Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

siyaset

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    69
  • Katılım

  • Son Ziyaret

siyaset tarafından postalanan herşey

  1. kimseye'dinsiz'olma demiyoruz zaten (dinsiz olmak sizin en büyük hakkınız ) ama dinsiz olduktan sonra dindarların üzerine saldırmayın sadece bunu istiyoruz. Dinsiz olmak sizin kişisel tercihinizdir.(tutup ezana laf söylemeye hakkınız yok) Ekonomidir, siyasettir, politikadır, şu dur budur o konulara girmiyorum bile....
  2. Sabah ezanını, ses bombasına benzeten yazar, Türkiye'de dinsizlerin de çoğalmasını istedi. İşte Mağden'in teorileri; Sabah ezanından duyduğu rahatsızlığı dile getiren Radikal gazetesi yazarı Perihan Mağden bir de ilginç öneri getiriyor. Ona göre Türkiye'nin bazı sorunlardan kurtulabilmesi için Anadolu topraklarında dinsizlerin çoğalması gerek! İşte Mağden'in tartışma yaratan sözleri; "Ezan ses bombası gibi..!" Sabaha karşı’ diyeceğim; zira henüz ‘karşı’ sayılabilecek bir saatte, bu sabah saat dördü on beş-yirmi geçe, evin ortasına ses bombası atılmış kıvamında bir ezan sesiyle mi neyle- uyandım. Öyle böyle kuvvetli değil: Sokağa, bir arabanın içinden güçlü bir ses sistemiyle yayın yapılıyor gibiydi. Bangır bangır. Türkiye Cumhuriyeti’nde herrr evin olması gerektiği üzre, bizim evin yakınlarındaki camiden de ezan sesi duyulur. Ama uykunun hangi safhasında olduğunuza bakar; bazen duyarsın, bazen duymazsın. Bu Arapça’da ne söylediğini anlamadığım (anlamak arzusunda da olmadığım) Herhangi 1 TC İmamı’nın ezan okumasından ziyade, başka bir üsluba/dile özenen iddiacı bir dincinin çok tuhaf bir şekilde okuduğu belki de duanın; beni yalnızca çok çok rahatsız ettiğini, söyleyebilirim. "**** Allahımızı çaldınız!" (...) Ayrıca Fanatik, sözümona Laikçi Kemalistler feci bir itişmeye giriştiler Müslümanlarla: “Bu din sizin dininiz değil, bizim de dinimiz. Hem orucumuzu tutarız, hem namazımızı kılarız, hem laikçiyiz, hem Atatürkçüyüz, hem de Umre’ye gideriz- tutmayın bizi!” yollu- (‘Ulan, Allahımızı çaldınız!’ diye Atatürkçü Düşünce Derneği mitinglerinde bağıran Tuncay Özkan’ı hatırlayıverin.) "Dinsizlerin sayısı artmalı çünkü.." (...) İşte hal böyleyken Kapatma Davası’yla uykularımızı bıçaklayan Kemalistlerin ezanları, duaları, hayırlı olsun. Ama bu topraklarda artık dinsizler çoğalmalı. Her çeşidinden bağımsız, bağlantısız, sindirilmemiş ruhlar Dinsizlik Hakkı’nı her zamankinden daha ateşli bir güçle savunmalı. Kapatma Davası, Fanatik Kemalist Dincilerin son numarası. Olsun. Olmalı. Saldırılar git gide artıyor. Bir kişinin düşüncesini genele yaymak istemiyorum. Bu yazarın yazdıkları sadece kendisini bağlar. Ama bunun gibi düşünenler neyi düşündüklerini bir kere daha düşünmeli...
  3. Arkadaşlar sadece istediğimiz özgürce bir yaşam... Özgürce kendimizi ifade etmek... Bir iran meselesi almış başını gidiyor beğenmeyen irana gitsin var mı böyle bir mantık neden ülkemi bırakıp irana gideyim... Ben kendi ülkemde kendi düşüncelerimi özgürce söylemek istiyorum... Laikliğe karşı biri değilim inancımla başörtüsü takanlara destek oluyorum... Bu ülkeyi germek gibi bir niyetim yok... şeriat getirmeyi hele hiç düşünmedim.... demokrasiden daha güzel bir yönetim şekli olmadığının bilincindeyim... Özgürlükçü Cumhuriyetten bahsediyorsunuz hangi Özgürlükçü Cumhuriyet eğer o dediğiniz olsaydı bugün baş örtüsü serbest olur bu gibi tartışmalar olmazdı, şunuda belirtmek isterim şeriat istemiyoruz sadece inancı gereği baş örtüsünün serbest olmasını herkesin fikrini düşüncesini özgürce yaşamasını arzu ediyoruz... bu ülkede şuurlu hiç bir müslüman din düşmanı olan kim olursa olsun sevmez... bundan daha doğal ne olabilir ki... Ben inancımı yaşıyoru benim inancıma dil uzatanın tabiri caizse dilini koparırım...Ha pardon o zaman ****** *****, *****, vs. oluyoruz değil mi.... Arkadaşlar bırakında kendimizi yaşayalım...Fazla uzatmak istemiyorum ama araya girip "Başörtüsü Kur-an'da yazıyor mu" diyenler olacak...Bunun yanıtını defalarca verdim... Bir insan gözlerini kaparsa hiç bir şey göremez... İNSANSANLARI İNANÇLARIYLA YARGILAMAYIN...(Allah'la kul arasına girmeyin bırakın dinimizi yaşayalım) Ha birileri siyasi simge olarak görüyormuş... Ben inanmıyorum ki bu oran 10/1 oranında olsun... 10-9'una haksızlık etmeyin... İnancımızla bu ülkede yaşamak hakkımız..............
  4. siyaset

    KANALTÜRK SATILDI

    Vay be şu hala bak eskiden muhafazakar kesimle uğraşırlardı şimdi birbirleriyle uğraşıyorlar... ***********... Tabi birlikte dolandırdılar bu ülkeyi... Laikliğin adını,milliyetciliğin adını, ulusun adını vatanın adını Atanın adını kullanarak ceplerini doldurdular.... şimdi de birbirlerini ispiyonluyorlar... boş yere dememişler hani hep eskiler diyoruz ya gercekten bi şeyler biliyorlar mış "KESER DÖNER SAP DÖNER GÜN GELİR HESAP DÖNER" bu da kapak olsun...
  5. siyaset

    AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI

    Arkadaşlar farkındayım çok uzun ama gerçekten bu olayın sonucu hakkında ip ucu verecek nitelikte bir yazı...Olayın sadece başsavcının fikrinden çıkmadığı daha derin mevzular yeraldığına işaret ediyor... ''Bir iki hafta içinde 'korkunç' bir olayla karşılaşacağız'' Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'dan "Kapatma Davası" ve "Ergenekon Operasyonuyla" ilgili kan donduran yazı... Ahmet Altan'ın tartışma yaratacak o yazısı: 'Darbeci Kemalizm devletten kazınacak' "Bizim hukukçuların hukukla da, bu ülkenin halkıyla da ilişkilerini kestiklerini artık herkes biliyor. Yargıtay Başkanı’nın mafyayla ilişkilerinin ortaya çıkmasından, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından, Danıştay Başsavcısı’nın darbeyi öven konuşmalarından, Yargıtay Başsavcısı’nın iddianame diye ortaya koyduğu tuhaflıktan sonra kimsenin “Türkiye’de gerçek bir hukuk sisteminin varlığına” inandığını sanmıyorum. Ben buna inanana rastlamadım. Hukukçularımız bunun böyle olmadığını düşünüyorlarsa, kendilerine açık kimlikleriyle Anadolu’da bir tur atmalarını tavsiye ederim. Bakalım nasıl bir hüsnü kabul görecekler? Artık biliyoruz ki hukukçularımızın bu yaptıklarının hukukla alakası yok. Peki, neyle alakası var? Bütün dünyanın “gülünç” diye nitelediği bu son iddianame hukukla alakalı değilse, neyle alakalı? Bu başsavcı, ülkeyi altüst eden hukuk dışı bir saçmalığa tek başına mı girişti? Ben doğrusu tek başına olmadığından kuşkulanıyorum. Devletin içinden birilerine danışarak bu işe giriştiyse hiç şaşmam. Ama, bu insanlar tümden kör olamazlar. AKP’nin kapatılması halinde, yapılacak ilk seçimde bu partinin yerine kurulacak partinin yüzde ellilerin çok üstünde bir oyla iktidara geleceğini onlar da görüyor olmalı. Herkesin gördüğünü onların görmediğini düşünmek yanlış olur. Onlar da bu gerçeğin farkındadır. O zaman, tek amaçları AKP’yi kapatmak olamaz. AKP kapandıktan sonra en aşağı beş yıllığına seçimleri erteletecek bir başka plan daha olması gerekiyor akıllarında. Böyle bir planları olmadan AKP’yi kapatmaya kalkmak gibi bir çılgınlığa kalkışmazlardı. İşte asıl endişe verici soru da bu: Seçimleri erteletmek için ne yapmayı planlıyorlar? Ve, bu planın ordu içinde bir uzantısı var mı? Eğer, böyle bir planları varsa, bunun anlamı açık. Önümüzdeki bir iki hafta içinde “korkunç” bir olayla karşılaşacağız demektir. Seçimleri erteletecek kadar “korkunç” bir şey. Bu, çok tedirgin edici bir ihtimal. Ama böylesi planın uygulanması için bu da yetmez. Türkiye, tek başına ayakta durma gücüne sahip değil. Mutlaka ekonomik ve siyasal bir dış desteğe ihtiyaç duyuyor. Avrupa ve Amerika çok net bir biçimde böyle bir plana destek vermeyeceklerini açıkladılar. Bu hazırlıkları yapanlar bunu da daha önceden kestirmiş olmalılar. O zaman ikinci soruyla karşılaşıyoruz. Böyle bir girişimi başarıya ulaştırabilmek için kimin kendilerine yandaşlık yapacağını düşünüyorlar? Bu soru da, bir zamanlar emekli generallerin televizyon televizyon dolaşıp anlattıkları o eski planı ve onların önerdiği yandaşı akla getiriyor: Rusya… Asker ve hukuk bürokrasisinin içinde, kendi gizli egemenliklerini sürdürebilmek için Türkiye’nin kampını değiştirmeyi göze alacak kadar kendini kaybetmiş birileri var mı? “Asla yoktur” diyemiyorum doğrusu. Eğer varsa… O zaman da önümüzdeki günlerde çok ciddi bir güç çekişmesine şahit olacağız demektir. Türkiye devletinin kadroları, Batı tarafından desteklenen demokrasi yandaşları ve Rusya’ya göz kırpan darbeciler olarak ikiye ayrıldıysa… Karşılıklı hamleler yapılacaktır. Darbeciler, Türkiye’yi yörüngesinden saptıracak kadar “korkunç” bir olay planlarken… Demokrasi yanlıları da derhal Ergenekon çetesinin dışarıda kalanlarını tutuklayacaktır. Belki ikisi birden olacak. Önümüzdeki günlerde bir şeyler yaşayacağız. Ama ne olursa olsun, Türkiye bir daha geri dönülmez biçimde değişecek. Başsavcının iddianamesi, Kemalist devletin bitimini ilan ediyor bence. Bu “darbeci” güçlerin bir türlü “uslu” durmaması, sürekli sorun yaratmaya uğraşması, darbe planları hazırlaması; Türkiye’yi Batı müttefiki olarak tutmak isteyen devlet kadrolarını da, istikrarlı bir Türkiye isteyen gelişmiş dünyayı da bence bu sefer alarma geçirdi. Devletin içindeki bu darbeci Kemalist güçlerle birlikte yaşanamayacağını, buna mutlaka hukuki bir çözüm bulunması gerektiğini sanırım herkes anladı. O hukuki çözüm de kısa vadede yürürlüğe girecektir. Darbeciler planlarına uygun olarak “o korkunç şeyi” yapsalar da, onu yapamadan yakalansalar da, Türkiye mutlaka demokrasi hamlelerine hız verip darbeci Kemalizmi devletten kazıyacaktır. Başsavcı, AKP’yi kapatayım derken Kemalizm’i kapattı bence. Dünyayı ve Türkiye’yi yok saymanın bedelini devletin içindeki bütün güçlerini kaybederek ödeyecekler. Bunu göreceksiniz. Şimdi yapılacak tek şey… Onların aklındaki “ikinci” adımı atmalarını önlemek için derhal tedbir almak… Ve, bir dönemin huzur içinde bitmesini sağlamaktır."
  6. siyaset

    AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI

    Sizler görmemek için gözlerinizi kapasanız da halk bu partiyi seçti...Başsavcı kapatma davası açar anayasa mahkemesi toplanır 7 oy toplarsa kapanır...Ya biraz mantıklı olun kapandığında kim ne kazanacak ne kaybedecek kapandıktan sonraki süreci anlatacak biri var mı tabloyu görmek istiyorum... Bu ülkeyi kaos ortamına çekmeye çalışıyorlar göremiyorsunuz...
  7. siyaset

    AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI

    İşlerimin yoğunluğundan dolayı uzun süredir siteye giremiyordum...Yoğunluk biraz dağılınca bi gireyim dedim ************ Yazılanları şöyle bi gözden geçirdim yazdıklanızla yaşadığımız türkiye arasında inanın alaka yok...Kimisi ülkenin bittiğini...Ne zaman güneş doğacağını...Halkın iradesini hiçe sayılarak bir kişinin (dış güçlerin o kişinin arkasında olması sonucu) açılmış olduğu bir dava...İnanın ben bu sitede sevcıya biraz da olsa tepki geleceğini zannediyordum... Ama gördüm ki her kez sırf akp düşmanlığı adına milli iradeyi hiçe sayarak savcının yaptıklarını destekler olmuş...Doğru yoldasınız böyle devam edin.... saygılarla...
  8. siyaset

    BUNLARI İYİ BİL EY HALKIM

    Bu saydığın şerketlerin çoğu özel şirketler kişi, şirketini en fazla para verenlere satar. Türk şirketleri fazla para verseydi ona verirdi. TGRT'yi ele alalım... İhalede en fazla parayı ingiliz şirket verdiği için onlar satın aldı. TGRT gitti foks oldu... diğerleri de benzeri şekillerde gerçekleşti. Bunu ülke satılıyor imajı vermeye gerek yok...
  9. Ne yapalım içine kapalı bir toplum mu olalım başka ülkelerle iletişimi keselim kendi yağımızla mı kavrulalım dünya küreselleşiyorken biz yerimizde mi sayalım. Neden amerika sorusu geliyor ilk akla Amerika her şeyden önce ister istemez sınır komşumuz oldu ıraq sonra dünyada etkin bir güç konumunda hal böyle olunca bakıldığında sadece bizim ülkemiz değil dünyanın bir çok ülkesi amerikayla iletişim kuruyor. hatta amerikayla iletişimi olmayan ülke yok. Amerikayla olan ilişkimiz sankı akp döneminde oluşmuş gibi gösteriyorsunuz. Şu konuda katılıyorum sizlere son dönemde ilişkilerimizde büyük bir artış oldu bunan nedeni yurarıda da belirttiğim gibi komşumuz olması PKK sorunu vb. nedenler.... İçine kapanık bir ülke olmaktan her zaman karşı çıktım. Değer ülkelerle ilişkilerimizi güçlendirmek için kendimiz için onlarla görüşmeliyiz.
  10. Bu akşam yılbaşı koca bir yıl bitti bile... Yıl başı gecesini nasıl geçireceğiz? Avurupalılar hazreti İsa'nın doğunumu kutluyor? içerek bizler.....Müslümanlar ise özellikle son yıllarda yılbaşı kutlamalarında neredeyse birçok Avrupa ülkesini sollamış durumda… Yılbaşı partilerinde milyarlarca lira harcayarak, çöplüklerden topladığı ekmekle karnını doyurmaya çalışan insanlara inat, eğlenen kesim ülkedeki sosyal patlamanın da fitilini adeta ateşlemiş oluyor. biliyorm bazıları tepki gösterecekler bu başlık için ama yarın akşam her yıl alıştığımız taksim görüntülerini görünce ne demek istediğimi anlayacaklar..... Yarın miladi takvimin ilk günü, yeni bir yıla giriyoruz. Her sene olduğu gibi bu akşam yeni yılı kutlama bahanesiyle çılgınlıklar yaşanacak, eski pagan (putatapıcı) geleneklerle Hıristiyanlık karışımı âdetler zirve yapacak. Bunlar sahih bir din tarafından düzenlenmemiş pagan geleneklerdir. Bize İslam öncesi cahiliyenin çılgınlıklarını hatırlatıyor. Batı dünyasının bunları yaşatması ve yaşaması doğal; tuhaf ve gülünç olan, Müslümanların da bunda hiçbir sakınca görmeyip yaşatmaya çalışmaları; Noel baba, hindi yemeği, çam ağacı hurafesi, şampanya patlatma, milli piyango, tam saat 24.00'ün bitimindeki bağrışmaları hayatlarına sokmuş olmaları. Kimileri "Miladi takvim bir Roma takvimidir. Roma, Hıristiyan olmadan evvel de bu takvimi kullanmaya başlamıştır (MÖ 46). Esas adı Jülyen takvimidir. Bunun da kaynağı 25 Aralık'a denk gelen Noel'dir. Halbuki bu iki gün (25 ve 31 Aralık) arasında tarihsel bağ yoktur. Onun için yılbaşını rahatlıkla kutlayabilirsiniz" deyip kendilerini rahatlatmak isteyecektir. Roma veya Batı Hıristiyanlığı, her ikisi aynı mecrada akmışlardır, ortak kültürel değerlerdir. Müslümanların bunların geleneklerini veya âdetlerini taklit etmeleri "Kim bir kavme benzerse" hükmüne muhatap olmalarına sebep olur. Diyanet cephesinde işin içinden çıkılmaz bir karışıklık var. Şöyle ki: Geçen sene Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, "Yılbaşı kutlamaları evrensel kültürün bir parçasıdır, Hıristiyanlıkla ilgisi yoktur, dolayısıyla caizdir." demişti. Bu sene yılbaşı öncesi, camilerde okunmak üzere bir hutbe yayınlandı. Hutbede, "Yılbaşı kutlaması İslam kültüründe yoktur. Ayrıca yılbaşı münasebetiyle içki, kumar ve benzeri haram fiillerin işlenmesi ise zaten günahtır. Dolayısıyla yılbaşı kutlamalarından uzak durun" biçiminde ifadelere yer verdiler... Doğru olan görüş budur. "Ne olsa gider" postmodern ilkesinden hareket eden mezhebi geniş "bir kısım beyaz ilahiyatçılar" ise "Müslüman Türk milletinin benimsediği, kendisinin ortaya koyduğu veya bir başka milletten aldığı her türlü kültür ve örf âdet değerleri, açık ve temel İslami değerlerle çatışmadığı sürece meşrudur, muteberdir. Dolayısıyla yılbaşı kutlamaları da, milli bayramlarımızın kutlamaları da meşrudur, muteberdir ve güzeldir. Halkımızın uyguladığı çeşitli örf ve âdetler, kültür ve yaşantı biçimleri aynı hükme tabidir. Halkın örfü meşrudur, mübarektir..." deyip işin içinden çıkmak istediler, ama caiz dedikleri kutlamaların bizatihi kendisi ve kutlama biçimleri "açık ve temel İslami değerlerle çatışma" içindedirler. İstanbul Müftülüğü sitesinden 28.12.2007 tarihinde yayınlanan yazıda "Başka milletlerin örf ve âdetlerini benimsemenin milli birlik ve beraberliği bozacağından ve ahlak çöküntüsüne sebep olacağı"ndan bahsediliyor. Müftülük, meseleyi "milli çerçevede almış, sakıncayı milli birlik ve beraberlik temeline oturtmuş"tur. Burada da görmezlikten gelinen büyük paradoks, "milli/ulusal olan"ın bizatihi kendisinin bize Batı'dan gelmiş olmasıdır. Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Abdurrahman Akbaş da, her ne kadar "milli ve manevi değerler"e aykırılıktan bahsediyorsa da, hiç değilse, işin "eğlence, israf, akıl ve sağlığı tehdit edici boyutları"na dikkat çekmiştir. Belki de Diyanet canibinden gelen tek olumlu ihtirazi kayıt Akbaş'ın "Yılbaşı kutlamalarını vesile edinerek Allah ve Resulü'nün razı olmayacağı tavırlar yerine, geçmiş senelerde yaptıklarımızı gözden geçirerek ve gelecek yeni yılda hayatımıza daha iyi nasıl yön verebileceğimizi düşünelim" demesidir. Yılbaşı kutlamaları "görünmez kilise" doktrini çerçevesinde Batılı değerlerin ve yaşama tarzının evrenselleştirilmesidir. Resmi tatiller, medya, tüketim alışkanlıkları, eğlence ve magazin sektörü eşliğinde kitlelere empoze edilen ve insanları bir geceliğine -sanki bu gece her şey mubahmış gibi- günaha çağıran pagan geleneklerdir. Kendini bilen Müslüman aileler bu geceyi her gece gibi geçirmeli, ilave bir tutum alarak televizyonlarını kapalı tutmalıdır. Ali Bulaç / Zaman
  11. ********** Hangi cemaat lideri Kur-an'dışına çıkmış bana göstersene...ama gidip 2 günlük 3 ********** bir araya gelipte birilerini aşağıya almak için kurulmuş cemaatleri tarikatları getirme Bana nur, suleyman, ve nakşibendi cemaatinin yaptıklarını dindışı yaptıklarını kanıtla tabi böyle bir şey varsa.....Artık camur at izi kalsın mantığını bırakın bu ülkede kimse yutmuyor bunları.....
  12. İyi de güzel kardeşim sizin dediğinize göre "Dinler arasi diyalog Islam icin degil *Vatikanin hristiyanligi kurtarmak icin baslattigi bir girisimdir,ki Vatikanin yaverligini Fetulah Gülen ve Recep Tayyip Erdogan üstlenmislerdir." O zaman neden bizdeki yansıması yazılan yazılar, konuşmalar müslümanlığı yaymak için çabalıyor. Sizcede burda bi çelişki yok mu? Madem hiristiyanlığı yaymak için atılmış bir adım o zaman hıristiyanlık adına yazılar yazılsın garip....
  13. Birincisi cemaatler, anlamını boş verin demişsiniz iyi boş verelim bakalım anlamını.... bu saydığım cemaatler Türkiye'ye ne zarar vermişler. İnsanlara dini anlatmak dışında ne yapmışlar. Bu cemaatin başında olan adamlar zengin mi olmuş. Yolsuzluk mu yapmışlar. Dini kendi çıkarları doğrultusunda mı kullanmışlar. Yaptıkları tek şey dini ön plana çekmekten fazla bir şey değildir. Sizlerde dini ön plana çektiği için bu kadar tekpi gösteriyorsunuz. İkincisi dinler arası diyalog konusunda 'kitaplar okudum diyorsunuz' artık asıl olan, farklı görüşte olan kitaplar okumaktır. eğer siz dinler arası diyalog konusunda 2 fakrklı kaynaktan beslenmiş olsaydınız 'dinler arası diyalog'a karaşı çıkmazdınız. Aklı başında olan hiç bir insan buna karşı çıkmaz. (bu müslümanlığın yayılması için atılmış en önemli adımlardan biridir. Ama sizler için yapılan adım değil bu adımı atan kişi önemlidir. Üçünsüsü: Daha öncede belirttiğim gibi sizde bizden farklı düşünmüyorsunuz. Ben buraya Zaman, Yeni Şafak, Vakit, Türkiye, Bugün benzeri gazetelerin yazılarını aktardığımda okuyucularının gözünü boyamak için yazılmış yazılardır diyorsunuz. Yani siz inanmıyorsunuz bizde inanmıyoruz. Genelde sizin bizim yazdılarımızı verdiğiniz tepki şu 'gene yanlış düşünüyorsunuz' çünkü yanlış kaynaktan besleniyorsunuz. Ki bu tartışmaya girmemin nedenide bu cümle oldu. Yanlış kaynaktan beslendiğimiz konusu burada sorulması gereken soru 'kime göre yanlış'?
  14. Dinler arası diyalog nedir? Her şeyden önce bu git Hıristiyanlığı ya da Museviliği benimse değildir. Peygamber efendimiz ve sonraki halifeler döneminde Müslümanlık kılıçla savaşla yayılmıştır. Eskidendi dini savaşla yaymak bir ülkeyle savaş oranın insanları yıllar sonra asimile olsunlar sonrasında Müslümanlığa dönüş yapsınlar. Günümüzde savaşlar ekonomik çıkarlar için yapılıyor. Hal böyle olunca dini de diyalog ile yaymak gerekiyor. Hıristiyanlığa bakıldığında yüzde 5’nin dinine bağlı yüzde 1’inin Pazar günleri kiliseye gittiğini büyük bir oranını ise ateistliği benimsediğini göreceksiniz. Hıristiyanlık dini ateistlik tehdidi altındadır. Burada amaç dini zayıf olan kişileri diyalog yolu ile Müslümanlığa çekmektir. Hiç duydunuz mu şu kadar kişi Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçiş yaptı diye… Ama akın akın insanlar Müslümanlığa geçiş yapmaktadır. Bizler bu forumda yazı yazan kişiler, Hıristiyan yada bir başka dine mensup olan arkadaşlarınıza kendi dininizi anlatmıyor musunuz? Dinler arası diyalog da böyle bir şey sadece kişide kalmıyor kitleye sesleniyor… Peygamberimiz (asm.) ahir zaman peygamberidir ve İslâm, bütün insanlığın kıyamete kadar tek rehberidir. O halde, bu dinin esaslarını bütün insanlığa ulaştırmak bizim görevimiz değil mi? Sözünü ettiğimiz diyalog, toplumun yaralarını sarmak için bir araya gelen çeşitli din mensuplarına İslâm’ı anlatmamıza bir vesile olamaz mı? Örnek olarak Hıristiyanlık üzerinde konuşalım: Böyle bir diyalog ile ya onlar bizden tevhid inancını alacaklar, yahut biz onların teslis görüşüne kayacağız. İkinci şıktan endişemiz mi var ki, diyalogdan kaçınalım. Kaldı ki, bugün birçok Hıristiyan din adamının teslisi bırakıp tevhide döndüğü bir gerçek iken, böyle bir diyalogdan karşı kesimin korkması daha makûl değil mi? Avrupa’ya, özellikle de Almanya’ya çok sayıda işçi göç etti. Bunlardan acaba kaçı İslâm’ı terk edip Hıristiyan oldu? Birkaç aşk macerası dışında, bir Müslüman’ın din değiştirmesi vakasına istatistiklerde rastlanmıyor. Şimdi karşı çıkanların neden karşı çıktıklarına bakalım… Malum onları sevmediği bir kişi bu adımı attı. Sırf sevmedikleri birileri böyle bir adımı attı diye böyle güzel bir projeyi karalama çalışmaları yapıyorlar. Bu projenin amacı kişi değil artık gözlerinizi açın İslam dini için atılmış bir projedir… Saygılarla
  15. Bana kaynaklardan bahsetmişsizin siz hangi kaynaklardan bahsediyorsun... Siz nasıl görüşünüze ters gelen bir gazetenin kaynağından yararlanmayı reddediyorsanız, biz de bizim görüşümüze aykırı gelen gazetenin kaynağından yararlanmayı reddediyoruz. Siz nasıl bizim görüşümüzde olan gazetelerin görüşlerine yalan diyorsanız bizde sizin görüşünüzde olan gazetelerin bizim görüşümüze olan saldırmalarına yalan diyoruz (Türban konusu) ki 100 kere yalan dendi ispatlandı ama sizler tarafından kesin olan kaynaklar bile yalan haber yapıyor diye suçlandı. (Tabi tabi en iyi sini siz bilirsizin....)Esasında yaptığımız aynı taktik Öte yandan yalan yazıyor dediğiniz gazeteyi kaç kere okudunuz sayfasını kaç kere çevirdiniz onu da merak ediyorum. Kaç kere Zaman ,Yeni Şafak Vakit, Bugün, Türkiye gazetelerini okdunuz....Ben sizlerde şunu gördüm okumadığınız daha sayfasını bile çevirmediğiniz gazete hakkında yorum yapıyorsunuz... Ayrıca bi de şu konu var güzel kardeşim senin bu saydığın tarikatlarda milyonlarca insan var ben bir cemaat taraftarı değilim diyenlerin sayısı 10 da 1 kadar dır. Hal böyle olunca Türkiye'de Nucular, Süleymancılar, Nakşibendeciler bu 3 cemaati seven insanlar Türkiye'nin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Her şeyden önce bu cemaatlerin islam dini dışında bir şey öğretmediğini insanları islam dinine çemek için çabaladıklarını görmemiz gerekiyor. Nakşibendi cemaati hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değilim ama Nur ve Süleymancıların cemaati hakkında bir şeyler biliyorum....Biz bunu en doğru şekilde neden cemaatler sorusuna yanıt arayarak çözmemiz gerekiyor..... (cemaatlerin-İslam dini ile ayrı tutmaya çalışıyorsunuz fakat cemaatler islam dininin yolunu gösterir...)
  16. Türkiye bir hukuk devletidir. (hayır kanun devletidir ) diyenler olsada o ayrı bir tartışma konusu... Fakat ciddi anlamda kimse Türkiye'nin din devleti olduğunu söyleyemez söyleyenlerde bize göstersinler nasıl din devletiymiş Türkiye... Ben göremiyorum görmediğim bir şeyi sizlere anmatmamı beklemeyin benden... Burdan görenlere söylüyorum Türkiye din devletiyse bana gösterin din devleti olduğunu...(eskiden laik bir devlet iken şimdi din devleti olduysa şu şu şu yapılıyordu şimdi bu bu bu yapılıyor) diye yazın.... Öyle 'Türkiye zaten din devleti, bu konuyu buraya taşıyanlar bi şeyleri örtbas etmeye çalışıyorlar, yapılanları görmüyor musnuz.... vb sözler bırakın bunları her zaman dediğim gibi ya kanıt yada akla mantığa uygun sözler
  17. Sayın politika gerçekten merak ediyorum müslüman değil dediğiniz adam nasıl oluyorda Allah'tan Kur-an'dan Peygamber'den bahsediyor. Bi de bu var "neredeyse peygamberliğe yükseltileceksiniz" bunu bizim gibi düşünenlerden yakmaz merak etmeyin, bunu yapacak olan kişilerde sizlersiniz sizin gibi düşünenler.. Bunu da iftira atmak için yaparsınız en fazla... Çamur at izi kalsın Adam ömrü boyunca insanlara İslam dinine çekmeye çalıştı. Sizlerin gözünde ne yahudiliği kaldı ne ajanlığı nede Amerakan kölesi olması ...sayın politika bırakın böyle basit karalamaları da bana kaynaklarla gelin mümkünse... Eğer bi iddianız varsa bunu gerçeğe uygun olarak yansıtın komplo teorilerinizi kendinize saklayın... Bi de şu var onun gazetesi bunun gazetesi...Şimdi tutup da kartel medyanın Fetuhlah Gülen hakkında olumlu yazı yazmasını beklemiyorsunuz değilmi...(adamlar zaten ellerinden geldikleri kadar karalamaya çalışıyorlar. Ki bir şey bulamıyorlar) Hal böyle olunca kaynaklar da doğal olarak olumlu yazılar yazan gazete dergi vb. kaynaklardan çıkacaktır. Yani bu bi hata değil....
  18. Türkiye'nin din devleti olup olamayacağı ile ilgili bir yazı sizlerle paylaşmak istedim "Türkiye dinî bir hegemonya altına giriyor", "Laik Cumhuriyet elden gidiyor", "Şeriat geliyor" ve "Din devleti kuruluyor" sözleri, sadece az yenince lezzetli olan kabak yemeğine benziyor. Bu yüzden Deniz Baykal'ın son günlerde "Yeni Anayasa" hazırlıklarını "din devletine gidişi kolaylaştıracak bir düzenleme" olarak nitelemesini ve bu iddiasını her vesile ile tekrarlamasını farklı şekilde anlıyoruz. "Laiklik elden gidiyor" söylemi, politika üretemeyen, kendisine oyun alanı açamayanların en son savunma hattı. Kabak, çok yense de nihayetinde bir yemek. Zaten bu yemeği önümüze koyanlar tadına bile bakmıyorlar; sadece yememizi istiyorlar. Silah zoruyla bile zor yenen bu tatsız nevaleyi, Baykal istedi diye yiyecek miyiz? Türkiye'de politikanın şifreleri oldukça sade. Şayet işler yolundaysa, hükümet vaziyete hakimse, muhalefete söyleyecek bir şey kalmadıysa; işte tam o esnada laiklik hızla elden gitmeye, din devleti kurulmaya başlanıyor. 27 Nisan günü aniden bu konuda ciddî bir tehlike belirdiğini tek tek örnek olaylarla öğrenmedik mi? Ertesi günü de bu tehlikelerden hiçbirinin mevcut olmadığını, hükümetin dik duruşuyla anlamadık mı? Politikanın bu basit şifresini şu şekilde deşifre edelim. AK Parti hükümetinin, onun bir kısmı kandırılmış olan yandaşlarının gerçekten, tam da Baykal'ın dediği gibi bir din devleti kurma niyetleri olduğunu varsayalım. Şeytanca bir planla, takiyye yaparak ve demokratik yöntemleri kullanarak aşama aşama din devletini kurmaya çalışan bir gizli teşkilatlanma var. Evet bu komploya da bütünüyle inanalım. Ama yine de geride ciddi bir sorun kalıyor. Bu "din devleti"nin ne olduğunu bilen var mı? İktidar kimin hakkı olacak, hangi kurallar egemen olacak, devlet teşkilatı nasıl işleyecek? Kendisini peygamber zannedip kural koyan birkaç marjinal İslâmcı dışında, "din devleti" hakkında mantıklı üç cümleyi arka arkaya kurabilecek birilerini bulabilir miyiz? Daha ötesi, bütün bir İslâm tarihi boyunca bu "din devleti"nin bir örneği var mı? Tarih boyunca sadece zalim olmayan yöneticilere itaati tavsiye eden büyük imamlar başta olmak üzere İslâm ulemasını yan yana getirip, bu "din devleti"nin ne olduğunu sorsak, içlerinden bir bilen çıkar mı? Bütün İslâm tarihi boyunca örneği olmayan ve kimsenin de bilmediği din devletini AK Parti nasıl kuracak? Bu bir sır ise, toplumun yarısı bilmediği şeyin peşinden niye gitsin? Kimsenin ne olduğunu bilmediği ve örneği de bulunmayan bir devlet biçimi nasıl bir tehlike oluşturacak? Her zaman söylediğim gibi Türkiye seçkinlerini değiştiriyor. İktidarı ele geçiren yeni seçkinler enerjik bir şekilde sorunları çözmeye girişince eskiler paranoyaların arkasına saklanarak direnmeye çalışıyor. Somut politikalara karşı çıkıp, demokratik alternatifler üzerinden muhalefet yapamayınca ideolojik duvarların arkasına saklanıyorlar. Yeni YÖK Başkanı göreve başlarken "yasakları kaldıracağım" deyince herkesin açıktan "yasakçı" kesilmesi gibi. Yeni YÖK Başkanı'na en çok muhalefet eden rektörlerin yeni dönemde soruşturulmalarına artık izin verilecek olanlar olması, bu yasakların neyi koruduğunu göstermiyor mu? Teorik olarak Türkiye'de "din devleti" kurulması ihtimali mevcut. Böyle bir devlet şeklinin mevcudiyetini bilen sadece CHP olduğuna göre, kâğıt üzerinde bu ihtimal çok az görünüyor. Eski gücünü ve nüfuzunu kaybedenler, çıkarları tehlikeye girenler tıpkı geçmişte "şeriat isteriz" diyenler gibi ayağa kalkıyor. Geçmişte şeriat isteyenler de, statükonun değişmesine, çıkarlarının zedelenmesine karşı çıkanlardı. Demek ki bugün "şeriat tehlikesi" görenler ile geçmişte "şeriat isteriz" diyenler aynı familyadan geliyorlar. Artık "Kaç kişiyiz?" sorusuyla marjinalliklerini fark edip mevcutlarını saymaya kalkanları, Che ve Atatürk resimlerini yan yana koyarak Türkiye'ye renk katan bir paranoya topluluğu olarak kabul edebiliriz. Yalçın Küçük'ü seyrederken hep gençliğimden kalma bir dalga konusu aklıma geliyor: "Ayol faşist, kahrol e mi?" Yalçın Küçük, efemine ses tonuyla teatral erkeksi sertliğini, akıldışı komploları dile getirmek için yerli yersiz kullanırken nasıl seyirlik ve eğlencelik bir adama dönüyorsa: hayatımızı da bu "kaç kişi" olduklarını merak edenlerle renklendirebiliriz. Ama CHP'yi hâlâ ciddî bir demokratik aktör olarak görmek isteriz ve "din devleti" kurma işini Baykal'a yakıştıramayız. Mümtazer Türköne
  19. Bir gazetede gördüm bu yazıyı altında da bir anket vardı. Bir doktorun hocadan meded umması doğrumudur? diye....SİZCE Geçtiğimiz hafta oyuncu Zeynep Tokuş’un, 6.5 aylık dünyaya getirdiği bebekle ilgili Jinekolog eşi Alp Nuhoğlu’nu aramıştım. Nuhoğlu, “Bebeğimiz Ali’nin kafasında kanama riski var, öyle olursa bebek sakat kalır. Bu durumda bebeği yaşatmamakta fayda var” demişti. Bu sözleri eleştirilmişti. Nuhoğlu dün telefonla aradı. “Bebeğin sağlık durumunu sormuyorsun” dedi ve şunları söyledi: “Bir iş için Amerika’ya New York’a gitmiştik. Orada yanımda İhsan Kalkavan da vardı. ‘Buraya kadar gelmişiz hadi kalk Fethullah Hoca’nın yanına gidelim’ dedi. Gittik, yemek yedik beni baş köşeye oturttular. Adam çok özel bir adam. Kendi duasının yazdığı bir altın vardı. ’Bunu al oğluna tak. Merak etme iyi olacak’dedi. Millet hocayı görmek için iki-üç ay sıra bekliyormuş. Ben geldikten sonra bir baktım ki bebeğim iyileşmiş. Meme emmiş. Zeynep süt vermiş. O sütü rahatlıkla yutmuş. Acayip etkilendim. Hocaya ulaşmak kolay olmadığından yardımcılarıyla görüştüm. Bebeğin sağlığının yerinde olduğunu her şeyin yolunda olduğunu söyleyip teşekkür ettim.. Şimdi maşallah çok iyi bebeğim...” Bunun üzerine “Hoca’nın duası tutmuş olabilir mi!” diye sordum.. “Vallahi öyle olduğuna inanıyorum zaten. Çünkü solunum problemi yaşayan bu kadar küçük bir bebeğin hem rahat rahat soluyup hem de memeyi emmesi onu yutması çok zor bir iştir” diye yanıtladı. Daha sonra Nuhoğlu ile aramızda şu görüşme geçti: Siz umutsuzdunuz? Ben tedirgindim. Çünkü küçük bebek her an bir sorun çıkartabilir bu yüzden çok korkuyordum. Şimdi maşallah günde 15, 20, 25 gram alıyor. Bebeğin kilosu 1,5 kiloyu geçti. Bugün gözüne de baktılar orada da bir sorun yok. Bugünden itibaren tehlike bitti. Kafada kanama bundan sonra söz konusu değil... Hoca sayesinde mi?... Açık söylemek gerekirse bizim uzun zamandır Kıbrıs’ta bir ruhsat işimiz vardı. Bir geldim baktım ki ruhsat bile çıkmış. Kıbrıs’da tüp bebek merkezi açmayı düşünüyorduk. Onu bile halletik. Altını bebeğin üzerine taktınız mı? Şu an hastanede olduğu için orada kaybolmasın diye üzerine şimdilik takmadım. Biri gider bebeğin üzerinden alır ondan sonra üzülürüm. Bu yüzden eve gelince hemen takacağım.
  20. Sayın politika....Siz kimin doğruluğundan bahsediyorsunuz. Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni ne zaman çıkıp yalan haber için kamuoyundan özür diledi (hürriyet) (konya testis). Yada Ordudan kesin bilgi almadan haber yaptı. (vatan) Bana kanıtlarla gelin sayın politika bunlar gerçek haber yapmıyor demekle bu iş olmuyor. Ben size hemen bir sürü yalan haber çıkarırım. Ama sizde kanıt gösterin tabi varsa... İkincisi şu: yapılan haksızlığı kabut etmişsiniz. Sonunda geçde olsa dile getirdiğiniz için teşekkür ederim. (gözlerinizi açtırmak için baya zorlak ) Türbanı sorun haline getiren bizler değil sizler sizlersiniz. Bizler yapılan haksızlıkları dile getiriyoruz. Yapılanlar büyük bir insanlık ayıbıdır. Vicdan özgürlüğü vardır diyoruz. İsteyen belirli kurallar çercefesinde istediğini giysin diyoruz. Sizin korktuğunuz olay da şu: Sizleri selbest bırakırsak Türkiye, İran olur eeee ya sizin dediğiniz gibi yaparsak Türkiye Tunus olur. Türkiye ne Tunus Ne De İran olsun ikisinin ortası olsun sayın politika....
  21. Hangi kışkırtmadan bahsediyorsunuz. Ortada yapılan bir haksızlık var ben sizlere bu haksızlık üzerine konuşılım diyorum. Olaya siyaset katmadan 15 yaşındaki bir çocuğun hakkı olan ödülü almak yerine kürsüden tekme yemesinden bahsedelim. Üstelik de sizin o yalan haber yapıyor dediğiniz ZAMAN gazetesinin haberi meclise taşındı gönderilen kurul tarafından böyle bir olayın olmadığı ortaya çıktı. Gündemi takip etmeden konuşmayın sayın palitika bir haber yapılıyorsa onun fikri takibi de yapılır. Komisyon tarafından hazırlanan ropora bakıldığında ZAMAN'ın yaptığı sizin yalan dediğiniz haber doğru çıktı sayın politika..... lütfen biraz daha gerçekci olalım sırf düşüncenizi yansıt mıyor diye doğru yapılan bir habere yalan demeyin.... LİSEDE BASKI YOK "Amasya Anadolu Lisesindeki dört kız öğrencinin dini baskı görüp okuldan ayrıldığı yolundaki iddiaları araştıran, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporunu tamamladı. Raporda, “Lisedeki 4 öğrencinin okuldan ayrılması, okul yönetimi ve öğretmenlerin dini baskısından kaynaklanmamıştır. Okulda, dikkate alınması gereken bir arkadaş baskısının var olduğu tespit edilmiştir” değerlendirmesinde bulunuldu. Komisyon Başkanı Zafer Üskül, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Halide İncekara ve Mustafa Ataş ile AK Parti Denizli Milletvekili Mithat Ekici’den oluşan alt komisyon, 23 Kasım Cuma günü Amasya’ya giderek, iddiaları araştırmak üzere incelemelerde bulundu. Üskül “Yurtta kalan öğrenciler arkadaş baskısında kalmış. Öğretmenden dini baskı görmemişler. Aynı odada kaldığı arkadaşlarının ‘oruç tutmuyor musun, namaz kılmıyor musun gibi’ sözlerinden rahatsız olmuş.” Oruç tutmadığı halde sahura kalkıp, yemekhane yerine kantinde yemek yiyen öğrencilerin durumuna da açıklık getiren Üskül, “Hepimizin ramazan ayında farklı davranışları olur. Bu dini baskı değil saygıdır” dedi. Zafer Üskül, yurtta kalan 176 öğrencinin 150’sinin oruç tuttuğunu ancak okulda toplu namaz kılınmadığını belirtti: “Bir araya gelerek namaz kılınmıyor. Aynı odada namaz kılan öğrenciler birlikte namaz kılıyor. Bu toplu namaz değil.” Üskül, yapılan bu haberlerle Amasya’da Alevi-Sünni çatışması varmış gibi bir ortam yaratılmaya çalışıldığını da savundu Kaynak:Anka Birincisi şunu açıklığa kavuşturmak isterim. Burada söz konusu olan 15 yaşındaki bir çocuğun ödül yerine kürsüden aşağıya indirilmesi konusudur. Bunun üzerine en ufak biryazınız olmadı. Yapılanları görmemezlikten geliyorsunz. İkincisi hiç bir haberi takip etmediğnizi anlıyorum şu yazdıklarınızdan. ZAMAN gazetesine yalan haber yazmış demişsinz. Sayın politika biraz gerçekci olalım sırf görüşünüze ters diye bir habere yalan demek her şeyden önce emeğe saygısızlıktır... Buyurun öyleyse meclis raporuna: Amasya Anadolu Lisesindeki dört kız öğrencinin dini baskı görüp okuldan ayrıldığı yolundaki iddiaları araştıran, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporunu tamamladı. Raporda, “Lisedeki 4 öğrencinin okuldan ayrılması, okul yönetimi ve öğretmenlerin dini baskısından kaynaklanmamıştır. Okulda, dikkate alınması gereken bir arkadaş baskısının var olduğu tespit edilmiştir” değerlendirmesinde bulunuldu. Komisyon Başkanı Zafer Üskül, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Halide İncekara ve Mustafa Ataş ile AK Parti Denizli Milletvekili Mithat Ekici’den oluşan alt komisyon, 23 Kasım Cuma günü Amasya’ya giderek, iddiaları araştırmak üzere incelemelerde bulundu. Üskül “Yurtta kalan öğrenciler arkadaş baskısında kalmış. Öğretmenden dini baskı görmemişler. Aynı odada kaldığı arkadaşlarının ‘oruç tutmuyor musun, namaz kılmıyor musun gibi’ sözlerinden rahatsız olmuş.” Oruç tutmadığı halde sahura kalkıp, yemekhane yerine kantinde yemek yiyen öğrencilerin durumuna da açıklık getiren Üskül, “Hepimizin ramazan ayında farklı davranışları olur. Bu dini baskı değil saygıdır” dedi. Zafer Üskül, yurtta kalan 176 öğrencinin 150’sinin oruç tuttuğunu ancak okulda toplu namaz kılınmadığını belirtti: “Bir araya gelerek namaz kılınmıyor. Aynı odada namaz kılan öğrenciler birlikte namaz kılıyor. Bu toplu namaz değil.” Üskül, yapılan bu haberlerle Amasya’da Alevi-Sünni çatışması varmış gibi bir ortam yaratılmaya çalışıldığını da savundu. Anka Din birileri tarafından kullanılıyor kullanılmıyor... O ayrı bir tartışma konusu ki bu konuda aynı fikirdeyiz.. Yanlız bu dönemde değil bundan öncede din kullanıldı. Sadece bizim ülkemize has gibi göstermişsin oysa ingiltere almanya iran vb. bir çok ülkenin siyaseti; milliyetcilki ve din üzerine kuruludur. Burada din kullanılıyor olabilir. benim bahsettiğim inaçlarını yaşayan insanlara yapılan kısıtlamalar. Gerçekten inançlarını yaşayan insanlardan bahsediyorum.
  22. Yazdıklarından anladığım kadarıyla ******* türbanı birbirine karıştırmışsın ne demek aile baskısı hürriyetini elinden alma cinsiyetten dolayı şiddete maruz kalma... Bu anlattıkların sacı açık kadınların da başına gelebilir... Ki geliyorda bunun türbanla ne alakası var bunun eğitimsizlikle alakalı.... Şimdi bir istatistik çıkarsak türbanlıların daha çok şiddete maruz kaldığını göreceksin bunun nedeni ise türbanlı kesimin Türkiyede çoğunlukta almasıdır. Türbanlı haklarını bilen bireyler yetişiyor... Belki şu anda çok fazla değiller ama ilerleyen zamanlarda sizde göreceksiniz hem dinini bilen hemde haklarını bilen bireyler yetişecek.... Yeterki yapılan engellemeler 'kısıtlamalar' insan haklarına aykırı davranışlar kalksın... (onlarda bu ülkenin evlatları) saygılarla...
  23. Ne yapalım yani sadece bir soruna mı odaklanalım böyle oluncada Türkiye'nin sadece x sorun umu var daha bir sürü sonrunları var deniyor. Bir kişinin saçını açmakla neler kaybedeceğini sizin gibiler anlayamaz. Çünkü sizin gibiler o taktığı başörtüsüne değer vermiyor. Sizin için imanından hiç bir şey kaybetmez. 'bekara karı boşamak kolaydır' diye bir söz vardır bilir misiniz... Her iki alanda da tartışalım sonuçta ortada bir sorun var. Hemde yıllardır süre gelen bir sorun neden yok muş gibi davranmamızı istiyorsun. Ha tabi sizin için bir sorun yok hayatınızda her hangi bir engele takılmadınız..... Hiç aşağılanmadınız yada kürsüden ödül yerine tekme yemediniz..... İstediğimiz biraz saygı saygılarla...
  24. Bu ülkede hürriyet varsa bu kısıtlama kime yapılan bir vidcadani bir olaydır. ... tekrar yazıyorum buna benim görüşümde olanlar için 'O' hala kutsal bir örtüdür. Fakat buna bez parçası diyenler sizler siniz.... + bunu söylerken de bu hale siz getirdiniz demiyor Kur-an'da böyle bir şey yok diyorsunuz (siz demesenizde sizin görüşünüzü destekleyenler diyor) Kısıtlamanın olduğu yerde hürriyet olamaz bunu anlayın....
  25. Eğer verdiğim adrese tıklasaydınız olayın ayrıntısını da okumuş olurdunuz.... Bu çocuk imam hatip lisesine gidilyor... Sayın isyancı ve politika ne bekliyorsunuz bana bir çözüm yolu gösterin madem öyle oturduğunuz yerden sadece eleştirmek yerine çözüm yolları aramayı deneyin... Sonra madem öyle komposizyon yarışmasını sadece sacı açık kişilere yapılsın size bu da bir çözümdür böylece ortada sorun kalmaz... Ne yapmasını bekliyorsunuz 'O' sizin için basit bir bez parçası olabilir fakat bunu yaşam bicimi haline getirmiş insanlardır onlar... Ödül alırken saçını açsın sonra ödülü aldıktan sonra kapasın bu da bir çözüm olabilir.... Ama bu söylediğim çözümler sizin bez parçası anlayışınızla olur ancak..... saygılarla....
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.