Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tuzla'da Yine Ölüm


Misafir huseyinn

Önerilen İletiler

Tuzla’da patlama: 1 işçi öldü

 

Son 8 ayda 16 işçinin öldüğü Tuzla tersanelerinde, bir geminin makine dairesinde meydana gelen patlama sonucu bir işçi daha yaşamını yitirdi. Patlamada 1’i kadın mühendis, 4 kişi yaralandı.

 

İSTANBUL - Tuzla’daki Selah Tersanesi’nde yapımı süren “Atlantik” adlı kuru yük gemisinin makine dairesinde boş bir kazanda saat 15.00 sıralarında patlama meydana geldi. Patlamada İzzet Güder hayatını kaybetti, 4 kişi de yaralandı. İzzet Güder’in cesedi Tuzla Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Patlamada yaralanan Serkan Üveyir ile Kenan Can Tuzla Devlet Hastanesinde, mühendis Selin Baharkır ile Hüseyin Erdur ise Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğtim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Kenan Can’ın tedavisinin ardından taburcu edildiği öğrenildi.

 

Ölen ve yaralanan 5 kişinin bir taşeron firmaya bağlı olarak çalıştıkları bildirildi.

 

Patlamanın gaz sıkışması sonucu meydana geldiği ifade edildi.

 

MECLİS’TE ARAŞTIRMA AÇILMIŞTI

Tuzla’daki ölümleri araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, 7 Mayıs’ta çalışmalarına başlamıştı. Dün, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSGÜM) Genel Müdürü Kasım Özer dinlenmiş ve komisyona Türkiye’deki tersanelerde 2000-2008 yılları arasında meydana gelen 941 kazada 53 kişinin hayatını kaybettiği rapor olarak sunulmuştu.

 

Kaynak:ntvmsnbc.com

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 74
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Tuzla’da patlama: 1 işçi öldü

 

Son 8 ayda 16 işçinin öldüğü Tuzla tersanelerinde, bir geminin makine dairesinde meydana gelen patlama sonucu bir işçi daha yaşamını yitirdi. Patlamada 1’i kadın mühendis, 4 kişi yaralandı.

 

İSTANBUL - Tuzla’daki Selah Tersanesi’nde yapımı süren “Atlantik” adlı kuru yük gemisinin makine dairesinde boş bir kazanda saat 15.00 sıralarında patlama meydana geldi. Patlamada İzzet Güder hayatını kaybetti, 4 kişi de yaralandı. İzzet Güder’in cesedi Tuzla Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Patlamada yaralanan Serkan Üveyir ile Kenan Can Tuzla Devlet Hastanesinde, mühendis Selin Baharkır ile Hüseyin Erdur ise Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğtim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Kenan Can’ın tedavisinin ardından taburcu edildiği öğrenildi.

 

Ölen ve yaralanan 5 kişinin bir taşeron firmaya bağlı olarak çalıştıkları bildirildi.

 

Patlamanın gaz sıkışması sonucu meydana geldiği ifade edildi.

 

MECLİS’TE ARAŞTIRMA AÇILMIŞTI

Tuzla’daki ölümleri araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, 7 Mayıs’ta çalışmalarına başlamıştı. Dün, İş Sağlığı ve Güvenliği (İSGÜM) Genel Müdürü Kasım Özer dinlenmiş ve komisyona Türkiye’deki tersanelerde 2000-2008 yılları arasında meydana gelen 941 kazada 53 kişinin hayatını kaybettiği rapor olarak sunulmuştu.

 

Kaynak:ntvmsnbc.com

Ya boşver;huseynn kardeş;biz birbirimizi suçlamaya devam edelim...Tuzla!ya gözünü kapat.Nasıl olsa ölenler de AYAK TAKIMI!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de bir hukuk devletinin değil kendisini yasalar üstü konumda gören bir sistem gerçeğinin var olduğunu bilmemiz gerek.

Türkiyedeki hâkim düzen toplumda mevcut bulunan farklılıkları birbirine karşı kışkırtarak bekâsını ve devamlılıgını sağlama uğraşısında olduğunu ve otoriter bir yönetim mantığıyla halkı zorla dönüştürüp hizaya getirmeye çalıştığını bilmeliyiz.

Düzen türk ulusçuluğu ve kemalist ideoloji doğrultusunda halkı dönüştürmek istediğini bilmeliyiz.

bunu başaramayacağının farkında olduğu için de korku ile halkı kontrol ve denetim altında tutmaya çalışıyor..

Ergenekon ve benzeri süreçlerin bir istisna degil. bu düzen için bir kural oldugunu bilmemiz gerek.

Demokrasinin ve hukukun bir istisna oldugunu bilmemiz gerekir.

Cumhuriyet tarihi boyunca halk üzerinden darbe tehditlerinin hiçbir zaman eksitilmedigini, bundan da halkın korkutulup sindirilmesinin amaçlandığını bilmemiz gerek.

Kemalist ideolojiye, seküler laiklikanlayışına tavır almadan darbeciliğe karşı olduğunu söyleyen hiçbir iddianın inandırıcı olmadıgını bilmemiz gerek.

Çeteler ve çeteciliğe dayalı yapılanma yok edilmeden haklarımıza, hürriyetlerimize ulaşamayacagımızı bilmemiz gerek.

Bu sistem degişmeden biz halk olarak ölmeye devam edecegiz arkadaşlar.

Bakın nerede ölüm varsa fakir bırakılmış, sömürüye maruz kalmış, hakları elinden alınmış, hakları verilmemiş kesimleri görürsünüz.

Bu çürümüş sistemi kuranlara hiç bir şey olmuyor, onların çocukları ne daglarda şehit oluyor, ne çalıştıkları yerlerde beş kuruş para için ölüyorlar, ne gasba ugruyorlar, ne ayyaşın birinin arabasının altında can veriyorlar vs.vs.vs.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de bir hukuk devletinin değil kendisini yasalar üstü konumda gören bir sistem gerçeğinin var olduğunu bilmemiz gerek.

Türkiyedeki hâkim düzen toplumda mevcut bulunan farklılıkları birbirine karşı kışkırtarak bekâsını ve devamlılıgını sağlama uğraşısında olduğunu ve otoriter bir yönetim mantığıyla halkı zorla dönüştürüp hizaya getirmeye çalıştığını bilmeliyiz.

Düzen türk ulusçuluğu ve kemalist ideoloji doğrultusunda halkı dönüştürmek istediğini bilmeliyiz.

bunu başaramayacağının farkında olduğu için de korku ile halkı kontrol ve denetim altında tutmaya çalışıyor..

Ergenekon ve benzeri süreçlerin bir istisna degil. bu düzen için bir kural oldugunu bilmemiz gerek.

Demokrasinin ve hukukun bir istisna oldugunu bilmemiz gerekir.

Cumhuriyet tarihi boyunca halk üzerinden darbe tehditlerinin hiçbir zaman eksitilmedigini, bundan da halkın korkutulup sindirilmesinin amaçlandığını bilmemiz gerek.

Kemalist ideolojiye, seküler laiklikanlayışına tavır almadan darbeciliğe karşı olduğunu söyleyen hiçbir iddianın inandırıcı olmadıgını bilmemiz gerek.

Çeteler ve çeteciliğe dayalı yapılanma yok edilmeden haklarımıza, hürriyetlerimize ulaşamayacagımızı bilmemiz gerek.

Bu sistem degişmeden biz halk olarak ölmeye devam edecegiz arkadaşlar.

Bakın nerede ölüm varsa fakir bırakılmış, sömürüye maruz kalmış, hakları elinden alınmış, hakları verilmemiş kesimleri görürsünüz.

Bu çürümüş sistemi kuranlara hiç bir şey olmuyor, onların çocukları ne daglarda şehit oluyor, ne çalıştıkları yerlerde beş kuruş para için ölüyorlar, ne gasba ugruyorlar, ne ayyaşın birinin arabasının altında can veriyorlar vs.vs.vs.

Siz Atatürke ve Cumhuriyete olan hazimsizliginizi o kadar abartili olarak yansitiyorsunuzki,Tuzladaki ölümlerden bile o kavramlari sorumlu gösteriyorsunuz,sizin ideolojinizin tarikat ve tekkelerden esinlemis oldugunu anlamamak icin kahin olmakta gerekmiyor,cünkü Atatürke ve Cumhuriyete bu kadar düsmanlik baska hicbir cemiyette görülemez,gercekleri saptirmak sizin baslica görevleriniz arasindadir.Siz bir Kurtulkus savasini bile kabullenememissiniz siz hala Canakkalede meleklerin carpistigini sanmaktasiniz halbuki orada carpisanlar ne tarikatciydilar nede tekkeci,onlar Türk vatani icin carpisip topraga düstüler,onlar carpisip topraga düserken sizin tarikat ve tekkecileriniz ise halki düsmana kursun atmamaya cagiriyordu cünkü düsmandan cikarlari vardi.Hitlerle isbirligi yapanlarda Arap müftülerdi yani dinciler.Ingilizlerle Ankaraya karsi isbirligi yapanlarda dincilerdi arada pekte fark yoktur.Iste sizler onlarin yolunu takip edenlerdensiniz yani düsmana karsi kurtulus icin savasanlara karsi.

Bu ülkede en büyük kötülük dincilerden kaynaklanir,bu ülkenin yozlasmasinin nedeni dincilerdir,bu ülkeyi 1950 yilindan beri yönetenler dinciler ve onlarin yandaslaridir.Iste AKP iSTE ANAP iste DYP iste DP Türkiyenin temeline dinamit koyan iktidarlar bunlardir,Türkiyenin kalkinmasini engelleyenler Türkiyeyi sömürgelestirenler bunlardir,siz Kemalistlere olan düsmanliginizin gölgesinde kalmaya mahkumsunuz cünkü o gölge sizi hep takip etmektedir,gölgede kalanlar ise günesin isigindan hep mahrumdurlar.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla'da patlama: İhmal ve şaibe bir arada....

 

 

Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde bulunan ASC Sabun Fabrikası'nda meydana gelen patlamada bir işçi hayatını kaybetti. Haciz nedeniyle kapalı olduğu iddia edilen fabrikanın, yeniden açılmak üzere bakımı sırasında meydana gelen ihmal, "izinsiz kullanım" iddiasıyla örtbas edilmeye çalışılıyor.

 

soL (İstanbul) AKP hükümeti, iş sağlığı ve güvenliği konusunu "istihdam paketi" içerisinde değerlendirme kararı alırken, iş kazası adı altında ihmaller can almaya devam ediyor. Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi’nde bulunan Asc Sabun Fabrikası’nda oksijen tüpünün patlaması sonucu yangın çıktı. Patlamada Mehmet Alkan (26) isimli işçi olay yerinde yaşamını yitirdi. Ağır yaralanan Hasan Alkan (32) ile Engin Ertaş (25) ise olay yerine gelen ambulanslar ile Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Patlamanın yaşandığı fabrikanın önüne gelen işçi yakınları olaya tepki gösterdi. Jandarmanın olayla ilgili soruşturması sürüyor.

İhmalin örtbas edilmesi ihtimali kuvvetleniyor

Olayın hemen ardından, ASC Sabun Fabrikası’nın TMSF’ye devredildiği için kapalı olduğu ve hurdacıların, fabrikanın deposunu izinsiz kullandığı iddiaları yayıldı. Şirket merkezinden konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmazken, fabrika yakınlarında bulunanlardan, faaliyetleri durdurulan ve üzerinde haciz bulunan fabrikanın, yeniden faaliyete geçmesi için bakım çalışması yapıldığı ve patlamanın bu çalışma sırasında meydana geldiği öğrenildi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Meclis Tuzla Komisyonu'na işçilerden protesto...

 

 

 

TBMM Tuzla Tersanelerini Araştırma Komisyonu, dün TURKTER Tersanesi ziyareti sırasında TİB-DER üyesi işçiler tarafından protesto edildi. TİB-DER Başkanı, meslek örgütlerinin, tabiplerin ve hukukçuların, işçilerin iradesini hiçe sayan komisyonu tanımadıklarını bildirdi.

 

HABER MERKEZİ Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER), dün sabah TURKTER Tersanesi'nin gemi indirme törenine katılan TBMM Tuzla Araştırma Komisyonu üyelerini protesto etti.

 

Milletvekillerinin TURKTER Tersanesi içinde gerçekleştirdikleri gezi sırasında protesto eylemini gerçekleştiren TİB-DER üyeleri, komisyonun varlığını tanımadıklarını, tersanelerde; içinde meslek odalarının, tabiplerin, hukukçuların ve tersane işçilerinin temsil edildiği bir komisyon kurulması taleplerini dile getirdi. TİB-DER üyesi işçiler eylemde “Patronlar sarayda işçiler mezarda”, “Çalışma Bakanı istifa”, “Katil GİSBİR hesap verecek”, “Artık ölmek istemiyoruz”, “Tersane işçisi köle değildir”, “Komisyonlarda işçi temsili istiyoruz” yazılı dövizler taşıdı.

 

 

"İşçilerin iradesini hiçe sayan komisyonu tanımıyoruz"

Eylemde konuşan TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu “Komisyonu tanımıyoruz. Çünkü bu komisyon işçilerin sorunlarının çözümünden uzak olan bir komisyondur. Çünkü bu komisyon aylardır çalışıyor ama tersanelerde, Tuzla cehenneminde değişen hiçbir şey yok. İşçilerin iradesini hiçe sayan, meslek odalarının tabiplerin, hukukçuların iradesini hiçe sayan bir komisyonu tanımıyoruz” diye konuştu.

 

 

Ölümler sürüyor, demeçler aynı

Komisyon üyesi milletvekilleri TURKTER Tersanesi ziyareti sonrasında görüşlerini açıkladı. Komisyon başkanı AKP Milletvekili Domaç, “Tersanelerde işçilerin düzgün ve iyi koşullarda çalıştırılması gerekir” diye konuşurken, CHP İstanbul Milletvekili Bayram Meral, “Tersanelerde Anadolu'dan gelen eğitimsiz işçiler çalıştırılıyor. Bu işçilerin eğitilmesi gerek” görüşünü bildirdi. CHP Milletvekili Ali Rıza Öztürk ise, iş güvenliğinin sağlanması, işçinin de alınan önlemlere uyması gerektiğini söyledi. Öztürk, sendikaların tersanelerde özgürce örgütlenebilme yolunun açılması gerektiğini kaydetti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla’da Göstermelik Tedbirler ve Söylemler "Patladı"...İşçileri 24 saat çalıştırarak, devletin tam desteği, sektörün uluslararası alanda patlamasının ivmesiyle, iş güvenliğine yatırım kelimesini telaffuz bile etmeden sektör büyüyünce, ne oluyor? Kim büyüyor, kim ölüyor?

 

 

 

Yazmak, klavyeye vurmak dışında elimizde ne kalıyor ki? Kızmak, klavyeye vurmak dışında elimizde ne kalıyor ki? Yazmak, kızmak, anlatmak dışında elimizde ne kalıyor ki?

 

Patladı gitti...

 

Limter-İş Sendikası’ndan arkadaşlarla, Ethem ve Petra Özgüven’in hazırladığı "Tuzla" belgeselini İşçi Filmleri Festivali’nin Kartal gösteriminde seyretmek üzere hazırlanırken, sohbet ederken, iş kazalarına dair daha da farklılaştırılmış analizler, kişisel düşmanlar oluşturmayan çözümler hakkında konuşurken, konu hakkındaki son açıklamaları tartışırken, patlama haberi geldi.

 

Selah Tersanesi’nde patlama. Bir işçi ölmüş. Belki daha fazla işçi ölmüş, bilmiyoruz. Analizler, tahliller, eleştiriler gerçekliğin sillesiyle darmadağın oldu gitti. Patladı gitti.

 

Selah Tersanesi

Tuzla Raporu için 2007 Ağustos’nda elektrik çarpması sonucu bu tersanede ölen Günay Akarsu’nun ablası ve kayınbiraderi ile Nevra Akdemir ile beraber uzun bir mülakat yapmıştık. Ailesi, elektrik ustası olan 27 yaşındaki Günay’ın kalp krizinden değil de, elektrik çarpmasından öldüğüne, bunun elektrik donanımındaki yapısal bir sorundan kaynaklandığına, Günay’a elekrik çarptığı durumda bile hayatını kurtaracak yalıtımlı ayakkabı ve eldiven sağlanmadığına inanıyor, hukuki mücadeleye hazırlanıyordu. Aklıma şimşek hızıyla o uzun mülakat gecesi geldi.

 

Özer'in bilgisi neye dayanıyor?

Kaza haberi gelmeden yarım saat önce bugünkü Radikal’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Kasım Özer’in Meclis Tuzla Komisyonu’na yaptığı açıklamalarını okumuştum.

 

Özer, "Tersanelerde sanki facialar varmış gibi gösteriliyor... Bu iş başka nedenlerle gündeme getiriliyor, tersanelerdeki kazaların artması, işin kötü olduğundan değil, işçi sayısının son iki yılda artmasından kaynaklanıyor... Eğitimsiz işçiler yüksekten düşüp ölüyorlar" diyordu.

 

Özer’in "fikrine" göre, köylüler tarlayı bırakıp, yirmi metreye çıktıklarında düşüveriyor, ölüveriyorlardı. Özer’in, halihazırda Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki 39’u Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’ne (GİSBİR) üye olan 48 tersane içerisinde bin ila bin 500 farklı, irili ufaklı taşeron şirkette çalışan 30-35 bin işçi hakkında nasıl bir bilgisi var?

 

Nasıl ve ne zaman bir çalışma yapmış? Nereden biliyormuş, halihazirda Tuzla’da çalışan işçilerin çoğunun daha önce köylü olduğunu? İşçi Sağlığı İş Güvenliğinden sorumlu bir devlet kurumu müdüründen, kimin "köylü" olup kimin olmadığına dair fikir beyanı değil, temelli bilgiler beklememiz gerekmiyor mu?

 

Tuzla Komisyonu olarak Desan Tersanesi’nde Mart ayında gerçekleştirdiğimiz bağımsız inceleme çerçevesinde ve bu tersanede çalışan taşeron işçilerin yaklaşık yüzde 17’sini kapsayan anketlerin sonucunda, tersanede çalışmadan önce tarım ile uğraşan, yani meslekten köylü olan bir adet bile işçiye rastlamamıştık.

 

Buna karşın daha önce başka sanayilerde çalışana da (Otosan, Metalurji, Türk Henkel), 2001 kriziyle iflas edip Doğu’nun şehirlerinden göç eden eski esnafa da, eskiden hizmetler sektöründe çalışana da rastlamıştık. Bu ‘eğitimsiz’, ‘köylü’, daha doğrusu ‘eğitimsiz=köylü işçiler’ kavramı ‘doğruyu yamultma’ anlamında ‘ideolojik’ değildir de nedir?

 

Günay Akarsu elektrikçi ustasıydı, Ruhiye’nin eşi İbrahim Levent 16 yıllık kaynak ustasıydı, o da patlamada öldü. En son Tuzla Tersaneler Bölgesi’nin en güçlüsü olan Sedef Tersanesi’nde ölen Ali İhsan Çam da deneyimli bir işçiydi.

 

Nereden çıkıyor bu "eğitimsiz işçiler" lafı? Nereden kaynaklanıyor bu çarpıtma?

 

Türkiye’de bir gemi inşa sanayiinin oluşmaya başladığı 1980’lerden sonra ve nitelik değiştirerek kendini tahkim ettiği 1990’lerden sonra, ticari sermayelerini sanayi sermayesine kaydıran eski armatör, yeni tersaneciler, İstanbul’a çok yakın ve fazla uzak Tuzla’da karlılık ve rekabet edebilirligi önceleyen istihdam rejimini oturtmak konusunda nispeten rahattılar.

 

Ekonomi’nin darbe sonrası yeni dönemine doğan bu sektör, beşikten ‘esnek’ kurgulandı. ‘Normalde’ teknik uzmanlaşmayla temellendirilen ve yasaca ancak durumda cevaz verilen taşeronluk (alt işverenlik) sistemi, bir istihdam rejimi olarak köklü armatör-yeni tersaneciler tarafından Tuzla’da kurumsallaştırıldı.

 

Esas işi yapan, esnek, krizde bırakılıp, sektör büyüdüğünde tekrar içerilecek, gemiyi yapan, işçiyi binbir parçaya bölen istihdam rejimi, ‘taşeronlar diyarı’ Tuzla oluştu. Bir seneden az bir zamanda 25’e yakın işçinin üstüste ölmesi, kamuoyu ilgisinin Tuzla’ya çekilmesi ile bu önceliklerin (karlılık ve rekabet edebilirlik) insan hayatına olan sonuçları tek mekanda, tek havzada, tek bölgede, tek sektörde görünür ve sorgulanır hale geldi.

 

Kârlılık ve rekabet edebilirlik önceliğinin yanında, bu iş temposu yoğunlaştırılmış ağır ve tehlikeli işler dalında işçi sağlığı ve iş güvenliğine yatırım yapmak, çalışma sürelerini insani sınırlara çekmek, çalışma yoğunluğunu azaltmak, bütün bunları yapabilmek için de karların bir kısmından vazgeçmek gibi önceliklerin konuşulabilir bile olunmasına tahammül yok ne bu esnek istihdam rejimine ‘kazanılmış hak’ diye bakan işverenlerin genelinin, ne de işçi sınıfı deyince ya sadakaya, ya da gaza sarılan yeni tüccar devlet rejiminin aktörlerinin.

 

Bazen safiyane, bazen hesaplı kitaplıca kızıyorlar gemi inşa sanayiinin karar vericileri: ‘Bir tek Tuzla’da mı kaza oluyor? Neden bir tek Tuzla öne çıkarılıyor? Neden Tuzla günah keçisi oldu?’

 

Tuzla neden görünür oldu?

Haklılar. Makina Mühendisleri Odası’nın üç gün önce açıkladığı ve SSK verilerinin derlemesinden oluşan İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu’nda 2006 yılında kayıtlara geçen ölümlü işkazalarının yüzde 25’i inşaat sektöründe, yüzde 10’u nakliyat sektöründe, yüzde 31’i ise ‘bilinmeyen’ kategorisindedir.

 

Tuzla geçen Eylül ayından itibaren, seri ölümlerin bizatihi çarpıcılığı ve -eksiği fazlasıyla- Limter-İş Sendikası’nın, TMMOB, İstanbul Tabip Odası ve İşçi Sağlığı Enstitüsü’nün, sendikalar dayanışmasının, basın, öğrenciler, bazı milletvekillerinin ve akademisyenlerin çabalarıyla bu ‘bilinmeyen kategorisinden’ çıkmıştır. Görünür olmuştur. Bilinir olmuştur.

 

Gemi inşa sektörün tek bir havzada yoğunlaşması, bu havzanın İstanbul’a yakınlığı, Kartal’dan-Tuzla’ya kadar olan hatta harıl harıl ilerlemekte olan kentsel dönüşüm projelerinin yarattığı pazarlıklar ve bugün parlamentoda temsil edilen DTP, ÖDP ve DSP dışında tüm partilerin milletvekillerinden veya yerel yöneticilerinden birinin tersane sahibi olmasının yarattığı uyanıklık bu görünülürlüğü artırmıştır.

 

Evvelki gün Gaziosmanpaşa’daki TOKİ inşaatlarında da bir işçinin ölmesi bugünkü patlama kadar yankı getirmemiştir, evet. Bu da başlı başına bir ayrımcılıktır, evet.

 

Fakat bu Tuzla görünülürlüğü, esnek çalıştırma, verimlilik artıran istihdam rejimi ve nemaları eşit dağılmayan ekonomik büyümenin insan hayatına, emeği ile geçinen tüm kesimlere olan etkilerini geniş kesimlerin gündemine sokmayı başardığı oranda, mekansal olarak dağınık ve daha güvencesiz şartların hükmettiği inşaat işçilerinin de dertleri konuşuluyor olmaktadır.

 

Amaç ‘Türkiye ekonomisinin yıldızlarından gemi inşa sanayine kara çalmak, yurtdışındaki imajını zedelemek, uluslararası rakiplerinin ekmeğine yağ sürmek, vatana millete zarar vermek’ değil, sermaye esnekliğin nemalarından faydalanırken, emeği ile geçinenlerin hesaplarına ölüm, sakatlanma, meslek hastalığı, uzatılmış çalışma saatleri, düşük ücretler düştüğünü gündeme getirebilmektir.

 

Türkiye diye bir bütün varsa eğer, yetmiş milyon vatandaşının hayatına, üstdüzey siyasal ikilemler, partiler arası dalaşmalardan daha fazla dokunan gündemleri masaya getirme çabasıdır. Önümüze atılan gündemlerin gevelenmesi refleksini terk çabası, bu vazifelendirmeyi red arzusudur.

 

‘Tuzla'nın, ölümlü iş kazalarının bir diğer ismi olmaya başladığı Eylül 2007’den beri ne yapıldı? Bir şey yapmakla vazifelendirilmiş devlet kurumları ve işyeri güvenliğinden mesul işveren karar-vericiler ne yaptılar?

 

Görebildiğim tek olumlu örnekten bahsedelim: Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde bir buçuk sene önce tersaneciliğe başlamış olan Desan Tersanesi yöneticileri, meslek örgütlerinin temsilcilerden oluşan bağımsız Tuzla Komisyonu’na kapılarını açtı.

 

Bu komisyon, ancak orta vadede etkisini gösterecek iş güvenliği yatırımlarının, bu tekil işyeri bazında nasıl işlediğini ve işlemediği yönleri bir kaç günlük bir çalışmayla ve yüzlerce fotografla belgeledi.

 

Bu tersanede çalışan taşeron işçileri tanımak, çalışma koşullarını anlamak için anketler yapıldı. Bu teknik ve işçilere dair sonuçlar, yönetici ve mühendis kadroya sunuldu.

 

Bir ikinci sunum Mayıs ortasında alt kademe yöneticiler ve taşeron firma sahiplerine, bir üçüncü sunum ise taşeron işçilere verilecek. Desan Tersanesi iş güvenliğine yatırım konusundaki eksikliklerine dair iç toplantılar ve bu konuda iş bitim süresi belirlenmiş görevlendirmeler yaptı.

 

Bu tutumuyla, meseleyi ‘baret, kemer takmayan, eğitimsiz işçi’ ekseninden çıkardı, kalıcı ve yapısal iş güvenliği yatırımlarına ve taşeron işçisini tanımaya yöneldi.

 

Ne yazık ki bunun dışında Tuzla’daki seri ölümlere orta vadede bir son verebilecek bir adım atıldığını görmüyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, basının Tuzla Tersanelerindeki ölümleri öne çıkardığı –bazı bazı bunu adli ve medyatik bir vaka haline getirip ‘Ölüm Tersaneleri’ başlıkları atmaya başladığı- dönemde, ‘medyatik’ bir atılım yaptı. Şubat sonunda üç tersaneye ‘kısmi durdurma önerisi’ getirdi.

 

Bu ‘öneri’ basına ‘Çalışma Bakanlığı üç tersaneyi kapattı!’ diye yansıdı. Bakanlık bu haberleri tekzip etmedi. Kamuoyunun tepkisi bir nebze azaltıldı.

 

Bu üç büyük tersane, kendilerine verilen süre içinde yüzeysel bir iki eksiği rahatça düzeltip, hiç bir şekilde üretimi durdurmadan yollarına devam ettiler. En çok ölümün olduğu çok daha kötü şartlarda işçi çalıştıran tamir tersanelerinin bahsi geçmedi. Kapatmanın neye çare olacağı düşünülüyordu, bu noktasal ‘önlem’ –eğer varolsaydı bile- hangi yapısal çözüm önerilerine bağlanacaktı, buna değinilmedi.

 

Çalışma Bakanlığı’nın bu kararı, bu kararı basına yansıtma tarzı ve bu karara zemin teşkil eden ‘eksikler listesi’, bu süreci içinden takip eden bizlere ‘Bakanlık tribünlere oynuyor’ dedirtti.

 

Gelelim gene Şubat ayında GİSBİR, Çalışma Bakanlığı ve Dok-Gemi-İş Sendikası tarafından imzalanan ‘Eğitim Protokolü’’ne: Tuzla’daki işçileri eğitecek eğitmenleri eğitecek bu programdan, Tuzla’daki mühendisler müstehzi bir şekilde bahsediyorlar. ‘Ankara’dan eğitimenler geliyor, Tuzla’yı bilmeden mevzuat anlatıyorlar’ diyorlar.

 

Kazanın kaynağını ortadan kaldıracak iş güvenliği yatırımları konusunda gündem yaratmadan, bu yatırımları her işyerine göre kuruşlandırmadan, hayata geçirme sürelerini ve sorumlularını belirlemeden, sabahtan akşama ‘işçileri eğitecek eğitmenleri baret, kemer, işyerinde tehlike arzeden hususlar’ konusunda eğitim verseniz ne işe yarar?

 

Şu ana kadar yalnıza bir adet üye tersanenin açık olduğu yapısal yatırımları yapma konusunda GİSBİR bir ortak hamle yapmadan, devletin kısıtlı iş müfettişi gücünü, niteliği ve hedef kitlesi soru işaretleri yaratan eğitimlere yönlendirmek bir ‘yanlış gündem’ dayatması değil de nedir?

 

En son adım ilk defa dün toplanan Meclis Tuzla Araştırma Komisyonu’nun biraraya getirilmesi oldu. Bu komisyon oluşmadan önce Tuzla’daki insan hakları ihlalleri konusunu inceleyen bir altkomisyon geçen hafta içinde ön raporunu basına sundu.

 

Tutarlı bir rapordan çok, tarafların açıklamalarını derleyen bir tutanak niteliği taşıyan bu belgenin ayrıntılı incelemesini daha sonra yapmak üzere, bu komisyonun çözüm önerilerinin evrenini tasvir edelim, bunların Tuzla’daki mevcut insan hakları ihlallerini (insanlık dışı uzun çalışma saatleri, ortaya çıkamayan meslek hastalıkları, metal tozu ile raspalama, en yeni göçle gelen işçilerin bekar odalarına fahiş fiyatlar ödemeleri, iş güvenliği yatırımlarının yapılmaması nedeniyle önlenebilir ve öngörülebilir kazalarda ardarada işçilerin ölmesi vb.) ne kadar kapsadığını siz söyleyin: ‘Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki daralmayı aşmak için yeni tersane alanları tahsisi’, ‘işçilerin eğitilmesi’ ve İş Kanunu’nun altişveren ilişkilerini düzenleyen, Tuzla’daki taşeronluk pratiğini açıkça kanundışı olduğu tespitimizi dayandırdığımız ikinci maddenin İstihdam Paketi çerçevesinde değiştirilmesi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Medya ve Tuzla ...........

 

 

Bir Mayıs’ın hemen akabinde Başbakan Tayyip Erdoğan diğer erkan ile beraber Tuzla Tersaneler Bölgesi’ne ‘denizden geldi’. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan askeri bir ihaleyi alan özel tersane Dearsan ve RMK’da kaynak törenleri yapıldı. ‘Milli Gemi’ projesi kutlandı. Milli savunma sanayi ve milli gemi inşa sanayi işbirliği yüceltildi. Bir tatil günü olan Cumartesi günü, zaten girişi çıkışı yüzde 100 kontrol altında olan tersane alanında, işçilerin ‘spontane olarak’ Başbakanı bağırlarına bastıklarına, alkışlarla karşıladıklarına dair üç gazetede haber çıktı.

 

Bu üç gazete, aynı anda Başbakanla Tuzla’daki iş güvenliği ve işçi sağlığı meselesini konuşmak için tersane önünde ısrarla bekleyen Limter İş sendikacılarının gözaltına alındığına ya hiç değinmediler, ya da geçerken dokundurdular.

 

Milli gemiler, yüzen milli karakolları üretecek ve donatacak cesametteki milli sermayemizin, niye milli işçilerimizin ölümlerine çare geliştirecek teknolojiyi geliştirmedikleri / ithal etmediklerine de değinildi elbet. Değinmek gerek. Aynı zamanda askeri ihaleyi alan Dearsan Tersanesi’nde 2006’dan beri üç işçinin hayatını kaybettiğine de.

 

Tüm bu süreçte, Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde çalışmalar yürüten, sahayı içinden tanımaya çalışan bizler, esasında hiçbir kurumun, iş kazalarının nedenleri ve iş kazalarına maruz kalan Tuzla’daki işçilerin profiline dair temelli bilgi üretmediklerini görüyoruz ve şaşırıyoruz: Deniz Ticaret Odası, GİSBİR, bilimum tersane sahipleri hangi bilgilere dayanarak, kazaların nedeninin tespitinin ‘işçi eğitimsizliği’ şeklinde yapabiliyorlar? GİSBİR’in Tuzla Tersaneler Bölgesi kurulduğundan itibaren kazaların hangi saatte, hangi koşullarda oluştuğunu, hangi işçinin (kaç yaşında, kaç senedir Tuzla’da çalışıyor, daha önce nerede çalışmış) bu kazalara maruz kaldığını içeren bir kaza veritabanı var mı?

 

Üç milyar dolar ihracat rakamına ulaşmış bir sektörün tek işveren örgütünün kaynaklarının bu tip ‘işe yarar’ ve uzun vadede iş kazalarını önleyecek bilgilerin üretimini –istek ve anlayış olduğu zaman- finanse edebilecek güçte olduğunu düşünmek yanlış mı? ‘Bu sektörde senede 4 ila 5 ölüm doğaldır, trafik kazaları ne zaman biterse, gemi inşa sanayinde de kazalar o zaman bitecektir’ yargısına temel teşkil eden bilgileri GİSBİR Başkanı Murat Bayrak hangi ulusal veya uluslarası sektör literatüründen edinmiş?

 

Gene GİSBİR’in websitesine koyduğu, Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan ve Meclis Kürsüsü’nde açıklama yapan, bir tersaneci aileden gelen Durmuşali Torlak’ın (ne yazık ki Uluslararası Çalışma Örgütü’ne yanlış bir biçimde atfederek) verdiği ‘Türkiye gemi inşa sanayiindeki iş kazaları açısından 10 bin’de 3 ile Japonya ile aynı düzeyde’ bilgisinin kaynağı nedir?

 

Uluslarası karşılaştırmalı iş kazaları konusunda kabul görmüş senelik data setini Uluslarası Çalışma Örgütü yayınlar. Bu örgüt gemi inşa sanayine özel veri yayınlamaz. Yayınladığı verileri 100bin oranı ile verir, 10bin oranı ile vermez. GİSBİR’in websitesine, konuyla ilgilenenlerin ‘bu seri ölümler Tuzla’ya mı has, dünyada neler olup bitiyor?’ dediği hassas bir dönemde koyduğu, basına Milletvekili Durmuşali Torlak ve DTO Başkanı Metin Kalkavan vesilesi ile yaydığı ve yakın zamanda websitesinden nedense kaldırdığı bu, kaynak gösterilmemiş istatistiklerdeki veriler, İLO’nun genel verileriyle müthiş bir çelişki içindedir. 10bin’de 3 rakamına ulaşmak için bitmemiş 2008 senesinin ilk iki ayında senelik rakam olan 33bin işçi çalışıyor gösterilerek, mutlak işçi sayısı uygunsuz bir şekilde şişirilmiştir. Türkiye’deki gemi inşa sanayinde, ‘gelişmiş Japonya’ kadar işçinin öldüğü, ‘bu meselenin abartılmaması gerektiği’ tezine zemin teşkil edemeyecek kadar kaynaksız ve zayıf bir istatistiki zemine oturmaktadır.

 

Neredeyse hepsi Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde olmak üzere 2006 senesinde 10, 2007 senesinde 13, bu sene bugüne dek 9 işçi hayatını iş kazlarında kaybetmiş. Aynı süre içinde sektörün üretim hacmi 550bin dwt’lerden 1milyon dwt’ye çıkmış, kimbilir bu sene kaç dwt’ye çıkacak?

 

Aynı dönemde harıl harıl Yalova’da, Gelibolu’nda, Yumurtalık’da, Samsun’da yeni tersane yatırımları yapılıyor. Bu tersane yatırımlarını yapanlar, kolayca tahmin edilebileceği gibi zaten Tuzla’da yatırımı olan eski tersaneci aileler. Bu iki veriyi yanyana koymak gerekmiyor mu?

 

Bu tarzda esnekleştirilmiş şekilde, koştura, koştura, işçileri 24 saatlere kadar varan çalışma süreleriyle çalıştırarak, devletin tam desteği, sektörün uluslararası alanda patlamasının ivmesiyle, iş güvenliğine yatırım kelimesini telaffuz bile etmeden sektör büyüyünce, ne oluyor? Kim büyüyor, kim ölüyor? Tuzla’da göstermelik tedbirler, ‘ideolojik’ eğitim söylemi ve gemi inşa sanayi patlıyor.

 

Bize öfkeli bir acıyla klavyeye vurmaktan başka edecek bir adet rica kalıyor: Lütfen artık ‘eğitim şart, baret takmayan işçiler, ölümlerin nedeni taşeronlar, ölüm tersaneleri’ gibi karikatürleri bir kenara bırakalım! Tersanelerde asıl işi 1000, 1500’e bölünmüş küçük ve ortaboylu taşeron şirketin gerçekleştirdiği, bu firmalarda 24 saate varan çalışma sürelerinin istisna olmadığı, bu sistemin ta 1980’lerin başında tersane sahipleri tarafından bilfiil desteklenerek hayata geçirildiği, bir ‘esnek çalıştırma modeli’ olarak kurumsallaştırıldığı, şimdiye kadar bir örgütlü baskı olmadığı için makina parkına yapılan yatırımlar büyürken, aynı oranda ve sektördeki büyümeye paralel iş güvenliği yatırımlarının yapılmamış olduğu, çözüm muhattabının ve sorumlusunun gemi inşa sanayicileri ve bu konuda devletin yalnızca aracı olduğunu ve bu taleplerin örgütlü ve yerinde, yerelinde, işçiler tarafından talep edilmediği sürece bir değişiklik olmayacağı. Bir adet ‘yaygınlaştırma ricası’ sadece. (AO/EZÖ)

 

 

* Aslı Odman, İstanbul Bilgi Üniversitesi Araştırma Görevlisi / Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu Üyesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla Tersanelerindeki Ölüm Olayları...

 

 

Tuzla tersanelerindeki son gelişmelerle ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan aşağıdaki basın bildiriminde bulunulmuştur.

“Tuzla Tersaneler Bölgesinde, 2002 yılından beri iş yoğunluğuna paralel bir şekilde kazaların da artış göstermesi üzerine Bakanlığımız denetim ve incelemeleri sıklaştırmıştır.

İş sağlığı ve güvenliği ile işin yürütümü yönünden yapılan teftişler neticesinde tespit edilen kusur ve ihmaller konusunda gerekli uygulamalar yapılarak, raporları kamuoyuyla paylaşılmıştır.

01.09.2006 – 31.01.2007 tarihleri arasında iş sağlığı ve güvenliği yönünden Bölgedeki 51 tersanede yapılan incelemeler neticesinde toplam 16.173 işçiye ulaşılarak, 99 maddede 1061 noksanlık ve mevzuata aykırılık tespit edilmiştir.

 

Yine 13.09.2007 – 24.09.2007 tarihleri arasındaki 43 tersane teftişinde 5.320’i asıl işveren işçisi, 8.811’i alt işveren işçisi olmak üzere toplam 14 bin 131 işçiye ulaşılmıştır.

 

Teftiş kapsamında 2 işyerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aykırı bir hususa rastlanılmazken, 41 işyerinde toplam 588 noksanlık ve mevzuata aykırılık tespit edilerek 196 bin 54 YTL idari para cezası uygulamasında bulunulmuştur.

 

09.11.2007-14.11.2007 tarihlerinde de işin yürütümü yönünden ön çalışmada bulunulmuştur. 10 müfettiş, 44 asıl işverenliği inceleyerek buralarda 3886 işçinin, 563 bağlı alt işverenlikte ise 18042 işçinin tespitini yapmıştır.

 

Ön çalışmanın hemen ardından, yine işin yürütümü yönünden 15.11.2007-15.02.2008 tarihlerini kapsayan teftişlerde de 21 asıl işverenlik, 183 alt işverenlik hakkında işlemlerde bulunulmuştur.

 

Asıl işverenlik bünyesinde toplam 2503 işçiye, alt işverenlikte ise 6690 işçiye ulaşılırken, 74 işyeri hakkında toplam 1.964.977.00 YTL idari para cezası uygulanmıştır. Bazı kusurları nedeniyle 163 işyeri müfettişler tarafından takibe alınmıştır.

 

Ayrıca, denetim süreci içinde; 25 işyeri ile ilgili olarak SGK’na, 14 işyeri ile ilgili vergi dairelerine bildirimlerde bulunulmuştur. 28 işyerinin eksik prim gün sayıları tamamlatılırken, 70 özürlü işçi, 30 eski hükümlü işçi olmak üzere toplam 100 işçinin işe başlatılması sağlanmıştır.

 

Yabancı uyruklu işçi çalıştırdıkları için de 3 işyerine ve çalışan 3 yabancı uyrukluya toplam 15.572.00 YTL idari para cezası uygulanmıştır.

 

İşçi giriş-çıkış bildirimlerinde bulunmayan 38 işyerindeki 8965 ihlalle ilgili olarak da Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.

 

20.02.2008’de başlayıp halen devam eden teftiş kapsamında da 3 tersane hakkında kısmi durdurma kararı verilmiştir. Gerekçe olarak da çalışanların ani ölüm ve yaralanmalarına sebebiyet verecek hususların bulunması gösterilmiştir.

Tüm bunlara rağmen, Tuzla tersaneler bölgesinde ölümle sonuçlanan iş kazaları yaşanmaya devam etmiştir.

Bazı ölümlerin, Cumhuriyet Savcılıklarına bile duyurulmadan ailelerin rızasıyla kapatılıyor oluşu, konunun diğer bir yanını oluşturmaktadır.

Bu durum, resmi ölüm rakamları ile kamuoyuna yansıyanlar arasında çelişkiye neden olduğu gibi, olayların sebepleri konusunda da spekülasyonlara yol açabilmektedir.

Son dönemde Bakanlık müfettişlerinin gündeminde bulunan 25 ölümlü iş kazasının çok çeşitli nedenlere dayandığı belirlenmiştir.

Patlama (2), yangın (1), ezilme-sıkışma (5), elektrik çarpması (6), düşme (5), intihar (2), kalp durması (1) bu nedenlerden bazılarıdır.

Söz konusu ölümlü iş kazalarında tespit edilen kusur durumlarında dikkat çeken bazı hususlar ise şöyledir:

• 3 olayda % 100 kaçınılmazlık tespit edildi

• 7 olayda işverenin kusuru % 50 ve üzerinde

• 1 olayda 3. şahıslar büyük oranda kusurlu (%60)

• 4 olayda alt işverenin kusuru % 50 ve üzerinde

• 11 olayda alt işverenlerin değişen oranlarda kusuru tespit edildi

• 13 olayda işçiler % 10 ile 40 arasında değişen oranlarda kusurlu

• 13 olayda işveren-işçi yada alt işveren-işçi ikilileri değişik oranlarda kusurlu bulundu

• 1 olayda hiçbir kimse kusurlu bulunmadı (Kalp durması)

• 1 olayda sadece alt işveren kusurlu bulundu (% 100)

• 1 olayda; işveren (10), alt işveren (10) ve diğer işverenler (80) kusurlu

Bu olaylar ilgili olarak, kazaya sebebiyet veren noksanlıkların giderilmesi için işverenlere tebligatı yapıldı. Ayrıca, kusur nispeti belli olan raporlar SSK’ya rücu davası açılmak üzere gönderildi.

25 Şubat 2008(raporu)

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aynı tarsane yine ölüm

17 Mayıs 2008 Cumartesi 17:23

Tuzla tersanelerinde ölümlerin ardı arkası kesilmiyor. Kazalara bir yenisi daha eklendi.

Tuzla tersaneler bölgesinde üzerine sac düşen 1 işçi hayatını kaybetti.

 

Selah Tersanesi'ndeki montaj sırasında üzerine sac düşen işçi Deniz Kaşıkeman (26), Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Evli olduğu belirtilen Kaşıkeman, hastanede yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

 

Kaynak:internethaber

 

Kurulan komisyonların yapılan incelemelerin ne kadar da boş olduğu ortada. Gün geçmiyor ki bir can daha yitirilmesin. Utanmak insana has bir duygu... bilemiyorum artık...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla'daki tersanede 1 işçi daha öldü

Turan ARSLANOĞLU- Ramazan EĞRİ/ İSTANBUL, (DHA)

 

TUZLA'daki tersaneler bölgesindeki Desan Tersanesi'nde kaynak yaparken 25 metre yükseklikten düşen 29 yaşındaki Murat Çalışkan öldü. Böylece tersanede 1 günde 2 işçi yaşamını yitirmiş oldu.

Kahramanmaraş doğumlu Çalışkan'ın dün gece mesaisine kalırken dün gece geç saatlerde kaynak yapmaya başladı. Murat Çalışkan, 25 metre yükseklikten güverteye düşerek öldü. Çalışkan'ın 2 yıldan bu yana aynı tershanede kaynakçı olarak çalıştığı bildirildi. Olay yerine gelen savcı ve polisin incelemesinin ardından ölen işçinin cenazesi Tuzla Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Murat Çalışkan'ın ölümünü duyunca tershaneye gelen Çalışkan'ın yakınları ?Gece uyuduğumuz sırada bize haber verdiler, kaza olduğunu söylediler. Olay geceyarısı olmuş, 25 metre yükseklikten düşerek hayatını kaybetmiş? diye konuştu.

Selah Tersanesi'ndeki dün çelik işleme atölyesinde 26 yaşındaki Deniz Kaşıkeman, kaynak yaptığı sırada çelik profil üzerine düşerek ölmüştü.

 

ÖLENLERİN SAYISI 96'YA ULAŞTI

 

Kaza haberinin duyulmasının ardından tersanelerdeki işçiler, ellerindeki işi bırakarak Desan Tersanesi önünde toplandı ve bir protesto gösterisi yaptı. İşçilerin eylemi sırasında polis yoğun güvenlik önlemi aldı. Aynı günde 2 işçinin yaşamını yitirmesi üzüntüye neden oldu. Son kurbanla birlikte Tuzla tersanelerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 96'ya yükseldi.

 

kaynak:milliyet.com

 

Bu ne kar hırsıdır! Yazıklar olsun!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Limter-İş verilerine göre, Kaşıkeman'la birlikte Tuzla tersanelerinde yaşamını yitiren işci sayısı 95'e çıktı. Bu işçilerden 52'si, AKP'nin altı yıllık iktidarında öldü. Faruk Çelik'in Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olduğu 22 Temmuz 2007'den bu yana ölen işçi sayısı ise 24'e çıktı.

 

Meclis Araştırma Komisyonun "acil önlem paketi"

 

* Ölümler çoğunlukla patlama ve üzerine bir şey düşme nedeniyle gerçekleşiyor. Taşlama sistemini değiştirerek, vakumlu sisteme geçilmesi gerekiyor.

* Yüksek yerlerdeki korkulukları iyi düzenlemek lazım. Elektrikli motorlardan, havalı sisteme geçilmesi lazım. Tanklardaki gaz kontrolü günde bir kaç kez yapılmalı.

* Ağır iş kolu olduğu için günde 7.5 saat çalışmak lazım ama mesaiye kalıyor işçi. Mesailerin Bakanlığın belirlediği sınırları aşmamalı ve en az haftada bir gün dinlenmesi gerekir.

* Eğitim sorunu var. İşçi eğitimine hız verilmeli ve gemi meslek okulları açılmalı.

* Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tersanelerde denetimi sıklaştırmalı.

* Gemi yapımı çok dar alanda gerçekleşiyor. Tersane ölçeklerinin büyümesi gerekiyor. Tersaneler birleşerek alan büyütülebilir.

 

 

Sendikanın talepleri

 

- Tuzla tersanelerinin denetimini sendikamız Limter-İş, TMMOB, TTB, Baro, Çalışma Bakanlığı ve GİSBİR’den oluşan bağımsız bir komisyon yapsın

- Ağır ve Tehlikeli İş Kolu Yönetmeliği uygulansın

- Taşeronluk sistemi kaldırılsın

- 7,5 saatlik iş günü uygulansın

- Sigortalarımız ana firma tarafından ve aldığımız ücret üzerinden yatırılsın

- Gurbetçi işçilere sağlıklı barınma evleri sağlansın,

- Sendikamıza tersanelerde temsilcilik açma hakkı tanınsın

 

Ölümlerin sebebi taşeronlaşma, eğitimsizlik, çok çalışma, ölümlerin sebebi şu, bu...

ölümler...

ölümler...

ölümler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla drami ve trajedisi,

Ölüme gidenler isimli bir film izlemistim,Tuzla tersanesinde calismak icin bekleyenlerin,"Ölüm olaylarini biliyoruz ama elimizden birsey gelmiyor ne yapalim calismak zorundayiz ekmek parasi kazanmamiz sart"demelerini ben ölüme gidenler filmiyle karsilastirdim,ekmek parasi ugruna ölümü göze almak ne kadar trajik bir durum,ekmek parasini kazanmak icin basvurdugu is yerine ise alindiginda hicbir garantisi olmadigini bilmek buna ragmen mecbur olmak kadar aci birsey varmidir.Vakiflar yasasini umursamadan degistirenler,301 i gözlerini bile kirpmadan degistirenler,Ülke topraklarini yabancilara pazarlamayi kalkinma olarak savunanlar,türban icin kilic kalkan oynayanlar,vatandasin cebinden ellerini cekemeyenler neden Tuzlada oynanan drama sessiz kalmaktalar??

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tuzladaki tersaneler kimin merak ediyorum?

özel sektörünmu yoksa devletin mi?

bu ölümlerin üzerine gidilmemesinin arastırılmamasının ve önlem alınmamasının bence tek bir nedeni var o da ticari kaygılar...

tuzlada ne gibi bir rant var henuz bilmiyorum ama yakında nasıl olsa bununda kokusu cıkar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Selah Tersanesi patronunun yapmış olduğu "Bu sendika bölücü örgütün devamı gibi onların propagandasını yapıyor" açıklamasına Limter-İş sendikası bugün yaptığı yazılı basın açıklaması ile net yanıtını verdi

 

Açıklamanın tam metni şöyle;

 

“Selah Tersanesi’nin sahibi Erkan Selah DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası’nın PKK’nın devamı olduğunu iddia etti. Tersanesi Bakanlar Kurulu kararıyla İstanbul Valiliği tarafından süresiz kapatılan Erkan Selah, kapama kararının perde arkasında basının yargısız infazı ile Limter-İş’in olduğunu iddia ederek ”Bu sendika bölücü örgütün devamı gibi onların propagandasını yapıyor“ dedi.”

 

Vatan Gazetesi’nin bugün, 23 Mayıs 08 tarihli sayısında ve kimi diğer basında yer alan bu iddialar, Tersane patronlarının gerçeği çarpıtma konusunda ne kadar gözü dönmüş olduğunu gösteriyor. Sendikamızın yürüttüğü mücadele ve kamuoyu ile basının ısrarlı basıncı üzerine sıkışan tersane patronları şuursuzca açıklamalarda bulunuyor.

 

Tersanelerde işçilerin yaşam hakkı konusunda yıllardır zorlu bir mücadele yürüten sendikamıza dönük bu saldırı ve tehditler konusunda savcılığa suç duyurusunda bulunacağımızı belirtirken, bu tehditlerle hak alma mücadelemizin geriletilemeyeceğini açıkça ifade ediyoruz. Basına manşetten suçlamalarla girenler tüm bu iddialarını açıklamakla yükümlüdürler.

 

Bundan sonra gerek sendikamıza gerek yöneticilerimize ve gerekse üyelerimize dönük herhangi bir saldırının doğrudan sorumlusu Desan Tersanesi patronu Cengiz Kaptanoğlu ve Selah Tersanesi patronu Erkan Selah olacaktır.

 

Tersanelerde insanca çalışma koşullarını sağlayacaklarına, işçilerin kendi yaşamlarını koruma mücadelesine saldıran patronlara karşı; iş güvenliğinin sağlanmasına dönük önerilerimiz maalesef hala cevaplandırılmamıştır. 27–28 Şubat grevimiz üzerine konfederasyonumuz DİSK’e randevu sözü verenler üç ay geçtiği halde hala ilişki kurmamışlardır. Taleplerimiz aynen devam etmektedir ve çözümü de 16 Haziran’daki grevimizdedir.

 

Limter-İş Sendikası

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanayi Bakanı'ndan ilginç çıkış'

...

Bir işverenin iş yerinin ve işçisinin güvenliği konusunda sonuna kadar

gerekeni hem kanunen, hem vicdanen yapmak mecburiyetinde olduğunu,

çalışanın da işverenin kendisine bu konuda sağladığı bütün donanımı

kullanmak zorunda olduğunu ifade eden Çağlayan, şöyle konuştu:

 

''Tersanelerimizde birçok insanımızı kaybettik. Orada her kaybettiğimiz

can, bizim canımızdan gitmiştir. Ama, Türkiye'nin gemi inşa sanayisinde

elde ettiği bu başarısını, dünyada bu pazarı elinden kaptığımız

yerlerden provoke etmek isteyenler var. Sektörün eksiklerini mutlaka

yerine getirmemiz gerekiyor. Ama bu sektörü öldürmeyelim. Tersane

kapandı diye sevinmeyelim. Kapanan her bir işletme Türkiye ekonomisinden

kopartılan bir taştır. Bu sektörü dünya sekizinciliğinden dünya

birinciliğine getirebilmenin çalışmalarını yapalım. Şu anda yurt

dışından bir takım siparişlerin iptal edilmesi söz konusu.

 

...

haberturk.com

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben tuzlada oturuyorum ve öncedende ölümler olurdu ama sık olmazdı

dar alana bir çok tersane sıkıştırılırsa olacak olan keşmekeşdir, 3,4 yılda büyüdü bu kadar

insanlar iyi kötü para kazanıyor, başka yerlere bakarakdan iyi..

ölümlerin suçu sadece tersane sahiplerine yıkılamaz

ölmemek için işçi ne yapmışdır ve başka işçi diger işçi için ne yapmışdır?

ufacık alana şıkışıp kalmışlar, birlik olursun tam boykot edersin, varmı cesaretin?

 

biz kalabalıklar olarak ''ateş düştügü yeri yakar'' diye inanıp yaşayanlarız, kime ne anlatacagız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben tuzlada oturuyorum ve öncedende ölümler olurdu ama sık olmazdı

dar alana bir çok tersane sıkıştırılırsa olacak olan keşmekeşdir, 3,4 yılda büyüdü bu kadar

insanlar iyi kötü para kazanıyor, başka yerlere bakarakdan iyi..

ölümlerin suçu sadece tersane sahiplerine yıkılamaz

ölmemek için işçi ne yapmışdır ve başka işçi diger işçi için ne yapmışdır?

ufacık alana şıkışıp kalmışlar, birlik olursun tam boykot edersin, varmı cesaretin?

 

biz kalabalıklar olarak ''ateş düştügü yeri yakar'' diye inanıp yaşayanlarız, kime ne anlatacagız...

Size katılmıyorum bu konuda.Sizin TÜrkiye'deki işsizlik oranlarından haberiniz var mı?Belki biliyorsunuz ama ben yine de hatırlatıyım size;

86C412BD281B0343BE1E3980r.jpg

 

İşsizliğin büyük boyutlara ulaştığı bir ülkede, bu işçiler ölüm tehlikesine ragmen çalışıyorlar. Ne yapabilirlerki; yani işlerini mi buraksınlar tehlike olduğu icin.

Bu durumda yani suç işçilere nasıl yıkılabilir?Sadece Tuzla'da degil bu durum, benzer bir cok bölge iş tehlikeleri görülüyor ve onca işçinin yaşamını kaybetmesine ragmen neden hala gereken önlem alınmıyor? Yani bu durumda iş verenlerin sucu yok mu? Yada nasıl çalışma ruhsatı verilebilir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Size katılmıyorum bu konuda.Sizin TÜrkiye'deki işsizlik oranlarından haberiniz var mı?Belki biliyorsunuz ama ben yine de hatırlatıyım size;

 

 

İşsizliğin büyük boyutlara ulaştığı bir ülkede, bu işçiler ölüm tehlikesine ragmen çalışıyorlar. Ne yapabilirlerki; yani işlerini mi buraksınlar tehlike olduğu icin.

Bu durumda yani suç işçilere nasıl yıkılabilir?Sadece Tuzla'da degil bu durum, benzer bir cok bölge iş tehlikeleri görülüyor ve onca işçinin yaşamını kaybetmesine ragmen neden hala gereken önlem alınmıyor? Yani bu durumda iş verenlerin sucu yok mu? Yada nasıl çalışma ruhsatı verilebilir?

 

bende onu söylüyorum zaten, suçu sadece işçilere degil, işçilerle beraber herkese yüklüyorum..okudugunuzu yanlış anladınız galiba

yapacak birşeyimiz yok arkadaşım, bizim her işimiz böyle..

patron-işçi aynıyız biz, faklı degiliz.......

iş buraya gelesiye kadar kimse ses çıkarmıyordu

daracık alana bu kadar tersane sokarken kimse mırın kırın yapmıyordu

şehrin göbegine, ufacık alana kurarken tersaneleri herkesin işine geliyordu, güzelim sahilleri berbat ederken kimse ses etmiyordu..

herşeyin bir bedeli var malesef bu dünyada, işçiler ödemesin bu bedeli ama birilerine bedel ödetsin o zaman çıksında...

 

ne lazımcı bir toplum, ateşin sadece düştügü yeri yaktıgına inanan bir toplumsal yapıdan ne bekleyeceksiniz ki...

hiç bir çabaya girmeyelim ama herşeyimiz düzgün olsun, yok böyle birşey..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Tuzla'da bir ölüm daha

08.06.2008

 

Tuzla tersanesi bir işçiye daha mezar oldu. Selahattin Arslan tersanesinde taşeron firmaya bağlı olarak çalışan 35 yaşındaki İhsan Turhan bu sabah çalışırken üzerine yarınm tonluk kapağın düşmesi sonucu yaşamını yitirdi.

 

35 yaşındaki boru montaj ustası İhsan Turan'ın iki çocuğu bulunuyordu.

 

Limter-İş, ilk defa iş cinayetlerini önlemek için bir grev örgütlüyor. Sendika bu utancın GİSBİR'e ve hükümete ait olduğunu belirtiyor.

 

Tersane işçileri iş cinayetlerini önlemek, önlem alınmasını sağlamak için, "Artık ölmek istemiyoruz!" diyerek 16 Haziran'da greve gidecekler.

 

kaynak:limter-is

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla'da greve hazırlık eylemleri devam ediyor

Tuzla'da yaşanan işçi ölümlerinin önlenmesi için 16 Haziran'da greve çıkacaklarını duyuran Limter-İş Sendikası greve hazırlık eylemlerini sürdürüyor.

 

Limter-İş üyesi işçiler, dün ölümlere dikkat çekmek ve greve çağrı yapmak amacıyla Tersaneler Caddesi boyunca 45 dakikalık yürüyüş yaptı.

Son bir ay içinde 4 işçinin hayatını kaybettiği ve ölüm tersaneleri olarak anılmaya başlayan Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde 16 Haziran'da greve çıkma kararı alan Limter-İş Sendikası greve çağrı eylemlerini sürdürüyor. Ölümlere dikkat çekmek ve 16 Haziran'da gerçekleşecek olan greve çağrı yapmak amacıyla Limter-İş üyesi işçiler tersaneler caddesi boyunca 45 dakikalık yürüyüş yaptı. Caddenin en sonunda bulunan Hidrodinamik Tersanesi önünde başlayan tek sıra yürüyüş İçmeler Tren İstasyonu'nda son erdi. Yürüyüş boyunca "Artık ölmek istemiyoruz", "Grev, grev, grev", "İnsanca yaşamak istiyoruz", "Tersane işçisi köle değildir" sloganları atan işçiler İçmeler Tren İstasyonu girişinde basın açıklaması yaptı. İşçiler adına konuşan Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Kamber Saygılı, kendilerinin tersanelerin kapatılmasını istemediklerini ancak çalışma koşullarının acilen düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Yaşanan ölümlere karşı 16 Haziran'da greve çıkacaklarına işaret eden Saygılı, greve çağrı eylemlerinin süreceğini söyledi.

 

Kaynak:DİHA

 

 

 

Sanatçılardan "Tuzla'da ölümleri durdurun" çağrısı

Mehmet Ali Alabora, Alin Taşçıyan, Eşber Yağmurdereli, Şanar Yurdatapan, Berhan Şimşek'in de aralarında bulunduğu aydın, sanatçı ve yazarlar, "Tuzla'da ölümleri durdurun" çağrısı yaptı.

Taksim Hill Otel'de basın toplantısı düzenleyen aydınlar, Limter-İş Sendikası'nın ve tersane işçilerinin 16 Haziran grevini de desteklediklerini belirtti.

Sanatçılar adına açıklama yapan Mehmet Ali Alabora, "Her yeni ölümle bir kez daha isyan ederken, başbakandan bir söz duymak istiyoruz. Ölümlerin sorumluluğunu ölenlere yükleyen aynı bozuk plağı kulağımızın dibinde bıkmadan çalan insafsız sözler değil, bir daha ölümler olmayacağına ikna edecek sözler duymak isktiyoruz" dedi. "Limter-İş ve işçilerin çığlığını duyun" çağrısı yapan Alabora, "Tuzla'da vahşi kapitalizme karşı zor ama onurlu bir yolu seçip mücadele eden, direnen işçilerin mücadelesini destekliyoruz" diye konuştu.

 

Açıklamaya katılan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de Limter-İş ve DİSK'in 15 yıldır Tuzla gerçeğini ortaya koyduğunu ancak hükümetlerin buna kulak tıkadığını savunarak, "Sözün bittiği yerdeyiz. Taleplerimizi dile getirmek için 16 Haziran'da hükümeti son kez uyaracağız" dedi.

 

Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç de tüm kamuoyunun 16 Haziran grevine destek vermesini istedi.

 

Kaynak:(Özgür Radyo)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aydınlar "Tuzla'da yükselen çığlığı duyun: Bu ölümleri durdurun!"

Tuzladan yükselen çığlığı duyun; Bu ölümleri durdurun! Diyen aydınlar bugün Taksim Hill Otel'de basın toplantısı yaparak, tersane işçilerinin mücadelesini desteklediklerini açıkladı.

 

Gazeteci, yazar, sanatçı, sendikacı, aktivistler Tuzla tersanelerinde işçi ölümlerinin durması için herkesi sendikanın grevine destek vermeye çağırdı. Alabora "Bu bir doğal afet olmadığına göre, demek ki, artık Tuzla'da bir katliamla karşı karşıyayız" dedi.

Taksim Hill otelde dün gerçekleştirilen basın toplantısında 155 kişinin imzasıyla kaleme alınan "Tuzla'da yükselen çığlığı duyun: Bu ölümleri durdurun!" başlıklı metni okuyan oyuncu Mehmet Ali Alabora "En son 97'inci ölüm için karalar bağlandığında, bir işçinin ailesi, sevenleri, dostları; 98'inci kurbanın kim; 99'uncu cinayetin ne zaman; 100'üncü ölümün nasıl olacağının endişesi sardı bir kez daha hepimizin yüreklerini."

 

Ve ekledi: "Bu bir doğal afet olmadığına göre, demek ki, artık Tuzla'da bir katliamla karşı karşıyayız."

 

Sözlerini "Ölümlerin sorumluluğunu ölenlere yükleyen insafsız sözler değil, bir daha ölümler olmayacağına ikna edecek sözler duymak istiyoruz" diye sürdüren Alabora, "örgütlenme hakkına kulaklarını tıkayan, gözlerini kapayan hükümeti uyarıyor, Tuzla tersane işçileriyle dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz" dedi.

 

Çelebi: Başbakandan acil önlem istiyoruz

 

Alabora'nın ardından konuşan DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi ise "Bu ülkenin bakanlarından ve başbakanından, Tuzla'daki cinayetleri durduracak en acil, en radikal önlemleri en kısa sürede almalarını istiyoruz" dedi.

 

Şimşek: Adlar kıyımlarda sayıya dönüşür

 

Eski CHP milletvekili ve oyuncu Berhan Şimşek'se "İnsanların adları, bir doğal afetlerde sayıya dönüşür, bir de savaş gibi, katliam gibi toplu kıyımlarda. Bir süredir, Tuzla tersanelerinde insanlar adları, yaşları, yaşamlarıyla... Hayalleri, umutları ve özlemleriyle değil, sayılarla anılıyor" dedi.

 

Uca: Sonuna kadar dayanışmaya söz veriyorum

 

Metne imza atanlardan Metin Uca "Podyumda yürüyen mankenin göğsünün ucunun açılmasının iş kazası olarak algılandığı bir ülkede ben DİSK'le sonuna kadar dayanışmaya söz veriyorum" derken, sinema eleştirmeni Alin Taşçıyan "1'le 100 arasında bir fark olmamalıydı. İnsan hayatını istatistik olarak kabul edemeyiz. Etmemeliyiz de. Çünkü insan hayatı her şeyden daha değerli" diye konuştu.

 

"Bize düşen şey dayanışmadan başka bir şey değil"

 

Avukat Eşber Yağmurdereli "Bu uygarlık, bu gelişme insan hayatından daha değerli mi? Değil. Biz emeği savunanlar önümüzden akıp giden hayatın seyircisi olmaya devam ettiğimiz sürece hayatlar böyle akıp gitmeye devam edecektir. Bunun aksi için bize düşen şey dayanışmadan başka bir şey değildir" sözleriyle 16 Haziran'daki tersane işçileriyle dayanışmanın önemini vurguladı.

 

kaynak: bianet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla'da grevin ucu açık

12 Haziran 2008 -

 

1992’den bu yana 97 işçinin yaşamını yitirdiği Tuzla tersanelerinde son ölüm geçen pazar günü oldu. Bu yıl 11 işçinin hayatını kaybetmesinin ardından iş güvenliği olmadığını savunan tersane işçileri, 27-28 Şubat’ta yaptıkları grevin ardından, 16 Haziran’da da de greve çıkacaklarını duyurdu.

 

Grevi örgütleyen Limter-İş Sendikası’nın Genel Sekreteri Kanber Saygılı, kayıt dışı istihdam nedeniyle tersanelerde çalışan işçi sayısının tam olarak tespit edilemediğini, ancak büyük bir kısmının greve katılacağını düşündüklerini söyledi. Tersane sahiplerinin katılımı düşürmek için aksi yönde propaganda yaptığını belirten Saygılı, “Pazartesi başlayacağımız grevde taleplerimiz kabul edilmezse grevi ikinci güne sarkıtırız. Ucu açık bir grev örgütlüyoruz. Bu, genel grev öncesi son uyarımızdır” diye konuştu.

 

‘Kâğıt parçaları çözmüyor’

 

Tuzla tersanelerindeki işçilerin, Bangladeş, Çin ve Hindistan koşullarında çalıştığını ifade eden Saygılı, “Tersanedeki durum hakkında aralarında TBMM Araştırma Komisyonu’nun da hazırladığı çok sayıda rapor var. Sorunu çözmek için kağıt parçaları, yazılar yeterli olmuyor. Bunların hayata geçirilmesi lazım” dedi. Saygılı, grev sırasında emniyet güçlerinin işçilere karşı güç kullanması olasılığı hakkında ise şöyle konuştu: “Madem 70 milyonun polisi, madem 70 milyonun hükümeti görev başında, tersane işçilerine de patronlara uyguladıklarını uygulamalılar.

 

‘Polis güç kullanmasın’

 

Geçtiğimiz günlerde patronların yürüyüşünde, polis eskortluk yapmıştı. Güç kullanırlarsa sonuna kadar direniriz. Grev günü çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti de destek verecek. Buradaki çalışma koşullarına karşı yaşam hakkımız için verdiğimiz mücadeleye destekleyen tüm parlamenterlerimizi de Tuzla’ya bekliyoruz.”

 

Ölümlerin önüne geçilemeyen Tuzla Tersaneleri’nde, 16 Haziran’da gerçekleştirilecek grev için hazırlıklarını sürdüren Limter-İş Sendikası’na bağlı bir grup, dün Tuzla’daki Hidrodinamik Tersanesi önünden yürüyerek işçilere bildiri dağıttı.

 

Kaynak: Milliyet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzla sadece Tuzla değildir!

Ece Temelkuran

 

Geminizde kan var... Afrika’nın ‘kanlı elmasları’ gibi tıpkı; ölü işçilerin öfkeli hayaletlerini taşıyor gemileriniz... ‘Mazlumun ahı’ değil bu, daha beter: Hesap soran işçinin çınlayacak güvertelerinde o gemilerin. Ne edeceksiniz? O gemiler o ‘ah’ ile batarsa? Batsın sizin o kanlı gemileriniz!

Aç gemileriniz, utanmaz gemileriniz. Herkes yüzerek kurtulsun gemilerinizden ve bir tek paralarınız batıp su olsun denizlerde. Ah! O sizin aç gözlerinizle paralarınızın denizlerde batışını izleyiniz. O zaman biz karşınıza geçip, kusura bakmayın beyler, “Karadeniz’de gemileriniz mi battı?” diyeceğiz.

 

Katiller grubu

Demez miyiz? 98 adam öldürdü sizin gemileriniz. Gemiler suçlu değil, suçlu olan sizsiniz!

Patronlar, tersane sahipleri, işini yapmayan iş müfettişleri, Çalışma Bakanlığı’nın kör gözleri, ölülerin sorumluluğunu almayan taşeronlar, patronları işçilerden daha çok seven doktorlar, işçileri değil patronları savunan, kerterizini yitirmiş sendika ağaları, araştırma komisyonları kurup hobi misali işçi ölümlerini araştıran vekiller, direnen işçileri düşman döver gibi döven polisler, hepiniz para çocukları olarak insan çocukları ölürken kafalarınızı öte tarafa çevirdiniz. Şimdi fakat, öte tarafa çevrilen kafalarınızı bizden tarafa çevirecek bir şey olacak.

16 Haziran’da Tuzla Gemi Tersaneleri önünde bir grev yapılacak. Bu greve, grevi örgütleyen Limter-İş’in yaklaşık 1400 üyesi değil, ölmek istemeyen bütün tersane işçileri katılacak. “Bu devran böyle sürüp gitmez ki/Sen de yanacaksın günün birinde” diyen işçiler ölmemek için grev yapacak.

 

Sakın şaşırma!

Ve Tuzla, asla sadece Tuzla değildir. Türkiye’de çalışmak için ölmek zorunda kalan herkes için, herkesin izleyeceği bir eylem yapılacak. E-5 karayolundan geçip İçmeler 1. Köprü’den çıkıp sahile döndüğünüzde Tuzla Gemi Tersaneleri önünde işçileri ve onlara destek veren halkı göreceksiniz.

Sakın şaşırmayın! Onlar orada sadece insan yiyen gemileri değil, Türkiye’nin her yerinde insan yiyen çalışma koşullarını protesto edecekler.Kot taşlama sırasında ölenler, tabakhanelerde ölenler, kaçak madenlerde ölenler, inşaatlardan düşüp ölenler, sessizce ölenler, hesabı sorulmadan ölenler için orada olacaklar.

Sakın şaşırmayın! Deniz gibi insan göreceksiniz. Biz denizi görmüş gibi olacağız, sizin gemileriniz insan fırtınasında batacaklar...

 

Boyun borcu

16 Haziran’da insanlar, ölmemek için grev yapacak. Aydınlar da orada olacaklar. ‘İşçi sınıfının dostu aydınlar’ önceki gün bir açıklama yaptılar ve dediler ki ‘Biz o gün orada olacağız’! Eklediler:

“Orada olmak, seri katillerin yanında olmayan herkesin boyun borcudur!”

İnsanlar çalışmak, üretmek ve kazanmak istiyorlar. Ne tersaneler kapatılsın istiyorlar, ne gemiler batsın. İstedikleri şey, işçi hayaletlerini taşımayan gemiler. İnsanlar temiz gemiler istiyorlar.

Basit; insanlar ölmemek istiyorlar. Sabah işe giderken akşam eve dönebileceklerini bilmek istiyorlar. Savaşa gider gibi değil, işe gider gibi gitmek istiyorlar tersanelere. Ve Türkiye onlara bunu çok görüyorlar. Bu yüzden şimdi onlar da bağırmak zorunda kalıyorlar:

Bu devran böyle sürüp gitmez ki!

 

Milliyet

 

 

Ölümlere alışmayacağız...

 

Tersane sahibi Kalkavan’ın ‘Burası tekstil atölyesi değil, işçi ölebileceğini bilmeli’ sözlerine tepki yağdı: Ölümlere alışmayacağız... İş cinayetlerinin sorumlusu önlemleri maliyet olarak gören patronlar... Bunu söyleyen gelip benim yerime bir gün çalışsın...

Deniz Ticaret Odası (DTO) Başkanı ve Sedef Tersanesi sahibi Metin Kalkavan’ın, “Burası tekstil atölyesi değil, işçi ölebileceğini bilmeli” sözleri, Tuzla’da iş güvenliği bakımından değişim bekleyen tersane işçilerini hayal kırıklığına uğrattı.

Kalkavan’ın önceki gün DTO toplantısında söylediği “İşlediğin çelik, pamuk değil. Tekstil atölyesi değiliz. İşçinin ölebileceğini bilmesi lazım” sözleri Tuzla’da yanıtsız kalmadı.

 

DİSK Örgütlenme Sekreteri Ali Rıza Küçükosmanoğlu: Evet, tersaneyle tekstil arasında fark var ama bu, Tuzla’daki seri iş cinayetLerinin normal karşılanmasını doğurmaz. Bu iş cinayetlerinden önce de Türkiye’de tersanecilik vardı. Kamu ağırlıklıydı. Ama ölümlü iş kazalarını hatırlamıyoruz. Dünyadaki örnekler de ortada. İş cinayetlerinin sorumlusu, önlemleri bir maliyet unsunu gören işverenler.

 

Limter-İş Genel Başkanı Cem Dinç: Kalkavan ‘Ölümlere alışın’ diyor. ‘Olacak’ diyor aslında. Bizi alıştırmaya çalışıyorlar. Ölümlere alışmayacağız. Selah Tersanesi’nin sahibi Erkan Selah’ın ‘Cahil işçiler’, GİSBİR Başkanı Murat Bayrak’ın ‘Senede beş-altı ölüm olur, normal’ ve MHP Milletvekili Durmuşali Torlak’ın ‘Patron baret vermiyorsa işçi kendi alsın’ açıklamalarıyla, aynı zihniyetin ürünü. Tuzla’daki kuralsızlığı patronlar yaratıyor. Bu kadar işçiyi de taşeronlar aracılığıyla kendileri getiriyor. Kalkavan, işçilerin ‘Bana bir şey olmaz sendromu’ içinde olduğunu söylüyor. Hayır, öyle değil! İşçileri, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar. İşçiler de biliyor ölüme gittiklerini. Ama reddederse işsiz kalacak.

 

Çeksen Tersanesi’nde kaynak işçisi Hasan Şahin: Tamam tehlikeli bir alanda çalışıyoruz ama bütün bu tehlikeler asgariye indirilmeli. Böyle söylemler ölümleri sıradan kılıyor. Ben dört ay Almanya’da tersanede çalıştım. Onlarda binde 1 kaza oluyor. Yani onlar tesadüfen ölüyor, biz tesadüfen yaşıyoruz. Birkaç aydır baskı var, müfettişler gelip gidiyor. Herkes o gün önlemini alıp koşuşturuyor. Birçok tersanede altyapı yok. Tabii işçiler de güvenlik açısından duyarlı olmalı.

 

Çeksen Tersanesi’nden bir ustabaşı: 15 yıldır bu işi yapıyorum. Kalkavan’ın sözlerini tasvip etmiyorum. Tekstil sektörüyle kıyaslayıp kurnazca bir örnek vermiş. Akıllı adammış!

Yardımcı Tersanesi’nden bir depocu: Ne saçma bir düşünce. Her çalışan ölümü göze mi alacak? Tersanede önlemler sıkılaştırılmalı. Öleceğimi bilsem gelip burada çalışır mıyım?

 

Bir boya raspa işçisi: Bunu söyleyen gelsin benim yerime bir gün çalışsın. Taşeronluk sistemi derhal kaldırılmalı. Kim bile bile ölüme gider?

 

Kamuoyu Tuzla için çalışıyor

Kamuoyu Tuzla’da daha fazla işçi ölmemesi için ayakta.

www.tanikolmakistiyoruz.com adlı bir internet sitesi üzerinden imza kampanyası başlatan fotoğraf sanatçıları, dün basın açıklaması yaparak, fotoğraflamak üzere tersane kapılarının kendilerine açılmasını istedi. Metne imza koyan 400’e yakın fotoğrafçı 15-16 Haziran’daki greve destek vereceklerini açıkladı. Ayrıca Sosyalist Demokrasi Partisi üyeleri de Taksim’de yaptıkları basın açıklamasında, greve destek çağrısı yaptı. Tuzla’yla ilgili diğer etkinlikler şöyle:

 

Bugün

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile DİSK ve Limter-İş sorunların çözümü için masaya oturuyor.

 

Limter-İş Sendikası'nın 16 Haziran grevi öncesinde bugün önemli bir toplantı gerçekleştirilecek. TOBB, DİSK, Türk-İş, Limter-İş, Dok Gemi-İş ve GİSBİR'in katılacağı toplantı, TOBB'un Maslak'taki binasında saat 13.00'da yapılacak.

 

Toplantı öncesinde bir açıklama yapan Limter-İş Sendikası grevi zayıflatmaya dönük çabalara asla izin vermeyeceklerini duyurdu.

 

TOBB ile Limter-İş arasındaki görüşme esnasında çeşitli eylemler de yapılacak. BEKSAV'ın çağrısıyla biraraya gelen 40'ı aşkın tiyatro grubu, tersane işçilerine destek amacıyla ‘Ölüme Değil Yaşama Yelken Açmak İçin 16 Haziran’da Greve’ adlı sokak oyununu ve grafitti sergisini bugün saat 13.00’da TOBB önünde sergileyecek.

 

DTP milletvekili Sabahat Tuncel, yazar İsmail Beşikçi, şair Ataol Behramoğlu ve Prof. Baskın Oran’ın da aralarında olduğu 357 aydının imza koyduğu tersane işçilerine destek metni saat 11.30’da açıklanacak.

 

Yarın

* Türkiye Komünist Partisi Kartal Meydanı’nda saat 17.00’de ‘Tuzla tersanelerinde işçi ölümlerine son’ mitingi yapacak.

* Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİBDER) saat 19.00’da Kartal Pembe Köşk Düğün Salonu’nda şölen düzenleyecek.

 

Kaynak:

ANF/radikal

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.