Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hukukun Dışına Çıkamayan Paşaları Hukuk İçine Aldı.


Müslüm Türkses

Önerilen İletiler

Ülkemizde toplumun belli cogunlugunun vede bilakis ülkemizin kendi yasalarinin sayginligini kazanmis,, saygin düsünen insanlarimizin birer terör evine baskin yapilir gibi tutuklanmasi evrensel dünyada bunun adi bir parazitliktir insanligin disina cikmaktir vahsilesmektir...

 

bugün cagdas ülkelerde kim olursa olsun eger hakkinda agir iddianame olsa bile ilk önce ifade verebilmesi icin davet cikarilir!!!

 

 

ama ne yaptilar?

 

 

bunlarin yaptigi medeniyetten uzak, kapi kapi dolasan bohcacilar gibi,, dilenciler gibi zorla evlere dadanmislardir... bu ülkemizin büyüklügüne yakismamistir butür olaylar vede böyle uygulamaya koyan insanlar ülkemize yakismiyor.... bunun adi ulameyla düsünen insanlarin sevgisini kazanmis toplumun degerlerini toplamaktir....

 

 

Efendi Türkler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 119
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Savcı bir iddianame hazırladığı için, mahkeme bir davayı kabul ettiği için, birisini tutukladığı için, bir soruşturma başlatıldığı için tepki gösterilmesiyle. Bunların yürütülüş biçimine tepki gösterilmesi farklı konulardır.

 

Şimdi Bekir öncelikle Merve Kavakçı örneğinde aynı tutarlılıktan bahsetmişsin.

 

Hatırlayalım gece yarısından sonra Nuh Mete Yüksel Merve Kavakçı'yı gözaltına almak için evine baskın düzenlemişti. Fazilet Parti'liler telefonla dönemin başbakanı Bülent Ecevit'e ulaşmış. Bülent Ecevit, başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan'la, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı harekete geçirmiş ve gözaltı engellenmişti. Hemde engelleme biçimi sertti. Şöyle çok serrtti. Nuh Mete Yüksel'le görüşme dahi yapmadan (ya da görüşüp savcının geri adım atmaması üzerine). Gözaltı işlemini gerçekleştirmek için Savcının talimatıyla eve giden polis ekiplerine geri dönmeleri talimatı verilmişti. Bu açıkça hükümetin savcının gayri hukuki bir işlemine serty bir şekilde müdahele etmesidir. Ne demek ya polisleri geri çağırmak. Küçük bir tepki mi? Ertesi gün Başbakan Bülent Ecevit ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, çok sert tepki göstermişlerdi bu olaya. Süleyman Demirel "burası hukuk devleti gerekli uyarıları yaptım", Bülent Ecevit'de "bir hanımefendinin kapısına gece yarısı polislere dayanılmasını kabul etmemiz mümkün değildir" demişti.

 

 

Baya fark var değil mi? Gerek olay anında, gerekse daha sonra gösterilen tepkide. Merve Kavakçı kimdir? Aynı Bülent Ecevit'in mecliste devlete meydan okumakla itham ettiği kişi.

 

Bak diyorsun ki savcı birilerini suçlu olarak görüyorsa ve delillendirebiliyorsa. Bilgisine başvurulan kişi suçlu olarak görülmüyordur. Savcı suçlu zannıyla gözaltına almasını sağlayacak bilgi ve delil varsa bunu yapar zaten.

 

Şu ana kadar gözaltına alınan ünlü simaların hepsi isnat edilen suçta "azmettirici" olabilecek kimselerdir. Zira darbe yoluyla anayasal düzeni değiştirme fiilini maddi olarak gerçekleştirecek kimseler devlet görevlileridir. İstihbaratçılardır, emniyet mensuplarıdır, askerlerdir, bürokratlardır. Siviller adı üstünde sivildir ve böyle bir darbenin sivil kanadını oluşturabilirler. O halde onların darbe düzenlemeye çalışan örgütün sivil kanadını oluşturabilmeleri için, devlet içinde bir kanat olması lazım.

 

Yani iddianamesinde bu kimseler darbe düzenlemeye çalışıyorlar çerçeveli bir iddia sunduğunda savcı. Bunu nasıl ve kimlerle yapacaklarınıda ortaya koyacaktır değil mi? Sinan Aygün eline tabanca alıp yönetime el koymayacaktır herhalde. Ya da Mustafa Balbay şahsi tankına binip meclis kapısına gelmeyecektir. veyahut Kemal Alemdaroğlu elini kolunu sallaya sallaya mite girip devlete ait gizli belgeleri çeteye ulaştırmamaktadır.

 

O halde dışarıda yürütülen soruşturmanın çok daha yoğunu devlet içinde gerçekleştirilecektir. Oysa haklarında soruşturma açılmasına izin verilen bir tane bile devlet görevlisi yoktur henüz. Bırakalım biz darbe düzenlemeye teşebbüs etmek gibi makam gerektiren bir suçu işlemeye müsait kimseleri. Katillerle kol kola poz veren, cinayet eylemlerinden önce katillerle düzenli telefon görüşmeleri yaptıkları tespit edilen devlet görevlileri hakkında dahi soruşturma izni verilmemiştir.

 

Öbür yandan, şu an AKP karşıtı hangi kurum veya kişi varsa mutlaka onların üstünde gözaltı operasyonları yürütülmektedir.

 

Buyur. Sinan Aygün, evinde sabah karşı gözaltına alındı. Evinde ve işyerinde arama yapıldı. Ondan sonra ifadesi alınıp serbest bırakıldı. İsnat edilen suçun ciddiyeti, iddia edilen oluşum ile Savcının operasyonu yürütme biçimi ne kadar birbirine uyumludur?

 

Savcı darbe planlarını dediğim gibi mesele Sinan Aygün'ün evinde , işyerinde, bilgisayarında mı aramaktadır?

 

Bu devlet içine sızmış, darbe düzenlemeye çalışan bir derin devlet çetesine karşı yürütülen operasyondan çok. 12 Mart'ta aydınları dize getirmek ve gözdağı vermek için yürütülen gözaltı kampanyasına benziyor.

 

Selamlar CYRANO,

 

Birini tutuklamak, gözaltına almakla yürütülüş biçimi çok farklı şeyler değildir. Birileri gözaltına alınıyorsa/tutuklanıyorsa/salıveriliyorsa bu yürütülüş biçimi demektir. Ama aklımızdan; böyle önemli bir olayı açığa çıkarmak isteyenler milletin bilgisayırını arayıp da delil bulacağını düşünüyor ve bu kadar temelsiz olarak bu insanları içeri alıyorsa orada siyasi linç vardır diye hareket ediyorsak onda da bir sorun vardır.

 

Baya fark yok. Niye yok. Benim Merve Kavakçı ile ilgili olarak söylediğim sözün temelinde Bülent Ecevit yada Süleyman Demirel yok da ondan. Başka bazı insanlar var. Evet aynı Merve Kavakçı "Mecliste Devlete meydan okumakla" suçlanıp da "Millete meydan okuyanlar" tarafından gece yarısı içeri alınmaktan kurtulmuştur belki de...

 

Dün de söyledim. Biz de "Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak" çok basitçe dillendirilebilecek bir suçtur. Üç kişi bir araya gelip de şöyle bir tantana çıksın deyip bir yere bomba koyduklarında hemen bu suçla suçlanabilirler. Dolayısıyla bu suçtan yargılanmları için illaki gerçekçi bir darbe planına ve gücüne gerek yoktur.

 

Pekiyi bu kadar zeki insanlar "Darbe"nin silahla ve silahın da orduda olduğunu bilmeyecek kadar aciz midirler? Değildirler. CYRANO, senin de belirttiğin gibi darbelerimizde iki aktör bulunuyor. Meşrulaştırma cephesi/güç cephesi. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde gece yarısı bildirisini hatırlamamız gerekiyor.

 

Belki Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararı çıkmasaydı darbeyi görecektik. Hasılı; 60'taki gibi bu cephe meşrulaştırma işini gerçekleştirip gerisini ne de olsa ordu yapar diyebilir mi acaba. Fazla mı iyimser oldu.

 

Sinan AYGÜN, hakkında söyleyebileceğim herhangi bir şey yok. İddianameyi görmediğim için birşey diyemiyorum.

 

Ha, bu arada bu suçta

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİNE KARŞI SİLÂHLI İSYAN

YASAMA ORGANINA KARŞI SUÇ

ANAYASAYI İHLÂL

 

Madde 309 - (1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

 

Madde 311 - (1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar.

HÜKÛMETE KARŞI SUÇ

 

Madde 312 - (1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

 

Madde 313 - (1) Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı bir isyana tahrik eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde, tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

 

üç ayrı suç var. Bunlardan kimisinde azmettiren olmak mümkün iken; Anayasal düzenin fiilen uygulanmasının bertaraf edilmesi için plan yapmak/anlaşmalar yapmak durumunda azmettiren değil doğrudan fail olunur. Silahla el koymak sadece bir anlık olay onun planlanması ise ve zeminin hazırlanması ise uzun bir süreçtir. Azmettirme'de suç işleme düşüncesi olmayan birine o suçu işlemesi için telkinde bulunması esası vardır. Ancak bu suçlarda : eğer ki meşrulaştırma vazifesi görülüp de sadece askeri kuvvete telkinde bulunuluyorsa (acaba darbe fikri onlarda var da kuvvetlendirme mi yoksa ilk elden darbe fikri uyandırma mı) azmettirme olabilir. Bunun haricinde plan/proje/anlaşma gibi şeyler varsa azmettirme değil fail olunur.

 

 

Başka bir meseleye gelince. Ya hu bu seviyeye gelinmiş ama adamların bilgisayarlarında delil aranıyor, evinde delil aranıyor. CYRANO; ben bu kişilerin yerinde olsam ben de delilleri evimde ve bilgisayarımda saklardım. Zira o kadar etkiliyim ki; Cumhuriyet Tarihinde böyle birşey hiç görülmemiş ki; evimin aranacağı, bilgisayarımın aranacağını hiç düşünmem bile. TCK'ya göre ev aramak ve bilgisaylardaki bilgilere ulaşmaya çalışmak (CMK olacaktı) hayli zordur. Önemli bulgular gerekir bunun için. Savcılar ellerinde hiçbir bulgu veya kuvvetli birşey olmadan bunu yapıyorlarsa ya yakında emekli olacaktırlar veya istifa edip ayrıldıklarında iyi bir siyasi mekana kavuşturulacakları sözü verilmiştir. Ama burada birşey hatırlanmalıdır. Savcının elinde bu konuda bir veri varsa doğru olan hem evin hem de bilgisayarların aranmasıdır. Ki bu arayış neticesinde elindeki veri ya tamamın somutlaşacak veya sadece bir veri olarak kalacaktır.

 

Ben de, Sinan AYGÜN'ün elinde silahla darbe yapmaya kalkacağını sanmıyorum. Ben de; böyle bir oluşumun kesinlikle devlet içinde uzantıları vardır diyorum ve onları bekliyorum. Ve belki de bu yüzden iddianameyi bekliyorum ki; kim muhalif olduğu için gözaltına alınıyor kim alınmıyor. Ve yine ben bu yüzden bazılarına diyorum ki; daha geçenlerde Savcıya saygı diyorlardı şimdi çıkıp savcıları politik davranmakla suçlamak da ne oluyor...

 

Ben suçlarım, o ayrı hikaye. Her zaman da suçlamışımdır bugün de suçlarım. Dün o yüzden birşey söyledim.

 

"HER KANUNİ OLAN MAALESEF HUKUKİ OLMAYABİLİYOR"* aslında dünkü sözüm tam olarak bu değil ama daha cafcaflı oldu galiba.

 

saygılar kardeşim.

 

*dünkü söz:Dahası herşey yasaya uygun olduğu halde. Ama her yasa hukuk doğurmayabiliyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyide bizi ilgilendiren yetkisiz a kişisinin b kişisinin ne düşündüğü ve ne tepki gösterdiği değil.

 

Merve Kavakçı örneğinde fark tam buradadır. Kavakçı'nın evine gözaltına almak için baskın düzenlendiğinde. Dönemin hükümeti önce baskın için giden polisleri geri çağırmış. Ardından "hukuk devleti" hatırlatması yaparak girişime sert bir tepki göstermiştir.

 

Ancak şu anki hükümet "Balyoz Harekatı" tarzı bir soruşturmaya sessiz kalmaktadır.

 

Anlattıklarının tümü tek şeye dayanmaktadır. Bu çetenin darbe düzenlemeye teşebbüst ettikleri iddiasıyla yargılanabilmeleri için devletin içinde örgütlü olmaları gerekir. Aksi halde kahvede oturan bir grup adamın. Nasıl darbe yapıp hükümeti deviririz diye plan yapmasından bir farkı olmaz. Yani bunu tartışmak bile anlamsız "devlet içindeki terör örgütü". Bugün itibariyle iddianameden basına sızan ifadeler bu yönde. "Devlet içindeki terör örgütü", "tsk içindeki terör örgütü" Yahu iyi güzelde o "iç taraf" nerede?

 

Bugüne kadar sorgulanan devlet görevlisi var mı?

 

Darbe düzenleme amacında olan bir örgütün önemli belgelerini evinde saklayacağını beklemek mantıklı mıdır? Onuda geçtim, bu kadar önemli gözaltı ve aramalar yapıldıktan sonra "benim evimi aramazlar" diye mi düşünecektir örgüt üyeleri. İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perinçek. Böyle isimlerin evi arandıktan, sorgulandıktan, tutuklandıktan sonra birde.

 

Yapma, biz "derin devlet" vari bir oluşumdan bahsediyoruz.

 

Ben gerçekten iddianameyi sabırsızlıkla bekliyorum. Hiçbir devlet görevlisinin adının geçmediği bir "derin devlet" iddianamesi nasıl olacak gerçekten çok merak ediyorum.

 

Temizellerin "süper savcı" sına ergenekon operasyonu hakkındaki görüşleri sorulunca verdiği yanıtlar, operasyonun dışarıdan bakınca nasıl göründüğünüde veriyor ;

 

"Dünyanın her yerinde Siyasiler, karşı görüşleri bertaraf etmek için bu tarz yöntemlere başvuruyor, savcıların baskı altında kalmadan konunun üzerine gitmesi gerekir"

 

Yani bakın işte aynı sizin temiz-eller operasyonu gibi diyenlere adam içinden gülümsemiş demekki. Bir tane bile devlet görevlisinin olmadığı bir "temiz- eller" operasyonunun ne kadar ciddiye alınabileceğini düşünerek.

 

Neticede evet iddianame ile soruşturmanın neticesini göreceğiz. Ama benim bu tablodan gördüğüm bu operasyon derin devleti dağıtmak saikini çoktan terkedip. Muhalifleri hizaya getirme şekline dönüştüğü.

 

Ben ergenekon operasyonunun sonuna kadar arkasındaydım başladığında. En büyük isteğim elli yıldır bu memleketin başına bela olan çetelerin temizlenmesi idi. Ama operasyonun kapatma davasından sonra aldığı seyir. Bambaşka bir mecrada.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben asıl başlayacak olan bu yargılama sürecinde "beraat" kararları geldikçe görmek isterim sizi ve sizin gibileri.

Başta başbakanınız olmak üzere.

Yalnız ve güzel ülkem, o günleri de göreceğiz elbet.

 

Şimdilik atın tutun, suçlayın, etiketleyin. Hesap kitap zamanı geldiğinde de sesiniz çıkmasın ama.

 

 

Efendiler, şimdi buyrun yavaş yavaş. Hele bir yorumlarınızı alalım.

 

Ne olmuş bugün biliyor musunuz?

Darbecileri sokağa salmışlar, üstelik bir iki değil tam 4 kişiyi birden.

 

E artık korkulacak zamandır sizlere, ya bunlar birleşip 7 Temmuz planını uygulamaya başlarsa? 5-6 darbe planı varmış ya, seçer seçer darbe yaparlar heralde. Yaz modasına, tatil renklerine uygun bir darbe olsa bari, sırıtmasa dünya medyasında. Şöyle havalı havalı olsa.

Heeeeey Ergenekoncular, yandaşlar, yalakalar, sempatizanlar, onun bunun adamları, ayağınızı denk alın, teröristler sokakta artık. Anlayabiliyor musunuz?

 

Neyse, sorular malum. Herkesin aklına diline gelir, ben tercüman olayım.

 

1- Bu insanlar darbeci değildiler madem, ne diye sabahın köründe yakapaça kelepçelerle göz altına alındılar? İfade vermeye bile davet edilmeden üstelik. Canım haklarındaki suçlama kesinleşinceye kadar herkes suçsuzdur gibilerinden inleyen nameler okumayın sakın. Olayın nasıl gerçekleştiği ortada. Madem çok saygılıydınız bu insanların insan haklarına, kelepçe takana kadar davet etseydiniz önce. Neyse.

 

2- Haa darbeciydiler madem, ne diye saldınız? Hatta ya şimdi darbe olursa??? Adamlar sokakta! Terör örgütünden militan arkadaşlardı hani bunlar? Hani içerdeki herkes birbirini tanıyordu?

 

Bunlar bitmeyecek soruların başlangıcıdır. Anti-tezi olan arkadaşlarımızdan, biraz bu sorulara yorum yapmalarını rica ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perincek, İlhan Selçuk; Generallik rütbesiyle alakalı değildir. Sinan Aygün ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay istisna tutulabilir.

 

Aslında hükümetin ben sessiz kalmasından yanayım. Yeter ki; savcılara arkanızdayım desin. Tabii; bu yapılırken siyasi bir lince de varmasın olay. Varmış mıdır? Aslında yakalanan kişiler muhaliftir ama pek de öyle siyasiler değildir. En büyük muhalefeti gerçekleştirmişlerdir de siyasi denilince ben farklı şeyler algılıyorum o kadar.

 

Her ne ise; Şu anki hükümet sayisi linç var dese kendisi için sorun olur, yok dese sorun olur, savcıya karışsa sorun olur, karışmasa sorun olur. Her tarafı pis bir değnektir. Yapabileceği tek şey vardır. Karışmamak/Savcıların serbestçe hareket edebilmesi için destek çıkmak. Bu serbestlek serkeştlik anlamına gelmemeli.

 

Merve Kavakçı olayında suçlama bu tarzda değildir. Darbe ile suçlanan yoktur. Hal böyle olunca saçma sapan bir sebeple gece yarısı eve dalmaya çalışmanın mahiyeti yoktur. Her ne kadar savcı yanlış yapmış olsa da hükümet de yanlış yapmıştır. Arama yetkisini verdiğiniz savcı bunu yapabiliyorsa siz hangi yetkiyle bu aramayı durduruyorsunuz. Bu yetki soruşturma evresinde savcıya verilmiştir.

 

Önemli belgeler nerede saklanır ki; İşyeriniz aranıyor, eviniz aranıyor. Nerede saklayacaksınız. Benim bütün verilerim kendi özel bilgisayırımda olmayacak da nerede olacak. Ulaşabileceğim yerde olmalı.

 

Herhalde ben böylesi bir eylemi bu eblehliğim yüzünden gerçekleştiremiyorum. Yani; bütün belgeleri evde saklamak gibi bir adetim var.

 

Ben de devletin içerisindeki örgütlenmeyi merak ediyorum. Ben de böyle bir darbenin devlet içerisinde uzantıları olduğunu biliyorum. Tek sorun niye bu örgütlenme hakkında bir fikrimiz yok. Devlet içerisindeki kısmına hiç değinilmedi. Yok ki böyle bir uzantı diyemeyiz ama böyle bir uzantı olmasa dahi bu kişiler "Anayasal düzenin hakkından gelmeye çalışmaktan" hüküm yiyebilirler. Yapılabilip/yapılamaması yönünde önemli bir güç olması şart değil.

 

Başından beridir birşey diyorum; Bu bir siyasi linçtir diyenler aynı zamanda "Savcılar, AKP'nin maşası olmuşturlar" demektedirler. O halde, savcıların ve hakimlerin her ahval ve şerait içerisinde doğruyu, hukuki olanı yaptıkları söylenemez. Ve yine AKP'ye sürekli olarak Anayasa Mahkemesine saygı duymuyorlar veya Cumhuriyet Başsavcısına saygı gibi ifadeler yöneltenler saçmalamış oluyorlar diyorum.

 

Kemal Gözler'in makalesini de bu yüzden koymuştum başlık halinde. Yani Savcıların/hakimlerin her yaptığı doğru olmayabilir. 9 hakim karar verdi diye bu doğru demek değildir.

 

BİRGÜN HUKUK HERKESE LAZIM OLUR. dediğimde böyle bir durumun bu kadar çabuk karşıma çıkacağını açıkçası ben de beklemiyordum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Efendiler, şimdi buyrun yavaş yavaş. Hele bir yorumlarınızı alalım.

 

Ne olmuş bugün biliyor musunuz?

Darbecileri sokağa salmışlar, üstelik bir iki değil tam 4 kişiyi birden.

 

E artık korkulacak zamandır sizlere, ya bunlar birleşip 7 Temmuz planını uygulamaya başlarsa? 5-6 darbe planı varmış ya, seçer seçer darbe yaparlar heralde. Yaz modasına, tatil renklerine uygun bir darbe olsa bari, sırıtmasa dünya medyasında. Şöyle havalı havalı olsa.

Heeeeey Ergenekoncular, yandaşlar, yalakalar, sempatizanlar, onun bunun adamları, ayağınızı denk alın, teröristler sokakta artık. Anlayabiliyor musunuz?

 

Neyse, sorular malum. Herkesin aklına diline gelir, ben tercüman olayım.

 

1- Bu insanlar darbeci değildiler madem, ne diye sabahın köründe yakapaça kelepçelerle göz altına alındılar? İfade vermeye bile davet edilmeden üstelik. Canım haklarındaki suçlama kesinleşinceye kadar herkes suçsuzdur gibilerinden inleyen nameler okumayın sakın. Olayın nasıl gerçekleştiği ortada. Madem çok saygılıydınız bu insanların insan haklarına, kelepçe takana kadar davet etseydiniz önce. Neyse.

 

2- Haa darbeciydiler madem, ne diye saldınız? Hatta ya şimdi darbe olursa??? Adamlar sokakta! Terör örgütünden militan arkadaşlardı hani bunlar? Hani içerdeki herkes birbirini tanıyordu?

 

Bunlar bitmeyecek soruların başlangıcıdır. Anti-tezi olan arkadaşlarımızdan, biraz bu sorulara yorum yapmalarını rica ederim.

Bence çok uzak olmayan günlerde, yeni gözaltılar olacak.. Bunlar genelde dini yönü ağırlıklı ama AKP ye muhalif sesler olacaklar.. Mesela Y.Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz veya Aytunç Altındal gibi..

 

Böylece akıllları sıra "bakın bizim için çete(!)nin çökertilmesi önemli, dindar da olsa eğer suça bulaşmışsa ayrım yapmayız" mesajı verecekler..

 

Kazın ayağı öyle değil ama, bizim saf milletimiz "Helal olsun, bak kendinden olana bile dokunuyorlar. Peygamber gibi adam bu Tayyip bee. Zaten bu ******* güya ilahiyatçı ama AKP ye dil uzatıyorlardı, ne biçim müslüman bunlar, oh iyi oldu münafıklar sizi!" diyecektir.

 

Ve bu "Dilim dilim" içeri tıkma operasyonları halk tepki vermedikçe böyle sürecektir.. Bakmayın haftasonuna iddianame hazır dediklerine..

 

Ondan sonra da artık gazete tv kapatmalar başlar, hoş muhalif medya pek te kalmadı ya onların da defteri dürülecektir..

 

Ordunun terhis edilmesi de çok uzak görünmüyor bu senaryoda..

 

.................................

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kemal Alemdaroğlu, Doğu Perincek, İlhan Selçuk; Generallik rütbesiyle alakalı değildir. Sinan Aygün ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay istisna tutulabilir.

 

Aslında hükümetin ben sessiz kalmasından yanayım. Yeter ki; savcılara arkanızdayım desin. Tabii; bu yapılırken siyasi bir lince de varmasın olay. Varmış mıdır? Aslında yakalanan kişiler muhaliftir ama pek de öyle siyasiler değildir. En büyük muhalefeti gerçekleştirmişlerdir de siyasi denilince ben farklı şeyler algılıyorum o kadar.

 

Her ne ise; Şu anki hükümet sayisi linç var dese kendisi için sorun olur, yok dese sorun olur, savcıya karışsa sorun olur, karışmasa sorun olur. Her tarafı pis bir değnektir. Yapabileceği tek şey vardır. Karışmamak/Savcıların serbestçe hareket edebilmesi için destek çıkmak. Bu serbestlek serkeştlik anlamına gelmemeli.

 

Merve Kavakçı olayında suçlama bu tarzda değildir. Darbe ile suçlanan yoktur. Hal böyle olunca saçma sapan bir sebeple gece yarısı eve dalmaya çalışmanın mahiyeti yoktur. Her ne kadar savcı yanlış yapmış olsa da hükümet de yanlış yapmıştır. Arama yetkisini verdiğiniz savcı bunu yapabiliyorsa siz hangi yetkiyle bu aramayı durduruyorsunuz. Bu yetki soruşturma evresinde savcıya verilmiştir.

 

Önemli belgeler nerede saklanır ki; İşyeriniz aranıyor, eviniz aranıyor. Nerede saklayacaksınız. Benim bütün verilerim kendi özel bilgisayırımda olmayacak da nerede olacak. Ulaşabileceğim yerde olmalı.

 

Herhalde ben böylesi bir eylemi bu eblehliğim yüzünden gerçekleştiremiyorum. Yani; bütün belgeleri evde saklamak gibi bir adetim var.

 

Ben de devletin içerisindeki örgütlenmeyi merak ediyorum. Ben de böyle bir darbenin devlet içerisinde uzantıları olduğunu biliyorum. Tek sorun niye bu örgütlenme hakkında bir fikrimiz yok. Devlet içerisindeki kısmına hiç değinilmedi. Yok ki böyle bir uzantı diyemeyiz ama böyle bir uzantı olmasa dahi bu kişiler "Anayasal düzenin hakkından gelmeye çalışmaktan" hüküm yiyebilirler. Yapılabilip/yapılamaması yönünde önemli bir güç olması şart değil.

 

Başından beridir birşey diyorum; Bu bir siyasi linçtir diyenler aynı zamanda "Savcılar, AKP'nin maşası olmuşturlar" demektedirler. O halde, savcıların ve hakimlerin her ahval ve şerait içerisinde doğruyu, hukuki olanı yaptıkları söylenemez. Ve yine AKP'ye sürekli olarak Anayasa Mahkemesine saygı duymuyorlar veya Cumhuriyet Başsavcısına saygı gibi ifadeler yöneltenler saçmalamış oluyorlar diyorum.

 

Kemal Gözler'in makalesini de bu yüzden koymuştum başlık halinde. Yani Savcıların/hakimlerin her yaptığı doğru olmayabilir. 9 hakim karar verdi diye bu doğru demek değildir.

 

BİRGÜN HUKUK HERKESE LAZIM OLUR. dediğimde böyle bir durumun bu kadar çabuk karşıma çıkacağını açıkçası ben de beklemiyordum.

 

Bugün basında çıkan bir bilgi bu soruşturmanın seyri hakkında gerçekten fikir verebiliyor. Bu soruşturmanın başlamasına sebep olan gecekonduda bulunan el bombaları imha edilmiş. Yani temel delil. Bir derin devlet çetesini çökertmeye çalışan savcı ne yapardı? O bombaları takip etmeye başlardı. Bu bombalar mke yapımı değil mi? Tek tek. Mke den bu seri numaralı bombalar ne zaman çıkış yapmış. Kime teslim edilmiş, hangi kurum nereye göndermiş yani eninde sonunda bu bombaların hangi kurumun, hangi elemanına teslim edildiği çok basit bir şekilde ortaya çıkardı. Zira devletin silahlarının ne zaman, kime verildiği kayıt altındadır. Yapılan ne peki. Bombalar imha edilmiş. Davanın başlamasına sebep olan ana delil.

 

Günerci Cıvaoğlu bugünkü köşesinde benim anlatmak istediğimi bir cümle ile çok güzel özetlemiş "bu çetenin şefi var ama kızılderilileri yok"

 

Bekir, emin ol dünyanın hiçbiryerinde anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmek, darbe düzenlemek gibi suçlarla itham edilen bir çete. Gizli belgelerini evinde, işyerinde , kişisel bilgisayarında saklamaz. Heleki varolduğu söylenen çetenin başı emekli bir general, hukukçular vs ler tutuklanmışken. Baykal'ın dediğide doğrudur. Bu insanların dava ile uzaktan yakından alakası olmayan şahsi bilgileri bile ertesi gün hükümet yanlısı medya kuruluşlarına servis ediliyordu. Çeteye ait zerre kadar bir doküman bulunsa bu kuruluşlar kıyameti koparırdı. Zaten dakika bir gol bir. Aramalardan hemen sonra kişilerin özel bilgilerinin hükümet yanlısı medya kuruluşlarına servis edilmesi gözaltıların mahiyeti konusunda şüphe uyandırıyor.

 

Bu nasıl çete? Tamamı 50 yaş üstü adamlardan mı oluşuyor? Bunlar mı darbe yapacak? Ellerine silah alıp yönetime mi el koyacak totali 50-60 tane adam. Yok iddia bunlar devletin içindeki kanatlarıyla bir darbe düzenleyecekse. O kanat nerede? İşin özü budur. Bununda lami cimi yoktur.

 

Bugüne kadar gözaltına alınan bir devlet görevlisi var mı? Onu geçtim ifadesi alınan bir devlet görevlisi var mı?

 

İki şey.

 

Ya dersinki bunlar darbe düzenlemeye yetecek kadar silahlı militanı, gerillaları vs si var o zaman onları çıkar ortaya. Hücre evlerini bas. Silahlı militanları yakala. Böyle birşey yok.

 

Diyorsanki bu bir "derin devlet" çetesi ve devletin içindeki örgütlenmesiyle darbe düzenleyecek o zaman nerede devletin içindeki örgütlenmesi?

 

Yok örgüt bu haliyse ve totali buysa, bıraktım tutuklananları bütün gözaltına alınanlarda dahil hepsinin elinde silahla darbe teşebbüsünde bulunduğunu düşün. yarım bölük askerin 10 dakikada tepeleyeceği adamlar. Onu bırak 100 metre koşsa yarısının kalp krizi geçireceği adamlar.

 

Aynen Güneri Cıvaoğlu'nun dediği gibi. Şef var kızılderililer yok.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim savcım senin savcını döver

Senin hukukun benim hukukumu döver

 

gibi birşeye dönmüş bu olaylar

 

---sen bana daha önce sopayla vurmuştun!!!

 

---ama sende bana taş atmıştın!!!

 

paylaşalımayan neyse kökünden yok edersek kavga etmeyeceğiz belli oldu

 

Bir de Cyrano nun dediği gibi nerede bu darbeyi yapacak binlerce ya da milyonlarca mı diyeyim militan gerilla ıvır zıvır işte nerede....Yoksaaaaaa aklıma kötü şeyler geliyor militan diye bizleri toplamaya başlamasınlar :) (güleyim mi? )

 

Olmadı hümeyni severiz arabanın direksiyonunu soldan sağa alırız.Bir değişiklik olur (bak ben yine sapıtmaya başladım)

 

Bu arada üniversitelere beyinle girmek serbest olursa daha bir mutlu oluruz.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir alıntı;

 

"Henüz iddianameyi görmedik ama, sağolsunlar, AKP’ci gazeteler sayesinde bütün iddiaları görüyoruz... Bir tanesi şu: "Ekonomiyi kötüymüş gibi göstereceklerdi!"

*

Halbuki...

*

Dünyanın en yüksek faizini biz vermiyoruz. Dünyanın en pahalı benzinini biz kullanmıyoruz. Dünyanın en yüksek vergileri bizde değil... Elektriğe daha dün yüzde 22 zam gelmedi. Doğalgaz sudan ucuz... İthalatın i’si yok; iğneden ipliğe yerli malı kullanıyoruz. Cari açık kapandı. Kayıtdışı yok. İşsizlik yok; çalışmayan keyfinden çalışmıyor. Asgari ücretle kira öder gibi ev sahibi oluyorsun. Kiralar düştü zaten... İngiliz vatandaşı bakanımız söylemişti; öğretmen maaşları, aralarında İngiltere’nin de bulunduğu OECD ülkelerinden yüksek... Kişi başına düşen milli gelir, 10 bin dolar... Sen, yenge, 3 de çocuk, etti 50 bin dolar; hálá geçinemiyorsan, Allah’tan kork! Simit bile Simit "Sarayı"nda satılıyor; daha ne olsun? Dünyanın en yüksek kredi kartı faizi bizde değil... Kart borcu olan yok. Hiç kimse açlık sınırının altında değil. Yoksul yok. Çocuklar çöplükten pazar artıklarını toplamıyor. Zenginlikten tembelleştiler, kömür almaya bile gitmiyorlar, evlerine servis yapılıyor. Bankaları satmadık. Telefonları satmadık. Devletin borcu artmadı. Esnafın kulağından para fışkırıyor; protestolu senet azaldı, karşılıksız çek yok. Kepenk kapanmıyor. Habire fabrika açılıyor. AB’ye girdik. Dünya bize hayran. Çiftçiye haciz gelmiyor. Mazot bedava. Gübre hiç bu kadar ucuz olmamıştı. Şımardılar, tarlalarını ekmiyorlar. Bi tek pirinçte katakulli oldu, onu da tahminim, Atatürkçü Düşünce Derneği stoklamıştır... Emekliler yiye yiye bitiremiyor paraları; tatile Şeyseller’e gidiyorlar. En son 20 lira zam aldılar, peder bana gemi aldı."

 

Neydi o popüler cümle? HUKUK BİR GÜN HERKESE LAZIM.

 

Yahu biraz da DÜRÜSTLÜK LAZIM, TARAFSIZLIK LAZIM, VİCDAN LAZIM. OKUMAK LAZIM, KÖR OLMAMAK LAZIM. Tek başına hukuku kim neylesin?!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR GÜN HERKESE LAZIM OLAN HUKUK!

 

Bu aralar kime lazımsa onun.Evet maalesef hala ortada bir iddianame yok.Bu tüm yaşananları o kadar belirsiz kılıyor ki.Bunun da ötesinde tam anlamıyla toplumsal kutuplaşma çanları bir yerlerde duyuluyor.Ekonomi olarak çok da iyi hatta hiç iyi bir yerde olmadığımız gün gib,i aşikar.Zenginin daha zengin fakirin daha da fakirleştiği bir ülke ekonomi adına tüm iyi göstergeleri çoktan gümlemiştir.

 

Ve Ergenekondan tutun,son dönemin kapatılma, genelkurmay ilişkilerine kadar bence bu ekonomi kadar bizim kendi iç hesaplaşmalarımızın birer meyvesi.Nokta dergisinde yayınlanan darbe günlükleri ve hemen akaibinde bu derginin mağduriyeti.Şimdi aynı şey Taraf gazetesi için geçerli.Az önce bugün Taraf ekinde verilen darbe günlüklerini okudum.Oldukça ürkütücü.Tamamlanmayan bir iddianame var ortada ama aynı zamanda korkutan,geri adım attıran senaryolar da var gündemde.Vicdan sahibi olmak lazım,neden ben yarına hala darbelerle beslenen bir zihniyeti miras bırakayım.Anlamak gerek,okumak gerek,düşünmek gerek.gerek de gerek...

 

Ve işin aslı bu gelişmeler beni hiç de şaşırtmıyor.Emin olun ki gün yüzüne çıkmayan o kadar kokuşmuşluk,ince hesaplar vardır ki!Hukuk herkese lazım,ama bu ülkede daha çok da işine gelen lazım.Lazımlık gibi bir şey!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...

 

Ve işin aslı bu gelişmeler beni hiç de şaşırtmıyor.Emin olun ki gün yüzüne çıkmayan o kadar kokuşmuşluk,ince hesaplar vardır ki!Hukuk herkese lazım,ama bu ülkede daha çok da işine gelen lazım.Lazımlık gibi bir şey! [/size]

TARAF gazetesinin cagdisi yazilarinin ülkeyi taş devrine cevirmeye calisan yazilari gibi *******

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kavgası olmayan var mıdır?Bakın arkadaşım dediğiniz gibi şeriat tehlikesi olabilr,başka tehlikeler de bunu yanında tetikte beliyordur zaman zaman.İnsanlar aynı düşünmez,düşündüklerini isterler.Sizin için tehlike olmayanlar bazen onlar için bir tehlikeye dönüşür.Bunu kimse değiştiremez.Yalnız ülke için zor olan böylesi bir dönemde olayı kalkıp da farklı kutupların kavgasına dönüştürmek oldukça tehlikelidir.Bırakalım,zaman verelim.Ne olacak.Suçlu kimse o çeksin cezasını.Millet değil.Sakın Akp ve benzeri bir partinin veya bir gazetenin dedikleri,yazdıkları diye düşünme.İnanın ben başka partilerin kapatılması söz konusu olunca yargıya saygı diyen bir partinin kendi kapatılması sürecinde bunu söyleyememesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.Ama bunun yanında darbelerle kesintiye uğrayan bir demokrasi değil;sonunda halkımızında tüm bildikleriyle hukuki olan bir demokrasi istiyorum.Ve devlet otoritesini hiçe sayıp da kendilerince vatanı kurtaranların söz sahibi olduğu bir ülke değil;bu ülkenin gerçek sahibi olan bizlerin söz hakkına sahip olduğu bir ülke istiyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kavgası olmayan var mıdır?Bakın arkadaşım dediğiniz gibi şeriat tehlikesi olabilr,başka tehlikeler de bunu yanında tetikte beliyordur zaman zaman.İnsanlar aynı düşünmez,düşündüklerini isterler.Sizin için tehlike olmayanlar bazen onlar için bir tehlikeye dönüşür.Bunu kimse değiştiremez.Yalnız ülke için zor olan böylesi bir dönemde olayı kalkıp da farklı kutupların kavgasına dönüştürmek oldukça tehlikelidir.Bırakalım,zaman verelim.Ne olacak.Suçlu kimse o çeksin cezasını.Millet değil.Sakın Akp ve benzeri bir partinin veya bir gazetenin dedikleri,yazdıkları diye düşünme.İnanın ben başka partilerin kapatılması söz konusu olunca yargıya saygı diyen bir partinin kendi kapatılması sürecinde bunu söyleyememesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.Ama bunun yanında darbelerle kesintiye uğrayan bir demokrasi değil;sonunda halkımızında tüm bildikleriyle hukuki olan bir demokrasi istiyorum.Ve devlet otoritesini hiçe sayıp da kendilerince vatanı kurtaranların söz sahibi olduğu bir ülke değil;bu ülkenin gerçek sahibi olan bizlerin söz hakkına sahip olduğu bir ülke istiyoruz.

 

şeriat tehlikesi olabilr diyorsunuz ozaman bu olgunun karsisinda duran bu tehlikenin karsisinda duranlari kemalist diyenlerde var kominist diyenlerde var laikciler diyende var demokrat diyenlerde var aydinlar diyende var,, varda var OZAMAN BU TEHLIKENIN KARSISINDA DURANLARA NE AD VERELIM...

 

sonra nasil bir ülke istiyorsun? şeriat mi utanmayin söyleyin yoksa sadece şeriat kürt devletimi yoksa bütün bu ülkede yasayacak halki icine alacak şeriat Devletimi utanmayin söyleyin..

 

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nalıncı keseri edebiyatı bunlar.

Ne diyorlar?

Maalesef henüz iddianame yok.

Ne cici değil mi? Ah ne de çok üzgünler aslında.

 

Sonra?

Sonra onun bunun yazdığı oysa sadece yazarını bağlayan mitolojik öykülere anlamlar yüklüyorlar. Darbe günlükleri! Hatta hiç de cici değil, ürkütücü! Ve yine maalesef darbe günlüklerini yazan yandaş, hala dışarda, tek kelime ifade verdiğini duyan olmadı. Bu da çok şeker. Masum savcı, dürüst savcı, helal sana.

 

Sonra?

Sabah 3-5 gözaltıları, çok şirin şekilde gerçekleştirildi. İhtiyacı olanın koluna girildi. İhtiyacı olmayanın elini kelepçenin metal aksamı kesmiş olabilir, eh bu da cici kaderin şirin cilvesi.

Haaa iddianamesi yokmuş bu soruşturmanın? Olmasın canım, dedik ya maalesef.

 

Ama bu insancıklar işin ucu orduya dayandığında, genelkurmay başkanından şahsi hesap sorma cüretini bile gösterebiliyor. Aslanlar gibi cevap verecek diyorlar. Yoksa etiket elde, o da darbeci.

Nasıl bir ülke istiyorsun? sorusu pek yerinde değil bence sevgili Efendi Türkler.

 

Sen ne ayaksın? diye sormalı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şeriat tehlikesi olabilr diyorsunuz ozaman bu olgunun karsisinda duran bu tehlikenin karsisinda duranlari kemalist diyenlerde var kominist diyenlerde var laikciler diyende var demokrat diyenlerde var aydinlar diyende var,, varda var OZAMAN BU TEHLIKENIN KARSISINDA DURANLARA NE AD VERELIM...

 

sonra nasil bir ülke istiyorsun? şeriat mi utanmayin söyleyin yoksa sadece şeriat kürt devletimi yoksa bütün bu ülkede yasayacak halki icine alacak şeriat Devletimi utanmayin söyleyin..

 

 

:shuriken:

 

Bu tehlikenin karşısında yer alabilmek için illah bir isim yada kalıp mı istiyorsunuz?Ben nasıl mı bir ülke istiyorum;Anayasa ve hukuka dayanan bir demokrasi.Dikkat edin sadece demokrasi değil istediğim;anayasal ve hukuki bir demokrasi.İstekler belirtilirken utanma değildir sizi saran duygunun adı;cesarettir arkadaşım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nalıncı keseri edebiyatı bunlar.

Ne diyorlar?

Maalesef henüz iddianame yok.

Ne cici değil mi? Ah ne de çok üzgünler aslında.

 

Sonra?

Sonra onun bunun yazdığı oysa sadece yazarını bağlayan mitolojik öykülere anlamlar yüklüyorlar. Darbe günlükleri! Hatta hiç de cici değil, ürkütücü! Ve yine maalesef darbe günlüklerini yazan yandaş, hala dışarda, tek kelime ifade verdiğini duyan olmadı. Bu da çok şeker. Masum savcı, dürüst savcı, helal sana.

 

Sonra?

Sabah 3-5 gözaltıları, çok şirin şekilde gerçekleştirildi. İhtiyacı olanın koluna girildi. İhtiyacı olmayanın elini kelepçenin metal aksamı kesmiş olabilir, eh bu da cici kaderin şirin cilvesi.

Haaa iddianamesi yokmuş bu soruşturmanın? Olmasın canım, dedik ya maalesef.

 

Ama bu insancıklar işin ucu orduya dayandığında, genelkurmay başkanından şahsi hesap sorma cüretini bile gösterebiliyor. Aslanlar gibi cevap verecek diyorlar. Yoksa etiket elde, o da darbeci.

Nasıl bir ülke istiyorsun? sorusu pek yerinde değil bence sevgili Efendi Türkler.

 

Sen ne ayaksın? diye sormalı.

 

Şirin şirin gerçekleşen gözaltılar,var olmayan bir iddianame ile belirsizleşen taraf yada tarafsızlık durumu...Sabahın bir yarısında sizin olaya bakışınızla meşru olmayan haller!Sen ne ayaksın!!!!Olmadı bu bakın.Ben bu hoş olmayan gözaltılar yanında darbe sonrası sabaha yakın idamları,sürgünleri de en az bu durum kadar anlaşılmaz ve abes görüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şirin şirin gerçekleşen gözaltılar,var olmayan bir iddianame ile belirsizleşen taraf yada tarafsızlık durumu...Sabahın bir yarısında sizin olaya bakışınızla meşru olmayan haller!Sen ne ayaksın!!!!Olmadı bu bakın.Ben bu hoş olmayan gözaltılar yanında darbe sonrası sabaha yakın idamları,sürgünleri de en az bu durum kadar anlaşılmaz ve abes görüyorum.

 

Valla bence de olmadı. Çünkü ne benim, ne de Efendi Türkler'in sorusunun cevabı yok.

*********

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu soruşturma, Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları ve nokta dergisinin yayınladığı darbe günlükleri temel alınarak başladı.

 

Soruşturmanın ana delili olan el bombaları daha iddianame hazırlanıp dava bile açılmadan imha edildi. Bombaların imha ediliş gerekçesi "patlama ihtimaline karşı". Bir silahın patlama ihtimali ne kadarsa bir el bombasının patlama ihtimalide o kadardır. Nasılki bir tabancanın ağzına mermi sürüp, tetiğini çekince patlarsa. Bir el bombasıda güvenlik muyunu çıkarıp, pimini çekip mandalı bırakınca patlar.

 

Deliller mahkeme bitinceye kadar saklanır. Zira taraflar rapora itiraz edebilir. Yeniden inceleme isteyebilir. Üstelik bu bombalar soruşturmaya başlatan ana delil. Ve bombaların izi sürülerek en son hangi birim veya kişiye teslim edildiği öğrenilir bu açıdanda oldukça kritik bir delil. Ama artık o bombalar yok. Yani davanın ana delili yok. Rapor var. Peki rapora itiraz olursa ne olacak? Bombalar imha edildi o yüzden itiraz edemezsiniz mi denilecek?

 

Darbe Günlükleri'nin yazarı olduğu iddia edilen Amiral Özden Örnek'in iki oğlununda Başbakanın damadı Berat Albayrak'ın ortağı olduğu Çalık Grubunda yöneticilik yaptığı ortaya çıktı. Çalık Grubu sıradan bir holding değil. ATV-SABAH'ı satın alabilmeleri için başbakanın kamu bankalarını harekete geçirdiği. Finansör bulmak için bizzat kendisinin Katar'a gittiği bir şirket. Ve bu şirketin içinde Amiral Özden Örnek'in iki oğluda var.

 

 

Şu iddianameyi görmek için o kadar sabırsızlanıyorum ki.

 

Benim bir ikinci görüşüm. Bu soruşturma ilerledikçe ipin ucu AKP'ye dokunmaya başladı ve AKP seri manevralarla bu davayı geçiştirmeye çalışıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben nasıl mı bir ülke istiyorum;Anayasa ve hukuka dayanan bir demokrasi.Dikkat edin sadece demokrasi değil istediğim;anayasal ve hukuki bir demokrasi.

 

diye cevaplamıştım;ama tabi insan okumayınca göremiyor,ayrıca;

Ama bunun yanında darbelerle kesintiye uğrayan bir demokrasi değil;sonunda halkımızında tüm bildikleriyle hukuki olan bir demokrasi istiyorum.Ve devlet otoritesini hiçe sayıp da kendilerince vatanı kurtaranların söz sahibi olduğu bir ülke değil;bu ülkenin gerçek sahibi olan bizlerin söz hakkına sahip olduğu bir ülke istiyoruz.

 

şekilnde bir iletimde vardı.Bu muydu soru;özür dilerim şayet bu ise cevapladığım bir soruya cevap aranması ihtimalini düşünememişim.Bunun yanında sizi dinlemek istiyorum;çünkü daha neden bu şekilde tepki verdiğinizi anlayamadım.Yani bileyim ki ayrıldığımız noktayı ona göre yazayım değil mi?Ha yanlış soruya cevap verdiysem de bir zahmet anlama güçlüğümün olduğunu varsayıp soruyu bir daha yazın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR GÜN HERKESE LAZIM OLAN HUKUK!

 

... Zenginin daha zengin fakirin daha da fakirleştiği bir ülke ekonomi adına tüm iyi göstergeleri çoktan gümlemiştir.

 

Ve Ergenekondan tutun,son dönemin kapatılma, genelkurmay ilişkilerine kadar bence bu ekonomi kadar bizim kendi iç hesaplaşmalarımızın birer meyvesi.Nokta dergisinde yayınlanan darbe günlükleri ve hemen akaibinde bu derginin mağduriyeti.Şimdi aynı şey Taraf gazetesi için geçerli.Az önce bugün Taraf ekinde verilen darbe günlüklerini okudum.Oldukça ürkütücü.Tamamlanmayan bir iddianame var ortada ama aynı zamanda korkutan,geri adım attıran senaryolar da var gündemde...

 

 

Hükümete bindirerek başlamışsınız, maaşallah. Sonrasında sözde darbe günlüklerine selam vererek, senaryolara öpücükler dağıtarak giriş törenini sonlandırmışsınız.

 

Kavgası olmayan var mıdır?Bakın arkadaşım dediğiniz gibi şeriat tehlikesi olabilr,başka tehlikeler de bunu yanında tetikte beliyordur zaman zaman...

...

Ve devlet otoritesini hiçe sayıp da kendilerince vatanı kurtaranların söz sahibi olduğu bir ülke değil;bu ülkenin gerçek sahibi olan bizlerin söz hakkına sahip olduğu bir ülke istiyoruz.

 

Kendilerince vatanı kurtaranlara da bir şut çekmişsiniz. Bu laf da herhalde ulusalcılara.

 

Ben nasıl mı bir ülke istiyorum;Anayasa ve hukuka dayanan bir demokrasi.Dikkat edin sadece demokrasi değil istediğim;anayasal ve hukuki bir demokrasi.

 

 

Burada da suluboya çalışması arka fonda hukuk demokrasi , manzara resmi, Türkiye tablosu. Ne güzel.

 

Ama bu güzel ülkenin Genelkurmay'ına da Nihat GENÇ:"Taraf Gazetesi Türkiye'nin yeni Ergenekon'udur" başlığı altında Taraf Gazetesi sponsorluğunda bindirmişsiniz.

 

Ve size sorulmuş ama cevapsız kalmış, şeriat devleti-kürt devleti vs soruları.

 

Boşa sormadım ben,*******

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şanlı Türk Ordusunun Şerefli Komutanlarından Şener Eruygur Paşa'nın TERÖRLE MÜCADELE Yorumu...ama o şu anlarda terörist olduğu için tutuklu !!!!!!!!!!

 

"Orta Asya"dan, Balkanlara, Orta doğuya uzanan geniş bir coğrafyada birleştirici, bütünleştirici ulusal niteliklerimizle büyük bir potansiyele sahibiz."

 

 

 

Söz konusu konferansın ilk bölümünde Atatürkçü Düşünce sistemini anlatan, ulusal güvenlik ve ulusal irade konularına değinen Emekli Orgeneral Şener ERUYGUR'un açıklamaları

 

 

TERÖR MEVZİ KAZANIYOR

 

Emekli Orgeneral Şener ERUYGUR terör konusundaki açıklamalarına başlarken, "Bu terör ile mücadelede başımıza gelen nedir? Bu gencecik çocuklarımızı, günahsız insanlarımızı kaybediyoruz, can ve kan kaybediyoruz ve biz kendi aramızda halâ bu terör belasından nasıl kurtulacağız diye kavga ederken, teröristler daha fazla mevzi kazanıyorlar daha büyük tehlike haline geliyorlar" dedi.

 

Anayasamızın 117. Maddesini hatırlatan Eruygur Paşa, 2. paragraftaki "Milli Güvenliğin sağlanmasında ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasını hazırlamasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne karşı Bakanlar Kurulu sorumludur" ifadelerini okudu ve hemen akabinde şunları söyledi. "Efendim, Terörle mücadele edeceğiz, Silahlı Kuvvetlerimiz kendi gücüyle, kendi olanaklarıyla elinden geleni yapsın, burada şu şu tedbirler almak gerekir ama, "-aman onlara fazla dokunmayalım, bizi dış dünyada çok kötü şekilde göstermeye neden olur, demokrasi dışı gibi bir uygulamaymış görüntüsü verir, gelecekteki seçimde bize oy kaybettirir" gibi düşüncülerle terörle mücadeleyi sadece Silahlı Kuvvetlerin işi görme gibi alışkanlığı uzun süre devam etti. Oysa Anayasamızın hükmü de açık. Teröre karşı mücadelede ulusun tüm güçlerinin Bakanlar Kurulu'nun sorumluluğu altında kullanılması gerekiyor. Nedir bu ulusal güçler? Bir tanesi doğaldır ki Silahlı Kuvvetlerdir. Silahlı Kuvvetler, Emniyet Güçleri, terörle mücadelede en önemli unsur olarak kullanılacaktır ama sadece bununla mı sınırlı olmalı? Nerde eğitim politikası? Yatılı bölge okulları var, buralarda bölücülük propagandası yapılıyor, devlet buralara ulaşamıyor. Eğitim sistemi tamamen birilerinin denetimine geçmiştir. Türk Milli Eğitim Bakanlığı buna uygun bir çözüm üretemiyor. Dış politikada bir gün başka türlü, bir gün daha başka türlü demeçlerle teröristlere cesaret veriliyor. Onları arkadan destekleyen dış dünyaya, bunlar bu işi becerebilecek durumda değiller, bari kendi gücümüzü, kendi güvenliğimizi, buradaki azınlıklara dayalı olarak yürütelim, düşüncesine kapılıyorlar. Bu terörizme karşı mücadelede dış politika göz ardı edilebilecek bir durum mu?

 

HANİ DEVLETİN KARŞI

 

PSİKOLOJİK HAREKATI?

 

Psikolojik hareket nasıl düşünülmeli? Birileri çıkıp konuşuyorlar, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkma hayaline kapılıyorlar. Yıkabilecekleri hevesine kapılıyorlar. Onlar her gün televizyonlara çıkıp, sizce malum kanallara, bölücülük, karanlık düşünce saçıyorlar. Hani Devletin bunlara karşı mücadelesi, psikolojik harekatı? O da yok.

 

Aklınıza gelebilecek tüm milli güç unsurlarının teröre karşı mücadelede mutlaka bir sistem yaklaşımı içerisinde kullanılması gerekir. Bunun tarihimizde bir çok örneği var. Cumhuriyet kurulmuş, hemen Yunanlıların İzmir'e çıktıkları dönemde, Kurtuluş Savaşını başarısız kılmak üzere Ali Batı isyanı çıkarılıyor, Cemil Çeto isyanı çıkarılıyor. Milli Kurtuluş Savaşı esnasında Koçgili İsyanı, hemen savaştan sonra Hakkari'de Nasuri İsyanı, peşine Şeyh Sait, Amed ve Tunceli İsyanları. Bunların hepsinin temelinde yabancı güçler yatıyor. Artık tarihi belgelerle de sabittir ki bu bölücü, ayrılıkçı akımların arkasında hep dış güçler vardır. Mesela bu Ağrı isyanlarının arkasında, o günkü Irak'ta İngiliz hakimiyeti mevcut, İngiliz Cemiyeti'nin etkinliği vardır. O Irak'taki İngiliz Komiserinin evinde toplantıları yapıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki isyanları planlamak, teşkil etmek üzere.

 

İşte Tandoğan'daki ses budur. Biz ulusal çıkarlarımızı ön plana alacağız. Birilerinin düşüncelerine dayalı olarak, birileriyle iyi geçinmeye dayalı olarak Devlet yönetme fikri Atatürkçü Düşünce mantığında yoktur. Bu tür düşüncelere birilerinin itibar etmesini beklemek de yanlıştır. Karşısında kendi çıkarlarını korumasını bilen bir ulusu gördükleri zaman düşman bile saygı duyar. Böylesine silik bir politika anlayışı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin bu içinde bulunduğu çok zor ekonomik koşullardan ve jeopolitik koşullardan kurtulması mümkün değildir.

 

Esasen Milli Güvenlik konusunda 2945 sayılı Yasada, Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yasası'nda Milli Güvenlik tanımı yapılıyor ve bunun dayandığı faktörler olarak Anayasa, Türk Ulusu'nun ebedi varlığının korunması, çıkarlarımızın, ekonomik, sosyal, politik çıkarlarımızın, ulusal anlaşmaların bize sağladığı imkanların muhafaza edilmesi, bunları güvenliğin olmazsa olmaz koşulları sayıyor.

 

Şimdi durum böyle iken, küreselleşme yeni dünya adı altında farklı yabancı kaynaklı düşüncelerin bizi kurtuluşa götüreceği konusundaki inançların ne kadar bilimsel temelden yoksun olduğu ortaya çıkar. İşte bugün karşı karşıya kaldığımız ulusal bankaların yabancılara satılması konusu. "Küreselleşme bunu gerektiriyor" diye bize yutturmaya çalışıyorlar ama kendilerinin ulusal bankalardaki yabancı payları yüzde 5'lere, 6'lara, 7'lere, bilemediniz yüzde 10'lara varmıyor. Kendilerinin ulusal bankalarının satışı mevzu bahis olduğunda kendi kamuoyları ayağa kalkıyor, bu satışların önüne geçmeye çalışıyor ve başarıyor. Bizde bunları yapmaya kalktığımız zaman "bunlar geri düşüncenin eseri diye takdime çalışılıyor. Çünkü bunlarla ilgili, bu devletler parasal kaynak ayırıyorlar.

 

Mesela ABD'nin çıkardığı bir yasa var. Bu yasaya göre Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında sınırları değiştirmek istedikleri 22 ülkede kamuoyunu lehlerine çevirmek üzere 2005 yılından başlamak üzere her yıl 1 milyar dolar para tahsis ediliyor. Artık fiili mücadeleyi değil bu şekilde kamuoyunu satın almak suretiyle, işgali, içten çökertmeyi düşünüyorlar. Küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni, Bilim ve Teknolojinin bugün içinde bulunduğu bu çok düzeyli durum, bunlar birer gerçektir, bunları inkar etmek mümkün değildir.

 

Ama küreselleşme dediğimizde şunu anlıyoruz. Hastalıklarla mücadelede işbirliği yapalım. Bilimin ve tekniğin düzeyini, elde ettiği yenilikleri insanların çıkarına harcayalım. Afrika'daki açlıkları, gelişmekte olan ülkelerdeki açlıkları, işsizliğe yönelik sorunları gidermeye yönelik önlemler alalım. Küresel ısınmaya yönelik önlemler alalım. Bilimin ve teknolojinin imkanlarından yararlanmak ve küreselleşmek demek budur.

 

Küreselleşmek demek ve bu bölgeye demokrasi getireceğim diye o bölgeyi kana bulamak değildir küreselleşme. Böyle bir insanlık tanımı yapılmamaktadır. Ama birileri, o tutulan adamlar, her gün bir yerlerde boy göstermek ya da yazı yazmak suretiyle Amerika'nın denetimleri dışında yaşamanın Türkiye için büyük bir felakete sebep olacağını, anlatmaya çalışıyorlar. Bu, Sivas Kongresi'nde de aynı şekilde anlatmışlardı. Denilmişti ki "biz bu kadar borçla bağımsızlık savaşı yapıp, bağımsız bir devlet nasıl kuracağız. En iyisi İngiliz mandasıdır." İşte Atatürk bütün bunları değerlendirdikten sonra Nutuk'ta aynı şeyi ifade ediyor. Diyor ki, "bütün bu denilenleri yaptığımız zaman ne olacaktı? Esaret olacaktı. Biz esareti mi kabul edeceğiz? Onun için biz dedik ki Ya İstiklal Ya ölüm. İşte bu güce inananlarındır Atatürkçü Düşünce. Türk Ulusu bu güce değer vermektedir. Atatürkçü Düşünce Derneği olarak bunun için diyoruz ki üye sayımızı artıralım. Halkımızla yakınlaşalım, bütünleşelim, onların sorunlarının çözümüne yönelik Atatürkçü seçenekler geliştirelim. Siyaseti, siyasetçileri ve siyaset mantığını Atatürkçü Düşünce doğrultusunda değiştirelim. Demokrasimizin arzu edilen gerçek boyutları ile yerleştirmek ve ulusumuza ve siyasal partilerimize katkı sağlayalım. Bunun için üye sayımızı artıralım ve gerçek demokratik kitle örgütü olalım diyorum. Bu yabancı Yöneticilerin, dünyayı kana bulayan düşüncelerini kendi ak sakalları tarafından da beğenilmemektedir. Kendi kanaat önderleri tarafından da beğenilmemektedir. Bugün İngiltere'de, ABD'de Yöneticiler çok zor duruma düşmüşlerdir. İşte onların kanaat önderlerinden Brezinski, çok sayıda eserleri var, Fransız Fukiyama, bunların hiç birisi ABD'ye bu şekilde politika uygulamayı önermiyorlar. Onlar da diyorlar ki çıkarlarımızla dünyanın çıkarlarını yan yana getirelim. Bunlar o kadar büyük umuda kapıldılar ve pervasızca bir politika izlemeye başladılar ki artık bölgemiz kan gölü haline gelmeye başladı. İşte bu planın bir parçası olarak terörizm kullanılmaya başlamıştır. Terörizme karşı mücadelenin başarısı için tek çıkar yol, bizi birbirimizden ayırmaya çalışılan unsurları ortadan kaldırmak ve ulusal dayanışma duyguları içerisinde topluca hareket etmektir. Türk adedinde, Türk ananesinde bir insanın rengi, ırkı hiçbir zaman bahis edilmemiştir. Dini duyguları dahi bahis edilmemiştir. Türk Ulusu'nun ulusal mantığında birleştiricilik vardır. Şimdi çıkmışlar bazı hainleri kullanmak suretiyle ayrı bir millet olduğu inancı ile Güney Doğu Anadolu Bölgemizde ve Kuzey Irak'ta ayrılık tohumları, düşmanlık tohumu ekip, bizi birbirimizden ayırmaya çalışıyorlar. İşte mikro milliyetçilik dedikleri düşüncenin temelinde de bölüp, parçalayıp, ondan sonra bölgedeki ekonomik kaynaklara, petrol rezervlerine hükmetmek vardır. O devamlı gündeme getirdikleri Ermeni sorunun temelinde bile bu vardır.

 

Bizim yaşamımızda ayrılık fikri yoktur. İşte meshep sorununu Lozan'da karşımıza çıkarmışlardır. İşte AB İlerleme raporlarında Aleviler ayrı bir mesheptir. Onların şu şu haklarını vermelisiniz şeklinde bir takım haklar ortaya sürüyorlar. Bunu Lozan'da da böyle yaptılar. Sevr Anlaşmasının sonunda bir Ermenistan, bir Kürdistan meydana getirmeye çalıştılar. Şimdi AB aracılığıyla aynı şeyleri yapmaya çalışıyorlar. Bizi, birbirimizden soğutmaya çalışıyorlar. İşte zaman zaman Sivas'ta, Kayseri'de yaşanılan olayların temelinde de kışkırtmalar yatmaktadır. Bizim bir an evvel ulusal duygularımızı hareket geçirip, birlik ve beraberlik içinde Atatürkçü Düşünce Sistemi'nin yol göstericiliğinde yeniden çalışmamız gerekiyor. Yabancılar, Türk Ulusu'nun gücünün farkındadırlar. Orta Asya'dan, Balkanlara, Orta doğuya uzanan geniş bir coğrafyada birleştirici, bütünleştirici ulusal niteliklerimizle büyük bir potansiyele sahibiz. Bu potansiyeli başkalarının direktifleri ile değil, milli ulusal çıkarlarımız doğrultusunda harekete geçirdiğimiz zaman, her şeyin çözüm yolunu bulacağız diye düşünüyorum. Biz Atatürkçüler ulusumuzun hizmetinde, işimizin çok ağır ve zor olduğu bilinci içerisinde beraber çalışmalıyız. Sevgi ve saygılarımı sunuyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.