Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AKP'YE KAPATMA DAVASI AÇILDI


Misafir meraba

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 364
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

valla siz aglayin biz aglayalim onlar aglasin yabancilar kahkaha atsin ne bahti karaymis bu Turkiyenin :'(

 

senin için yeni bir yazı daha ekledim bir sayfa önceye, oku... Baya bi gülersin o zaman :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet gloria senin Cumhuriyet gazetesinden birkactane alintin vardi yanilmiyorsam buyur bu gazete ne kadar dogruymus madem gazte dogrulugundan bahsedecegiz,Internetten buldugum bir kac metini aktariyim, izin verirsen:

 

 

13 Haziran 2007 Çarşamba 16:59

Yalan haber ve yazan insanlarla çalıştığını söyleyen gazeteci Fuat Kozluklu, tamamen yalan bir lunapark haberinin Cumhuriyet'te nasıl manşet olduğunu anlattı.

Pek çok haberi mahkeme tarafından tekzip edilen Cumhuriyet Gazetesi, bir kez daha zor duruma düştü.

Cumhuriyet Gazetesi'nin uydurma ilan ettiği haber kaynağından doğrulandı. Gazete, "50 Alevi Derneği'nin başörtüsü yasağının kalkmasına destek verdiği" haberinin gerçeği yansıtmadığını iddia etmişti. Cumhuriyet Gazetesini zor duruma düşüren cevap, hayâlî olduğu öne sürülen, alevi derneklerinden geldi.

Toyluk dönemlerinde yanlış, iyi araştırıp soruşturmadan dedikoduyu haber diye yazdığını söyleyen Kozluklu, bu durumu şöyle anlattı:

"O zaman Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışıyordum. Vatan Caddesi'nin üzerinde bir lunapark vardı.

Orada etekli bir kadın şeklinde dönme dolap vardı.

Üzeri branda ile kapatılmıştı. Hani Fatih bölgesine de giriyor diye, lunaparktaki o kadın figürlü dönme dolap için geldim ve şöyle yazdım:

"İslamcılar dönme dolaptaki etekli kadına tahammül edemediler" Cumhuriyet Gazetesi'nde kocaman çıktı hem de birinci sayfada.

hala türkiyeyi temsil ettigine , atatürkcü anlayisa hizmet ettigine inaniyorsak yazik. allah in günü olasi bir askeri darbe ve cunta icin orasini burasini yirtan ve yalan haber le türkiyeyi kandiran bir kesekagidi formundaki chp bülteninden gelecege dair iyi niyetli tavirlar beklemeye degmez.

ayrica logo altindaki abdullah gül e ait "laik cumhuriyet i yikacam" türündeki tuhaf cümlenin de yalan oldugu bizzat abdullah gül tarafindan aciklandi.

demecin verildigi guardian gazetesine tekzip gönderildigi de hatirlatilir.

 

Umarim sende anlamissindir iyi aksamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet gloria senin Cumhuriyet gazetesinden birkactane alintin vardi yanilmiyorsam buyur bu gazete ne kadar dogruymus mademem gazte dogrulugundan bahsedecegiz,Internetten buldugum bir kac metini aktariyim, izin verirsen:

 

 

13 Haziran 2007 Çarşamba 16:59

Yalan haber ve yazan insanlarla çalıştığını söyleyen gazeteci Fuat Kozluklu, tamamen yalan bir lunapark haberinin Cumhuriyet'te nasıl manşet olduğunu anlattı.

Pek çok haberi mahkeme tarafından tekzip edilen Cumhuriyet Gazetesi, bir kez daha zor duruma düştü.

Cumhuriyet Gazetesi'nin uydurma ilan ettiği haber kaynağından doğrulandı. Gazete, "50 Alevi Derneği'nin başörtüsü yasağının kalkmasına destek verdiği" haberinin gerçeği yansıtmadığını iddia etmişti. Cumhuriyet Gazetesini zor duruma düşüren cevap, hayâlî olduğu öne sürülen, alevi derneklerinden geldi.

Toyluk dönemlerinde yanlış, iyi araştırıp soruşturmadan dedikoduyu haber diye yazdığını söyleyen Kozluklu, bu durumu şöyle anlattı:

"O zaman Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışıyordum. Vatan Caddesi'nin üzerinde bir lunapark vardı.

Orada etekli bir kadın şeklinde dönme dolap vardı.

Üzeri branda ile kapatılmıştı. Hani Fatih bölgesine de giriyor diye, lunaparktaki o kadın figürlü dönme dolap için geldim ve şöyle yazdım:

"İslamcılar dönme dolaptaki etekli kadına tahammül edemediler" Cumhuriyet Gazetesi'nde kocaman çıktı hem de birinci sayfada.

hala türkiyeyi temsil ettigine , atatürkcü anlayisa hizmet ettigine inaniyorsak yazik. allah in günü olasi bir askeri darbe ve cunta icin orasini burasini yirtan ve yalan haber le türkiyeyi kandiran bir kesekagidi formundaki chp bülteninden gelecege dair iyi niyetli tavirlar beklemeye degmez.

ayrica logo altindaki abdullah gül e ait "laik cumhuriyet i yikacam" türündeki tuhaf cümlenin de yalan oldugu bizzat abdullah gül tarafindan aciklandi.

demecin verildigi guardian gazetesine tekzip gönderildigi de hatirlatilir.

 

Umarim sende anlamissindir iyi aksamlar

 

 

Bişi anlamadım...

 

Çünkü ben Cumhuriyet gazetesinden alıntı yapmadım...

Neden?

Siyasi bakış açısından daha ortalarda duran bir gazeteden alıntı yapmayı tercih ettim de ondan... (Gerçi AKP döneminde ortada duran ne kadar gazete kaldı o da tartışılır ama en azından Vakit gibi Tam Destek AKP gazetesi degil...)

Bu kadar basit...

 

Herneyse, aslında seninle tartışmayı kendimce cok anlamlı bulmuyorum çünkü olay senin açından laf yetiştirmekten, laf yarıştırmaktan öteye gidemiyor...

 

Ne gibi mesela;

Diyorsun ki, ben onların hiçbir yanlışını görmedim, nerede yanlış yapmışlar? (tam olarak bu cümleleri kullanmıyor olabilirsin belki ama buna yakın şeyler, anladın sen)

Oturuyoruz, zaman harcıyoruz, sordugun soruya bir yanıt veriyoruz...

Ama boş..

verdiğimiz yanıtlar hiçbir işe yaramıyor... Hala aynı terane (ezgi, makam anlamına gelir, yanlış anlamayasın)...

Yani hala; "Nerde, ben görmedim, ben göremiyorum, hani yok ki?" mevzusu...

 

Sen görmek istemedikten sonra ben sana ne göstersem boş, sen anlamak istemedikten sonra ben sana ne anlatsam boş arkadaşım...

 

şu sözün yine hatırıma gelmesine engel olamadım:

Sen ne kadar anlatırsan anlat, anlatmak istediklerin karşındakinin anladığı kadardır...

 

Saygılar

Sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki tamam layik kelimesinin anlamini bilmiyorum...Olabilir.

Tartisacak kadar turkcem de yoksa ya baska dilde yapalim yada ben cekip gidiyim.

AKP nin basindaki insanlarin gecmisini zaten herkes biliyor? Dinleri asiri derecede yasayan birileri oldugunu da dusunelim(?).

Din kulturunden bazen alinti yaptiklarini da dusunelim...

 

Bir başbakanın siyasi rakipleri için kutsal kitabın cehennemlikleri tasvir ettiği suresini kullanmak, din kültüründen alıntı yapmak değildir. Kutal kitapta lanetlenen mutlaka cehenneme gidecek olan insanları tasvir etmek için kullanılan sıfatları sureden alıntı yaparak siyasi rakipleri için kullanması, din kültüründen alıntı yapmak değildir.

 

"bir insanı kurtaran tüm insanlığı kurtarmış sayılır" der bir başbakan hadisten alıntı yaparak bu dediğin olabilir. İyi ve güzel bir şeyi anlatmak için islam dininin kültüründen alıntı yapıyordur. Ya da ne bileyim, "Cennet Anaların ayaklarının altındadır" deseydi derdikki dediğin gibi.

 

Ama kalkıp kendisini eleştiren siyasi rakiplerine;

 

"Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte

onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.."

 

bu sureyi alıntı yaparak saldırması? Bu din kültüründen alıntı yapmak mı?

 

Siyasi rakiplerini cehennemlik olarak ilan etmek, din kültüründen alıntı yapmak mı?

 

Bunu böylemi görüyorsunda. "Din kültüründen alıntı yapmak" diyerek yumuşatıyorsun.

 

Bu dini kullanmaktır. Dini siyasete alet etmektir. Bir kişi Tayyip Erdoğan'ın ve partisinin siyasi rakibi olduğu için, Allah'ın nefretini ve lanetini kazanmaz.

 

Bu insanları hedef göstermektir. Dini kullanarak onlara karşı nefret yaratmaktır. Geçmişte biz bunun sonuçlarını çok vahim olaylarla yaşadık.

 

Yandaş medya meselesine gelince. Allah aşkına Vakit gazetesi gibi, işi gücü kendileri gibi düşünmeyenlere küfür hakaret etmek. 8 Mart kadınlar gününü kutlayan kadınlara "azmış kadınlar sokakta" diyecek kadar gemiyi azıya almış şeriat propaganda bülteninden ibaret bir gazetenin başyazarını yanından ayırmamak hiçbirşeyle kıyaslanamaz.

 

Kapatılma meselesine gelirsek. Bence böyle bir sonucun yaratacağı etki Türk siyasal hayatını mahveder. Türkiye yeni bir döneme girer. Eğer savcının iddia ettiği suçlar işlenmişse (mahkeme böyle bir takdir gösterirse bile) suçları işleyenlere şahıs olarak ceza verilmesi gerekir. Mahkeme kararıyla hükümeti devirip iktidardan indirmek. Yaratacağı sonuçların tahmin bile edilemiyeceği kadar ağır bir cezadır. Türkiye bu tahribatı uzun yıllar kaldıramaz. Demokrasimizde.

 

27 Mayıs ihtilalininde çok haklı gerekçeleri olabilir. Demokrat Parti'ninde gerçekten büyük suçları olabilir. Ama 27 Mayıs'ın yarattığı deprem 12 Eylül ihtilaline kadar devam etmiştir. 12 Eylül'ün yarattığı deprem ise henüz dinmemiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...................

 

Kapatılma meselesine gelirsek. Bence böyle bir sonucun yaratacağı etki Türk siyasal hayatını mahveder. Türkiye yeni bir döneme girer. Eğer savcının iddia ettiği suçlar işlenmişse (mahkeme böyle bir takdir gösterirse bile) suçları işleyenlere şahıs olarak ceza verilmesi gerekir. Mahkeme kararıyla hükümeti devirip iktidardan indirmek. Yaratacağı sonuçların tahmin bile edilemiyeceği kadar ağır bir cezadır. Türkiye bu tahribatı uzun yıllar kaldıramaz. Demokrasimizde.

 

27 Mayıs ihtilalininde çok haklı gerekçeleri olabilir. Demokrat Parti'ninde gerçekten büyük suçları olabilir. Ama 27 Mayıs'ın yarattığı deprem 12 Eylül ihtilaline kadar devam etmiştir. 12 Eylül'ün yarattığı deprem ise henüz dinmemiştir.

 

Cyrano dostum,

 

Böyle önerileri olan birisinin, şu soruları da cevaplaması gerekir. En azından bizleri aydınlatmış olursun?

"Eğer savcının iddia ettiği suçlar işlenmişse"

 

1- Sence, savcının iddianamesindeki suçlar işlenmişmidir?

 

"suçları işleyenlere şahıs olarak ceza verilmesi gerekir."

 

2- Kapatılmasın; Kişiler dediğin devletin ilk üç zatı. Bu zatlar ceza aldığında, etik olarak parti yoluna devam edebilecekmi?

 

"Türkiye bu tahribatı uzun yıllar kaldıramaz."

 

3- Açılmış ve açılacak tahribatların, ne kadar devam edeğini de hesaplıyormusun ayrıca?

 

"12 Eylül'ün yarattığı deprem ise henüz dinmemiştir."

 

4- Depremsiz, taşları yerine oturmuş demokrasi gösterebilirmisin?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1- Anayasa mahkemesi üyesi değilim. Bu fiiller işlenmiştir. Bu fiillerin iddianamede isnat edilen suçlara uyup uymadığına Anayasa Mahkemesi Karar verecektir.

 

2- Bireylere verilen ceza bireylere verilir. Partiyi kapatmak, parti yöneticileriyle beraber, partinin seçmeninin temsilinide engeller. Parti yoluna devam edebilir. Burada söz konusu olan Türk siyasal hayatıdır. Partiyi kapatırsın genel seçim düzenlersin. O parti tabelasını değiştirip tekrar aynı oyu alır belkide daha fazlasını. Bireyler suç işlediyse onları siyasetten men edersen parti içinde daha merkeze yakın siyaset izleyenlerin önünü açabilirsin. Akılcı ve işlevsel davranmış olursun.

 

3- "açılmış ve açılacak tahribat" ı onarmak, düzeltmek ve gidermek için, partiye tabela değiştirmekten öteye gitmeyecek bir ceza verip. Ardından yeni bir dönem açmak, o partinin seçmenleri arasından ideolojik sebeplerle oy vermemiş kimseleride siyaset bilimindeki "oyuna sahip çıkma" güdüsüyle partiye ideolojik olarak bağlamak, partiye takribi bir on yıllık propaganda ve ajitasyon malzemesi sağlamak akilane çözümler değildir.

 

4- 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün hangi taşları yerine oturttuğunu bir gösterebilirsen önce, bakarız demokrasilere. Bu tablo tek başına AKP'nin değil aynı zamanda 12 Eylül'ün mimarlığını yaptığı bir tablodur. AKP'nin lider kadrolarının hemen hemen hepsi 12 Eylül'ün yarattığı gerici tabloda öne çıkmış isimlerdir.

 

Geriye gidiş. Dahada geriye giderek durdurulmaz.

 

Meclis dışında, herkesin bihaber olduğu karanlık bağlantılarla örgütlenen Fethullah Gülen'i beraat ettirip. Meclisteki partiyi kapattırmanın sonuçlarından ne bekleniyor anlamış değilim.

 

Sanılan ne ?

 

Mahkeme AKP'yi kapatacak. AKP siyaset sahnesinden çekilecek. Bu mu?

 

Yoksa yeni tabelayla oylarını arttıracak. Emanet oylarını kemik oya çevirecek. Ve 10 yıllık propaganda malzemesi kendisine sunulmuş olacak.

 

Biraz ders almak lazım herşeyden önce. Abdullah Gül'ün Anayasa mahkemesi kararıyla Cumhurbaşkanlığının durdurulmasının neticesi %47 oydur. Bunun neticesi ne olur ?

 

Parti kapatarak engelleme geçerli bir yol olsaydı. Şimdi DTP'nin esamesinin okunmaması gerekirdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İki gün forumda yokuz 7 sayfa ileti...Vay canına..vay canına...

 

Konu enteresan bir konu...Herkes tartışıyor. Kimisi zamaı değildi diyor, kimisi demokratik değildi diyor, kimisi haketti diyor...Herkesin bir görüşü var. Pekiyi hangi görüş önem arzediyor.

 

Tartışalan konunun temel noktası hukuk. Bir siyasi parti hangi hallerde kapatılır sorusu. Burada birşeyi hatırlatmak gerekiyor;

 

İddianamede geçen birçok kişi sadece "türbanın serbestliği" ni talep ettiği için iddianamedeki yasaklılar grubunda bulunuyor. Türban serbestliğini talep eden kişilere siyaset yasağı getirilmek isteniyorsa Türkiye'nin en az %60'lık kısmı türban yasağının kalkmasından yanadır onlara da siyaset yasağı getirilmek zorundadır.

 

Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3.10.2001-4709/25 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği

takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır

 

Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.

 

 

68.4-Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.

 

Siyasi Partiler Yasası 78-bu aradaki maddeler yasak maddeleri...

 

Din ve Dince Kutsal Sayılan Şeyleri İstismar Yasağı

 

 

 

Madde 87- Siyasi partiler, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kullanamazlar.

 

 

Dini Gösteri Yasağı

 

 

 

Madde 88- Siyasi partiler, herhangi bir şekilde dini tören ve ayın tertipleyemez veya parti sıfatıyla bu gibi tören ve ayinlere katılamazlar.

 

Siyasi partiler, dini bayramlar, ayinleri ve cenaze törenlerini parti gösterilerine ve propagandalarına vesile yapamazlar.

 

Devlet protokolünce düzenlenen cenaze törenleri ile partisinden bir üyenin ölümü halinde veya parti nezaketinin gereği olarak bir diğer parti üyesinin veya bağımsız kişinin cenaze töreninde partinin temsili veya parti adına çelenk gönderilmesi ile anma törenleri bayramlaşmalar, siyasi propagandaya dönüştürülmemek şartıyla birinci fıkradaki yasağın dışındadır.

 

Kapatılan Siyasi Partiler ve Mensuplarının Durumu (*)

 

 

 

Madde 95- (Değişik : 12/8/1999-4445/14 md.) Kapatılan siyasi parti bir başka ad altında kurulamaz. Bir siyasi partinin kapatılmasına söz veya eylemleriyle neden olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olamazlar, Siyasi partiler bu kişileri hiçbir suretle seçimlerde aday gösteremezler.

 

Madde 101-(Değişik :12/8/1999-4445/16 md.) Anayasa Mahkemesince bir siyasi parti hakkında kapatma kararı;

 

a) Bir siyasi partinin tüzük ve programının Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olması, sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlaması, suç işlenmesini teşvik etmesi,

 

B) Bir siyasi partinin, Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerin işlendiği odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespiti,

c) Bir siyasi partinin, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alması,

 

hallerinde verilir.

 

( Ek: 26/03/2002-4748/4 md.) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (B) bentlerinde sayılan hallerde temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına, yardımın tamamı ödenmişse aynı miktarın Hazineye iadesine karar verebilir.

 

 

Hem ANAYASAMIZDA ve hem de Siyasi Partiler Yasasında önem arzeden nokta "ODAK" olması cihetindedir. Bunu tespit edecek yer Anayasa Mahkemesidir ancak biz de kendi aramızda bunu tartışabiliriz. Bunda bir sakıncı yok. Odak kelimesi muhtemel bir tehlikeyi imlemiyor. Veya Cumhuriyet Başsavcımızın türban temelli iddianemesini de...

 

Ekonomi bozulur mu, demokrasi yara alır mı...EL CEVAP: BU DAVADA BUNLARLA İŞİMİZ YOK...SEÇİMLE GELEMEYENLER O YERİN ANAYASA MAHKEMESİNCE KENDİLERİNE VERİLMESİNE ALKIŞ MI ÇALIYORLAR SORUSU DA DEĞİLDİR MESELE...

 

MESELE; HUKUK, SİYASETE ALET OLMAKTA MIDIR YOKSA HUKUK ADI ALTINDA BİZİMLE DALGA MI GEÇİYORLARDIR....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başbakan adım attıkça laiklik karşıtı eylemlere odak olmayı sürdürüyor ve giderek partisinin kapatılmasını daha fazla hak ediyor. Son gafı siyasi karşıtlarını cehennemlik kafirler olarak ilan etmesi. Zaten dini bir simgeye "velev siyasi simge olsun" diyen bir insandan da başka türlüsü beklenemezdi. Bu açıkça "dini siyasallaştırabilirim, tepe tepe de kullanabilirim, siyasi rakiplerimi cehennemlik, kafir, münafık ilan edebilir, hatta yeri gelirse linç ettirebilirim" demekti, dediğinin anlamını ortaya koydu.

 

Başbakana bir haller oldu. İçinde takiyye ile bastırdıklarını artık tutamıyor. Sabrı %47 alıncaya kadarmış. Fakat Hitler daha da fazlasını almıştı. Avusturya'da ırkçı parti seçimi kazandığı halde tüm AB ülkelerin ortak görüşüyle iktidar yapılmamıştı. Avrupalı dostlarımız! çifte standart uzmanı olduklarından bunu hatırlatmaz, bizi eleştirmeyi pek iyi bilirler. Yok zaten Erdoğan'ı çok sevdiklerinden, kanka olduklarından bu akılları vermediler. Bu ortam doğsun, seyre bakalım diye bu akılları verdiler.

 

Ülkeyi bölüp çatıştıracak ve halkı birbirine düşürecek bu fünyenin fitilinin koparılıp atılması şart olmuştur. AKP kapatılmalıdır. Gerçi taş kuyuya bir kez atıldıktan sonra çıkarmak tabii ki zor olacak, çok zaman ve güç kaybedeceğiz ama, kapıda olan ayrım ve çatışmalar çok daha kaotik ve tehlikelidir. Koca bir ülke kin ve öç alma meraklısı rövanşistlerin eline bırakılamaz. Bırakılırsa neler olacağı hesaplanamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1932 yılında yapılan üçüncü genel seçim, 31 Temmuz tarihlidir. Seçim sonuçlarından yine parlamentoda çoğunluğu sağlayabilen bir parti çıkmamıştır. Toplam oyların yüzde 37’sini alan Nazi partisi, parlamentoda çoğunluğu sağlayamamakla birlikte en çok sandalye sayısına sahip partiydi.

 

1933 yılının Ocak ayında, Komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hale getirerek bir “devrimci durum” yaratacakları ya da ülkede içsavaş çıkacağı konusundaki endişeler o derece derinleşmişti ki, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg Hitler’i, Katolik Merkez Parti’yle bir koalisyon kurarak istikrarlı bir hükümet kuracağı umuduyla başbakan atadı.

 

Ben daha da az olarak hatırlıyordum ama "hafıza-i beşer nisyan ile malulmüş". Yanılmışım...

 

Ülkeyi çatışma haline getiren şey öyle sanıyorum ki "türban"...Demek ki, başbakan bu konuda susmalıydı ve bir değişiklik yapılması yolunu açmamalıydı...

 

%47 ile iktidara gelenler öç alma derdinde olsaydılar çok daha farklı şeyler yapardılar...İlk önce Vural Savaş'ın emeklilik hakkını elinden alırdılar, Anayasa Mahkemesini kapatırdılar, yargı yollarını kapatırdılar, CHP'yi kapatırdılar, Sabih Kanadoğlunu kapatırdılar, alevileri kapatırdılar...Birçok şey yapardılar...Bugünkü uygulamalar öç alma değildir...Yerelin sadece 1 (yazı ile bir) isteğine cevap vermektedir...

 

Yalnız tartışmamızın mevzuu bu değil...Savcının "ODAK" haline gelmeyi ispat için yazmış olduğu iddianame metninin kendisidir...Buradan bir odak çıkarmamız gerekiyor...Anayasa Mahkemesi çıkartabilecek mi merak ediyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce hukuku konuşalım:

Diyorlar ki;

“İktidar partisine kapatma davası açılır mı?”

İktidarda olmak bir partiye yasalar karşısında dokunulmazlık vermez, vermemelidir.

Diyorlar ki;

“Halkın yarısının oyunu almış bir parti kapatılır mı?”

Hukuk, partileri aldığı oy oranına göre değil, yasalara sadakatine göre tasnif eder. Aksini savunmak, ülkeyi çoğunluk diktasına götürür. Çoğunluk partisi de, yüzde 1 oy alan partiyle aynı hak ve sorumluluklara sahiptir.

Diyorlar ki;

“Avrupa ne der?”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Refah Partisi kapatıldığında “Evet, kapatılmalıydı” demişti.

Diyorlar ki;

“İstikrar bozulur, borsa altüst olur.”

Bunlar hukukun ilgi alanında olmamalıdır.

Diyorlar ki;

“Halkın iradesine karşı açılmış bir dava bu...”

Halk desteği, bir siyasi hareketi meşrulaştırmaya yetmez. Nazilerin de halk desteği vardı. Ve o destekle dünyayı yaktılar.

Bir parti meşruluğunu, iktidarda olmasından, yüksek oy oranından, Avrupa’nın koltuk çıkmasından değil, eylemlerinin, söylemlerinin, liderlerinin hukuka uygunluğundan alır.

Yargıtay Başsavcısı’nın AKP için açtığı kapatma davasıyla yargıyı siyasallaştırdığını öne sürenlerin gerekçeleri de yargıyı siyasallaştırıyor.

Hukuk konuşacaksak bu ilkelerde anlaşmalıyız.

 

Yazının devamı -->

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP kapatilmalidir,yerine kurulacak olan partide kapatilmalidir,AKP nin basindakilere öyle bir yasak konmalidirki ömür boyu siyaset yapamaz bir hale getirilmelidir,böyle zararli insanlara siyaset yapma hakkini vermemek lazimdir,halki kullanan halkin sirtindan halki hancerleyen bir partinin birgün bile siyaset yapmasi ülke icin tehlikedir.Tarihten örnek alamayanlar maalesef önüne konulan kagittaki DEMOKRASIYI OKUYAN ama demokrasinin D harfine bile saygisi olmayan bir adamin bu ülkenin basinda kalmasini hala halkin iradesi olarak görüyorlarsa buda Türkiyenin degil onlarin ayibidir,kapatma davasi icin demokrasi ayibi diyenlerin ben normal düsündüklerinden süphe ederim.Demokraside demokrasiyi kurtarmak icin partiler kapatilabilir.isterse halkin yüzde yüzünün oyuyla secilmis olsun,halkin oyuyla secilmis olmak suc isleme hakkini dogurmaz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hürriyet (Internet) gazetesinde yayinlanan AKP'nin kapatilma davasinda MHP'nin kapatmaya karsi verdigi demecle ilgili bir okuyucunun yorumunu asagida veriyorum, MHP AKP'nin kapatilmasina karsi cikiyormus. MHP'yi gercek vatansever olarak ve ülke icin yarayisli parti olarak gören arkadaslar acaba ne diyecekler bu yoruma cok merak ediyorum. Yorumcunun ismini sildim.

 

" 17/03/2008 - 13:31

 

1970 yılından itibaren başlayan gençliğimde yaşadığım her türlü olumsuzluğun ve yarım kalan üniversite eğitimimin ve ülkenin yaşadığı kaosun tek mimarı ve sorumlusu MHP dir,bundn sonra da anlaşılıyor ki tek müsebbibi olacaklardır.Yazıklar olsun...MHP.liler bu ihanetlerine ne ad takıyorlar acaba? "

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben daha da az olarak hatırlıyordum ama "hafıza-i beşer nisyan ile malulmüş". Yanılmışım...

 

Ülkeyi çatışma haline getiren şey öyle sanıyorum ki "türban"...Demek ki, başbakan bu konuda susmalıydı ve bir değişiklik yapılması yolunu açmamalıydı...

 

%47 ile iktidara gelenler öç alma derdinde olsaydılar çok daha farklı şeyler yapardılar...İlk önce Vural Savaş'ın emeklilik hakkını elinden alırdılar, Anayasa Mahkemesini kapatırdılar, yargı yollarını kapatırdılar, CHP'yi kapatırdılar, Sabih Kanadoğlunu kapatırdılar, alevileri kapatırdılar...Birçok şey yapardılar...Bugünkü uygulamalar öç alma değildir...Yerelin sadece 1 (yazı ile bir) isteğine cevap vermektedir...

 

Yalnız tartışmamızın mevzuu bu değil...Savcının "ODAK" haline gelmeyi ispat için yazmış olduğu iddianame metninin kendisidir...Buradan bir odak çıkarmamız gerekiyor...Anayasa Mahkemesi çıkartabilecek mi merak ediyorum...

 

syn.karabekir..Konu gene türbana geleceğinden (benim AKP nin Türbanı şeriate giden yolda bir köprü bir maşa olarak kullandığına dair o kadar fazla savım var ki :wub: artık gına geldi )o konuya değinmeyeceğim zaten konumuz değil :( ama haklısınız Başbakan o konuyu açmamalı idi.

%22 oy ile Meclisin %47 sini temsil eden AKP dediğiniz gibi öç alma derdindeler yanlız bu değişim sistematik olarak yavaş yavaş..(hani diyorlar ya DURMAK YOK YOLA DEVAM :D )O yukarıda saydığınız isimlere de sıra gelecek merak etmeyin.. -_- şimdilik yaptıkları Mevcut Anayasa taslağından farklı olarak mini paket :excl: şeklinde planlama ile düzenlemeyerek Yargıtay Başsavcısı’nın yetkileri elinden alınacak. önce (AKP’nin hukukçu kurmayları, parti kapatma yöntemi ve ODAK OLMA :unsure: şartlarını yeniden düzenleyen köklü bir Anayasa düzenlemesi için, hafta sonu yoğun mesai yaptı.)Devam eden davaları ortadan kaldırmak amacıyla yasa değişikliği yapıldığını görmüştük. Ancak, Anayasa değişikliğine ilk defa tanık olacağız. Bunlar olacak şey değil. Böyle bir yaklaşım hukuk devletiyle bağdaşmaz.

Benim esas korkum....

Bu açılan dava sonucunda

AKP ..(Bizim vatandaşın açıkları iyi biliniyor yoksulluk,işsizlik..vb.Bu objeleri gene akıllı kullanırsa. ;) )baskın bir erken seçim..Neden olmasın..o zaman işte yavaş yavaş amaca ulaşmak yerine derhal ve kesin olarak o yukarıda dediğiniz öç alma olayları ve devamı gelecek ...

Baksanıza şimdiden Başsavcının Korumaları artırılmış bile...Ben şunu anlamıyorum;Biri bana anlatsın burası Hukuk Devleti değil mi ..eeee :angry:

Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev yetki ve sorumluluk kapsamında tasarrufta bulunarak ve takdir haklarını kullanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında kapatma sistemi ile Anayasa Mahkemesine dava açmış olan bir savcı var ve Bu süreçte talep ile ilgili değerlendirme yapması ve son kararı vermek Anayasa Mahkemesi’ni yetkisi kapsamında bulunmaktadır. Demokratik hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olarak tüm bireyler ve kurumlar, yasalara uygun davranmak ve saygı kurallarının dışına çıkmamak koşulu ile eleştiri haklarını kullanabilirler ancak; eleştirinin sınırları zorlanmamalı. Hakarete varan mahiyette yazı, haber ve yorum yapılmamalıdır. Yazılı ve görsel basına düşen görev yasal ve etik sınırları aşmadan toplumu bilgilendirmektir. Bu tepki niye ben bunu anlamadım.. :(

neşe ile kalın :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben daha da az olarak hatırlıyordum ama "hafıza-i beşer nisyan ile malulmüş". Yanılmışım...

Hitler'in rakam olarak oy oranını doğrusu bilmiyordum, %37 miymiş. Bu bilgi için teşekkürler. Az da değilmiş.

 

Ülkeyi çatışma haline getiren şey öyle sanıyorum ki "türban"...Demek ki, başbakan bu konuda susmalıydı ve bir değişiklik yapılması yolunu açmamalıydı...

Doğru, böyle yapmalıydı. Türban sorunun sadece yansıması, kendisi değil. Demokrasimiz yerleşmiş ve kökleşmiş değildir, halkımız din hegemonyasından kurtulabilmiş değildir, bu yüzden laikliği tam benimsemiş değil. Bu sorunu zamana bırakmalı ve ülkenin acil işlerine bakmalıydı.

 

%47 ile iktidara gelenler öç alma derdinde olsaydılar çok daha farklı şeyler yapardılar...İlk önce Vural Savaş'ın emeklilik hakkını elinden alırdılar, Anayasa Mahkemesini kapatırdılar, yargı yollarını kapatırdılar, CHP'yi kapatırdılar, Sabih Kanadoğlunu kapatırdılar, alevileri kapatırdılar...Birçok şey yapardılar...

Eminim yapmak isterlerdi hepsini ama, anayasa değişikliğini boşlukta bırakıp "yasa ile düzenlenir" cümlesini havada bırakacak kadar yarım kaldılar, sürdürmeye cesaret edemediler. Yine bir süre daha takiyyeye karar kıldılar. Ama ortaya çıkardıkları çatışma ve kaosu artık takiyye de örtemez. Bu halde bile başbakan karşıtlarına kafirlik, cehennemlik suçlaması yapabiliyor. Az daha cesaretlenseler neler yapacakları belli oluyor. Tekrar açıkça söylüyorum, felaket tellallığı yapmamak için dile getirmeye bile çekiniyorum ama, başlattıkları kaos çok vahim gelişmeler doğurma potansiyeli taşımaktadır. Az ortalık durulsa, anayasayı tümden düzenleyen anayasa taslağını tekrar ortaya atacaklar. Yapamasalar bile yarattıkları tartışma yetiyor. Herkes seçim zaferini olgunlukla karşılayan Tayyip Erdoğan'ı arıyor ama o Erdoğan çoktan aslına döndü. Yerinde hırçın, asabi ve hınçlı bir portre var. Sanki beynine bir çip takmışlar, basıyorlar düğmeye sakinleştiriyor, basıyorlar düğmeye agresifleştiriyorlar.

 

Buradan bir odak çıkarmamız gerekiyor...Anayasa Mahkemesi çıkartabilecek mi merak ediyorum...

Söylediğim zaten iddianamenin doğru belirlemelerle konduğu. Tüm icraatleri laik ilkeyi adım adım aşındırma ve halkı inanç ekseninde bölme yönünde...

 

Biliyor ve kabul ediyoruz, birçok zorlama ve acılar pahasına çağdaş dünyaya ayak uydurma çabası yaşadık, cumhuriyetle de sınırlı değil bu. Osmanlıdan beri gelen bir çaba ve bir çok yanlış da yapılmış olabilir. Hiç bir süreç tıkır tıkır, sorunsuz işleyemiyor. Bu olumsuzlukları kaşımadan, uzlaşarak herkesin inancının sigortası olan laikliği hep birlikte geliştirmeliyiz. Din istismarı bu çabanın önündeki en büyük engeldir, yapmayalım bunu. Bana inanın, halkın kendisi "dinimi alet etme, işini yap" diye bilinçle iktidarların karşısına dikilse, ne anayasa mahkemesine gerek kalır, ne başkasına. Dinini inancını herkes bildiği gibi yaşasın, devlet bunu düzenlemesin, budur yani. Devlet dini bir gerekliliği resmen tanırsa nasıl laik kalacak? Tanınmak için her inanç ve dini gereklilik sıraya geçmeyecek mi? Lütfen...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.