Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Meclis Araştırma Komisyonu, Tuzla'daki tersanelerle ilgili 175 sayfalık taslak raporunu tamamladı. Taslak raporun öneriler bölümünde, tersanelerin kurumsallaşmasından yan sanayiye, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden alt işverenlere kadar değişik konularda önerilerde bulunuluyor. Yaklaşık 175 sayfadan oluşan taslak rapor tamamlanarak, haftaya TBMM Başkanlığına verilmesi planlanıyor. Taslak raporun öneriler bölümü; kurumsallaşma, tersaneler, yan sanayi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, eğitim başlıkları altında toplanıyor. Öneriler bölümünde, Tuzla'daki şahıs, kolektifi, limited, küçük anonim şirketlerinin birleştirilmesiyle tersane alanlarının genişleyeceği ve bu sayede bölgedeki sıkışıklığın ortadan kalkacağına dikkat çekiliyor. Tersaneler için ölçülebilir kriterlere dayalı kapasite belirleme çalışmalarının yapılması gerektiği belirtilen taslak raporda, Tuzla koyu için master planı yapılması ve bölgede yaşanan ulaşım ve park sorununun hızla çözüme kavuşturulması isteniyor. Taslak raporda belirtilen diğer öneriler ise özetle şöyle sıralanıyor: * Tersanelerde ana prosesler arasında yer alan boya ve raspa işlemlerinde mikron mertebesinde ortaya çıkan boya parçacıklarının insan sağlığına ve çevreye olan etkilerini ortadan kaldırmak için boyama işlemleri, boya hollerinde yapılmalı ve bu işlemler filtrasyona tabi tutulmalı. Gemi üzerinde özellikle kesim, kaynak ve boya işlemlerinde otomasyona geçilmeli. * Tersanede yapılan ana işler, tek tek belirlenmeli ve bu işler her ne ad altında olursa olsun taşeronlara verilmemeli. Alt işveren uygulaması, objektif kriterlere bağlanmalı. Sektörde alt yüklenici firmaların çalışma standartlarının ve alanlarının belirlenmesine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalı. * Tuzla'daki gemi yan sanayi, Tuzla, Yalova ve İzmit üçgeninde belirlenecek bir alana kurulacak organize sanayi bölgesine taşınmalı.İşçi sağlığı ve iş güvenliği önerileri * İşçi sağlığı ve iş güvenliği ilgili tedbirleri yerine getirmeyen tersaneler faaliyetlerine izin verilmemeli ve bu önlemleri alıncaya kadar faaliyetten men edilmeli. * Tersaneler ve alt işverenler, çalışan işçi sayısına bakılmaksızın işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı bulundurmalı. Yine çalışan sayısına bakılmaksızın, tersanelerde işyeri hekimi istihdam edilmeli. İşyeri hekimleri, işçilere öncelikli olarak iş sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetleri eğitimi vermeli. * İş güvenliği uzmanları, ücretlerini tersane sahibi yerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından almalı. İşveren, işçinin primleriyle birlikte bunun parasını Bakanlığa ödemeli. * Tersanelerde sigortasız işçi çalıştırılmamalı, işçilerin sigorta primleri gerçek ücretleri üzerinden gösterilmeli. * Tuzla tersaneler bölgesinde, iş müfettişlerinin ve sosyal güvenlik kurumu müfettişlerinin sürekli istihdam edileceği bir birim kurulmalı ve bu müfettişler sadece Tuzla tersaneler bölgesinde görev yapmalı. * Tersanelerde ölümle sonuçlanan kaza nedenleri (yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, patlama ve sıkışma gibi) dikkate alınarak, mevzuata uygun önlemler alınmalı. * İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Danışma Kurulu oluşturulmalı. Tersanelerde yürütülen faaliyetlerden “Sağlık Kuralları Bakımından 7,5 Saat ve Daha Fazla Çalışması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik” kapsamında olan işlerde işçilerin 7,5 saatten fazla çalışmasının önüne geçilmeli. Barınma yerleri Öneriler bölümünde ayrıca, tersanelerde çalışan işçilerin barınma sorunu konusuna da değiniliyor. * Tersaneler bölgesinin tümü için seçilecek bir alanda lojman, sosyal konut veya yurt projelerinden biri veya bir kaçı, işveren katkısıyla yapılmalı. Çalışan işçi sayısına göre, tersanelerde genel olarak yetersiz olduğu görülen soyunma yeri, tuvalet, duş, dinlenme yeri, yemekhane gibi sosyal tesisler, standartlara uygun hale getirilmeli. * Klas kuruluşları tarafından kaynakçılarda aranan sertifikalandırma zorunluluğu, gemi inşası ile ilgili diğer işlerde de aranmalı. * Teknik liselerdeki gemi inşa bölümlerinin sayısı artırılmalı. Bu konuyla ilgili lise, meslek yüksek okulu ve üniversitelerdeki bölümlerin son sınıflarında öğrencilere iş güvenliği ve işçi sağlığı dersleri verilmeli. * Tuzla gemi inşa sanayi bölgesinde kara ve deniz itfaiyesinden oluşan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı özel bir itfaiye birimi kurulmalı. Tuzla ilçesinde de acil, mikro cerrahi, ortopedi ve travmatoloji, beyin cerrahisi gibi bölümlerin bulunduğu bir hastane kurulmalı.(alıntı) Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2008 AKP nın ve AKP yanlısı yargının nasıl calıstıgını anlamak ıcın Tuzla tersanelerınde verılen cezalara bakmakta yarar vardır. Fılıka testını kum torbası yerıne canlı deneklerle yanı ınsanlarla yapan ne ıdügü belırsız tersaneye 20 gün kapatma cezası verılıyor,tersane sahıbı Mehmet Oyar fılıka denemesı kum torbası ıle degıl ınsanla olur dıyerek ıscılerın ölümlerının dogru oldugunu bu nedenle daha fazla ölümün önüne gecılmıs oldugunu söyleyıp bılımsel olarak ne kadar cagdas! oldugunu kanıtladı.Yanı ınsanlar ölebılır bu pekte önemlı bırsey sayılmaz demek ıstemıstır,bu nedenle o tersaneye 20 gün kapatma cezası verıldı. Ama asıl daha önemlı olan sey baska. Bundan bırsüre önce *BEN SAKALLI BIYIKLI ADAMI SIRKETIME ALMAM*dıyen Rahmı Kocun RMK Marıne Tersanesıne 1 aylık kapatma cezası verıldı,gerekce ıse *BARETSIZ ISCI CALISTIRILIYOR*ıddıası. Bunun anlamı sudur;Kum torbası yerıne ınsan deneklerle denemeler yaparak ölüme neden olmak Baretsız ıscı calıstırmak kadar büyük bıe suc teskıl etmıyordu. Daha acık söylemek gerekırse Erdogan Rahmı Koctan ıntıkam almak ıcın bayı mekanızmaları devreye sokmustur. saygılarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Galiba ilk defa Sayın Politika ile aynı düşünüyoruz. Tuzla onca ölüme rağmen kimsenin duymadığı cinayetler serisidir.İnsanlar ölürken göz göre siyasi olan irademiz sadece susmakla yetindi... Ve susmaya devam ediliyor. İnsan hayatı o kadar bassit ki bazıları için...hesap sorulacaktır hesap sormayanlardan...buna suskun kalanlar ölen işçilerimize böylesine trajik olan ölümleri nasıl açıklayacak...çok merak ediyorum! Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 "Benim oğlum öldü, başka çocuklar ölmesin" “Benim oğlum öldü, başka çocuklar ölmesin diye mücadele ediyorum” diyen Emine Bektaş bianet’e tersane işçisi oğlunun ölümünden sonra yaşadıklarını anlattı. “Oğlumun emekliliğine altı ay vardı. Ölümünden birkaç gün önce işten eve yüzü kızarmış bir şekilde geldi. ‘Neden yüzünün kızardığını’ sordum. ‘Çok çalışıyorum’ dedi. Morali bozuktu, evde de misafir olduğu için beni mutfağa çağırdı. Tersanede üzerinde çalıştıkları kalasların çok ince olduğunu ve bu nedenle başına bir şey geleceğinden endişe ettiğini’ söyledi. 18 Haziran’da tersaneden ayrılmayı planlıyordu. Ama olmadı...” "Başka canlar yanmasın diye eyleme katıldım" Diğer oğlu da tersanede işçi olarak çalışan ve Ekrem Bektaş'ın ölümünü protesto etmek için Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası'nın (Limter İş) düzenlediği eylemlere katılan Emine Bektaş “Başka canların yanmaması” talebiyle bu eylemlere katıldığını söylüyor. “Oğlum öldükten sonra sendika eylem düzenleyeceğini söyledi. Ben de eyleme katıldım. Çok kalabalıktı, çok insan vardı. Ben gazetecilere ve televizyon kanallarına konuştum. Hissettiklerimi, ölümlerin son bulması gerektiğini anlattım. Benim ciğerim yandı, başka annelerin, evlatların, eşlerinki yanmasın dedim.” "Ben para ya da araba değil, adalet istiyorum" Emine Bektaş “Çocuğumun hakkını ömrüm, nefesim yetene kadar arayacağım” diyor ve ölen işçilerin ailelerinin de sessiz kalmaması gerektiğini söylüyor. “Bana ‘terörist’, ‘komünist’ diyorlar. Ben sadece oğlumun hakkını arıyorum. Ölen işçilerin ailelerine işveren para veriyor, ‘susun’ diyor. İnsan hayatı üç kuruş olmuş. Benim canım gitmiş, dünyayı verseler ne fayda. Ben adalet istiyorum, işçileri öldürenlerin belirlenmesini istiyorum, para filan değil.” Gisan tersanesinde ölen üç işçinin haberini aldığından beri içinin yandığını ifade eden Emine Bektaş “Ölen her işçinin oğlu kadar canını yaktığını” söylerken gözleri doluyor. “Tuzla gençlere mezar olmuş artık. Bursa ve Kocaeli’nde kimseler ölmüyor. Ama Tuzla’da her gün işçiler yaşamlarını kaybediyorlar. Tuzla’da patronlar zenginleştikçe, işçiler yoksullaşıyor, ölüyorlar.” "Televizyonda Tuzla adını duyduğumda korkuyorum" Oğlunun davasının hâlâ sürdüğünü söylüyor ve ekliyor: “Televizyonu açamıyorum. Açtığımda Tuzla adını duyunca kalbim sıkışıyor gibi oluyor. Yine bir işçinin öldüğünü söyleyecekler diye çok korkuyorum. Herkes birlik olsun, ölen ve yaralanan işçilerin hakları aransın, sorumlular bulunsun ve cezalandırılsın. Eğer birlik olmazsak daha çok işçi ölecek, ailelerin hayatları kararmaya devam edecek.” 14 Haziran 2005’te Torgem tersanesinde gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada hayatını kaybeden Ekrem Bektaş’ın ailesi "tüm baskılara rağmen hukuki mücadelelerini sürdürdüklerini, işverenin para ve araba tekliflerine rağmen davadan vazgeçmediklerini" söylüyorlar. Ekrem Bektaş’ın ölümünün ardından 4 bin işçinin de katıldığı “16 Haziran İş Cinayetlerine Karşı Kitlesel Eylem”i Tuzla’da yapılan en kalabalık protesto olmuştu.(ZG-BÇ/EZÖ) Tuzlayı unutmayalım... Alıntı
Φ Muziçko Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 bu ihmaller oldukca ben daha cook kazalar olucagını düşünüyorum .. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Cumhurıyetın savcıları eger sereflı savcılarsa.bu tür ınsanlık dısı davranıslara dava acmalıdırlar,onbınlerce masum ınsanın telefonlarını dınleyıp geyık muhabbetlerınden sonuclar cıkararak ınsanları devletlerınden sogutan savcılar maalesef ınsanlık sucu ıslemıs olanlar karsısında nedense sus pus olmayı tercıh edıyorlar. Ayrıca sayın Mavı Olmayan Gökyüzü,aslında sızınle anlastıgımız bırcok alan var ama hep bırıbırımıze teget gecmekteyız. saygılarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2008 Cumhurıyetın savcıları eger sereflı savcılarsa.bu tür ınsanlık dısı davranıslara dava acmalıdırlar,onbınlerce masum ınsanın telefonlarını dınleyıp geyık muhabbetlerınden sonuclar cıkararak ınsanları devletlerınden sogutan savcılar maalesef ınsanlık sucu ıslemıs olanlar karsısında nedense sus pus olmayı tercıh edıyorlar. Ayrıca sayın Mavı Olmayan Gökyüzü,aslında sızınle anlastıgımız bırcok alan var ama hep bırıbırımıze teget gecmekteyız. saygılarla Aslında ikimizde güzel bir ülkenin düşünü kuruyoruz.Bunu düşünmek,farklı nehirlerle de olsa buluşturuyorsa,benim için özeldir herkes... Bakın,Tuzla,gündemde mi,hayır!Gündeme gelebilmesi için bir kişi daha öldürülmeli.Ve ben bunu görmemezlikten gelen tüm siyasi şahsiyetleri buradan kınıyorum(neyi değiştirecekse) gülünç cezalarla var mısınız insan ölümlerini durdurmaya,ben yokum...LÜTFEN TUZLAYA KAYITSIZ KALMAYALIM,İNSAN ÖLÜMLERİNE SUSANLARA BERABER İNSANI HAYKIRALIM! Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2008 ŞİMDİ SIRA KİMDE...ÖLÜMLERİ UNUTMAYALIM! Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 9 Eylül , 2008 Tuzla Tersanesi toplama kampı bile değil! Modern iktidarın toplama kamplarında insanlar yaşatılır. Tuzla Tersanesi'nde aksine insanlar sapır sapır ölmekteler. Bu da toplama kampının paradigmasından öte yeni bir paradigmanın Türkiye'de hüküm sürdüğü anlamına gelmekte SÜHEYB ÖĞÜT Tuzla Tersanesi'ndeki ölümleri sadece "Türkiye'de insan hayatına önem verilmediği" gerçeğinin somut bir mi-sali olarak değerlendirmek, işin içindeki siyasi ve ahlaki krizleri hafifletmek anlamına gelebilir. Zira Hitler Çingeneleri ve Yahudileri toplama kamplarına hapsettiği ve gaz odalarında feci bir şekilde öldürdüğü zaman sadece "insan hayatına önem vermeyen" biri olarak değerlendirilmedi. Aksine, birkaç psikologu hariçte tutarsak, bütün felsefecilerin, sosyologların, vs. Hitler'i bir zalim olarak tescil ettiklerini, Hitler'in psikolojisinden ziyade siyasi koşullarını tahlil etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Ayrıca Hitler'in 'radikal şeytan' olarak telakki edilmesinin, yani kötülüğün yegâne kıstası haline gelmesinin oldukça ciddi sıkıntıları beraberinde getirdiğini bunun kötülüğü şeyleştirmek anlamına geldiğini ve bu sebeple tam da Hitler'i var eden Püriten ahlakı yeniden ürettiğini vurguladılar. MÜSTEHCEN ZULÜM Bu meselenin diğer tarafıdır. Fakat bu noktada bizim dikkat çekmek istediğimiz husus Hitler'in ya da diğer pek çok "topluma mal olmuş" katilin evvela ahlaki sonra da siyasi bir veçhede tenkit edildikleridir. Hitler zalimdir. Nokta. Hitler'i Hitler yapan siyasi-iktisadi- kültürel-toplumsal koşullardır, şunlardır. Nokta. Son derece müstehcen bir kötülük karşısında bildiğimiz kadarıyla felsefi ve sosyolojik olarak ancak bu şekilde söylemler kurulmuştur. Dolayısıyla Tuzla'daki ölümleri de en başta zulüm boyutu içinde değerlendirmeli ve bu zulmün hangi siyasi pa-radigmalarla irtibatlı olduğu üzerinde durmalıyız. Böylesi bir yaklaşımın bizler için iki tür faydası vardır: Birincisi, hayatını kaybeden işçilerin "mazlum" oldukları, onları filikaların içinde ölüme fırlatanların da "zalim" olduklarını tescil etmek imkânı bulacağız ve bu suretle mesele "işçi-işveren arasındaki antagonizma"nın ötesinde ele alınmaktan kurtulacak ve kendisini zulmün karşısına koyan herkes tepki koymaya "tahrik" edilecektir. Unutmamak gerekir ki, Tuzla'yla beraber artık iyice pornografikleşen zulmün, bu raddeye varmasının arkasında yine bu zulümlerin kategorikleştirilmeleri söz konusudur. Şimdiye kadar kategorikleştirilen zulümlerin karşısında tabii olarak kategorik mücadeleler yürütülmüştür: Kapitalist zulmü karşısında (sendikalist) işçi mücadelesi, erkek zulmü karşısında kadın mücadelesi gibi. Neticede kategorikleştiği nispette profesyonelleşen, o kategorik zulme doğrudan maruz kalmayanlar için ahlaki olmaktan ziyade "siyasi" olarak telakki edilen ve edildikçe de yabancılaşan bir mücadele tipi ortaya çıkmıştır. İkincisi, Tuzla'daki zulmün Tuzla'yla sınırlı kalıp kalmayacağını, başka nerelerde yeniden baş gösterebileceğini tespit etme fırsatını yakalamış ve bu sayede medyatik bir akıl ve vicdanla günü birlik infiallere kapılmaktan kurtulup radikal siyasi tertibatların önünü açmış olacağız. O halde bir daha söyleyelim: İnsanlara kum torbası muamelesi yapanlar zalimdir! Ve bu zalimlerin zulümleri, aslında belli bir paradigma farklılığını da haber vermektedir. Şöyle: TOPLAMA KAMPINDAN ÖTE Orta Çağ'ın egemen iktidarları kendi egemenliklerini öldürme gücünde simgelerlerken modern egemen iktidarlar bunu bedenler üzerinde iktidar uygulamak suretiyle tesis etmişlerdir. Modern egemenlik, bedenlerin öldürülmeleri değil disiplinize edilerek "yaşatılmaları" üzerinde gerçekleşen bir süreçtir. Zira modernite sanayileşmeyi ve şehirleşmeyi doğurmuş, bunlar da hastalıkların ortaya çıkmasına hem de büyük nüfus patlamalarına sebep olmuşlardır. Egemen iktidar da bu sorunlar karşısında doğrudan bedenin disiplinize ve sterilize edilmesine yönelik tertibatlara gitmiştir. Nüfus planlamaları, bedenlerin sterilize ve üretken hale getirilmelerine yönelik tıbbi tertibatlar vs bu minvaldedir. Egemen iktidarın bedeni yaşatmaya yönelik biyo-siyaseti toplama kamplarını da beraberinde getirmiştir. Hepsi de son yüzyılda inşa edilen toplama kampları insanların öldürülmeleri için değil, "yaşatılmaları" için inşa edilmiş olan mekânlardır. Buradaki bedenler, sahip oldukları dini, siyasi, sosyal bütün anlamlardan soyutlanır; saf bir biyolojik yığın muamelesi görürler. Sadece, ölmeyecekleri şekilde "idare" edilirler. Pek çok sosyolog ve felsefeci tarafından modern egemenliğin gerçek anlamı olarak tescil edilen toplama kampları çağımızın en büyük felaketidir. Hukukun, ahlakın ve insaniyetin bittiği mekânlardır toplama kampları. Hitler, Stalin, Bush gibi modernitenin radikal kötü/şeytan olarak tasvir edilen figürleri hep toplama kampı inşa etmiş olan kişilerdir... Tuzla Tersanesi ise bir toplama kampı bile değildir. Zira toplama kamplarının aksine buradaki insanlar sapır sapır ölmektedirler. Bu da modernitenin siyasal paradigması olan toplama kampından bile kendisini tefrik etmeyi başarabilmiş yeni bir paradigmanın Türkiye'de hüküm sürdüğü anlamına gelmektedir. Toplama kampından bile aşağılık olan bu paradigmanın adını da varın siz koyun... *Sosyolog-Yazar 19.08.2008 Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Ey ahali, Duyduk, duymadık demeyin! Siz siz olun sıcacık ekmeğinizi alın teriniz ile yoğurup yemeyin.Olur ki gözlerinizin görmediği, kulaklarınızın duymadığı Tuzla vicdanınızı rahatsız edebilir. Tuzla , Tuzla, Tuzla…ve ‘’halka hizmet hakka hizmettir’’ nidalarıyla taçlanan bir ‘’durmak yok yola devam efsanesi’’ bir iktidar! Tuzla, Tuzla,Tuzla…ve hukuksal darbe çığırtkanlığını üstlenmiş ‘’sözde sol olmayı bile becerememiş’’ bir ana muhalefet! Tuzla, Tuzla,Tuzla…ve ‘’301 hastalığına’’tutulmuş, vatanseverliği bile siyasi çıkmazlarla, özgürlüğü bir ihanet olarak algılayan bir MHP! Tuzla,Tuzla,Tuzla…ölenlerin bizden olduğu değil de ‘’Kürt’’olduğu zaman sesi çıkan,kendi içerisinde bile ne olduğuna karar veremeyen bir DTP! Ve diğerleri…Tuzla da her gün ölüm haberleri art arda gelirken,susan,susturan;kendi çıkar hesabında insanı yok sayanlar… Şimdi rahatsız oldunuz mu? Her şeyi ile inandığınız bir partiye haksızlık mı yaptım!Hak dedim değil mi?O zaman size YAŞAMA HAKKI desem. Tuzla, Tuzla, Tuzla…ve ‘’bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ derken bile zehirlendiğinin farkında olmayan ,vicdanı susturulmuş bir halk! Tuzla, Tuzla, Tuzla…Tuğbay Özay’ın cezaevinde ki inanılmaz koşullarla mücadelesini (!) gün be gün aktarırken, tecrit ve işkenceye maruz kalanları ‘’mahkum’’ etiketiyle sallayan,,ölümleri kutsallaştıran,iktidarlara göre ayağını uzatan bir medya! Tuzla, Tuzla, Tuzla…’’sanat sanat için midir,sanat toplum için midir’’ sorusuna cevap aramakla meşgul, fildişi kulelerinde sadece kendini dinlemekle meşgul sanatçılar,aydınlar! Şimdi rahatsız oldunuz mu? Kim bilir belki de vicdanınız daha susturulmuştur. Kim bilir belki de şatafatlı dünyanızda çaresizliklere ayıracak zamanınız daha öldürülmemiştir. Durun ama! Tuzla, Tuzla, Tuzla… ve yavrusunu yitiren bir annenin yürek dağlayan ağıdı, gencecik bir bedeni toprağa vermenin acısını omzunda taşıyan bir babanın çaresiz bakışları,sevdiğini göz göre göre ölümlere kurban olarak sunan bir eşin isyanı ve olan biteni anlamaya çalışan şaşkın bakışlı ölümün çocukları… Şimdi rahatsız oldunuz mu? Düşünün! Biraz empati…Ya da boşverin en iyisi.Siz yine size dönün! Ey ahali, Duyduk, duymadık demeyin! Siz siz olun Habil ile Kabil’den bu yana süregelen ve Tuzla örneği ile kesintisiz devam eden ‘’insana rağmen insanı yok sayma’’ geleneğine kendinizi bırakıverin ! Düşünmeyin,sessizliğimize ses vermeyin.Olur ki gözlerinizin görmediği,kulaklarınızın duymadığı Tuzla vicdanınızı rahatsız edebilir! ''...Düşün, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamın Yarının çocukları, gülleri için Herbirinin ayvatüyü, çilleri için, Koymuş postasını, Görmüş restini. He canım, Sen getir üstünü...'' Alıntı
Φ karadağ Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 118. ölüm, daha nereye kadar... 26.01.2009 - 11:26:03 Sedef Tersanesi'nde iş kazası geçiren işçi hayatını kaybetti. 6 gün boyunca hastanede olan Hikmet Kaya tersanelerde yaşanan ölümlerin 118.si. Sedef Tersanesi Baykar Raspa Boya isimli taşeron firmada çalışan Hikmet Kaya iş cinayetine kurban gitti. Kaya'nın ölümü iş arkadaşları tarafından bildirildi. 14 Ocak'ta balans tankındaki patlamada ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan Kaya 20 Ocak'ta hayatını kaybetti. 5 yaşındaki Hikmet Kaya’nın cenazesi Memleketi Muş’a gönderildi. Limter-İş: Tersaneleri kara kutu olmaktan çıkarın Kaya'nın hayatını kaybetmesiyle ilgili açıklama yapan Limter-İş Sendikası şunları söyledi: "Kuralsızlığın ve kayıtdışılığın üretimin esası olduğu tersanelerde patronlar çalışma koşullarını ısrarla kamuoyunun gözünden kaçırmaya çalışıyorlar. Tuzla tersanelerinde ayrıksı durduğunu iddia eden Sedef Tersanesi patronları 30 Mart tarihinde Ali İhsan Çam arkadaşımızın iskeleden düşme sonucu ölümünde olayın kamuoyuna yansıması üzerine basını çağırarak mizansenle işçi arkadaşımızı sorumlu göstermeye çalışmıştı. Ancak bu kez patlamanın üzerinden yaklaşık iki hafta geçmiş olmasına rağmen kamuoyuna hiçbir açıklama yapmamakla yetinmeyip cinayetin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Bir kez daha yineliyoruz: tersaneleri kara kutu olmaktan çıkarın bağımsız denetleme kurulu oluşturulmasının önünü açın ve tersanelerin kamuoyunca izlenebilir olmasını sağlayın. Gizlemenin ve gizlenmenin sonu yoktur!" TİB-DER: Mücadelemizi sürdüreceğiz Konuyla ilgili bir diğer açıklama da TİB-DER'den geldi: "Krizi gerekçe göstererek binlerce işçiyi diri diri açlığın ve sefaletin dipsiz kuyusuna gömenler, çalışma “şansı” yakalayabilen işçileri de her türlü ağır çalışma koşulları altında çalıştırmakta ve katletmektedir. Dahası şirket isimleri kirlenmesin diye ölümleri gizlemektedirler. Yüksek ihtimalle de “kan parasıyla” sorunun üstünü örtmeye çalışacaklardır. Bu devran böyle gitmez, işçi mezarı kazan bu saltanat uzun sürmez. Bu cehennemin sorumluları elbette ki tek başına Sedef Tersanesi patronu Metin Kalkavan değildir, fakat aynı zamanda devletin tüm kurumları bu ölümlerin de sorumluları arasındadırlar. Bilindiği üzere Başbakan R. Tayyip Erdoğan SEDEF Tersanesi’ni ziyaret ettiğinde tersane patronlarına açık destek sunmuştu. Sözde “hüzünlü” bir konuşma yapan Metin Kalkavan’a karşı “Hüzünlü olmayacağız. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun” diyebilmişti. Bu, hükümet tarafından tersane patronlarına verilen açık desteğin en son örneklerindendir. Kalkavan rahat bir şekilde iş cinayeti işleme ve bu cinayeti gizleme gücünü kendinde bulabilmiştir. Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki; tersane işçilerinin yaşam hakkını gaspedenlere karşı kararlı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz." EmekDünyası Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 118. ölüm, daha nereye kadar... 26.01.2009 - 11:26:03 . . . EmekDünyası Türkiye'de iscilerin sendikalasmasini engelleyen ve hatta 1 mayis'larinda onlari meydanlarda meydan dayagi ceken bir zihniyet icin Tuzla'da isci ölmüs umurunda olurmu hic? Birileri Ergenekon kurtaracaz diye derindevleti mesrulastirmak istiyor ve bunu da demokrasi adina yapiyorlar ve sendikaci iscileri savunacagi yerde derindevlet ile ic ice calisiyor ve iscilerin vermis oldugu aidatlarla cebini dolduruyor, tv kanali aciyor, birileri de ortami kendi lehine kullanip seriatcilik yapmaya calisiyor. Bu güne kadar gelmis gecmis tüm hükümetler ve partiler iscilerin dostu olmamistir, her firsatta onlara gereken dayagi attirmistir. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Türkiye'de iscilerin sendikalasmasini engelleyen ve hatta 1 mayis'larinda onlari meydanlarda meydan dayagi ceken bir zihniyet icin Tuzla'da isci ölmüs umurunda olurmu hic? Birileri Ergenekon kurtaracaz diye derindevleti mesrulastirmak istiyor ve bunu da demokrasi adina yapiyorlar ve sendikaci iscileri savunacagi yerde derindevlet ile ic ice calisiyor ve iscilerin vermis oldugu aidatlarla cebini doslduruyor, tv kanali aciyor, birileri de ortami kendi lehine kullanip seriatcilik yapmaya calisiyor. Bu güne kadar gelmis gecmis tüm hükümetler ve partiler iscilerin dostu olmamistir, her firsatta onlara gereken dayagi attirmistir. Hangi hükümet,insanına değer vermeyi becerebilmiş ki,işçisine sahip çıksın?Onlara ne,insanlar bir parça ekmek için ölecek de,ezilecek de...yazık,orada ölenlere yazık,öldürülenlere yazık. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gündemleri degistirenler,halkin dikkatini asil önemli sorunlara cekmek yerine o önemli sorunlari halkin gözünden kacirmak icin türlü iki dümenlere basvuranlar icin Tuzla'daki ölümler pek büyük bir sorun degil.Tuzla'daki ölümler oy getirmiyor onlara,Tuzla'daki ölümler onlara prestij saglamiyor,onlar ve onlara kuyruk sallayanlar icin Tuzla'daki ölümler siyasi amaclarini baltalayacak olaylardir,bu nedenle o ölümlere duyarsizdirlar.O ölümler onlar icin hicbir sey ifade etmemektedir. Siyasi iktidarin görevi Türkiye'yi kaosa sürüklemek ve durumdan vaziyet cikarmaktir. Tuzla'daki ölümleri ancak bizler düsünüyor ve bizler soruyoruz,Tuzlada ölenler siyasi iktidarlarin günah hanelerine yazilacak olan cinayetlerdir. Türkiye'de ki siyasi iktidar'in Tuzla'daki ölümlerden daha önemli gündemleri oldugu icin Tuzla'da ölümler hep devam edecektir. saygilarla Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gündemleri degistirenler,halkin dikkatini asil önemli sorunlara cekmek yerine o önemli sorunlari halkin gözünden kacirmak icin türlü iki dümenlere basvuranlar icin Tuzla'daki ölümler pek büyük bir sorun degil.Tuzla'daki ölümler oy getirmiyor onlara,Tuzla'daki ölümler onlara prestij saglamiyor,onlar ve onlara kuyruk sallayanlar icin Tuzla'daki ölümler siyasi amaclarini baltalayacak olaylardir,bu nedenle o ölümlere duyarsizdirlar.O ölümler onlar icin hicbir sey ifade etmemektedir. Siyasi iktidarin görevi Türkiye'yi kaosa sürüklemek ve durumdan vaziyet cikarmaktir. Tuzla'daki ölümleri ancak bizler düsünüyor ve bizler soruyoruz,Tuzlada ölenler siyasi iktidarlarin günah hanelerine yazilacak olan cinayetlerdir. Türkiye'de ki siyasi iktidar'in Tuzla'daki ölümlerden daha önemli gündemleri oldugu icin Tuzla'da ölümler hep devam edecektir. saygilarla Peki ya sendikacilara ne demeli? Nerede onlar? Onlar degilmi isci sendikaciligi adi altinda sari sendikacilik yapan? onlar degilmi iscilerin haklarini savunacaklari yerde tv ler acan ve iscileri sömüren? Diger taraftan önceki hükümetler de aynen AKP gibi davranmamismidir isciler karsisinda? Yok aslinda birbirlerinden farklari, birileri Atatürk adina iscileri sömürüyor digeride din adina. Alıntı
Misafir Yakisikli Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2009 Turkiyede halkin refahini ve huzurunun saglanmasi icin evvela halkin bilinclenmesi gerekki oda bizim ulkemizde bu sart ve standardlarda cok zor... Bu tuzladaki olumler bugun belki 118ci kayibini vermistir ailesine bassagligi dilemekten baska birsey gelmiyor ama orada calisan iscilerin hepsi el birligi yaparak bu gidis hata bir son verebilirler hepsi birden isi biraksinlar ve onlarin yerine hic kimse calismasinlar gorun bakalim ozaman patronlar nasil is yerinde guvenlik onlemleri aliyorlar... Ama bizim halkimizin ezberledigi bir sey vardir Turke hic birsey olmaz eehh sen bugun kendi canini pazarda bulduysan ve hakkini aramazsan cumhuriyet savcisi 100 tane dava acsada aynidir 1000 tane dava acsada tuzlayi kapatsada baska tuzlalar acilir.. Ne cabuk unuttuk 17 Agustos depremini orada nice insanlar olduler .. Yine bir deprem olsa yine ayni belki daha fazla oranda insanimiz hayatini kaybedecek niye ?! Bu hep halkimizin vurdum duymazligi egerki sen kendi caninin kiymetini bilmezsen baskalari bilemez bir soz vardir ama burada sansurlenirmi bilemiyorum " Biz esek olduktan sonra, bize semer vuran cok olur" yeterki biz "esek" olmak istemeyelim.. yoksa ulkede hic birsey degismez... Saygilar Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 27 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 27 Ocak , 2009 Turkiyede halkin refahini ve huzurunun saglanmasi icin evvela halkin bilinclenmesi gerekki oda bizim ulkemizde bu sart ve standardlarda cok zor... Sn.Yakışıklı, çok doğru yazmışsınız. Yalnız, kısaca söyleyeyim, bizde her türlü standart vardır. TSEye gidin size EN standartlarından uyumlaştırılmış bir yığın standart gösterirler. İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği standartlarımızda vardır ( OHSAS ) Bunlarda sorun yok. Uyan var mı, denetleyen var mı, hükümet duyarlı mı, işçi duyarlı mı, işveren duyarlı mı derseniz ucundan azıcık, işte sorun burda. Bu umursamazlığın yanına 80 darbesi ile darbe vurulan sendikacılığı ve oluşturulan sendika ağalarını da eklersek mesele anlaşılır. Atalarımız 'Bir müsibet bin nasihattan iyidir' demiş ama bu gidişle aklımızın başına gelmesi için daha kaç müsibet, daha kaç ölüm, daha kaç felaket geleceği belli değil... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2009 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2009 Sn.Yakışıklı, çok doğru yazmışsınız. Yalnız, kısaca söyleyeyim, bizde her türlü standart vardır. TSEye gidin size EN standartlarından uyumlaştırılmış bir yığın standart gösterirler. İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği standartlarımızda vardır ( OHSAS ) Bunlarda sorun yok. Uyan var mı, denetleyen var mı, hükümet duyarlı mı, işçi duyarlı mı, işveren duyarlı mı derseniz ucundan azıcık, işte sorun burda. Bu umursamazlığın yanına 80 darbesi ile darbe vurulan sendikacılığı ve oluşturulan sendika ağalarını da eklersek mesele anlaşılır. Atalarımız 'Bir müsibet bin nasihattan iyidir' demiş ama bu gidişle aklımızın başına gelmesi için daha kaç müsibet, daha kaç ölüm, daha kaç felaket geleceği belli değil... İşte sorun...duyarsızlık ve denetimde ki eksiklikler... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2009 TUZLA'DA ÖLÜM LİSTESİNE BÜYÜK BİR GURURLA 120. EKLEMEYİ UNUTMAYIN. Tuzla'da bir ölüm daha Akgül'ün vefatıyla, tersanelerdeki iş kazalarında 1992 yılından bugüne kadar ölen işçi sayısı 120'ye yükseldi. Akgül'ün vefatıyla, tersanelerdeki iş kazalarında 1992 yılından bugüne kadar ölen işçi sayısı 120'ye yükseldi. Tuzla Tersaneler Bölgesi'ndeki Çiçek Tersanesi'nde Elta Denizcilik adlı taşeron şirket adına çalışan Cemil Akgül (28), arkadaşları tarafından çalıştığı bölümde baygın halde bulundu. Elektrik akımına kapıldığı anlaşılan Akgül, ağır yaralı olarak kaldırıldığı Tuzla Devlet Hastanesi'nde öldü. Akgül'ün cesedi, otopsi amacıyla Adli Tıp Kurumu'na nakledildi. Bu arada, Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası'ndan (Limter-İş) yapılan açıklamada, ''Tersanelerde iş cinayetleri devam ediyor. Tersanelerde yaşam hakkımız dün olduğu gibi bugün de temel sorun olmaya hala devam ediyor'' denildi. Akgül'ün vefatıyla, tersanelerdeki iş kazalarında 1992 yılından bugüne kadar ölen işçi sayısı 120'ye yükseldi.(İNTERNET HABER) Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 8 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 8 Mart , 2009 Tuzla'da kadınlar. Eline tutuşturmuş ekmek parasını,çamurlu yollardan aydınlığa koşuyor. Önce düşüyor,sonra bulanıyor çamura. "TV de yemekçilik oyunu,bizim için ekmek kutsaldır.Önümüz de sadece çorbamız vardır,TV de yemek beğenmez diğerleri.Olur mu,yakışır mı bize,ekmeği bile zor bulurken,yemeği beğenmemek" Çamur utandı bulandığı aydınlıkta ve dize geldi umutlar. "Benim çocuğum ,aç kaldı,benim gibi.Ama ben onu yarına hediye edeceğim.Sevmeyi öğreteceğim..." Bu tümceler bir Tuzla'lı anneye ait. Sizin gibi anneler var oldukça,Tuzla da ölecekse de işçiler,patlayacaksa da bombalar...yarın bizim. Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Tuzla'da yine ölüm! Aylardır yazıyoruz, çiziyoruz, Tuzla kara delik olma özelliğini göstermeye devam ediyor. Orada ölümler artık normalleşmiş, sıradanlaşmış durumdadır. Ölüm başucunuzda, durmadan aramızdan yaşayanları çalıyor ve bizler sessizce izliyoruz. Üstelik önlenebilir olan ölümler bunlar. Önlenebilir olduğu için de orada bir katliamdan bahsedilebilinir. Eğer bir yerde önlenebilir ölümler devam ediyor ve önlem alamıyorsak, suçlu oradadır, gözümüzün önündedir. Tuzlada bugün işçi öldü, kaç işçi hayatını kaybetti orada, sayısını anımsayan var mı? Öldüğünün farkında mıyız? Yerel seçimlerin gündemi teslim aldığı bir dönemde, politikacıların bir bir kirli çamaşırlarının ortaya serildiği ortamda, Tuzla dosyası neden görülmez? Orada eli olan, eli ile hortum tutan ve hortumundan kasasına para aktaranlar yok mudur? O hortumcular değil mi, bu kara deliği oluşturan? Hortumu eli ile tutup, yaşamı önemsemeyen, yaşamı bir borsa gibi görüp, oradan daha çok para kazanma hırsı ile saldırganlar gazete sayfalarında gözükmektedir ve düşünüyorlardır ki, 'bu kriz ortamında orada çalışanlar dua etmeliler, en azından işleri vardır, hayatları pahasına da olsa'. Ekmek aslanın midesinde değil mi? O halde onu almak için riske girmek gerek! Düz mantık bizi nerelere ulaştırır! Onlar, kendileri için riski kabul etmezler ama çalışanların risk alması o kadarda önemli değildir, çünkü önemli olan bütçedir ve bütçenin ulusal ekonomiye katkılarıdır! Tuzla tersaneleri birer çevre düşmanı yerdir, o yerde çevrenin önemsendiğini düşünebilir miyiz? İnsanın hayatının öneminin olmadığı yerde çevre dostu filan öyle parlak sözleri aramanın da anlamı yoktur. Merkezi hükümetin ne düşündüğünü biliyoruz, fakat yerel yönetime aday olanlar, ne düşünür böyle işletmeler hakkında? Aday olanların insan sağlığını ve yaşam kalitesini artırmak için ne gibi projeleri vardır? Benim adaylara bakışım, yaptıkları ile orantılıdır. Beni ilgilendiren, yaşama hakkına ve insana karşı duyulan saygıdır. Bu ölümler hakkında düşünceleri nedir? Kara delik konumuna düşen bu gibi işletmeler karşısında aday olanlar ne düşünmektedir? Çünkü bu işletmelerin kurallar çerçevesinde çalışmasını denetleyecek olan kurum, yerel yönetimlerdir. Orada her ölüm, o bölgeye bakan yerel yönetimin defterine yazılır. O ölümün sorumluları arasında onlarda yer almaktadır. Çünkü yerel yöneticiler kontrol etmezse, göz ardı ederse, denetimini kağıt üzerinde yaparsa elbette suça karışmış olur. Davutpaşa'da patlayan havai fişekler ve ölümlerden ne kadar sorumluysa, tersanelerde ki elektrik kaçağından ya da başka nedenden dolayı ölümlerden o kadar sorumludur. Yerel yöneticiler bu sorumluluklarının farkında mıdır? Bugüne kadar onlara karşı sorumluluk nedeni ile açılmayan davalar, onları yüreklendirmiş olabilir, fakat tarihin açmış olduğu dava insanlık önünde devam edecektir. Yerel yönetimler sadece yol yapmak, tünel açmak ve şirketlerini karlı hale getirmek değildir. Yerel yönetimler insan yaşamının kalitesini artırmak ve yaşamını korumak ile yükümlüdürler. Bu kalite artmıyor ve ölümlerin açmış olduğu kara delikler gün geçtikçe büyüyorlarsa, o zaman suça ortak olmuş oluyorlar demektir. O kara deliği ortadan kaldırmak ile yükümlüdürler, çünkü ölümler önlenebilir koşullar altında olmaktadır. Bizler bu sorumluluğu onlara anımsatmak ile yükümlüyüz, bir daha Tuzla'da, Davutpaşa'da… yolların kanarına döşenen teller yüzünden, kaza yapan motor bisiklet kullananlar ölmesin istiyorsak, sessiz kalmayalım! Sesimizi duyurabileceğimiz bir fırsattır yerel yönetimlerin seçimi. Bu dönemde adaylardan kara deliklerin kapatılmasını isteyelim! Bir daha ölümler olmasın diye sesimizi yükseltelim! Suçlular, elbette tarih önünde hesap vereceklerdir, bizler her şeyimizi tarihe bırakmayalım! Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 9 Mart , 2009 Tuzla'da yine ölüm! Aylardır yazıyoruz, çiziyoruz, Tuzla kara delik olma özelliğini göstermeye devam ediyor. Orada ölümler artık normalleşmiş, sıradanlaşmış durumdadır. Ölüm başucunuzda, durmadan aramızdan yaşayanları çalıyor ve bizler sessizce izliyoruz. Üstelik önlenebilir olan ölümler bunlar. Önlenebilir olduğu için de orada bir katliamdan bahsedilebilinir. Eğer bir yerde önlenebilir ölümler devam ediyor ve önlem alamıyorsak, suçlu oradadır, gözümüzün önündedir. Tuzlada bugün işçi öldü, kaç işçi hayatını kaybetti orada, sayısını anımsayan var mı? . . ... Ölen isciler umurumuzda degilki. Bizim onlarin sorunlarindan daha önemli czülecek sorunlarimiz var, mesela derindevletin yani Ergenekon cete mensuplarini nasil kurtaririz sorusuna cevap bulmamiz gerekli. Hükümetin isci sinifinin yaninda olmadigini ve dolayisiyla onlardan bir girisim beklememizde abest olur. Ama sözde sosyal demokrat ve Atatütkcü, iscilerin ve ezilenlerin yaninda oldugunu iddaa eden partilerin tutumuna bakiyoruz hükümetinkinden fazla farkli degil. Onlar da Ergenekoncularin avukatligini yapiyorlar, iscileri avukatligini yapacaklarina. Insanlarimiza baksan gene ayni, herkes kendi cikari dogrultusunda birilerinin pesinde gitmeye calisiyorlar ve dün karsi geldiklerine bugün hayir yapilan her sey dogrudur diyebiliyorlar. Anlayacagin sn dostum, Biz su an derindevleti, ceteleri, katilleri, mafyayi halka nasil iyi gösteririz onun cözüm yollarini ariyoruz. Biz su an seriati nasil ülke rejimi haline getirirz onun hesaplarini yapiyoruz. Biz su an BOTAS kuyularini nasil actirmayiz onun hesabini yapiyoruz. Siz de kalkmissiniz bize Tuzla da ölen isciden haberimiz varmi diye soruyorsunuz. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 10 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 10 Mart , 2009 Ölen isciler umurumuzda degilki. Bizim onlarin sorunlarindan daha önemli czülecek sorunlarimiz var, mesela derindevletin yani Ergenekon cete mensuplarini nasil kurtaririz sorusuna cevap bulmamiz gerekli. Hükümetin isci sinifinin yaninda olmadigini ve dolayisiyla onlardan bir girisim beklememizde abest olur. Ama sözde sosyal demokrat ve Atatütkcü, iscilerin ve ezilenlerin yaninda oldugunu iddaa eden partilerin tutumuna bakiyoruz hükümetinkinden fazla farkli degil. Onlar da Ergenekoncularin avukatligini yapiyorlar, iscileri avukatligini yapacaklarina. Insanlarimiza baksan gene ayni, herkes kendi cikari dogrultusunda birilerinin pesinde gitmeye calisiyorlar ve dün karsi geldiklerine bugün hayir yapilan her sey dogrudur diyebiliyorlar. Anlayacagin sn dostum, Biz su an derindevleti, ceteleri, katilleri, mafyayi halka nasil iyi gösteririz onun cözüm yollarini ariyoruz. Biz su an seriati nasil ülke rejimi haline getirirz onun hesaplarini yapiyoruz. Biz su an BOTAS kuyularini nasil actirmayiz onun hesabini yapiyoruz. Siz de kalkmissiniz bize Tuzla da ölen isciden haberimiz varmi diye soruyorsunuz. Ve Tuzla'da insanlar açlık için çalışırken ölmeye devam ediyor. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2009 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2009 29 yasinda bir isci,tersanede gaz basinci nedeniyle meydana gelen patlamada can verdi!... Bu cinayet!...ne ilktir ne de son olacaktir.Ilgili kurumlarin aymazligi,Tuzla tersanelerini ölüm ocagi haline getirmistir. Partisine,AK degil de AKP diyenlere ******** diyerek hakaret eden basbakan ne hikmetse Tuzla'da gerekli güvenlik tedbirlerini almayanlara karsi sus pus olmus. Peki,Tuzla'da bu ölümler olurken sendikalar ne yapiyor?Sendikalarin görevleri,calisanlarin haklarini savunmak degilmidir?Bunca ölüme ragmen sendikalarin seslerinin yüksek perdeden cikmamasi gercekten üzücüdür. saygilarla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2009 125’inci ölüm! Tuzla Tersanesi'nde patlama Tuzla’daki Çelik Trans Tersanesi’nde, geminin yakıt tankında kaynak yapılırken yangın çıktı. Gemiden çıkmak isterken ayağı takılarak düşen Bayram Kütük (45) alevler arasında kalarak hayatını kaybetti. Yangın, dün saat 15.00 sıralarında ağır tonajlı gemilerin inşa edildiği Çelik Trans Tersanesi’nde meydana geldi. Kastamonu Cide Tersanesi’nde yapıldıktan sonra elektirik ve iç donanım tesisatı için Tuzla Çelik Trans Tersanesi’ne getirilen NOUSSA isimli akaryakıt tankerinin başaltı kısmında kaynak yapılırken yangın çıktı. Akaryakıtın konulduğu hangarların olduğu bölümde çıkan yangın sonrasında, gemide bulunan işçiler hızla olay yerini terk etmeye başladı. Kaçarken ayağı takıldı Yangın nedeniyle gemiyi saran duman yüzünden işçiler zor anlar yaşadı. Yaşanan panik sırasında, dışarı çıkmak isteyen işçilerden Bayram Kütük (45), ayağı takılarak yere düştü. Diğer işçiler gemiden çıkmayı başarırken içerde kalan Kütük feci şekilde yanarak hayatını kaybetti. Olay sırasında gemide bulunan iki işçi de hafif şekilde yaralandı. Yangına, gemi personeli ve tersane yangın söndürme ekibi ilk müdahaleyi yaptı. Ekipler yetersiz kalınca, Tuzla ve Pendik itfaiye ekiplerinden yardım istendi. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yaklaşık 1 saat süren çalışma sonrasında yangını kontrol altına aldı. Soğutma çalışmaları tamamlandıktan sonra polis ve Tuzla Liman Başkanlığı ekipleri gemiye girerek inceleme yaptı. Gemiden çıkartılan 45 yaşındaki işçi Bayram Kütük’ün cesedi önce Tuzla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne daha sonra da otopsi için İstanbul Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. 1984’ten beri gemi sanayine hizmet veren Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde, son çıkan olayla birlikte, 25 yılda ölen işçi sayısı 125’e yükseldi. Geçen yıl 19 Şubat 2008 yılında yapımı tamamlenen ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Haydi İstanbul Vapurunu Seç” kampanyasında İstanbulluların kullandığı 370 bin oyla seçilen Fatih isimli vapur da, Tuzla Çelik Trans Tersanesi’nde düzenlenen törenle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından denize indirilmişti. Gemi işçileri Unkapanı’na yürüdü AYLARDIR maaş alamadıklarını söyleyen 31 tersane işçisi dün Pendik Askeri Tersanesi önünde toplandı. Tek sıra halinde yürüyüşe geçen grup, E-5 Karayolu üzerinden Kadıköy’e ulaştı.Sık sık “Ücret hakkımız gasp edilemez”, “Tersane işçisi köle değildir” sloganları atan topluluk Kadıköy’den vapurla Eminönü’e geçti. Buradan da İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne giderek şikayet dilekçesi verdi. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.