Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI


Misafir meraba

Önerilen İletiler

İddianame...

 

21'inci yüzyıla ulaşmış dünyamızda İslam coğrafyası demokrasiden yoksun yaşıyor.

 

Ancak bu coğrafyada çok partili rejimler eksik değil; sözgelimi bunlardan bir örnek Pakistan...

 

Parti var..

 

Demokrasi yok..

 

Partilerin ancak şeriat yelpazesinde siyaset yapabildiği ve anayasasında İslamın vurgulandığı Müslüman devletler haritasında tek demokratik sayılabilecek ülke Türkiye'dir.

 

Neden?

 

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasasında, değiştirilemez temel maddelerinden birini oluşturan laiklik ilkesidir.

 

*

 

Ne var ki bu ilke artık ciddi bir tehdit altında bulunmaktadır.

 

Tehdit nereden kaynaklanıyor?..

 

Türkiye'nin açmazını da zaten bu sorunun yanıtı oluşturuyor.

 

İktidar partisinin liderler kadrosuna ve medyasına bakarsanız "tehdit 'milli irade' den kaynaklanıyor" sanısına kapılabilirsiniz.

 

Milli iradeyi son seçimde AKP'nin aldığı yüzde 46.5 oranında 16 buçuk milyon oya indirgeyen Başbakan Erdoğan , ülkenin anayasal düzenine ve yüksek yargıçlarına karşı bir savaşın tamtamlarını çalmaktadır.

 

Çünkü Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, şeriat devleti amaçladığı savıyla AKP'nin kapatılmasını talep etmiştir.

 

İddianamede ayrıca içinde Erdoğan ve Gül 'ün de bulunduğu 71 AKP'li için siyaset yasağı öngörülmektedir.

 

Başbakan Erdoğan yüzde 46.5 oranında oyu yüzde yüz milli irade sayarak, yürürlükteki hukuka ve yasalara bağlı devletin yüksek yargısına tüm gücüyle saldırmaktadır.

 

*

 

Ancak dün ile bugün arasında artık çok önemli bir fark vardır.

 

AKP, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve öteki sanıklar hakkında Cumhuriyet Devleti'nin Başsavcılığı'nca bir iddianame düzenlenmiştir.

 

İddianame, Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir.

 

Suçlamalar doğru mudur, değil midir?

 

Bu sorunun yanıtını yüksek yargı verecektir.

 

Bu soru artık gündemdedir.

 

Dava sürecine girilmiştir.

 

*

 

Sonuç ne olacaktır?

 

 

........................

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 364
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Arkadaşlar farkındayım çok uzun ama gerçekten bu olayın sonucu hakkında ip ucu verecek nitelikte bir yazı...Olayın sadece başsavcının fikrinden çıkmadığı daha derin mevzular yeraldığına işaret ediyor...

 

 

''Bir iki hafta içinde 'korkunç' bir olayla karşılaşacağız''

Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'dan "Kapatma Davası" ve "Ergenekon Operasyonuyla" ilgili kan donduran yazı...

 

 

Ahmet Altan'ın tartışma yaratacak o yazısı:

 

'Darbeci Kemalizm devletten kazınacak'

 

"Bizim hukukçuların hukukla da, bu ülkenin halkıyla da ilişkilerini kestiklerini artık herkes biliyor.

 

Yargıtay Başkanı’nın mafyayla ilişkilerinin ortaya çıkmasından, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından, Danıştay Başsavcısı’nın darbeyi öven konuşmalarından, Yargıtay Başsavcısı’nın iddianame diye ortaya koyduğu tuhaflıktan sonra kimsenin “Türkiye’de gerçek bir hukuk sisteminin varlığına” inandığını sanmıyorum.

 

Ben buna inanana rastlamadım.

 

Hukukçularımız bunun böyle olmadığını düşünüyorlarsa, kendilerine açık kimlikleriyle Anadolu’da bir tur atmalarını tavsiye ederim.

 

Bakalım nasıl bir hüsnü kabul görecekler?

 

Artık biliyoruz ki hukukçularımızın bu yaptıklarının hukukla alakası yok.

 

Peki, neyle alakası var?

 

Bütün dünyanın “gülünç” diye nitelediği bu son iddianame hukukla alakalı değilse, neyle alakalı?

 

Bu başsavcı, ülkeyi altüst eden hukuk dışı bir saçmalığa tek başına mı girişti?

 

Ben doğrusu tek başına olmadığından kuşkulanıyorum.

 

Devletin içinden birilerine danışarak bu işe giriştiyse hiç şaşmam.

 

Ama, bu insanlar tümden kör olamazlar.

 

AKP’nin kapatılması halinde, yapılacak ilk seçimde bu partinin yerine kurulacak partinin yüzde ellilerin çok üstünde bir oyla iktidara geleceğini onlar da görüyor olmalı.

 

Herkesin gördüğünü onların görmediğini düşünmek yanlış olur.

 

Onlar da bu gerçeğin farkındadır.

 

O zaman, tek amaçları AKP’yi kapatmak olamaz.

 

AKP kapandıktan sonra en aşağı beş yıllığına seçimleri erteletecek bir başka plan daha olması gerekiyor akıllarında.

 

Böyle bir planları olmadan AKP’yi kapatmaya kalkmak gibi bir çılgınlığa kalkışmazlardı.

 

İşte asıl endişe verici soru da bu:

 

Seçimleri erteletmek için ne yapmayı planlıyorlar?

 

Ve, bu planın ordu içinde bir uzantısı var mı?

 

Eğer, böyle bir planları varsa, bunun anlamı açık.

 

Önümüzdeki bir iki hafta içinde “korkunç” bir olayla karşılaşacağız demektir.

 

Seçimleri erteletecek kadar “korkunç” bir şey.

 

Bu, çok tedirgin edici bir ihtimal.

 

Ama böylesi planın uygulanması için bu da yetmez.

 

Türkiye, tek başına ayakta durma gücüne sahip değil.

 

Mutlaka ekonomik ve siyasal bir dış desteğe ihtiyaç duyuyor.

 

Avrupa ve Amerika çok net bir biçimde böyle bir plana destek vermeyeceklerini açıkladılar.

 

Bu hazırlıkları yapanlar bunu da daha önceden kestirmiş olmalılar.

 

O zaman ikinci soruyla karşılaşıyoruz.

 

Böyle bir girişimi başarıya ulaştırabilmek için kimin kendilerine yandaşlık yapacağını düşünüyorlar?

 

Bu soru da, bir zamanlar emekli generallerin televizyon televizyon dolaşıp anlattıkları o eski planı ve onların önerdiği yandaşı akla getiriyor:

 

Rusya…

 

Asker ve hukuk bürokrasisinin içinde, kendi gizli egemenliklerini sürdürebilmek için Türkiye’nin kampını değiştirmeyi göze alacak kadar kendini kaybetmiş birileri var mı?

 

“Asla yoktur” diyemiyorum doğrusu.

 

Eğer varsa…

 

O zaman da önümüzdeki günlerde çok ciddi bir güç çekişmesine şahit olacağız demektir.

 

Türkiye devletinin kadroları, Batı tarafından desteklenen demokrasi yandaşları ve Rusya’ya göz kırpan darbeciler olarak ikiye ayrıldıysa…

 

Karşılıklı hamleler yapılacaktır.

 

Darbeciler, Türkiye’yi yörüngesinden saptıracak kadar “korkunç” bir olay planlarken…

 

Demokrasi yanlıları da derhal Ergenekon çetesinin dışarıda kalanlarını tutuklayacaktır.

 

Belki ikisi birden olacak.

 

Önümüzdeki günlerde bir şeyler yaşayacağız.

 

Ama ne olursa olsun, Türkiye bir daha geri dönülmez biçimde değişecek.

 

Başsavcının iddianamesi, Kemalist devletin bitimini ilan ediyor bence.

 

Bu “darbeci” güçlerin bir türlü “uslu” durmaması, sürekli sorun yaratmaya uğraşması, darbe planları hazırlaması; Türkiye’yi Batı müttefiki olarak tutmak isteyen devlet kadrolarını da, istikrarlı bir Türkiye isteyen gelişmiş dünyayı da bence bu sefer alarma geçirdi.

 

Devletin içindeki bu darbeci Kemalist güçlerle birlikte yaşanamayacağını, buna mutlaka hukuki bir çözüm bulunması gerektiğini sanırım herkes anladı.

 

O hukuki çözüm de kısa vadede yürürlüğe girecektir.

 

Darbeciler planlarına uygun olarak “o korkunç şeyi” yapsalar da, onu yapamadan yakalansalar da, Türkiye mutlaka demokrasi hamlelerine hız verip darbeci Kemalizmi devletten kazıyacaktır.

 

Başsavcı, AKP’yi kapatayım derken Kemalizm’i kapattı bence.

 

Dünyayı ve Türkiye’yi yok saymanın bedelini devletin içindeki bütün güçlerini kaybederek ödeyecekler.

 

Bunu göreceksiniz.

 

Şimdi yapılacak tek şey…

 

Onların aklındaki “ikinci” adımı atmalarını önlemek için derhal tedbir almak…

 

Ve, bir dönemin huzur içinde bitmesini sağlamaktır."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yargıtay Başkanı: Eleştirinin dozu kaçırılmamalı

 

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker yazılı bir açıklama yaparak,

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya sahip çıktı. Gerçeker, Yalçınkaya'nın anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev ve yetkiyi kullanmak suretiyle dava açtığını belirtti.

 

Başsavcı'nın yasal çerçevede takdir hakkını kullandığı vurgulanan açıklamada, eleştirinin dozunun kaçırıldığına işaret edildi.

Dava talebiyle ilgili değerlendirmeyi yapmak ve son kararı vermek Anayasa Mahkemesi'nin görevidir" denilen açıklamada, eleştirinin dozunun kaçırılmaması gerektiği vurgulandı. Açıklamada şunlar dile getirildi:

 

-Tüm bireyler yasalara uymak ve hukukun dışına çıkmamak koşuluyla eleştiri haklarını kullanabilirler. Ancak eleştirinin dozu kaçırılmamalı eleştirinin sınırları zorlanmamalı. Saygı kurallarının dışına çıkılmamalı

 

-Eleştiride etik sınırlar zorlanmamalı. Hakarete varan açıklama yapılmamalı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demekki halkin yüzde 47. oylarina sahip olanlar yargiyada hukukuda Hakarete varan açıklama yapabilir ,,birde gözümüz den kacmayan bakin bu duruma ilk önce sahip cikmasi gereken cumhurbaskani da hukuka sahip cikamamistir... daha ortada bir sonuc da yok sadece bir iddia var bu ne telas hukuka yargiya top yökün sirtina dönmek...

 

 

Efendi Türkler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demekki halkin yüzde 47. oylarina sahip olanlar yargiyada hukukuda Hakarete varan açıklama yapabilir ,,birde gözümüz den kacmayan bakin bu duruma ilk önce sahip cikmasi gereken cumhurbaskani da hukuka sahip cikamamistir... daha ortada bir sonuc da yok sadece bir iddia var bu ne telas hukuka yargiya top yökün sirtina dönmek...

 

Arkadaşlar, %47 filan deyip durmayalım bence.

Ben inanmıyorum o rakamlara... Bu şekilde meşrulaşıp gidiyor o oranlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Rusya’ya göz kırpan darbeciler olarak ikiye ayrıldıysa…

Ahmet Altan'ın hayal gücüne hayran kaldım. Demek "Rusya’ya göz kırpan darbeciler" ha? Vah vah... Ne kadar nostaljik! Kendisine duygu ve heyecan yüklü bir Kızıl Meydan ziyareti tavsiye ederim. Böylece eski güçlü ve ihtişamlı günleri hatırlayıp yeniden bir hasretle iç çeker. Belli olmaz, belki Rusya'da bile çevresinde yeteri kadar komünist göremediği için üzülür, morali bozulur ama, ne bileyim, bir de Kuzey Kore ya da Küba'yı filan denesin o zaman.

 

İşte ben bunu anlamıyorum. Demek ideolojik boşlukta asılı kalmak böyle bir duygu. "Biz başaramadık bu devleti yıkıp ülkeyi Rus çizmesi altında Varşova paktına sokmayı, bari Arap ligine düşürelim de intikamımız alınsın! Afganistan gibi olsun zahir! Komünizme direnirsiniz ha, sizi baldırı çıplak Afganlılar. Taliban'la ABD arasında sıkışın işte böyle!" Herhalde Rus yanlısı komünist artıkları Afganistan'ın haline seviniyor ve Türkiye'yi de aynı duruma düşürmek için diş biliyor olmalılar.

 

İlginç! Eski komünist tüfeklerle İslamcılar ABD düşmanlığı sayesinde anlaştılar! Çok ilginç. Ama ben Atatürk düşmanlığı konusunda niye anlaştıklarını da biliyorum. Çünkü Atatürk Sovyetleri tıpkı çarlığın yıkılışı sonrası bolşevizmin egemen oluşu gibi, padişahlık sonrası komünizmi benimseyeceği konusunda kandırmış ve bir dolu yardım almıştı. Gidin müzelere bakın, Kurtuluş savaşında kullanılan silahlar hep Sovyet malıdır. Neydi, markasını bile biliyordum o silahların, gördüm, inceledim, of ile biten bir markaydı. Sovyetler ancak Moskova'da ideolojik eğitim gören Mustafa Suphi ve oniki arkadaşının Türkiye'ye dönerken öldürülmesi üzerine kandırıldığına ayıkabildi. Tabii aynı şekilde dualarla açılan Meclis nedeniyle din devleti kurulacağını sanarak kandırıldıklarını düşünen dinciler de aynı duyguyu hissettiler.

 

İşte Atatürk yokluktan bu ulusu böyle zor şartlarda, böyle akıl oyunlarıyla yarattığı için çok büyük bir liderdir. Dost düşman herkes zekası ve kararlılığına hayrandır. İddia ediyorum, dünya yüzü böyle bir lider daha görmemiştir. Bu kadar imkansız şartlarda bu başarıyı sağlayan bir lider daha yoktur. Bir mucizeden başka bir şey değildir bu, binlerce yılda bir daha emsali görülemeyecek bir mucize.

 

Bu emsali görülemeyecek lider, bu ulusu çağların karanlıklarından çekti çıkardı, kimseye muhtaç, bağımlı kılmadan, onurlu, bağımsız ve özgüvenli bir ulus yaptı. Ama bu bilinç zamanla aşındırıldı. Atatürk'ün partisi komünistlere mi, Fethullahçılara mı destek olmadı, neler yapmadı. En yakın arkadaşı İnönü paralardan onun resimlerini kaldırıp kendi resimlerini mi basmadı! İnsaf, bari büyük banknotlarda dursun da, küçüklere kendi resmini bas yahu! Dolarda birinde Lincoln birinde Vaşington olduğu gibi birinde Atatürk, birinde İnönü bari olsun! Yok! Hepsi İnönü olacak! Posta pullarına kadar Atatürk resimleri yerine kendi resimlerini değiştirtti. Nerden mi biliyorum? Para ve pul koleksiyonlarını gördüm, inceledim.

 

Böylesine ona ihanet ettik, bizim için yaptıklarını böylesine çabuk unuttuk. Bir kısmımız ABD'ye, bir kısmımız Sovyetlere sırtımızı dayayıp beleşten geçinelim derdine düştük. "Türk milleti çalışkandır" diye bizi gayrete getirmeye çalışmıştı, ama beleşçiydik, çalışkan değildik. Allah Araplara vermiş petrolü, çalışmadan zengin oluyorlar, bize niye vermiyor diye inanamadık. Bu işte bir iş vardı, biz Araplardan Allaha daha sevgili olmalıydık! Kuyularımızı Amerikalılar kapatıyordu! İşte bu kadar bahaneci, bu kadar beleşçi ve tembeldik.

 

Bir türlü sana layık olamadık Atam, olamadık bir türlü. Çanakkale'yi geçilmez yapan toplar yerlerde sürünüyor, yağmur suları kahraman şehitlerin kemiklerini yüzeye çıkarıyor da dönüp bakan olmuyor. Hesaplar, bir türlü bölünemeyen, böldürtmediğin gibi bir de Hatay'ı ilhak ettiğin bu ülkeyi nasıl yolunu bulur da böleriz yönünde! Türbanla mı böleriz, Kürtçülükle mi böleriz? Hangisi iyi böler de Ata'nın kemikleri daha çok sızlar! Dertleri bu!

 

Biz sana ihanet ettik Atam! Çok üzgünüm.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ah bilsem :) Heryerde haykıracağım...

Ama oyların gerçeği yansıtmadığından eminim.

 

 

Bana gelen bir e-maili paylaşmak istedim belki seçim sonuçları ile ilgili bir fikir verebilir.

 

 

 

22 TEMMUZ SECIMLERININ SONUCLARI BILGISAYARDA NASIL DEGIşTIRILDI. ... 22 Temmuz sonuclarini AKP'nin ve Erdogan'in kendisi de beklemiyordu cunku bu secim sonuclarini degistirme sahtekarligi onlardan habersiz yapildi, sadece halk ve AKP bu secim sonucuna Tarhan Erdem'in sozde anket sonuclariyla psikolojik olarak hazirlandi. >> Turkiye genelinde Turkiye toplaminin %25 oylari secimin > bitmesinin ilk bir > saatinde merkez bilgisayari uzerinden tamamen AKP'ye aktarildi > ve AKP secime %25 oyla baslarken digerleri sifir oyla basladi ve > sonra normal dagilima birakildi. >> Bu yuzden AKP'nin gercek oylari %47 degil % 22-%28' arasindadir.> Bunun en buyuk kaniti da benim ve birkac arkadasimin inceledigi > tum YSK > sonuclarinda hicbir sandikta AKP oyunun %25 altina dusmemesidir.>> Yani Turkiye'nin her sandik bolgesinde dort kisiden en az> birinin AKP'ye> oy vermesi mumkunmudur? > Ozellikle Cankaya'da, Alsancakta ve diger tum Ataturkcu ve> milliyetci> sandik bolgelerinde ve sehirlerinde, kasabalarinda, semtlerinde,> koylerinde. HAYIR mantik olarak kesinlikle mumkun> degildir.> Secimden emperyalist guclerin > istedigi sonuclar cikti, Turkiye'nin verdigi> oylar degil !

 

SECIM SONUCLARI NASIL DEGISTIRILDI?Secim sonuclarinin hizli bir sekilde duyurulmus olmasi 22 Temmuz secimlerinin sonuclarina golge dusurmek icin yeterli mi? Ya da YSK'nin bu secime kismi bir bilgisayar sistemi ile girmis olmasi?

Bizce yeterli. Ozellikle gizli servislerin dunyada bircok secime mudahele> ettigi gercegini gozonune alirsak ve bazi guclere gore bazi ulkelerin kaderini insanlarinin demokrasi kandirmacasi altinda attiklari oylarinin secim sonucunu hakli olarak degistirebilmesinde n haksiz olarak degistirmek daha akillica ve daha onemli ise ve o ulke diger buyuk bir ulkenin planlarinin bas aktoru olarak yeraliyorsa sadece ve sadece bu nedenden dolayi bile yeterlidir. Iste biz yukarida saydigimiz bu olasiliklari inceleyip su sonuca vardik.

 

Gizli servislerin secimleri etkilemeleri 1948 Italya secimleriyle basladi, daha sonra Turkiye'de 1954 yilinda Menderes'le devam etti ve bircok ulkede yapilan ve yapilmaya calisilanlardan sonra bugunlere gelindi. Bugun secimlerin sonuclari degistirmek bilgisayar ortaminda daha kolaydir. Turkiye'deki secimde hilenin nasil yapildigini su anda son asamasinda inceledik ve secim gecesinde tahmin ettigimiz gibi hile yapildigi olasiligi cok yuksektir ve bazilarinin disinda bu mudahale yapilirken kimsenin ruhu da ne yazikki duymadi, hatta AKP'liler de hilenin nasil oldugunu bilmedikleri icin secimde basarili olduklarini zannettiler.

Su anda secim sandik sonuclarinin cogunlugunu tek tek kontrol ettik ve yuzdelerini dikkatle inceledik, bulgular tam tahmin ettigimiz gibi, sonuclar bilgisayarda saat 5:30'da ilk secim soncularinin gelmeye basladigi zaman il il degistirildi, AKP secime %25 fazla oyla basladi, elimizde tum sandik sonuclarinin imzali belgeleri olsa yapilan hile hemen gorulebilir. Su ana kadar gordugumuz durum AKP'nin hicbir sandikta %25 altina dusmemesidir. Her sandiktan en az %25 AKP'ye oy cikmasi mumkun mudur? Hayir cunku cok partili demokrasilerde her bolgeden ayni sekilde oy cikmasi matematiksel olarak milyonda bir olasiliktir ve mantiksal olarak mumkun degildir. Peki bu %25'e tekabul eden yaklasik 7- 8 milyon oy nereden ortaya cikmistir? Nufus kutukleriyle secmen kutukleri arasindaki 7 milyon farktanmi; yani muhalefet oylarinin bir kisminin yok edilmesindenmi? Yoksa diger partileri> oylarinin secimin ilk bir saatinde sifirlanip AKP'ye> aktarilmasi ve secimin diger partiler %0 ile baslarken AKP'nin> %25 ile baslamasi mi? Her ikisi de mumkun. Fakat bir gercek var> ki> kesinlikle gozardi edilemez.> Secimin ilerleyen saatlerinde oylari dusen birpartinin(AKP) %25> ile> baslayip secimi kaybetmesi imkansizdir.> Iste hile de buradadir !> Hilenin sekli: Bizim basindan beri tahmin ettigimiz bu sekil sandik> secim sonuclariyla bu iddiamizi tamamen guclendirdi.>> Secim sonuclari YSK merkez bilgisayarindan,

 

Cihan(Fetullah' in)> Haber> ajansi aksam 6 dan sonra ilk secim sonuclarini aciklamadan once,> ilk secim sonuclarinin gelmeye basladigi saat 5:30civarinda 15-> 20 dakika bir gorevli tarafindan degistirildi veya hack edildi> ve AKP %25 oyla secim yarisina baslarken digerleri de % 0 oyla> basladi ve saat 6:00-6:30 arasi o ana kadar alinan> sonuclarin Turkiye'nin %50 'si oldugu ilan edildi, bu> ayarlamadan sonra AKP'nin oylari dusse de digerlerinin yukselse> de AKP'nin secimi kaybetme ihtimali yoktu ve plan AKP'nin en az> 367 milletvekili cikaracak kadar yani Turkiye'nin> en az %50 oyunu alabilecek sekilde yapildi, oysaki ileriki> saatlerde> sonuclar aciklandigindan mudahale yapilamadý ve bu yuzden> AKP'nin oylari dusmeye ve CHP, MHP'nin oylari yukselmeye> basladi, GP ve DP'nin oylari da sifirdan basladigindan> oylari yukselse bile %10> barajini asma olanaklari yoktu. Mantiki ve matematiksel olarak> secim> sonuclarinda ilk bir saatte Turkiye'nin %50 oyunu almayi> basarmis bir parti diger yuzde ellilik oylar da okunduktan sonra> daha da yukselmesi gerekmektedir. Fakat oyle olmadi, merkez> bilgisayari> sonuclarina ilk bir saatte mudahale secimin sonucunu AKP lehine> tamamen degistirdi. Dikkat ettiyseniz websitesindeki secim> sonuclarindaki pdf. dosyali> dokumanlar excel veya access programindan cikma,yani ana> dokumanda>yapacaginiz bir degisiklik otomatikman diger tum il ve sandik> sonuclarini degistirebilir, sandik secim sonuclari> fotokopi(scan) yoluyla pdf dosya programi yapilmamis bu da> suphelerimizi tamamen> dogruluyor.> Bakiniz Izmir'de AKP'nin CHP ile ayni sayida oy alip 5 er> milletvekileri> cikarmalari olanaksizdi fakat ilk bir saatte mudahaleden> dolayi AKP'nin (%25 + gercek deger) olarak degistirilen> oylari mudahale sonrasi normal oylarin gelmesiyle %30'a kadar> geriledi.> Yani tum Turkiye sonuclarina mudahee olmasa AKP'nin gercek> oylari> gercekte %22+%6 veya %8=%28 veya %30 civarinda olacakti.>

> CHP ve MHP ve diger partilerin oylari gercekte ortalamada> birbucuk> katlarina yakindi. CHP ozellikle Izmir'de 1 milyon secmen> uzerinden oylarin %60'ini alip 5 milletvekili yerine 8-9> milletvekili cikaracakti ve AKP'nin Izmirdeki toplam oy orani> %13 olarak> cikacakti.>> Ayni orani Turkiye'ye uygularsak AKP'nin gercek> milletvekili sayisi 190, CHP'nin 190 ve MHP'nin ise 150 olacakti.>> Artik eskisi gibi sandiklarda hile yapmaya gerekyok, basit bir> bilgisayar mudahalesi bir ulkenin kaderini iste boyle cizebiliyor.>> Bu konuda tek izlenecek yol; Anayasa mahkemesinin huzurunda tum> imzalari kontrol edilmis sandik secmen kagitlarindaki secmen> sayilarinin ve sandik secim sonuclarinin YSK elektronik> kayitlariyla> tek tek karsilastirilmasi> > YSK bunu yapabilir fakat yapmiyor(hatta sandik dokumanlarinin> aralarindan 100 adedini secip fotokopya yoluyla ellerindeki> elektronik dokumanlarla birlikte websitesine koyabilir ve> karsilastirma bu sekilde yapilabilir fakat bunu> yapmiyorlar ve sandik sonuclarini> elektronik dokuman halinde websitesine koyuyorlar,koymalari> gereken> fotokopya dosyasi(pdf) halinde imzalarla birlikte gercek sandik> dokumanlaridir elektronik dokumanlar degil),>> Endiselendigimiz nokta yakinda birileri bu isin> uzerine gidebilir ve gercek ortaya cikar diye merkeze getirilen> sandik resmi belgelerini elektronik kopyalari var mazaretiyle imha> yoluna bile gidebilir...>

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahmet Altan'ın hayal gücüne hayran kaldım. Demek "Rusya’ya göz kırpan darbeciler" ha? Vah vah... Ne kadar nostaljik! Kendisine duygu ve heyecan yüklü bir Kızıl Meydan ziyareti tavsiye ederim. Böylece eski güçlü ve ihtişamlı günleri hatırlayıp yeniden bir hasretle iç çeker. Belli olmaz, belki Rusya'da bile çevresinde yeteri kadar komünist göremediği için üzülür, morali bozulur ama, ne bileyim, bir de Kuzey Kore ya da Küba'yı filan denesin o zaman.

 

İşte ben bunu anlamıyorum. Demek ideolojik boşlukta asılı kalmak böyle bir duygu. "Biz başaramadık bu devleti yıkıp ülkeyi Rus çizmesi altında Varşova paktına sokmayı, bari Arap ligine düşürelim de intikamımız alınsın! Afganistan gibi olsun zahir! Komünizme direnirsiniz ha, sizi baldırı çıplak Afganlılar. Taliban'la ABD arasında sıkışın işte böyle!" Herhalde Rus yanlısı komünist artıkları Afganistan'ın haline seviniyor ve Türkiye'yi de aynı duruma düşürmek için diş biliyor olmalılar.

 

İlginç! Eski komünist tüfeklerle İslamcılar ABD düşmanlığı sayesinde anlaştılar! Çok ilginç. Ama ben Atatürk düşmanlığı konusunda niye anlaştıklarını da biliyorum. Çünkü Atatürk Sovyetleri tıpkı çarlığın yıkılışı sonrası bolşevizmin egemen oluşu gibi, padişahlık sonrası komünizmi benimseyeceği konusunda kandırmış ve bir dolu yardım almıştı. Gidin müzelere bakın, Kurtuluş savaşında kullanılan silahlar hep Sovyet malıdır. Neydi, markasını bile biliyordum o silahların, gördüm, inceledim, of ile biten bir markaydı. Sovyetler ancak Moskova'da ideolojik eğitim gören Mustafa Suphi ve oniki arkadaşının Türkiye'ye dönerken öldürülmesi üzerine kandırıldığına ayıkabildi. Tabii aynı şekilde dualarla açılan Meclis nedeniyle din devleti kurulacağını sanarak kandırıldıklarını düşünen dinciler de aynı duyguyu hissettiler.

 

İşte Atatürk yokluktan bu ulusu böyle zor şartlarda, böyle akıl oyunlarıyla yarattığı için çok büyük bir liderdir. Dost düşman herkes zekası ve kararlılığına hayrandır. İddia ediyorum, dünya yüzü böyle bir lider daha görmemiştir. Bu kadar imkansız şartlarda bu başarıyı sağlayan bir lider daha yoktur. Bir mucizeden başka bir şey değildir bu, binlerce yılda bir daha emsali görülemeyecek bir mucize.

 

Bu emsali görülemeyecek lider, bu ulusu çağların karanlıklarından çekti çıkardı, kimseye muhtaç, bağımlı kılmadan, onurlu, bağımsız ve özgüvenli bir ulus yaptı. Ama bu bilinç zamanla aşındırıldı. Atatürk'ün partisi komünistlere mi, Fethullahçılara mı destek olmadı, neler yapmadı. En yakın arkadaşı İnönü paralardan onun resimlerini kaldırıp kendi resimlerini mi basmadı! İnsaf, bari büyük banknotlarda dursun da, küçüklere kendi resmini bas yahu! Dolarda birinde Lincoln birinde Vaşington olduğu gibi birinde Atatürk, birinde İnönü bari olsun! Yok! Hepsi İnönü olacak! Posta pullarına kadar Atatürk resimleri yerine kendi resimlerini değiştirtti. Nerden mi biliyorum? Para ve pul koleksiyonlarını gördüm, inceledim.

 

Böylesine ona ihanet ettik, bizim için yaptıklarını böylesine çabuk unuttuk. Bir kısmımız ABD'ye, bir kısmımız Sovyetlere sırtımızı dayayıp beleşten geçinelim derdine düştük. "Türk milleti çalışkandır" diye bizi gayrete getirmeye çalışmıştı, ama beleşçiydik, çalışkan değildik. Allah Araplara vermiş petrolü, çalışmadan zengin oluyorlar, bize niye vermiyor diye inanamadık. Bu işte bir iş vardı, biz Araplardan Allaha daha sevgili olmalıydık! Kuyularımızı Amerikalılar kapatıyordu! İşte bu kadar bahaneci, bu kadar beleşçi ve tembeldik.

 

Bir türlü sana layık olamadık Atam, olamadık bir türlü. Çanakkale'yi geçilmez yapan toplar yerlerde sürünüyor, yağmur suları kahraman şehitlerin kemiklerini yüzeye çıkarıyor da dönüp bakan olmuyor. Hesaplar, bir türlü bölünemeyen, böldürtmediğin gibi bir de Hatay'ı ilhak ettiğin bu ülkeyi nasıl yolunu bulur da böleriz yönünde! Türbanla mı böleriz, Kürtçülükle mi böleriz? Hangisi iyi böler de Ata'nın kemikleri daha çok sızlar! Dertleri bu!

 

Biz sana ihanet ettik Atam! Çok üzgünüm.

 

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Takdirlerin için teşekkür ediyorum dostum YARASA... Dünya çelişkilerle dolu bir yer, bir çok gerçeği kavramak oldukça zor olabiliyor. Olaylar çok yönlü ve çetrefil.

 

Bir örnek vermek isterim: Celal Bayar ile yapılan bir röportajın film kaydını izleme şansım oldu. Yüz yaşını geçmiş haliyle heyecandan dudakları ve elleri titreyerek "Atatürk'ü sevmek ibadettir!" diyordu. Bu cümleyi içten ve heyecanla söylediği her halinden belliydi. Yüz yaşını devirmiş, hele Celal Bayar gibi bir adam rol yapmaz. Tamamen samimiydi ve Atatürk aşkı her halinden dökülüyordu.

 

Peki ama İsmet İnönü ile zıtlaşmak uğruna, DP icraatlarına ortak olması niyeydi? Aradan geçen bunca zamandan sonra, hiç görmediğimiz, tanımadığımız insanların düşüncelerini anlamak ne kadar zor! İnönü ile yıldızının barışmadığını çok iyi biliyorum ama, güç kazanmak için dini kullanmanın sonunun nereye geleceğini herhalde hesap edemediler. Ki, ne Bayar, ne Menderes pek de dindar insanlar değiller. Menderes için kesin konuşamam ama, Bayar'ın pek dindar olduğunu sanmıyorum.

 

Buradan bakınca Celal Bayar kim, ülkeyi 27 Mayıs kaosuna sürükleyen bir cumhurbaşkanı. Kendi açısından bakınca kim bilir neler düşündü, ne saplantıları, ne açmazları vardı. Bu kaosa gidişi görüp önleyemez miydi? Hadi Menderes kurnaz birine benzemiyor, ama Bayar bunu görmeliydi. İnönü ile bu derece ölümüne mi düşman olmuşlardı? Bu halktan güç almak için dini duygularına hitap etmekten başka hiç yol yok muydu? Galiba bunu Milli mücadeleye destek toplamak için Galip Hoca kılığında Anadolu'yu gezerken farketmişti. İnönü'yü bertaraf etmenin başka yolu olmadığını düşünüyordu. İyi de İnönü'yü bertaraf etmeye niye bu kadar zorunlu hissediyordu? Niye böylesi derin bir ayrımın temellerini attılar bu insanlar?

 

Gerçekten karmaşık bir dünyada karmaşık bir hayat yaşıyoruz. Nedenselliklerin çözümü bir çırpıda olmayacak kadar karmaşık. Ama güzel yanı, çözdükçe daha çözecek çok düğüm olması, bitmemesi, basit olmaması...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkesimden bu ülkede hür bağımsız ve barış içinde yaşamak ,gelecek nesillere kendilerine bırakılan kadar bu haklara sahip bir vatan bırakabilmek isteyeler öncelikle şunu kabul etmek zorundayız.Bu ülkede dini inançlara giderek artan bir ilgi ve giderek daha dindar bir toplum oluşmaya başladı.Bunda en büyük rolü ise dini cemaatler ve tarikatlar oynamakta.Bu cemaat ,tarikat isimlerini alt alta sıralamaya kalksak inanın belki sayfalar dolar.Akp ise bu artan ilgi ve yönelişin nemalarını toplayan bir grup politikacıdan başka bir şey değildir.

Bu nemalanma sadece siyasi olmamış parasal olarak ta cemaat ve tarikatlar ekonomik güç haline gelmiş,dolaylı ve direk olarak ekonominin içerisinde yerlerini almışlardır.

Tüm yaşananlara aslında herkes şahit olsalarda bu olup bitenlerin isbatlanması ,belge ve delillerle ortaya konabilmesi malesef mümkün olamamaktadır.Cemaat ve tarikatların yapılanmaları ,çalışmaları ve planlamaları artık sonuçlarını da toplamak için harekete geçme zamanlarının geldiğini düşünmelerini sağlamıştır.

Şimdi akp nin kapatılması bu konunun çözümünü sağlamaz.

Çünkü para güç ve iktidarı eline geçirenler bundan vazgeçmemek için her yolu ve her yöntemi uygulayacaklar.

Akp nin içerisinde ayrı gibi görünen tüm grupları birarada tutan bu tutkal maleseff çok güçlü ve artık yerini bulmuş görünüyor.

Adalet onlar için sadece bir ayrıntı.

Ekonomi ise onlara hizmet ettikce önemli zira su anda çıkacak krizden en az etkilenecek olanlar bu gruplar.

Türkiye Cumhuriyeti ise sadece ona inanan ve malesef sayıları çok az olan devlet memurları tarafından hala kollanmaya ve korunmaya çalışılıyor.

Eğer son 6 yıldır etrafınızda bu yaşananlara şahit olamadığını idda eden varsa gerçekten ben kendimden şüphe ederim.

Akp kendi içindeki gruplara kamu kurumlarını,bakanlıkları ve ihaleleri paylaştırarak dengesini ve gerçeklerin ortaya saçılmasını önlemekte oldukça başarılı oldu.

Ancak bir gerçek artık çuvala sığmıyordu o da ekonomik sıkıntının hergün artışı ve Derviş Modelinin artık tükendiği ,yeni yapılanma ve adımların gelmemesi ile 2001 krizinden çıkışı sağlayan ABD nin kendi içerisinde bir ekonomik sıkıntısı olması artık verilen desteğinde sonuna gelmesine yol açmıştı.

Bu kapatma malesef akp nin gerçekleri örtmek için kullanacagı büyük bir siyasi şovun başlama startınıda verdi.

 

 

Partinini kapatılması kişisel düşüncem yaşanan gelişmeleri engellemeye yetmeyecek.Cemaat ve tarikat yapılanması kendini devam ettirecek ve kendilerini yönetenler tekrar zemini uygun bulduklarında bunlar için yeni fırsatları yaratacaktır.

Milletin gerçeklerle yüzleşmesi maalesef o kadar kolay olamadığı içindirki oranı çok önemli olmasada çoğunluk oyu alabililmektedir bu tür yapılanmalar.

Partinin kapatılması davasını demokrasi ayıbı ,egemenliğe saldırı millete saygısızlık olarak yorumlayanlara gelince:Bu kadar yüksek oy almış bir parti kuruluşunu amaç ve programlarını uygun olarak hazırladıkları yasalar önünde bu duruma düşmelerine yol açacak eylemlere hiç bulaşmaz kendilerini millete ispat için çalışırlardı.Ancak herkes kendi derdinde ve bu ülke artık malesef sadece para güç ve iktidar hırsının peşindekiler tarafından yönetilmekte.

Akp aslında hedeflerinin bir kısmına ulaştı bile .Burdan geri dönülürmü bilemem?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onun dışında,yıllardır süregelen sermaye egemeliğinin cisimleşmiş hali olan akp'nin,zamanında anayasayı masaya fırlatıp sözümona ekonomik kriz bahanesi yaratıp, çocukların bile inanmadığı -net hatırlıyorum..- yapay bir gündem oluşturuluşunun üzerine, buna benzer bir şekilde ''parti kapanacak, ona göre krize hazırlıklı olun..'' balonuyla bahene üretmesi ve buna sanki iki ayrı cephe var da ortalık kızışıyor gözüyle bakılmasını sağlayabilmesi beni ''delice'' yapıyor.

 

Bu işleri bırakıp kendimi felsefeye vereyim diyorum olmuyor. ;)

Nice bahanelere efendim..

 

 

Oyuna gelmeyelim. Akp sermaye egemeliğinin ülkemize armağanıdır. Sermaye ise en ufak bir sarsıntısında yoluna çıkan ne varsa yalanla dolanla yıkandır. Sermayeden bağımsız ne iktidar ne muhalefet ne de cunta olur. Hepsi önünde elpençe divan durur, mecburlardır. Bizler varolduğunu sandığımız sistemi korumak için kendi kendimize insiyatif alarak, dimdik ayakta beklemeliyiz. İllegal yollarla alınmış paranın, legal yolla alınan borcuna sadık kalalım, yoksa ülke kalmaz diyen zihniyetin aksine 'hayır' demeyi bilip, kendi hakkımızı böylece aramalıyız. Borç dedikleri ise, boğazından ekmek geçmeyen çocukların çalınan aşıdır. Ben o açlığın vergisini ödemeyceğim!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oyuna gelmeyelim. Akp sermaye egemeliğinin ülkemize armağanıdır. Sermaye ise en ufak bir sarsıntısında yoluna çıkan ne varsa yalanla dolanla yıkandır. Sermayeden bağımsız ne iktidar ne muhalefet ne de cunta olur. Hepsi önünde elpençe divan durur, mecburlardır. Bizler varolduğunu sandığımız sistemi korumak için kendi kendimize insiyatif alarak, dimdik ayakta beklemeliyiz. İllegal yollarla alınmış paranın, legal yolla alınan borcuna sadık kalalım, yoksa ülke kalmaz diyen zihniyetin aksine 'hayır' demeyi bilip, kendi hakkımızı böylece aramalıyız. Borç dedikleri ise, boğazından ekmek geçmeyen çocukların çalınan aşıdır. Ben o açlığın vergisini ödemeyceğim!

 

Kuzu kuzu ödetirler.

 

Dinci partinin kapatılıp kinci partinin gelmesi sermeye egemenliğini değiştirmiyor. Onlar, ülke borçlarını yaşam standartını değiştirerek yine işçiye, memura, emekliye ödetme sevdasındalar. Ama ne varki biz mağdurlar, ülkenin asıl sahipleri, ekonomik baskı yanında bir de din baskısı yaşamak istemiyoruz. Her türlü ithal sömürülerden kurtulup kimliğimize, insanlığımıza en önemlisi demokratik haklarımızın bilincine varmak istiyoruz. Ama ne yazıkki, yerli yandaşlar buna da izin vermiyorlar. Bir yandan ithal ekonomik sömürüye, bir yandan da ithal kültür sömürüsüne çanak tutmaktan geri kalmıyorlar.

 

Ülkenin asıl sahipleri, iyi uykular.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

syn.karabekir..Konu gene türbana geleceğinden (benim AKP nin Türbanı şeriate giden yolda bir köprü bir maşa olarak kullandığına dair o kadar fazla savım var ki :wub: artık gına geldi )o konuya değinmeyeceğim zaten konumuz değil :( ama haklısınız Başbakan o konuyu açmamalı idi.

%22 oy ile Meclisin %47 sini temsil eden AKP dediğiniz gibi öç alma derdindeler yanlız bu değişim sistematik olarak yavaş yavaş..(hani diyorlar ya DURMAK YOK YOLA DEVAM :D )O yukarıda saydığınız isimlere de sıra gelecek merak etmeyin.. -_- şimdilik yaptıkları Mevcut Anayasa taslağından farklı olarak mini paket :excl: şeklinde planlama ile düzenlemeyerek Yargıtay Başsavcısı’nın yetkileri elinden alınacak. önce (AKP’nin hukukçu kurmayları, parti kapatma yöntemi ve ODAK OLMA :unsure: şartlarını yeniden düzenleyen köklü bir Anayasa düzenlemesi için, hafta sonu yoğun mesai yaptı.)Devam eden davaları ortadan kaldırmak amacıyla yasa değişikliği yapıldığını görmüştük. Ancak, Anayasa değişikliğine ilk defa tanık olacağız. Bunlar olacak şey değil. Böyle bir yaklaşım hukuk devletiyle bağdaşmaz.

Benim esas korkum....

Bu açılan dava sonucunda

AKP ..(Bizim vatandaşın açıkları iyi biliniyor yoksulluk,işsizlik..vb.Bu objeleri gene akıllı kullanırsa. ;) )baskın bir erken seçim..Neden olmasın..o zaman işte yavaş yavaş amaca ulaşmak yerine derhal ve kesin olarak o yukarıda dediğiniz öç alma olayları ve devamı gelecek ...

Baksanıza şimdiden Başsavcının Korumaları artırılmış bile...Ben şunu anlamıyorum;Biri bana anlatsın burası Hukuk Devleti değil mi ..eeee :angry:

Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev yetki ve sorumluluk kapsamında tasarrufta bulunarak ve takdir haklarını kullanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında kapatma sistemi ile Anayasa Mahkemesine dava açmış olan bir savcı var ve Bu süreçte talep ile ilgili değerlendirme yapması ve son kararı vermek Anayasa Mahkemesi’ni yetkisi kapsamında bulunmaktadır. Demokratik hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olarak tüm bireyler ve kurumlar, yasalara uygun davranmak ve saygı kurallarının dışına çıkmamak koşulu ile eleştiri haklarını kullanabilirler ancak; eleştirinin sınırları zorlanmamalı. Hakarete varan mahiyette yazı, haber ve yorum yapılmamalıdır. Yazılı ve görsel basına düşen görev yasal ve etik sınırları aşmadan toplumu bilgilendirmektir. Bu tepki niye ben bunu anlamadım.. :(

neşe ile kalın :)

 

Anayasa değişikliği veya yasa değişikliği meselesi; Yargılamanın devamı esnasında herhangi bir kanun değiştiriliyorsa pekala anayasa da değişebilir. Bunda bir sorun yok. Sorun olan, davanın size açılması durumunda lehinize bir yasa çıkartmaya çabalamaktır. Aynı yasa DTP'ye karşı işlerken mesele yok, size döndüğünde Anayasayı değiştirmek etik değildir.

 

Baskın erken seçim birkaç gündür ortaya atılmış bir argüman. Lakin, erken seçim yargı sürecini durdurmaz.

Eleştiri hakkı ile hakaret arasında görünmez bir çizgi vardır, ne zaman aştığınızı her zaman bilemeyebilirsiniz. Ben iddianamenin, hukuk nosyonuna çok da uymadığı kanaatindeyim. Hele de, geleceğe dair varsayımlar kısmı iyice garip bir halde. Bakın, aynı savcıya şapka takmayan devlet memurlarına karşı dava açma hakkı da verilmiştir. Bir hakkın verilmesi onu kullanmak zorunda bırakmaz kimseyi. Dahası o hak, zaman içerisinde daralabilir. Mevcut anayasal düzenlemeler gittikçe parti kapatılmasını zorlaştıracak şekilde yapılmıştır. 1982 Anayasasında yapılan değişiklikler ile parti kapatılmasının yolu daraltılmıştır. Odak olma bu yüzden öne çıkartılmıştır.

 

Savcıların somut, gerçek, altdüşünceler arayarak, psikolojik göndermeler yapmadan, takiyyelere bakmadan değişen, gelişen konjöktüre göre hukuku da içine alarak hareket etmeleri gerekir. Bugün, hukukçularımız maalesef demokrasiyi ve hukuku korumak yerine devleti koruyup kollama görevini üzerlerine alabiliyorlar. Genel olarak diyorum, bu iddianame değil sadece hedef tahtamdaki. Var olanı değil, geleceği bir medyum edasıyla görerek hareket ediyorlar. Birkaç gün önce Taha Akyol'da buna benzer bir söylemi köşesinde dillendirmişti. Hukuk durağan değildir, ilerlemelidir . Mevcut anayasa değişikliklerine dikkat edip, bunu dikkatli okumalıdır. Parti kapatmanın bir çözüm olmadığını, farketmelidir. Elinde sadece parti kapatma yetkisi var o da onu yapıyor diyenler olabilir. Burayı dikkatli okumak şarttır. Hukuk devletinin bir ideal olduğunu hele de demokratik bir hukuk devletinin, devlet yönetimi için en ideal yönetim olduğunu hatırlayalım. Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerdir bunu da bilelim. Hukukla demokrasiyi çatıştırmaya hakkımız olmadığını da kavrayalım. Birini birine feda edemeyiz...

Savcı elindeki yetkiyi kullanırken, bir faraziyeden, illaki ispatlayacağımdan hareket etmemelidir. Birinin suçluluğuna inanıp da deliller bulmak veya bulmaya çalışmak da etik değildir. Beraat-ı zimmet asıldır. Birinin suçlu olduğuna hükmetmek için delil aramadan önce suçun sabitliğine bir bakmakta fayda vardır. Eğer suç kesinse o zaman delil bulunur. Savcımız, iddianamede öncelikle suçu ispata uğraşmaktadır ki, bu iyice garip bir vakıadır...

 

Selamlar ile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bülent Arınç gibi bir siyasetçinin değil bir siyasi partinin üyesi. Derneğinde lokalinde bile bulunmaması gerekir. Bir cenazenin başında davayı açan başsavcı için "Ölüm en büyük gerçek, bunu başsavcı da görmeli" diyerek ne yapmaya çalışmaktadır. Kimdir ki başsavcıyı ölümle tehdit eder bir tarzda konuşmakta. aklınca aba altından sopa göstermektedir.

 

Başsavcıya ölümü hatırlatacağına, kendisi dedesinin akıbetini hatırlasın. zira görülüyorki mantık olarak dedesinden daha fazla yol katedememiş.

 

Böylesine gergin bir ortamda, meclis başkanlığı yapmış bir siyasetçinin böyle bir şey söylemesi gerçekten inanılmaz. pes.

 

Hiçbirimiz saf değiliz. Anlamadığım nokta AKP'nin Arınç konusundaki ısrarı niyedir? Bu kişinin parti içindeki konumu nedirde bu kadar müsamaha görmektedir. Erdoğan tarafından çağrıldığı makamdan çıkarkenki halinden içeride azar işittiği veya tartıştıkları anlaşılmaktadır. Anlaşılan başka bir şeyde Arınç'ın AKP içindeki radikal milli görüşçülerin lideri olduğudur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar iyi söylüyorsunuz, hoş söylüyorsunuz, yeter artık bunların yaptıkları tamam da çözüm deil ki parti kapatmak.

ne olacak parti kapatılırsa, bir yenisi kurulacak. biz bu filmleri yeterince izlemedik mi ?

adnan menderes in partisi kapatıla kapatıla demokrat parti haline geldi

erbakanın partisi kapatıla kapatıla saadet e kadar geliverdi. ondan kopanlar da akpyle iktidara geldi.

akp kapatılırsa ne olacak, yeni parti kurulacak ve ***** bir başbakanla yeniden iktidara gelerek istedikleri her şeyi bu ***** başbakana yaptıracaklar. sonuç ne ? bir hiç.

benim görüşüme göre kişilerin yani siyasetçilerin yaptıkları kurumlara yani siyasi partilere mal edilemez.

recep tayyip erdoğan, abdullah gül, bülent arınç ve diğerlerine istedikleri kadar siyaset yasağı versinler ama partiyi kapatmasınlar. zaten anayasayı ihlal eden kişilere siyaset yasağı getirmek doğrudur ve yerindedir. ama partiyi kapatmayalım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten karmaşık bir dünyada karmaşık bir hayat yaşıyoruz. Nedenselliklerin çözümü bir çırpıda olmayacak kadar karmaşık. Ama güzel yanı, çözdükçe daha çözecek çok düğüm olması, bitmemesi, basit olmaması...

 

Bu düğümler çok yaman düğümler, çok yaman çelişkiler demirefe :)

Bu düğümler yüzünden bazan kendimi okyanusun ortasında tek başıma yüzmeye çalışırken buluyorum ki sonu zaten belli...

 

arkadaşlar iyi söylüyorsunuz, hoş söylüyorsunuz, yeter artık bunların yaptıkları tamam da çözüm deil ki parti kapatmak.

 

* Türkiye aktif fayların yer aldığı topraklarda kurulmuş bir ülkedir.

* Fayların aktivitesini durdurmak imkansız olduğu için, onlarla birlikte yaşamayı, aktivitelerinin getirizi olan zararları en aza indirgemeyi öğrenmek ve buna göre yaşamak gerekir.

 

* Atatürk Cumhuriyeti, her fırsatta ülkeyi bölmek isteyen Kürt milliyetçilerinin ve yine her fırsatta laikliği ortadan kaldırmak isteyen - hem de hiç te azımsanamayacak sayıları ile- zihniyetlerin arasında kurulmuş bir sistemdir.

* Bu zihniyetleri ortadan kaldırmak, en azından kısa vadede (100-200 yıllık kısa vade) mümkün olmayan bir durumdur.

* Bu zihniyetlerin, her fırsatta ülkeye vermek istediği zararları en aza indirgeyerek onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz...

 

Yıllardır kapatılan partiler ve benzeri anti demokratik uygulamalar belki de bu yüzdendir.

 

Şimdi sorarım size:

* Aktif fayların üzerinde tedbirsiz yaşamanız mümkün mü?

* Aktif karşı devrimciler ile birlikte tedbirsiz yaşamanız mümkün mü?

 

Bunun üzerine bir kaç yorum daha yapmak isterim. Ancak, şimdilik kessem iyi olacak!

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bülent Arınç gibi bir siyasetçinin değil bir siyasi partinin üyesi. Derneğinde lokalinde bile bulunmaması gerekir. Bir cenazenin başında davayı açan başsavcı için "Ölüm en büyük gerçek, bunu başsavcı da görmeli" diyerek ne yapmaya çalışmaktadır. Kimdir ki başsavcıyı ölümle tehdit eder bir tarzda konuşmakta. aklınca aba altından sopa göstermektedir.

 

Bu durum bile bunun gibi zihniyetlere, ömür boyu siyaset yasağı getirmek için yeterli bir neden.

 

Şimdi sorarım size:

* Aktif fayların üzerinde tedbirsiz yaşamanız mümkün mü?

* Aktif karşı devrimciler ile birlikte tedbirsiz yaşamanız mümkün mü?

 

Bence yoruma ihtiyaç bile yok verilecek tek cevap :HAYIR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mümtaz'er Türköne

 

 

İddianamenin 'yaşam biçimi' kime ait?

 

"Davalı siyasi partinin izlediği politikanın ortaya çıkardığı tehlike belirgin ve yakındır." Bu cümle iddianamenin 158. sayfasında yer alıyor.

 

AK Parti'nin neden kapatılması gerektiğini anlatırken, eylemleri sıralıyor ve "tehlikenin belirgin ve yakın" olduğu hükmüne ulaşıyor. Davanın içeriğini, delillerinin ciddiyetini, izlenen muhakemeyi ve yöntemi bir kenara bırakalım. Bu cümlenin arkasında, bir varsayım var: "Başsavcı, AK Parti hükümetinin izlediği politikaları yargılayabilir." Başsavcı, bir partinin kapatılması ve 71 politikacının siyasî haklarına yasak konulmasını, yani ceza talep ediyor. Politikaları, bir kapatma davasının, dolayısıyla bir ceza davasının konusu yapmak üzerinde hukukçuların, başlarını iki ellerinin arasına alıp uzun uzun düşünmeleri lâzım.

 

Bir başka örnek iddianamenin 147. sayfasından. Başsavcı, AK Parti'nin "özellikle Anayasa ile Yüksek Öğretim Kanunu'nda değişiklik içeren tekliflerinin... devletin temel ilkelerini değiştirme niyetini ortaya koyduğu"nu söylüyor. Artık partinin politikası değil, doğrudan doğruya bir yasama faaliyeti, suç olarak tanımlanıyor. Yasama faaliyeti suç olur mu? Yasama faaliyetini, başsavcı iddianamesine suç olarak yerleştirirse ne olur?

...ZAMAN

 

Siyasi parti kapatma davalarında takip edilecek usul hakkında 5271 sayılı CMK hükümleri uygulanır. 04.04.1929 tarihinden beri yürürlükte bulunan CMUK, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlükten kaldırılarak tarihteki yerini almıştır. CMUK'un geçerli olduğu dönemde Cumhuriyet Başsavcısı tarafından iddianame mahkemeye verildiği anda dava açılmış oluyordu. Ancak CMUK'un yerine gelen ve 1 Haziran 2005 tarihinden beri yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK dava açılma anını değiştirmiştir. Savcının dava açma konusundaki takdir yetkisi, mahkemenin iddianameyi kabul şartına bağlanmıştır. CMK 175. madde gereği, kamu davası iddianamenin mahkeme tarafından kabulü anında açılmış olmaktadır.

 

...RADİKAL

 

Hukukçular, kapatma davasıyla ilgili önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor. Anayasa'nın 105. maddesinde cumhurbaşkanının ancak 'vatana ihanet'le yargılanabileceği hatırlatılırken, iddianamenin bu kuralı ihlal ettiği vurgulanıyor. Prof. Dr. Levent Köker, sadece bu hususun bile Anayasa Mahkemesi'nin davayı reddetmesi için yeterli olduğunu düşünüyor. Prof. Dr. Yavuz Atar'a göre de, iddianamede Cumhurbaşkanı'nın olması apaçık Anayasa'ya aykırı bir hukuk garabeti.

...ZAMAN

 

Bir ağabeyimiz, bu ülkede yaşamak ne kadar heyecan verici diyordu...

 

Hakikaten, hemen hergün heyecanın doruklarına bizi çıkartacak bir takım olaylar yaşıyoruz.

 

Düşünmek için durmak gerekiyor da demişti bir ağabeyimiz...AKP'nin kapatılmasını isteyen arkadaşlara bir dakika durun demek zorundayım. Neyi istediğinizin farkında mısınız? Birinin de sorduğu gibi "VELEV Kİ BU PARTİ KAPATILDI" ne olacak...Sonu nereye çıkacak...

 

Kantarın topuzuna da adından haz almadığım adamın kılıcına da dikkat ediniz diyorum...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin sardunyam halkin 47% oyunu almis bir parti sizin dediginiz gibi ihanet ile yonetiyorsa bu ulkeyi o zaman turkiyedeki halkin yarisi turkiyeye ihanet etmis demektir?

bilmiyorum ben oyle anliyorum cunki bu parti ilk defa gelmiyor basa gecmis 5 seneleri var.

Yani 5 senedir bu halkin yarisi ulkeye ihanet ediyor , IHANETTT?

Ne yapalim o zaman savas cikaralim, oylemi?

........... sonrasini anlayana:)

bu zihniyete sahip olanların bilgi, bilimsel içerik, kanun maddeleri, mantık ve akılcılıkla bağlantılı izahları nedense mümkün olmuyor... konu sürekli ajite edilmeye, "% 47 oy veren halkta mı ihanet ediyor" gibi son derece mantıksız ve son derece dramatize edilmiş olarak önümüze sunuluyor...

 

yöneticiler ihanet ediyorsa, seçilmiş olanlar ihanet ediyorsa bu halk buna ya göz yumuyordur, ya farkında değildir, ya aşırı duygusal olduğu için Bülent Arınç gibilerin zalim/zulum edebiyatına inanır aşırı tepki gösterir...

 

ayrıca rahmetli Attila İlhan'ında dediği gibi bu ülkenin daima % 10'luk bir hain kontenjanı var... :)

 

savaş mı, lütfen karşınızda bu sözlere inanacak ve ikna olacak cahil insanlar yok...

 

ben size soruyorum, kanunlar kişilere ve kurumlara ve o kurumların aldıkları oy oranına göremi işlemeli yoksa suça göre mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Melikşah Utku

Zor kullanmanın dayanılmaz hafifliği

 

Canı sıkılan adamlar yine yapacaklarını yaptı, muhtıra ve sandıktan çıkmayan oyunu bu kez her şeyin üstünde addedilen hukuk aracılığıyla yeniden fırına sürdü.

 

Şüphesiz ki, bu sefer kullanılan taktik, oyunun kuralları içinde yapıldığı için, kimilerine göre güya oldukça meşru ve hukuki bir adım. Bazı kesimleri endişeye sürükleyen kimi algılar bir müddettir zaten dillendiriliyordu. Buna karşın demokrasi dışı kanattan gelebilecek "düzeltici" manevraların ters teptiği de görülmüştü. Öte yandan bu kaygıları gidermesi mümkün gözüken geride kalan tek "radikal" yöntemi, hukuk sistemimiz isteyene hâlâ sunuyordu. Bu son kozun, eninde sonunda oynanacağı beliydi.

 

Türkiye'de zor kullanmanın dayanılmaz hafifliğini biliyoruz. O yüzden, bir Türk vatandaşı olarak şaşırmadık. Tabii şaşırmamış olmak, lehe veya aleyhe oy vermiş ve bu anlamda iradesini beyan etmiş biri olarak kızgınlığımızı saklayamaz. 70 milyonun iradesini, davayı açan bir savcı ile kapanma yönünde oy kullanacak 7 yargıcın takdirine bırakmak, süreç istediği kadar hukuk içi ve yasal olsun, milletin vicdanını hiçbir zaman ikna edemeyecektir.

 

Millet olarak içimize sinmeyen ve hiçbir zaman da sinmeyecek olan bu derin takdir hakkının neticesi şu an itibariyle beni hiç ilgilendirmiyor. Böyle bir yolun açık olması, milleti hiçe sayarak ve açıkçası hayli dandik gerekçelerle bu yolun fütursuzca kullanılması bile bir vatandaş olarak beni rencide etmeye yetti. Bu dava, millete güvensizliğin en bariz ifadesi olarak geçecektir kayıtlara. Bu dava, milletin kendi geleceğini inşa etme şevkini kıracak, halkın demokrasiye, hukuka, tahammül ve hoşgörüye, tüm müdahalelere rağmen bir arada yaşama gayretine olan inancını zayıflatacak ve Türkiye'yi küresel yarışta yeniden arkadan takip etmeye çalışanlar ligine düşürecektir.

 

Bu dava, bence daha önce verilen e-muhtıradan bile daha tehlikeli bir süreç başlatmıştır. Küresel ekonominin iyice zayıfladığı, bölgesel siyasetin içinden çıkılmaz bir hal aldığı, Türkiye'nin bölücü terör ile sıcak temas içine girdiği bir dönemde ülkeyi kaosa sürükleme potansiyeli bu kadar yüksek bir adım ne cesaretle, nasıl atılır?

 

Akla birkaç soru geliyor.

 

Belli ki, söz konusu davanın dosyası uzunca bir müddettir hazırlanıyor. Bu dosya neden şimdi kullanıma sokuluyor? Sözgelimi neden geçen sene değil de şimdi? Türban lehine anayasa düzenlemesi mi bardağı taşıran son damla oldu? Madem öyle, MHP'yi de kapatma davası kapsamına alın. Son düzenlemeler, MHP'nin yerel seçimler öncesi salvoları sebebiyle başlamadı mı? Türban siyaset amaçlı kullanıldıysa, ki bence halkın özgürlük taleplerine cevap aramak hiçbir zaman suç olmamalı, böyle bir niyeti MHP daha bariz bir şekilde beyan etmedi mi?

.

.

....Yenişafak

 

Yarınki yazısını umutla beklediğim bir yazar var...Siz onu köpek meselesinden tanıyorsunuz...O, onlara yani köpeklere ** diyor ya o ayrı hikaye...

 

Bu arada köpek yazacağım diye iki defa köpet yazdım hadi hayırlısı...Kimseyi kastetmiyorum, hani şu buldog'la ilgili bir başlık vardı ya oradaki hayvan...İnşallah ***'li çıkmaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yasakçılığın kurumsallaştığı ülkede nedense siyasilerin kendi partileri kapatılacağı zaman demokrasi ve özgürlük anlayışları birden bire değişiveriyor. Zaten bizim halkımızda her zaman mazlumun ve mağdurun yanında olmayı sevmiştir. AKP ye bu demokrasicilik oyununda büyük destek gelecek bu yüzden. Eee şeytanın avukatlığınıda yapmak düşücek bu arada bir çok kişiye...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GERÇEKTEN de yüzde 47 oy almış ve iktidarda olan bir siyasi parti hakkında yargı işlem yapamaz mı?

 

Pekiiii...

 

Parti küçük olsa ve iktidar olmasa?..

 

O zaman yargı soruşturma yapabilir, kapatma davası açabilir, hesap sorabilir.

 

Öyle mi?..

 

(.....)

 

Bunu sirk cambazına sorsanız size yanıt verebilir.

 

Çünkü o dahi anlamıştır ve biraz olsun demokrasinin öbür adının hukuk olduğunu bilir.

 

Ama ne yapacaksınız, iki gündür bizler kimi Türk aydınlarının, hukukçularının televizyonlara çıkıp 'Yüzde 47 oy almış ve iktidardaki bir partiye bunun yapılması demokrasi ayıbıdır' demelerini izliyoruz.

 

(.....)

 

Bu durumda; zenginlerin yoksullardan daha çok suç işleme hakları mı vardır?..

 

Ya da yargı; gücü olmayanların yakasına yapışır da, gücü olanlara dokunamaz mı?..

 

Böyle midir demokrasi?..

 

Böyle midir hukuk?..

 

*

 

Hakkında bu kadar ciddi iddialar olan, cumhuriyet rejimini yıkma girişimleri ile suçlanan... Laiklikle dinin bir arada olamayacağını ve laikliğin içini değiştireceğini ilan eden... Toplumun yaşam biçimini için için değiştiren, çağdaş Türkiye’yi Çankaya’dan sokağa kadar, türbana-tesettüre saran...

 

Ve sonunda toplumu korkuya salıp da milyonlarca insanı sokağa döken bir 'suç duyurusu' karşısında seyirci mi kalmalıydı yargı?..

 

O zaman üst kattakiler gürültü yaptığında dilekçe ile koştuğumuz savcı, cumhuriyet rejiminin tepesine çıkmış tepinenleri ve şikáyetçi çığlıkları duymazlıktan gelecekti...

 

Öyle mi?..

 

*

 

Ne hukuk olmadan demokrasi olabilir, ne demokrasisiz hukuk...

 

Yargıtay Başsavcısı; bütün Batı ülkelerinde olduğu gibi, yasaların verdiği 'laik cumhuriyeti koruma ve hesap sorma görevi' ile hesap soruyor.

 

Ki o yasalar demokrasimizin ürünüdür.

 

Elbette durup dururken değil...

 

Şikáyetimiz vardı...

 

Şikáyetçiyiz...

 

Bekir Coskun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar farkındayım çok uzun ama gerçekten bu olayın sonucu hakkında ip ucu verecek nitelikte bir yazı...Olayın sadece başsavcının fikrinden çıkmadığı daha derin mevzular yeraldığına işaret ediyor...

.

.

.

Şimdi yapılacak tek şey…

 

Onların aklındaki “ikinci” adımı atmalarını önlemek için derhal tedbir almak…

 

Ve, bir dönemin huzur içinde bitmesini sağlamaktır."

 

 

Ahmet Altanın bu yazısını hayalgücü ürünü gören arkadaşlar;sizler demokrasi anlayışınız gereği olmanız gereken yere inat;bu ülkede her 2 seçmenden birinin oyunu verdiği bu partiyi kapanmalı nidalarıyla karşılarken;Ergenakon,kürt sorunu ,türban sorunu vs gibi nedenlerle demokratik olmayan bir parti demokrasi adına söz istiyor.Ondan da ilginç olan nokta ;Ahmet Altanın da belirttiği gibi başsavcı bu davanın neler getireceğiniş bilmiyor mu?Bu arada AKP partisine verilen oyları kabullenmemeniz;daha bu ülkeye fildişi kulelerinden baktığınızı gösterir.Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.