla almış oldukları karar gereği önümüzdeki günlerde, bu grubun emniyet içerisindeki işbirlikçileri ile birlikte eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Yavuz, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal Şenel, Askeri Yargıtay Üyesi Albay Tanju Güvendiren, Ankara 2 No'lu DGM Başkanı Cumhuriyet Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'e karşı devletin çeşitli makamlarıyla, basın ve yayın organlarına isimsiz ve asılsız ihbar mektupları gönderecekleri, ayrıca şantaj amaçlı olarak hazırlanmış montaj kasetlerin televizyon ve basın kurumlarına gönderilerek yukarıda adı geçen devlet görevlilerinin karalanması, sindirilmesi yoluyla görevlerinden uzaklaştırılmaya çalıştıkları, X şahıs ile yapılan görüşme sonucu tespit edilmiştir" dendi.

 

"TELEFON DİNLEMELERİNDEN HABERLERİ OLUYOR"

 

Saçan'ın 26 Ağustos 2002'de Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'e yazdığı yazıda ise şöyle denildiği belirtiliyor:

 

"Bu grubun faaliyetlerinin izlenebilmesi amacıyla çalışmalar yapılmakta iken, bu grubun emniyet ve özellikle de İstihbarat ve Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlıkları'nda yuvalanmış işbirlikçileri nedeniyle çalışmalar neticelendirilememiş ve GSM telefon dinlemelerinde ancak Ankara'da bulunan bu Daire Başkanlıkları aracılığıyla yapıldığından, çalışmaların gizliliği ortadan kalktığı ve bu gruba yönelik GSM telefonlarının, bu grubun üyelerinin haberi olmadan dinleme olanağının mümkün olmadığı belirtilmiş olduğundan, bu suç örgütüne yönelik telefon iletişimlerinin tespitinin Ankara İl Jandarma Komutanlığı'nca yürütüleceği bildirildiğinden, yukarıda bahsedildiği üzere bu örgütün emniyet içerisindeki uzantıları ile yine bu şahıslarla irtibatlı olan x gazetesi İstanbul Haber Müdürü F. M isimli şahsın telefonları aşağıda belirtilmiş olup gereğini arz ederim."

 

vatan

 

Demekki neymiş? Ergenekon Hayal ürünüymüş, ülkede tüm gayri meşru işleri "F" tipi örgütlenme yapıyormuş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neden tiksinesin ki? İnsan olan sensin ama bunların insan olduğundan şüpheliyim. Daha 3-5 gün önce "deniz feneri" konusunda yapanları aklayıp, "yaparız yapmayız kime ne?" diyebilen bir zihniyetten ifşa olacak kelimelerin vatana millete hayırlı olmasını bekleyecek değiliz ya...

 

Onlar tezgahlarını kursun! Senaryolar yazsın! Yarış var, sizin haberiniz yok! Hükümeti kurtaracak en iyi senaryo yazana 10 milyon dolar pirim var....

 

 

Herkezin bir hesabı var... Cenab-ı Hakkın bile bir hesabı var... Bakalım Cenab-ı Hak onların müslümanlığını ne kadar tastik edecek!!!

 

Sabır, az daha sabır!

 

Zaman buldukça, hatta haftada bir kaç gün yandaş medyanın gazetelerini internetten okurum. Maksadım hayata ve olaylara tek pencereden bakmamak, farklı olan fikirleri de anlamak, doğru sandığım yanlışlarım varsa farkedebilmek gibi düşüncelerdi. Vakit'in sayfa düzeninde abonelik gereksimleri olduğu için manşet ve sürmanşetlerine de bakardım arada öylesine.

 

Ama bu yazıyı bugün bir başka gazetede okuyunca kan beynime sıçradı. İnsanlığımdan tiksindim evet. O yazıyı yazabilenlerle aynı türden olmayı bile kabul edemiyorum.

Sormak lazım,

**** vicdanınız yok, onu anladık

**** merhamet diye bir duygunuz yok, onu da anladık

**** Allahınız da mı yok be?

İnsan mısınız siz?

 

 

Ben bu akşam yazmasam daha iyi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Etık dısı bir haber kımden GÜNDEM den Gündem kım bosver eşelersen kokar.

Milyonları götürenlerden,medyaya baskı yapanlardan,yandas medyadan tek söz yok onlar dınci oldukları ıcın korunma zırhına bürünmüsler.Eregenekon senaryosunda varsa dıncı bır ısım bırısı bana ısmını versın.Yokkı. komployu hazırlayanların böyle bır davada ısımlerı olurmu.Basbakan savcılık yapar,yandas medya davul calar Adalet bakanı bakar.Bu ısler böyle yürütülür.

 

Vakıt gazetesı denilen Türkıyenın utancnedenlerınden bırısı *Ergenekoncuları hasta olup tutuklamadan yırttıklarını yazmıs*yüzlerı kızarmayanlardan Allahı kendılerıne paravan olarak kullananlardan ınsanlara ıftıradan öte ne beklenebilırki.Sener Eruygur pasa kısmi felc oldu,Kuddusi Okkır vefat etti ama Vakıt denılen arkası sıyonıst gazete Ergenekoncuları yalan hastalıkla sucluyor utanmıyorlar.trılyonluk davadan yırtanlara tapanlardan Allah korkusu olmayanlardan hersey beklenir.

 

saygılarla

Allah Allahh GÜNDEM yandas gazete yani, duyunda inanmayin. Ne zamandan beri yandas gazete oldu GÜNDEM? Arkadaslar bu ERGENEKON cetesine o kadar kendinizi baglamissinizki malesef artik ne yazdiklarinizida bilmiyorsunuz. GÜNDEM de cikan haber ve sizin etik disi dediginiz haber hemen hemen her gazetede var. Yani sizin yandas demediginiz gazetede bile var. Her cete karsin´tinbi lütfen AKP yanlisi yapmayin, güldürmeyin insani. Sunu iyi bilinki Türkiye'de AKP ile sizin gibi düsünenlerden de farkli düsünenler var ve bunlarin sayisi azda degil. Biz cetelere karsiyiz, ´kimden olursa olsun fark etmez. Temiz toplum istiyoruz. AKP veya ERGENEKON degil!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu ara gerçekten çok mutluyum...Ergenekonlarla açığa çıkan iç hesaplaşmalarımız Deniz Feneri ile daha da rayına oturdu...Siyaset ve medya arasında ki kavga da artık gün yüze çıkacak ilişkilerin habercisi...galiba herşeye rağmen...güzel bir yarın!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu ara gerçekten çok mutluyum...Ergenekonlarla açığa çıkan iç hesaplaşmalarımız Deniz Feneri ile daha da rayına oturdu...Siyaset ve medya arasında ki kavga da artık gün yüze çıkacak ilişkilerin habercisi...galiba herşeye rağmen...güzel bir yarın!

 

 

Cehennemi görmeyen cennete giremez... Bu millet tüm iç pisliklerinden sıyrılmadan, temizlenmeden, ak ve kara ayrılmadan; asla bir yere varamaz. Hatta ülke içinde iç çatışmaların bile hemen çıkmasından yanayım. Bu sayede Türkiye çok çok daha erken refaha ulaşacaktır...

 

Zira bu pisliklern üstünü örttükçe ortadan kaldırmış olmuyoruz, onların daha iyi gelişmesi için imkan yaratmış oluyoruz!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR NUMARA ÖRGÜTÜ 6 HÜCREDEN YÖNETİYOR

 

Flaş - İşte Ergenekon'un ŞEMASI

Ergenekon terör örgütünün, mahkemeye sunulan şemasını SABAH ele geçirdi. İşte o şema....

 

"Bir numara" deşifre edilemedi. "Gizli" ve "Sivil" yapılanmalar arası köprü ise Veli Küçük ve Muzaffer Tekin oldu..

 

Ergenekon Terör Örgütü'nün savcı tarafından hazırlanan şemasını SABAH ele geçirdi. Şemada örgütün bir numarası deşifre edilemedi. Ancak örgütün "Ergenekon Gizli Yapılanması" ve sivil kanadı oluşturan "Lobi" isimli 2 ayrı yapılanmadan oluştuğu ortaya çıkartıldı.

Biri deşifre edilebilen 6 gizli birimin yer aldığı örgütün, 5 suikast timi de tek tek deşifre edildi.

 

Gizli ve sivil yapılanmalar arasında ise "Köprü" olarak isimlendirilen Veli Küçük ile Muzaffer Tekin'in yaptığı belirlendi.

Soruşturma tamamlanıp eksikleri giderildikten sonra şema tekrar düzenlenecek. İşte, binlerce sayfa belgenin incelenmesi sonucu oluşturulan ve yargılamanın yapılacağı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan şemanın detayları:

 

BİNBAŞI EMEK DİREKT BİR NUMARA'YA BAĞLI

* Örgütün tepesinde kimliği deşifre edilemeyen "bir numara" bulunuyor.

Aynı sırada bir numaraya bağlı olarak çalışan Emekli Binbaşı Fikret Emek yer alıyor. Eskişehir'deki evinde 11 milo plastik paklayıcı çıkan Emek şemada "kontrol daire başkanı" olarak geçiyor.

Emek'in liderle "aynı" sırada yer alması konumunun "çok özel" olduğunu ortaya koyuyor. Bir numaraya ise iki ayrı yapılanma bağlı: "Ergenekon Gizli Yapılanması"

 

Kaynak: Mefkure diye bir yerdeki demokrat...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tesadüfe bakin, bu güne kadar cete sucundan kim yargilandiysa ve kim tutuklandiysa tümü bir agizdan yaptiklarinin suc olmadigini ve sadece vatan icin, Atatürk icin yaptiklarini söylüyorlar. Susurluk ve Ergenekon saniklari, tutuklulari ve yargilanmislari, tümü bir agizdan koro seklinde Atatürkcüyüz diye haykiriyorlar. Bu tip insanlarin yüzünden Atatürk gibi devlet adamlari bile eksi puan toluyor haberleri yok. Ergenekoncularin bazilari da yayin organlarinda Deniz Gezmis gibi temiz devrimci liderleri yayinlayarak onlarida bu sayede kirletmis oluyorlar ve kendi pis emellerine alet ediyorlar. Elinizi DENIZ GEZMIS gibi gercek bir devrimciden cekin ve kendi pis emellerinize alet etmeyin. Atatürk'ü ettiniz ve geldigimiz nokta belli. Yetmiyormus gibi birde Anti-Emperyalist ve gercek devrimcileri de alet etmeyin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon birilerinin elinde patlayacak ama bakalım ne zaman?

 

burada olup biten Kürt ayrılıkçısı ve din devleti hayali kuranların Mustafa Kemal devrimlerinin yok edilmesinden aldıkları hazdır gerçek olan...

 

 

evet bu bir hesaplaşma çok doğru ama kiminle ve kimlerle? işte bütün mesele bu!

 

peki ya hesaplar tutmazsa ne olacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon birilerinin elinde patlayacak ama bakalım ne zaman?

 

burada olup biten Kürt ayrılıkçısı ve din devleti hayali kuranların Mustafa Kemal devrimlerinin yok edilmesinden aldıkları hazdır gerçek olan...

 

 

evet bu bir hesaplaşma çok doğru ama kiminle ve kimlerle? işte bütün mesele bu!

 

peki ya hesaplar tutmazsa ne olacak?

 

Hah işte o zaman seyreyle cümbüşü, bakalım bu "demokrasi" çığırtkanlarının elinde "darbeli" matkap nasıl duruyor; göreceğiz!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon birilerinin elinde patlayacak ama bakalım ne zaman?

 

burada olup biten Kürt ayrılıkçısı ve din devleti hayali kuranların Mustafa Kemal devrimlerinin yok edilmesinden aldıkları hazdır gerçek olan...

 

 

evet bu bir hesaplaşma çok doğru ama kiminle ve kimlerle? işte bütün mesele bu!

 

peki ya hesaplar tutmazsa ne olacak?

Lütfen Atatürk'ü kullanmayi birakalim artik, kimseye bir sey getirmez Atatük'ü kendi emellerimize alet etmek. Bunun disinda birde camur atmaya son verelim. Ben ne ayrfilikci Kürtcüyüm, ne seiatci ve din devleti isteyen biriyim. Benim istedigim sadece ülkemdeki tüm cetelerin yasamlarina son verilmesi, temiz toplum ve temis siyaset. Susurluk, Ergenekon, Deniz feneri ve bunlara benzer diger gelmis gecmis ve var olan tüm cetelere, derin devlete ve mafyalasmaya karsiyim. Bunu n neresi Atatürk devrimlerine karsi gelmek oluyormus aciklayin lütfen. Bunun neresi ayrilikci Kürtcülük ve din devleti istemeki oluyormus aciklayin. Aksi taktirde camur at izi kalsin politikasi olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vakit'ten müthiş senaryo!..

 

Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak, Eruygur'un tahliyesi ile ilgili akılalmaz bir senaryo yazdı

 

VAKİT YAZARI KENDİNİ AŞTI

 

Vakit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, inanılmaz bir kompla teorisi yazdı. Dilipak’a göre, Ergenekon sanığı emekli paşa Şener Eruygur, Ergenekoncular tarafından hastanelik edildi!

Yine Dilipak’ın iddiasına göre, Eruygur, çok şey bildiği için ortadan kaldırılmak istendi.

Böylelikle Eruygur’un ölümünün ardından pek çok suç onun üzerine yıkılacak ve dosya kapatılacak. Dilipak'a göre Eruygur belki de öldü.

Eruygur'u öldürenler cenaze törenini de düzenleyecek.

Katiller laik oldukları için, arkasından Fatiha bile okumayacaklar!..

 

İşte Dilipak’ın inanılmaz iddiaları:

 

Şener Eruygur’un beyninde kanama ve boynunun 3 yerinde kırık varmış. Eruygur'un sağ yanağında da çarpma sırasında yırtık meydana gelmiş.

Adam komada.

 

-Yok canım oraya bir başkasını getirmişlerdir, bu arada Eruygur pırrr.. Sen sağ ben selamet.. Yarın öldü diye öteki adamı gömerler, bu iş biter.

 

Geçmişte de oldu bu işler. Bir eroin kaçakçısı Gümüşsuyu’nda bir otelden atlayıp intihar ediyor. Savcı geliyor tesbit yapıyor, intihar ettiğine karar veriliyor. Ailesi gelip morgda tesbit yapıyor. Cenaze ailesine mühürlü, çinko bir tabutla teslim ediliyor.. Ailesi cenazeyi alıp memleketine götürüp gömüyor. Bir süre sonra savcıya bir ihbar. İntihar etti denen adam İspanya’da. Araştırıyorlar, adam başka bir kimlikle yaşıyor.. Savcı gidip cesedin gömüldüğü mezarlıktaki mezarı açtırıyor. Tabut boş!

 

Peki o adam yaşıyorsa ölen kim? Ceset nerede? O kişiyi kim öldürdü?

 

Eruygur’un ayağı kayıp düşünce nasıl kafatası hasar görüyor, yetmedi boynunu 3 yerinden kırıyor ve sağ yanağını parçalıyor. Birileri içeri girip, bu çok şey bilen önemli sanığı, tanıklık etmesinden korktukları için ortadan kaldırmış olamaz mı? Böylece birçok işin emrini veren kişi olarak suçlanabilir ve öldüğü için de dosya kapatılabilir.. Yani Ergenekon sanığı, Ergenekon’un kurbanı olabilir mi?

 

Herhalde olay raporu yayınlanacaktır. Ne zaman, nereden, nasıl düşmüş..

 

Bizim tarihimiz bir sürü cinayetle doludur.

1.70’lik adamı, 1,5 metrelik yerde asılarak intihar ettirirler.

 

Sultan Abdülaziz biliyorsunuz; iki bileğini birden keserek “intihar” etti!?

 

Zaten daha şimdiden bir yandan öldü haberleri geliyor, bir yandan da “Yok, hâlâ komada” deniyor.. Bu adamlar için cinayet işlemek çok sıradan bir şey..

 

Şimdi içeridekilerin can güvenliğini sağlamak gerek. Düne kadar devrim yapmak için kolları sıvayan şehir şehir dolaşan bir adam, nasıl oluyor da merdivenden düşüp kafasını, boynunu kırıyor?

 

Bir arkadaş, her şeyde bir komplo arayan basının Eruygur konusunda sessiz kalmasının da bir komplo olduğu düşüncesinde.. Hani sokak kapkaççılarını bile MOBESE ile yakalıyoruz, şu kadar tutuklu, gardiyan ve muhtemelen güvenlik kamerası ile izlenen daracık bir yerde bu işin nasıl olduğunun herhalde mantıklı bir izahı olacaktır.

 

Kuşkusuz bunların hiçbiri doğru olmayabilir.. Ama açıklanan gerçek inandırıcı gelmeyince halk bu komploları üretiyor.. Bu senaryolar artık sokakta konuşuluyor.. Göreceksiniz, biraz zaman geçsin daha ne senaryolar üretilecek.. Yani, Eruygur ölmüş de olabilir, yaşıyor da olabilir.. En azından artık tutuklu bulunduğu yerde değil. Sonunda sağlık sebebi ile tahliyesine de karar verildi. Yani en azından artık tutuklu değil.. Eğer gerçekten infaz edildi ise, büyük ihtimalle en çok ağlayan ve görkemli bir cenaze töreni için en çok koşturanlar arasında bu işi tezgahlayanlar da olacaktır.

 

Belki de ailesi sessiz bir defin yapacaktır. Herhalde bu aşamadan sonra top arabası ile taşınacak hali yok. Sonunda “Nasıl bilirsiniz” diye önümüze getirip koyacaklar.. Laikler için ayrı bir mezar, ayrı bir cami yok ki! ADD’lilerin birçoğunun, Eruygur’un arkasından Fatiha okuyacaklarını da sanmıyorum, olsa olsa alkışlarla uğurlarlar! Okkır’dan sonra Eruygur, bu arada İP Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever’den sonra şimdi de Hurşit Tolon’un tahliyesi gündemde.. İlsever “hasta” çıktı, şimdi sapasağlam, “dava” uğruna koşuyor.. Biliyorsunuz, YARSAV Başkanı da hasta! Bu hastalıklar dikkat çekici.

 

Tolon’un rahatsızlığı belli: Kalp! Hapishaneye girerken kalbi turp gibiydi, ama şimdi hasta raporu ile serbest bırakılması gündemde.. Oysa daha düne kadar durum şöyleydi: “Mevcut Koroner Anjiyografik ve Ventrikülografik bulgular değerlendirildiğinde sonucun birkaç önemsiz plak dışında normal olduğu izlenmiştir. Mevcut haliyle koroner arter hastalığı bulguları için asprin dışında herhangi bir ilaç kullanılmasına gerek yoktur. Sonuçlar tamamen normale yakın olup, günlük ağır efor dahil her türlü faaliyeti yapabilir.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ümraniye Soruşturması adı altında göz altına alınanlarla birlikte, hem Kıbrıs hemde ermeni meselesinde büyük adımlar atan efsane lider hakkında aşağıdaki yazı elime geçti. Ata ATUN son derece ciddi yazılara imza atan özel bir insan...

 

Sormak gerek; Efsane Lider Sayın Rauf Denktaş a biçilen şeyler, yoldaşları içinde biçilmiş olmasın sakın?

 

Dava sona erene kadar zaten içeride sağ kimse kalmayacak.. benim tahminim elbette! Neredeyse heray içeride olanların ÖLÜMCÜL(!) hastlaıklarla tedavisi istenmekte... Yapılmayanlar ise göz göre göre ölmekte... Sanki zaten yargılamaya gerek yok gibi bir sahne hakim...

 

Neyse, siz okyun bakalım bu yazıda ne gibi benzerlikler göreceksiniz!

 

* * *

 

Prof. Dr. Ata Atun Kıbrıs Uzmanı

 

DENKTAŞ’A SUİKAST-I

 

Kıbrıs tarihi ve özellikle de “Kıbrıs Türk Tarihi”, akademik bilim dalım olmasa da benim çok sevdiğim bir ilgi alanım. Yıllardır bu konuda yazılmış Türkçe ve İngilizce kitapların neredeyse tümünü okudum. Bulabildiğim ve ulaşabildiğim tüm belgeleri de ne kadar can sıkıcı olsalar da bıkmadan ve usanmadan sabırla okuyup inceledim. Yaşadıklarımı ve dağarcığımdaki belgelere dayalı bilgileri de akademik disiplinimle harmanlayarak bu konuda “Uzmanlaşmayı” hedefledim.

Son okuduğum bir kitapta çok ilginç ve belgelere dayalı bilgilere rastladım. Kitabın adını ve yazarını bu yazının 2.ci bölümünü oluşturacak yarınki yazımın sonunda belirteceğim. Söz konusu kitabın 146.cı sayfasının 2.ci paragrafı, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’a yapılmak istenen bir suikast planı ile başlıyor ve aşağıdaki düzende akıcı bir şekilde devam ederek birçok perde arkası bilgileri veriyor.

 

DENKTAŞ’A SUİKAST

 

14 Aralık 2001 tarihinde, İNAF (Uluslararası İlişkiler Ajansı)'nın servise koyduğu haberde, Denktaş'a yönelik suikast girişimi açıklanıyordu. İNAF'ın haberine göre:

“İki yıl önce (1999) Yunanlı bir armatör, Denktaş'ı kaçırmak ya da öldürmek karşılığında bir grup emekli Yunan komando subayına 2 milyon dolar önermişti. Bir Yunan gemisinden lastik botla KKTC'ye sızmaya çalışan 4 Yunanlı subay, Türk Güvenlik Kuvvetleri tarafından açılan ateş üzerine geri dönmek zorunda kalmıştı.”

Suikastı gerçekleştirecek Yunanlı emekli komando subaylarına 2 milyon dolar ödeyecek olan kişi, Kıbrıs’tan güvenilir kaynaklardan gelen bilgiye göre, Yunanlı armatör Kosta Karras.

 

O tarihte Denktaş’ın malikânesi deniz kenarındadır. Girne’nin batısında Karaoğlanoğlu’na yakın askeri bölge sınırında bulunan malikâneye denizden baskın yapılarak eylem gerçekleştirilecektir. Önceden sızan bilgiler sonucu tedbir alındığı için, başarılı olamayan tertibe karışan suikast timinin isimleri daha sonra saptanır.

 

Suikasti sipariş eden, Yunanlı armatör Kosta Karras'tır.

 

DENKTAŞ ÖLMEDEN SORUN ÇÖZÜLMEZ

 

ABD Başkanı'nın Kıbrıs Özel Temsilcisi Richard Holbrooke'un ağzından çıkan bir söz, bu tertibin arkasındaki gücün kimliğini ortaya çıkarıyor. Diplomatların bulunduğu bir toplantıda söylenen şu sözler son derece önemli: “Denktaş öbür dünyaya gitmeden Kıbrıs sorunu çözülmez.”

 

Holbrooke, halen ABD'nin BM Daimi Temsilcisi. Kıbrıs’la ilgisi eskilere dayanıyor. ABD’nin Kıbrıs'taki ajan faaliyetlerini örgütleyen Fulbright Komisyonları'nın çalışmalarını yönetti. 1997-98 yıllarında ABD Başkanı'nın Kıbrıs Özel Temsilciliği'ni yaptı.

 

Denktaş'a yönelik suikast tertibi bu olayla sınırlı değil.

 

60’lı yıllarda New York'ta, 70’li yıllarda Londra’da, 80’li yıllarda Varşova’da suikast girişimleri yaşandı. Başarısız girişimlerin dışında defalarca uygulamaya konulamayan planlar, hazırlıklar yapıldığı biliniyor.

 

Bu da o başarısız ya da yarım kalan girişimlerden biri. Ama suikastın finansörü Karras’ın Türkiye bağlantıları var.

 

MİSYONERLİĞİN KORUYUCULARI

 

Kosta Karras'ın Türkiye'deki en önemli ilişkisi Rahmi Koç. Koç ve Karras, yıllardır birçok uluslararası toplantıyı birlikte örgütlüyor. En son 19-20 Aralık 2001 tarihlerinde Brüksel'de yapılan ve Fener Rum Papazı Dimitri Bartholomeos'un konuşmacı olduğu, “Allah'ın Uluslararası Barışı” toplantısı da bunlardan biri. Bartholomeos, Brüksel’e Rahmi Koç’un özel uçağıyla gitti.

 

Bartholomeos ve Koç, 20 Eylül 1997'de Trabzon'da yapılan, “Din ve Çevre” konulu toplantıya, Karras’ın Yunan bandıralı “Eleftherios Venizelos” gemisiyle gittiler. Fener Rum Patrikhanesi'nin düzenlediği toplantının Onursal Komite’si şu isimlerden oluşuyordu:

 

Rahmi Koç, Bartholomeos, Ağa Han, Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn, Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Dr. Arthur Hertzberg, ABD eski başkan yardımcısı Al Gore.

 

Toplantı Koç ve Karras tarafından finanse edilmişti.

 

SUİKASTIN SPONSORU

 

Suikast sponsoru olan Karras, “Southeast European Cooperative Initiative-SECI (Güneydoğu Avrupa Uzlaşma Grubu)” merkezinin kurucularından. SECI'nin koordinatörü Erhard Busek.

 

SECI, 27 Eylül 2000 tarihinde İstanbul Maslak’ta İMKB’de bir toplantı düzenledi. Toplantıya, Balkan ülkelerinin tamamından temsilciler katıldı. Almanya, Fransa ve ABD toplantıyı desteklediklerini açıkladılar.

 

Kosta Karras ve Rahmi Koç toplantının katılımcıları arasındaydı.

 

Yine SECI’nin 5 Aralık 2000 tarihli Zagreb toplantısı tutanaklarında, toplantının başkan ve başkan yardımcısı hanelerinde şunlar yazılı.

 

“Chairman: Mr. Rahmi Koç

Co-Chair: Mr. Costa Carras.”

 

TESEV’le John Hopkins Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bologna Merkezi’nin birlikte düzenlediği forum, 3-4 Mayıs 2001 tarihlerinde yapıldı. Konu, “Türk-Yunan İlişkileri Temelinde Kıbrıs.”

 

Kosta Karras ve Rahmi Koç, toplantının konuşmacıları arasındaydı.

 

Diğer konuşmacılardan bazıları da şunlar.

 

Şahin Alpay, Cengiz Çandar, Özdem Sanberk.

 

TESEV Bülteni’nde geniş yer verilen toplantı haberinde şu bilgiler yer alıyor: “... İşadamı Rahmi Koç, Türkiye'nin neden AB üyesi olması gerektiği üzerine görüşlerini belirtti.”

 

“... TESEV direktörü Özdem Sanberk ve Costa Carras’ın konuşmaları üzerine, Yenişafak yazarı Cengiz Çandar ve Atina Üniversitesi öğretim üyesi Theodore Couloumbis yorum yaptılar. Her iki konuşmacı da Kıbrıs sorununu vurguladı. Çandar, Türkiye Cumhuriyeti'nin KKTC'deki askeri ve ekonomik varlığını çarpıcı bir biçimde ortaya koydu.”

 

FENER PATRİKHANESİ

 

Yunanlı armatör Karras'ın annesi İngiliz. Kendisi de İngiltere'de doğup büyüdü. Oxford ve Harvard üniversitelerinde okudu. İngiltere ve ABD’de Rum Ortodoks kilise ve vakıflarında yöneticilik yaptı. “İngiliz Kiliseler Konseyi Trinitarian Doktrin Komisyonu” başkan yardımcısı. “Fener Rum Patrikhanesi’nin Yargıcı (Archon)” unvanına sahip. Archon, Fransızca kökenli bir sözcük. Eski Yunan Şehir Devletleri’nin en yüksek dereceli yargıcına “Archon” deniyor.

 

Karras, 20 Eylül 1997’de Trabzon’da, 1998'de Patmos’da gerçekleştirilen “Din ve Çevre” konulu toplantıların düzenleyicisi. Bu toplantıların baş aktörü Fener Rum Papazı Bartholomeos.

 

Karras'ın Türkiye'deki ilişkileri geniş bir yelpazeye sahip. TÜSİAD'dan Sabancı Üniversitesi'ne, Bilderberg'den çevre örgütlerine, TESEV Vakfı'ndan Kıbrıs’la ilgili dernek ve örgütlere kadar uzanıyor.

 

KARDEŞ ÇEVRE ÖRGÜTLERİ

 

Karras ve Koç, denizcilikle ilgili alanlarda çalışmayı seviyorlar.

 

Karras armatör. Ticari yük gemilerine, turistik gemilere, yatlara, tankerlere sahip. 1974-1985 yılları arasında “"Yunan Armatörler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi.”

 

Ayrıca, “Yunan Gemicilik İşbirliği Komitesi Başkan Yardımcısı.”

 

Karras'la Koç’un aynı adla kurulmuş deniz çevre örgütleri var.

 

Karras'ınkiler, HELMEPA (Hellenic Marine Environment Protection Association)-Hellen Deniz Temiz. Kuruluş tarihi 1982.

 

CYMEPA (Cyprus Marine Environment Protection Association)-Kıbrıs Deniz Temiz. Kuruluş tarihi 1993.

 

Koç’unki, TURMEPA (Turkish Marine Environment Protection Association)-Türkiye Deniz Temiz. Kurulması, 1993'te Türk-Yunan İş Konseyi toplantısında kararlaştırıldı. Kuruluş tarihi 1994.

 

Akdeniz ve Ege Denizi'nde temizlik yapmak, denizleri korumak gibi ortak projelerden söz ediyorlar. Ege ve Boğazlar konusunda politika geliştirmeyi ihmal etmiyorlar. Örneğin Koç, Çanakkale ve İstanbul boğazlan için uluslararası bir yönetim-denetim mekanizması kurulmasını önerdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vurun abalıya...

 

Yenişafak "yalan" söyledi.... İşte ispatı!

 

* * *

 

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel:

“İşte O Cadillac”

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel bugün (27 Eylül 2008) Partisinin İstanbul İl binası önünde basın açıklaması yaparak Yeni Şafak gazetesinin “Cadillac” haberini yalanladı ve aracı kamuoyuna gösterdi. Önsel’in açıklaması şöyle:

26 Eylül 2008 Cuma günü Yeni Şafak gazetesinin manşeti budur!

Şimdi sizlere bu manşete konu olan “Cadillac”ı gösteriyorum. Buyurun, inceleyin.

Haber tamamen uydurma ve gerçek dışıdır. Neden?

1. Gördüğünüz gibi araç, “Cadillac” değil Chevrolet’dir.

2. Bu araçtan bir tane değil iki tane satın aldık. 1999’da Hürriyet gazetesinin ilanından bu aracın eşini Ankara Maltepe’de bir emlakçıdan satın aldık ve 3 milyar lira (3000 YTL) para ödedik.

3. Gördüğünüz araç ikinci araçtır. Bu aracı Remzi Demir adlı bir yurttaştan 2000 yılında satın aldık ve 5 milyar lira (5000 YTL) para ödedik. Araçlar kullanılacak durumda değildi, neredeyse hurda durumundaydı, masraf yaptık, tamir ettirdik, boyadık ve kullanılır hale getirdik.

4. Yeni Şafak’ın haberinde olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı’ndan satın almadık. Cumhurbaşkanlığınca miyadı dolan ve satışa ihale ile çıkarılan bu araçları, iki yurttaştan satın aldık.

5. Ankara Yeğenbey Vergi Dairesi’nde araçlar kayıtlıdır. Oradan isteyen araştırıp öğrenebilir.

6. Yeni Şafak’ın manşet haberi tamamen uydurmadır. Araçlar Cumhurbaşkanlığı’ndan alınmamıştır, 500 dolar tutarında bir para Cumhurbaşkanlığı’na ödenmemiştir.

7. Araçlar 29 yaşındadır. Zırhı 50, kendisi 140.000 YTL tutarında olduğu söylenen aracın birisi 2500 YTL’ye hurda fiyatına Orhan Şanlı’ya satılmıştır.

8. Bu gördüğünüz aracı da Yeni Şafak’ın imtiyaz sahibi Ahmet Albayrak’a ya da Amerikan hayranı Genel Yayın Danışmanı Fehmi Koru’ya 5000 YTL’ye satmaya hazırız.

Devletin bütçesinden trilyonlar harcayarak makam araçlarına binenleri gizleyen bu psikolojik savaş elemanları utanmadan, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i CIA merkezli kampanyalarla suçlamaya çalışıyorlar.

Bu “Cadillac” yalanı yeni değildir. Doğu Perinçek’in nasıl bir hayatı olduğunu herkes bilir. Mal beyanını defalarca açıklamıştır. Doğu Perinçek kirada oturur, işçi emeklisi maaşı alır. 10.000 kitap, bir piyano ve bir sazdan oluşan zenginliğe sahiptir. “Bu dünyaya geldiği gibi gidecektir”. Kendini halka ve devrime adamış, emekçi karakterinde sade bir hayat. Bu gerçeği bugüne kadar kimse değiştiremedi.

 

 

(O araç satılmadan önce görmüştüm ve almayı da çok istemiştim ama elimi çabuk tutmamışım; umarım 2.aracı kaçırmam! Düşünün "zırhlı" bir aracınız olacak :wub: )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu ara gerçekten çok mutluyum...Ergenekonlarla açığa çıkan iç hesaplaşmalarımız Deniz Feneri ile daha da rayına oturdu...Siyaset ve medya arasında ki kavga da artık gün yüze çıkacak ilişkilerin habercisi...galiba herşeye rağmen...güzel bir yarın!

 

 

******

Sağcıyı solcuya, dinciyi laike tutuştur, uzaktan afiyetle izle.

 

Sizin yarınlarınızın ne derece güzel olduğunu biz biliriz.

Çok mutluymuşsunuz ya, hatırlatmadan edemeyeceğim;

Mutlu aşk yoktur.

 

Biz daha ölmedik.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adı bizde saklı bir AKP üst düzey yöneticisi, bitkin bir vaziyette otobüslerin çokça mola verdiği bir tesiste, sabaha karşı bir otobüse çıkmış, "Arkadaşlar" demiş "Yorgunum, hangi otobüsle seyahat ettiğimi ve nereye gittiğimi şaşırdım, ben bu otobüsün yolcusu muyum?"

 

Bir süre sessizlik olmuş sonra tok sesli biri "Bu yolcu otobüsü değil, bir askeri servis aracı" demiş "Siz de yanda park etmiş Amerikan jipinde seyahat ediyordunuz ama o sizi beklemeden gitti "

 

"Yaa" demiş AKP'li hayretle "Şimdi ben ne yapacağım?"

 

Tok sesli "İsterseniz bizimle gelin" demiş

 

AKP'li çekinerek, "Siz nereye gidiyorsunuz?"

 

Tok sesli asker, "Ergenekon'a"

 

 

(Bulent Kusoglu'nun 05.07.2008 tarihli Tercuman )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İKİ ERGENEKON

 

 

Anlaşılan yine malum birilerinin canını sıkmaya başladık. Evvelden 3-4 ayda bir ziyaretime gelip "savcılığa ifade vermeye" davet edenler şimdi daha sık ziyaret etmeye başladılar. Aslında böyle olacağını tahmin etmiyor değildik. Zaten geçenlerde de yeni devletin Ahmet Altan isimli demokrat maskeli sapığı köşesinden duyurmamış mıydı; "dışarıda kalanlar kendilerine dikkat etsin!" diyerek?

 

Ergenekon iddianamesinde sıkça adımız geçtiği ve tüm sorgulananlara "TGH ile bağlantınız var mı?" diye sorulduğu da kayıtlara geçtiği için kendimizi pek dışarıda, özgür ve rahat hissetmiyoruz ya zaten, neyse.

 

 

Bende madem öyle, "dinsizin hakkından imansız gelir" dedim ve açıklamamızdan rahatsız oldukları şu malum konuları tekrar, tekrar ve üstelik altını çize çize birkez daha seslendireyim dedim.

 

Bu arada şunu da belirteyim; şu an yazacaklarım, daha önce yazdıklarım gibi kimilerine göre "halkı hükümete/devlete karşı kışkırtmak" ve "terör örgütünü övmek" suçunu da teşkil edecek. Birçok kişinin bu detaya dikkat ettiğini ve bu sebeple sessiz kaldıklarını da biliyorum. Ülkeyi temelinden yıkan, milleti esir ettiren asıl etkenin milletin suskunluğu olduğunu bildiğim kadar...

 

Birileri kamuflaj değil gömlek, postal değil ayakkabı, silahı değil yüreği ile beraber mücadele ederken ve bu yolda şehit olmayı bile düşlerken birileri de laf salatası yapıyorlarsa bizi ilgilendirmez. Kimseyi yakasından tutup zorla doğru yola getirecek değiliz elbet. Herkesin aklı var, fikri var. Zaten bu ülkenin ve milletin tek bekçisi de biz değiliz.

 

Şimdi gelelim şu malum operasyonun nasıl işlediğine.

 

Birincisi; kamuoyunun bildiğinin aksine iki Ergenekon var. Bunları "ünlüler" ve "ünsüzler" olarak tanımlamak ve ayırmak mümkün.

 

Ergenekon operasyonu başladığından beri her dalgada muhakkak bir iki medyatik ve ünlü isim de gözaltına alınıyor ve kamuoyunun dikkati diğer isimlerden uzaklaştırılarak sadece bu isimler üzerinde yoğunlaştırılıyor. İlhan Selçuk, Orgneral Şener Eruygur, Tuncay Özkan, Sinan Aygün gibi isimler bildiğiniz üzere "ünlüler" sınıfındalar.

 

İslamcısından ulusalcısına kadar bütün medya kuruluşlarının ve aydınlarının işi gücü, varı yoğu sadece bu ünlüler.

 

Ya aynı anda gözaltına alınan diğer ulusalcılar? Yani sessiz sedasız ortadan kaldırılan diğer ünsüzler? Bunların kimler olduklarını ve bugüne kadar neler söyleyip neler yaptıklarını konuşan, halkı bilgilendiren (bizlerden başka) kimselerin olmaması tuhaf değil mi?

 

İslamcı olduğu sanılan Fetullahçı medyanın böylesine bir karartma uygulaması ve vatanseverlere karşı anti demokratik bir tavır sergilemesini anlamak mümkün. Ancak, ulusalcı olduğu sanılan medyanın ve aydınların, "sessizce ortadan kaldırılan" bu ünsüz vatanseverlere karşı Fetullahçılar ile aynı politikayı izlemesini açıklayabilmek pek kolay değil.

 

 

Sormamız gereken üç soru var.

 

Birincisi; ünlü ve ünsüz Ergenekoncular arasında ne fark var?

 

Aslında bu ilk sorunun cevabı diğer iki soruyu gereksiz kılacak ama yinede soralım;

 

Soru iki; İslamcı ve ulusalcı medya ve aydınlar ile bu ünlü-medyatik Ergenekoncular arasında ne bağ var?

 

Son soru ise; aynı medya ve aydınların ünsüz Ergenekoncular arasındaki sorun ne?

 

 

Ünlü ve Ünsüz Ergenekoncular Arasındaki Farklar;

 

Ergenekon'un ünlüler sınıfındaki Tuncay Özkan, Şener Eruygur, İlhan Selçuk gibi isimler ellerindeki tüm imkanları (dernek, tv, gazete, vakıf, vs.) kullanarak Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine destek sağlamaktadırlar. İşin ilginç yanı, bu özelliklerini kamuoyundan saklama gayretine girişmiş olmalarıdır. Bu gerçeği kamuoyuna açıklamaya çalışanlara gazete ve tvlerden saldırıya geçer, bu insanları "Fetullahçı, Anti Kemalist" gibi suçlamalarla susturmaya çalışırlar. Oysa aşağıda da şahit olacağınız gibi, Fetullahçılar ve anti Kemalistler ile aynı talepleri dillendirmekte ve aynı istekleri paylaşmaktadırlar.

 

Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Harp Akademelerinde yaptığı bir konuşmada dile getirdiği "TSK AB karşıtı olamaz. Çünkü AB, Mustafa Kemal'in Türk toplumuna gösterdiği çağdaşlaşma hedefinin zorunluluğudur" açıklamasına 30 Mayıs 2003 günü destek veren ve "AB'nin Mustafa Kemal'in gösterdiği medeniyet hedefi olduğu teyit edildi. AB kriterleri için çabalamak hepimizin görevi" diyen kişi ünlü(!) Ergenekoncu Tuncay Özkan'dır.

 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan diğer bir ünlü(!) Ergenekoncu İlhan Selçuk da AB taraftarı olduğunu birçok kez köşesinden itiraf etmiştir. Hatta bazı dönemler daha da ileri gitmiş ve örneğin 9 Eylül 2006 tarihinde yayınladığı yazısında "NATO güneydoğuya asker göndersin" diyerek işgale davetiye çakarmıştır!

 

Emekli Orgeneral Şener Eruygur'da diğer ünlülerden farklı değildir. Yöneticiliğini yaptığı bir vakıf aracılığı ile AB'den yüzbinlerce yuro hibe/para almış ve sözde Türkiye'nin AB'ye yönelimi doğrultusunda sözde projeler hazırlamıştır. Bir operasyonla apar topar Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başına Başkan olunca, ADD'lilerden "Avrupa Birlikçi olduğu gerekçisiyle(!)" tepkiler almış ve istifası istenmiştir. Ancak tam tersi olmuş ve duruma tepki gösteren üyeler istifaya zorlanmış ya da dernek üyelikleri fesedilmiştir! Bununla da yetinmeyen bu ünlü Ergenekoncu, kendisi hakkındaki gerçekleri ortaya çıkaran ünsüz Ergenekonculara davalar açmış ve bu insanları medyanın önünde "fetullaha ve ikinci cumhuriyetçilere hizmet etmek" ile suçlayarak bu insanları zor durumda bırakmıştır..!

 

Ünlü Ergenekoncuların bir diğer özelliği de Türkiye'deki vatanseverlerin İslamcı ve Ulusalcı olarak bölünmesini körükleyen isimlerden olmalarıdır.

 

İlhan Selçuk'un Cumhuriyet Gazetesi "türbanlı /başörtülü domuz" karikatürü yayınladığında buna en büyük tepki gösterenler ve en ciddi eleştiri yönetenler yine ünsüz Ergenekonculardır ama bu bile Türk milletinden bilinçli olarak gizlenmiştir.

 

 

Ünlü Ergenekoncularda rastlanan bu işbirlikçi ve ihanet kokan yaklaşımları ünsüz, sessizce ortadan kaldırılan Ergenekoncular da görmek mümkün değildir.

 

Ünsüz Ergenekoncular AB'nin bir ihanet projesi olduğunu ve AB'yi destekleyenlerin vatana ihanete teşebbüs içinde olduklarını, milleti İslamcı-Ulusalcı gibi kamplara bölmenin ve kışkırtmanın en büyük ihanet olduğunu her alanda açıkça ve yüksek sesle ifade eden insanlardır. Bu sebeple sessizce ortadan kaldırılmışlardır...

 

Bugün eğer kamuoyunda anlattıklarımızın aksi bir fikir oluşmuşsa bütün bunların sorumluları ünlü, daha doğrusu sahte Ergenekonculardır.

 

Bunlar bu millete kılavuz olduğu sürece burnumuz boktan, vatanseverler "terörist" ilan edilmekten kurtarılamayacaklardır.

 

İkinci ve üçüncü sorunun cevapları ile diğer ünlü Ergenekoncular hakkındaki gerçeklere bir dahaki yazımızda devam edeceğiz.

 

 

(Bu vesile ile aziz milletimizin Ramazan bayramını kutluyor ve hayırlı bayramlar diliyoruz.)

 

 

 

Türk Gençliği Hareketi

Cem KILIÇ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merdi kipti secaat arz ederken sirkatin soylermis ...

 

Bir din tacirinin ahlak anlayisini kendi kaleminden ibretle okuyunuz !

*****- IFTIRA - *****-ON YARGI - CIFTE STANDART

32 kisim tekmili birden ...

 

N.Kaptan

 

 

 

Bu kadarına da pes!

 

 

 

 

Vakit'in Ankara Temsilcisi Serdar Arseven, akıllara durgunluk verecek bir yazı kaleme aldı. Dünkü köşesinde "Ben Isırırım Ama Köpeklerin Yalamasına Bile Müsaade Etmem" başlığını kullanan Arseven, "Önyargılıyım. İtham Müslüman'a yönelikse 'iftira' derim, kafire yönelikse 'doğru' derim" dedi. Köşesine "Deniz Feneri meselesiyle niye ilgilenmediğimi soruyorlar" diye giriş yapan Serdar Arseven'ın yazısındaki bazı ifadeler şöyle:

 

MÜSLÜMANI YIPRATMAM: Haksız servet artışı varsa, bunun acısı mutlaka çıkacaktır. Ahirette de dünyada da. O hesapları kendi içimizde sorabiliriz. Bu benim tavrımdır. Ben bir Müslüman'ı, hele bir fasık saldırıyorken, asla yıpratmam. Üstadın anlayışındayım. Belki kendim ısırırım Müslüman kardeşimi. Lakin köpeklerin yalamasına dahi müsaade etmem. Hele tarassut köpeklerinin asla.

 

'İFTİRA' DERİM: Çifte standartlarım var. Bu çifte standartlar nasıl mı işler? Basit itham Müslüman'a yönelmişse 'iftira olduğu önyargısından' hareketle çıkarım yola. Deniz Feneri benimdir, Ergenekon terör örgütü kahrolası darbe düzeninin.

 

***** DİN DÜŞMANLARI

Arseven'in Ergenekon hakkındaki görüşleri ise, şu şekilde: Ergenekon söz konusu olduğunda ise, bu adamların ne azılı din düşmanı olduklarını bilmemden ve dahası, bu ülkenin kurtuluşunun ancak bu darbeci zihniyeti ortadan kaldırmakla mümkün olacağına dair idrakimden dolayı olayın üstüne giderim. İddianameyi esas alır bindiririm. Bu çifte standardı uygularken karşılaştığım birtakım çirkin tavırları göz önünde bulundurmam.

 

VATAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mehdi diyor ki;

 

*Ergenekonun başını hala bulamadıysanız doğrusu başı olmak isterim...Şaka değil gerçek diyorum...Bu benim için hem zevk olur...Sanki o kişi CIA MOSSAD VE MİT için daha mı tehlikelidir...Hem bu ülke hem ortadoğu hemde dünya için en tehlikeli adam benim...O YÜZDEN İŞİN BAŞLANGICI OLARAK DİYORUM Kİ; ERGENEKONUN BAŞI BENİM...ZEKERİYA ÖZ'E,FETHULLAH GÜLENE VE TAYYİP ERDOĞANA SELAMIMI İLETİNİZ...OKEY...NO PROBLEM...*

 

MEHDİ DİYOR Kİ;

 

*Efendim DENİZ FENERİ dosyası için cesur bir savcıya ihtiyaç vardır deniyor...Tuttuğunu koparacak...Kimsenin gözünün yaşına bakmayacak...1.dalga,2.dalga,3.dalga vesaire işini bitirecek...Ben öyle birini tanıyorum...ASLANLAR gibi bir savcımız var...ERGENEKON OPERASYONUNU yöneten ve üstün performans gösteren HİÇ KİMSEDEN KORKMAYAN birisidir...ALLAH ŞAHİT? ? ? ... KİM Mİ? ŞİMDİ SIKI DURUN...O...O...O...****...HADİ YİNE SİZE YOL GÖSTERMİŞ OLDUM...*

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güya gercek vatansever olduklarini iddaa edenlerin PKK ile iliskilerini iyi ögrenmek icin sizlere bir haber yayinliyorum:[/color]

Bizleri her firsatta PKK yanlisi ve Türkiye düsmani gösterenler icin iyi bir haber ve görsünler savunduklari kisilerin kimlerle ortak calistigini. Ama tahmin ediyorum, onlar gene bir kilif uyduracaklar ve sonunda gene biz PKK yanlisi ve Türkiye karsiti ilan edilecegiz. Ona ragmen tüm haksizliklari ve yanlislari yazmaya devam edecegim.

 

"PKK dış ilişkiler ve Diplomasi Çalışmalarından Ergenekon üyeliğine!...

27 Sep, 2008 04:00:00 Nasname - :

Yazı boyutu

Dr.Nazlikul. Buraya Kadar her sey normal hatta oldukça başarılı bir Tıp akademisyeni Dr. Nazlıkul. Son Ergenekon operasyonunda Tuncay Özkan ve Arif Serdar Saçan`la birlikte gözaltına alınan ve tutuklanan Nazlıkul .Özkan`ın Kanaltürk ve Kanal Biz`de program yapımcılığı (Kökler adlı Programı yapmıştı) ve yine Özkan`a en yakin kimselerden biri peki sadece bu kadarmı..HAYIR..

Dr. Nazlikul;

1963 Pazarcık Dogumlu.ilk okul eğitimini Pazarcıkta orta daha sonraki eğitimini ise ailece göç ettikleri Almanyada yapan Nazlıkul Alman Wolfgang Johann Goehte Üniversitesi Tıp Fakültesinde başladı .Daha sonra eğitiminin bir kısmını İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde sürdürdü. 1992 yılında W.J.G. Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk sağlığı ve Hastalıkları bölümünde 1993 yıllında Perinatal dönemde AIDS konusu üzerine doktora yaptı.

1993- Mayıs 1995 tarihleri arasında Offenbach Devlet Hastanesi bünyesinde Çocuk sağlığı ve Hastalıkları bölümünde çalıştı. Bu süre içinde pediatri bölüm başkanı Prof. Dr. Ewert ‘n önerileri doğrultusunda Doğal Yöntemlerle Tedavi bölümüne merak sardı.

 

Eylül – Ekim 1993 tarihleri arasından Frankfurt Tıp Fakültesi bünyesinde Alman Ağrı Araştırma Birliği ile ( DGSS: Deutsche Gesellschaft zum Studium des Schmerz e.V.) birlikte düzenlenen 80 saatlik Akupunktur eğitimini almış ve 1995 – 1998 tarihleri arasında HBO Zentrum Rhein Main (Hofheim Hiperbarik Oksijen Merkezinde) Sualtı ve Hiperbarik Oksijen Tedavisi merkezinde olarak çalışmıştır. Bu süre içinde Georg-August Üniversitesi Göttingen Tıp Fakültesi Spor Hekimliği bölümünde Sualtı Hekimi ve Hiperbarik Oksijen Tedavisi bilimsel eğitimini tamamladı.

 

1995-1998 tarihleri arasında Hessen Tabipler Birliği (LAH) ile Doğal Yöntemlerle Tedaviye Teşvik Eden Hekimler Birliği (AFN: Ärztliche Gesellschaft zur Förderung von Naturheilverfahren) tarafından düzenlenen Doğal Yöntemlerle Tedavi kurslarının tümüne katılmış ve sınavda göstermiş olduğu başarı sonrasında uzmanlık almaya hak kazanmıştır. Bu süre zarfında aynı kurum tarafından düzenlenmiş olan diğer bilimsel Nöral terapi, Lazer ve TENS, Homöoktunktur, Voll’a göre Elektroakupunktur, Nöral Terapide alternatifler kurslarına katılmış ve kurs sonundaki sınavlarda sertifika almaya hak kazanmıştır.

 

1994 – 1998 tarihleri arasında Alman Sağlıklı Beslenme Akademisi"nin ( Deutsche Akademi für Ernähungsmedizin) yönetmeliğine uygun olarak sağlıklı ve dengeli beslenme eğitimi almıştır. 7 Kasım 1997 tarihinde yapılan yazılı ve sözlü sınavı geçerek Sağlıklı Beslenmeden Sorumlu Hekim unvanını almaya hak kazanmıştır.

 

Temmuz 1998 tarihinden bu yana İstanbul"da kendisine ait bir merkezde çalışmakta olan Dr. Nazlıkul , Almanya başta olmak üzere yurt dışında doğal yöntemlerle ilgi düzenlenen pek çok bilimsel kongre, seminer ve workshopa katılmıştır. Her yıl Almanya" nın Baden Baden , Freundenstadt kentinde düzenlenen Doğal Yöntemlerle Tedavi Haftası kapsamında kongrelere katılımcı ve dönem dönemde konuşmacı olarak katılmaktadır.

 

 

 

Buraya Kadar her sey normal hatta oldukça başarılı bir Tıp akademisyeni Dr. Nazlıkul.

 

Son Ergenekon operasyonunda Tuncay Özkan ve Arif Serdar Saçan`la birlikte gözaltına alınan ve tutuklanan Nazlıkul .Özkan`ın Kanaltürk ve Kanal Biz`de program yapımcılığı (Kökler adlı Programı yapmıştı) ve yine Özkan`a en yakin kimselerden biri peki sadece bu kadarmı..HAYIR..

 

Birde Madalyonu çevirip O`nun kamuoyuna yansımayan diğer tarafına bakalım.

 

Dr, Nazlıkul Pazarcıklı yurtsever bir ailenin çocugu. Almanyada özellikle PKK yanlısı organizasyonlarda bulunan biri.PKK`nin organize ettiği bir çok faaliyette yer alan Nazlıkul . bir dönem yine Dış ilişkiler biriminde .diplomasi faaliyetleri yürütmüş.

 

Nazlıkul`un bir kardesi uzun yıllar PKK`de komutanlık düzeyinde gerilla faaliyeti yürüten Nurhak`larda Terzi Cemal ile birlikte 15 kisiyi iskenceyle katlettigi iddia edilen Terzi Cemal`in yardimcisi Celal (K)`dir.bilindiği üzere Terzi Cemal özellikle Nurhak pratiği nedeniyle Öcalan tarafından suçlandı ve daha sonra infaz edildi..

 

Bu kadar da degil Dr Nazlikul Habertürk ve daha sonra Biz tv de Özkan ve Ergenekon iliskilerini yürütürken Kardesi Ahmet Nazlikul ne iş yapiyor dersiniz..?

 

Kardes (Battal)Ahmet Nazlikul `da Almanyada Yayinlanan Özgür Politika gazetesinde yönetici düzeyinde çalışıyor!.

 

Kimin eli kimin cebinden bilemeyiz kuşku yokki kardeşlerden biri PKK`li diğeri ise Ergenekoncu olabilir.neden olmasın..!!!

 

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltında bulunan bazı sanıklar tutuklandı.

 

 

 

Gazeteci Tuncay Özkan, Organize Suçlar Şube eski Müdürü Ali Serdar Saçan, Esenyurt Belediyesi eski Başkanı Gürbüz Çapan, emekli albay askeri savcı Tanju Güven Gülen, Avukat Emcet Olcaytuğ ve Dr. Hüseyin Nazlıkul, sevkedildikleri mahkemece tutuklanırken, Dr. Mesut Özcan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

 

TUTUKLAMA SEBEBİ

 

Gazeteci Tuncay Özkan ve diğer 5 şüphelinin tutuklanma gerekçelerinin, ''Ergenekon terör örgütüne üye olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak'' olduğu belirtildi.

 

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine dün sabah saatlerinden itibaren getirilmeye başlanan Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan, Gürbüz Çapan, Tanju Güvendiren, Emcet Olcaytu, Mesut Özcan ve Hüseyin Nazlıkul'un savcılıktaki işlemleri gece yarısı tamamlandı.

 

Nöbetçi hakimin dosyayı incelemesinin ardından saat 03.00'te başlayan nöbetçi mahkeme sorgusu, saat 07.00 sıralarında sonuçlandı.

 

Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan, Gürbüz Çapan, Tanju Güvendiren, Emcet Olcaytu ve Hüseyin Nazlıkul'un, ''Ergenekon terör örgütü üyesi olmak ve örgüt adına faaliyette bulunmak'' suçundan sevk edildikleri İstanbul nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklandıkları belirtildi.

 

27,09,2008

 

Nasnamenews(H.A)

 

 

 

Yorumlar (17 gönderildi):

nasname okuru .. 27 Sep, 2008 03:43:02

 

bu haberi okudugum gibi özgür politikaya baktim bütün türk gazeteleri Dr Nazlikuulun da icinde bulundugu tutuklamalari yazmis ancak özgür politikada yok bir tek haber var oda ergenekonda 9. dalga ve o haberdede gözaltina alinanlarin icinde nazlikul yok.ne ilginc.

insan acaba diyor..

nasnameyi basarisindan dolayi kutlarim.

selamlar.

ali .. 27 Sep, 2008 04:12:04

 

pkk bir devlet gibidir siz nesiniz küçücük bir kahvahane ancak kurarsınız size gelenler kahve zügürtleri onlarada prefesör her şeyi pkk ilişkilendiriyorsunuzya sahi araştırın m ali birand da pkkli olabilir bir ara aponun yanına gitmişti perinçek gibi gülesim geliyor

AHMET MAZO .. 27 Sep, 2008 04:22:14

 

Sükrü Hoca calismalarindan dolayi

sizi tebrik ederim, yillardir yürtseverlik adina Kürd halkinin kanini emen karanlik kisileri teshir etmeniz büyük bir basaridir.Dr.hüseyin Nazlikul

Türkiyeye dönmeden ,,bazi saglik kuruluslarin destegi ile ve özelikle

yasal Almanyada failet yürüten derneklerin destegi ile 3 milyon € degerinde saglik malzemesi Türkiyeye götürdü ve daha sonra bunlari sati KANAL

Türk TV.hisese aldi.Yine bu unsur PKK

adina Almanyada 1993 calismalarin icindeyken aniden Türkiyeye gidik parali Askerlik yapmistir.Karasunun bilgisi dahilinde.saygilar

ekrem .. 27 Sep, 2008 04:56:47

 

abd başkanlarından biri bir konuşmasında pkk nın dünyanın en güçlü örgütlerinden biri olduğunu söyledi.şimdi böyle güçlü bir örgütle mücadelede haliyle bu kişiler devlet tarafından örgüt içine sızdırılarak,istihbarat almaları doğal.zaten öcalan defalarca kendisini yok etmek için gönderilen kişilerden ve bazen katılan gerilların itiraflarında bunlardan sözedilmekte.şimdi bu dr. pkk içinde olması yakınının dağda gerillada olması normaldir.işte gerillaya en büyük kayıp veren durumda buydu.işte gerillaya katılıp sonradan kaçan veya yaralı yakalanıp sonradan ajanlaştırılan,pişmanlıkla teslim olan işte saymakla bitmeyen durum

dersim .. 27 Sep, 2008 10:35:40

 

Ekrem arkadas Haklisiniz gayet normal bir durumdur.öcalan perincek ve yalcin kücükle kürdleri kirma plani yapti normaldir.

Aysel Tugluk atatürk halkimiz icin en büyük sanstir dedi normaldir.

Ergenekon ile öcalan iliskisini kendisi anlatiyor buda normaldir.

Ergenekon üyeleri öcalana KDP ve Ynk yi devre disi birakacagiz sorunu seninle cözecegiz diyor öcalanda basliyor Güney yönetimi xaindir demeye e buda normaldir.

Bir kardesi özgür plotikada biri gerillada kendisinde Ergenekonda tabiiki normaldir.

iyide normal olamayan nedir.

Bagimsiz birlesik kürdistan istemek ha tabi normal degil

Kemalizme karsi cikmak onun kürt katiliaminin mimari oldugunu söylemek buda normal degil.

Seyh Sait bir kürt lideri bir sehiddir demek elbette normal degil..

tek normal var oda biji kemalizm , biji ergenekon biji ergenekon üyesi Apo demektir.

biraz insaf , biraz izan birazda vicdan bu yoksa hic bir sey normal degil.

B. Rênas .. 27 Sep, 2008 11:14:40

 

Birde buyurunuz şu satırlara bakınız, ergenekoncu ağasi demokratik yollardan seçilmiş kendi hükümetine karşı kan kusarken yardımcılığına soyunmuş PKKci/Apcu ispiyonsucu da ona methiyeler dizerek, PERVASIZCA Özkan patronunu „Gandi“ ye benzetiyor…

-http://de.youtube.com/watch?v=V4VGIbUwMh4-

 

-http://www.huseyinnazlikul.com/haber.php?Haber_id=99-

Ali .. 28 Sep, 2008 12:13:09

 

Merdan Yanardag'i unutmamak gerekir.Yanilmiyorsam bu sahis daha onceleri O.Politikada yaziyordu.Sonra ne olduysa Tuncay Ozkanla birlikte ortak calismalari oldu.Son zamanlarda T.Ozkanin "Apo'unun goruslerine katiliyorum" biciminde aciklamalarda bulunmasi bosuna degildir.Yazili ve gorsel olarak somut bir kanit olmasada Tuncay Ozkanin Apo ile Imralida gorustugunu dahi iddia edebilirim.

Hurmuz .. 28 Sep, 2008 03:17:10

 

Hüseyin Nazlıkul: "Teröristlerin konuşmalarını ben tercüme ediyorum"

 

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bu sabah tutuklanarak, cezaevine konulan Alman vatandaşı Hüseyin Nazlıkul, Alman polisinin PKK’ya yönelik soruşturmaları kapsamında, örgüt üyelerinin telefon konuşmalarını tercüme ettiğini belirterek, PKK ile ilişkili olduğu yönündeki iddiaları reddetti.

Almanya’da ve Türkiye’de Tamamlayıcı Tıp ve Rehabilitasyon uzmanı olarak görev yaptığını ve yurtdışında öğretim görevlisi olduğunu kaydeden Nazlıkul, aynı zamanda Kürtçe, Almanca ve Türkçe’de yeminli tercümanlık yaptığını aylık gelirinin 18 – 25 bin YTL olduğunu beyan etti.

 

PKK’yı kınadığım için tehdit edildim”

 

Hüseyin Nazlıkul, mahkemedeki savunmasında hakkında suçlamaları reddederek, “Benim iddia edilen terör örgütüyle bağlantım yoktur. Daha önce haklarında işlem yapılan İlhan Selçuk ile, Almanya’da bir kitap fuarında kendisine çevirmen olarak yardımcı olmam sebebiyle, tanışıklığım oldu. Kanaltürk’ün kuruluş sürecinde 2003-2004 yıllarında Tuncay Özkan ile irtibatım oldu, kanalda sağlık programları yapacaktım” dedi.

Mahkemede, emniyette ve savcılıkta verdiği ifadeleri doğrulayan Hüseyin Nazlıkul, PKK ile ilişkisi hakkındaki soruyu şöyle cevapladı: “İki kişi arasında geçen bir konuşmada, benim PKK ile ilişkilendirilmem yapılmaktadır. Ben bu suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum. Almanya’da bulunduğum zamanlarda, Alman polisinin bu örgütle ilgili telefon dinlemelerinin çözümlerini yapmaktayım. Terör örgütünün eylemlerini televizyon kanallarındaki oturumlarda kınadığım için tehditlere maruz kaldım. Türkiye’ye geldim ve askerliğimi yaptım. PKK içerisinde, askerliğini yapanlara hain gözüyle bakılmaktadır.”

 

“Telefondaki iki kişi kasıtlı konuşmuş”

 

Hüseyin Nazlıkul’un avukatı ise duruşmada, müvekkili aleyhindeki telefon konuşmalarının delil kabul edilemeyeceğini söyledi. Nazlıkul’un, Kanaltürk’e bir para transferinin de söz konusu olmadığını öne süren avukat, şöyle devam etti: “Müvekkilim Alman vatandaşıdır. Her iki ülkede de doktorluk, tercümanlık ve gazetecilik sıfatlarıyla geliri vardır. Terör örgütüyle bağlantısı yoktur. Telefon kayıtlarında, dinlendiklerinden söz eden iki kişi, müvekkilim ve Tuncay Özkan aleyhine delil olacak şeyleri bilerek söylemekte, bunların kayıtlara geçeceğini bilerek zarar vermeyi amaçlamaktadırlar.”

KAYNAK:ihlasnet

^yorum .. 28 Sep, 2008 12:07:42

 

selam kimlikikler gine toplamisiniz delileri helal masallah ari gibi calisiyorsunuz böyle giderse yakinda hepimiz üzgur olacagiz vur nasname vur kurdistani kur biji serok sukru keniyay

Muzaffer Saglam .. 28 Sep, 2008 12:16:42

 

Bu olanlar yeni seyler degilki; ama hersey yavas-yavas corap sokugu gb.acilip ortaya dokuluyor. Bizim bazi mamostalarin'da bu konular'da genis bilgileri ve tecrubeleri vs.var.Cunki mamostalar'da halkimiz icin yillarca bilmiyerek, ya'da yalan-dolan ile anlatilan propagandalarla ve kandirilarak ''serok'i Kurdistan''in Ocalan'in pesine dusmuslerdir. Yani bilindigi gb.bu olay taaa Ankara'nin Tuzlucayir semtine kadar dayaniyor.

Ama halkimiz merak ediyor, sozum ona kendileri'ni ''surgun Kurd parlamenterleri'' olarak tanitan Zubeyir Aydar, Remzi Kartal ve Selahattin Demirtas halkimiza neler soyliyebilirler. Gercekten halkimiz'da merak ediyor, artik halkimizin gelecegi ile oynamayin, hadi bir aciklama yapin.

Ikincisi''de keki dersimin'de soyledigi gb. sozum ona kendilerini DTP icin'de Kurd parlamenteri olarak tanitan, bu Aysel Tugluk, Emine Ayna, Selahaddin Demirtas vs. bunlar kimdir, bunlari hangi perde arkasinda'ki kisi veya kisiler onerdi. Bunlar'da tam dusmanimiz gb.bizim guney Kurdistana saldiriyorlar, seroklari gb.Kemalizm'i savunuyorlar.

B. Rênas .. 28 Sep, 2008 02:37:13

 

KEMALİST-TERÖRİST ÇETE DEVLETİ ve HİZMETÇİLERİ !

 

-Dr. İSMAİL BEŞİKÇİ T.C. onlarca sene önce T.C.(Terörist Cumhuriyet) için „ırkçı, katlîamcı, sömürgecî“ diyerek bu TERORİST ve BARBAR dewletin yapısını tespit ederken aynı deletin savunuculuğuna soyunmuş olan TUNCAY ÖZKAN (bakınız: http://de.youtube.com/watch?v=V4VGIbUwMh4 ) veya İLHAN SELÇUK gibi tescilli kemalistlerle bir Kürdün ne aliş-verişi olabilir ? Bir kürt yurtseveri teroröst devletin silahşörlerine günahlarını bile vermez.

 

- Amanya, Frankfurt am Main kentinde Kürt mültecileri ile ilgilenmiş ve 10 senedir burada bulunmadığı çevirmenlik ve tıbbi ilişkisi olmadığı, dolaysıyla bu alanda bir kazancı olmadığı halde, geliri varmış gibi göstermek göz boyamaya kalkışmak kimseyi ikna edemez, inandırıcı değil.

 

-Türkiye’sine yerleşmeden önce HEYVA-SOR için hazırladığı ve katıldığı „Therapieziel:Frieden(=Terapi amacı: Barış) adlı konferans hangi amaçla yapıldı ? (-http://www.kurdistan-rundbrief.de/1997a/kr971404.htm-)

 

-Kürdün yapacağı en son şey ABD’nin bölegeye yerleşmesine, Saddam’ı alaşağı etmesine taraf olmaktır, karşı çıkmak değil. Peki, ya bey efendi hazretleri ne yaiyor ? Diğer Kemalîst-terörist rejim yandaşları gibi ABD’nin müdehalesine karşı çıkmak. Bakınız -http://209.85.135.104/search?-q=cache:li9uT...cd=35&gl=de )

 

-Kanal Türk, Kürd’ün neyine ki böylesine sahip çıkiyor beyefendi hazretleri ? “Gigantların KanalTürk’e saldırılarını durduralim !” Bakınız (-http://www.huseyinnazlikul.com/haber.php?Haber_id=96 -) KanalTürk denen devlet tarafından bir kemalist-faşistin eline verikmiş bir kanal bir Kürde ne ? Aynı devlet D. Perinçek’in eline de öyle bir kanal vermedi mi ?

 

-T. ÖZKAN diye tescilli bir “KEMALIST-TERÖRIST DEVLETIN” yandaşına bu denli sahiplenme niye ? O’na, “Anadalu’nun Gandi’si yolun açık olsun” ve devamla “Bunun benzer bir durumuna ben Ankara da tanık oldum. Konuşmacı olmamasına rağmen kürsüye davet edilen ve yapmış olduğu kısa bir konuşma sonrası halkın içine çıkan Tuncay Özkan’a olan sevgi selinin tanığı oldum. Hep bir ağızdan “senin için geldik.” , “Yüreğine kurban.”, “İyi ki varsın.” “Yanındayız. Sen bizim gururumuzsun.”, “Ailece senin için geldik.”, “Bu insanlar seni görmek için buradalar.”, “Kalan ömrüm senin olsun.”, “Kendine dikkat et.”, “Meydanlar senin için doldu.”, “Namuslu gerçek liderimizsin.” “Tuncay Özkan konuşsun Tayip dinlesin.”… gibi ve benzer söylemleri orada kulaklarımla duydum” demek bay NAZLIKULA mı kalmış ? Bakınız (-http://www.huseyinnazlikul.com/haber.php?Haber_id=99-)

 

-Ya Kemalist-Apocuların yayın organa denen diğer tescilli kürt düşmanlarının yayın organı bu haberi nasıl veriyor ? NASNAME’de bir başka yorumcu bu konuya değindi. KENDI ADAMLARININ ismi yok. Bakınız: -http://www.yeniozgurpolitika.org/?bolum=haber&hid=38008-

Bu apocu-kemalist çetelerin basın anlayışı da efendileri KEMALİST-TERÖRİST ÇETENIN anlayışından farkli değil.

 

- T.C.(Terörist Cumhuriyet) Apo ve yandaşları ile hiç ilişkisi olmayan insanlara ÜLKEYE GİRİŞ YASAGI ve/veya ÜLKEDEN ÇIKIŞ YASAGI uygularken tescilli Apocu NAZLIKUL’LARIN bu serbest GİRİŞ-ÇIKIŞLARI da neden ? T.C.’nin bunu karşılıksız yaptığını sanan varsa bana yazsın ([email protected])

Hêjar .. 28 Sep, 2008 02:51:26

 

Derin devlet adamı, apocuların müttefiği ÖZKAN ne diyor ?

"... bu şekilde baskı ve dinlemelerle benim gibi özgürce düşünen ve düşündüklerini dile getiren insanları sustururlarsa Türkiye çölleşir"

"Sivil toplum içerisinde yer almayıp da haksızlıklar karşısında susmayı mı tercih etseydim? Kimseyle telefonda görüşmese miydim?"

 

Türkiye Çölleşirmiş, Özkan ve Apocular’ bunun durdurmalıymışmış !

Kaynak Sabah Gaztesi: -http://www.sabah.com.tr/haber,6F66FE23394B...F70FB430F0.html-

Cengiz Kuscu .. 28 Sep, 2008 04:21:44

 

Hüseyin Nazlikul'u Frankfurt'lu yurtseverler cok iyi bilirler. Hüseyin hicbir zaman PKK adina faaliyet yürütmemis, diplomasi calismalarinda yer almamistir. Tip egitimi ile ilgili bilgiler kendisinin abartmasi, yurtseverligi ile ilgili olanlarda sizin yalanlariniz.

 

Hüseyin, hicbir zaman yetki, görev almamistir. Esi sayesinde PKK ortamina adim atiyordu. Bir ara da Özgür Politika'da saglik kösesi yazdi. Hepsi bu kadar.

B. Rênas .. 28 Sep, 2008 06:53:06

 

Cengiz Kuşçu ve benzernin söyleceği ancak bu olabilir. Öyleyse:

1) Apocu ***** gazetesi onun ismine neden sayfalarında yer vermiyor ?

2) B. adında biraderleri nerede ? Apocu **** içinde o denli faliyet yürütmüş birilerini nasıl oluyorda böylesine elini-kollunu sallaya sallaya Terorist Cumhuriyet’ e yerleşebiliyor, sıınırları dahilinde haraket edebiliyor ? Halbuki aynı T.C. apocu olmayanlara giriş-çıkış yasağı uyguluyor. Burada bir gariblik yok mu ?

3) Frankfurt am Main kenditinde halen yaşayan ve bay Nazlikul’ u (Nazlıkulları) taniyan dostlarım HİÇ bay Kuşçu gibi düşünmiyor/konuşmiyorlar: Bu haber üzerine RK küçük dilini yutacak dereceye geldi. Bana, Nazlikulu’nun Frankfurt-Westbahnhof’da bayan EREN KESKIN için ve onunla beraber hazırladığı etkinlikten ve daha nice etkinliklerden bahsetti… HK adında dost bay Nazlikul’u haberini ilk kez benden duyudu, şaşkınlığını gizlemediği gibi, T. Özkan ile olan ilişkisinden ve başka bir kaç sebepten dolayı onu uyardığını söyledi…

4) Tabii, dünyadan ve insanlıktan nasibini almamış Apocu **** ve tayfanın söyleyeceği şudur, „haberimiz yoktur, bizden değildir, bir faaliyeti yoktur…v.s. vs.“ . Halbuku var yukarıdaki yorumumda bir kaç kaynak bile vermiştim. Ve daha fazla kaynak vermek görevimiz ve amacımız değildir. Bunarı vermemin sebebi de: Onu Çete dewleti zaten faaliyetlerinden haberdar. Dolaysıyla Bu çete ve mensuplarından Başka bir söylem beklemek, halktan üzür dilemelerini beklemek saflık olur.

5) Sahii, Frankfurt Dernek Başkanınız kim ? Türkiye’ye giriş-çıkış yasağı var mi ? Eğer yok ise, biz bu lütufu neye borçluyuz acaba ?

6) BİR KÜRD’ÜN, ne olursa olsun Terorist-Kemalist Cumhuriyet silahşörleri SELÇUK ve ÖZKAN’la ilişkisi olamaz. Böyle bir ilişki var ise, mebali boynuna. O zamnda MERTÇE-CÖMERTÇE üzür dilenir, o kişi derfterden silinir. Böylece saflar belirlenir. Dost-düşman tanınır. Ancak bunu Kemalist Terorist Çeten’nin yardımcıları Apocu ****’den beklemek safdilliktir.

FRANKFUTTAKI YURTSEVERLER GAMMAZLANDI .. 28 Sep, 2008 07:30:35

 

selam arkadaslar, eger bu dogruysa BATTAL acaba kac kisinin ismini turkiyeye verdi, sicileri ve ne yaptiklarini,,,Ozellikle,frankfurt,offenbach taki yurtseverler dikat...battal hamal gibi calisirdi derler,demekki hamal gibi oraya buraya kosturmasi bunun icinmis....

hivda .. 28 Sep, 2008 07:58:08

 

Evet cengiz kuscu H.Nazlikul u iyi biliriz.

Kardeslerinide.

Yahu adam savcinin önünde yukarida yazili bilgileri verdi siz neye bu kadar paniklediniz.

Nasnamenin yayinindan sonra Frankfurt am main deki bütün yurtseverleri kusku ve korku kapladi ve yayindan sonra ilk türkiye gazetesi nazlikulu ile pkk iliskisini yazdi ondan önce kimse yazmamisti.

Nasname müthis bir habercilik yapti.

hele gidin Halkin paralarini , yüzüklerini , bileziklerini bagisladigi gazetenize sorun Ergenekon 9. dalga haberinden baska haber yaptilarmi , bu konuda yaptiklari haberde Nazlikul un ismi neden gecmiyor ..?

yoksa bir seylerin ucu onlarami dokundu.?

Panik yok bu iliskileri aciga cikarmak bir yurtseverlik görevidir Kürtseverliktir ve bence Nasnamede bunu yapiyor.

Tebrikler Nasname iyiki varsiniz.

Ali .. 28 Sep, 2008 08:12:21

 

"Abdullah Ocalanla ayni dusunuyorum"

Tuncay Ozkan.13 Haziran 2008 Cuma 09:34.M.Ali Birand'in 32.Gunde programinda.

Kaynak:Internethaber. com/news_detail.php?1d=145108

Apo nun ergenekonla olan iliskilerinin en acik kanitidir. "

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Fatih Ürek işkence, Tatlıses fuhuş ekibindeymiş!

 

310820081215302361377_2.jpg

 

Ergenekon iddianamesinde adı geçmeyen isim neredeyse yok...

 

Ergenekon iddianamesinde adı geçmeyen bir isim kalmadı desek yeridir. İddianamenin ek klasörlerindeki belgelerde Kadir İnanır’dan Sezen Aksu’ya kadar pek çok ünlü isim karşımıza çıkmış durumda. Belgelerde “işkenceci” olarak adı geçen bazı isimlere merak edip sorduk: “Burada adınızın geçmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?” Çoğunun bundan haberi bile yoktu. Bir grup ise sinirlenip sorularımızı yanıtsız bıraktı. Yanıt veren “işkenceciler” ise özetle “Bunlar tamamen deli saçması” dedi

 

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün evinde elde edilen örgüt dökümanları içerisinde “Arenadaki Sanat Gladio Sanatçıları” isimli dokümanın “İstihbarat Örgütlerinin Fuhuş ve Eğlence Sektörü Bağlantıları” başlığı altında Nükhet Duru, Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses, Sibel Can, Gülben Ergen, Sezen Aksu, Emel Sayın, Ayman Artun, Lüks Nermin, Terzi Mualla, Kenan Kalav, Turgut Demirağ, Leyla Sayar, Rüçhan Çamay gibi birçok kişinin özel hayatları, etnik kimlikleri ve ideolojik düşünceleri ile ilgili fişleme yapıldığı görülüyor.

 

Ergenekon iddianamesinin delil klasörlerinde “İçinde MİT geçen belgeler” klasöründe dava ile alakası olmayan sayısız belge de yer aldı. Sanıkların evlerine yapılan baskınlarda her türlü doküman hiçbir elemeden geçirilmeden toplanınca, davayla alakası olmayan belgeler de klasörlerde yer aldı. Sempatik tavırlarıyla bilinen sanatçılar belgelerde azılı işkenceciler arasında gösteriliyor.

 

“41 trilyon dolar aldılar, Rus hükümeti ile işbirliği yaptılar”

404 nolu klasörde yer alan belge, “İnsanlık tarihinin en büyük vahşetini 7,5 yıldan bu yana aldıkları 41 trilyon dolar karşılığı tamamen suçsuz bir insana karşı Türk hükümeti ve MİT müsteşarı adına uygulayan ve uygulatan ve Rus hükümeti ile işbirliği yapanların listesi ve aldıkları vahşet ücretleri” başlığını taşıyor.

Belgede sanatçısından işadamına, sporcusundan politikacısına ve avukatına kadar yüzlerce kişinin adı yer alıyor. Ölüm işkencesine ve vahşetine katılan MİT’çi sanatçılar listesinde göze ilk çarpan isim ise yılan dansıyla tanınan Fatih Ürek.

 

Hülya Avşar, Müjde Ar, Sibel Can, Yıldız Tilbe, Emel Sayın...

Avukat-yazar Gürkan Tanyeli imzasıyla delil klasörüne giren listede isimlerin yanında aldıkları vahşet ücretleri de yer alıyor. Avukatlar ve MİT görevlileriyle başlayan liste ilerledikçe ortaya atılan isimler de komikleşmeye başlıyor.

Azılı işkenceciler listesinde birçok ismin yanı sıra Kadir İnanır, Lale Mansur, Hüner Coşkuner, Yeşim Salkım, Zuhal Olcay, Sibel Can, Hülya Avşar, Müjde Ar, Hande Ataizi, Emel Sayın, Ferhan Şensoy, Yıldız Tilbe, Ayşen Gruda, Tarık Tarcan, Göksel Arsoy gibi sanatçılar da bulunuyor.

Listenin devam eden kısmında bir başka başlık ise “Azılının azılısının azılısı işkenceliler”. Futbolcu Oğuz Çetin, Fikri Sağlar, Halis Toprak, Fatma Girik, İlhan Cavcav, Özer Çiller ve merhum Osman Yağmurdereli de listede yer alan isimler arasında.

 

Listede 1343 isim yer alıyor

Kenan Evren, Çevik Bir, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Mesut Yılmaz gibi isimlerin bulunduğu listede bazı isimlerin yanına kaç diş kırdıkları da not edilmiş.

Ölüm işkencesine ve vahşetine katılan MİT’çi sanatçılar listesinde Şener Şen gibi bir komedi üstadı da bulunuyor. Siyaset, politika, spor, iş dünyası ve akademisyenlerin olduğu listede 1343 isim yer alıyor.

 

Erdoğan’a 20 milyar dolar, Baykal’a 100 milyon dolar

Listede göze çarpan ilginç isimler ve aldıkları ileri sürülen ücretler şöyle:

 

Yekta Güngör Özden 30 katrilyon, Şenkal Atasagun 2 kentrilyon lira, Emre Taner 20 kentrilyon lira, Sönmez Köksal 100 milyon dolar, Tayyip Erdoğan 20 milyar dolar, Abdullah Gül 20 milyar dolar, Mesut Yılmaz 100 milyon dolar, Bülent Ecevit 100 milyon dolar, Deniz Baykal 100 milyon dolar, Rus erkek işkenceci Aleksandr Kalaşnikof 10 kentrilyon lira, Mehmet Ali Şahin 100 katrilyon lira, Abdüllatif Şener 100 katrilyon lira.

 

“Ben ne anlarım kırbaçtan?”

Fatih Ürek

Bana yönelik iddiaları öğrendiğimde evdeydim ve çok gülesim geldi. İki gün şaşırdım ne oluyor diye? İddialı bir şekilde nasıl işkence yapıyormuşuz? Ben de merak ediyorum.

Benimle birlikte birçok sanatçının adı geçiyor. Bu rezillikten başka bir şey değil. Sanatçı arkadaşlarla toplu bir hareket yapılırsa ben de katılırım. Bunlar hayal mahsulü şeyler. Buna devlet büyükleri bile çok gülüyordur.

Ergenekon olayının daha ne olduğunu anlamış değilim. Anlamak da istemiyorum. Çünkü ne diyeceğimi de bilemiyorum. Kısaca saçma sapan bir şey.

Ergenekon’da ismi geçenlerin hiçbirini tanımıyorum. Benim ne işim olur öyle şeylerle? Sahneme çıkar, insanları eğlendiririm. Ne anlarım kırbaçtan...

 

 

“Benim gibi işkenceden nefret eden bir insana bunu yakıştırmaları çok ayıp”

Ayşen Gruda

Benim böyle bir olaydan haberim bile yok. Adımın iddianamede geçtiğini şu an sizden duyuyorum. Benim Ergenekon’la ne ilişkim olabilir ki? Ben mi işkenceciymişim? Ben mi? İşkenceci mi? Bu bir şaka herhalde. Türkiye’nin çok sevdiği bir komedyen nasıl bir işkenceci olabilir? Bu olacak şey değil. Sizce ben kime işkence etmiş olabilirim? İşkenceden nefret eden, özgürlükten yana olan bir insana bunu nasıl yakıştırabilirler? Ayıptır, ayıp. Artık “suyu” çıktı diyelim ve kapatalım bu konuyu.

Ergenekon’la ilgili genel olarak fikrim olamıyor. Kafam çok karışık, anlayamıyorum. Buralara kadar gelen bir şeyle ilgili bir fikir olabilir mi? Ne fikrim olabilir? Bu kadar suyu çıkan bir şeyi ciddiye bile almıyorum. Dinlemiyorum bile artık. Çok ayıp.

 

“Deli saçması bir şey”

Kadir İnanır

Cumhuriyet gazetesinde çıkan haberde duydum ve avukatım aracılığıyla tekzip yolladık. Deli saçması bir şey... Herkese ********* atıyorlar. Önüne gelene çamur atıyorlar ve deli saçması bir şey olduğu için hiç ciddiye almıyorum.

Üstüne gidilecek resmi bir şey yok ortada. Ben de birine bir çamur atayım, başka bir gazetede çıksın bu da böyle bir şey. Yineliyorum, deli saçması bir şey...

 

 

“Benim ismim geçmiyor”

Hande Ataizi

Hiç öyle bir şey hakında yorum yapmak istemiyorum. Ergenekon davasında benim ismim falan geçmiyor. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Herhalde dalga geçiyorsunuz benim hiç alakam yok.

Saçma sapan bir şey, konuşmak istemiyorum. İyice araştırmanızı yapın ondan sonra arayın.

 

 

“Ergenekon’da bir benim adım eksikti”

İlhan Cavcav

Ergenekon olayında bir benim adım eksikti. Ben de karıştım iyi oldu. Şu an benim adımın geçtiğini ilk defa sizden duyuyorum. İşkenceci olarak adım gösteriliyormuş hem de.

Ben 58 yıldır ticaretle uğraşan, namusuyla, şerefiyle çalışan, devletin hiçbir kademesiyle iş yapmayan, değirmen sanayiiyle uğraşan Türkiye’nin en önemli işadamlarından biriyim, benim Ergenekon’la falan hiçbir ilgim yok, olamaz da.

Her vatandaş gibi ben de Ergenekon olaylarının bir an önce sonuçlanmasını merakla bekliyorum.

 

“Ergenekon’la işim olmaz”

Nuri Sesigüzel

İsmimin geçtiğini gazetede okudum. Ergenekon’la hiçbir şekilde işim olmaz. Memleketini seven vergisini ödeyen, sözüne sadık birisiyim.

Devletle ilgili yıkıcı ve zarar verici bir şekilde hiç kimseyle tartışmadım, konuşmadım. Bunlar hayal ürünü şeyler... Devletle ilgili bir tek kötü bir telefon kaydımı bulsunlar her türlü cezaya razıyım.

Bütün bu olayların ortaya çıkmasında fayda var. Yapanın yanında kalmaması lazım.

 

 

“Adımın geçmesine hiçbir anlam veremiyorum”

Lale Mansur

Geçenlerde bir gazeteci arayıp “Ergenekon’a adınız karışmış” dedi ve bu şekilde duydum. Yurtdışındaydım. Benim dışımda Şener Şen, Zuhal Olcay, Fatih Ürek gibi isimler de varmış. Buna hiçbir anlam veremedim. Üstelik bir işkenceci olarak adımız geçiyormuş.

Düşünce suçuyla ilgili DGM’ye gitmiştim bir kere, düşünce suçu konusunda aktiftim, acaba bundan dolayı mı diye düşündüm ilk başta ama bu da işkenceye girmez ki.

Genel olarak Ergenekon olayı sayesinde aslında ülkede büyük adımlar atıldığını düşünüyorum. Yıllardır Veli Küçük adını duyuyoruz ve ilk kez birtakım tutuklanmalar oluyor. İlk kez bir general içeride ve yargılanıyor. Dokunulmazlığı olanlara dokunulmaya başlandı, bu açıdan bakarsak bence bu büyük bir adım Türkiye’de.

Ergenekon çok köklü, çok eskiden kalma, insanların tamamen kendi çıkarları için çalıştığı, bayrak, milliyetçilik diyerek birtakım duyguları da sömürerek bazı işlerin yapıldığı bir yapılanma. Umarım bu işin derinine giderler, umarım bu iş böyle yüzeyde kalmaz.

 

MİLLİYET

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahu bari öyle isimler geçsin ki;bunlar iyi kötü düşünür denilen insanlar olsun...iş çığırından çıktı...ben böyle olacağını tahmin etmiştim;huku devleti olamamış bizler bu karanlığı mı çözeceğiz;hadi be Hülya(kendi kendime bir serenad)...bakalım az sonralarda ne var :excl:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon davasindan tutuklu, sözde Ermeni soykirimini en siddetli sekilde protesto eden ve hatta Isvicre'de bile bu konuda kamu oyunda kalabilmek icin mahkeye verilen, kendisini ULUSALCI diye niteleyen ve siyasi karsitlari tarafindan ciddiye alinmayan ve ajan provekatörlükle suclanan Sn Perincek hakkinda Türk Solu denilen gene güya ulusalci bir dergide bir haber var ve bu haberi buradan sizinle paylasmak istedim.

 

" -http://www.turksolu.org/206/yurt206.htm-

Yoksa Perinçek Ermeni mi?

 

Üç aylık periyotlarla yayınlanan bir biyografi dergisi var: adı Chronıcle. Bu dergi son sayısında tanıdık bir ismi kapak yapmış. Bizim Şark Bülbülü Perinçek’i. Perinçek’e 7 sayfasını ayıran dergi, Perinçek’in şeceresini ortaya dökmüş. Hem de Osmanlı dönemi mahkeme kayıtları olan Şeriyye Sicillerine dayanarak. Chronıcle dergisinin iddiası ise daha önce duymadığımız bir iddia değil. Dergi Perinçek’in Ermeni kökenli olduğunu iddia ediyor.

 

Bu iddia dediğimiz gibi yeni bir iddia değil. Perinçek’le ilgili ortaya atılan ilk iddia da değil. O nedenle görünce pek şaşırmadık. Daha önce de Perinçek’in Ermeni kökenli olduğu üzerine iddialar ortaya atılmıştı. Ancak bildiğiniz gibi kendisi Türklüğün bayrak tutanı önde gideni olduğu için bu iddialara çok kızmış ve bir keresinde de dergisi Aydınlık aracılığıyla, iddialara, şeceresini açıklayarak cevap vermişti.

 

Chronicle dergisi, Perinçek’in şeceresine ilişkin iddiaları oldukça ayrıntılı ve sağlam kanıtlara dayanarak yayınladı. Dergi, yaptığı araştırmada Perinçek’in dedesinin babasına kadar ulaşabilmiş. Perinçek’in dedesinin babası olan Mehmet Sadık Efendi, 1850 yılında Erzincan-Eğin’e bağlı Apçağa Köyü’nde doğmuş. Apçağa Köyü, o yıllarda Abuçeh diye anılıyor. Daha doğrusu bölgede çoğunluk olan Ermeniler, bu adı kullanıyorlar. Perinçek’in dedesi Mehmet Cemal Perinçek de 1887’de Apçağa’da doğuyor. Özellikle Apçağa, İliç gibi köyler Ermeni nüfusun çok yoğun yaşadığı yerler olarak kayıtlarda yer alıyor. Şeriyye Sicillerine göre Apçağa, içinde çok az Müslüman’ın yaşadığı bir Ermeni köyüdür. Sicillerdeki mahkeme kayıtlarındaki oran oldukça şaşırtıcıdır. Buradaki kayıtlara göre her on başvurudan dokuzu Ermenilere aittir. Keza köy muhtarı ve ihtiyar heyetinin tamamı da Ermenidir. Apçağa’dan mahkemeye başvuran bir Ermeni’nin davasına “muhtar-ı evveli Kozmoz veled Tebimbek” ile muhtar-ı sanisi “Hamtor veled Aleksan; ihtiyar heyetinden ise Kirkor veled Agop, Kirkor veled Artin, Karabet veled Nihayet” katılmışlardı.

 

Burada hemen Eğin’de yaşayan Ermenilerin bir özelliğini belirtelim. Burada yaşayan Ermenilerin hepsi aile/sülale isimlerine sahipti. Yani her ailenin ayrı bir ismi mevcuttu. İşin şaşırtıcı kısmı bu isimlerin hemen hemen hepsinin Türkçe isimler oluşu. Örneğin, “Muratoğlu, Değirmencioğlu, Tokatlıoğlu, Keçioğlu, Bayındıroğlu, Gülümoğlu, Reisoğlu, Çilingiroğlu, Külükçüoğlu, Narlıoğlu, Sarıoğlu, Dürümoğlu, Ekreklioğlu, Dedeoğlu, Yalancıoğlu, Kasaboğlu, Çobanoğlu, Ayvazoğlu, Eskicioğlu, Hozatoğlu, Çirkinoğlu, Karagözoğlu, Şahenkoğlu, Şahinoğlu, Eskihanoğlu, Canikoğlu” bu aile ya da sülale ünvanlarından bazılarıydı. Dergide yer alan bilgilere göre ayriyeten bir de aidiyet olarak hangi milletten olduğu belli olmayan bazı isimler de var: Perinçoğlu, Kalbetoğlu, Ladifoğlu gibi.

 

İşte bu milliyeti belli olmayan Perinçoğulları ile ilgili Şeriyye Sicillerinde yazan bilgiler ise oldukça ilginç. Burada adı geçen Perinçoğullarının hepsi Ermeni kökenliymiş. Hatta burada dergi bir örnek de vermekte: “Eğin kazasının nefs-i kasaba mahallelerinden Arpeki sakinlerinden ve teb’a-yı devlet-i aliyyenin Ermeni milletinden Parinçoğlu (Perinçoğulları) Estepan ve Haçador veled Kifork nam kimesneler erkarındaşları Ohannes veled Perinç muvacehesinde görülen dava” bunlardan biri.

 

Şeriyye Sicillerindeki belgelerden biri ise direkt olarak Perinçek’in büyük dedesi Mehmet Sadık Efendi ile ilgili. Bu kayda göre Eğin doğumlu Mehmet Sadık Efendi “mühtedi”dir. Mühtedi ise, İslam dinini sonradan kabul etmiş, hidayete ermiş demektir. Yine dergideki araştırmaya göre Perinçek kendisinin Kafkas kökenli olduğunu iddia eder ama Eğin ve Apçağa’ya gelen Kafkas kökenlilerden nedense hiçbir yerde bahsedilmiyor.

 

Konuyu bağlarken şunu söylemeden geçmeyelim. Bizim için bir kimsenin etnik kökeninin hiç ama hiç önemi yoktur. Perinçek ister Ermeni olsun ister Rus, ister de Rum hiç fark etmez. Önemli olan insanın vatana ve millete yaptığı hizmettir ve kişinin kimliğini bu ortaya koyar. Gerçi Perinçek’in vatan ya da millet için yararlı bir hizmeti görülmemiştir ama burada meselemiz kimsenin ırkı, soyu, sopu değil. İddia ilginç bir iddia. Kanıtları da sağlam gibi görünüyor.

 

Perinçek daha önceki iddialara şeceresiyle cevap vermişti. Ancak bu son iddialarla ilgili Perinçek ve Aydınlık cephesinden şimdiye kadar hiçbir ses-seda çıkmadı. Yoksa gerçekten sükût ikrardan mı geliyor? "

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

FATİH ÜREK CIA AJANI MI? YA MÜJDE’NİN ENİŞTESİ?

05.09.2008 12:01:00

 

Medyatava yazarı Selda Uskan, Müjde Ar’ın bir anısını yazdı…

 

 

“Hala çok şaşkınım, Rus istihbaratıyla ve MİT ile ilişkilerim varmış, ben ajan mıyım neyim? demiş şekerler şekeri Fatih Ürek. Ergenekon dosyasında onun da adı geçmiş meğer!

 

 

 

Okuyunca aklıma, sevgili Müjde’nin bir Amerika seyahati dönüşü anlattıkları geldi. En az Aysel Gürel kadar ‘çatlak’ ve onun kadar esprili teyzesinin, daha doğrusu eniştesinin başına gelenler…

 

 

 

Bu günün neşesi olarak kabul buyurunuz sevgili Medyatava okurları…

 

 

 

Okuyacaklarınız, Müjde Ar’ın ağzından bizzat dinlediğimiz bir casusluk hikayesi. Tabii ki komik! En az Fatih Ürek’in gizli ajan olması kadar güldürükçü.

 

 

 

Müjde anlatıyor;

 

“Aysel Amerika’ya kız kardeşinin yanına gitmişti… Teyzemle tutturdular ‘Sen de gel’ diye. Gittim bu iki çatlak ne yapıyor diye… Uçak alana indi, merdivenlerinde göründüğüm anda, ortalığı ayağa kaldıran bir çığlık! İkisi bir ağızdan, ‘Müjdeee buradayız buradayız’ diye bağırıyorlar.

 

 

 

İlk anda gördüğüm bir kalabalık. Annemle teyzem ortalarında… Çevrelerinde onları hayretle izleyen Amerikan halkı, bana sesleniyorlar onları göreyim diye… Ay görmemek ne mümkün! Artık annemi biliyorsunuz saçını başını ama teyzem daha fena! Üstünde uzun yellim yelalim elbiseler, saçlar belinde ve iki tel. Bir tutamı kırmızı, bir tutamı yeşil.

 

 

 

Her neyse çıktık yola eve geliyoruz, eniştemi sordum. ‘Yok o’ dedi teyzem ‘Arizona’da hapiste. Casusluktan sorgulanıyor!’ Gülme krizim geçince anlattılar.

 

 

 

Şimdi bu manyak teyzem ve o sessiz sakin kocası, işte öyle tarlalık bir yerde otobanda araba ile gidiyorlar… Tabii bizimkinin çenesi hiç durmuyor. Derken enişteye bir sinir geliyor. Durduruyor arabayı, teyzemin elini bağlıyor, ağzını da bantlıyor, arka koltuğa atıyor. Teyzem rahat durur mu orada, bu sefer tekmeliyor adamın ensesini arkadan. Enişte, arabanın direksiyon hakimiyetini kaybediyor ve yolda yalpalayarak ilerlemeye başlıyorlar. O sırada üstte dolaşan asayiş helikopteri bizimkileri fark ediyor.

 

 

 

Duruyor eniştem, polis geliyor, teyzemin ağzının bandını çıkarır çıkarmaz bizimki parmağı ile kocasını gösterip; ‘Tutuklayın Rus Casusudur’ diyor. Sonrası malum.. Eniştenin tek suçu iyi derecede Rusça bilmesi… Tabii bir de teyzemle evlenmesi.”

 

 

 

Yazarın notu; Ergenekon’dan böyle birkaç Fatih Ürek daha çıkarsa, dosyanın içeriği giderek Müjde’nin teyze hikayesi gibi olmayacak mı sizce e?

 

 

 

Bir de; Müjde üstteki anısını anlatırken Sezen’le beraberdik. Sezuş, Müjde’nin son cümlesinde yavaşça masadan tüymeğe davranmış ve beni de kolumdan çekiştirmişti, “Kalk kızım, aileyi gördün di mi? Bunların hepsi deli. Kalk yakında bu arkadaşımız de böyle olacak, anladın soya çekim, biz görüşmeyelim bununla…”

Fatih Ürek malum Erzurumlu, acaba Ermeni dönmesi olabilir mi? Gerçi bizim için insan olması önemli ama...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

20080903113558.jpg

"**** ben ne anlarım işkenceden" İddialara Fatih Ürek de şaşırdı!!!

 

Ergenekon iddianamesinde 'azılı işkenceci' olarak ismi geçen Fatih Ürek tepkili...

SANATÇI Fatih Ürek, Ergenekon iddianamesi için yer alan belgelerde isminin birçok ünlü sanatçıyla beraber `azılı işkenceci' olarak geçmesi yönündeki iddiaları, tatilde olduğu Bodrum'da yanıtladı. Ürek, "Çüş ben ne anlarım işkenceden. İlk duyduğumda çok şaşırdım, bunlar komik ve trajikomik şeyler" dedi.

 

Bodrum'un Torba Mahallesi'nde tatilini geçiren Fatih Ürek Ergenekon İddianamesinde geçen işkenceci iddialarını DHA'ya değerlendirdi. Sanatevi restoranda açıklamalarda bulunan Fatih Ürek, iddiaları ilk öğrendiğinde şoke olduğunu belirterek, "Ergenekon olayları ilk çıktığında arkaşlarım bana şaka yaparlardı. `Hadi bakalım, senin de ismin geçmesin', derlerdi. İki gün sonra bu iddialar çıktı ve ben öğrendiğimde denizdeydim. Az daha boğuluyordum. İnanamadım ve araştırdım. Komik, hatta trajikomik bir şey bu. Çok enterasan aklımın ucundan geçmezdi, kendi kendime ben neymişim diye sordum. İddianamede benimle beraber, Türkiye'de gündemde olan sanat camiasından birçok kişinin de adı geçti" dedi.

 

İŞKENCE ÇETESİNE BAK

 

Ürek, Ergenekon lafını duyduğunda tüylerinin ürperdiğini, bir insana veya başkalarına bu denli fütursuzca haksızlık yapılmaması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

 

"Hala çok şaşkınım, Rus istihbaratıyla ve MİT ile ilişkilerim varmış, ben ajanmıyım neyim. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ciddiye almıyorum ama iddianamade adı geçen insanlara Türkiye'de günah oluyor, yazık oluyor. Hiç alakası olamayan insanların bu şekilde gündeme gelmesi, gündemin değiştirilmek istenmesi saçmasapan bir duygu. Aslında bu duyguyu da aşıyor saplantıya dönüşmüş, bunu hazırlayan, yazan insanların ruh halini çok merak ediyorum. Siyasetle ilgili biri değilim. Çalışan, vergisini veren, insanları eğlendirmeyi amaçlayan biriyim. Böyle konularla gündeme gelmek beni oldukça yaraladı. Hayatımda işkence etmedim, görmedim de, Allah da göstermesin. Nasıl yapılır, neyle yapılır onu da bilmem. Sibel Can ve Hülya Avşar da var bu isimler arasında. Beraber işkence yapıyormuşuz. Bunu yazan insanların akıl sağlığı konusunda doktor kontrolünden geçmelerini tavsiye ediyorum."

 

ÜLKEM İÇİN CANIMI VERMEYE HAZIRIM

 

Türkiye için canını vermeye hazır olduğunu söyleyen Fatih Ürek, tek başına ne yapabileceğini bilmediğini, ama toplu bir hareket olacaksa bunun içinde olacağını kaydetti. Ürek, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"Biz de bu ülkenin insanlarıyız ve ülkemizi çok seviyoruz. Ben ülkem için canımı vermeye hazırım. Eğer dava açılacaksa ve bu dava sonuçlanacaksa tabi ki de açarım. Çünkü benim şahsi kişiliğime, sanatıma, statüme hakaret olarak kabul ediyorum bunu. Saçmasapan bir şey bu yazıklar olsun. Bunu yapan insanların fantezileri var herhalde. Biranda Ergenekoncu oldum inanılmaz bir şey. Bakalım daha kimlerin ismi yer alacak. Ama yani artık çüş, çüş yazıklar olsun yani. Çüş benim ne alakam var. Çok güldüm, hem komik hem trajikomik şeyler. Bu ülkeye yazık oluyor."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.