Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İSLAM'DA KADIN!


Önerilen İletiler

Cahilliyye'de Araplar, kız çocuğunu tıpkı erkek çocuk değerinde bilirlerdi. Her ne kadar bazı aşiretlerde (örneğin Kinde'de) kız çocukların, daha doğum sırasında toprağa gömüldüğü görülmekle beraber yaygın olmayan ve esasen Muhammed zamanında İslamiyet öncesi ortadan kalkmış bulunan bu gelenek kız çocuğunu hor görme duygusundan değil, ekonomik nedenlerden doğma idi. Yoksulluk yüzünden çocuk besleyemeyeceğini düşünen bazı aileler, çocuklarını Tanrı'ya adarlardı. Bu gelenek sadece kız çocukları bakımından değil, bazı kabilelerde oğlan çocuklar bakımından da uygulanırdı.

 

Ve yine bu dönemde, oğlan çocuğunun "saçının altın değerinde" olduğu inancı mevcut olmakla beraber, bunun yanında dişilerin "kutsal niteliğe sahip oldukları" inancı da vardı. Daha başka bir ifadeyle dişiyi hor ve aşağı değil, fakat aksine kutsal değerde bilirlerdi. Bunun böyle olduğunu, diğer kaynaklar yanında, özellikle Ibnü-l-Kelbî'nin "Kitabu Tenk'su'l-Esnam" adli yapıtından öğrenmek kolaydır.

 

Hem de öylesine kutsal bilirlerdi ki, İlahlarına (örneğin "Lât", "Uzza" ve "Menat" gibi) Tanrı'nın kızları olarak taparlardı. Bunun böyle olduğunu Kuran'dan öğrenmek mümkündür.

 

Nitekim Nisâ Sûresinde: "Onlar (KureysIiler) Allah'ı bırakıp dişilere taparlar" (4 Nisa 117-119) diye sözü edilen "dişiler" yine Kuran'da Necm süresinde belirtilen "Lât,. Uzza ve Menat" adındaki ilahlardır (bk. 53 Necm 19-29).

 

Öte yandan Tanrı'nın meleklerinin dahi dişilerden yaratıldığına inanırlardı. Kuran'da "Isrâ" ve "Saffat" sürelerinde eski Arapların, "Tanrı melekleri dişi yarattı, kızları tercih etti, kendisine dişilerden melekler edindi" seklinde konuştukları belirtilmiştir. (17 Isra 40; ve 37 Saffat 149).

 

Bu böyle iken ve cahilliyye Araplarının "dişiye" ve "kız çocuğuna" karşı böylesine olumlu bir tutuma sahip bulundukları ortada iken, utanç yüzünden kız çocuğunu toprağa gömmek gibi bir geleneğe bağlanmayacakları bellidir.

 

hak, hukuk bilinci oturmamış merkezi bir otoritenin olmadığı o ortamın İslam'dan önce daha iyi olduğunu söylemek gerçekten "fazla yanlılık"tan başka bir şey değildir...

 

Yapılan ilk alıntıda İslamdan önce toplumsal yapının ne kadar iyi olduğundan değil...

İslam dininin kız çocuğuna değer ve önem verdiğini iddia edenlerin, İslam öncesi dönem ile kıyaslamaya girerek öne sürdüklerinin...

"Yanılgı, abartma ve doğruluğu şüphe götürür" olduğundan bahsedilmiştir...

Ibnü-l-Kelbî'nin "Kitabu Tenk'su'l-Esnam" adlı yapıtı kaynak olarak verilerek...

"Bu böyle iken ve cahilliyye Araplarının "dişiye" ve "kız çocuğuna" karşı böylesine olumlu bir tutuma sahip bulundukları ortada iken, utanç yüzünden kız çocuğunu toprağa gömmek gibi bir geleneğe bağlanmayacakları..." ifade edilmiştir...

 

Bu bir yanlılık değildir...

İfade edilenler, toplumsal yapının bir parçası olan Kadınlarımızın var olan sorunlarının çözümlenmesine yönelik çabaların kulaktan dolma bilgilerle, ne olursa olsun reddetme güdüsüyle değil... Gözlem, araştırma ve belgelere dayalı bir yaklışımla çözümlenebileceğine inanan ... Ve bu amacın "Kadın, Erkek, Müslüman yada değil" en önemli ve birincil insani sorumluluk olduğunu düşünerek önde tutan bir yaklaşım ve onun ifade edilmesidir...

 

Gerisi anlatılamaya çalışılanlardan diğerlerini ne anladığı...

Ve anlayışlarıyla çözüme ne kadar katkıda bulunabileceklerine bağlıdır...

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=724710

*tna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arapların kız çocuklarına karşı "olumlu" tutumu için getirilenler bu kadarsa tamam siz bununla ikna olunuz istediğiniz kadar ama rica ederim her fırsatta "kulaktan dolmalık"tan bahsetmeyiniz çünkü biz de sizin zannettiğiniz gibi "hiçbir şey bilmeyen, düşünmeyen" insanlar değiliz ve ben ikna olmadım...

 

Tekrarlıyorum ikna olmadım bu iddiayı destekleme adına ortaya atılanlardan; yani şunu ortaya koyalım önce: Sizin inancınız size benim inancım bana...

 

Şimdi bir çelişkiyle neden ikna olmadığıma dair bir şeyler sunayım:

 

İlk iddia şu ki İslam Ortadoğu örf ve adetleriyle, oranın geleneksel dini anlayışıyla oluşmuştur...

 

İkinci iddia ise İslam'ın geldiği gelenksel ortamda iyi durumda olan kadını kötüye çevirmesi...

 

Şimdi ilkine A diyelim; bu A gereği İslam'ı Ortadoğu ve özellikle de Arap geleneklerine bağlayacağız...

 

Sonra bir de B diyelim ki bu da Arap kadınlarının ve genel anlamda ortadoğu kadınlarının durumunun kötüleşmesi olsun ya da daha doğru bir ifade ile eskiden daha kötüleşmesi...

 

Ben diyorum ki A da B de yanlıştır; siz ise düşüncenizi buna göre oluşturuyorsunuz...

 

Tamam, diyorum; bir bakayım neymiş...

 

Ve diyorum ki öncelikle biz de kendimize göre okuyoruz ve ben Arap toplumunda kadının durumunu öyle iyi falan görmedim ve İslam'ın getirilerinin son derece insana uygun olduğunu düşünüyorum ve ben inanıyorum ki bu din Allah'tandır...

 

O zaman her şeyden önce inanç meselesine giren bir mesele de olduğu için A'yı buralarda tartışmak hiçbir sonuç getirmeyecektir...

 

Diyorum ki B için de yeterli gelmiyorsunuz; bildiğimiz ve en temel düzeyde öğretilen İslam tarihinden farklı ele aldığınız için daha sağlam delillerle gelinmeli; çünkü daha güvenilir ve yaygın bilgi bu B'yi yanlışlıyor...

 

Hepsini bir kenara bırakıyorum bakınız çelişkiye:

 

B bir örf-adet; gelenekle etkileşimli mesele ve iddiaya göre de Araplarda durum iyiymiş; peki ya madem A'mız da var ortada o zaman İslam'da bunu devam ettiriyor olmalı üzerinde konuştuğumuz görüşe göre; yoksa her savaşta yok olması muhtemel bir güç düzeyinde olan İslam toplumuna niye bu kadar insan geliyor madem daha kötü niye bu kadar kadın inanmayan Arap kabileleri ha geldi ha gelecek bir havada son derece imanlılar!!!

 

Hadi Araplar'da kadınların durumu çok iyi dedik; adeta herkes hizmetkar olsun; nedendir Müslüman kadınların sıkıntısı ya da madem sadece A'yla açıklanabilir İslam o zaman kim niye uğraşmış bu kadar da katlanmış onca işkenceye...

 

Çelişki; çünkü A A'dır; hem A hem A değil diyemeyeceğinize ve B devreye girdiğinde İslam'ın da kadını kötüleyeceğini iddia etmeniz toplumsal gerçeklik ve tarihsel gelişimle açıklanamadığına göre çelişki vardır; ya B yanlıştır o zaman zaten iş inanca kalır biraz da ya da A yanlıştır o zaman B yi söyleyenin İslam'a temel bakışı sorunlu hale gelir bunu nereye oturtacaktır; hiç olmadı ikisi de yanlıştır deriz benim gibi...

 

Fazla uzatmaya gerek yok anlaşılacağı üzere...

 

:D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İfade edilenler, toplumsal yapının bir parçası olan "Kadınlarımızın" var olan sorunlarının çözümlenmesine yönelik çabaların kulaktan dolma bilgilerle, ne olursa olsun reddetme güdüsüyle değil... Gözlem, araştırma ve belgelere dayalı bir yaklışımla çözümlenebileceğine inanan ... Ve bu amacın "Kadın, Erkek, Müslüman yada değil" en önemli ve birincil insani sorumluluk olduğunu düşünerek önde tutan bir yaklaşım ve onun ifade edilmesidir...

Yukarıdaki ifadeler genele hitaben yazılmış yazarının kendisini de bağlıyan...

Çözüme yönelik yaklaşımların ne olması gerektiğini belirlemeye yönelik bir ifadedir...

 

O nedenle "kulaktan dolma" bölümünü kişisel alınganlık nedeni olarak algılamak bir değerlendirme yanlışıdır...

 

Bu alınganlığın sonucu olarak yazarını diğerlerini" Hiç bir şey bilmeyenler" olarak düşündüğünü varsaymak haksız bir yargılama... Hele -biz de sizin zannettiğiniz gibi "hiçbir şey bilmeyen, düşünmeyen" insanlar değiliz.- gibi biz ve siz ayrımcılığı yapan bir yaklaşımda bulunmak haddini aşan anlamsız ve gereksiz bir bakış açısıdır...

 

Kişiler yazılan her şeyi kendi üzerine alınarak ve salt inançlarına dair değer yargılarının oluşturduğu görüşlerinin doğru olduğu yargısıyla yanıtlama çabasına girdiği taktirde..." bir konudaki gerçeği ve doğruyu bulmak" amacına yönelik değerlendirmeleri kabul edilemez fikirler ve çelişkili düşünceler olarak değerlendirebiliyor...

 

O nedenle yukarıda yapılan alıntıda dahil şu ana kadar yazdıklarımın ve yazılacak olanların genele hitaben yazıldığını belirtmem, böyle olduğunun da herkes tarafından anlaşılması gerekiyor...

 

***

 

Bir konuda; Kendi tavrımızın ne olduğunu ve aşağıda (*) ifade edilecek olan hangi tür dayanağa dayanarak yanıtlar verdiğimizi objektif bir şekilde analiz etmediğimiz sürece, hem temel konularda, hem de çok daha basit konularda sıkça yanılmaya mahkûm olur, karşı görüş ve eleştirileri sürekli hatalı ve kabul edilemez olarak değerlendiririz ...

 

*Bir soruya verdiğimiz yanıt, bizin o konudaki delilsiz inancımıza dayanıyor olabilir...

*Bir bilimsel gerçeğe dayanıyor olabilir, yada günlük hayatta yaşanan tecrübeler sonucu edinilen önyargılara dayanıyor olabilir...

*Bir bilimsel hipoteze dayanıyor olabilir, yada biraz delillerle desteklenmiş, dolayısıyla teori mertebesine ulaşmış bir fikre dayanıyor olabilir...

*Ailemizden, öğretmenimizden, camide vaaz veren hocadan duyup hazır olarak aldığımız ve sorgulamadan kabul ettiğimiz bilgilere dayanıyor olabilir...

*Yada kendi kafamızda bazı delillere dayandığına inandığımız, ama aslında zayıf bir bilimsellik içeren bir yöntem uygulamamız yüzünden aslında geçerli bir şekilde kanıtlamadığımız, fakat bu durumun farkında olmadığımız bazı fikirlerimize dayanıyor olabilir... Fakat yanıtlarımız neye dayanırsa dayansın, şurası bir gerçek ki, bir konuda verilen yanıtlar, o konudaki somut gerçek ile örtüşmek zorunda değildir.

*O konudaki somut gerçek henüz dünya üzerinde hiç kimse tarafından bilinmiyor olabilir... Ya da biliniyor ama biz bilmiyor olabiliriz... Ya da kısmen biliniyor, fakat siz kendi verdiğiniz yanıtlarda boşlukları doldurup, yanıtlarını tamamen veriyor olabilirsiniz...

***

 

Özellikle de en temel felsefi konularda, henüz, insanlığın bu aşamasında verilen cevapların tam olmadığını,

Dünya üzerinde bu konularda son sözü söylemeye kimsenin otoritesi olmadığını,

Açıkça bu soruların henüz yanıtsız olduğunu anlamak ve bu gerçeği kabullenmek zorundayız...

 

Bu, bu konularda bir inancınız, kabulünüz ya da fikriniz olmaması gerektiği anlamına gelmiyor...

 

Ama fikriniz ne olursa olsun, bunun dayanağının ne olduğunu iyi analiz etmeniz ve bu fikirlerinizi -"diğer fikirlerin reddinin nedeni "- mutlak gerçekler olarak lanse etmemeniz gerekir...

***

 

Yukarıda anlatılmaya çalışıldığı üzere her konuda olduğu gibi, bu başlığın konusu üzerine bende dahil tüm katılımcılar görüşlerini ifade ettiler, konunun açılımına bağlı olarak ifede etmeye de devam edecekler...

 

Gerisi anlatılamaya çalışılanlardan diğerlerinin ne anladığı...

Ve anlayışlarıyla çözüme ne kadar katkıda bulunabileceklerine bağlıdır...

 

*tna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Genelde nedense cinsel noktada ve evlilik noktasında sıkışııp kalınmış.

Erkeğin hanımının rızası dahilinde 4 eşe kadar evlenme hakkı vardır, ama bu islam alimlerince(devletten aldığı parayla beslenenler alim olarak kabül görmemekte şahsımca) kesinlikle tavsiye edilmemektedir.Ki yükümlülüğü çok fazladır,mesela birine diğerinden daha fazla gülümsemeyeceksin gibi ağır yükümlülükler vardır.

Ha bu konuda kadınlar zaten erkeklerden daha zor tatmin olur erkeğin se sınırlıdır gibi söylemlere rastladım , bu noktada da şunu belirtebilirim avrupada yapılan bi araştırmada kadınların çoğunluğu çikolatayı cinsel ilişkiye terciih etmiş.Yani öncelikler değişebiliyor.

 

İslamda kadının yeri noktasına dönersek benim ayrıntılı bir bilgim bu konuda yoktur, fakat bu detay bir konudur ve kadın için erkek için şeklinde ayrımlar bence hoş değildir, insan için ne demiştir diye bakmak daha doğrudur.Elbette yükümlülükler farklıdır tıpkı varlığı çok olanla ,gücü çok olanın,bilgisi çok olanın yükümlülüklerinin farklı olması gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İletimin üzerine yazılmış iki ileti de beni çok mutlu etti...

 

Çünkü aslında ben de kendi kişiselimden her yerde görebildiğimiz "aman siz Müslümanlar bir şey bilmezsiniz" gibi yaklaşımları (özellikle de forumda) hatta kimilerinin "ben senin dinini senden iyi bilirim, inanma" diyor olmalarını hatırlatmış oldum; işte bunları da hesaba katarak ve son yaklaşımdan da yola çıkarak o sözleri söylemek durumundaydım...

 

Mutlu olduğum noktaysa sayın Gecekuşunun "farklı"yorumlama" meselesini özellikle vurgulamış olması; işte ben de bunu diyorum forumun her yerinde; bir kere inanan ve inanmayanın düzlemi farklıdır ondan sonra bu iki düzlemin kendi içinde dahi ayrışabilecek yorumlamalar söz konusudur; bunu vurgulayabilmek karşı tarafa saygı duymaktır aynı zamanda...

 

Ondan bu ilk ileti için teşekkür ederim...

 

Sonraki iletide de sayın Charriere(Kelebek'in yazarı mıydı Charriere??? :) ) İslam'da kadın meselesi konuşulurken hep belirli noktalarda konunun tıkandığını vurgulamakla çok iyi etmiş; çünkü bu tarz konularda aile hukuku, miras hukuku; toplumsal ve bireysel özellikler vb. pek çok alandan faydalanmak zorunludur ve her şeyden önce arkadaşımızın da belirttiği üzere insan insandır; çeşitlilik ve farklılık da yine o insana ayrı bir güzellik verir...

 

Gerçekten ben de çok bilgili bir insan olmadığımdan kendilerine katılıyor ve bu ayrıntı konuların belirli alanlarda uzman olmayanlarca fazla yüzeysel değerlendirilmelerinin önemli hatalar barındırabileceğini düşünüyorum...

 

Ondan bu ileti için de teşekkür ederim...

 

:flowers:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi.

Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi.

Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu.

Bu pek tabii idi.

Çünkü, Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.

 

Mustafa Kemal Atatürk.

 

 

*********

 

hiçbir kelimesine katılmadığım yukarıdaki alıntının,tamamen benim hatamdan (aceleciliğimden ve de acemiliğimden) kaynaklanan büyük yanlışımı düzeltmek istedim.yukarıdaki satırların büyük kurtarıcıya iftira olduğunu düşünüyorum.

müslümanlık sadece arapları değil bütün alemleri şereflendirmiştir.hiçbir polemiğe girmeden,Atatürk çü laik bir müslüman olmaktan her zaman gurur duyarım....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hiçbir kelimesine katılmadığım yukarıdaki alıntının,tamamen benim hatamdan (aceleciliğimden ve de acemiliğimden) kaynaklanan büyük yanlışımı düzeltmek istedim.yukarıdaki satırların büyük kurtarıcıya iftira olduğunu düşünüyorum.

müslümanlık sadece arapları değil bütün alemleri şereflendirmiştir.hiçbir polemiğe girmeden,Atatürk çü laik bir müslüman olmaktan her zaman gurur duyarım....

 

 

müslümanlık sadece arapları değil bütün alemleri şereflendirmiştir
. Bu bir hayaldir. Boş inançtır. İslam Cihad denen mezalimle insanlığa köleliği ve cariyeliği kalıcı olarak yerleştirmiştir. Bu şeref değildir. Olsa olsa...

 

Atatürk çü laik bir müslüman olmaktan her zaman gurur duyarım....
Bu sizin seçiminiz. Gurur duyarım deyip Ata nın sözünü inkar etmek , çelişkidir.

 

--0--

 

Atatürk bunu söylemiş mi.

 

Evet söylemiş. Yaşamının sonraki döneminde düzetlmiş yada iptal etmiş mi söylemini. Etmemiş.

 

Konu kapanmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

. Bu bir hayaldir. Boş inançtır. İslam Cihad denen mezalimle insanlığa köleliği ve cariyeliği kalıcı olarak yerleştirmiştir. Bu şeref değildir. Olsa olsa...

 

Bu sizin seçiminiz. Gurur duyarım deyip Ata nın sözünü inkar etmek , çelişkidir.

 

--0--

 

Atatürk bunu söylemiş mi.

 

Evet söylemiş. Yaşamının sonraki döneminde düzetlmiş yada iptal etmiş mi söylemini. Etmemiş.

 

Konu kapanmıştır.

 

hemen her ınsan cok dııl bı ıkı ay evvelıne aıt sozlerını unutuverır. buda gayet dogaldır. oyuzden hıcbırımız ''gecen hafta ne demıstım bı kontrol edıp duzeltmem gereken yerlerı duzelteyım'' dıye dusunmez.

 

ıste ustune basa basa anlatmaya calıstıgım sey bu ıdı. ''Evet söylemiş. Yaşamının sonraki döneminde düzetlmiş yada iptal etmiş mi söylemini. Etmemiş.'' sozunden anlıyorumkı taklamakan ıcın boyle bısey olabılır, sozunu fıkrını degıstırebılır. bu normal bıseydır. bızım ıcınde oyledır. bu bır ınsan ıcın son derece normaldır. kabul edıyorum. aynı gorusteyım.

 

ancak kur'an ıcın boyle bı ıfade asla mumkun olamamıstır. kaıdelerını begenın yada begenmeyın, tabıı olun yada olmayın asla bır tenakuz barındırmaz ıcınde.

 

buda bıze yada en azından bana gosterıyorkı kur'an ınsan elınden sadır olmamıstır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hiçbir kelimesine katılmadığım yukarıdaki alıntının,tamamen benim hatamdan (aceleciliğimden ve de acemiliğimden) kaynaklanan büyük yanlışımı düzeltmek istedim.yukarıdaki satırların büyük kurtarıcıya iftira olduğunu düşünüyorum.

müslümanlık sadece arapları değil bütün alemleri şereflendirmiştir.hiçbir polemiğe girmeden,Atatürk çü laik bir müslüman olmaktan her zaman gurur duyarım....

 

 

Önemli bir düzeltme olmuş; saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam kadına değer ve önem veriyorsa onu neden örtüler ardına hapsediyor?

Sadece cinsel bir obje olarak kalmasını belleklere kazıyor!

Yok bunlar İslam'ın getirdiği şeyler değilse dünyada müslüman kadınlar neden özgür olamıyorlar?

 

ınsan deger verdıklerını korumaya, sakınmaya calısır. tıpkı kasıkcı elmasında oldugu gıbı.

 

sadece cınsel bır obje olması onu acmaya calısanların yakıstırmasıdır bızım degıl.

 

bu dedıklerınız ıslamın getırdıklerıdır. bu gelen kımın kapısını calsa, kapısı calınan gelenı bas tacı ettıgınde ozgur olur, hurrıyetı anlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor:

 

"Bir adam, öleceği sıra, kendine ait altı köleyi azad etti. Onlardan başka malı da yoktu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onları çağırdı. Onları üç gruba ayırdı, sonra aralarında kur'a çekti. İkisini azad etti. dördünü köle olarak bıraktı. Adamı da şiddetle azarladı."

 

Müslim, Eyman 56, (1668); Muvatta, Itk 3, (2, 774); Tirmizi, Ahkam 27, (1364); Ebu Davud, Itk 10, (3958- 3961); Nesai, Cenaiz 65, (4, 64).

 

Bu bağlantıya dikkatleri çekerim:

 

Miras Hukuku

 

5.paragraf...

 

Ve özellikle şu cümle:

 

Terikenin üçte ikisinin mirasçıların mahfuz hissesi sayılıp, terikenin üçte birini aşan vasiyetlerin ancak mirasçıların rızâsıyla veya bu üç gruptan hiçbir mirasçının bulunmaması halinde yerine getirilebilmesi, ölüm hastalığında yapılan ve mirastan mahrumiyeti amaçlayan tasarrufların geçersiz sayılması gibi önlemler de temelde yakınların mirasçılık haklarını korumaya mâtuftur.

 

Böylelikle konunun "köleler azad edilmesin" konusu değil miras hukuku konusu olduğunu açıkça görebiliriz...

 

Demek ki yanlış dememişiz zamanında:

 

ali0_1:

 

Bütünlük her zaman önemlidir...

 

Parçaların kendi içindeki bütünlük de tabii olarak...

 

Bir A olayı var ki içinde B durumundan tutun H sine kadar farklı meseleler barındırıyor da olabilir; işte o zaman her zamanki gibi bize verilen aklı kendi isteğimize göre anlam çıkarmak için değil bu parçayı yani bize bir şeyler hakkında fikir verecek olanı kendi içinde de bütünlüğüne saygılıca ele almaktır gerekli olan, yoksa A olayına bakıp sonuçlar çıkarmak isterken o A olayının B sini ya da H sini görememek kendi kalemize gol atmak gibi bir şey olacaktır...

 

Burada tam olarak en son yollanan iletiye cevap vermekte değilim çünkü daha önceden de belirttiğim üzere ayrıntılara girmek istemiyorum...

 

Ama bu her zaman parça parça toplama bilgilerle kendi fikirlerini yüceltme çabasında olanlara iki çift laf etmemi engellemiyor ki zaten kendimizce genel olarak değiniyoruz fırsat buldukça...

 

Blogumda özellikle alıntıladığım bir söz vardı Galileo Galilei'den; bu sözü aslında hayatla ilgili pek çok konuda kullanabilir hatta şu an yazdığımız konuya da bağlayabiliriz:

 

(Sonsuza ilişkin paradokslar) sadece, biz sonlu akıllarımızla, sonlu ve sınırlı şeylere verdiğimiz özelliklerle, sonsuzu tartışmaya kalktığımızda ortaya çıkar.

 

Aslında daha yüksek yerlerden de bir şeyler alıntılayabilirdim ama beynimde bu sözün karşısına oturttuklarımın bazıları maalesef O'ndan bir şeyler anlıyor değiller...

 

İslam kölesine de yaşlısına da çocuğuna da kadınına da erkeğine de İslam'dır ve zaten İslam daha ilk dönemlerinde her kesimden insanı adaletle, bütünleşmeyle içinde barındırmıştır; bugün oturdukları yerlerden kendi fikirlerini yüceltmek çabası içinde olanların hiçbir "gereksiz" sözü İslam'ın "gerçekleri", "dengeyi", "sevgiyi", "insanın özünü" ve daha birçoklarını göz önünde bulunduran bir düzen getirdiği gerçeğini değiştiremez...

 

Bütünlüğü kendi keyfimize göre parçalamayalım lütfen...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini konular hep gereksiz geldi bana sonu olmayan tartışmalar... iki tarafında kendi dediklerinden başka hiçbirşeye inanmadığı bir ortam.

 

Kadın oradaki yeri buradaki yeri...Kadının sizin gönlünüzde bir yeri yoksa, hayatınızda bir yeri yoksa ... İnandığınız hiçbir şeyde hiçbir yerde yeri yoktur.

 

Sahur programlarındaki Amcalar gibi konuştum :wub:

 

seviyorum dünyayı ahireti seni beni onu şunu hahahahahahah uçuyorum ayaklarım yere basmıyor ooo gladyatörrr

 

ciddiye almayın. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini konular hep gereksiz geldi bana sonu olmayan tartışmalar... iki tarafında kendi dediklerinden başka hiçbirşeye inanmadığı bir ortam.

 

Kadın oradaki yeri buradaki yeri...Kadının sizin gönlünüzde bir yeri yoksa, hayatınızda bir yeri yoksa ... İnandığınız hiçbir şeyde hiçbir yerde yeri yoktur.

 

Sahur programlarındaki Amcalar gibi konuştum :wub:

 

seviyorum dünyayı ahireti seni beni onu şunu hahahahahahah uçuyorum ayaklarım yere basmıyor ooo gladyatörrr

 

ciddiye almayın. :)

 

Neden ciddiye almayalım ki sayın Godzilla; ben de dini konularda şu ortamlarda tartışmak gereksiz diye bu başlıklarda yazmayı bırakmıştım da dikkatimi çeken bir iki konuda laf edeyim dedim...

 

Ve görüyorsunuz ki bir laf ettik içine düştük yine... :D

 

Her şeyden önce birinin var olduğuna inandığı konuda diğeri yok olduğuna inanıyor; sonu gelir mi hiç "inanç" meselelerinin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çünkü insanlar sizin öngördüğünüz kadar akılsız değil diyorum her yeni şey, her yeni açıklama bir şeyleri değiştirir ve değiştirmişte.

 

Katılıyorum. :clover:

 

Zira artık ülkemizde dogmalar, takıntılar tartışılmalı. Doğular yanlışlar belirlenmeli.

 

Toplumlar, guruplar arasında akıtılan kanların, kavgaların sebebi dogmaların tartışılamaması, dayatılması neticesidir.

 

"Herkesin doğrusu" doğru olamaz. Doğruların genel geçerliği olmalıdır.

 

Doğrular, fikir tartışmaları, onların kaynaklarla doğrulanması ile belirlenir. Şu andaki doğrularımız geçmişteki tartışmaların sonucudur.

 

Değişmez, değişmiyor demek bilimin değişirlik ilkesine aykırıdır, yanlıştır.

 

Sevgili Erdoğan, sizi burada sık görüp fikirlerinizden yararlanmak istiyoruz. Yoğunsunuz galiba.

 

İyi dileklerimle..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ciddiye almayaın dedim almışsınız ...şaşırdım :)

 

Ali nin dediği giibi valla iki laf ettik içine düştük ama hemen kaçarım ben :D

------

 

Bu söylediğinize gerçekten inanıyormusunuz?

Çünkü insanlar sizin öngördüğünüz kadar akılsız değil diyorum her yeni şey, her yeni açıklama bir şeyleri değiştirir ve değiştirmişte.

 

Erdoğan Bey çok ayıp etmişsiniz ben "akılsız" dedim mi hiç kimseye?Benim cümlem öyle mi anlaşılmış.İsmi Erdoğan olan herkes böyle mi yapıyor anlayamıyorum .

 

Ve siz Erdoğan bey o yazdığınız cümleye inanıyor musunuz?

----

Sonra demişsiniz ki sizin dediğinizi DİNLER de söylüyor.Ben ne demişim ki tartışmayın mı demişim?Sadece sonu olmayan, hiç ilgi çekici yanı olmayan , surelerden ayetlerden parçalar koyarak bak öyle demiş ama öyle değil demeler.Bana göre kuru gürültü..Hem sonra kim DİNLER :D Ama bana göree öyle alınmayın üstünüze...Kimine de siyaset veya spor tartışmmaları saçma gelir.

 

-------------------

 

ERDOĞAN:Önemli olan kadının kendi yerini kendi seçeceği ortamı hazırlamak.

GODZİLLA:hayatınızda bir yeri yoksa ...

Ben bir fark göremedim bu ikisi arasında...

İş dinde değil insanda biter bence.

 

Kadını daha değişik bir varlık olarak görmek göstermek ilginç olanı. Zaten aşağılanma orada başlıyor.Neden onlar için ayrı ayrı inceleniyor herşey .Fark ???

-----------

Hiç eski iletilerinize bakıyormusunz arada...Ben çok bakarım...Bazen aaaa ben bu lafı nasıl demişim dediğim olur.Aynı şeyi on kere söylediğimi gördüğüm olur.

 

Üşenmeyin arada sizde bakın (dini tartışmalara çoğunlukta yazan arkadaşlara öneririm daha çok) inatla aynı şeyi söylediğiniz çookk...

"Herkesin doğrusu" doğru olamaz. Doğruların genel geçerliği olmalıdır.

Bilimselci kendine de söylüyorsun bunu değil mi?

 

-------------

Yaaa nasıl çektiniz beni buraya ...Başka yazmıyorum bitti :D

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence,

İnsanlara bazı konuları tartışmayın sonuç çıkmaz (kimse değişmez) demek yerine konu üzerine kendi düşüncelerinizi bir güzel yazsanız daha yararlı olduğunu görürsünüz.

Burada olduğu gibi,

yazdıklarınızdan çok yararlandım sayın Godzilla

teşekkürler

Sağlıcakla kalın

Benim söylemim kimseye "tartışmayın buradan birşey çıkmaz" değil."Benim babam senin babanı döver gibi olmasın "söylemi...Aynısı siyaset içinde geçerli benim yolsuzluğum senin yolsuzluğunu döver gibi mesela .

 

Eğer gerçekten yararlandığınız bir nokta varsa ne güzel.

 

Ama görüldüğü gibi sonuç çıkmıyor.Çünkü hangi konuyu açarsanız açın dönüyor dolaşıyor hep aynı merkeze geliyor .Şu anda burada olduğu gibi.

---------

 

Kadının burada da yeri yok. :D

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anlık oluşumlara sıkışıp kalmamak lazım. Evren ve genel çevrede olabilirlik gerçeğini görmek gerekiyor.

Ben hemen sonuç almak ve görmek istiyorum derseniz zaten size bu konuda kimsenin yardım edebileceğini sanmıyorum.

Oluşumların ve gerçeklerin özellikle din veya bilim alanında hızlı gelmediğinin ayırdına varmak lazım.

 

Daha öncede dediğim gibi, çok küçük değişiklikler için bile tartışmaya, paylaşmaya devam etmeliyiz.

 

Burada güzel olan şu, sizin tartıştığınız insanın düşüncesini değiştirmek gibi bir düşünceniz yok ve olamaz.

Yapılan şey, konuyu takip eden insanların kafasında soru işaretleri bırakmak ve o soru işaretlerine kendinizce cevap vermek.

 

'Yok hayır ben tartıştığım insanın düşüncesini değiştirmek için burdayım' diyorsanız size kocaman bir 'BAŞARI' dileğinden başka bir şey veremem :)

 

Sağlıcakla

Yok zaten anlık oluşumlara sıkıştığımdan değil.Uzuuun süredir izlediğimden bu sonuca vardım...Aradan bir 5 sene daha geçer inşallah hepimiz burada oluruz.Yine tartışırız bu konuyu.Ama ben bahis oranlarında önde giderim yani :D 5 ileti falan yazdım sadece 1 tanesi konuyla ilgili sanırım.İşte derdim bu benim :) uyuşturucu gibi birşey bu :D

 

Herkes paylaşmaya devam etmeli istediği şeyi.Benim bir yaptırımım olamaz zaten.

 

Kimsenin düşüncesini değiştirmem öyle bir görevim ve amacım da yok.Ama tartışmalarda bazı düşünceleri değiştirmek içindir bazen...Ama benim işim değil.

 

Gerçekten son kez yazdım buraya bu sefer :D

sizinle konuşmak büyük bir zevkti.İyi günler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neden ciddiye almayalım ki sayın Godzilla; ben de dini konularda şu ortamlarda tartışmak gereksiz diye bu başlıklarda yazmayı bırakmıştım da dikkatimi çeken bir iki konuda laf edeyim dedim...

 

Ve görüyorsunuz ki bir laf ettik içine düştük yine... :D

 

Her şeyden önce birinin var olduğuna inandığı konuda diğeri yok olduğuna inanıyor; sonu gelir mi hiç "inanç" meselelerinin...

 

Biraz açıklama yapmakta fayda var sanırım;

 

Hiçbir şey konuşulmadan her konu üstü örtülü ele alınacak değil tabi; biz diyoruz ki işin uzmanı olmadığı çok açık olan daha temel kaynaklar üzerinde kendini geliştirmesi gerektiği ortada olan insanların tartışma üslubunu da bozarak dipsiz kuyulara doğru birbirleriyle boğuşarak inmelerine lüzum yoktur...

 

Hani profilimde de dediğim gibi:

Paylaşım güzeldir; sohbet çok hoştur güzel oldukça; ama kör tartışma insana sinirden başka ne getirir ki!!!

 

Konuşma işi ancak belirli konulara hakim insanlarla güzel olur; eğer bir insanın yalancı ya da saptırıcı olduğu anlaşılırsa orada fazla durmak ancak kafa karıştırır...

 

Herkes bildiği ve düşünebildiği kadarını belirli bir disiplinle ortaya koyar ancak söz konusu olan inançsa "tartışma" olayını abartı zorlamak gereksiz konuşmalara neden olabilir...

 

Özetle:

 

Bilmediğini bilmek

Bilgi ve fikiri ayırdedebilmek

Adabıyla, ilkeli ve disiplinli; sağlam temeller üzerine düşünebilmek

İnanç söz konusu olduğunda nerede duracağını bilebilmek

 

Ve unuttuğumuz başkaları ya da hatamız varsa daha düzgünleri...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Ebu Davut, Kitap 38, 4378 nolu hadis:

 

Anlatan Cabir ibn Abdullah

 

Peygamber, aleyhisselam, dedi ki: (Hırsızlara uygulanan) El kesme cezası yağmacıya uygulanmaz, ama herkesin gözü önünde de yağmacılık yapan bizden değildir.

 

Herşeyi anlattığı için sadece başlangıcını çevirip veriyorum:

 

Ayetullah Ruhullah Humeyni, Iran'ın Ruhani Lideri, Büyük Şii Ayetullah, 1979-89'daki resmi beyanlarında dedi ki:

 

"Bir adam şehvetini bir bebek kadar genç bir çocukla tatmin edebilir. Yine de dühul etmese iyi olur. *******. Eğer adam duhul eder ve çocuğa zarar verirse, hayatı boyunca çocuğun geçiminden sorumludur..." -Müslümanların nikahlarına alacakları çocuk veya bebeklerle nasıl bir cinsellikleri olmalı o anlatılıyor-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkçesini yazmayı çok isterdim, ama bu mesajı da gönderebileceğimden emin değilim. Moderatör dindar birisi galiba, yazı yazmamı engelliyor. Şu hadisi silmiş:

 

Ebu Davut, Kitap 38, 4378 nolu hadis:

 

Anlatan Cabir ibn Abdullah

 

Peygamber, aleyhisselam, dedi ki: (Hırsızlara uygulanan) El kesme cezası yağmacıya uygulanmaz, ama herkesin gözü önünde de yağmacılık yapan bizden değildir.

 

Bu yazı çıkarsa, birazdan çeviriyi de yaparım.

 

Bu hadisi ben az önce okudum,sileceğini düşünmüyorum.Hakaret dışında herhangi bir şekilde yasaklanan düşünceler pek yok burda.Yine de bekleyeceğim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
İngilizce bilenler için bir alıntı yayınlıyorum. Bebek istismarının, hem de cinsel olarak, İslam'da nasıl düzenlendiğinin delilidir. Talak suresi 4. ayeti de okumanızı tavsiye ederim. Sadece bu konu bile İslam'ın ne kadar tehlikeli bir inanç olduğunun kanıtıdır.

 

Talak suresinin ilk 4 ayetinin diyanet işleri başkanlığı meali

 

Boşanma ile ilgili bir meseleyi kalkıp nasıl da "kes, parçala; kendi istediğin anlama indirge" yöntemiyle bambaşka konulara uyarlayabildiklerini görünce güleyim mi ağlayayım mı şaşırıyorum...

 

Konuyla ilgili olduğu iddiasıyla sunulan diğer verilerin de ikna edicilikten uzak olduğu açık; konumuzla el kesmenin ne alakası var ben bir Müslüman olarak siyasi bir şahsiyete ait olduğu iddia edilen sözlerle çok mu bağlıyım sanki!!!

 

Bu iletilerin sahibi vatandaşa kızamıyorum; belki de iyi niyetli ama eksik bilgili bir biçimde geçmişti klavye başına ama lütfen daha dikkatli olalım...

 

Söz konusu olan bir oyun değil; dindir...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

[003.019] [DI] Allah katında din, şüphesiz İslam'dır. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür.

[002.120] [DI] Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla hoşnud olmayacaklardır. De ki: «Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur». Sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.

[003.083] [DI] Allah'ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur, O'na döneceklerdir.

[003.085] [DI] Kim İslam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerdendir.

[004.046] [DI] Yahudilerden, sözleri yerlerinden değiştirip: «İşittik ve karşı geldik, kulak vermeyerek dinle» ve dillerini eğip bükerek ve dini yererek: «Bizi de dinle» diyenler vardır. Şayet: «İşittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet» demiş olsalardı, onlar için daha iyi daha doğru olurdu. İşte Allah inkarları yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pek azı inanır.

 

Sanki yahudilerden miras kalmış gibi,kendilerine müslüman adını verelerinde, kelimeleri, yerlerinden değiştirdiklerini, veya Allahahın kelimeleri arasına , kendilerinden , veya peygamberin söylediğini zannettikleri sözleri sıkıştırdıklarını, ve bu Allahtandır dediklerini görüyoruz,

Böyle yapanların ,Yahudilirden hiç bir farkı yoktur,

velevki kendisini müslüman olarak nitelendirsin.

 

[004.171] [DI] Ey Kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın, «üçtür» demeyin, vazgeçin, bu hayrınızadır. Allah ancak bir tek Tanrı'dır, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde olanlar da yerde olanlar da O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Talak suresinin ilk 4 ayetinin diyanet işleri başkanlığı meali

 

Boşanma ile ilgili bir meseleyi kalkıp nasıl da "kes, parçala; kendi istediğin anlama indirge" yöntemiyle bambaşka konulara uyarlayabildiklerini görünce güleyim mi ağlayayım mı şaşırıyorum...

 

Konuyla ilgili olduğu iddiasıyla sunulan diğer verilerin de ikna edicilikten uzak olduğu açık; konumuzla el kesmenin ne alakası var ben bir Müslüman olarak siyasi bir şahsiyete ait olduğu iddia edilen sözlerle çok mu bağlıyım sanki!!!

 

Bu iletilerin sahibi vatandaşa kızamıyorum; belki de iyi niyetli ama eksik bilgili bir biçimde geçmişti klavye başına ama lütfen daha dikkatli olalım...

 

Söz konusu olan bir oyun değil; dindir...

 

Saygılar...

 

Krasnodar arkadasin yazisini ya anlamadiniz, yada anlamak istemediniz!

 

1. Ayatollah Ruhollah Khomeini tarafindan yazilmis, cok iyi bilinen bir Kitaptan bahsediyor. Kitab adi "Tahrirolvasyleh" ... Bu Kitap Shah Riza Pehlevi zamaninda yasak olmustu Iranda. Benim Iranli komsularim derki, eger bu kitap yasak olmamis olsaydi, Iranlilar bu kitabi okumus olsalardi, Khomeinin ne kadar cilgin bir adam oldugunu gorurlerdi.

 

Ve sayin Krasnodar bu kitaptan bir ornek verdi. Bebekler ile cinsiyet konusunda.

 

2. Kuranda bir kiz icin evlenme yaşı belirtilmemiştir. Mamafih, Krasnodar arkadasin dedigi gibi o ayeti okursaniz,

 

"Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir." (65/4)

 

Evet bu ayet boşanma kurallarından bahseder, dikkatli okursaniz, bu boşanma ayetinde "henüz âdet görmeyenler" den bahseder. Yani küçük kizlar, bebeklerden bahseder. Bunlardan boşanma kuralı varsa, tabii ki, bunlarla evlenme musadeside varmis! Senin Kutsal Kitabina gore...

 

3. Gelelim Islam Dunyasındaki gelenekler. Genc kızlarla evlenmek. Cocukları bir cinsiyet duygusuyla gormek, dolayisiyle onlari bile kapandirmak, hicapla ortmek, baş ortusu giydermek hep bunları ispat eder. Bilhassa Arap ulkelerinde, TV yayinlarinda gordugumuz Islam alimleri, Islamda 1 yaşındaki bir bebekle bile evelenebilirsin diye yorumlari yapar. Sen inkar edebilirsin ama bu arap geleneklerini araplar saklamaz. Onlar açıkca bunları konusurlar. Takip ettiginiz Islam dini arap geleneklerinin devamıdır.

 

 

Din bu. Evet!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.