Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

İnsanın hayat içerisinde kullandığı kavramlar çok önemlidir. Çünkü her bir kavram, kişinin olayları ve hayatı doğru bir şekilde değerlendirebilmesi için, birer ölçü birimi ve birer mihenk taşıdır. İşin başında elindeki ya da zihin dünyasındaki ölçü birimi yanlış olan biri, önüne gelen her şeyi yanlış ölçüp, biçecektir. Bunun için inanan her insan kullandığı tüm kavramları vahye inşa ettirmek zorundadır. Kavramların vahye inşa ettirilmesi insana Allah (c.c.) ile aynı dili konuşmasını sağlayacaktır. Hal böyle olunca insan Allah’ın gör dediğini görecek, O’nun (c.c.) baktığı yerden hadisata bakıp, O’nu (c.c.) razı ve memnun edecek bir hayatın sahibi olacaktır.

 

Öyleyse gelin çokça kullandığımız, ama hep tek bir anlama sıkıştırıp, diğer anlamlarını ihmal ettiğimiz önemli bir Kur’an kavramı olan cehalet ve buna duçar olan cahilin ne anlama geldiğini Kur’an aynasından bakarak öğrenelim. Kur’an cahil, cahiliye ve cehalete dair onlarca ayette çok geniş ve farklı açıklamalarda bulunur. Bizim burada bunların hepsine değinmemiz mümkün değildir. Biz sadece Kur’an’ın ce-he-le kökünden türetilen ve çeşitli kalıplarıyla 24 ayette geçen ifadelerin bağlamını dikkate alarak bazı tespitlerde bulunmaya çalışacağız.

 

Kur’an içerisinde geçen 24 kullanımın, 4’ü direk cahiliye olarak geçmektedir. Bu 4 kullanıma dair Kur’an’ın bize söylediğini ve söylemek istediğini bir daha ki yazıya havale ederek, öncelikle ce-he-le kökünden türetilen kelimelerle Kur’an’ın kime cahil dediğine bir bakalım.

 

Cahil: Bilgisiz olan, bir şey hakkında yeterli ilme ve bilgiye sahip olmayan, bir şeyin önemini gereği kadar fark edememiş olandır. Genelde cahil deyince hepimizin anladığı ilk mana budur. Çok ilginçtir, Kur’an böyle bir cahilliği çok da kınamamakta, bilgisizlikten dolayı yapılan yanlışların Allah tarafından af edilebileceğini söylemektedir. ( Nisa 4/17; En’am 6/54; Nahl 16/119; Hucurat 49/6)

 

Cahil: Allah’ın emirlerine karşı soğuk davranan, o emirleri basite alıp gereğince önemsemeyen ve daha da kötüsü o emirlerin üzerine başka sözler söyleyendir. (Bakara 2/67)

 

Cahil: Etrafında kendisine hakkı ve hakikati anlatan binlerce ayet, işaret ve mucize olmasına rağmen halen olağanüstü işler bekleyendir. (En’am 6/35, 111)

 

Cahil: İyiliği emretmeyip, kötülükten alıkoymayan, insanların hatalarını bağışlamayan, müsamaha ve hoşgörü ile etrafındakilere muamele etmeyendir. (Araf 7/199)

 

Cahil: Hakkında kesin bilgileri olmamasına rağmen zanna dayanarak bazı şeylerin peşine düşen ve elde ettiği eksik bilgiler üzerine hükümler bina edendir. (Hud 11/46)

 

Cahil: Şehvet ve nefsanî arzularının peşinde koşan, insanı ayartan iç güdülerinin esiri olandır. (Yusuf 12/33)

 

Cahil: Emanete ihanet eden, kendisine teslim edilen her ne ise, onu koruyup gözeteceği yerde, umursamayıp zayi edendir. (Ahzab 33/72)

 

Cahil: Allah’a ait bir alanı başka şeyler ile paylaşan, bu paylaşımı meşru göstermeye çabalayan ve başkalarının da böyle yapmaları için teşvik edendir. ( Araf 7/138; Zümer 39/64)

 

Cahil: Gönderilen elçilerin mesajlarına karşı kulak tıkayıp onları işitmeyip, anlamayan yada anlamasına rağmen anlamak istemeyendir. (Hud 11/29; Ahkaf 46/23)

 

Cahil: Boş ve faydasız söz, iş ve düşüncelerin peşinde olan, nerede nasıl davranacağı belli olmayan, kendini bilmez ve taşımaz bir hayatın sahibi olandır. ( Kasas 28/55)

 

Cahil: Sosyal hayatta olan biteni tam anlamı ile anlamayan ve insanların dertlerini çözüme kavuşturmak için uğraşmayandır. (Bakara 2/273)

 

Cahil: Allah’ın başkasına bahşettiği bazı güzellikleri çekemeyerek kıskanan, kendi elinde bulunan nimetlere şükür edeceği yerde, başkalarının elinde bulananları hazmedemeyendir. (Yusuf 12/89)

 

Cahil: Başkalarına dil uzatan, kendisi salih bir amel ortaya koymadığı gibi, güzel iş yapanlara engel olan ve güzelliği ortadan kaldırmak için ona-buna çelme takandır. (Furkan 25/63)

 

Görüldüğü gibi ilahî kelamın lügatinde cahil, çok zengin bir anlam hazinesine sahiptir. Bu anlamları dikkate aldığımızda Efendimiz’in Mekke’nin en kültürlü ve soy itibari ile en asil insanına neden Ebu Cehil/Cehaletin babası dediğini daha iyi anlıyoruz. Vahye tamamen teslim olan ve kullandığı tüm kavramlarını ona inşa ettiren Efendimiz (s.a.v.) nasıl ki, cahilin anlamını çok iyi kavramıştıysa; cehaleti de çok iyi kavramış, onu belli bir zamanın ve mekânın ismi olarak değil, bir zihniyet ve hayat tarzının ifadesi olarak anlamış ve ümmetine de böyle anlamaları için çeşitli uyarılarda bulunmuştur.

 

Öyleyse gelin “Cahiliye zihniyetinin en temel özellikleri nelerdir? Bir hayat tarzının cahiliye diye isimlendirilmesi için ne gibi hususiyetler taşıması gerekmektedir?” sorularına cevaplar arayalım.

İyisi mi; biz susalım, Kur’an konuşsun ve bir dahaki yazımızda cahiliye zihniyetinin özeliklerini bize anlatsın.

 

Muhammed Emin Yıldırım

Gönderi tarihi:

Tablo:Islam Ulkelerinde Okuma-Yazma Bilmeyenlerin Oranı, %

 

Ulke Adi ................... Erkek ...... Kadin

 

Afganistan ................. 77.3 ......... 97.6

 

Yemen (Islam) .......... 57.4 ......... 91.8

 

Pakistan (Islam) ........ 68.3 ......... 89.2

 

Benglades (Islam) ...... 62.5 ......... 86.6

 

Libya (Islam) ............. 37.3 ......... 83.2

 

Fas (Islam) ............... 52.9 ......... 79.7

 

Cezayir (Islam) ......... 50.2 ......... 79.5

 

Misir (Islam) ............. 50.2 ......... 78.1

 

Tunus (Islam) ........... 42.2 ......... 67.7

 

Suudi Arabistan (Islam) 24.9 ......... 55.3

 

Irak (Islam) .............. 31.4 ......... 53.3

 

Iran (Islam) ............. 35.3 ......... 57.0

 

Turkiye (Islam) ........ 13.1 ......... 40.3

 

Kaynak: Birlesmis Milletler Istatistik Bürosu

 

 

Haydi , biz susalımda bu tablolar sorsun ve anlatsın! Eger, Islam Dini insanlara fayda sağlayan bir din olsa idi, Okuma-Yazma Bilmeyenlerin Oranının, Dunya ülkeleri arasında, yukardaki tablo ülkelerinde en fazla olmasını önlerdi.

Gönderi tarihi:
...

 

 

Haydi , biz susalımda bu tablolar sorsun ve anlatsın! Eger, Islam Dini insanlara fayda sağlayan bir din olsa idi, Okuma-Yazma Bilmeyenlerin Oranının, Dunya ülkeleri arasında, yukardaki tablo ülkelerinde en fazla olmasını önlerdi.

 

İslama hakkındaki düşünceleriniz sizi başka düşüncelere yöneltmesin.

 

Okuma yazma bilmemek evet önemli bir mesele fakat okuma yazma bilenlerden kitap(teknolojiye göre adını siz belirleyin bilginin kaynağını)

okuyanlar dahi parmakla sayılacak kadar.

Yani okuma alışkanlığını benimsemeyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda dinden ziyade problemin köküne bakılmalıdır diye düşünüyorum.

 

Okuma yazmaya düşman olan bir din (ikra) Oku! emriyle başlamaz.

 

İslamın okuma / yazma öğrenmeyi engellemeyle ilgili deliliniz nedir acep ?

Kişinin kimliğinde dini islam yazan çoktur ama kişinin islamla alakası dahi yoktur.

Böyle bir durumda suç neden dinde ?

Kur'an'da buna (okuma / yazma öğrenmeye) karşı çıkan hangi ayet var ?

Kişisel nedenlerin kaynağı din değilse suç dinde olamaz. O kişinin problemidir.

Gönderi tarihi:
İslama hakkındaki düşünceleriniz sizi başka düşüncelere yöneltmesin.

 

Okuma yazma bilmemek evet önemli bir mesele fakat okuma yazma bilenlerden kitap(teknolojiye göre adını siz belirleyin bilginin kaynağını)

okuyanlar dahi parmakla sayılacak kadar.

Yani okuma alışkanlığını benimsemeyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda dinden ziyade problemin köküne bakılmalıdır diye düşünüyorum.

 

Okuma yazmaya düşman olan bir din (ikra) Oku! emriyle başlamaz.

 

İslamın okuma / yazma öğrenmeyi engellemeyle ilgili deliliniz nedir acep ?

Kişinin kimliğinde dini islam yazan çoktur ama kişinin islamla alakası dahi yoktur.

Böyle bir durumda suç neden dinde ?

Kur'an'da buna (okuma / yazma öğrenmeye) karşı çıkan hangi ayet var ?

Kişisel nedenlerin kaynağı din değilse suç dinde olamaz. O kişinin problemidir.

tilavet

isim, eskimiş (tila:vet, l ince okunur) Arapça til¥vet

Kur'an'ı güzel ve yüksek sesle, usulünce okuma

 

kıraat -ti

isim, eskimiş (kıra:at) Arapça ®ir¥¢at

1 . Okuma:

2 . din b. (***) Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okuma

 

Yani bu iki kelimenin anlamı 'okumak' oluyor. Ancak “kıraat” kelimesinde “açıklama, bildirme ve aktarma, bir nevi tebliğ etme” anlamı da var.

 

Alak suresi

1, 2. Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı.

3. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.

 

Peki ne oku dendi? Peygamber kitap, defter, tablet, papirus, levha, deri üzerine Allah'ın sözlerini yazmış, bitirmiş, Kuran denen bir kitap ortaya çıkmışmı ki 'oku' dedi? O zaman bu 'oku' şu anlama gelmiyor mu? 'Artık peygamberliğini onlara oku, açıkla, tebliğ et.'

 

Muhammed ayrıca Kuran'ı bütünüyle ezbere! bilen kişi. Camilerde de hafıza 'bize Kuran oku, kıraat et' denilmiyor mu?

 

Ancak Müzemmil ayeti 20'de: Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, yani tebliğ edin.

 

Yani ortada Kuran diye bir kitap yok ama, ezberlenenler tebliğ ediliyor.

Gönderi tarihi:
Tablo:Islam Ulkelerinde Okuma-Yazma Bilmeyenlerin Oranı, %

 

Ulke Adi ................... Erkek ...... Kadin

 

Afganistan ................. 77.3 ......... 97.6

 

Yemen (Islam) .......... 57.4 ......... 91.8

 

Pakistan (Islam) ........ 68.3 ......... 89.2

 

Benglades (Islam) ...... 62.5 ......... 86.6

 

Libya (Islam) ............. 37.3 ......... 83.2

 

Fas (Islam) ............... 52.9 ......... 79.7

 

Cezayir (Islam) ......... 50.2 ......... 79.5

 

Misir (Islam) ............. 50.2 ......... 78.1

 

Tunus (Islam) ........... 42.2 ......... 67.7

 

Suudi Arabistan (Islam) 24.9 ......... 55.3

 

Irak (Islam) .............. 31.4 ......... 53.3

 

Iran (Islam) ............. 35.3 ......... 57.0

 

Turkiye (Islam) ........ 13.1 ......... 40.3

 

Kaynak: Birlesmis Milletler Istatistik Bürosu

 

 

Haydi , biz susalımda bu tablolar sorsun ve anlatsın! Eger, Islam Dini insanlara fayda sağlayan bir din olsa idi, Okuma-Yazma Bilmeyenlerin Oranının, Dunya ülkeleri arasında, yukardaki tablo ülkelerinde en fazla olmasını önlerdi.

 

Batı ülkelerinden Hollanda,

16 milyon nüfusu olmasına rağmen,

2 milyona yakın hollandalı okuma yazma bilmemektedir.

Birleşmiş milletler onu yazmaz değilmi?

Bu veriyi türkiye ile karşılaştirdiğimiz zaman, batı ülkelerinden olan hollanda türkiyenin dahi gerisinde kalmaktadır.

Sonra.

Geri kalmış toplumları,

geri bırakan batı sömürgeciliği değilmidir.?

Suçu hemen dindarlara, ve dine yüklememiz ne kadar doğru olur.?

İnanın ben makalenin basını okumadım bile, istatistikleri görünce dayanamayıp yazdim.

Lütfen, kaş yapalım derken göz çıkarmayalım

saygılar.

Evren.

Gönderi tarihi:
Batı ülkelerinden Hollanda,

16 milyon nüfusu olmasına rağmen,

2 milyona yakın hollandalı okuma yazma bilmemektedir.

Birleşmiş milletler onu yazmaz değilmi?

Bu veriyi türkiye ile karşılaştirdiğimiz zaman, batı ülkelerinden olan hollanda türkiyenin dahi gerisinde kalmaktadır.

Sonra.

Geri kalmış toplumları,

geri bırakan batı sömürgeciliği değilmidir.?

Suçu hemen dindarlara, ve dine yüklememiz ne kadar doğru olur.?

İnanın ben makalenin basını okumadım bile, istatistikleri görünce dayanamayıp yazdim.

Lütfen, kaş yapalım derken göz çıkarmayalım

saygılar.

Evren.

Bir yanlışınız var galiba 2 milyon değil bu sayı, 1.5 milyon. Hollanda'da kaç çeşit millet yaşıyor biliyormusunuz? Tahminlere göre yarı okuryazar olmayan bu 1.5 miyon insan içerisinde 500 bini Hollandalı, 1 milyonu ise yabancı ve bu yabancılar içinde 250 bini hiç okuma yazma bilmiyor. Bu rakamlara zihinsel engelliler de dahil.

Gönderi tarihi:
Bir yanlışınız var galiba 2 milyon değil bu sayı, 1.5 milyon. Hollanda'da kaç çeşit millet yaşıyor biliyormusunuz? Tahminlere göre yarı okuryazar olmayan bu 1.5 miyon insan içerisinde 500 bini Hollandalı, 1 milyonu ise yabancı ve bu yabancılar içinde 250 bini hiç okuma yazma bilmiyor. Bu rakamlara zihinsel engelliler de dahil.

Yanlışım yok kendim bizzat 30 yıldır hollandada yaşıyorum.

Buradaki yabancıların toplami 1 milyon.

Yabancılarda okuma yazma oranı 98%dir.

Benim anlattiğim,

Hollandalılar,

yabancıları hollandılar olarak zikretmedim,

saadece hollandalılar, 15 milyon,

demekki 0 yaştan itibaren saysak dahi yüzde 10 , u, okuma yazma bilmiyor.

Neden , müslüman toplumların nasıl sömürüldüğünden bahsetmiyorsunuz.?

Amerikanın ne işi var Irakta, Afganistanda,

ilk önce kendi toplumundaki açlara yoksullara baksın,

aşağılanma pisikolojisiyle, öyle bir toplum oldukki,

Allahı peygamberleri ve dini inkar ediyoruz.

Şu konuda haklısınız müki,

Tüm zülmedenler, insanlar üzerinde dini kullanmışlardır.

Bunda haklısınız.

Allahın gönderdiği elçiler,

bu zülme bu sömürü düzenine karşı çıkmışlardır,

Bunun örnekleri inanmadığınız kuranda fazlası ile mevcuttur.

Peygamberlerin taraftarları genellikle, az, bir toplum olmuş,

ama bu azınlık olma, onları yıldırmamış, zulme sömürüye,

insan onurunu ayaklar altına alan, düzenlere baş kaldırmışlardır.

Dara düştüklerinde, Allaha sığınmışlar, Allahta yardımını göndermiştir.

Bak Musa Firavun kıssası, kuranda geçer.

Diyeceksinki, şimdi neden yardım göndermiyor,

yınede Allahın aynı uygulaması devam ediyor,

ama insanlar buna doğa felaketi deyip geçiyorlar,

Neyse fazla uzatmaya gerek yok,

çünkü konu dağılacak ya değilse.

saygılar,

Muki.

Evren.

Gönderi tarihi:
Batı ülkelerinden Hollanda,

16 milyon nüfusu olmasına rağmen,

2 milyona yakın hollandalı okuma yazma bilmemektedir.

Birleşmiş milletler onu yazmaz değilmi?

Bu veriyi türkiye ile karşılaştirdiğimiz zaman, batı ülkelerinden olan hollanda türkiyenin dahi gerisinde kalmaktadır.

Sonra.

Geri kalmış toplumları,

geri bırakan batı sömürgeciliği değilmidir.?

Suçu hemen dindarlara, ve dine yüklememiz ne kadar doğru olur.?

İnanın ben makalenin basını okumadım bile, istatistikleri görünce dayanamayıp yazdim.

Lütfen, kaş yapalım derken göz çıkarmayalım

saygılar.

Evren.

 

Bir kaç kaynakta baktım bu iddialar hakkında Fransızca, Ingilizce, Ispanyolca... Her kaynak Hollanda da "okuma yazma bilenler" için %99-%100 arasinda bir oran verip, Hollandada okuma yazma bilmeyenlerin %1 den az oldugunu gosterir.

 

Turkcesini burada gorebilirsiniz! TIKLA lutfen.

 

 

Sayin Evren, acaba niye siz Hollanda da okuma yazma bilmeyenlerin oranı %12 dediniz? Siz bir kaynak gösterebilirmisiniz, bu iddianızı destekleyen?

Gönderi tarihi:

 

Bir kaç kaynakta baktım bu iddialar hakkında Fransızca, Ingilizce, Ispanyolca... Her kaynak Hollanda da "okuma yazma bilenler" için %99-%100 arasinda bir oran verip, Hollandada okuma yazma bilmeyenlerin %1 den az oldugunu gosterir.

 

Turkcesini burada gorebilirsiniz! TIKLA lutfen.

 

 

Sayin Evren, acaba niye siz Hollanda da okuma yazma bilmeyenlerin oranı %12 dediniz? Siz bir kaynak gösterebilirmisiniz, bu iddianızı destekleyen?

Maalesef size yazili belge gosteremem,

ama dedimya 30 yildir icerisinde yasiyorum,

inanip inanmamak, sizlere bagli.

Gönderi tarihi:
Maalesef size yazili belge gosteremem,

ama dedimya 30 yildir icerisinde yasiyorum,

inanip inanmamak, sizlere bagli.

 

Tikla dediginiz yere tikladim,

onlarin verileri kesinlik ifade etmiyor,bakin asagida.

===================================

Ülkelere göre okuryazarlık oranları

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 

 

Ülkelere göre okuryazarlık oranları, haritaBirleşmiş Milletler 2005 Yılı Gelişme Programı Raporu'na göre ülkelere göre okuryazarlık oranları listesi. Okuryazarlıktan kastedilen ülkeden ülkeye değişebildiği ve okuryazarlık oranlarıyla ilgili veri toplama yolları da yine ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiği için, aşağıdaki çizelgede yer alan bilgilerin tam bir kesinlik taşımayabileceği gerçeği dikkate alınmalıdır.

 

saygilar.

Evren.

Gönderi tarihi:
tilavet

isim, eskimiş (tila:vet, l ince okunur) Arapça til¥vet

Kur'an'ı güzel ve yüksek sesle, usulünce okuma

 

kıraat -ti

isim, eskimiş (kıra:at) Arapça ®ir¥¢at

1 . Okuma:

2 . din b. (***) Kur'an'ı belli kural ve işaretlere göre okuma

 

Yani bu iki kelimenin anlamı 'okumak' oluyor. Ancak “kıraat” kelimesinde “açıklama, bildirme ve aktarma, bir nevi tebliğ etme” anlamı da var.

 

Alak suresi

1, 2. Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı "alak" dan yarattı.

3. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.

 

Peki ne oku dendi? Peygamber kitap, defter, tablet, papirus, levha, deri üzerine Allah'ın sözlerini yazmış, bitirmiş, Kuran denen bir kitap ortaya çıkmışmı ki 'oku' dedi? O zaman bu 'oku' şu anlama gelmiyor mu? 'Artık peygamberliğini onlara oku, açıkla, tebliğ et.'

 

Muhammed ayrıca Kuran'ı bütünüyle ezbere! bilen kişi. Camilerde de hafıza 'bize Kuran oku, kıraat et' denilmiyor mu?

 

Ancak Müzemmil ayeti 20'de: Artık Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, yani tebliğ edin.

 

Yani ortada Kuran diye bir kitap yok ama, ezberlenenler tebliğ ediliyor.

Alak süresinde anlatılan hiçte senin dediğin gibi, müki,

Elinde kitab olmayan neyi okuyacak, kaiynat kitabını yanı gözlemleye bildiği, ayı yıldızları güneşı,

doğayı,ve bir kan pıhtısından yaratılan insanı okuyacak,

hangisini yaratmak daha zor sence,?

kos kaca uçsuz bucaksız kaiynatımı, yoksa,

basit bir su parçasından yaratılan insanımı,>?

Ondan dolayı ayetin devamında, alakdan yaratılan insana dikkat çekmekte,

yaratmakla ilgili ayetlere baktığımızda,da bahsettiğim soruyu sormakta rabbimiz, Allah.

yaratmak, ın arapçası halega kuranda 58 yerde geçmektedir.

iben şimdi o aayetlerin hepsini buraya asmam, sizcede uygun olmaz sanırım.

bir biti düşünün, bunun gözü var kulağı var, ve kalbi var,

senin hangi bilimin bir biti ameliyat edebilir, veya bir sinegi, hani sivri sinek varya insanın kanını emen,

veya pireyi,

pireyi yaratmakmı zor, kelebeği yaratmakmı, yoksa bal veren arıyı yaratmakmı,

hangi başka bir canlı arının verdiği orjinal balı verebilir,

aynı kaloride bal yapabilirmi insan oğlu,

görüyoruz, orjinal arı balini mumla arar olduk,

para kazanma hırsı, insanları ne haale getirdi.

Demek istediğim,

Allah alak süresinde, ve diğer sürelerdeki ayetlere baktığımızda,bizlerden o karşılaştırmayı yapmamızı, istiyor,[002.029] [DI] Yerde olanların hepsini; sizin için yaratan O'dur. Sonra, göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir.

[007.054] [DI] Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen; güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratma da emir de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbi olan Allah Yüce'dir.

Muzemmil suresin 20. ayete gelelim simdi, aceba dediginiz gibi muzemmil 20 kolayiniza geleni okuyun derken teblig edinmi diyor.[073.020] [DI] Şüphesiz Rabbin, senin ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinden biraz az, yarısı ve üçte biri kadar vakit içinde kalktığını bilir. Gece ve gündüzü Allah ölçer; sizin bu vakitleri takdir edemeyeceğinizi bildiğinden tevbenizi kabul etmiştir. Artık, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; Allah, içinizden, hasta olanları, Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacak olan kimseleri ve Allah yolunda savaşacak olanları şüphesiz bilir. Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a güzel ödünç takdiminde bulunun; kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz. Allah'tan bağışlanma dileyin; Allah elbette bağışlar ve merhamet eder.

 

 

Yoksa, gündüz işiniz gücünüz var, gece geç vakte kadar, kuran okumaları için beklemeyinmi diyor.

sonra düşman saldırıları var, sabah savunma için dinç olmaları gerekir,

ne tebligsı,

bu aayet geldiğinde, ki ayetten o anlaşılıyor, zaaten sistem oturmuş,

yerleşik bir devlet düzeni var, ama düşmanların saldırıları sürüyor rahat bırakmıyorlar,

ondan dolayı gece okumalarında, kolaylarına geleni okuyup tefekkür etmeleri, fazla geç yatmamaları isteniyor.

iyi geceler ve iyi günler sayın müki.

yinede, ayet hakkında yorumun için teşekürler.

Evren.

Gönderi tarihi:
İnsanın hayat içerisinde kullandığı kavramlar çok önemlidir. Çünkü her bir kavram, kişinin olayları ve hayatı doğru bir şekilde değerlendirebilmesi için, birer ölçü birimi ve birer mihenk taşıdır. İşin başında elindeki ya da zihin dünyasındaki ölçü birimi yanlış olan biri, önüne gelen her şeyi yanlış ölçüp, biçecektir. Bunun için inanan her insan kullandığı tüm kavramları vahye inşa ettirmek zorundadır. Kavramların vahye inşa ettirilmesi insana Allah (c.c.) ile aynı dili konuşmasını sağlayacaktır. Hal böyle olunca insan Allah’ın gör dediğini görecek, O’nun (c.c.) baktığı yerden hadisata bakıp, O’nu (c.c.) razı ve memnun edecek bir hayatın sahibi olacaktır.

 

Öyleyse gelin çokça kullandığımız, ama hep tek bir anlama sıkıştırıp, diğer anlamlarını ihmal ettiğimiz önemli bir Kur’an kavramı olan cehalet ve buna duçar olan cahilin ne anlama geldiğini Kur’an aynasından bakarak öğrenelim. Kur’an cahil, cahiliye ve cehalete dair onlarca ayette çok geniş ve farklı açıklamalarda bulunur. Bizim burada bunların hepsine değinmemiz mümkün değildir. Biz sadece Kur’an’ın ce-he-le kökünden türetilen ve çeşitli kalıplarıyla 24 ayette geçen ifadelerin bağlamını dikkate alarak bazı tespitlerde bulunmaya çalışacağız.

 

Kur’an içerisinde geçen 24 kullanımın, 4’ü direk cahiliye olarak geçmektedir. Bu 4 kullanıma dair Kur’an’ın bize söylediğini ve söylemek istediğini bir daha ki yazıya havale ederek, öncelikle ce-he-le kökünden türetilen kelimelerle Kur’an’ın kime cahil dediğine bir bakalım.

 

Cahil: Bilgisiz olan, bir şey hakkında yeterli ilme ve bilgiye sahip olmayan, bir şeyin önemini gereği kadar fark edememiş olandır. Genelde cahil deyince hepimizin anladığı ilk mana budur. Çok ilginçtir, Kur’an böyle bir cahilliği çok da kınamamakta, bilgisizlikten dolayı yapılan yanlışların Allah tarafından af edilebileceğini söylemektedir. ( Nisa 4/17; En’am 6/54; Nahl 16/119; Hucurat 49/6)

 

Cahil: Allah’ın emirlerine karşı soğuk davranan, o emirleri basite alıp gereğince önemsemeyen ve daha da kötüsü o emirlerin üzerine başka sözler söyleyendir. (Bakara 2/67)

 

Cahil: Etrafında kendisine hakkı ve hakikati anlatan binlerce ayet, işaret ve mucize olmasına rağmen halen olağanüstü işler bekleyendir. (En’am 6/35, 111)

 

Cahil: İyiliği emretmeyip, kötülükten alıkoymayan, insanların hatalarını bağışlamayan, müsamaha ve hoşgörü ile etrafındakilere muamele etmeyendir. (Araf 7/199)

 

Cahil: Hakkında kesin bilgileri olmamasına rağmen zanna dayanarak bazı şeylerin peşine düşen ve elde ettiği eksik bilgiler üzerine hükümler bina edendir. (Hud 11/46)

 

Cahil: Şehvet ve nefsanî arzularının peşinde koşan, insanı ayartan iç güdülerinin esiri olandır. (Yusuf 12/33)

 

Cahil: Emanete ihanet eden, kendisine teslim edilen her ne ise, onu koruyup gözeteceği yerde, umursamayıp zayi edendir. (Ahzab 33/72)

 

Cahil: Allah’a ait bir alanı başka şeyler ile paylaşan, bu paylaşımı meşru göstermeye çabalayan ve başkalarının da böyle yapmaları için teşvik edendir. ( Araf 7/138; Zümer 39/64)

 

Cahil: Gönderilen elçilerin mesajlarına karşı kulak tıkayıp onları işitmeyip, anlamayan yada anlamasına rağmen anlamak istemeyendir. (Hud 11/29; Ahkaf 46/23)

 

Cahil: Boş ve faydasız söz, iş ve düşüncelerin peşinde olan, nerede nasıl davranacağı belli olmayan, kendini bilmez ve taşımaz bir hayatın sahibi olandır. ( Kasas 28/55)

 

Cahil: Sosyal hayatta olan biteni tam anlamı ile anlamayan ve insanların dertlerini çözüme kavuşturmak için uğraşmayandır. (Bakara 2/273)

 

Cahil: Allah’ın başkasına bahşettiği bazı güzellikleri çekemeyerek kıskanan, kendi elinde bulunan nimetlere şükür edeceği yerde, başkalarının elinde bulananları hazmedemeyendir. (Yusuf 12/89)

 

Cahil: Başkalarına dil uzatan, kendisi salih bir amel ortaya koymadığı gibi, güzel iş yapanlara engel olan ve güzelliği ortadan kaldırmak için ona-buna çelme takandır. (Furkan 25/63)

 

Görüldüğü gibi ilahî kelamın lügatinde cahil, çok zengin bir anlam hazinesine sahiptir. Bu anlamları dikkate aldığımızda Efendimiz’in Mekke’nin en kültürlü ve soy itibari ile en asil insanına neden Ebu Cehil/Cehaletin babası dediğini daha iyi anlıyoruz. Vahye tamamen teslim olan ve kullandığı tüm kavramlarını ona inşa ettiren Efendimiz (s.a.v.) nasıl ki, cahilin anlamını çok iyi kavramıştıysa; cehaleti de çok iyi kavramış, onu belli bir zamanın ve mekânın ismi olarak değil, bir zihniyet ve hayat tarzının ifadesi olarak anlamış ve ümmetine de böyle anlamaları için çeşitli uyarılarda bulunmuştur.

 

Öyleyse gelin “Cahiliye zihniyetinin en temel özellikleri nelerdir? Bir hayat tarzının cahiliye diye isimlendirilmesi için ne gibi hususiyetler taşıması gerekmektedir?” sorularına cevaplar arayalım.

İyisi mi; biz susalım, Kur’an konuşsun ve bir dahaki yazımızda cahiliye zihniyetinin özeliklerini bize anlatsın.

 

Muhammed Emin Yıldırım

 

Sayın Muallimi Ali (meali) Yüce öğretmen,

 

Alıntı yaptığınız Muhammed Emin Yıldırım cahil konusunda asıl can alıcı ayetin yanına bile uğramamış.

 

Diğer bir husus ise

 

Bu şeklide bir anlatım tarzı okuyucuyu aldatmaya yönelik bir tarzdır.Zira dikkat edilrse yazıda baştan aşağı Yıldırımın kendi yorumları var,sonlarına ise sadece sure ve ayet no,larını eklemiş.Yani ayetlerin meallari yok.Okuyucuda onun ilmi kariyerine güvenerek verdiği ayetlerin meallarine bile bakmadan kuran bu şekilde söylüyor zannedecek.

 

Ben yorum yapılmasına elbette karşı değilim ama önce ayetin meali verilmeli sonrada altına yorum eklenmeli. Böylece okuyucu yapılan yorumun ayet ile ne kadar bağlantılı olup olmadığını değerlendirebilir. Ama bu tür yazılarda böyle bir değerlendirme yapma imkanı yok. Zira tek tek ayetlerin mealini bulma zahmetine kimse kolay kolay katlamaz.Okuyucu müslüman ise zaten kendi kutsalı sözkonusu olduğu ve olumlu bir anlatıma sahip olduğu için yazıldığı gibi kabul eder.

 

Gelelim can alıcı ayete

 

Ahzâb 72 Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.

 

Yüklenen emanetin din,kuran,islam olduğu konusunda bütün alimler arasında ittifak vardır.Bu ayete göre gökler,yer ve dağlar sorumluluğundan dolayı dini yüklenmekten çekinmişler,ama insanlar kabul etmiş.Niçin kabul ettiklerinide ayetin sonunda açıkça söylüyor.

 

O çok zalim cahildir diyor.

 

Cansız olan dağlar akıllı davranıp emaneti yüklenmediklerine göre bu cahil tanımlamasının dışında kalıyorlar.İnsanlardan bazılarıda sorgulayıp araştırdıktan sonra bu dini bırakıyor.Öyle ise Kuranın cahil tanımlaması ancak onu yüklenen ve inanan insanlar için geçerli oluyor.

 

Not,sayın admin, şimdiye kadar diğer arkadaşların cahil kelimelerini silmemişsiniz. Dememki hakaret saylmıyor.Eğer benim iletimdekilerini silerseniz bu çifte standartınızdan dolayı sizi şimdiden kınadığını bildirmek isterim.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Çok ilginçtir, Kur’an böyle bir cahilliği çok da kınamamakta, bilgisizlikten dolayı yapılan yanlışların Allah tarafından af edilebileceğini söylemektedir. ( Nisa 4/17; En’am 6/54; Nahl 16/119; Hucurat 49/6)

 

Cahil: Allah’ın emirlerine karşı soğuk davranan, o emirleri basite alıp gereğince önemsemeyen ve daha da kötüsü o emirlerin üzerine başka sözler söyleyendir. (Bakara 2/67)

Ne kadar ilginç! Niye hiç şaşırmadım? Desenize Kur'anın başı cahillerle değil, bilmişlerle dertte! Öyle ya, bilgi dediğin 1400 sene öncesine endekslenip sabitlenecek, üstüne laf söylenmeyecek tabii canım, yoksa insanlar nasıl uyutulup uyuşturulabilir?

Gönderi tarihi:
Maalesef size yazili belge gosteremem,

ama dedimya 30 yildir icerisinde yasiyorum,

inanip inanmamak, sizlere bagli.

İnanmadık...

 

İstatistik olarak kolayca ulaşılan bu tür bilgiler için "yerseniz" yöntemi işlemez. Deseniz ki "ben Hollanda'da çöpten yemek alıp yiyen bir adam gördüm." Bu bilgi kamera ile kayıt altına alınmamışsa inanmaya bağlıdır, ben inanırım. ABD'de ambalaj kolisinde yaşayan insanlar var derseniz bu bilgiyi kanıtlamak için kayıt göstermeniz gerekmez. Bu tür bilgiler bilinen şeyler. Ama okuma yazma oranları en sağlam istatistik bilgilerdendir.

Gönderi tarihi:
Çok ilginçtir, Kur’an böyle bir cahilliği çok da kınamamakta,

bilgisizlikten dolayı yapılan yanlışların Allah tarafından af edilebileceğini söylemektedir.

( Nisa 4/17; En’am 6/54; Nahl 16/119; Hucurat 49/6)

 

Cahil: Allah’ın emirlerine karşı soğuk davranan, o emirleri basite alıp gereğince önemsemeyen

ve daha da kötüsü o emirlerin üzerine başka sözler söyleyendir. (Bakara 2/67)

Ne kadar ilginç! Niye hiç şaşırmadım?

Desenize Kur'anın başı cahillerle değil, bilmişlerle dertte!

Öyle ya, bilgi dediğin 1400 sene öncesine endekslenip sabitlenecek,

üstüne laf söylenmeyecek tabii canım, yoksa insanlar nasıl uyutulup uyuşturulabilir?

 

Bence de şaşırmamakta çok haklısın 'demirefe' ...

 

'Muallim-i Âli' bu alıntıyı buraya taşırken inançlarının cehalete pirim verdiğinin ortaya çıkacağını bilse,

yinede aynı cesareti gösterir miydi bilinmez?..

 

Dinsel öğretilerin inananlarına ilk koşul olarak öne sürdüğü temel nokta ve en başta geleni

Onların bir kul olarak “muhtaç kişiler olarak yaratıldıkları ”olduğu için,

Her şeyin en doğrusunun “inançlarındaki dayatmalar” olduğu,

Her şeye sorgusuz sualsiz itaat etmeleri gerektiği onlara inandırılmıştır ne yazık ki…

 

'Muallim-i Âli' de kendi bakış açısı ve inançlarının ne kadar da iyi ifade edildiğini kabul ettiği,

büyük ve önemli şeyler söylendiğine inandığı bir yazıyı buraya taşımakla çok önemli bir iş yaptığını düşünmüş olmalı....

 

Ama ortaya çıkan şu ki, o dillerinden düşürmedikleri "oku" ifadesinin, insanoğlunun kendini geliştirmesi anlamında olmadığı....

"Oku"... Peygamber olduğunu "oku"... yani "tebliğ" et anlamında bir sözcük olarak kullanıldığı...

 

Onlara göre siz bilgi anlamında ne kadar donanımlı olsanız da eğer onların inancını paylaşmıyorsanız cahilsiniz...

Anlatılmak istenen bu... Ama ne yazık ki bu büyük bir yanılgı ve onlara inançlarının dayattığı bir çelişki...

 

Eğitim seviyenizi ne kadar yükseltseniz de,söz konusu inançsal değerler olduğunda burada olduğu gibi

cahillik kavramında ortaya çıkan bu çelişkiyi fark etmeniz mümkün bile olamaz...

 

Bu "öğrenim görmemiş" bakış acısı ve çelişkiden kurtulmanın yolu,

Bu tür kişilerin bir an için inançlarının onlara dayattığı maksatlı ve tutucu taraflarından kurtularak,

Bilgiye dayalı insan gerçeğini ve kendi öğrenmişliklerini değerlendirebilmeleri…

O zaman ne yaptıklarının ve gerçek cehaletin ne olduğunun farkına varacaklardır…

 

Anlaşılması gereken, inançlarınızdan sıyrıldığınız anda kendiniz ve çevrenizdeki insanlar için,

Ne kadar yararlı bilgilere sahip olduğunuzun,

Gerçek anlamda cahillikten kurtulup kurtulamadığınızın farkına varabilmek olmalı aslında...

 

*tna

Gönderi tarihi:
İnanmadık...

 

İstatistik olarak kolayca ulaşılan bu tür bilgiler için "yerseniz" yöntemi işlemez. Deseniz ki "ben Hollanda'da çöpten yemek alıp yiyen bir adam gördüm." Bu bilgi kamera ile kayıt altına alınmamışsa inanmaya bağlıdır, ben inanırım. ABD'de ambalaj kolisinde yaşayan insanlar var derseniz bu bilgiyi kanıtlamak için kayıt göstermeniz gerekmez. Bu tür bilgiler bilinen şeyler. Ama okuma yazma oranları en sağlam istatistik bilgilerdendir.

ALINTI(muki @ 01-12-2008, 22:37)

Bir yanlışınız var galiba 2 milyon değil bu sayı, 1.5 milyon. Hollanda'da kaç çeşit millet yaşıyor biliyormusunuz? Tahminlere göre yarı okuryazar olmayan bu 1.5 miyon insan içerisinde 500 bini Hollandalı, 1 milyonu ise yabancı ve bu yabancılar içinde 250 bini hiç okuma yazma bilmiyor. Bu rakamlara zihinsel engelliler de dahil.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

pekiyi müki nin yazdığına inandınızmı sayın demir efe,?

Mukiyle benim verdiğim oranları karşılaştırdığınızda , aşağı yukarı durum aynı yani okuma yazma bilmeyen oranı yüzde 10.

1 milyon insanın yabancı kökenli olduğunu hesap edip çıkardığımızda,

15 milyon hollandalı kalir,

onunda 1,5 milyonu okuma yazma bilmediğine göre,

yine yüzde 10 eder.

benim hayret ettiğim, ortayı bulmaya çalışacağınız yerde, hayır inanmıyoruz sözünüzdür.

saygılar,

Demirefe.

Evren.

Gönderi tarihi:
Maalesef size yazili belge gosteremem,

ama dedimya 30 yildir icerisinde yasiyorum,

inanip inanmamak, sizlere bagli.

Ne tesadüf ben de Hollanda'da yaşıyorum. Siz bilgileri nereden aldınız bilemem ama bakın Centraal Bureau voor Statistik ne diyor:

 

2006

Toplam nüfüs : 16.334.2

Yerli nüfüs : 13.186.6

Batıdan olan Yabancılar : 1.427.6

Batıdan olmayan Yabancılar : 1.720.1

 

Yani Hollanda'da aşagı yukarı 3.2 milyon yabancı yaşıyor. Bu da şu demek oluyor: Her 5 kişiden biri Yabancı.

 

Nasılsa Hollandaca biliyorsunuzdur herhalde. Size CBS'in linkini vereyim de bakın.

 

-http://www.cbs.nl/NR/rdonlyres/7DCA61A4-ED04-4511-8023-B1BFFDB6E960/0/2007jaarrapportintegratiepub.pdf-

Gönderi tarihi:

Kuran'a göre cahil kimdir? --> Kuran'a inanmayanlar...

Gerçekte cahil kimdir? --> Okumayanlar, okuduğunu anlamayanlar, okuduğunun muhakemesini yapamayanlar vs.vs.vs... (Bu vs ler çoook fazla)...

Gönderi tarihi:

Türk Dil Kurumuna göre cahil;

 

1 . Öğrenim görmemiş, okumamış:

 

2 . Bilgisiz.

 

3 . Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan:

 

4 . halk ağzında Deneysiz, genç, toy (delikanlı veya kız):

 

Neyse ki kurana göre cahili ,üstümüze almayı gerektirecek bir durum yok.

Gönderi tarihi:

Çok kısaca cahil;

kutsal kitaplardaki tuhaflıkları görebilen, insan uydurması olduğunu kavrayabilen ve bunları dile getirmekten çekinmeyen insanlara denir.

Gönderi tarihi:

En yakın dünleri unutmuşuz. Osmanlı'nın son iki yüz yılda nasıl çatırdadığını; hilafet, şeriat diyenlerin nasıl halkı cahil, yoksul bırakıp düşmana terk ettiğini unutmuşuz. Batı'da ilerleme, bizde bilim ve teknikten uzaklaşma vardır. Örneğin kayısımıza brunus armeniaca derlerken Avrupalılar, bitkilerin botanik tanımlamalarına başlamışlardır. Ülkemizde ise 2. Mahmut 'un hekimbaşı M. Behçet Efendi ''Hezar Esrar'' adlı yayınında ''Sinek pisliğiyle bulaşık bir sicim zamanla naneye dönüşür'' diyebilmiştir. Vilayet Yayınları'nda ''Su içinde kalan kıldan yılan, patlıcan tohumundan da akrep oluşabileceği'' yazılmıştır... Sonunda -Atamızın deyişiyle- uygar olmayanlar, uygar olanların ayaklarının altına düşmüştür.

 

Sevr'in emperyalistleri, yanlarında Vahdettin ve yurtseverleri ''Katli vacip'' ilan eden Şeyhülislam.. ve bunların kışkırtmalarıyla Konya, Biga, Bolu, Yozgat, Zile, Siirt, İnegöl, Denizli'de çıkarılan isyanların cahil yığınları... Karşılarında ise -Yaratanın bilenle bilmeyen bir olmaz ilkesine karşın- Osmanlı'nın Avrupa'dan üç yüz yıl sonra matbaa ile tanıştırdığı bir ülke: Mustafa Kemal ve yorgun, yoksul bir köylü ulus...

 

İlginçtir, Mustafa Kemal'in elleriyle kurduğu TBMM'nin tutucu çoğunluğu, 5 Mayıs 1922'de kurtarıcımızın görev ve yetkilerini elinden almıştır. 6 Mayıs'ta ise ''Ben bu ulusu ve orduyu başsız bırakır, düşmana teslim etmem'' diye haykıran Mustafa Kemal'e, aynı tutucular aldıklarını iade etmişlerdir... Sonunda Mustafa Kemal hilafeti, fesi, sarığı, çarşafı, peçeyi, şeriat yasalarını, tarikat, tekke, zaviye, mahalle mekteplerini kaldırırken; nice emperyalisti dize getirip yığınla şehit kemiklerinde anıtlaşan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştu... Ardından da sormuştu: Bizden başka bağımsız bir İslam ülkesi gösterebilir misiniz?

 

Dış ve iç düşman dünkü gibi... Ülkeyi yönetenler el ele ve uyanık olmalıdır. Kuran'da dindaş kanı haramdır. Pakistan ve Irak'ta ise İslam İslamı yiyor... Yalnızca sureler ezberletilmiş, Kuran'ın ruhu verilmemiş bu adamlara; düşman mezhep der, tarikat, türban, peçe der.. onları parçalar.

 

Osmanlı ilk üç yüz yılında, çağının ilerisinde ve dini de gereğince yaşayan bir toplumdur. Örneğin devlet adamlarını seçerken nesnel ölçütler kullanır, sarayda eğitime alır, sonra göreve atardı. Emanet -Kuran'ca- ehline verilirdi. Avrupa ise o dönem ortaçağ karanlıklarındadır... Zamanla çark tersine döndü: Giderek Araplaşan Osmanlı'da din, siyaseti de bilimi de avucuna almış, Avrupa ise olumlu değişimler geçirerek ilerlemiştir.

 

Düşman yine çok mutlu: Türban, dinsel özgürlük denilip karıştırılıyoruz. Gerçekten Nur suresi (31) kadının kapanmasını bildiriyor. Kimi yorumcu yüzün bile görünmesine karşı. Kimi daha ılımlı. Bazıları da erkek için bile avret yeri belirleyebiliyor.

 

Sayın Süleyman Ateş, 1995, ''Kuran'ı Kerim Tefsiri'' adlı yapıtında (S. 573) ''Yüzyıllar önce kendi geçimini sağlayan kadın yok gibiydi. Ayetlerin indiği koşulları düşünmek gerekir'' derken, ayetin amacıyla günün bağdaştırılmasının kaçınılmazlığını vurgular... Nikâhlısı, cariyesiyle pek çok kadın alabilen erkek (Nisa suresi 3), onlarla başedemeyecek, örneğin kapatacaktır. Hatta bazı kavimlerdeki gibi; kadının edep yerinin, cinsel haz bölümünü erkek sünnetçiye kestirecektir.

 

Gerçekten otuz beş yıl kadar önce -türban siyaset ve ticareti yokken- eşarp örtünen bayanlarımızın saçları görünür ve kâfir olunmazdı. Ama köktendinci siyasilere kazançlı bir simge gerekiyordu. Sonunda parti aç- kapa demokrasisinin yasal boşluklarından, türban -bir isyan bayrağıymışçasına- ortaya çıkıverdi. Gözleri görmüyor bazılarının. Al bayrağa karşın görmüyorlar, dünkü gibi... Siz isterseniz hilafet de gelir, dercesine, yalnızca Arapça sureler ezberletilmiş halkımıza, dinden başka her felaketi, din diye sunabiliyorlar... Hem de bugün bizi ayakta tutan, Kıbrıs'tan bizi -kulağımızdan tutulup- attırmayan, dış düşmana, gericiye, etnik bölücüye karşın önce Allah, sonra sayelerinde yaşayabildiğimiz, kahramanları karşılarına almak pahasına...

 

21. yüzyıl, cahiliye dönemi pislikleri üzerine gelmedi. Bugün İslam, kafalarda ve yürekte, insanı insan yapan bir ilkeler bütünüdür. Bu ilkeler çağ ile bütünleşir ve akla dayalıdır. Nitekim yüzyıllar önce Mevlana; ''Kadın kapatılmaz. Dürüstlük kişinin içinde olacaktır'' demiştir. Bir düşünelim: İki arkadaş konuşurken ''Kardeşim, karşılıklı kapayalım eşlerimizi, kızlarımızı. Böylece birbirimizin bayanlarına karşı kötülük düşünmeyiz.'' Cahiliye için uygun olan bu diyalog, günümüzde insanı yerin dibine sokar. Sanırım pek çok İslam devlet adamı -ülkeleri laik olmadığı halde- karı koca çağdaş giyinirken, böylesi tuhaf bir anlayışa fırsat vermemeyi düşünmüştür.

 

Yaşadığımız dünya, ulusça daha çağdaş ve bütün olmayı gerektiriyor. Kenetlenmiş bilekleriyle eller ne kadar yukarıda tutabilirse çağdaşlığı, albayrağı da o denli yukarıda dalgalandırır. İslamda da sevmek, bütünleşmek vardır. Düşmana bile adil davranmak vardır. Doğadaki ve evrendeki gizi düşünüp araştırmak vardır. Her kuşağın, toplumunu daha ileriye taşımak, dedelerini-ninelerini geçmek zorunluluğu vardır.

Gönderi tarihi:
Ne tesadüf ben de Hollanda'da yaşıyorum. Siz bilgileri nereden aldınız bilemem ama bakın Centraal Bureau voor Statistik ne diyor:

 

2006

Toplam nüfüs : 16.334.2

Yerli nüfüs : 13.186.6

Batıdan olan Yabancılar : 1.427.6

Batıdan olmayan Yabancılar : 1.720.1

 

Yani Hollanda'da aşagı yukarı 3.2 milyon yabancı yaşıyor. Bu da şu demek oluyor: Her 5 kişiden biri Yabancı.

 

Nasılsa Hollandaca biliyorsunuzdur herhalde. Size CBS'in linkini vereyim de bakın.

 

-http://www.cbs.nl/NR/rdonlyres/7DCA61A4-ED04-4511-8023-B1BFFDB6E960/0/2007jaarrapportintegratiepub.pdf-

 

Muki.

Ben size inanmıyorum demedim, hollandada yaşıyor olduğunuza sevindim,

Sizin vermiş olduğunuz bilgilere ben inanıyorum,

Sizde biliyorsunuzki Hollanda kiraliçesi bile Alman kökenli,

Prensesi arjantinli,

hatırlıyorsanız siz önceki iletinizde, okuma yazma bilmeyen oranını, 1,5 milyonla ifade etmiştiniz,

şimdi verdiğiniz hollandalı nüfusun, 13.186.6, kaçta kaçı okuma yazma biliyor sizce siz çıkararın, hesab edin,

yabancıları, saymanıza gerek yok, hatta beatrixi bile yabancılar tarafına koya bilirsin,

cahilliğin ölçütü, benim anlayışıma göre, okuma yazma biliyor olmak yada olmamak değil,

Fitratına uygun yaşıyor olup olmamaktır,

Bana göre Köyde yaşayan, fitratı bozulmamış okuma yazma bilmeyen, hasan dayı, Corç buch tan daha ,

iyi bir insandır,

Hiç değilse dünyayı kana bulamıyor,

Saygılarımla ,

muki,

Evren.

Gönderi tarihi:
cahilliğin ölçütü, benim anlayışıma göre, okuma yazma biliyor olmak yada olmamak değil,

Fitratına uygun yaşıyor olup olmamaktır,

 

cahillik = bilgi yetersizliği

 

demekki cahilliğin ölçütü, bilgi kapasitesidir

 

Bana göre Köyde yaşayan, fitratı bozulmamış okuma yazma bilmeyen, hasan dayı, Corç buch tan daha ,

iyi bir insandır,

 

iyi bir insan olmakla, cahil olmak farklı kavramlardır. Karıştırmaktasınız

 

George W. Bush ABD başkanı, Hasan dayı okuma yazma bilmeyen bir çiftçi

 

Ve siz corç buşun cahil olduğunu belirtiyorsunuz !

 

saygılar

Gönderi tarihi:

Bence cahil;kendi iradesinin ve düşünsel gücünün dünyada iyi bir yaşam

sürmesine yeterli olacağını bilmeyip,inanmayıp,hep kendi dışındaki birilerinden ya da

bir kuvvettten medet umarak yaşamayı ve bu uğurda söylene ve yazıla gelmiş

her materyali mantık çerçevesinden geçirmeksizin peşinen kabul edip,kendi

ışığını yakamamış insanlara denir.

Gönderi tarihi:
Bence cahil;kendi iradesinin ve düşünsel gücünün dünyada iyi bir yaşam

sürmesine yeterli olacağını bilmeyip,inanmayıp,hep kendi dışındaki birilerinden ya da

bir kuvvettten medet umarak yaşamayı ve bu uğurda söylene ve yazıla gelmiş

her materyali mantık çerçevesinden geçirmeksizin peşinen kabul edip,kendi

ışığını yakamamış insanlara denir.

 

Söylediklerine katılmakla beraber, bir düşüncemi söylemek isterim. Bu tanımın "Kuran'a göre cahil" tanımıyla çok da farkı yok sanırım. Cahilin kelime anlamı bellidir. Tarafısızın da dediği gibi bilgi kapasitesi ile ölçülür. Nasıl ki çok bilgili ancak ruhani varlıklara inanmayan insanların cahil olması söz konusu değilse, çok bilgili okumuş insanlar da inandıkları ve olmayan güçlerden medet umdukları için cahil olmayacaktır değil mi? Kısaca cahilliğin ölçüsü dini düşünceler olmamalıdır. Bilgi olmalıdır. İnnaç meseleleri insanı cahil yapmaz. Senin yazdığın gibi düşünürsek karşıt görüşle aramızda bir fark kalmayacaktır. Kelimelerin altlarını bu şekilde doldurmak, güzel Türkçe'mizi, her kelimenin 30-40 anlamı olduğu Arapça'ya çevirecektir...

 

Saygılar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.