Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ALLAH I MUTLAKA BİLİMSEL METODLA MI İSPAT ETMELİYİZ


Önerilen İletiler

Herkese Sevgiler, Merhabalar ;

 

Öncelikle, geçmişte ki yazılarımdan alışık olduğunuz, kişisel tarz ın ve kendime özel yorumlamaların dışına çıkmak sureti ile ,

ALLAH ı gündelik hayatımızın içinde, yaşamımızdaki prime time alanlarında,

yani dışarıda, sokaklarda, caddelerde, parklarda, alışveriş merkezlerinde arayacağız.

Bakalım O'nu bulabilecek miyiz..? Bakalım ''O'' kendini bize tanıttıracakmı..?

 

 

Şimdi , Yanımızda masum ve henüz zihni tertemiz olan bir Çocuk olduğunu, (Çocuğumuz, Kardeşimiz, Kuzenimiz olabilir)

ve onunla birlikte şehirde gezdiğimizi düşünelim.

 

Evet, evden çıktık, ve biraz ilerdeki otobüs durağının önüne geldik. Tabiiki de çocuk doğası gereği herşeyi incelemeye, ve sormaya başladı bile.

 

Baba, bu kocaman araba nedir, ne işe yarar ?

 

Oğlum, Bu bir tür toplu taşıma aracıdır, ve adına da Otobüs denir.

 

Peki biz ne yapacağız bununla ?

 

İçine bineceğiz ve onunla seyehat edeceğiz.

 

Peki kırmızı arabamızı sürdüğün gibi bunu da sen mi kullanacaksın ?

 

Hayır oğlum, otobüs ün şoförü var, bizi ve diğer tüm yolcuları O götürecek bir yerlere, otobüsü de yine o Şoför kullanacak.

 

Anladım demek ki her otobüs ün bir de Şoför ü olmak zorunda öylemi ?

 

Evet. Aynen Öyle...

 

 

Simdi de, otobüsten indik ve bir Alışveriş Merkezine giriyoruz. (Akmerkez yada Cevahir olabilir mesela)

 

Baba bu kocaman ev de ne böyle ?

 

Oğlum o ev değil Bir alışveriş merkezi, yani herkes gidip ihtiyaç duyduğu herşeyi alabilsin diye, Kocaman bir Bakkal.

 

Peki o zaman canımız ne isterse, hemen her istediğimiz şeyi alabiliriz buradan değilmi ?

 

Olurmu hiç oğlum, Buranın da bir Bakkal Amcası var, O bize hangi ürünü sunarsa, ve biz de hangi oyuncağın parasını ödeyebilirsek,

yalnızca onları alabiliriz. Yoksa öyle her canımızın istediğini değil.

 

Anladım; O zaman, bizim bakkal da ki Bakkal Amca gibi, burada da kocaman bir Amca (Mağaza Müdürü) varmış,

Ve bu büyük bakkalla da O ilgileniyormuş.

Demek ki Müdür Amca olmadan bu AlışverişMerkezi de olmazmış.

 

Evet. Aynen öyle...

 

 

Şimdi de biraz vakit geçmiş ve karnımız acıkmış, Biz de Bir Restorant a girimişiz. (Mesela, KingBurger yada PizzaHut)

 

Baba burada ki yemekleri de Annem mi yapıp buraya göndermiş,

Yoksa, burada ki şapkalı abilerinde evlerinde kendi anneleri mi bu yemekleri yapıp yollamışlar?

 

Tabii ki hayır oğlum burada ki yemekleri hiç anneler yaparmı.

 

Ama bizim annemiz yapıyor, hatta AydınCan lar da bile annesi yapıyor bütün yemekleri.

 

Ama burası Restorant oğlum, burada yemekleri yapan Amca lar var, Adına da Şef yada Aşçı denir.

O şapkalı abiler de o nun yaptığı güzel yemekleri bizim masamıza getirirler.

 

Anladım, öyle ise bu nefis yemekler için O na Teşekkür Etmemiz gerekir değilmi Baba ?

 

Evet. Ne kadar da güzel düşünmüşsün. Biliyormusun Dünya da senin düşündüğünü düşünemeyen bir sürü akılsız, düşüncesiz insan var.

 

Gerçekten mi ? Ben büyünce onlardan biri olmayacağım ama.

 

Tabii ki de. Benim Biricik oğlum.

 

Anladım. Demek ki Bu mutfak ta da yemek yapmaktan sorumlu biri var, Aşcı Amca.

Biz de güzelce yemeğimizi bitirip O na Teşekkür etmeliyiz değilmi.

 

Evet. Aynen Öyle...

 

 

Artık hava karamak üzere ve Evimize dönmeden önce Sahilde ki bir parkta, biraz dinleniyoruz.

 

Baba ne yi merak ettim biliyormusun ?

 

Yine neyi merak ettin Söyle bakalım. Ben senin bütün Sorularına cevap vermekten Mutlu duyuyorum, ve seninle de gurur duyuyorum.

 

Baba , Şu karşımızda ki Kocaman Denizi, Hemen ilerisindeki Yemyeşil Ormanlar ı,

yani tüm bu DÜNYAMIZI KİM YAPTI ... ?

 

! ! ! ! ! ! ! ! !

 

Baba ne oldu, Niye sustun bir anda, Yine başın mı ağrıyor.

 

Yok oğlum yok ben iyiyim de biraz geç kalmadık mı sence de, hem Annen merak eder sonra.

 

Evet Baba hadi kalkalım. ... ... ...

 

Baba sen soruma hala cevap vermedin ama ?

 

Ne sorusu oğlum, Bana sorumu sordun sen.

 

Evet Baba.

Bu Kocaman Ağaç ları Bu rengarenk çiçekleri, cik cik diye öten bu Küçük Kuşları, Senin aldığın Pamuk şekerlerine benzeyen şu Bulutları,

Şu içinde banyo yaptığımız, küvetten bile büyük Deniz leri,

Yani Herşey leri, Yani Hepsini Birden KİM YAPTI diye sordum Unuttun mu ?

 

Haa O Soru mu, ben unutmuştum bile, Zaten çok gereksiz şeyler bunlar Oğlum.

Sen asıl evde Anne n ne yemekler yapmıştır şimdi o nu düşün.

 

Gerçekten de Neler hazırlamıştır kimbilir, Ama yine de anlat Baba Lütfen KİM YAPTI HERŞEYİ ?

 

Yaa oğlum Bunlar çok gereksiz konular, Ama yine de merak ettiysen Söyleyeyim ;

 

Evet Baba Lütfen Lütfen.

 

Oğlum bu çok basit tabii ki de ;

HERŞEY KENDİ KENDİNE OLUŞMUŞ.

 

!!! !!! !!! !!!

 

Baba benimle yine alay ediyorsun değil mi ?

 

Hayır Oğlum Gerçekten, Aslında Görebildiğin HERŞEY TESADÜFEN OLUŞMUŞ.

 

Hadi Canım Şaka Yapıyorsun Değil mi ?

 

Hayır oğlum ne şakası bunlar gerçek HERŞEY ÖYLECE OLUŞUVERMİŞ.

 

Yaa Baba, Bugün bana öğrettiklerini hatırlasana ;

 

Neymiş onlar.

 

Otobüs ün Mutlaka bir Şoförü olmak zorunda değilmiydi ?

 

Evet.

 

Bakkalın da, Mutlaka bir Amcası, SüperMarket in de, Mutlaka bir Müdür Amcası olmak zorunda değilmiydi ?

 

Evet.

 

Restoran ın da ; Mutlaka Bir Aşcısı Bir Şef i olmak zorunda değilmiydi ?

 

Evet.

 

Eee O Zaman.

 

Ne O Zaman.

 

Yaa Babacım

Nasıl, Otobüs Kendi Kendine Gitmiyor da ,

Nasıl, Market Kendi Kendine Çalışmıyor da ,

Nasıl, Restorant Kendi Kendine yemek Pişirmiyor da ,

 

Bu Saydıklarımızın Hepsini Birden İçine Alan ve Onlardan Daha Kocaman, Ve Onlardan Daha Düzenli, Daha Tertipli Olan ,

 

BU DÜNYA NASIL ; KENDİ KENDİNE OLUŞABİLİYOR, BU KADAR İŞLERİN HEPSİNİ KENDİ KENDİNE HALLEDİVERMİŞ OLABİLİYOR.

 

Oğlum sen yine boyundan Büyük Laflar etmeye başladın, Bak Kızıyorum Ama.

 

Ama Baba, hani sen benim sorularımdan Çok Mutlu Oluyor, ve Benimle Gurur Duyuyordun. Şimdi bana Niçin kızıyorsun

 

ALLAH ALLAH ya, Bu çocuk bazen beni delirtiyor, Aynı Annesi.

 

Aaa Baba ALLAH dedin şimdi, O kim sahiden.

 

Oğlum yeter artık ama Bak kötü olacak.

 

Baba Hani sen Benim hep Sen in gibi aslında çok zeki ve akıllı olduğumu söylerdin, Niçin şimdi Anneme benzetiyorsun.

 

FESUPHANALLAH..

 

Aaa O da ne demek şimdi.

 

Y E T E E E R ...

 

 

Evet hikayemiz bu kadar. Artık Çocuğu Soruları ile başbaşa bırakıyoruz.

Şimdi, Bir Soru da Ben Soracağım.

 

Bu Hikaye de bir yerlerde ALLAH geçiyor, Hatta bence her yerde Geçiyor. Bize kendini Gösteriyor, Tanıttırıyor.

 

Haydi Bakalım ''O'' nu İlk Kim Bulacak...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ama burası Restorant oğlum, burada yemekleri yapan Amca lar var, Adına da Şef yada Aşçı denir.

O şapkalı abiler de o nun yaptığı güzel yemekleri bizim masamıza getirirler.

 

Anladım, öyle ise bu nefis yemekler için O na Teşekkür Etmemiz gerekir değilmi Baba ?

 

Evet. Ne kadar da güzel düşünmüşsün. Biliyormusun Dünya da senin düşündüğünü düşünemeyen bir sürü akılsız, düşüncesiz insan var.

 

Gerçekten mi ? Ben büyünce onlardan biri olmayacağım ama.

 

Tabii ki de. Benim Biricik oğlum.

 

Anladım. Demek ki Bu mutfak ta da yemek yapmaktan sorumlu biri var, Aşcı Amca.

Biz de güzelce yemeğimizi bitirip O na Teşekkür etmeliyiz değilmi.

 

Evet. Aynen Öyle...

Baba , Şu karşımızda ki Kocaman Denizi, Hemen ilerisindeki Yemyeşil Ormanlar ı,

yani tüm bu DÜNYAMIZI KİM YAPTI ... ?

 

 

Dinlerdeki 'Tanrı'ya şükretme' gerekliliği,o Tanrı'yı unutmadığını ve birnevi mülayim bir kul olunduğunu ispatlamak ihtiyacından doğar.

 

Ama teşekkür,şükran gibi kavramlar gerçekte karşılıksız bir iyiliğe verilmesi gereken tepkiler değil midir?

 

Örnekteki aşçı amca ya da bakkalı o işi yapmaya teşvik eden temel güdü gerçekte müşterilerin karnını doyurmak mıdır yoksa kendi hayatını idame edebilmek için para kazanmak zorunda olmaları mıdır?Yani bir zorunluluk.

Bir bakkala parayı verdikten sonra teşekkür etmeniz ya daetmemeniz acaba çok da umrunda mıdır,merak konusu.

 

Buradan Allah'a kendisini yarattığı ve yaşattığı için sürekli şükreden bir insanın durumuna gelirsek yine aynı durumla karşılaşmaz mıyız?

 

İslam'a göre,Allah'ın karşılıksız yarattığı herhangi birşey var mıdır?İslam'da bunun cevabı hayırdır.O zaman 'İyilik yap,denize at.' sözü de Tanrı için bile geçerli olmayan bir safsataya dönüşür.Olduğu iddia edilse bile,karşılıksız kulluk da yoktur.Yani,Allah kimin daha iyi davranacağını,kendisine daha iyi kul olacağını sınamak için insanı yaratmış.İnsan da iyi bir kul olmanın ucunda haklı bir ödül olduğunu aklında tutarak iman ve sürekli şükretme yoluna gidiyor.Bu da açık bir karşılıklı menfaat ilişkisi demek oluyor.Ama kalkıp da denirse ki,''Allah'ın hiçbirşeye ihtiyacı yoktur,insanın kulluğuna da.'' o zaman da hayatın pek bir anlamı kalmıyor demektir.İstemek ile ihtiyaç hissetmek arasında gerçek anlamda bir fark yoktur.İslam'a göre,Allah da açık bir şekilde insandan kulluk istemiştir.

 

Allah'ı bilimsel yolların dışında ispatlama yoluna gitmeye çalışmak muğlak bir durum.'Öyle ya da böyle ispatlarım.' diyerek yola çıkıyorsunuz ama ayrıca da belirtiyorsunuz ki: 'Bakalım O kendisini bize tanıttıracak mı?'.Yazının sonunda ise ''Bu Hikaye de bir yerlerde ALLAH geçiyor, Hatta bence her yerde Geçiyor. Bize kendini Gösteriyor, Tanıttırıyor'' diye yazmışsınız.

Buradan şu sonuç çıkıyor:

Size göre,Allah varolan herşeyde kendisini tanıttırıyor,yani bilinmek istiyor.Peki buradaki 'Tanınmayı,bilinmeyi istemek' kavramı ile 'İnsanları,sınamak için yaratması' kavramını birarada düşünürsek:

 

Birinci kavram için:

 

Allah birşeyi istiyorsa,istediği an onun herkes için gerçekleşmiş ve Allah'ın varlığından hiç kimsenin şüphe duymuyor olması gerekir.

 

İkinci kavram için ise:

 

Allah geleceği de biliyorsa,sınamak sözcüğünün hiçbir anlam ifade etmemesi gerekir,

 

diye düşünüyorum.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. kavrama biz muradı ilahi diyoruz ama. insan iradeli varlık olduğu için bu murada uygun olarak davranmıyor her zaman . diğer mahluklarda böyle bir şaşma yok hep muradı ilahi(1. kavram) doğrultusunda hareket ediyorlar.

 

2. kavram ise eğer Allah ben biliyorum sen kafir olacaktın sen müslüman olakatın deyip hiç imtihanı onlara yaşatmadan cennet ve cehenneme yollasaydı.insanlardan itirazlar gelecekti.

ama dünyaya yolandıktan sonra hesap gününüde kimse itiraz edemeyecek. ben dünyada olsaydım bunu yapmayacaktım belki, gibi bir itiraz hiç bir zaman olmayacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. kavrama biz muradı ilahi diyoruz ama. insan iradeli varlık olduğu için bu murada uygun olarak davranmıyor her zaman . diğer mahluklarda böyle bir şaşma yok hep muradı ilahi(1. kavram) doğrultusunda hareket ediyorlar.

 

2. kavram ise eğer Allah ben biliyorum sen kafir olacaktın sen müslüman olakatın deyip hiç imtihanı onlara yaşatmadan cennet ve cehenneme yollasaydı.insanlardan itirazlar gelecekti.

ama dünyaya yolandıktan sonra hesap gününüde kimse itiraz edemeyecek. ben dünyada olsaydım bunu yapmayacaktım belki, gibi bir itiraz hiç bir zaman olmayacak.

 

 

1.Bu durumda İslam'da Allah'ın değişik isteme şekilleri var demektir.Yani istiyor ama olsun demiyor,biraz kendisini kısıtlıyor gibi.

 

 

2.Burada da sınamak sözcüğü ayrı bir kılığa giriyor demektir.Ama yine de muğlak bir durum oluşuyor maalesef.Allah bizimle aynı anda mı karar vermektedir?Zaman ve mekan dışılık da işin içine giriyor.Allah için zaman yoksa birşeylere çoktan karar verilmiş,onun bu defteri çoktan kapamış olması gerekir.Ama bizim için geçerli olan zamanın içine müdahale etmekte ise bu sefer de geçmiş-şimdi-gelecek kısırdöngü halini alır.''Bunu bir tek Allah bilir,biz anlayamayız.'' da denirse,bu sefer de Kuran'ı anlaşılsın diye indirmiş olması anlamını yitirir.

 

Bence her iki durum için de Allah için bir zaman kavramı olduğu kabul edilmelidir.Allah'ın varlığı ya da yokluğu sorunu bazı kavramları onun isteğine atfederek çözülemez kanaatindeyim.

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın birvarmışhiçyokmuş...

Eğer biraz birşeyler bilen bir baba olsaydı,

Konuşma şöyle devam ederdi:

 

**********************

Artık hava karamak üzere ve Evimize dönmeden önce Sahilde ki bir parkta, biraz dinleniyoruz.

 

Baba ne yi merak ettim biliyormusun ?

Yine neyi merak ettin Söyle bakalım seni gidi yumurcak?

Sen hep böyleydin zaten, olmadık sorular sorardın, hadi bakalım afacan seniii...

 

Baba , Şu karşımızda ki Kocaman Denizi, Hemen ilerisindeki Yemyeşil Ormanlar ı,

yani tüm bu DÜNYAMIZI KİM YAPTI ... ?

Oğlum, dünya evrendeki tüm galaksiler ve varlıklar gibi Maddedir. Enerjinin bir başka boyutudur. Frekanslardan oluşur, dalga boylarından oluşur. Madde ve Enerji döngüsü, dönüşümü hep vardır. Senin şimdi yaşın bunu anlamaya ermez ama ileride Bilim ile haşır neşir olunca kavrayacaksın...

 

Baba ne oldu, niye soyut bir Tanrı'nın varlığını kabul etmiyorsun?

Oğlum, Soyut ve Sonsuz güçte olduğu söylenilen ama her nasılsa ispatlanamaz bir Tanrı'yı kabul edebilen insanların, Somut ve kanıtlanabilir Maddenin/Enerjinin sonsuz ve hep var olduğunu anlayamamasını çok komik buluyorum... Onlara ironi yap istediğin kadar, yine anlamazlar...

 

Baba sen soruma hala cevap vermedin ama ? Hala bir Soyut Tanrı'nın olması gerektiğini düşünüyorum.

Normaldir oğlum, senin zeka seviyene sahip her insan psikolojik olarak mutlaka güce ve soyuta tapınmak ister... O yüzden üstelemiyorum seni ama büyüyüp zekan yeteri kadar geliştiğinde, araştırdığında, bilime daldığında zaten göreceksin...

 

Evet Baba.

Bu Kocaman Ağaç ları Bu rengarenk çiçekleri, cik cik diye öten bu Küçük Kuşları, Senin aldığın Pamuk şekerlerine benzeyen şu Bulutları,

Şu içinde banyo yaptığımız, küvetten bile büyük Deniz leri,

Yani Herşey leri, Yani Hepsini Birden KİM YAPTI diye sordum Unuttun mu ?

Oğlum, "Kim yaptı" diye sorman çok anlamsız... Çünkü biz pasta ya da araba gibi imal edilmiş bir şeyden bahsetmiyoruz "Evren" derken... Çiçekler, börtü böcekler, doğada var olan devinimin bir parçasıdırlar... Hem düşünsene, şimdi şu arabayı birisi yapmış değil mi? O araba da mutlaka kusurlar vardır, olmasa tamire falan gitmezdi... Yani onu yapan kişi de mutlaka kusurlu olmalı ki kusurlu bir araba yapmış... Doğada da kusurlar var, sakalıklar var, dengesizlikler var... Ee düşünsene, Mükemmel bir Tanrı olsaydı, bu kadar beceriksiz bir Tanrı var olsa bile ona tapar mıydın? Ya da şöyle düşün: geçen yaz gördüğümüz dedenin inekleri ahır'a pislemişlerdi hani? Bir o pislikleri alıp bahçeye, çiçeklerin dibine dökmüştük. Sonra o çiçekler bir süre sonra önceki yıldan daha çok büyümüşlerdi... Sende keramet Soyut bir Tanrı'da mı yoksa o pislikler de mi? Keramet doğa'nın kendi deviniminde mi?

Ama yine de anlat Baba Lütfen KİM YAPTI HERŞEYİ ?

Yaa oğlum o zaman şöyle anlatayım ben sana:

O arabayı yapan kişi bir insan değil mi? Maden dünyayı, çiçekleri bununla kıyaslıyorsun, bu çiçekleri ve dünyayı yapan kimse de mutlaka maddi bir bedene, zekaya ve bunları yapabilecek maddi bir güce sahip olmalı ki bunlarla etkileşime geçip yaratabilsin değil mi? Yoksa yaratabilmesinin imkanı falan olmazdı... Öyleyse düşün oğlum: Tanrı kendisinden ayrı, gayrı birşeyler yaratabiliyorsa, o Tanrı sınırlı demek değil midir? Maddenin bittiği yerde başlıyor demek değil midir?

Baba benimle yine alay ediyorsun değil mi ?

Hayır Oğlum Gerçekten, Aslında Görebildiğin HERŞEY zaten var olan varlığın deviniminin bir sonucudur...

 

Hadi Canım Şaka Yapıyorsun Değil mi ?

Hayır oğlum ne şakası bunlar gerçek HERŞEY ÖYLECE bir oluşun neticesi olarak bugüne gelmiş...

Yaa Baba, Bugün bana öğrettiklerini hatırlasana ;

Neymiş onlar.

 

Otobüs ün Mutlaka bir Şoförü olmak zorunda değilmiydi ?

Evet... ve bu şoför mutlaka o araba kadar kusurlu ve kaza yapabilen bir şofördü... Arabayı kullanabilmesi için, arabaya dokunabilecek maddi bir varlığının olması gerekiyor... Elleri, gözleri, ayakları falan...

 

Bakkalın da, Mutlaka bir Amcası, SüperMarket in de, Mutlaka bir Müdür Amcası olmak zorunda değilmiydi ?

Evet... Bunlar SosyalBilimsel gerçeklerdir. İnsanları nasıl ki "Tanrı vardır" diye gökten indiğini düşlediğimiz emirlerle yönetemezsek, marketleri de o şekilde yönetemeyiz. Biz yöntemlerimizi doğanın kendisinden ediniriz. Bir yerlerden uydurup, "Tanrıdandır" demeyiz...

Restoran ın da ; Mutlaka Bir Aşcısı Bir Şef i olmak zorunda değilmiydi ?

Evet işte açıkladım ya bunu az önce...

 

Yaa Babacım

Nasıl, Otobüs Kendi Kendine Gitmiyor da ,

Nasıl, Market Kendi Kendine Çalışmıyor da ,

Nasıl, Restorant Kendi Kendine yemek Pişirmiyor da ,

 

Bu Saydıklarımızın Hepsini Birden İçine Alan ve Onlardan Daha Kocaman, Ve Onlardan Daha Düzenli, Daha Tertipli Olan ,

 

BU DÜNYA NASIL ; KENDİ KENDİNE OLUŞABİLİYOR, BU KADAR İŞLERİN HEPSİNİ KENDİ KENDİNE HALLEDİVERMİŞ OLABİLİYOR.

Oğlum şöyle düşün:

Otobüsü süren şoför mutlaka kaza yapıyor...

Marketler iflas ediyor...

Restoranlar yemek yakabiliyorlar ya da zehirli üretim yapabiliyorlar...

Sence bu şahıslar güvenilir midir tam anlamı ile?

 

Doğa'da da sakatlıklar ve dengesizlikler var...

İnsanlar ve hayvanlar sakat doğabiliyor...

Melezleme ve Evrim denilen bir kabul var, bir gerçeklik var...

Herşey bir nedene bağlı ama mutlaka bir değişimin içersinde...

1400 yıl önceki kurallar ve yaşam anlayışı ile bugün kesinlikle bir ve aynı değil...

Sence bu kadar kusurlu ve değişken şeyler yaratabilen bir Tanrı olur mu?

 

Ama Baba, hani sen benim sorularımdan Çok Mutlu Oluyor, ve Benimle Gurur Duyuyordun. Şimdi bana Niçin kızıyorsun

Hayır oğlum, ben sana kızmıyorum... Ben sadece nasıl bu kadar aklı çalışmayan bir evlada sahip olabildim diye kendime şaşırıyorum... Bu da doğanın yani senin o Soyut Tanrı'nın kusurlarından birisi işte... Neylersin...

 

Aaa Baba Tanrı dedin şimdi, O kim sahiden.

Ne mi? Senin gibi çocuklar önce kendilerine bir model alırlar... Güçlü, sahiplenen, koruyan bir ebeveyndir bu... Sonra çocuklar büyüdükçe o ebeveynin kimliğine bürünürler... Ve bu sefer o alışkanlıktan dolayı o eski ebeveynin yerini soyut bir Tanrı inancı alır... İnsanlık tarihi de böyledir. İnsanlar önce yıldırım gibi güçlü ve anlayamadıkları olaylara Tanrı demişler. Doğya hakim oldukça da Tanrı'yı soyuta indirgemişler... Olay budur yani... Tarihsel kanıtları var bunların hep... Birazcık bilimle ilgilenen bir insan bunları görebilecek zekaya sahiptir demektir...

 

Baba Hani sen Benim hep Sen in gibi aslında çok zeki ve akıllı olduğumu söylerdin

Ben senin henüz zeka gelişimini tamamlayamadığını unutmuşum yavrucum kusura bakma...

 

Aaa O da ne demek şimdi.

Şu demek ki, en kısa zamanda Felsefe, Mantık ve Dinler Tarihi dersi alacaksın... Ve büyüyeceksin...

*******************

 

 

********

Bu Hikaye de bir yerlerde BİLİM geçiyor, Hatta bence her yerde Geçiyor. Bize kendini Gösteriyor, Tanıttırıyor.

 

Haydi Bakalım ''O'' nu İlk Kim Bulacak...

 

 

Saygılarımla.

************

 

Nasıl ama? :iyi: :deli:

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. kavrama biz muradı ilahi diyoruz ama. insan iradeli varlık olduğu için bu murada uygun olarak davranmıyor her zaman . diğer mahluklarda böyle bir şaşma yok hep muradı ilahi(1. kavram) doğrultusunda hareket ediyorlar.

 

2. kavram ise eğer Allah ben biliyorum sen kafir olacaktın sen müslüman olakatın deyip hiç imtihanı onlara yaşatmadan cennet ve cehenneme yollasaydı.insanlardan itirazlar gelecekti.

ama dünyaya yolandıktan sonra hesap gününüde kimse itiraz edemeyecek. ben dünyada olsaydım bunu yapmayacaktım belki, gibi bir itiraz hiç bir zaman olmayacak.

 

Teşekkürler Sevgili Palam.

 

Bu ifadelerin ; ne kadar Anlamlı, ne kadar Sade ve Ve ne kadar Net bir açıklama olduğunu hatırlatmam gerekiyor diye düşünüyorum.

 

Sizi Tebrik Ediyorum.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu Hikaye de bir yerlerde ALLAH geçiyor, Hatta bence her yerde Geçiyor. Bize kendini Gösteriyor, Tanıttırıyor.

 

Haydi Bakalım ''O'' nu İlk Kim Bulacak...

 

ben buldum !

 

" ALLAH ALLAH ya, Bu çocuk bazen beni delirtiyor, Aynı Annesi.

 

Aaa Baba ALLAH dedin şimdi, O kim sahiden. "

 

 

Allah demekle iş bitmiyor, bende ZEUS dersem, ikisini birbirinden ayıramayız, çünkü birbirlerine fark atacak bir gerçeklik yok !

 

bu hikaye, bulamıyorsan hayal gör mantığı taşıyor !

 

mantığa göre hayal görüp, doğru budur demek, yanlış bir yol bence !

 

 

saygılar

 

 

 

 

Bu Hikaye de bir yerlerde BİLİM geçiyor, Hatta bence her yerde Geçiyor. Bize kendini Gösteriyor, Tanıttırıyor.

 

Haydi Bakalım ''O'' nu İlk Kim Bulacak...

 

BİLİM kelimesi bulamadım ama sonuç olarak bilimsel bir mesaj içeriyor hikaye

 

bu hikaye, bulamıyorsanız, hayal görmeyin, bulunamayan şey BİLİM yaparak bulunabilir mesajı taşıyor

 

 

Tabi bilim yapmak, her zaman kesin sonuç vermiyor,

 

sizin hikayenizdede kısmen kesin sonuçlar yok, ama en azından doğru yoldasınız bence !

 

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dinlerdeki 'Tanrı'ya şükretme' gerekliliği,o Tanrı'yı unutmadığını ve birnevi mülayim bir kul olunduğunu ispatlamak ihtiyacından doğar.

 

Ama teşekkür,şükran gibi kavramlar gerçekte karşılıksız bir iyiliğe verilmesi gereken tepkiler değil midir?

 

Örnekteki aşçı amca ya da bakkalı o işi yapmaya teşvik eden temel güdü gerçekte müşterilerin karnını doyurmak mıdır yoksa kendi hayatını idame edebilmek için para kazanmak zorunda olmaları mıdır?Yani bir zorunluluk.

Bir bakkala parayı verdikten sonra teşekkür etmeniz ya daetmemeniz acaba çok da umrunda mıdır,merak konusu.

 

Buradan Allah'a kendisini yarattığı ve yaşattığı için sürekli şükreden bir insanın durumuna gelirsek yine aynı durumla karşılaşmaz mıyız?

 

İslam'a göre,Allah'ın karşılıksız yarattığı herhangi birşey var mıdır?İslam'da bunun cevabı hayırdır.O zaman 'İyilik yap,denize at.' sözü de Tanrı için bile geçerli olmayan bir safsataya dönüşür.Olduğu iddia edilse bile,karşılıksız kulluk da yoktur.Yani,Allah kimin daha iyi davranacağını,kendisine daha iyi kul olacağını sınamak için insanı yaratmış.İnsan da iyi bir kul olmanın ucunda haklı bir ödül olduğunu aklında tutarak iman ve sürekli şükretme yoluna gidiyor.Bu da açık bir karşılıklı menfaat ilişkisi demek oluyor.Ama kalkıp da denirse ki,''Allah'ın hiçbirşeye ihtiyacı yoktur,insanın kulluğuna da.'' o zaman da hayatın pek bir anlamı kalmıyor demektir.İstemek ile ihtiyaç hissetmek arasında gerçek anlamda bir fark yoktur.İslam'a göre,Allah da açık bir şekilde insandan kulluk istemiştir.

 

Allah'ı bilimsel yolların dışında ispatlama yoluna gitmeye çalışmak muğlak bir durum.'Öyle ya da böyle ispatlarım.' diyerek yola çıkıyorsunuz ama ayrıca da belirtiyorsunuz ki: 'Bakalım O kendisini bize tanıttıracak mı?'.Yazının sonunda ise ''Bu Hikaye de bir yerlerde ALLAH geçiyor, Hatta bence her yerde Geçiyor. Bize kendini Gösteriyor, Tanıttırıyor'' diye yazmışsınız.

Buradan şu sonuç çıkıyor:

Size göre,Allah varolan herşeyde kendisini tanıttırıyor,yani bilinmek istiyor.Peki buradaki 'Tanınmayı,bilinmeyi istemek' kavramı ile 'İnsanları,sınamak için yaratması' kavramını birarada düşünürsek:

 

Birinci kavram için:

 

Allah birşeyi istiyorsa,istediği an onun herkes için gerçekleşmiş ve Allah'ın varlığından hiç kimsenin şüphe duymuyor olması gerekir.

 

İkinci kavram için ise:

 

Allah geleceği de biliyorsa,sınamak sözcüğünün hiçbir anlam ifade etmemesi gerekir,

 

diye düşünüyorum.

 

Saygılar...

 

 

Sevgili ARTROPOD ,

 

Diyorsunuz ki ;

 

Dinlerdeki 'Tanrı'ya şükretme' gerekliliği,o Tanrı'yı unutmadığını ve birnevi mülayim bir kul olunduğunu ispatlamak ihtiyacından doğar.

 

Alıntı Artropod.

 

Kısmen de olsa, Temel Kavram Paydaları itibari ile katılıyorum.

 

Lakin ,Yine Diyorsunuz ki ;

 

Ama teşekkür,şükran gibi kavramlar gerçekte karşılıksız bir iyiliğe verilmesi gereken tepkiler değil midir?

Alıntı Artropod

 

Hayır değildir, Belki bu konu ; Temel Ahlak Bilinci ve Evrensel Saygı Anlayışı içerisinde tartışılması gerekir, fakat,

Yine de hatırlatmak isterim ki , Bir insan karşısında ki ne yani muhatap olduğu kişiye, Belirli şart ve koşullar sağlanmış ise Teşekkür etmez.

 

Yani ; Karşısındakini ''Size yalnızca karşılıksız bir davranış segilemen şartı ile Teşekkür ederim, Yoksa ne yapsan Nafile.''

Şeklinde bir yaklaşım ve zorundalık ile karşı karşıya bırakamaz.

 

Zaten bir şart ve mecburiyet durumunda( yani illaki karşılıksız olmak zorunda diyerek) edilen Teşekkür e Teşekkür de Denmez, Denemez.

Hatta ; Böyle bir durumda, Karşılıklı iyilik ve yardım da bulunabilmesi muhtemel olan O Kişi de mi,

Yoksa ; Bir şekilde iyilik ve yardım almış olmasına rağmen, Teşekkür Etmesi için mutlaka o adam da, karşılıksız lık arayan,

O İyiliksever Kişi yi, buna mecbur tutan, ve yoksa Size Teşekkür bile Etmem diyebilen Adam da mı Samimiyetsizlik olduğu bellidir.

 

Tabii ki Asıl Samimiyetsiz kişi, yine edeceği bir Teşekkür için İyilik sahibinden Samimiyetli olması nı zorlayan, O kişinin bizzat kendisidir.

 

Yine Diyorsunuz ki ;

Örnekteki aşçı amca ya da bakkalı o işi yapmaya teşvik eden temel güdü gerçekte müşterilerin karnını doyurmak mıdır yoksa kendi hayatını idame edebilmek için para kazanmak zorunda olmaları mıdır?Yani bir zorunluluk.

 

Alıntı Artropod.

 

Şimdi Bu verdiğiniz örnek, doğru ve mantıksal olmakla birlikte,

Bakkal Müşteri ilişkisi , ALLAH ve KUL münasebetine nasıl bu şekilde orantılanabilir. Sizce bu Mümkün mü ?

Sebep Sonuç ilişkisi kadar basit bir terazi ile tartmak gerekse bile,

 

Bakkal o mağaza yı ticaret amacı ile işletir, Amaç gelir sağlamaktır. Teşekkür sadece bir nezakettir, Ve alanın yüzünde, en fazla bir gülümseme bırakabilir.

ALLAH Bu Kainat ı ve içindeki en değerli sanatı olan İnsan ı ; Çıkar sağlamak adına bir ticari gaye ile yaratmamıştır.

Bilakis ALLAH ; O İnsan ı yalnızca ve Yalnızca İbadet ve Şükür üzerine yaratmıştır.

Yani İslam inancında ; İnsan ın Yaradılış Gayesi Mutlak ve Samimi bir Şükür dür. İnsan Bizzat şükür ile Emrolunmuştur.

Tek Vazifesi Ve Amacı da Budur.

 

Şimdi ; Farklı kişiliklerden gelebilecek itiraz ları duyabiliyorum ;

Ve sanırım şöyle bir soru ile karşılaşmam an meselesidir ;

ŞÜKÜR Hem Zorundalık, Hem de Samimiyet ile nasıl mümkün olur ?

 

İşte aynen söyle olur ;

Kainat ta ki mevcud düzen içerisinde şu tartışılmaz bir gerçektir ki ;

Bir canlı nın doğası neyi gerektiyorsa O nunla da Mükelleftir ;

Yani bir Bal Arısı bal yapmak ile emrolunmuş ve Bu şekilde yaratılmış ise, Bal Yapmak aynı zamanda O arının vazifesidir, ve Mutlakiyet Söz Konusudur.

Bir Gezegen in uydu su Bağlı olduğu yörüngede kalmak, ve tıpkı Milyonlarca Müslüman ın Kabe yi tavaf ettiği gibi,

O Seyyare nin etrafında, dönmek ile Emrolunmuş, ve bu şekilde yaratılmış ise, O Tavaf onun için bir Vazifedir, ve Mutlakiyet Söz Konusudur.

 

Şimdi gelelim İnsan a ;

İnsan ın ne için Yaratıldığını ve Ne ile Emrolunduğunu açıkladık ; ŞÜKÜR (İbadet lerin tümü Bir ŞÜKÜR dür, başka hiçbir amaçla yapılamaz)

Peki insan nasıl Bu vazife i Asliye si olan ŞÜKÜR ü İçtenlikle ve Samimiyet ile yapabilir ?

Tıpkı; aslında her Müslüman ın yapmış olduğu gibi , Yani ;

 

Yok iken, Var olmak şerefini,

Varlık iken, Canlı olmak kıymetini,

Canlı iken, Şuurlu olmak değerini,

Şuurlu iken, İNSAN olmak mükafatını,

Aslında KİMİN Verdiğini düşünmek, ve eğer O Zat ı buldu ise, O na ne şekilde Layık olabileceğini, fikredebilmek asaleti ile,

Vazife i Asliyesi nin Ne olduğunu Bilmek ve Yerine Getirmek Bilinci ve Sorumluluğu ve Nezaketi ile,

Şükretmenin İnsan ı kıymetsizleştirmek alçaltmak şöyle dursun, İnsan ı , Kainat ı Sultan Hükmüne aksettiren bir ERDEM olduğunu anlamak,

Sureti ile ; Tüm Benliği ve Samimiyeti ile SECDE ye Gider, ve ŞÜKREDER.

 

Evren de ki Tüm Zerreler adedince, ve Tüm Hücrelerim mukabilinde, DİYORUZ Kİ

 

KAİNAT TA Kİ TÜM MAHLUKAT IN DİLLERİYLE, VE KENDİ LİSANIMIZLA SONSUZ ŞÜKÜRLER OLSUN O RABB E Kİ;

BİZİ YARATTI VE İSMİNİ ZİKREDEBİLME ŞEREFİNE LAYIK KILDI...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİLİM kelimesi bulamadım ama sonuç olarak bilimsel bir mesaj içeriyor hikaye

 

bu hikaye, bulamıyorsanız, hayal görmeyin, bulunamayan şey BİLİM yaparak bulunabilir mesajı taşıyor

 

Tabi bilim yapmak, her zaman kesin sonuç vermiyor,

 

sizin hikayenizdede kısmen kesin sonuçlar yok, ama en azından doğru yoldasınız bence !

 

Sayın Tarafsız, zaten yazıda "Bilim" yapıldığını iddia etmedim...

Sadece kişileri bilime yönlendirmeye çalışan bir ima var içersinde...

Budur kastım...

 

Sizce doğru yoldayım ama hangi kriterlere göre?

Yani doğru yolda olmamın ölçüsü nedir, neye göredir?

 

Sadece merak ettim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Tarafsız, zaten yazıda "Bilim" yapıldığını iddia etmedim...

 

bende

 

Sadece kişileri bilime yönlendirmeye çalışan bir ima var içersinde...

Budur kastım...

 

ne demişim ?

 

"bu hikaye, bulamıyorsanız hayal görmeyin, bulunamayan şey BİLİM yaparak bulunabilir mesajı taşıyor"

 

kastınızını doğru kastetmişim demekki !

 

Sizce doğru yoldayım ama hangi kriterlere göre?

Yani doğru yolda olmamın ölçüsü nedir, neye göredir?

 

Sadece merak ettim...

 

Doğru yolda olmanızı sağlayan şey, duyularımızla algıladığımız şeylerdir

 

Yani kriter, enerji madde döngüsüdür

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bende

 

 

 

ne demişim ?

 

"bu hikaye, bulamıyorsanız hayal görmeyin, bulunamayan şey BİLİM yaparak bulunabilir mesajı taşıyor"

 

kastınızını doğru kastetmişim demekki !

 

 

 

Doğru yolda olmanızı sağlayan şey, duyularımızla algıladığımız şeylerdir

 

Yani kriter, enerji madde döngüsüdür

 

saygılar

Teşekkürler, sorun yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani ; Karşısındakini ''Size yalnızca karşılıksız bir davranış segilemen şartı ile Teşekkür ederim, Yoksa ne yapsan Nafile.''

Şeklinde bir yaklaşım ve zorundalık ile karşı karşıya bırakamaz.

 

Zaten bir şart ve mecburiyet durumunda( yani illaki karşılıksız olmak zorunda diyerek) edilen Teşekkür e Teşekkür de Denmez, Denemez.

Hatta ; Böyle bir durumda, Karşılıklı iyilik ve yardım da bulunabilmesi muhtemel olan O Kişi de mi,

Yoksa ; Bir şekilde iyilik ve yardım almış olmasına rağmen, Teşekkür Etmesi için mutlaka o adam da, karşılıksız lık arayan,

O İyiliksever Kişi yi, buna mecbur tutan, ve yoksa Size Teşekkür bile Etmem diyebilen Adam da mı Samimiyetsizlik olduğu bellidir.

 

Tabii ki Asıl Samimiyetsiz kişi, yine edeceği bir Teşekkür için İyilik sahibinden Samimiyetli olması nı zorlayan, O kişinin bizzat kendisidir.

 

Teşekkür ile ilgili olarak belirtmek istediğim şey,bir kimsenin başkalarına yönelik yaptığı bir şeyin karşılığını aldığı andan itibaren teşekkürün gerekliliğinin ortadan kalktığıdır.Yani aynı zamanda dinsel anlamı üzerinden de düşündüğümüzden,teşekkürün nezaket anlamında kullanılışına hiç değinmemekteyim.O konuda sizinle hemfikiriz.

 

 

ALLAH Bu Kainat ı ve içindeki en değerli sanatı olan İnsan ı ; Çıkar sağlamak adına bir ticari gaye ile yaratmamıştır.

Bilakis ALLAH ; O İnsan ı yalnızca ve Yalnızca İbadet ve Şükür üzerine yaratmıştır.

Yani İslam inancında ; İnsan ın Yaradılış Gayesi Mutlak ve Samimi bir Şükür dür. İnsan Bizzat şükür ile Emrolunmuştur.

Tek Vazifesi Ve Amacı da Budur.

.

.

.

İnsan ın ne için Yaratıldığını ve Ne ile Emrolunduğunu açıkladık ; ŞÜKÜR (İbadet lerin tümü Bir ŞÜKÜR dür, başka hiçbir amaçla yapılamaz)

Peki insan nasıl Bu vazife i Asliye si olan ŞÜKÜR ü İçtenlikle ve Samimiyet ile yapabilir ?

 

İslam'da reddedemeyeceğimiz iki şey var ki,bunu görmezden gelerek de şükür kavramına değinilemeyeceğini düşünüyorum.Ödül ve ceza: Cennet ve Cehennem.

 

Allah'ın insanı kendisine kulluk için yarattığı her müslümanın ön kabulü: ''Kendisine'' ve ''Kulluk''.

Kendisine ibadet ve sürekli şükür.Peki buna bir ödül koymamış mı Allah?Evet,değişik dereceleri olan Cennet.

Kendisine isyan,inkar ve şükretmeme.Buna ceza koymuş mu?Evet, Sonsuza kadar Cehennem'de yanmak.

 

Yani,duruma neresinden baksak,ne yaparsak yapalım, ceza ve ödüle toslayacağız.

İşte benim de dikkat çektiğim nokta,yapılan ve istenenlerin hem Allah hem de insan açısından karşılıksız olmadığı gerçeği.

 

Buradan hareketle ben,Allah'a olan şükranın da tamamen samimi olmasının olanağı olmadığını savunuyorum.Bu bence,ancak dinin üzerine kurulduğu kavramların bir kısmının belli bir oranda değersizleştirilmesi ile mümkün gibi görünmektedir.Şükrandan bahsederken gerçek anlamdaki bir ceza korkusunu arka plana atmak gibi.Nitekim bilinç unutur,fakat bilinçaltı unutmaz.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1.Bu durumda İslam'da Allah'ın değişik isteme şekilleri var demektir.Yani istiyor ama olsun demiyor,biraz kendisini kısıtlıyor gibi.

 

 

2.Burada da sınamak sözcüğü ayrı bir kılığa giriyor demektir.Ama yine de muğlak bir durum oluşuyor maalesef.Allah bizimle aynı anda mı karar vermektedir?Zaman ve mekan dışılık da işin içine giriyor.Allah için zaman yoksa birşeylere çoktan karar verilmiş,onun bu defteri çoktan kapamış olması gerekir.Ama bizim için geçerli olan zamanın içine müdahale etmekte ise bu sefer de geçmiş-şimdi-gelecek kısırdöngü halini alır.''Bunu bir tek Allah bilir,biz anlayamayız.'' da denirse,bu sefer de Kuran'ı anlaşılsın diye indirmiş olması anlamını yitirir.

 

Bence her iki durum için de Allah için bir zaman kavramı olduğu kabul edilmelidir.Allah'ın varlığı ya da yokluğu sorunu bazı kavramları onun isteğine atfederek çözülemez kanaatindeyim.

Saygılar...

 

 

1. evet Allah bizlerden bazı şeyler yapmamızı istemiş ve bunu üzerimize farz kılmış. ama insanoğlu yapmazsan kendin bilirsin demiş.şüphesiz bizim yaptıklarımız Allah'a herhangi birşey kazandırmaz yada Allah'tan birşeyler eksiltmez. iyi ve kötü yol bellidir, bunu karşılığında cennet yada cehennem vardır. yolunu kendin seçiyorsun.

 

2. Allah şüphesiz olmuş, olan yada olacak herşeyden haberdardır. insanların ne yapacağını Allah çok iyi biliyordu ancak ahiret hayatında cehennem ateşini tadarken kendisine yüklenen suçlardan ötürü 'ben bunları yapmazdım' dememesi için insanın kendi yaptıklarını da kendi gözüyle görmesi için dünyayı yaratmıştır. Allah katında herşey kapanmıştır ve kıyametin kopma zamanı (insanlar için gecerli) beklenmektedir.

İbrahim Suresi - 52. Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.

diyor. yani kader vardır ancak her insan kendi kaderini yönlendirirken bazı yardımcı kaynaklara ihtiyacı vardır. bu yüzden peygamberler ve kitaplar gönderilmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ALLAH I MUTLAKA BİLİMSEL METODLA MI İSPAT ETMELİYİZ?

 

Arkadaşım,konunun başlığı bile kendi içinde çelişkili.Eğer ispat,tan bahsediyorsanız elbette ki bilimsel metodla olmalıdır. Adı üstünde zaten ispat. Ha yok ben inancım gereği dinimi tebliğ ederim diyorsanız elbette ki bilimsel metodlara başvurmanız gerekmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. evet Allah bizlerden bazı şeyler yapmamızı istemiş ve bunu üzerimize farz kılmış. ama insanoğlu yapmazsan kendin bilirsin demiş.şüphesiz bizim yaptıklarımız Allah'a herhangi birşey kazandırmaz yada Allah'tan birşeyler eksiltmez. iyi ve kötü yol bellidir, bunu karşılığında cennet yada cehennem vardır. yolunu kendin seçiyorsun.

 

2. Allah şüphesiz olmuş, olan yada olacak herşeyden haberdardır. insanların ne yapacağını Allah çok iyi biliyordu ancak ahiret hayatında cehennem ateşini tadarken kendisine yüklenen suçlardan ötürü 'ben bunları yapmazdım' dememesi için insanın kendi yaptıklarını da kendi gözüyle görmesi için dünyayı yaratmıştır. Allah katında herşey kapanmıştır ve kıyametin kopma zamanı (insanlar için gecerli) beklenmektedir.

İbrahim Suresi - 52. Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.

diyor. yani kader vardır ancak her insan kendi kaderini yönlendirirken bazı yardımcı kaynaklara ihtiyacı vardır. bu yüzden peygamberler ve kitaplar gönderilmiştir.

 

 

'Allah'ın istemesi' kavramını konu ile ilgili olarak,'Allah'ın kendisinin insan tarafından bilinmesini istemesi ve kendisini varolan herşeyde tanıtmaya,göstermeye çalışması' fikrine karşılık açmaya çalışmıştım.Buna ek olarak da istemek ve ihtiyaç hissetmek kelimelerinin birbirinden ayrılamayacağına değinmiştim.Şimdi,Allah'ın Adem ve Havva'yı yaratmasını düşünelim.Bakınız,Allah,ayetlerle de sabittir ki,insanı yaratmaya karar veriyor.Bu nokta bence önemli bir çıkış noktası.Hatta meleklerin bu konuda insanın kan dökecek,bozgunluk çıkaracak bir varlık olacağına dair Allah'a uyarıda bulunmak olarak nitelenebilecek bir karşı çıkışları oluyor.İşte bu noktada şunu diyebiliriz ki: Allah tüm zamanları biliyor ise ve kendisi özelliği itibarıyla zamandışı bir varlıksa 'İnsanı yaratmaya karar vermesi' ne ifade eder?Cennet'e koyup şu elmadan yemeyin demesi,oysa o elmayı yiyeceklerini biliyor olması hangi samimi düşünce ile açıklanabilir?Allah hayatı ve amacını yaratmış ise,esasına bakarsanız,Adem ve Havva'nın o elmayı yemesini de istemiştir sonucuna varırsınız.

 

Öte yandan,Allah dünyayı insan için,kimin daha iyi amel işleyeceğini değerlendirmek için,bir sınav yeri olarak yarattıysa,bu apaçık sınamak demektir ve arapça olsun,türkçe olsun ya da herhangi bir dilde olsun sınamanın 'sonucu kesin olarak bilinemeyen birşeyi denemek' anlamına geldiğini herkes bilir.''Sınamak'' sözcüğü dine gelince başka türlü bir hal alacaksa kimse Kuran'ı okuyup anlamaya çalışmamalı,herşeyin binbir türlü manası var nasıl olsa,o sayede Kuran'ın herdaim taze kaldığı iddia edilebiliyor zaten.

 

Allah'ın insanın 'Ben bunu yapmazdım.'' diyerek karşı çıkmaması için sınav yapıp insana amellerini kendi gözleriyle görecek şekilde ispat etmesi durumunu göstermişsiniz bir neden olarak.Peki,sizden,daha konuşmayı dahi tam sökememiş 1 yaşındaki bir çocuğun bir hastalıktan ölmesi durumundaki Allah'ın muradını,planını,sınamasını ve çocuğun diğer taraftaki akıbetini yorumlamanızı istesem?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok güzel bi yerdeyiz bence şu an.

 

Yaratıcı varsa neden yarattı , her eylem bir amaç bir istek barındırır, amaç varsa ihtiyaç vardır ihtiyaç varsa da eksiklik vardır eksiklik varsa da yaratıcı olmaz.

 

Tersini de düşünelim, yaratıcı yaratmassa nasıl yaratıcı olurdu?

 

Sevgili Artropod burda da insan aklının sınırlarından bahsedeceğim ama bunu inandığım için söylüyorum, inanmaya çalışıyor değilim, anlaşılmayı umuyorum.

 

Aynı şey gibi bu aslında, sonsuz +1 varmıdır gibi, varsa hani sonsuzdu, yoksa da demek sonlu dur ki bir fazlası olamıyor.

 

Nedensellik bizim anlamaya içini doldurmaya calistigimiz bi konu diye düşünüyorum.

 

Neden ariyoruz herşeye..

 

Ya sevgiden ötürü yarattı, ya bilinir olmak için, ya kulluk etmemiz için, ya da öyle olması gerektiği için, ya da nedensiz bilinmezlikle.

 

Nedeni ben bilmiyorum, İnşallah nasıl bir şey olduğunu bilemediğim bilinmezliğe ulaşırsam bunu öğrenirim.

 

Tekrar oluyor belki ama kavramları hele hele evren üstü kavramları bu evrenle bu fizik kurallariyla tarifleyemeyiz ancak inaniriz verilen akıl ile yada inanmayız.

 

 

'Allah'ın istemesi' kavramını konu ile ilgili olarak,'Allah'ın kendisinin insan tarafından bilinmesini istemesi ve kendisini varolan herşeyde tanıtmaya,göstermeye çalışması' fikrine karşılık açmaya çalışmıştım.Buna ek olarak da istemek ve ihtiyaç hissetmek kelimelerinin birbirinden ayrılamayacağına değinmiştim.Şimdi,Allah'ın Adem ve Havva'yı yaratmasını düşünelim.Bakınız,Allah,ayetlerle de sabittir ki,insanı yaratmaya karar veriyor.Bu nokta bence önemli bir çıkış noktası.Hatta meleklerin bu konuda insanın kan dökecek,bozgunluk çıkaracak bir varlık olacağına dair Allah'a uyarıda bulunmak olarak nitelenebilecek bir karşı çıkışları oluyor.İşte bu noktada şunu diyebiliriz ki: Allah tüm zamanları biliyor ise ve kendisi özelliği itibarıyla zamandışı bir varlıksa 'İnsanı yaratmaya karar vermesi' ne ifade eder?Cennet'e koyup şu elmadan yemeyin demesi,oysa o elmayı yiyeceklerini biliyor olması hangi samimi düşünce ile açıklanabilir?Allah hayatı ve amacını yaratmış ise,esasına bakarsanız,Adem ve Havva'nın o elmayı yemesini de istemiştir sonucuna varırsınız.

 

Mevlana'dan bir alıntı yapmak istiyorum, umarım hoşunuza gider

 

Allah'ım ne biz vardık, ne de bizim dileğimiz vardı.

Senin lûtfun, bizim söylenmemiş sözlerimizi duyuyor, işitiyor, bizi varlığa çağırıyordu.

 

Selamlar & Hürmetler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oğlum, "Kim yaptı" diye sorman çok anlamsız... Çünkü biz pasta ya da araba gibi imal edilmiş bir şeyden bahsetmiyoruz "Evren" derken... Çiçekler, börtü böcekler, doğada var olan devinimin bir parçasıdırlar... Hem düşünsene, şimdi şu arabayı birisi yapmış değil mi? O araba da mutlaka kusurlar vardır, olmasa tamire falan gitmezdi... Yani onu yapan kişi de mutlaka kusurlu olmalı ki kusurlu bir araba yapmış... Doğada da kusurlar var, sakalıklar var, dengesizlikler var... Ee düşünsene, Mükemmel bir Tanrı olsaydı, bu kadar beceriksiz bir Tanrı var olsa bile ona tapar mıydın? Ya da şöyle düşün: geçen yaz gördüğümüz dedenin inekleri ahır'a pislemişlerdi hani? Bir o pislikleri alıp bahçeye, çiçeklerin dibine dökmüştük. Sonra o çiçekler bir süre sonra önceki yıldan daha çok büyümüşlerdi... Sende keramet Soyut bir Tanrı'da mı yoksa o pislikler de mi? Keramet doğa'nın kendi deviniminde mi?

 

Doğa'da da sakatlıklar ve dengesizlikler var...

İnsanlar ve hayvanlar sakat doğabiliyor...

Melezleme ve Evrim denilen bir kabul var, bir gerçeklik var...

Herşey bir nedene bağlı ama mutlaka bir değişimin içersinde...

1400 yıl önceki kurallar ve yaşam anlayışı ile bugün kesinlikle bir ve aynı değil...

Sence bu kadar kusurlu ve değişken şeyler yaratabilen bir Tanrı olur mu?

 

:clover:

 

 

 

ALINTI

 

Adamin biri her zaman yaptigi gibi saç ve sakal trasi için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete basladilar. Degisik konular üzerinde konustular. Birden Allah'la ilgili konu açildi...

 

Berber: " Bak adamim, ben senin söyledigin gibi Allah'in varligina inanmiyorum."

 

-Adam:" Peki neden böyle düsünüyorsun?"

 

-Berber: " Bunu açiklamak çok kolay. Bunu görmek için disariya çikmalisin. Lütfen bana söyler misin, eger Allah olsaydi, bu kadar çok hasta insan olur muydu, terkedilmis çocuklar olur muydu? Allah olsaydi, kimse aci çekmezdi. Allah olsaydi, bunlarin olmasina izin verecegini sanmiyorum..."

 

-Adam bir an durdu ve düsündü, ama gereksiz bir konuya girmek istemedigi için cevap vermedi. Berber isini bitirdikten sonra disari çikti. Tam o anda caddede uzun saçli bir adam gördü. Adam, bu kadar daginik göründügüne göre tras olmayali uzun süre geçmisti. Adam berber dükkanina geri geldi.

 

- Adam: " Biliyor musun ne var, bence berber diye bir sey yok.

 

-Berber: " Bu nasil olabilir ki? Ben buradayim, berberim."

 

-Adam:" Hayir, yok. Çünkü olsaydi, caddede yürüyen saçli ve sakalli adamlar olmazdi."

 

-Berber: "Himmm... Berber diye birsey var ama; onlar bana gelmiyorlarsa, ben ne yapabilirim ki?"

 

-Adam:"Kesinlikle dogru! Püf noktasi bu! Allah, insanlar ona gitmiyorsa, o ne yapabilir ki? iste dünyada bu aci ve keder olmasinin nedeni!"

 

Bu guzel gorunen bir hikaye, degil mi? Berber var ama sakalli insanlar da var, Allah var ama hastaliklar da var kotulukler de var savaslar da uzuntuler de skintilar da var aclik da var.

 

Dunya’nin bir tarafinda acliktan olen insanlar varken, Dunya’nin obur tarafinda obezite var, Dunya’da karnini doyurmaya yemek bulamayanlar varken, biz karnimizi doyurmusuz da zevk icin yiyoruz.

 

Hatasiz Allah nerde? O mukemmel Allah nerde? Yolda yuruyen berbere gitmedigi icin saci sakalina karismis adamlar var peki Afrika’daki ac insanlar Allah'a inanmadiklari icin mi ac susuz kaldilar? Allah nicin rizklarini esirgemis onlardan? (!)

 

Bu kusursuz olan Allah’in nasil bir adaletidir oyleyse? Kaldi ki bu adalet midir? Ordaki ac insanlar Allah’a mi muhtac yoksa karnini doyurmak icin yardimina gelecek baska ulkelerin insanlarina ve yiyecege mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dunya’nin bir tarafinda acliktan olen insanlar varken, Dunya’nin obur tarafinda obezite var, Dunya’da karnini doyurmaya yemek bulamayanlar varken, biz karnimizi doyurmusuz da zevk icin yiyoruz.

 

Hatasiz Allah nerde? O mukemmel Allah nerde? Yolda yuruyen berbere gitmedigi icin saci sakalina karismis adamlar var peki Afrika’daki ac insanlar Allah'a inanmadiklari icin mi ac susuz kaldilar? Allah nicin rizklarini esirgemis onlardan? (!)

 

Bu kusursuz olan Allah’in nasil bir adaletidir oyleyse? Kaldi ki bu adalet midir? Ordaki ac insanlar Allah’a mi muhtac yoksa karnini doyurmak icin yardimina gelecek baska ulkelerin insanlarina ve yiyecege mi?

;)

Bu da güzeldi LluVia... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nedensellik bizim anlamaya içini doldurmaya calistigimiz bi konu diye düşünüyorum.

 

Neden ariyoruz herşeye..

 

Ya sevgiden ötürü yarattı, ya bilinir olmak için, ya kulluk etmemiz için, ya da öyle olması gerektiği için, ya da nedensiz bilinmezlikle.

 

Nedeni ben bilmiyorum, İnşallah nasıl bir şey olduğunu bilemediğim bilinmezliğe ulaşırsam bunu öğrenirim.

 

Tekrar oluyor belki ama kavramları hele hele evren üstü kavramları bu evrenle bu fizik kurallariyla tarifleyemeyiz ancak inaniriz verilen akıl ile yada inanmayız.

 

 

 

 

Mevlana'dan bir alıntı yapmak istiyorum, umarım hoşunuza gider

 

Allah'ım ne biz vardık, ne de bizim dileğimiz vardı.

Senin lûtfun, bizim söylenmemiş sözlerimizi duyuyor, işitiyor, bizi varlığa çağırıyordu.

 

Selamlar & Hürmetler

 

 

Evet,nedensellik arıyoruz ve bence bunu belki de birbirimizle iletişime geçebilmek adına yapmak zorunda kaldığımız için yapıyoruz.İnsanların milyonlarca yıl sonra bir dil oluşturmak zorunda kalmış olmalarına paralel olarak.Anlamaya çalışmak için,istesek de istemesek de sonuçları kestirebilmek için nedenleri koyutlayıp,olayların akışını bu şekilde ele alabiliyoruz.

 

Dinin merkezindeki duygu ve dinin esas anlamı kimilerine göre Kuran'dan ibaret değildir.Yani ''İnsan diğer tüm varlıklarla bir birlik,bir vahdet halinde hayatı deneyimlemektedir ve herşey Tanrı'nın parçasıdır.'' görüşüne sahip kimi değerli tasavvufçular bence İslam'ın öte bir yorumuna ulaşmışlar ve kimi zaman konuşan vicdanlar olmuşlardır.İşte,verdiğiniz örneğin sahibi Mevlana da bunlardan biridir.Görüşleri çoğu açıdan panteizmle özdeşleştirilmiştir.Özellikle,İslam'da insanın Tanrı'nın bir parçası olduğunun kabul edilmiş olmasının da etkisiyle tasavvufta kimi düşünürlerin bu yüzden Cehennem'i inkar etme noktasına kadar geldikleri de vakidir.(Özellikle bazı Türkmen kökenli yorumlarda.)Panteizm ateizm ile teizmin arasında bir orta yorum mudur,tartışılır.Bu hiç de kısa sürecek değerde bir tartışma da olmaz,sanıyorum ki.

 

Bence çözülmesi gereken nokta yine dönüp dolaşıp Tanrı'nın nitelikleri üzerinde kilitleniyor.Mevlana'nın bu islami açıdan son derece dikkat çekici yorumu da kendi özelliklerini tüm varlıklarda görmek ve insan ile Tanrı'nın karşılıklı birbirlerini etkileyebilir varlıklar olduklarını düşünmüş olması nedeniyle ayrı bir öneme sahip.Önceden de bir iletimde yazdığım gibi,Tanrı'yı tek başına varoluşa sahip ve zamandışı bir varlık olarak reddediyor olsam da bence bu tür yorumlar belirli kalıpları ve ezberleri bozabilen yorumlar olduklarından her zaman benim için de çok saygıdeğerdir.

 

''Yargılayıcı ve illa kulluk isteyici,insanlara sürekli tuzakvari seçenekler sunarak sınayan,trilyonlarca gök cisminin içinde küçücük bir dünyadaki olanların sonsuza kadar sürecek sonuçlara mal olacağını tenbihleyen bir varlık.'' : İşte benim reddettiğim varlık bu.

 

İnsanlarca ancak Tanrı olarak adlandırılabilmiş,ama diğer varlıklardan ne ayrı ne de onlarla tamamen aynı olan,bir herşeyi kapsayan ve her an deneyimlenen bağ,birlik: İşte benim,içinde ilerleme ve gelişmeyi barındırdığına inandığım ve irdelenerek yaşatılmaya layık gördüğüm fikir.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dinin merkezindeki duygu ve dinin esas anlamı kimilerine göre Kuran'dan ibaret değildir.Yani ''İnsan diğer tüm varlıklarla bir birlik,bir vahdet halinde hayatı deneyimlemektedir ve herşey Tanrı'nın parçasıdır.'' görüşüne sahip kimi değerli tasavvufçular bence İslam'ın öte bir yorumuna ulaşmışlar ve kimi zaman konuşan vicdanlar olmuşlardır.İşte,verdiğiniz örneğin sahibi Mevlana da bunlardan biridir.Görüşleri çoğu açıdan panteizmle özdeşleştirilmiştir.Özellikle,İslam'da insanın Tanrı'nın bir parçası olduğunun kabul edilmiş olmasının da etkisiyle tasavvufta kimi düşünürlerin bu yüzden Cehennem'i inkar etme noktasına kadar geldikleri de vakidir.(Özellikle bazı Türkmen kökenli yorumlarda.)Panteizm ateizm ile teizmin arasında bir orta yorum mudur,tartışılır.Bu hiç de kısa sürecek değerde bir tartışma da olmaz,sanıyorum ki.

 

 

''Yargılayıcı ve illa kulluk isteyici,insanlara sürekli tuzakvari seçenekler sunarak sınayan,trilyonlarca gök cisminin içinde küçücük bir dünyadaki olanların sonsuza kadar sürecek sonuçlara mal olacağını tenbihleyen bir varlık.'' : İşte benim reddettiğim varlık bu.

 

İnsanlarca ancak Tanrı olarak adlandırılabilmiş,ama diğer varlıklardan ne ayrı ne de onlarla tamamen aynı olan,bir herşeyi kapsayan ve her an deneyimlenen bağ,birlik: İşte benim,içinde ilerleme ve gelişmeyi barındırdığına inandığım ve irdelenerek yaşatılmaya layık gördüğüm fikir.

 

Saygılar...

 

Ateist misin panteist misin ikisinin arası bir yerlerde misin yoksa hala arayış halinde misin belli değil. Ancak Mevlana gibi bir veli kulu panteist yapma istersen onların söz ve davranışlarına bakıldığında olsa olsa Vahdet-i Vucud oldukları gözlenir. Panteist oldukları değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ateist misin panteist misin ikisinin arası bir yerlerde misin yoksa hala arayış halinde misin belli değil. Ancak Mevlana gibi bir veli kulu panteist yapma istersen onların söz ve davranışlarına bakıldığında olsa olsa Vahdet-i Vucud oldukları gözlenir. Panteist oldukları değil.

 

 

Bence siz konunun içine bir anda dalmaktan ziyade konuya yapacağınız katkılar varsa buyrun.Ne diyebilirim ki,müslüman var,müslüman var.Yazılanları anlama konusunda da anlayan var,başka türlü anlayan var.

 

 

Önceden de bir iletimde yazdığım gibi,Tanrı'yı tek başına varoluşa sahip ve zamandışı bir varlık olarak reddediyor olsam da bence bu tür yorumlar belirli kalıpları ve ezberleri bozabilen yorumlar olduklarından her zaman benim için de çok saygıdeğerdir.

 

 

Bir ateist,Mevlana'ya söverse mi ateist olur bazılarının düşüncesinde,pek belli değil.

 

 

Dinin merkezindeki duygu ve dinin esas anlamı kimilerine göre Kuran'dan ibaret değildir.Yani ''İnsan diğer tüm varlıklarla bir birlik,bir vahdet halinde hayatı deneyimlemektedir ve herşey Tanrı'nın parçasıdır.'' görüşüne sahip kimi değerli tasavvufçular bence İslam'ın öte bir yorumuna ulaşmışlar ve kimi zaman konuşan vicdanlar olmuşlardır.İşte,verdiğiniz örneğin sahibi Mevlana da bunlardan biridir.Görüşleri çoğu açıdan panteizmle özdeşleştirilmiştir.

 

Evet,itham etmek ya da etmemek,anlayabilen anlamıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ateist misin panteist misin ikisinin arası bir yerlerde misin yoksa hala arayış halinde misin belli değil. Ancak Mevlana gibi bir veli kulu panteist yapma istersen onların söz ve davranışlarına bakıldığında olsa olsa Vahdet-i Vucud oldukları gözlenir. Panteist oldukları değil.

Bakın bende Panteizm ile Vahdet-i Vücut'un farklı olduğunu düşünüyorum ama bu fark o kadar küçük ki...

 

Pan-Teizm özellikle Spinoza ile belli bir forma büründü ve Mistik anlamından biraz uzaklaştı...

Zaten Spinoza'da Muhiyiddin Arabi'den ve kendi inancının Mistik yüzü olan Kabbala'da çok etkilenmiştir...

Biliyorsunuzdur, Kabbala ile Tasavvuf benzerler...

Vahdet-i Vücut anlayışı biraz daha mistiktir...

Pan-Teizm ile Vahdet-i Vücut tüm varlığı "Tanrı" olarak bilir...

Herşey O'ndan ibarettir her ikisine göre...

Pan-Teizm bunu kabul eder,

Ama Vahdet-i Vücut o yetkin akla, insanın erişebileceğini düşünür...

Yani aralarındaki fark miniminnacık...

 

Ve emin olun ki ben Vahdet-i Vücut anlayışını gerçekten severim...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.