Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.


Müslüm Türkses

Önerilen İletiler

Ankara güne şok bir gözaltı ve arama ile başladı. Ergenekon soruşturması kapsamında sabah erken saatlerde emekli Orgeneral Hurşit Tolon gözaltına alındı. Ardından Atatürkçü Düşünce Derneği ADD Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygun'un gözaltına alındığı haberi başkente bomba gibi düştü. Daha sonar Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün polis tarafından eşzamanlı olarak gözaltına alındığı ortaya çıktı.

 

 

Şener Eruygun'un da daha önce kiş açıklamalarında ''HUKUKUN DIŞINA ÇIKILIR''açıklaması ise kendisinin,bugün ne kadar hukuka ve adalete muhtac olacağını gösterecektir.Akp'li değilim ama velakin bu ülkede orduyu yıpratan bu tür,kişilikleri sorunlu,şahısların cezalandırılması çok yerinde bir davranıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 119
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

AKP li degilim ama,yargisiz infaza taraftarim demektir sizin anlatmak istediginiz.hala amacin Türk ordusunu düsürmek ve seriaticilarin önindeki en büyük engeli yikmak oldugunu anlayamadinizsa zaten anlatmaninda bir geregi kalmamis demektir.

Yargitaya doludizgin dösenen AKP ve yandaslari,sahte aydin ve demokrat gecinenler nedense simidi susmayi tercih etmektedirler,gün onlarin günüdür,Atatürkcülere bagimsizlikcilara karsi yönlendirilmis AB-ABD güdümlü bu tertip ERKENEKON uydurmasi ile halkin gözü korkutulmakta ve Türk'üm demenin suc kapsamina alindigina sahit olmaktayiz.Gün onlarin günüdür ama Türklerinde günü gelecektir bundan tüm seriatcilar vede küflenmis ideolijilerin sahipleri asla kusku duymasin.

 

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ankara güne şok bir gözaltı ve arama ile başladı. Ergenekon soruşturması kapsamında sabah erken saatlerde emekli Orgeneral Hurşit Tolon gözaltına alındı. Ardından Atatürkçü Düşünce Derneği ADD Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygun'un gözaltına alındığı haberi başkente bomba gibi düştü. Daha sonar Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün polis tarafından eşzamanlı olarak gözaltına alındığı ortaya çıktı.

 

 

Şener Eruygun'un da daha önce kiş açıklamalarında ''HUKUKUN DIŞINA ÇIKILIR''açıklaması ise kendisinin,bugün ne kadar hukuka ve adalete muhtac olacağını gösterecektir.Akp'li değilim ama velakin bu ülkede orduyu yıpratan bu tür,kişilikleri sorunlu,şahısların cezalandırılması çok yerinde bir davranıştır.

 

Cezalandırılma derken ne anlaşılması gerekiyor merak ettim. Birini gözaltına almak ona ceza verildiği anlamına gelmez. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

 

Birinin hakkında iddianame hazırlanması onu suçlu yapmaz. Bugün Türkiye'de, savcılarımız iddianameyi hazırladığında ve iddianame kabul edildiğinde (mahkemelerin iddianameyi kabul etmeme yetkisi olmakla birlikte pek kullanılmamaktadır) sanki bir suçluyla karşı karşıyaymışız izlenimi uyanıyor.

 

Bekleyelim, sonunu bir görelim. Kaç kişi tutuklu yargılandığı halde daha sonra çok kereler suçsuzluğuna hükmedilmiştir.

 

Ortada bir ceza yok. Gözaltına alınma hadisesi vardır. Belki ifadeleri alınıp bırakılacaklar belki de tutuklu yargılanacaktırlar. Bunlar belirsiz.

 

Halkın seçtiği iktidarlara karşı darbe hazırlığı yapanlara, hukukun dışında, demokrasinin dışında yol arayanlara elbette hukuk içerisinde kalarak ceza verilmelidir.

 

Ama şu anda iddianameye konu dosya hakkında elimizde bir veri yoktur. Süreç ilerlesin görelim. Bundan sonra da "hukukun dışına çıkılmasını" esas alanlar bunu gerçekten hakettiler diyelim...

 

Selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cumhuriyetcilere,Atatürkcülere,o kadar amansiz bir kin besleniyorki,F-tipi bir tutuklama karari ile sorgusuz sualsiz evlerinden alinip sirf Atatürk dedigi icin,bagimsizlik dedigi icin,dinci yobazlara bu ülkeyi birakmayin denildigi icin tutuklanan insanlarin ardindan kina almaya kosuyorlar,malum AKP kina kampanyasi baslatmis,ne kadar yandas isbirlikci var ise kina kuyruguna girmis.

Ortada fol yok yumurta yok,suc yok iddianame yok,sadece Mehmet Ahmet Altan kardeslerin ve yobaz gazetelerinin provakatörce yayinlari ile hareket eden bir savci var fetulahci bir savci,30 lu yaslarda,sayginligi bile haketmemis böyle bir savci Türkiyenin taninmis Atatürkcülerine karsi belirli bir plan cercevesinde operasyonlar yaptiriyor,tam bir yil hicbir suc isnat edilmeden tutuklu olanlar var.Bu yöntem Stalin döneminde,Hitler döneminde,Mussolini döneminde yasanmis yöntemlerdir,Fasist ve Komünist diktatörler muhalafete karsi amansizca bir imha hareketine girismislerdir.Türkiyede yasanan Ergenekon komplosuda bunlarin aynisidir,bir savcilar darbesidir olanlar.Suclular yargilanmalidir ama ortada hicbir suc yokken onlarca insanin yilllarca aylarca tutuklu kalmasi yargilanmamasi bir dikta ve rejim degisikligini isaret eder,Türkiye bir rejim degisikligine dogru yol almaktadir,bunu AB ve ABD ISTEMEKTE VE DESTEKLEMEKTEDIR.Isbirlikci iktidar ve yandaslari rejim degisikligi icin alt yapiyi hemen hemen olusturmuslardir,son vurus TSK ya dir,ve bu son vurusla rejim degisecektir.Türkiye sonu belirsiz bir mechule dogru götürülmektedir.AKP sirtini AB ve ABD YE dayamistir,ve bu sirtini dayamanin kapsami Türkiyenin eger AKP tarafindan yardim istenmesi halinde isgaline kadar gidebilecektir.Aynen hainVahdettin devri gibi.AKP bunu yapabliecek kadar Atatürk ve Cumhuriyete düsmandir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ankara güne şok bir gözaltı ve arama ile başladı. Ergenekon soruşturması kapsamında sabah erken saatlerde emekli Orgeneral Hurşit Tolon gözaltına alındı. Ardından Atatürkçü Düşünce Derneği ADD Başkanı Emekli Orgeneral Şener Eruygun'un gözaltına alındığı haberi başkente bomba gibi düştü. Daha sonar Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün polis tarafından eşzamanlı olarak gözaltına alındığı ortaya çıktı.

 

 

Şener Eruygun'un da daha önce kiş açıklamalarında ''HUKUKUN DIŞINA ÇIKILIR''açıklaması ise kendisinin,bugün ne kadar hukuka ve adalete muhtac olacağını gösterecektir.Akp'li değilim ama velakin bu ülkede orduyu yıpratan bu tür,kişilikleri sorunlu,şahısların cezalandırılması çok yerinde bir davranıştır.

 

Günün en çarpıcı olayı galiba.CHP bunu Akp'nin hukuksuzluğu ile açıklmaya çalıştı.Aslında merak etmeye başladım.Erganakon operasyonu daha kimlere kadar uzanacak.Cezalandırılan birileri hala yok tam anlamıyla.Zaten bu süreçte bunu söylemek oldukça erken.Şemdinli olayında susmayı tercih eden AKP acaba burada nereye kadar yol alacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

NE MÜNECCİMİM NE DE MÜNECCİM SEVGİLİM VAR…

 

 

 

Bundan yaklaşık üç ay önceydi, TOBB Üniversitesi’nden saygıdeğer bir hocam ile KAHİRE’de görüşüyordum. Kendilerine;

 

‘“ERGENEKON” adı verilen bu SOYSUZLUK, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Türkiyesi’nin yanında yer alanların bir araya gelmemesi için yönlendirilmekte; bu gidişin sonu hiç umulmayan yerlere varacaktır. Silahlı Kuvvetler ile Silahsız Kuvvetler’in bir araya gelmesini önlemek için bu SOYSUZLAR, ATO Başkanı Sinan AYGÜN, Balıkesir Eski Milletvekili Turan ÇÖMEZ ve nihayetinde TOBB Başkanı Rifat HİSARCIKLIOĞLU’na bu çamuru sıçratacaklardır. Kendilerine iletirseniz mutlu olurum.’ demiştim.

 

Yine bundan önceki yazılarımda iki tutuklama dalgasının daha olacağını, bu dalgalardan birinin SOL’a, sonuncusunun da TERTEMİZ DİNDARLARA karşı uygulanacağını, hedeflerinde iki Orgeneralin olduğunu sizlere belirtmiştim.

 

Buradan sizlere yazdığım yazılarımı takip eden okurlarım bu günlerin geleceğini sizlere çok öncelerden sunduğumu hatırlayacaklardır.

 

Ben bunları nereden mi biliyorum?

 

Hiçbir yerden bilmiyorum; sadece KARŞI DEVRİMCİLER’in fosseptik çukuruna yuvarlanmadan önce ne yapabileceklerini tahmin edebiliyorum. Bu tahminlerimi ülkemin gündemi ile de karşılaştırınca ortaya sadece bu çıkıyor…

 

Saygıdeğer okurlarım,

 

‘Bugünlere nasıl geldik biz?’ diyenleri duyar gibi oluyorum. Cevabım yazımın ana başlığında. (“BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN (!)”)

 

 

 

BU YOLUN SONUNDA NE VAR?

 

 

 

ABD, kucağındaki yari MAÇA KARDİNALİ’ni parça parça kullandı, şimdi de parça parça satıyor. Bunun anlamı sizce ne olabilir?

 

Demek ki ABD (ulusalcılar ve neo-conlar birlikte), kucaktaki MAÇA KARDİNALİ’nden daha büyük bir güç ile anlaştı ki onu gözden çıkardı. Peki MAÇA KARDİNALİ’nden daha büyük güç Türkiye’de ne olabilir? Onu burada belirtmek istemiyorum, bağışlayın. Çünkü ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir toplantı öncesi ortayı bulandırmak istemiyorum.

 

Ancak, bu olaylar sonucunda kesinleşen bir şey var ki bunu kimse yabana atmasın. YEŞİL görünümlü SOYSUZLAR gönderilecek, yerine TURKUAZ görünümlü SOYSUZLAR getirilecek ki ABD İRAN’a istediği gibi müdahale edebilsin. Beni yakından takip edenler, bu öngörümü uzun süredir dile getirdiğimi bilirler…

 

Bunun olabilmesi için ULUSALCI ve MİLLİYETÇİ kesimi bir araya getirecek bazı sert müdahalelerin olması gerekir ki bunun adı “ERGENEKON” müdahaleleridir.

 

Dikkat edilirse “ERGENEKON” müdahalelerin içine PİSLİKLER de dahil edilmektedir. ERGENEKON bir yana İNSANLIKTAN bile bi haber olan bu SOYSUZLARLA daha sonraki adımların taşları döşenmektedir.

 

Armenian and Kurdish Party’nin belli grupları, kendinden bekleneni yapmakta, yüzyılın DUNKOF’u genel başkanlarını gram gram satmaktadırlar. Partinin kapatılması için, partinin tüm unsurları canla başla çalışmaktadırlar. Armenian and Kurdish Party’e yol görünmüştür. “Allah taksiratını affetmesin, yattığı yerde dinlendirmesin ! ”

 

Türkiye’nin, ABD’nin İRAN’a müdahalesi esnasında TURKUAZ görünümlü bir iktidara ihtiyacı var demiştim. İşte şimdi o iktidar hazırlanıyor. Görünürde MİLLİ, ancak temelde SATICI ve PAZARLAYICI bir iktidar. Tıpkı, Armenian and Kurdish Party fıtratında ama bu kez YEŞİL değil, TURKUAZ görünümlü bir iktidar…

 

Genel Başkanlık için yakında biri ortaya atılacak. Ortaya atılır atılmaz da Armenian and Kurdish Party’deki bazı kişilerin canlarını yakacak dosyaları da ortaya fırlatacak. İlletin (Milletin değil) büyük bir kısmı, yani oyunu bir paket makarnaya satan % 23 lük kesimi ile, menfaati için her şeyini pazarlayanlar bu yeni MAÇA PAPAZI’nın çevresinde koşar adım toplanacaklardır.

 

Dikkat edilirse, AKP’nin kapatılması durumunda, AKP’ye oy verenlerin de içinde bulunduğu % 72’lik seçmen kitlesinin oy vereceği parti yoktur. AKP’ye karşıtlık görüntüsünde destek veren CHP ile akıl veren MHP, seçmenler tarafından dışlanmıştır. Bu nedenle, Türkiye’deki illetin yaklaşık % 37’sinin oy vereceği yeni bir partiye ihtiyaç duyulacaktır. Rahşan ECEVİT bu durumu en önce fark edenlerdendir. Bu nedenle bir başka partideyken Genel Başkanı’na 18 lik üniversite öğrencisini peşkeş çekip sonra da evlenmelerini sağlayan bir MAHLUKAT ile görüşmüştür. Ardından da Türkiye’nin ilk “YARGISIZ İNFAZCISI” ve KAÇAKÇILIK BARONU, yengeç efendi ile bu görüşmelerini sürdürmüştür. Yaşamında bir tek leke bulunmayan DSP Genel Başkanı Zeki SEZER’i ise dışlamıştır. Bu görüşme trafiği bile Türkiye’nin geleceği hakkında bizlere net bilgiler vermektedir.

 

Yakında Türkiye’nin başına tebelleş edilecek kim midir? Aslı Ermeni olan, Alman İmparatorluğu tarafından önce Balkanlar’a daha sonra da Balkanlar’dan Şanlıurfa’nın bir köyünde uykuya yatırılan ailenin en soysuz çocuğu…

 

Büyükşehir Belediye Başkanlığı esnasında İsrail-MOSSAD ve İngiltere-MI-6 ile onaşan, hırsızlıkları ile 8,3 milyar USD menkul ve gayrimenkulü MUTEMETLERİ eli ile sevk ve idare eden, genelevde çalışan kadınların bile: ‘Hepimiz bir araya gelsek onun gibi birini doğuramayız’ dedikleri TESCİLLİ SOYSUZ.

 

Ona en büyük yardım ise AKP’nin içindeki MALUM BİR BAKAN’dan gelecektir. Türk Siyasi tarihinde eşi ve benzeri bulunamayacak bir NESEPSİZ’den… RTE’nin kellesini aldırmak için ona sürekli KILAVUZLUK yapan LEŞ KARGASI’ndan. Çiçek CEMŞİT’ten…

 

Son olarak bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerekir;

 

RTE’nin isteği üzerine 24 HAZİRAN günü görüşen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ’un bu operasyondan haberdar edilmiş olması gerekir. Bu ifademden ‘Orgeneral BAŞBUĞ emekli orgeneralleri sattı mı?’ kuşkusu doğmalıdır. Bu operasyon öylesine geri tepecektir ki, suçlayanlar SUÇLU, suçlananlar KAHRAMAN hale getirileceklerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1938 sonrası tarihi gözden geçirilirse, bu gelişmeler hiç de sürpriz olmayacaktır.

 

Peki biz gerçek VATANSEVERLER’i nasıl ayırd edeceğiz diyen olursa; tek bir cümle söylemeliyim:

 

“Kim ki 70 yılın hesabını soracağız !” derse, o VATANSEVERLERİN gerçek olma ihtimali çok yüksektir.

 

Cem YAREN-Samarra-Irak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakınız konuyu nasıl da hafife alıyorlar, sözde herşey hukukiymiş, herşey bağımsız yargının insiyatifindeymiş havası veriliyor.

Göz altına almak bişey değilmiş, iddianame hazırlanmış olması bile bişey ifade etmeyebilirmiş, yargı sonunda suçsuzluklar ortaya çıkabilirmiş falan falan.

 

Size de tuhaf gelmiyor mu acaba, bu davanın iddianamesinin 1 yıldır hala hazırlanamamış olması?

 

Bu ülkede Van 100. yıl Üniversitesi'nde Yücel Aşkın aleyhine açılan davalarda 3150 yıl hapis istenmedi mi, sonra Aşkın'ın yardımcısı bunu onur meselesi yapıp yargılama sürecinde intihar etmedi mi? Sonrasında herkes aklanmadı mı?

Bu neyin ifadesidir arkadaşlar?

4 kişilik asansöre 20 kişi bindirmeye çalışırsa bu hükümet, böyle anlamsız, sonuçsuz, hukuksuz olaylar çıkar ortaya. Al gözaltına, yapıştır siyasi etiketi dosyaya, ver yargıya uğraşsın dursun.

 

Ve yine dikkatinizi çekmek isterim, bu soruşturmanın sempatizanı olanların yakın destekçisi Mir Dengir dün neler diyor;

"Yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi lazım." Vay vay vaaaaay, bu dengesiz dengir 3 gün önce Anayasa Mahkemesi kararlarına kurşun atmıyor muydu? Hani herşey siyasiydi? Hani hukuk ayaklar altına alınmıştı? Üstelik bunu yapan da Anayasa Mahkemesi haaaa, yanlış olmasın...!

Dün öyleler, bugün böyleler bunlar.

DTP için kapatma davası açıldığında da aynı cümleyi kurmuşlardı.

AKP için açılan kapatma davası için ne dediler?

Garabet!

Sivil darbe!

Hukuk siyasete alet ediliyor!

Milletin gücüne engel olamazsınız!

*** diyorum, akıl izan alacak işler sözler değil bunlar. Bir insan bu kadar ikili oynayamaz, biraz kişiliği karakteri olur, onuru bazı söylemlere izin vermez. Ama vicdan lazım tabi, olmayan yerde sözü edilmez.

 

Ha birşey daha, dans eden sempatizanlar familyasının bir üyesi de Aykut Cengiz Ergin.

Çıktı ne dedi?

"gözaltılardan haberim yok, neden bana bilgi verilmediğini araştıracağım" dedi.

Sonra ne dediler?

"haberimiz vardı" dediler.

Haberim yok diyen Sn Ergin kimdir? İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı.

Varın anlayın artık neler dönüyor ortada, heryer toz duman...

 

Unutmadan, biraz önce hukuktan, adaletten, suçsuz sayılmaktan filan bahsedilmişti? Ufuk Büyükçelebi'nin ellerindeki keleçeler nedir?

Büyükçelebi suçlu mudur? Kaçacaksa neden bu kadar beklemiştir, saf mıdır? Yok kaçmayacaksa ve suçsuzluğu henüz ispatlanmamışsa ve hatta iddianamesi bile olmayan bir soruşturmada gözaltına alınıyorsa;

Sorarım size....!

O kelepçe niye?

Bu arada soruşturma sürecinde dün gerçekleşen gözaltıların sayısını cinsini cibiliyetini başbakanınızdan öğrendi bu millet. Hani kuvvetler ayrılığı sevdalası olan, yasama-yürütme-yargı ayrımının gönüllü neferi başbakanınız. Zil takmadığı eksikti açıklamayı yaparken.

Bir soru da kendisine;

Bu açıklamayı yapmak kimin işiydi?

Size mi kaldı?

Size kaldıysa, bu işe siyaset bulaşmadı mı?

Ayıptır yahu. Ayıptır. Bu kadar belli edilmez herşey.

İnsan 'için için' sevinir ama bu ciddiyetini gölgelememelidir. Devlet adamı böyle olunmaz, bunun adı başka birşeydir, o da burada yazılmaz.

 

Bitirirken,

Hak ediyorsun bunları sevgili arkadaşım. Hala sessiz ve sakin oturmaktasın klimalı odanda.

Hukuk bir gün sana da lazım olacak;

Susma!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1.Atatürk Milliyetçiliği oalrak tanımladığımız fikir çok yanlış bir kelimedir.Atatürk diye bir Irk yok çünki Sadece var olan ırk Türk ırkıdır.

 

2-Göz altına alınanlar Askeriye yi,emekli olduğu ancak baki olan makamları ile ''gerekirse hukukun dışına da çıkılır bu ülkede'' diyerek yıpratmıştır.

 

3-Vatanseverler sadece Kemalist fikriyata sahip şahsiyetler değildir.Eğer bunun bu şekilde diktatörce ,iddia ederseniz bugün olduğu gibi toplumuda otomatik olarak,ötekileri üretmiş olursunuz.Vatanını seven görevini en iyi yapandır ibaresi ile ülke fikriyatına katıkıda bulunmanız süngüelrin,gölgesinde siyaset yapmanız subjektif ve sığ bir fikriyatın esiri olduğunuzu göstermektedir.

 

4-Türkiye Ne İran Ne Suriye ASLA OLMAYACAKTIR.Onlar gibi mutlu bir azınlığın yönetiminde olduğumzu için malasef sistem kargaşa yaşamaktadır.

 

5-Bir Alperen olarak söylüyorum,Şeriat dediğiniz tehlike değil dinin kendisidir.Birey hukukudur Devlet hukuku değil şeriat olarak tanımladığınız nesene ve ya özne,bir azınlığın siyasal kalkanıdır bu da yeşil kuşak orta doğu projesidir.

 

6-Neye göre Türk'üz/sünüz Anayasaya göremi eğer öyleyse burada ben size katılmıyorum.Bir Türkçü olarak bir ırk'ı anayasa ile şahısların milliyetçiliği ile tayin edemezsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sessiz oturanlari birakin hala birileri orduya,milliyetcilere,Atatürkcülere duyduklari kini ifade edebilmek icin böyle bir firsat beklerlermis gibi,tef calip bayram ediyorlar,gözaltina alinmalar icin.Hep soruyorum yarin bu adamlarin tümü serbest birakilirlarsa bu tef calip oynayanlar acaba utanmayacaklarmi yüzleri kizarmayacakmi,kamunun gözünde isim yapmis kisiler,pasalar gazetecilerin gözaltina alinmalari ortadaki tertibi göstermiyormu?Bir yila yakin bu insanlarin hala tutuklu olmalari hicbir aciklama hicbir iddianame olmayisi bu isin icinde bir bit yenigi oldugunu bunun AKP-AB-ABD misyonlu bir komplo oldugunu anlatmiyormu.Bu ERDOGANIN kisisel sorunudur diyen Baykal haksizmidir?Türk'üm diyen herkesi göz altina almak ancak Türk düsmanlarinin ve TÜRKLERDEN KORKANLARIN zayif karakterlerini ortaya koyar ve halki sindirmeyi amaclar.Sinan Aygün gibi bir Atatürkcüyü veayni zamanda ATO baskani birisini yaka paca gözaltina almak ise,emniyet teskilatinin nasil sartlandirilmis oldugunu ispatlar. ve bu bir insanlik dramidir.Fasist bir eylemdir.

Türkiyede AKP ile baslayan bir geri dönüs yolculugu,AB fonlarindan nemalanan bazi devlet düsmani gazeteciler ve aydin gecinen *********

yurtseverlere karsi yürüttükleri bu kirli, kirli oldugu kadarda vicdanlari rahatsiz eden operasyonlarla bir rejim degisikli provasi yapilmak istenmektedir.Amac ortadadir.Amac halki kiskirtmak ve bir ic savasi zorlamaktir.Erdogan ve taifesi bu kirli islerin altindan kolay kolay siyrilacaklarini saniyorlarsa yaniliyorlar.Iktidarda olmak onlari gecici olarak adaletin pencesinden kurtarir ama uzun vadede ergec bugün kullandiklari savcilar yarin kendi yakalarina yapisacaktir.AB ni ABD yi Türkiyeye karsi kullandigini sananlar en büyük yanilginin icersindedirler,Bugün islerine geldiginde yargiya saygi bekleyenler daha dün ayni yargiya saldirmakta idiler,********

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şener Eruygur'un "Sarıkız" darbesinden vazgeçilince "Ayışığı" kod adlı darbe planları yaptığı, bizzat emekli Ora. Özden Örnek tarafından günlüğüne geçirilmişti.

Örnek'in notlarından okuyalım:

 

- 20 Ocak 2004: "Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki toplantıda, Jandarma Genel Komutanı 'bir an önce bu işi yapalım' şeklinde konuşuyordu. Dayanamadım, planlamayı 23 Ocak'tan sonra yapabileceğimizi birkaç kez tekrar ettim; ağzı kapandı."

- 1 Şubat 2004: "Aytaç Paşalara ziyarete gittik. Bana, 'Şener (Eruygur) ile İbrahim'in (Fırtına) davranışlarını tasvip etmiyorum, ifrata kaçıyorlar. MİT'ten gelen habere göre, Jandarma Genel Komutanlığı'nın bütün hareketleri biliniyor ve yasadışına çıktığı değerlendiriliyor' dedi."

- 3 Şubat 2004: "...Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı, 10 Mart'ta ihtilâl yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş, zamanın uygun olmadığını söylemiş."

- 29 Şubat 2004: "Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüştüm. Dün yapılan toplantıdan rahatsız olduğunu, Şener'in başka işler peşinden koştuğunu, İbrahim'in ise saf ve ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. Bilhassa Şener'in, Yaşar'ın (Büyükanıt'ın) önünü kesmek için her türlü angajmana girdiğini, utanılacak senaryolar peşinde olduğunu söyledi."

- 1 Mart 2004: "19.30'da Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı'yla ben biraz gergindik. Jandarma Genel Komutanı sözü, ikide bir oraya getirip, 'Bu işi ne zaman yapacağız' diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu."

 

Org. Şener Eruygur, darbe için acele etti. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün darbecilerle işbirliği yapmaması sonucunda, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman ile Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Özden Örnek geri adım attılar. 12 Mart öncesi, bu olayın bir benzerini görmemiş miydik? Askerler, gazetecilerle ve bazı aydınlarla işbirliğine girişmemiş miydi? Deniz Gezmiş, tıpkı bugünkü gibi "İkinci Kurtuluş Savaşı" verdiğini ve Atatürk'ün izinden gittiğini sanmıyor muydu? İşte Atatürk istismarı bu noktalara kadar varıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Koskoca Cumhuriyet'i yıkacak delillere bakar mısınız?

Günlük sayfası.

Yani?

Yani yaz yazabildiğini, hayal gücüne kuvvet.

Ben de Hilmi Özkök'ün İran'da Sosyalist Parti üyesi kurma çalışmaları olduğunu anlatan bir günlük döşeyeyim bari. Az kaldı bunu da söylecekler zaten. Ya da şarkıcı küçük Onur'un feminist devlet kurma hayallerinden bahsedeyim.

 

Tabii, biz ki 27 el bombasıyla darbe yapabilecek kadar manyak bir milletin evlatlarıyız. Çok pis silahlıyız. Her biri 100.000 kişi öldürse, al sana en temizinden darbe.

 

Şu önceki iletimde bahsettiğim ikiyüzlü davranışlara iki çift laf etsenize, aslı astarı olmayan, herşeyi yazanını ilgilendiren mesnetsiz şeylerle geçiştiriyosunuz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve yine dikkatinizi çekmek isterim, bu soruşturmanın sempatizanı olanların yakın destekçisi Mir Dengir dün neler diyor;

"Yargının tarafsızlığına, bağımsızlığına saygı gösterilmesi lazım." Vay vay vaaaaay, bu dengesiz dengir 3 gün önce Anayasa Mahkemesi kararlarına kurşun atmıyor muydu? Hani herşey siyasiydi? Hani hukuk ayaklar altına alınmıştı? Üstelik bunu yapan da Anayasa Mahkemesi haaaa, yanlış olmasın...!

Dün öyleler, bugün böyleler bunlar.

DTP için kapatma davası açıldığında da aynı cümleyi kurmuşlardı.

AKP için açılan kapatma davası için ne dediler?

Garabet!

Sivil darbe!

Hukuk siyasete alet ediliyor!

Milletin gücüne engel olamazsınız!

*** diyorum, akıl izan alacak işler sözler değil bunlar. Bir insan bu kadar ikili oynayamaz, biraz kişiliği karakteri olur, onuru bazı söylemlere izin vermez. Ama vicdan lazım tabi, olmayan yerde sözü edilmez.

 

Bu cümleleri dikkatlice okuyun.Göreceksiniz bizim olan aynı zamanda bizim olmayan,yani ''işime gelen'' mantığının çözümlemelerini!Kutlarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Savci arkadasa özel olarak aciklama yapmiski oda foruma aktariyor iddanameyi,halbuki henüz ortada hicbir iddianame yok ve gözaltina alinanlar ne ile suclandiklarini bilmiyorlar ama bölücü ve dinci medya hemen iddianameyi yazdi ve acikladi.

O pasalarin hepsi disari cikacak ve Ergenekon komplosunun senaryosunu yazarak Türkiyenin sevilen ve önde gelen isimlerini gözaltina alarak millete gözdagi verenler verdirenler onlara yardim ve yataklik yapanlar

hesap verme sirasina gireceklerdir.

 

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

cumhuriyet falan yıkılmıyor arkadaşlar

cumhuriyet gerçek cumhuriyete kalb olacak

olay budur

1920 ve 1930 lu yıllarda kurulan tüm cumhuriyetler tek adama dayalı sistemlerdi

bunların saltanatlardan farklı algılanması ve itiraz edilmemesi için cumhuriyet fikri ortaya atıldı

tahta yeni çıkanların toplumların gözünde hiç bir meşrulukları yoktu

onlarda ''bakın biz saltanatları,krallıkları,çarlıkları kaldırdık ve cumhuriyeti getirdik'' dediler..

bu yönetim farklı dediler, artık sizler yöneteceksiniz dediler vs.vs. kendilerini ama zorla ama yalanlarla meşrulaştırmaya çalışdılar..

köylü toplumların agırlıklı oldugu vakitler iyi çalışdı sistem ama köylüler şehirlere gelip rahatlık talep etmeye başlayınca film koptu anlıyacagınız..

buna ''yeni ankara'' diyor bazıları..

bir çok toplum 1970 li yıllarda otoriter yönetimleri ile hesaplaşdı ve demokratik sistemlerini kurdular

bizde daha yeni yeni, biraz sancılı olacak ama hayırlı olacak

hayırlı olsun milletimize

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne Cumhuriyet'in tanımı değişir, ne de yaşanış şekli. Bu, bir ara laikliğe getirilmeye çalışılan "yeni tanım" çabasına benzedi gibi geldi. Hatta gibi gelmedi, aynen öyle geldi.

Tek adama dayalı cumhuriyet denilen abuk fikrin, hangi travmanın ürünü olduğunu görüyorsunuzdur eminim. Çok uzatmadan, yeni tanım meraklılarına yeni travmalar diliyorum. Dünya böyle bir siyasi tarihi yaşamamıştır, söylenenleri ispat etmek mümkün değildir. Söylenecekler zannetmek, sanmak, farzetmek kelimelerini içeren cümleler ile geniş zaman kipindedir.

 

Bahsedilen sancıyı çekecek olan da 'üzgünüm' yine sizlersiniz.

 

Biz Atatürk ilkelerinin, cumhuriyetimizin bekçileriyiz.

Size-bize çevirdik iyice, Ulusalcı Ergenekoncu dalaşı. Eksik olma AKEPE. Daha beter et bizi.

 

Ve evet bence de, tekrar hayırlı olsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben asıl başlayacak olan bu yargılama sürecinde "beraat" kararları geldikçe görmek isterim sizi ve sizin gibileri.

Başta başbakanınız olmak üzere.

Yalnız ve güzel ülkem, o günleri de göreceğiz elbet.

 

Şimdilik atın tutun, suçlayın, etiketleyin. Hesap kitap zamanı geldiğinde de sesiniz çıkmasın ama.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Beni birşey meraka gark ediyor.

 

Bundan çok da uzun olman bir zaman önce; Savcılarımızdan biri birşeyleri kapatmak için dava açtığında bazılarımız bu şey kapatılmıştır demiştik. Ve hatta Anayasa Mahkemesinin kararını dahi belirtmiştik.

 

O sırada bu kişilere hemen herkes; hukuka saygı duyun; hukuka güveniniz yok mu, Anayasa Mahkemesine güvenmiyor musunuz denilmişti.

 

Şimdi yine o yargının bir organı çıkıp ve hatta özel olarak ceza organı çıkıp bazı gözaltılar yapıyor ve kendince çok büyük bir şeyi ortaya çıkarmaya çalıştığını belirtiyor; o organa aynı hukuka saygı çağrısında bulunanlar bir linç kampanyası başlatıyorlar.

 

Ha bu nasıl oluyor; Gözaltına alınanların AKP'nin linç kampanyasına uğradıklarını, siyaseten yok edilmeye çalışıldıklarını belirterek oluyor. O halde Savcılar ve bazı kişiler için tutuklu yargılama kararı veren hakimler neyle suçlanmış oluyor. AKP'nin maşası olmakla suçlanmış oluyorlar.

 

Geçen gün; Anayasa Mahkemesinin parti kapatmaya dair iddianameyi kabul etmesi ve Cumhurbaşkanını da yargılamaya dahil etmesi paralelinde bu mahkemeye demediğini bırakmayan bir AKP'li (Mir Fırat) ergenekon davası ve gözaltılar hakkındaki yorumunda yargıya saygıdan bahsediyordu. Bu ne perhiz ne lahana turşusu.

 

Bunun adı tutarlılığın tutarsızlığımı yoksa tutarsızlığın tutarı mı? Adı önemli değil saçmalığın daniskası. Devam etmekte olan bir ceza davası var. Aslında daha bazıları için dava da yok zira dava ancak iddianamenin kabulüyle açılmış sayılıyor.

 

Her ne ise; daha birkaç gün önce hukuka saygı çağrısı yapanlar bugün aynı yargıyı bir maşa/alet/dümen suyuna giden/bir şekilde AKP'den nemalanmayı bekleyen olarak telakki edenler de hukuku kıyasıya eleştirip de bugün hukuka saygı diyenler de oturup tekrar bir hesap yapmalıdırlar...

 

O zaman ne demiştik; "BİRGÜN HUKUK HERKESE LAZIM OLUR"

 

Kimsenin, onu eğip/büküp/kanırtıp karar vermesi hoş karşılanamaz. Sevmediğinize karşı hukuku kullanmayın.

 

O zaman biz bunları demiştik. Anayasa Mahkemesinin kararını ve yapılanmasını kıyasıya da eleştirmiştim. Zira bu kurum siyasi bir kurumdu. Bugün Cumhuriyet Savcılarının yaptığı gözaltıları da rahatlıkla eleştirebilirim. Ben yargıya saygı filan demem. Sevmemde böyle saçma bir cümleyi. Karara saygı mı duyulur. Kararın olsa olsa gereği yerine getirilir. Beğenip beğenmemek tamamen benim hakkımdır yerine getirmek ise yükümlülüğüm. O KADAR.

 

Bu arada birşey daha söyleyeyim: Savcı ve hakimleri yardım ve yataklıkla suçlamak ayrıca suç teşkil etmektedir. Bir hakaret suçuna giriyor. İkinci suç yargı kararıyla ilgili bir mesele...Kanuni tanımını yazmayacağım yakında bu suçtan yargılananları görmeyi bekliyorum.

 

Selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haklarında mahkemelerce tutuklama kararı verilmiş kimseler üzerinden yargıyı suçlamanın AKP'ye kapatma davası açılmasıyla başsavcıya karşı taaruza geçen AKP'lilerin tavrından farklı olmadığını söylemiştim dün bir yazımda.

 

 

Ancak, soruşturma ile yargı kararları farklı konulardır. Ülkemizde bir kimse için savcının "bilgisine başvurmak" veyahut "şüpheli görüldüğü" gerekçesiyle gözaltına aldırıp. Yasalarda belirtilen süre boyunca gözaltında tutmasının önünde bir engel yoktur. 2005 yılında yapılan değişiklikle Savcıların yazılı emriyle istenilen kişinin evinde veya işyerinde arama yapılabilmektedir. Hatta emniyet amirlerinin.

 

Muhakkak gerekli ve elzem olan Ergenekon soruşturmasının AKP'ye kapatma davası açılmasıyla birlikte AKP karşıtlarına yönelik "demokes'in kılıcı" işlevi görmeye başladığı iddiasını kuvvetlendiren sorular vardır?

 

Soruşturmanın konusunu oluşturan suç ile Savcının AKP'ye kapatma davası açıldıktan sonra soruşturmayı yürütüş biçimi birbirine pek uymamaktadır. Bu çete, gizli belgelerini, Türkiye'nin ünlü isimlerinin evlerinde mi saklamaktadır? Darbe düzenlemek, Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek, Meclisi işlemez hale getirmek gibi bu soruşturmanın nihayetinde organizasyonun teşebbüsle itham edileceği suçlar ile, Savcının operasyon hedefleri arasında nasıl bir tutarlılık vardır?

Operasyon AKP davasının başladığı günden beri ünlü simalar üzerinde yürütülmektedir. Oysa özellikle araştırmacı gazeteciler mahkeme kararıyla tutuklanan sanıklarla aralarında fiili lişki bulunana bir çok kamu görevlisi, emniyet personeli tespit etmişlerdir. Ülkede büyük yankı uyandıran son üç eylemin faillerinin sürekli irtibatta olduğu, telefon görüşmeleri yaptığı, muhbirlerin günbegün görüştüklerini isimleriyle verdiği emniyet mensupları vardır. Herşey bir yana. Başbakanın deyimiyle "Devletin içine sızmış çeteler" kapsamında görülen bir çeteye yönelik operasyonlar sivil toplum kuruluşu temsilcileri, emekli askerler, siyasi parti üyeleri , gazeteciler üzerinde yürütülmektedir. "Çeteye ait gizli belgeler" Gazetecilerin, ticaret odası başkanının, siyasi parti liderinin evlerinde ve iş yerlerinde aranmaktadır. Hepsini boşverelim diyelimki savcının gözaltına aldırdığı herkesin çeteyle bağı var? Peki o zaman bu çetenin "devletin içine sızan" ayağı nerede? Yahu bu çetenin bir tane bekçisi bile yok mu devletin içinde? Daha önce dediğim gibi. Kıytırık kalpazanlık, evrakta sahtecilik, kaçakçılık çetelerinden bile, polisler, askerler, tapu müdürleri, gümrük memurları çıkarken. "Devletin anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" le itham edilen bir çetenin içinde hiç mi kamu görevlisi yoktur?

 

Kapatma davasından beri, gözaltına alınan evleri, işyerleri aranan kişilerin özel hayatlarıyla ilgili basına sızdırılan bilgiler dışında somut herhangi birşeye rastlanmış mıdır? bir yıldır ortada iddianame yoktur. Bir ikincisi evleri, işyerleri aranan şahısların arama tutanakları daha avukatlarının eline ulaşmadan, özel bilgileri iktidar yanlısı gazetelere servis edilmektedir.

 

Sabaha karşı evleri basılıp, yaka paça gözaltına alınıp, daha sonra "ne var bilgisine başvurduk" diyerek salıverilen insanların durumu nedir? Bilgiye başvurmak için davet yoluyla çağrılabilecek insanları birer suçlu gibi yaka paça gözaltına almak neyin nesi? Bunun, kamuoyuna o insanların ellerinde kelepçe, iki yanında polis memuru resimlerini vermek dışında ne gibi bir işlevi vardır. Birde "akıllı olun bir gece ansızın gelebiliriz" mesajı vermek dışında?

 

Bu insanların mesleklerinin , ünvanlarının yanına artık "ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınıp ,salıverilen" ünvanı eklenmiştir. Bu belkide hayatları boyunca taşıyacakları bir ünvandır.

 

Yargıya saygı ile polis devleti uygulamarı birbirinden farklı konulardır. Operasyona baktığımızda gördüğümüz , bu "devlet içine sızmış çete" nin bütün üyeleri sivildir. Yazardır, siyasi parti lideridir, emekli askerdir, sivil toplum kuruluşu temsilcisidir, gazete yöneticisidir. Ancak bu çeteye mensup emniyet mensubu, asker, memur, bürokrat yoktur. Herkesin "bilgisine başvurulurken" hrant dink suikasti, malatya yayınevi baskını, danıştay saldırısı eylemlerinin failleriyle organik ilişkileri olduğu maddi delilllerle ortaya çıkan devlet görevlilerinin bırakın gözaltına alınmasını haklarında soruşturma açılmasına bile "gerek" görülmemiştir.

 

Bu operasyona "temiz eller" benzetmesi yapanlara ancak gülümsenebilir.

 

Ben gerçekten bu operasyon başladığında çok umutluydum. Zira daha 2 sene önce benim bu forumda "ulusalcı kisvesi altında faaliyet yürüten çeteler" le ilgili belki yüzlerce yazım vardı. Bu operasyonla ve bu ivmeyle memleket yaşamının bir parçası haline gelen "devletin içindeki çeteler" e karşı ciddi adımlar atılacağı, büyük deşifreler yapılacağı umutlarına sahiptim. Ancak sanki mermer zemin üzerinde ilerleyen bir bilyeye parmağın ucuyla dokunulmuş gibi operasyon yön değiştirip bambaşka bir boyuta geçti. Bizim sonunda köstebek deliğine hortumu sokup, ardından tazyikli suyun verileceği yönündeki beklentimiz boş çıktı.

 

Eğer başbakanın dediği gibi "iddianameye son şeklinin verileceği" gözaltılarsa. Arkadaşlar düşünün hiçbir devlet görevlisinin adının geçmediği bir "devletin içine sızmış çete" davası olacak. Özünde suya sabuna dokunmayan, yan mamül olarak AKP karşıtlarına sopa gösterildiği bir dava olacak. Kapanıp gidecek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birilerinin bahsettiği gibi Mir Fırat benzeri yaklaşımlar içinde olunduğunu sanmıyorum. Konunun algılanış şekli Cyrano'nun hukuk/polis devleti ayrımındaki gibidir. Bu iddianamesiz soruşturmanın sadece muhaliflere yönelik gözaltılarla ilerlemesi, devlet içinden hiç kimsenin suya sabuna dokunmamış akkaşık gibi gösterilmesi, manidardır. İlgi çeken ve mevzubahis olan da budur. Kimse yargının kararlarına saygısızlık etmemiştir, ki zaten iddianamesi olmayan davanın kararı da yoktur.

 

Soruşturmanın yürütülüş şekli ise çok acemi ve çok telaşlı bir grubun elinde olduğunu göstermektedir. Başbakan üzerine vazife olmayan açıklamaları grup toplantılarında basına aktarmakta, yalnız ve güzel ülkemin emniyet güçleri ve savcıları sinek avlamaktadır. Cumhurbaşkanı bahar çarpmış gibi uyuklamakta, tuvalet sifonlarına saklanan suikast silahları tamircilerin elinde, yerlerde gezmektedir. Yani nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.

 

Yeni gözaltıların AKP'ye kapatma davası ile ilgili günlere denk getirilmesinde olduğu gibi, bu iddianamenin açıklanmasının da bir Cuma gününe denk geleceğini düşünüyorum. Sayın cumhurbaşkanınız da Cuma namazı çıkışı bir açıklama yapar elbet, bekleyelim derim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birilerinin bahsettiği gibi Mir Fırat benzeri yaklaşımlar içinde olunduğunu sanmıyorum. Konunun algılanış şekli Cyrano'nun hukuk/polis devleti ayrımındaki gibidir. Bu iddianamesiz soruşturmanın sadece muhaliflere yönelik gözaltılarla ilerlemesi, devlet içinden hiç kimsenin suya sabuna dokunmamış akkaşık gibi gösterilmesi, manidardır. İlgi çeken ve mevzubahis olan da budur. Kimse yargının kararlarına saygısızlık etmemiştir, ki zaten iddianamesi olmayan davanın kararı da yoktur.

 

Soruşturmanın yürütülüş şekli ise çok acemi ve çok telaşlı bir grubun elinde olduğunu göstermektedir. Başbakan üzerine vazife olmayan açıklamaları grup toplantılarında basına aktarmakta, yalnız ve güzel ülkemin emniyet güçleri ve savcıları sinek avlamaktadır. Cumhurbaşkanı bahar çarpmış gibi uyuklamakta, tuvalet sifonlarına saklanan suikast silahları tamircilerin elinde, yerlerde gezmektedir. Yani nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.

 

Yeni gözaltıların AKP'ye kapatma davası ile ilgili günlere denk getirilmesinde olduğu gibi, bu iddianamenin açıklanmasının da bir Cuma gününe denk geleceğini düşünüyorum. Sayın cumhurbaşkanınız da Cuma namazı çıkışı bir açıklama yapar elbet, bekleyelim derim.

 

Hiç fark yok. AKP'nin de kapatma davası sonuçlanmadı yani orda da bir karar yok, burada da.

 

Ben yargı kararına saygısızlıktan da bahsetmiyorum. Zaten yargı kararına da saygı duyulması bana sakat geliyor. Karar ya uygulanır ya uygulanmaz ama saygı duyulmaz karara. Soruşturmanın yürütülüş şekli o kadar acemice olsaydı bir yıl evvel dava açılırdı, iddianame hazırlanırdı ve herkes ilk mahkemede salıverilirdi. Bu kadar uzamasının nedeni belki olayların çok derin olmasından ileri geliyordur.

 

Şu anda hemen hiçbirimizin elinde somut şeyler yok.

 

Sami Selçuk; Hakim kararıyla konuşur diyordu bir programda. Ben de savcıların veya hakimlerin ikide bir de ekran karşısına çıkıp açıklama yapmalarına bir anlam veremiyorum zaten. Siz yaptıklarınızla kararlarınızla gündeme gelin. Sözlerinizle değil. Bana kalırsa bu konuda iktidar susmalıdır. Sadece yargıya "Ucu bana da gelse sonuna kadar gideceksiniz" talimatını vermelidir. Bir tarihte savcıların hakkından gelinmesine izin veren AKP inşallah bu kez sağlam durur...

 

Ve haklısınız. Hangi konuda...Ben de eğer böyle bir çete ve gerçekten Anayasal Düzeni Değiştirme amacı varsa Devletin önemli kademelerinde bir örgütlenme olması gerektiğini ve onların gün yüzüne çıkartılmasını temenni ediyorum. Kim bilir belki de onlara da ilerleyen günlerde el atılacaktır. Sonuçta bugün haklarında konuştuğumuz insanların gözaltına alınabileceğini hiç düşünüyor muyduk?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyide AKP davasında ortada başsavcılığın hazırladığı bir iddianame, Anayasa mahkemesi tarafından kabul edilmiş bir dava var.

 

Ergenekon soruşturması adı üstünde bir soruşturma ve eleştiriler soruşturmanın yürütülüş biçimiyle ilgili.

 

Devlet içinde hiçkimsenin soruşturulmadığı bir "devlet içine sızmış çete" soruşturması.

 

İnsanların polis devletini andırır bir biçimde gözaltına alındığı bir soruşturma. Şüpheliyse neden "bilgisine başvurmak için aldık" diyorsun. Bilgisine başvurmak için gözaltına aldıysan neden bunu şüpheli veya suçluymuş gibi yaptın. Polis bir kişinin bilgisine nasıl başvurur. Adresi belli bir insansa. İlgili polis merkezinden kendisine telefon açılır, polis merkezine davet edilir. Ya da telefonla ulaşılamıyorsa, bir polis memuru gidip bilgisine başvurulacak kişiyi davet eder. Kişi davete icap etmezse polis nezaretinde getirilir.

 

Sabahın üçünde, dördünde "bilgisine başvurmak" için kimse evinde yaka paça gözaltına alınmaz. Soruşturma isnat edilen suça uygun ve ciddi bir biçimde yürütülmelidir. Darbe düzenlemek gibi bir isnatla yürütülen soruşturmada savcı, "gizli belgeler" i dediğim gibi Türkiye'nin tanınmış simalarının evlerinde ve işyerlerinde aramaktadır.

 

Polis aramalarında kişilerin evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalarda dava ile ilgisi dahi olmayan özel bilgiler hükümet yandaşı basın kuruluşlarına servis yapılmaktadır.

 

Hukukta kişinin veya oluşumun teşebbüsle isnat edildiği suçu işleyecek güce ve donanıma sahip olup olmadığına bakılır. İki sıradan yankesiciye merkez bankasının altın rezervlerini soyma planı yaptıkları iddiası ile dava açılamıyacağı gibi. Darbe düzenlemek, Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek gibi suçlarla isnat edilen bir oluşumun ya böyle bir tehlike yaratacak silahlı gücü, ya silahlandırabileceği kitlesi, ya da böyle bir tehlike yaratacak kadar devlet içinde örgütlenmiş olması gerekir. Ya da hepsi birden.

 

"Ergenekon Çetesi" devlet içinde örgütlenerek ve darbe düzenleyerek bu suçu işlemeye teşebbüs ettiği iddia edilen bir oluşumdur. O halde böyle bir suça teşebbüs etmiş olmaları için devlet içinde örgütlenmiş olmaları gerekir. Ve Savcının bu örgütlenmelerini deşifre etmesi, açığa çıkarması gerekir. Tabi bunu yapabilmek için bu kişilerle ilişkide olan devlet görevlilerinin açığa alınıp, sorgulanması, yargılanması gerekir. En başta istihbarat teşkilatı olmak üzere, ordu ve emniyet içinde isnat edilen suçla örtüşecek düzeyde kadrolarının olması gerekir.

 

Oysa bırakalım biz bunu. Cinayetlerin failleriyle kol kola poz veren görevliler hakkında dahi soruşturma izni verilmemektedir. Bekir bir hukukçusunun ve şu aşamada onlarada ilerleyen günlerde el atılacaktır belki diyorsun. Ne zaman mesela iddianame hazırlandıktan sonra mı? Şimdi bu insanlar devlet içine sızarak darbe düzenlemeye teşebbüs etmekle suçlanacaklarsa savcının devlet içindeki kadrolarını deşifre etmiş olması lazım. Bu kimselerin devlet içinde hangi mevkide oturan kimlerle işbirliği içinde olduğunu açığa çıkarmış olması lazım. Yok etmediyse nasıl böyle bir suçlama yapacak? Ben iddianameyi çok merak ediyorum ve sabırsızlanıyorum.

 

Hiçbir devlet görevlisinin olmadığı "devlet içine sızmış çete" iddianamesini yani.

 

kaba bir biçimde ;

 

Bu organizasyonun x teşkilatında y görevinde olan mensubu organizasyona bilgi aktarımı sağlamakta, z kurumunda a görevinde olan mensubu organizasyona c kurumuna ait silahları sağlamakta. b kurumunda g adlı mensubu şu şu faliyetleri yürütmektedir.

 

Yani önce sen isnat edilen suçu gerçekleştirecek olan asıl kadroları ortaya koyacaksınki. Onları azmettiren ve yönlendirenleri suçlayacak dayanağın olsun.

 

Fakat bu soruşturma herhalde sadece "azmettiriciler" den oluşmakta. Azmettirdiklerinin ise imi timi belirsiz.

 

İşte bu yüzden bu soruşturmanın "devlet içine sızmış çete" yi deşifre edip dağıtmak değil, hükümet muhaliflerine göz dağı vermek, kamuoyu karşısında suçlu durumuna düşürmek gibi bir yöne saptığını düşünüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyide AKP davasında ortada başsavcılığın hazırladığı bir iddianame, Anayasa mahkemesi tarafından kabul edilmiş bir dava var.

 

Ergenekon soruşturması adı üstünde bir soruşturma ve eleştiriler soruşturmanın yürütülüş biçimiyle ilgili.

 

Devlet içinde hiçkimsenin soruşturulmadığı bir "devlet içine sızmış çete" soruşturması.

 

İnsanların polis devletini andırır bir biçimde gözaltına alındığı bir soruşturma. Şüpheliyse neden "bilgisine başvurmak için aldık" diyorsun. Bilgisine başvurmak için gözaltına aldıysan neden bunu şüpheli veya suçluymuş gibi yaptın. Polis bir kişinin bilgisine nasıl başvurur. Adresi belli bir insansa. İlgili polis merkezinden kendisine telefon açılır, polis merkezine davet edilir. Ya da telefonla ulaşılamıyorsa, bir polis memuru gidip bilgisine başvurulacak kişiyi davet eder. Kişi davete icap etmezse polis nezaretinde getirilir.

 

Sabahın üçünde, dördünde "bilgisine başvurmak" için kimse evinde yaka paça gözaltına alınmaz. Soruşturma isnat edilen suça uygun ve ciddi bir biçimde yürütülmelidir. Darbe düzenlemek gibi bir isnatla yürütülen soruşturmada savcı, "gizli belgeler" i dediğim gibi Türkiye'nin tanınmış simalarının evlerinde ve işyerlerinde aramaktadır.

 

Polis aramalarında kişilerin evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalarda dava ile ilgisi dahi olmayan özel bilgiler hükümet yandaşı basın kuruluşlarına servis yapılmaktadır.

 

Hukukta kişinin veya oluşumun teşebbüsle isnat edildiği suçu işleyecek güce ve donanıma sahip olup olmadığına bakılır. İki sıradan yankesiciye merkez bankasının altın rezervlerini soyma planı yaptıkları iddiası ile dava açılamıyacağı gibi. Darbe düzenlemek, Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek gibi suçlarla isnat edilen bir oluşumun ya böyle bir tehlike yaratacak silahlı gücü, ya silahlandırabileceği kitlesi, ya da böyle bir tehlike yaratacak kadar devlet içinde örgütlenmiş olması gerekir. Ya da hepsi birden.

 

"Ergenekon Çetesi" devlet içinde örgütlenerek ve darbe düzenleyerek bu suçu işlemeye teşebbüs ettiği iddia edilen bir oluşumdur. O halde böyle bir suça teşebbüs etmiş olmaları için devlet içinde örgütlenmiş olmaları gerekir. Ve Savcının bu örgütlenmelerini deşifre etmesi, açığa çıkarması gerekir. Tabi bunu yapabilmek için bu kişilerle ilişkide olan devlet görevlilerinin açığa alınıp, sorgulanması, yargılanması gerekir. En başta istihbarat teşkilatı olmak üzere, ordu ve emniyet içinde isnat edilen suçla örtüşecek düzeyde kadrolarının olması gerekir.

 

Oysa bırakalım biz bunu. Cinayetlerin failleriyle kol kola poz veren görevliler hakkında dahi soruşturma izni verilmemektedir. Bekir bir hukukçusunun ve şu aşamada onlarada ilerleyen günlerde el atılacaktır belki diyorsun. Ne zaman mesela iddianame hazırlandıktan sonra mı? Şimdi bu insanlar devlet içine sızarak darbe düzenlemeye teşebbüs etmekle suçlanacaklarsa savcının devlet içindeki kadrolarını deşifre etmiş olması lazım. Bu kimselerin devlet içinde hangi mevkide oturan kimlerle işbirliği içinde olduğunu açığa çıkarmış olması lazım. Yok etmediyse nasıl böyle bir suçlama yapacak? Ben iddianameyi çok merak ediyorum ve sabırsızlanıyorum.

 

Hiçbir devlet görevlisinin olmadığı "devlet içine sızmış çete" iddianamesini yani.

 

kaba bir biçimde ;

 

Bu organizasyonun x teşkilatında y görevinde olan mensubu organizasyona bilgi aktarımı sağlamakta, z kurumunda a görevinde olan mensubu organizasyona c kurumuna ait silahları sağlamakta. b kurumunda g adlı mensubu şu şu faliyetleri yürütmektedir.

 

Yani önce sen isnat edilen suçu gerçekleştirecek olan asıl kadroları ortaya koyacaksınki. Onları azmettiren ve yönlendirenleri suçlayacak dayanağın olsun.

 

Fakat bu soruşturma herhalde sadece "azmettiriciler" den oluşmakta. Azmettirdiklerinin ise imi timi belirsiz.

 

İşte bu yüzden bu soruşturmanın "devlet içine sızmış çete" yi deşifre edip dağıtmak değil, hükümet muhaliflerine göz dağı vermek, kamuoyu karşısında suçlu durumuna düşürmek gibi bir yöne saptığını düşünüyorum.

 

İddianame veya davanın kabulü kararı birşeyi sonuçlandırmaz. Sonuç=hükümdür/karardır.

 

Eleştiriler soruşturmanın yürütülüş biçimiyle ilgili denilmiş. Ben buna birşey demiyorum ki...Ama Savcı, birilerini suçlu olarak görüyor ve elinde bunu bir nebze olsun delillendirebiliyorsa istediği kişiyi gözaltına alabilir. (birkaç istisnası var o ayrı hikaye). Çıkıp bu kadar önemli adamlar böyle mi gözaltına alınır diyenler oluyor. Hayırdır onlara torpil mi yapılmalı. Soruşturma sonuçlanmak üzere. Yakında kovuşturma olacak. Ama nihayetinde Türk hukukunda soruşturma böyle oluyor. Tek fark bu zamana kadar dikkat etmemenizdir. Bugün bu insanlar gözaltına alındı diye dikkat ediliyor. Dahası herşey yasaya uygun olduğu halde. Ama her yasa hukuk doğurmayabiliyor.

 

Kırmızılı yerde belirtilen İlhan Selçuk galiba. Ya da ben öyle olduğunu sanıyorum. İlhan Selçuk'un gözaltısı her ne kadar saçma sapan bir saatte yapıldıysa da yaka paça durumu yoktu. Yaka paça durumu eline kelepçe takılan birine karşı yapılmıştı. Onun da saat kaçta gözaltına alındığını ben bilmiyorum.

 

Türkiye'de yaşıyoruz. Bu ülkede herkes Anayasa düzeni silah zoruyla değiştirmeye çalışmaktan yargılanabilir. Kubilay'ı şehit edenler de bununla suçlandılar Madımaktakilerde. O sebeple Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs biz de çok basit bir eylemle dahi gerçekleştirilebilir. Dikkat edilsin "BİZDE" diyorum.

 

Bu zamana kadar bu böyle oldu. Dolayısıyla illaki büyük bir güç veya örgüt şart mıdır sorgulanmalıdır. Ben daha önce bu konuda, Anayasal düzen bu kadar kolay değişir mi, bir kişiye karşı girişilen eylemle anayasal düzen arasında ne alaka vardır gibi şeyler söylemiştim. Hatta sivas katliamıyla ilgili söylemiştim sanırım bunları.

 

Hasılı; Şöyle düşünelim. Muazzam bir teşkilattan bahsediyoruz. İçerisinde bir zamanlar ordunun en yüksek tepesini işgal etmiş 22 Temmuz'dan önce yapılan Cumhuriyet Mitinglerinde önem arzeden bir yere sahip olmuş bir teşkilat. Savcılarımız bu teşkilatın Anayasal düzeni değiştirmeye çalışmakla itham ediyorlar. Hasılı böyle muazzam bir teşkilatın devlet içinde olmaması şakadır. Şüphesiz devlet içerisinde de etkin bir rolleri/yerleri olmalıdır. Mesele bunlar deşifre olacak mıdır yada edilecek midir? Nereye kadar uzanmaktadır? İddianamede neden yer almamaktadır diyemeyeceğim zira tam olarak kimler var bilmiyorum. Kaldı ki; iddianameyi de görebileceğimizi sanmıyorum. Yakında gizlilik kararı verilirse şaşmayacağım.

 

Hukukta işleyip işleyemeceği dikkate alınmaz işleyip işlemediği dikkate alınır. Mahkeme ona karar verir. Yalnız belirtilen durum olsa olsa İddia makamına ve hakime bir kanaat sağlar. Yalnız konu anayasal düzen olduğunda devletimizin savcılarının önleyici kuvvet/refleksif tutum içinde olduğu hatırlanmalıdır. Diyelim ki; Danıştay'a girip bir daire başkanına kurşun attığınızda kasten adam öldürmeye teşebbüsle birlikte Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye çalışmaktan da mahkum olursunuz.

 

Keşke aynı tutarlılığı Merve Kavakçı adlı bayanın evi gece yarısı polislerce basılıp da arandığında da gerçekleştirebilseydik.

 

İronik...Hem de nasıl...

 

Selamlar ve saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

eger bir yargı danıştay saldırısı ile ergenekon terör örgütü arasında bir irtibat kuramamışsa, bilin ki tuz kokmuşdur.

bütün aksi delillere ragmen danıştay cinayetini başörtüsüne yormuşsa saygı duyulacak bir tarafı kalmamışdır.

adamı suçsuz yere katil kıl sonra karara saygı duymasını bekle..

bundan öte mırın kırın etmenin bir anlamı yok.

bu ülke cesur, gerçegi arayan insanlardan yoksun oldugu için bu halde..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İddianame veya davanın kabulü kararı birşeyi sonuçlandırmaz. Sonuç=hükümdür/karardır.

 

Eleştiriler soruşturmanın yürütülüş biçimiyle ilgili denilmiş. Ben buna birşey demiyorum ki...Ama Savcı, birilerini suçlu olarak görüyor ve elinde bunu bir nebze olsun delillendirebiliyorsa istediği kişiyi gözaltına alabilir. (birkaç istisnası var o ayrı hikaye). Çıkıp bu kadar önemli adamlar böyle mi gözaltına alınır diyenler oluyor. Hayırdır onlara torpil mi yapılmalı. Soruşturma sonuçlanmak üzere. Yakında kovuşturma olacak. Ama nihayetinde Türk hukukunda soruşturma böyle oluyor. Tek fark bu zamana kadar dikkat etmemenizdir. Bugün bu insanlar gözaltına alındı diye dikkat ediliyor. Dahası herşey yasaya uygun olduğu halde. Ama her yasa hukuk doğurmayabiliyor.

 

Kırmızılı yerde belirtilen İlhan Selçuk galiba. Ya da ben öyle olduğunu sanıyorum. İlhan Selçuk'un gözaltısı her ne kadar saçma sapan bir saatte yapıldıysa da yaka paça durumu yoktu. Yaka paça durumu eline kelepçe takılan birine karşı yapılmıştı. Onun da saat kaçta gözaltına alındığını ben bilmiyorum.

 

Türkiye'de yaşıyoruz. Bu ülkede herkes Anayasa düzeni silah zoruyla değiştirmeye çalışmaktan yargılanabilir. Kubilay'ı şehit edenler de bununla suçlandılar Madımaktakilerde. O sebeple Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs biz de çok basit bir eylemle dahi gerçekleştirilebilir. Dikkat edilsin "BİZDE" diyorum.

 

Bu zamana kadar bu böyle oldu. Dolayısıyla illaki büyük bir güç veya örgüt şart mıdır sorgulanmalıdır. Ben daha önce bu konuda, Anayasal düzen bu kadar kolay değişir mi, bir kişiye karşı girişilen eylemle anayasal düzen arasında ne alaka vardır gibi şeyler söylemiştim. Hatta sivas katliamıyla ilgili söylemiştim sanırım bunları.

 

Hasılı; Şöyle düşünelim. Muazzam bir teşkilattan bahsediyoruz. İçerisinde bir zamanlar ordunun en yüksek tepesini işgal etmiş 22 Temmuz'dan önce yapılan Cumhuriyet Mitinglerinde önem arzeden bir yere sahip olmuş bir teşkilat. Savcılarımız bu teşkilatın Anayasal düzeni değiştirmeye çalışmakla itham ediyorlar. Hasılı böyle muazzam bir teşkilatın devlet içinde olmaması şakadır. Şüphesiz devlet içerisinde de etkin bir rolleri/yerleri olmalıdır. Mesele bunlar deşifre olacak mıdır yada edilecek midir? Nereye kadar uzanmaktadır? İddianamede neden yer almamaktadır diyemeyeceğim zira tam olarak kimler var bilmiyorum. Kaldı ki; iddianameyi de görebileceğimizi sanmıyorum. Yakında gizlilik kararı verilirse şaşmayacağım.

 

Hukukta işleyip işleyemeceği dikkate alınmaz işleyip işlemediği dikkate alınır. Mahkeme ona karar verir. Yalnız belirtilen durum olsa olsa İddia makamına ve hakime bir kanaat sağlar. Yalnız konu anayasal düzen olduğunda devletimizin savcılarının önleyici kuvvet/refleksif tutum içinde olduğu hatırlanmalıdır. Diyelim ki; Danıştay'a girip bir daire başkanına kurşun attığınızda kasten adam öldürmeye teşebbüsle birlikte Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye çalışmaktan da mahkum olursunuz.

 

Keşke aynı tutarlılığı Merve Kavakçı adlı bayanın evi gece yarısı polislerce basılıp da arandığında da gerçekleştirebilseydik.

 

İronik...Hem de nasıl...

 

Selamlar ve saygılar...

 

Savcı bir iddianame hazırladığı için, mahkeme bir davayı kabul ettiği için, birisini tutukladığı için, bir soruşturma başlatıldığı için tepki gösterilmesiyle. Bunların yürütülüş biçimine tepki gösterilmesi farklı konulardır.

 

Şimdi Bekir öncelikle Merve Kavakçı örneğinde aynı tutarlılıktan bahsetmişsin.

 

Hatırlayalım gece yarısından sonra Nuh Mete Yüksel Merve Kavakçı'yı gözaltına almak için evine baskın düzenlemişti. Fazilet Parti'liler telefonla dönemin başbakanı Bülent Ecevit'e ulaşmış. Bülent Ecevit, başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan'la, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı harekete geçirmiş ve gözaltı engellenmişti. Hemde engelleme biçimi sertti. Şöyle çok serrtti. Nuh Mete Yüksel'le görüşme dahi yapmadan (ya da görüşüp savcının geri adım atmaması üzerine). Gözaltı işlemini gerçekleştirmek için Savcının talimatıyla eve giden polis ekiplerine geri dönmeleri talimatı verilmişti. Bu açıkça hükümetin savcının gayri hukuki bir işlemine serty bir şekilde müdahele etmesidir. Ne demek ya polisleri geri çağırmak. Küçük bir tepki mi? Ertesi gün Başbakan Bülent Ecevit ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, çok sert tepki göstermişlerdi bu olaya. Süleyman Demirel "burası hukuk devleti gerekli uyarıları yaptım", Bülent Ecevit'de "bir hanımefendinin kapısına gece yarısı polislere dayanılmasını kabul etmemiz mümkün değildir" demişti.

 

Baya fark var değil mi? Gerek olay anında, gerekse daha sonra gösterilen tepkide. Merve Kavakçı kimdir? Aynı Bülent Ecevit'in mecliste devlete meydan okumakla itham ettiği kişi.

 

Bak diyorsun ki savcı birilerini suçlu olarak görüyorsa ve delillendirebiliyorsa. Bilgisine başvurulan kişi suçlu olarak görülmüyordur. Savcı suçlu zannıyla gözaltına almasını sağlayacak bilgi ve delil varsa bunu yapar zaten.

 

Şu ana kadar gözaltına alınan ünlü simaların hepsi isnat edilen suçta "azmettirici" olabilecek kimselerdir. Zira darbe yoluyla anayasal düzeni değiştirme fiilini maddi olarak gerçekleştirecek kimseler devlet görevlileridir. İstihbaratçılardır, emniyet mensuplarıdır, askerlerdir, bürokratlardır. Siviller adı üstünde sivildir ve böyle bir darbenin sivil kanadını oluşturabilirler. O halde onların darbe düzenlemeye çalışan örgütün sivil kanadını oluşturabilmeleri için, devlet içinde bir kanat olması lazım.

 

Yani iddianamesinde bu kimseler darbe düzenlemeye çalışıyorlar çerçeveli bir iddia sunduğunda savcı. Bunu nasıl ve kimlerle yapacaklarınıda ortaya koyacaktır değil mi? Sinan Aygün eline tabanca alıp yönetime el koymayacaktır herhalde. Ya da Mustafa Balbay şahsi tankına binip meclis kapısına gelmeyecektir. veyahut Kemal Alemdaroğlu elini kolunu sallaya sallaya mite girip devlete ait gizli belgeleri çeteye ulaştırmamaktadır.

 

O halde dışarıda yürütülen soruşturmanın çok daha yoğunu devlet içinde gerçekleştirilecektir. Oysa haklarında soruşturma açılmasına izin verilen bir tane bile devlet görevlisi yoktur henüz. Bırakalım biz darbe düzenlemeye teşebbüs etmek gibi makam gerektiren bir suçu işlemeye müsait kimseleri. Katillerle kol kola poz veren, cinayet eylemlerinden önce katillerle düzenli telefon görüşmeleri yaptıkları tespit edilen devlet görevlileri hakkında dahi soruşturma izni verilmemiştir.

 

Öbür yandan, şu an AKP karşıtı hangi kurum veya kişi varsa mutlaka onların üstünde gözaltı operasyonları yürütülmektedir.

 

Buyur. Sinan Aygün, evinde sabah karşı gözaltına alındı. Evinde ve işyerinde arama yapıldı. Ondan sonra ifadesi alınıp serbest bırakıldı. İsnat edilen suçun ciddiyeti, iddia edilen oluşum ile Savcının operasyonu yürütme biçimi ne kadar birbirine uyumludur?

 

Savcı darbe planlarını dediğim gibi mesele Sinan Aygün'ün evinde , işyerinde, bilgisayarında mı aramaktadır?

 

Bu devlet içine sızmış, darbe düzenlemeye çalışan bir derin devlet çetesine karşı yürütülen operasyondan çok. 12 Mart'ta aydınları dize getirmek ve gözdağı vermek için yürütülen gözaltı kampanyasına benziyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.