Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 KALBİM DİNAMİT KUYUSU Beni, gözlerin götürür Gözlerin Aşkla, acıyla... Kuşatmışlar Sesimi, soluğumu Kesilmiş Tuz-ekmek payım Vurgunum Ve darda, Gözaltındayım. Dal, kor keser Penceremde açarsa Kuş, vurulur Üzerimden uçarsa. Ve hal böyle böyle, Yol bu yöndeyken Gelir, Ki her gelişinde Daha da içten Gelir, Soluk soluğa Benim olursun. Amansız sarmasında Kollarımın Esrik, Çığlık çığlığa Erir, kar gibi vücudun... Nicedir, ***** ağzında Bir salgın, Bir deprem gibi künyemiz. Nicedir, Başımıza zindan dünyamız. Biz ki Yarınıyız halkın, Umudu, yüzakıyız, Hıncı, namusu... Şafakları, Taa şafakları Hey canım, Kalbim Dinamit kuyusu... AHMED ARİF Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Korkmuyorum Seni Sevmekten Kaçmaya çalıştığın gerçek, Birgün karşına çıkacak. Ve işte o gün Kaçacak yerin olmayacak. Ben senin varlığını seviyorum, Yokluğunu seviyorum Sana ulaşamadığım dakikalarda. Seni duymayı Seni özlemeyi Hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum. Hiç korkmuyorum seni sevmekten. Senin gülüşünü seviyorum. Her bana bakışında Gözlerinede okuduğum o duyguyu Gözlerindeki gözlerimi seviyorum. Gönlünü seviyorum Özünü seviyorum senin Dudaklarındaki sözlerimi seviyorum Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben sendeki o sıcaklığı Sana olan uzaklığı seviyorum. Yanaklarından akan göz yaşlarını En çok, dağınık olduğunda saçlarını Beni arayan ellerini seviyorum. Yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen Ayrılığını seviyorum, En çok yalnız kaldığımda Beni bulan gönlünü seviyorum. Ben en çok senin bana olan Sevgini seviyorum. İçimden haykırmak geliyor. Dünyaya sığdıramadığım seni Kalbime sığdırmak geliyor. Ağlamak geliyor seni görmezsem Özlemek geçiyor içimden seni Sevmek geçiyor. İçimden sana doğru giden Bin bir türlü yol geçiyor. İçimden sen mutlu olacaksan Ölmek bile geçiyor gülüm. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben yalnızca seni seviyorum, Ne o muhteşem güzelliğin Ne kalbimdeki özelliğin Ne de sevdiğim için değil, Seni yalnızca sen olduğun için, Ruhun için Kalbin için Aklın ve sevgin için seviyorum seni. Ben seni en çok kendim için seviyorum Belki de ilk defa bencil oluşumu Sana borçlu olduğum için. Seni her şey için seviyorum. Ve sahip olmadığım Hiçbir şey için. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Her dakika seninle olmayı seviyorum. Gözlerimi her açtığımda Aklıma gelişini seviyorum. Her gece uyumadan önce Seni sevdiğim aklıma gelince Sensiz uyumayı bile seviyorum Uyumadan önce seni düşününce. Ben seni en çok Umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben seni bu şehirde olduğun için değil Benimle aynı toprağa ayak bastığın için Benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum. Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı Senin de gözlerine vurduğu için seviyorum. Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi Sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni. Beş bin yaşındaki bu dünyada Benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum. Ben seni benimle yaşadığın için Benden hiç gitmediğin için seviyorum Beni hiç terketmediğin için. Ellerini seviyorum tanrıya açıldığında Kalbini seviyorum kapıları açıldığında Ve gözlerini seviyorum Her karşımda kapanıp açıldığında. Bana baktığında İçimde yakaladığın coşkumu seviyorum, Her bana baktığında Seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Her kibrit çaktığımda Alevin içinde seni görmeyi seviyorum. Her sigara yaktığımda Dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum. Her bana baktığında O kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi Yalnızca sen olduğun için hayatımda Kendimi bile seviyorum Sen olunca aklımda. Kalbimi seviyorum seni seviyor diye Gözlerimi seviyorum seni görüyor diye. Ruhumu seviyorum, senin ruhuna Bu kadar yakın diye. Varlığımı seviyorum, Sırf sana borçlu olduğum için Mutluluğumu seviyorum. Gülümsememi seviyorum seni düşününce Ayakta kalışımı seviyorum sebebi sen olunca Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben sana olan sevgimi yazan Kalemimi seviyorum. Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum. Sana olan sevgime benzettiğim Her sevgiyi seviyorum. Bana seni hatırlatan herşeyi Sana giden yolları seviyorum. O kadar çok seviyorum ki seni Seni kaybetmek korkusunu bile, İçinde yalnızca, sen olduğun için Sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için Korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Seni seviyorum. Murat Apaydın Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 SIRADAN AKŞAMLAR Her gündüze uyandığımda Yeni bir hayat derdim içimden Gece ölümün soğukluğu Ve bende acının korkusu Sözler verdim... Tutamadım. Bir zaman sonra ben oldum Gündüze bakıp ağlayan Gecenin karanlığında Dünyayı sarmalayan. ATAOL BEHRAMOĞLU Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2006 Aşk Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlarda gidiyorlar. Gitsinler Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı, Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. Cemal Süreya Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 DÖRT AŞK ŞARKISI -I- Senden ayrılıp sonra Kavuşunca bu büyük güne Gördüm, görmeye başlayınca Herkesi neşe içinde. Ve o akşam vaktinden beri Bilirsin ya, hangisi Dudaklarım daha bir güzel Ve ayaklarım daha bir çevik şimdi. Daha yeşil ağaçlar dallar ve çimen, Duyumsayınca böyle Ve su daha hoş serin Üstüme dökününce. -II- Bana neşe verince sen Düşünüyorum da bazen: Şimdi ölebilirim diyorum işte Ve hep mutlu kalırım böylece Ta sonsuza dek. Sen yaşlanınca sonra Ve hatırlarsan beni Görünürüm yine bugünkü gibi Ve bir sevgilin olur senin de Hala gencecik biri. -III- Yedi gülü var dalın Altısını yel alır Biri kalır geriye O da bana adanır. Yedi kez çağırırım seni Altısında gelme kal Ama yedincisinde söz ver Tek bir sözcükle gel. -IV- Bir dal verdi sevdiğim Üstünde sarı yapraklar. Yıl desen,geçer gider Sevdaysa yeni başlar. BERTOLT BRECHT Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 HİKAYE Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz. Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz. Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz. Benim doğduğum köylerde Şimal rüzgarları eserdi, Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz. Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkiyalar basardı Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz. Sen Türkiyem gibi aydınlık ve güzelsin Benim doğduğum köylerde güzeldi, Sen de anlat doğduğun yerleri Anlat biraz. Cahit KüLEBi Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Yalnız İnsan Yalnız insan merdivendir Hiçbir yere ulaşmayan Sürülür yabancı diye Dayandığı kapılardan Yalnız insan deli rüzgar Ne zevk alır ne haz verir Dokunduğu küldür uçar Sunduğu tozdur silinir Yalnız insan yok ki yüzü Yağmur çarpan bir camekan Ve gözünden sızan yaşlar Bir parçadır manzaradan Yalnız insan kayıp mektup Adresimi yanlış nedir Sevgiler der fırlatılır Kim bilir kim tarafından Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Özletiyor Seni Bu Yağmurlar Burada yağmur yağıyor Aralıksız yağıyor günlerdir Ama sen yine de şemsiyeni Almadan gel ilk otobüsle Buğulanan camlara usulca Yüzünü çiziyorum ki yüzün Bir yağmur damlası olup Düşüyor yapraklarına gülün Güller de bozamıyor bu uzun Karanlık sessizliğini kentin Anılarını yitiriyor sokaklar Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları Tarih de kekemeleşiyor bazen Ki o zaman aşktır tek bilici Aşksa yürümek gibi bir şey Duyabilmek kuşların gelişini Anısı bizsek eğer bu kentin Unuttuğu türküler bizsek Acıyı rehin bırakıp bir güle Anımsatmalıyız bunları bir bir Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun . Ahmet Telli Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 SENİ AŞKA YAZMALI Gecenin karasında soluğum ayaz Şehrin ışıklarıda ısıtmaz beni Hicranımı yollara dedim diyeli Dilimdeki her şarkı söylüyor seni Hey bakışı sevdalı Hey duruşu yaralı Seni kimden sormalı Sen aşka yazmalı Yılların yorgunuyum başım çileli Dört mevsim on iki ay kuşanmaz beni Her cevapsız soru benden sorulur Uğradığım adresler bilmiyor seni Ahmet Can Akyol Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 SEVMEYİ ÖĞRENİYORUM ANNE Sevmeyi ilk annemle öğrendim. O; beyaz yüzlü, güzeller güzeli kadından. Seveceksin, herşeyi der, Sevmenin anlamını, yüceliğini Anlatırdı kırık kelimelerle. Sevmeyi hala öğreniyorum. Kuşları, böcekleri, çirkinlikleri, -hamam böceklerini bile,,, Birtek ikiyüzlü Dostlları, İhaneti, Ve yalanı sevemedim., Bağışla beni anne. Kurşunlayanı sevdim, Dağlarda yaşayanları sevdim . Dostluğa ihaneti sevemedim anne. Bağışla beni anne. Sevmeyi sen öğrettin Bir bir yapıyorum dediklerini, Sevmeyi daha çok seviyorum anne. İhanetler olmasa, dostluklar bozulmasa, Ne çok seveceğim daha anne. Sevmeyi daha da çok sevdim anne. Sen ne dedinse yaptım. Birtek kalleşliği, Hainleri, Arkadan bıçaklamaları sevmedim. Bağışla beni anne. Seninle sevmeyi özledim. Abdülvasi Köse Alıntı
Φ Baumann Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2006 Yerin derinliklerinden geldiler, ellerinde susmak bilmeyen bir yer altı güneşiyle, ne kadar diplere bastırılsa o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin. Ağır ağır geldiler, karanlık sarnıçlardan sıza sıza, sağır küplerde birike birike, yararak kaslarının içine yuvarlanmış sızıları ve ciğerlerinde yer etmiş ışıksız lekeleri. Geldiler bir büyük sesin harfleriyle ağızları dopdolu, suskun çamuru küremek için kentin gölgeli sokaklarından, sıyırıp almak için yıllardır gökyüzüne birikmiş pası, ovmak için isli alnını sabahın. Anıt bildiler sıradan ve gösterişsiz bir günü, diyecek sözleri varsa anıt bildiler, akacak bir yatağı varsa ırmaklarının ve atacak köprüleri varsa anıt bildiler, toplandılar o anıtın çevresine. Sonra her gün geldiler, artarak geldiler, kadınları çocukları ve alkışlarıyla, yoğurt mayalar gibi geldiler, pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi, su gibi, ateş gibi. Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına, yeni yollarla tanıştı ayakları, her gün yeni kabuklar çatladı, yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini, bir kent oldular sonunda ve adını değiştirdiler ülkenin. Kemal ÖZER (Zonguldak'ın kaçak madenlerinde çalıştırılan, kaçak köle çocukların ölümünün ardından, bir rapor dahi yazılmayan Zonguldak' ın Yaşsız Emekçilerine...) Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Unutmak mümkün olsaydı, söyler ve unuturdum; unutmaya tutunurdum, hatırladıklarımda… Ne hatırlatır bir anda; yüreğimin orta yeri okyanus gölgesi, sahil tuz buz bir çakıl taşı nasıl da fırlatılır damarlarımın en kılcalına? Küçücük, minicik, seke seke koynumda beş yara beşi kendinle çarp kaç bela?.. Beynimin üçüncü sayfasında kelime beldesi harflerini vurmuşlar her birinin gözünde kana banmış bant "ah" bile diyememiş a h uzağında yatar elini de kırıp manşete savurmuşlar... Dilimi yaşamla çarp kaç ölüm?.. Ne hatırlatır o anda söylemekte unutmanın sesi sev, unutma öp, unutma saçlarından okşa bir aslanı parmak parmak tokalaş rüzgarın yelesinden yağmur iç deniz biç gözlerin harman iskelesinden... Ah şu olmayan liman vapurları sirenlerinde martı beklediğim sessizliğin müptelası kendini kendinle çarp kaç zulüm?.. Söyler ve unuturum. Ne şarap içerim hatıra sabahına, ne günü uğurlar hüzün bensiz... bir sessiz damladır bu damarın dalgasında bir an işte nedensiz bahçeyi bahçıvanlığımla çarp kaç karanfilim soldu ellerimde kaç gülüm?.. Haklısın, kafası her zaman karışıktır sözün oysa her sabah tazedir simitçide gülüş simitte güneş ne buğday unutur güvercin gagalarını ne güvercinler uçar buğdaysız serçeyi kanadıyla çarp kaç bilim?.. Unutmak mümkün olsaydı, söyler ve unuturdum; unutmaya tutunurdum, hatırladıklarımda… Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Mavi, Maviydi Gökyüzü Mavi, maviydi gökyüzü Bulutlar beyaz, beyazdı Boşluğu ve üzüntüsü İçinde ne garip yazdı... Garip, güzel, sonra mahzun Iıkla yağmur beraber, Bir türkü ki gamlı, uzun, Ve sen gülünce açan güller. Beyaz, beyazdı bulutlar, Gölgeler buğulu, derin; Ah o hiç dinmeyen rüzgar Ve uykusu çiçeklerin. Mor aydınlıkta bir çınar Veya kestane dibinde; Mahmur süzülen bakışlar İkindi saatlerinde.... Birden gülümseyen yüzün Sabahların aynasında Ve beni çıldırtan hüzün İki bakış arasında. Kim bilir imdi nerdesin? Senindir yine akşamlar; Merdivende ayak sesin Rıhtım taşında gölgen var. Ahmet Hamdi Tanpınar Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Aşk İçin Teşekkür Ederim Teşekkür ederim bana ilk defa aşkı tattırdığın için bana severek yaşamayı öğrettiğin için hayata sımsıkı sarılmayı gösterdiğin için Teşekkür ederim bana sevgiyi hasreti acıyı tattırdığın için beni kıskanç ve nazlı bir kız yaptığın için bana bir bakışınla hayatı toz pembe gösterdiğin için Teşekkür ederim az da olsa bana kalbinde bir yer ayırdığın için beni birazıcık olsun sevdiğin için bana unutulmazlığı kanıtladığın için Teşekkür ederim gözlerimi açtığın için son kez teşekkür ederim kalbimde kapanmayacak bir yara açtığın için BU TEŞEKKÜRLER AZ BİLE . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ Baumann Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Göğü kucaklayıp getirdim sana kokla açılırsın solmuşsun benzin sararmış yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün öyle bükük bakma bana çam kolonyası getirdim sana kentli dağlıların haklı sevdasını bolu ormanlarından çarpan bir koku sanki köroğlunun ter kokusu aman kokusu, billah kokusu canlarım, canım benim üzme kendini bu kadar sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var bak yeryüzü ne kadar geniş ne kadar dar Dur akıtma gönlüm yaşını gözünden öpecek bir yer bırak oy bana en yakın bana en uzak sevgili yar Hasretine vur beni Giyecek çamaşır getirdim sana adettir diye değil, sevdim diyedir bağışla, eski biraz bedenim uygundur diye bedenine elimle yıkadım, ütüledim elma ağacında kuruttum Günler sarmal bir yay gibi bunu unutma Bahar annemizin yemenisindeki solgun çiçektir bunu unutma Seni ben her yerinden öperim bunu unutma kadere inansaydım sana inanırdım Düşürmem sigaramın ucundaki külü ben öyle kırık bakma bana Caddeler nasıl da genişliyor sana bunu söyleyecektim Bileyli bir makas vardı yanımda sana bunu söyleyecektim Hadi kes büyüyen tırnaklarındaki kiri sana bunu... Oyy nasıl söyleyebilirim deliren sevdamızın kısrak huyunu Elimi tut tuttururlar, o kadarına izin verirler kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu Bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız sen içerde Ben dışarda... Oyyy mahpusluk mahpusluk... Arkadaş Zekai ÖZGER... (seni kucaklayarak sayıyoruz/ Yıldızları Alıntı
Φ sayman22 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2006 MERDİVEN Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak Sular sarardı yüzün perde perde solmakta Kızıl havaları seyretki akşam olmakta Eğilmiş arza kanar, mutasıl kanar güller Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta AHMET HAŞİM... Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2006 SEVGİ BAŞTAN açık kapıları ardında bırak, dalgalarla yürü bir kuzey rüzgarı ol, serinliğinle gel susmak bilmeyen koca deniz anlatsın bütün kuşaklara o yitik efsaneyi orfe, orfe! sevgi baştan! şafakta sessizliğe salınan o ezgi mahmur özlemleri büyütsün usul usul uzak dağların havası, akarsuların büyüsü tütsülerin ağır yüküyle çöksün iç duvarlarına bütün toyluğunla uykuların bölünsün, gecelerin uzansın uzanıp uzanıp kopar gibi güç kavuşalım sabahlara düşlerime baskın ver, adını değil yüzünü istiyorum ilk ışıklarla koşalım çılgın yamaçlara ırmak boylarına, otların yumuşacık koruganına orfe, orfe! sevgi baştan! o şehri yeniden kuralım o şehri ve büyük aşıkların tarihine gömülmüş sevda şehirlerini yeniden roman olmak, şiire dökülmek için alanlarda anıtlara karşı öpüşelim tenha gecenin koynunda düşelim o büyük boşluğa yıldızlar ansızın peydahlanıp büyüsünler, gözlerimiz kamaşsın orfe, orfe! sevgi baştan! ölü demirlerle örülmüş sınırları geçelim bir bir toprağın buğulu yüzü gülsün gönensin sıcak merhabalarla sıkalım ellerini cümle aşıkların bahar köpürsün kuytulardan, o uğultu duyulsun taşkın yeşil, gümrah su orfe, orfe! sevgi baştan! HÜSEYİN YURTTAŞ Alıntı
Φ sayman22 Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2006 BAŞIM--GÖNLÜM Başım dedi dinlen Gönlüm dedi koş Başım dedi durul Gönlüm dedi coş Başım yüreksizdi Gönlüm ise boş Varlığım orada kaynadı gitti Başımla gönlümü edemedim eş Biri yüz yaşında biri yirmibeş En sonunda sardı bacayı ateş Varlığım orada kaynadı gitti Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 9 Ocak , 2006 HER SABAH SENİNLE BAŞLAR Önce gözlerin girer odamdan içeri Sonra ellerin, saçların dudakların Bir bir hatırlarım Her sabah senin olan ne varsa Yüzüm aydınlanır Şarkılar söylemek gelir içimden Yakında bir kuş öter Uzaklarda bir tren sesi Sonra kornalar, çocuk ağlamaları Vapur düdükleri Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma Sarar benliğimi birden Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım Her sabah seninle başlar Ve ben her sabah Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım Her sabah Rezil insanlar bekler her köşebaşında beni Yüzleri, yürekleri kadar kirlidir Biri gider, biri gelir Biri gider, biri gelir Yakamda duygusuz i.renç elleri Ve soğuk gözbebekleri gözlerimde O alışılmış yaşamak ki her sabah İğreti bir elbise gibi durur üzerimde Bir isyandır sarar içimi Her şeyi üzerimden çıkarıp atasım gelir Fakat insanlar, insanlar bırakmaz beni Biri gider, biri gelir Hep aynı ses, aynı şarkı Aynı sağır gökyüzü Dilsiz bir deniz Kör bir düzen Hep aynı kör döğüşü Yalancı yüzler, aptalca bakışlar O iki yüzlü selamlar Hep aynı tempoda geçen manasız bir gün Hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri Ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar Ya o geceler satılmış, utanç dolu Büyük avizelerin aydınlattığı sefil yüzlerimiz Renkli kumaşlar, altın kol düğmeleri Kristal kadehlerde kral içkiler O hesaplı dostluklar Satın alınmış sevgiler Ben alışılmış şeyleri sevmem, bilirsin Yaşamaksa dilediğim gibi yaşamalıyım Sevmekse gönlümce sevmeliyim Kendi ellerimle yazmalıyım alın yazımı Ölmekse istediğim anda ölmeliyim ve yaşıyorsam Her şey bambaşka olmalı seninle Alışılmış şeylerden öte Yalanlardan, düzenlerden uzak Yeter, yeter artık Dönmesin o eski plak Her şey gölümüzce olsun Bulsun Dilediği zaman ellerim ellerini Paylaşalım seninle bütün geceleri Sabahları, akşam üzerlerini Görülmemişi görelim, tadılmamışı tadalım Şarkılar söyleyelim kimsenin bilmediği Yüzüm her zaman aydınlık olsun aydınlığında Her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi Yeter artık, yeter Kırılsın o çemberler Sarsın her yanımızı bir yaşama sevinci Ayrılıklar, kederler, gözyaşları bitsin Bütün bir ömür boyunca Seninle başlayan sabahlarım Seninle sürüp gitsin. Ümit Yaşar Oğuzcan Alisilmis seylerden öte sevmeliyim seni ..... Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Kurban Bayramı... Garip yolcularız biz bu âlemde Meşakkat çöllerinin urbanıyız Neşeli görünsek,yahut mâtemde... Er geç kaderin birer kurbanıyız... Ulvi Ziya Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 GÖZLERİN Gözlerin gözlerin gözlerin, ister hapisaneme, ister hastaneme gel, gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte, şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya tarafında ekinler seher vakti. Gözlerin gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin, gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin, sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın ve yaz yağmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul. Gözlerin gözlerin gözlerin, gün gelecek gülüm, gün gelecek, kardeş insanlar birbirine senin gözlerinle bakacaklar gülüm, senin gözlerinle bakacaklar. NAZIM HİKMET RAN Alıntı
Φ sayman22 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 GİZLİ SEVDA Senin gözlerin öyle acı Bir ışık geçer ki bazen... Melek mi şeytan mı belli olmaz, Bakar pusularda uzaktan..... Senin ellerin öyle narin Bulutlar gibi yüzsün varsın Takıp pençeni yüreğime, Baştan başa yırtarsın... Masallarda iki tel birbirine, Sürtülürse;yardıma devler koşar Senin saçların öyle gür ki, Rüzgar esse kıyamet kopar... Alıp başımı delicesine, Koşmak isterim nere olursa olsun... Tutarsın devler gibi yolumu Neyana koşsam durdurursun.... Cahit KULEBİ Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 SEVGİ DUVARI sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat sevicileri derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi CAN YÜCEL Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Uçurum Senin çaban, Ekmek parası. Ben, Sevda budalası. Birisi karın doyurur. Öteki, Yakar kavurur. Sen, Doymaya, Ben, Yanmaya talibim. Celal Odabaş Alıntı
Φ Baumann Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2006 Gözlerin hep derinlerde Kayıp giden bir yıldız gibi Gözlerin bir hüzün sarkısı Bir masal kuşu konar düşlerine Açılır kapısı çocuk yalnızlığıdır Kendini dinlemekten yorgun düşmüş İnsanlar Kendi izini arayan umarsız bir dünya Bak nasıl da sancılı Bak nasıl da çözülüyor Bak nasıl da fırtınalı Yeniden ulaşmak için kendine<<< Metin Kemal KAHRAMAN... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.