Φ adımrecep Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Nazım Hikmet de Atatürk’ü Değil Lenin’i, Stalin’i Seviyordu “Türkçenin sürgün şairi”, “komünist şair”, “vatan haini”, “romantik devrimci” Nazım Hikmet 3 Haziran 1963’te ölmüştü. Her yıl olduğu gibi bu yılın Haziran ayında da bu amaçla etkinlikler yapıldı, yapılıyor. İşin ilginç tarafı, bu etkinliklerin önemli bir bölüğünde Ortodoks Kemalistlerin isimlerine, çabalarına rastlıyoruz. Başkalarına her türlü zulmü, haksızlığı, baskıyı, aşağılamayı, kötülüğü reva görenler özgürlükten, direnişten, devrimden, insan haklarından, Nazım Hikmet’in itibarının iade edilmesinden, mezarının Türkiye’ye getirilmesinden, ona bir anıt mezar yapılmasından, basın üzerindeki baskıların kaldırılmasından söz ediyorlar. Atatürk’le aralarındaki benzerliklerden, birbirlerine ne kadar yakıştıklarından, ikisinin ideallerinin örtüşmesinden dem vuran ve onları sahiden dinleyip önemseyen safdiller hatta kara cahiller de var. CHP cemaati içerisinde bu tür tutarsız, eklektik ve bağdaştırılması gayrı kabil yaklaşımlara öteden beri rastlandığı da bir gerçek. Bütün bunlar bana 31 Ekim 2005’te Milliyet gazetesine bir mülakat veren emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu’nu hatırlattı birden. Adı geçen zat bu mülakatta Nazım Hikmet’i yere göğe sığdıramıyordu. Hatırlanacağı gibi bu general Sultanbeyli’ye Atatürk heykeli dikmek için de büyük bir mücadele vermiş ve kendisini olur olmaz her yerde “katıksız Atatürkçü” olarak tanıtmıştı. Pes doğrusu!.. Nazım Hikmet, Atatürk ve İsmet İnönü döneminde, çok sıkıntı çekmiş, ileri sürdüğü ya da savunduğu görüşler yüzünden sürekli yargılanmış ve hapse atılmıştır. Yıllar sonra onu bağışlayan, ona özgürlüğünü veren, onu cezaevinden çıkaran da ilginçtir ki Demokrat Parti iktidarı olmuştu. Nazım Hikmet’in Atatürk’e ve Kemalizm’e yaklaşımı ilk dönemlerde biraz sorunludur. Kuvayı Milliye Destanı’nda adını anmasa da Mustafa Kemal’i betimleyen, kısmen öven dizelerine rastlanır. Cezaevine düştüğü zaman da ona mektup yazmış, inkılâplarının bağlısı olduğunu söylemiş, kendisini affetmesi için istekte bulunmuştur. Bunların dışında sosyalist bağlılığına halel getirecek ciddi bir hatası ya da talebi yoktur. Ancak Atatürk yüz vermemiş, onu “Türk milletinin hayatına kasteden bir bomba” olarak nitelendirmiş, isteklerini görmezden gelerek kötülemiştir. * Nazım Hikmet, Lenin öldüğünde Rusya’dadır. Arkadaşı Vâlâ Nureddin’le birlikte onun mezarında nöbet tutar. 1923 yılında Bolşevik Partisi’ne üye olur. Ardından 1924’te Moskova’da, Türkiye Komünist Partisi üyesi olur. 1925 yılı başında Moskova’daki Doğu Emekçileri Komünist Üniversite’ni bitirir ve parti işleri için Türkiye’ye gelir. Suçlanma ve yargılanmalar bu dönemde başlar. Nazım Hikmet, Türkiye’de yaşadığı yıllarda toplam 17 yıl hapis yatar. Bunların hepsi Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerindedir. Yani Nazım Hikmet’e yapılan bütün haksızlıkların, eziyetlerin vebali Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye aittir. Bu bağlamda hem Atatürkçü hem de Nazımcı olmak aslında ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Nazım Hikmet, komünist olan Mustafa Suphi, Etem Nejat ve arkadaşlarının Trabzon açıklarında motorlu kayıkta öldürülmelerinden dolayı büyük bir kin içinde Atatürk’e saldırır. Kemalizm’i birçok yazısında eleştirir ve TKP’yi zor durumda bırakır. Hatta bu yüzden parti yönetimi tarafından uyarılır, kızağa çekilmek istenir. 1951’de Sovyetler Birliği’ne ikinci kaçışında, daha havaalanındayken Stalin’e övgüler düzer. Her şeyini Stalin’e borçlu olduğunu söyler. “Beni o yarattı, beni o yaşatıyor.” der. 30 Haziran 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde açıkça kınanır ve kendisinden “Kızıl Şair” olarak söz edilir. Kore Savaşı’nda Türk askerinin savaşı bırakmasını ve Ruslara teslim olmasını ister. Bu konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini açıkça dile getiren şiirler yazar. Ölümünden önce devlet başkanı Kuruşçev’e mektup biçiminde bir dilekçe yazarak ülkeye yerleşmek istediğini, Sovyetler Birliği vatandaşı olması için izin verilmesini ister. Bu dilekçede sonsuz bir komünizm ve Sovyetler Birliği sevgisi dile getirilmekte; Türkiye’ye duyduğu iddia edilen hasret konusunda en ufak bir ipucuna dahi rastlanmamaktadır. * Nazım Hikmet’in Türkiye’ye karşı Sovyetler’i, Atatürk’e karşı Lenin ve Stalin’i, Kemalizm’e karşı komünizmi tercih ettiği açıktır ve bu, son çözümlemede son derece bilinçli bir tercihtir. Onu tabii ki salt bu tercihlerinden dolayı kınamaya kimsenin hakkı yoktur. Ancak onu göklere çıkaran Kemalistlerin durumuna ne demeli? İki Müslüman hanımın, Fatih Altaylı’nın programında Atatürk’le ilgili bir sıkıştırma ve kıyaslama sonunda “Humeyni’yi seviyoruz.” demeleri üzerine koparılan kıyamet, yürütülen kampanya ve suçlamalar, aşağılayıcı ifadeler, hakaretler, küfürler, saldırılar, soruşturmalar nedir öyleyse? Yanlışın neresini, nasıl düzeltebilirsiniz? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanları nasıl uyarabilirsiniz? Güler misiniz, ağlar mısınız? Vahim olan olaydaki cehalet midir, çifte standardın en güzel örneği olan art niyetli ve ikiyüzlü tutum mu? Böyle tuhaf bir ülke daha var mıdır acaba yeryüzünde? Sözlerimizi, Nazım Hikmet’in bir dizesiyle bitirelim şimdilik: “Şaşkınlığın bu kadarına da doğrusu ya pes!” Ali Degirmenci Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Ben şahsen Nazım Hikmet diye bir kimse tanımıyorum. Şiirleri de şiire benzemiyor. Gündemimde hiç yoktur. Mezarının Türkiye'de işi de yoktur. Tercih ettiği yere gitmiş ve orada ölmüş, gömülmüştür, orada kalsın... Alıntı
Φ adımrecep Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 mesele sayın demirefe degil ki. mesele kemalist iki yüzlülük... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Bence Kemalist ikiyüzlülük diye bir şey yok. Mehmet Akif de Cumhuriyet ve Atatürk'ten beklediklerini bulamamış ve küsüp Mısır'a gitmişti. Halen şiirinin İstiklal marşı olarak okunması ikiyüzlülük müdür? Bence değildir, olsa olsa "pragmatizm" dir. Akif paşa paşa gelip İstanbul'da yatıp ölmesini bilmiştir. Bu vatan, bu toprak hiç bir şartta hiç bir şeye tercih edilemez, bitti... O da Medine'de filan gömülmek istese de öyle yapılsa o da getirilmezdi... Tabii böyle cenazesi getirilmek filan sembolik şeyler, böyle tarihe, topluma malolmuş kişiler için geçerli. Ölmüş olsalar da toplumsal bellekte yaşıyorlar. Gün gelir unutulurlarsa farkeden bir şey zaten olmaz, getirsen de yankı bulmaz. Yanlış da anlaşılmasın, Nazım getirilse protesto filan etmem, gelmesin ne işi var filan demem. Sadece getirilmesi yönünde bir kampanyaya katılmıyorum... Alıntı
Φ adımrecep Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 akif meseleside aynı kapıya çıkar. kendilerine kemalizm maskesini edinmişler, iktidarda kalmaları için pragmatizm şarttır. mesele zaten ne nazım ne de akif, dedigim gibi, mesele kemalist ikiyüzlülük.. niye bu ikiyüzlülük... şurada veya burada ölmekde çok önemli degil, önemli olan belki dostların arasında ölmekdir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Ben pragmatizmi mutlak anlamda kötü bir kavram olarak düşünmüyorum... Alıntı
Φ adımrecep Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 pragmatizm seküler bir kavramdır ve temel önceligi kendisidir, çıkarcı, faydacı da diyoruz.. Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Ben pragmatizmi mutlak anlamda kötü bir kavram olarak düşünmüyorum... Kardesim neyin tartismasini yapiyoruz burada? 70 milyonluk Turkiye'de alisilagelmisten baska fikirlere yer varmidir yok mudur mesele bu! Koyun surusu degiliz ya. Isterse Mehmet Akif begenmez Kemalist rejimi ve isterse Nazim Hikmet komunist olur. *** Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Ali Degirmenci Nazim Hikmet araciligiyla Atatürk ve Inönüye olan hincini kagida dökmüs DP yi Nazim'i serbest birakti diye ödüllendirirken Atatürk ve Inönüyü suclamistir.Ingiliz yanlisi iki türbanli kizin sözlerinide maalesef Nazimi savunmak Atatürkü yermek adina neredeyse iskence altinda söyletildi demeye getirmistir.Nazim ve Atatürk ayri boyutlarin insanlari,ülke bir savastan cikmis,hertürlü zararli veya zararli oldugu düsünülen akima karsi önlemler alinmakta ve Nazim Hikmet'in siyasi görüsü o günler icin ülkeye zarar verici olarak görülmüstür,dün suc sayilan bircok sey bugün suc olmaktan cikmistir.Ali Degirmenci bu gercekleri görmeden veryansin etmis,belliki maksatlidir.Amac üzüm yemek degil bagciyi dögmektir. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2008 Pragmatizm niye seküler bir kavram olsun? Yani dinde pragmatizm olmaz mı? Ayrıca çıkarcılık olarak anlamını daraltmak yanlıştır. Faydalılık bazında değerlendirme diye tanımlarım ben. Örneğin ilaçların etkilerini değerlendirip hastaya olan faydası zararından çok olacak olan ilacı tercih etmek gibi... Alıntı
Φ adımrecep Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 seküler bir kavramdır, çünkü seküler bir kafa yapısının tanımlamasıdır. haliylede maddi temellidir, ulviden alabildigine uzakdır. faydacı ya da çıkarcı, nihayetinde aynı kapıya çıkıyor. önceligi kendisi oldugundan.... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Bence Kemalist ikiyüzlülük diye bir şey yok. Mehmet Akif de Cumhuriyet ve Atatürk'ten beklediklerini bulamamış ve küsüp Mısır'a gitmişti. Halen şiirinin İstiklal marşı olarak okunması ikiyüzlülük müdür? Bence değildir, olsa olsa "pragmatizm" dir. İstiklal Marşı'nın okunması ile pragmatizm arasındaki ilgiyi çözemedim daha. Pragmatizm çıkara taraf olmaktır.Faydası olmayan herşeyi yok sayar.Yani ne demek bu marş sırf faydadan mı okunuyor hala? Bu arada Nazım Hikmet'i basit görmek kolaya kaçmaktır.Burda tartışılan kişiler değil;olay ve kavramlar olmalıdır.Söz konusu Ahmet Kaya değil;onun klip çekme talebine gösterilen tepki;yani faşizim yada Nazım Hikmet'in düşündükleri değil;düşüncelerden duyulan korku olmalıdır. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Söz konusu Ahmet Kaya'dir,konulari saptirmadan yazmayi deneyin.Ahmet Kaya sizler icin bir abide,tapilacak bir Kürtcü,ve Türk devletine karsi olusunu eylemci sarkilarla dile getiren PKK li bir ozan olabilir,ona karsi olanlarda sizin gözünüzde fasist olabilir,bu sonucta sizin sorununuz,Ahmet Kaya'ya karsi olmak fasistlik degildir,ne zamandan beri ülkesini sevmek onun birlik ve bütünlügünü savunmak fasistlik olmustur anlasilir gibi degil. saygilarla Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 20 Haziran , 2008 Mehmet Akif de Cumhuriyet ve Atatürk'ten beklediklerini bulamamış ve küsüp Mısır'a gitmişti. mehmet akifin atatürkten ne arayıp ne açıdan beklediğni bulamadığını açıklar mısın lütfen !! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2008 mehmet akifin atatürkten ne arayıp ne açıdan beklediğni bulamadığını açıklar mısın lütfen !! Bilinen şeyleri niye sorduğunuzu anlamadım. Akif İslamcıdır, öyle böyle değil, siyasal İslamcıdır, İslami devlet düşüncesindedir. Atatürk ise İslamı devletten uzaklaştırmıştır. Daha ötesi var mı? Ben kimden yana mıyım? Elbette ve şüphesiz Atatürk'ten yana... Atatürk benim dünyada tanıdığım ve benimsediğim tek liderdir. Başka hiç kimseye inanmam. İlla ve sadece Atatürk. Bu bağlılığımın bir fanatizme dönüşmemesi için kendimi frenlemeye çalışıyorum... Örneğin Atatürk'ün elinden sigara düşmezdi, alkol de alırdı deyip bunları ben de yapmıyorum. Fanatizmimi sadece bu noktada frenliyorum. Onun haricinde siyasi fikir olarak katışıksız Atatürkçüyüm... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2008 Söz konusu Ahmet Kaya'dir,konulari saptirmadan yazmayi deneyin.Ahmet Kaya sizler icin bir abide,tapilacak bir Kürtcü,ve Türk devletine karsi olusunu eylemci sarkilarla dile getiren PKK li bir ozan olabilir,ona karsi olanlarda sizin gözünüzde fasist olabilir,bu sonucta sizin sorununuz,Ahmet Kaya'ya karsi olmak fasistlik degildir,ne zamandan beri ülkesini sevmek onun birlik ve bütünlügünü savunmak fasistlik olmustur anlasilir gibi degil. saygilarla Söz konusu olan Ahmet Kaya'nın neden sürgünlerde ölüşüdür.Nazım Hikmet'lerin neden toprağında uzaklarda yaşamak zorunda kalışıdır.Söz konusu ''ötekileştirilen'' ve ''öldürülen'' herşeyi ile bu toprağın insanlarıdır.Ben Kürtçü değilim;olmaya da hiç niyetim yok.Zira faşizmden nefret ederim.Ve Ahmet Kaya benim için tapılacak biri değildir;severek dinlediğim oldukça kaliteli bii sanatçıdır.O gün çatal-bıçaklarla bi şeyler kanıtlamaya çalışan o vatanseverlerden daha yürekli olan biriydi.Bu ülkeyi sevmek kalkıp gözü kapalı insanları yok saymak değildir;soruyorum arkadaşım sen bu ülke için ne yaptın ki bu kadar iddalısın?Birlik ve bütünlüğünü savunuyorsanız o zaman bırakın şu milliyetçilik ötesi duygularınızı;ülkenizin her karışında yaşayan tüm insanlarımıza sahip çıkın! Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2008 Ben ülkemin art niyetli olmayan her insanini seviyorum,Ahmet Kaya sürgünü kendisi istemistir,onun ne kadar yürekli olduguda zaten kacisindan belliydi,davasina inananlar kacmaz,ürkekler kacar,yasadigi ülkeye ihanet ederek ülkesini terkedenlerin ve savunucularinin söyledikleri hep ayni seyler. Benim mi8lliyetcilik ötesi düsüncelerim yok bunu siz iddia ediyorsunuz aynen kürtcü olmadiginizi iddia edipte Kürtcülügü savunmaniz gibi.Ahmet Kaya'yi bende dinlerdim taki onun bir PKK sempatizani oldugu ortaya cikincaya ve PKK bayragi altinda poz verinceye kadar. saygilarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Benim mi8lliyetcilik ötesi düsüncelerim yok bunu siz iddia ediyorsunuz aynen kürtcü olmadiginizi iddia edipte Kürtcülügü savunmaniz gibi Sayın Politika gerçekten sizin milliyetçilik ötesi düşünceleriniz var ki;beni şucu bucu ilan ediyorsunuz.Milliyetçi adam vatanını sever;o vatanda nefes alan herkese kucak açar.Siz milliyetçi değilsiniz;onun çok ötesindesiniz ki;kendi insanınıza tahammülünüz yok.Benm asla kimsenin bayrağını taşımam.AKP kapatılmasın derim;ama demokrasiyi kendince anlayan bir iktidarı eleştiririm.DTP kapatılmasın derim;ama siyaset üretmekten yoksun zihniyetide eleştiririm.******** Dediğim gibi siz milliyetçi değilsiniz;olsaydınız bana kulak veriridiniz. Alıntı
Φ hırçın karadenizli! Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Sayın Politika gerçekten sizin milliyetçilik ötesi düşünceleriniz var ki;beni şucu bucu ilan ediyorsunuz.Milliyetçi adam vatanını sever;o vatanda nefes alan herkese kucak açar.Siz milliyetçi değilsiniz;onun çok ötesindesiniz ki;kendi insanınıza tahammülünüz yok.Benm asla kimsenin bayrağını taşımam.AKP kapatılmasın derim;ama demokrasiyi kendince anlayan bir iktidarı eleştiririm.DTP kapatılmasın derim;ama siyaset üretmekten yoksun zihniyetide eleştiririm.******** Dediğim gibi siz milliyetçi değilsiniz;olsaydınız bana kulak veriridiniz. Sana mı kulak verecek arkadaş.O seni duymuyor bile çünkü sadece öfke ile düşünüyor;düşüncesi öfke!Yazın kesilmiş yine neyse ben devamını tahmin ediyorum! Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Ben şahsen Nazım Hikmet diye bir kimse tanımıyorum. Şiirleri de şiire benzemiyor. Gündemimde hiç yoktur. Mezarının Türkiye'de işi de yoktur. Tercih ettiği yere gitmiş ve orada ölmüş, gömülmüştür, orada kalsın... hani bir halk deyimi vardır "tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış" diye. 20. yüzyılın en büyük şairlerinden, ülkesinde 17 yıl hapis yatan. defalarca işkencelerden geçirilen. "Eğitim Zayiatı" edilmemek için ülkesinden kaçan bir insandır Nazım Hikmet Ran. Sanatçılarının, aydınlarının yıllar boyu hapis yattığı, ülkeden kaçtığı, ömrünü sürgün olarak yurtdışında tamamladığı bir ülke önce kendi tarihiyle hesaplaşacaktır. Bir ülkenin o güne kadar en ünlü ve en kaliteli edebiyatçıları, şairleri arasında yıllarboyu hapis yatmamış, işkence görmemiş neredeyse hiçkimse yoksa. Oturduğu yerden onu bunu vatan haini ilan etmek yerine düşünmeli insan. Kendi parmağına bir toplu iğne batsa yeri göğü inletecek insanlar. Ülkelerinde görülmedik zulme maruz kalan yazarları kolayca yargılayabilmektedir. Nazım Hikmet'i "vatan haini" ilan edenlerin. "Vatana İhanet" suçundan idam edilmiş olmaları zaten yeterlidir anlatmak istediğim için. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Bazi arkadaslar kendilerini Türkiye'nin tek sahibi gibi gördükleri icin, artik önlerine geleni sucu veya bucu diye suclayarak akillari sira en büyük vatansever ve milliyetci olduklarini göstermeye calisiyorlar. Akla karayi ayirt etmeden, ama islerine geldigi icin Susurlukcu ve Ergenekoncu cete ve mafyacilari savunarak kime hizmet ettiklerini iyice gösteriyorlar. Türkiye'deki azinliklara en azemi sekilde bile tahammül edemiyorlar. PKK'yla ortak calisarak ülke kaynaklarini bosuna harcadiklarini bizlerden saklamaya calisiyorlar. Sanki 30 yildan beri PKK terörünü bitirmek icin calistilarda bunlara lafini ettikleri vatanhainleri engel oldu. Cocuklar bile artik inanmiyor bu hikayelere artik. Ergenekon cetesinin bile PKK ile ortaklasa eylem yaptigi iddaalari var. Bu iddaa haberini burada yayinladim. Bu tür insanlar artik tanimlanamayacak kadar karmasiklarki, aslinda kendileride bilmiyor ne olduklarini. Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2008 .... yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş aynı çıtırtıyla ürperen bir serçe hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu birer tomurcuktuk hayatın kollarında birer çiğ damlasıydık bahar sabahında, gül yaprağında.. dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız yüreğim kanıyor, ciğerim kanıyor olmasaydı sonumuz böyle göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor olmasaydı sonumuz böyle oldu be ahmet abi bak rahat brakmıyolar bizi bizi hala vatan hayini sanıyorlar sen gibi varsın öyle olsun varsın vatan hayini desilsin bizlere ağlicaz abi dedigin gibi ağladıkca bozkırlarımız yeserecek görcek göreckesin ağladıkca geceyi tutacağız görecek göreceksin.... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2008 hani bir halk deyimi vardır "tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış" diye. Valla tavşan dağa küsmüş, dağın haberi mi olmamış, dağ tavşana mı küsmüş de tavşanın haberi mi olmamış ben onu bilmem. Bildiğim, Nazım'ın şiirlerinin şiir olmadığı... "Trum trum trum makinalaşmak istiyorum!" Bu ne şimdi? Şiir mi? Nazım'ın beni etkileyen tek şiiri yoktur. Ulusal savaşı anlatan bir şiiri bir parça fena değil. Başka bir kerametini göremiyorum. İşkence gören sürgün çeken aydınlar konusunda ise söyleyeceğim: Bu olanlar hep daha önce de anlaşamadığımız Sovyetler "yakın ve büyük tehdidi"nden kaynaklanan reaksiyonlar. Ama Sovyetleri yakın ve büyük tehdit olarak algılamayanlarla bu konuda anlaşmak mümkün görülmüyor. Tek çare sizin o algıda, benim bu algıda devam etmemiz. Ben şunu bilir şunu söylerim ki: Cumhuriyetimize yönelmiş iki büyük tehdit vardı: İrtica ve Sovyetler. İkisine de pabuç bırakmamayı bilmiştir ve aslında Cumhuriyetimiz bugün çok daha güçlüdür. Demokrasi yozlaştırılmazsa daha da güçlenecektir. Bugün karşı karşıya olduğumuz en önemli tehdit, çoğunlukçuluğun demokrasi olarak algılandığı ve laiklik ilkesinin küçümsendiği yoz bir demokrasi anlayışına gidilmesidir. Günümüzde yeryüzünde diktaya yol açacak iki düşünce tarzı vardır, ana olarak: Dincilik ve ırkçılık. Irkçılığın dincilikten hiç farkı yoktur. Olmayan bir kan bağı hayaliyle düşünce yapısı oluşturmaktır ki, bunun hiç bir temeli yoktur. Çünkü kan diye bilimsel bir bağ zaten öne sürülemez. Genetikten ancak bahsedilebilir, ki genetik bilimi ırkçılığı tümüyle reddeder. Bilimsel yoldan ne dinciliğe, ne ırkçılığa hiç bir geçit yoktur. Bu ikisi gereğinde çatışır da, gereğinde çok iyi uzlaşır da. Bu ikisine karşı çok uyanık olmak gerek. Dünyayı bir gün ateşe verecek birileri varsa, bu ikisidir. Onları ancak bilim çürütür ve durdurur. Eğer bilime tahakküm etmeyi başarırlarsa işte o felaket. Niye "türban türban" diye tutturdular, niye hem "ateistim, demokratım, özgürlükçüyüm" deyip hem türbandan yanayım diyenler var sanıyorsunuz? Oyun içinde ince oyunlar bunlar... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2008 Evet, Aklıma Burhan Özfatura'nın Yaşar Kemal hakkında söyledikleri geldi "yazmışsın iki şeyi kırık roman yer bakır gök teneke" diye. Ya da Melih Gökçek'in Ankara'daki heykeller için söyledikleri. Burhan Özfatura'nın romanları tüm dünya dillerine çevrilen Yaşar Kemal'e bakışı ve ne anladığını gösteren cümleleri gibi bu arkadaşımızın Nazım Hikmet hakkında söyledikleri. Şiirleri dünyanın tüm dillerine çevrilen, tüm dünya dillerinde şiirleri bestelenen, UNESCO tarafından dünya ortak kültür mirası olarak kabul edilen ve 2002 yılına adı verilen bir şair. Ama dünyanın gördüğü en büyük şairlerinden birisine bile ideolojik saplantılarla bakmak durumun vehametini gösterir. Arkadaşımız hızını alamayıp kendi sanal "Sovyet Tehdidi"ni 1930'ların sonuna 1940'lara kadar geriletti artık Nazım Hikmet'lerin, Orhan Kemal'lerin, Kemal Tahir'lerin, Aziz Nesin'lerin, Şevket Süreyya Aydemir'lerin, Sabahattin Ali'lerin ve daha nice aydının işkencelerden geçirildiği, onlarca yıl hapislerde çürütüldüğü yıllarda da mı senin sanal "sovyet tehtidi"n vardı. Nazi Almanyası'nın Sovyet'lerin başkentini kuşattığı yıllarda mı sovyet tehdidi vardı. Önce ülke yakın tarihini oku biraz. 30'ların sonu ve 40'larda ne olmuş ne bitmiş bu ülkede ona bir bak. Bir "sovyet tehtidi" argümanıyla dünyayı çözmeye çalışma. Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 23 Haziran , 2008 Evet, Aklıma Burhan Özfatura'nın Yaşar Kemal hakkında söyledikleri geldi "yazmışsın iki şeyi kırık roman yer bakır gök teneke" diye. Ya da Melih Gökçek'in Ankara'daki heykeller için söyledikleri. Burhan Özfatura'nın romanları tüm dünya dillerine çevrilen Yaşar Kemal'e bakışı ve ne anladığını gösteren cümleleri gibi bu arkadaşımızın Nazım Hikmet hakkında söyledikleri. Şiirleri dünyanın tüm dillerine çevrilen, tüm dünya dillerinde şiirleri bestelenen, UNESCO tarafından dünya ortak kültür mirası olarak kabul edilen ve 2002 yılına adı verilen bir şair. Ama dünyanın gördüğü en büyük şairlerinden birisine bile ideolojik saplantılarla bakmak durumun vehametini gösterir. Arkadaşımız hızını alamayıp kendi sanal "Sovyet Tehdidi"ni 1930'ların sonuna 1940'lara kadar geriletti artık Nazım Hikmet'lerin, Orhan Kemal'lerin, Kemal Tahir'lerin, Aziz Nesin'lerin, Şevket Süreyya Aydemir'lerin, Sabahattin Ali'lerin ve daha nice aydının işkencelerden geçirildiği, onlarca yıl hapislerde çürütüldüğü yıllarda da mı senin sanal "sovyet tehtidi"n vardı. Nazi Almanyası'nın Sovyet'lerin başkentini kuşattığı yıllarda mı sovyet tehdidi vardı. Önce ülke yakın tarihini oku biraz. 30'ların sonu ve 40'larda ne olmuş ne bitmiş bu ülkede ona bir bak. Bir "sovyet tehtidi" argümanıyla dünyayı çözmeye çalışma. Yazarlar ve sairler su anki dönemde bile hala tutuklaniyor ve hatta bazilari ülkeyi terk etmek zorunda kaliyorlar ( gidenlere de arkasindan tutanmi var diyen zihniyet cok tabiiki), burada demekki halaa söylediginiz gibi "sanal Sovyet tehditi" var galiba. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.