Canraşit tarafından postalanan herşey
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Evet efendim farklı bir şey söylemiyoruz. O şartlarda yaşayan bir insanı intihara iten ruhsal güç cennet vaadi ( kişisel çıkar) de olabilir, herhangi bir ideolojinin ali çıkarları da. Bildiğiniz gibi, buna psikolojide rasyonelleştirme ( akla uygun hale getirme ) denir. Saygılar sunarım.
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Elbette efendim kesinlikle katııyorum. İlaveten belrtmek gerekir ki, her ne inanç olursa olsun inancını siyasete alet etmemek de bu insan hakkının garanti atına alınmasına yönelik çağdaş bir ilkedir. Saygılar sunarım.
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim açlık, yoksulluk içinde sürekli savaş ortamında kalıp, her gün çevresine, evine bombalar düşen, iki gün önce anne babasını veya çocuğunu kaybetmiş bir insandan rasyonellik beklenmesi irrasyoneldir. Bu şartlarda yaşayan bir insanı bir düşünün. Hangi inanca, ideale sahip olursa olsun aynı davranışı gösterir. O insan idealleri uğruna ölen veya intihar eden bir insan gibi değerlendirilmemelidir. Ki İslam dininde intihar da cehennemlik bir günahtır, savaşta sivillere zarar vermek de. El Kaide, Taliban'a, Hamas'a vs.ye bakıp İslam dini şiddet ve terör enstrümanıdır denilemez. Bu örgütlerin hep işgal altında olan, savaşların hüküm sürdüğü ülkelerde taban bulmasının bize anlattığı şey bu olmamalıdır gerçekçi düşündüğümüzde. Bu gibi ülkelerde her ideoloji veya din keskin ve fanatik yaşanır. Bu yaklaşım Müslümanlara özgü değildir. Saygılar sunarım.
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Neyi doğru anlamış efendim o sayın üye ? Siz bunu mu onaylamıştınız ve hala bunu mu onaylıyorsnuz ? Bakın aynı başlıktan sayın dipnotun alıntı yazısından Ilımlı İslam tanımı : Ilımlı İslam o sayın üyenin anladığı ve sizin kesin ve net bir dille onayladığınız gibi bir din yorumu değil, politik bir araç olarak kurgulanan, siyasal islamcılığın emperyalizmle ve küresel sermaye ile uyumlu liberal bir yorumudur. Bunun doğrusunu öğrenebilmek için 4 sene biraz fazla gibi ama neyse efendim olur böyle şeyler. Efendim neyi savunduğum gayet net ve açıktır. Dini siyasete alet edenleri eleştirip, dinsizliğini siyasete alet etmek, eleştirilen tutumu gösterenlerle aynı seviyeye düşmek demektir. Siyasal İslamcıları, çağdışılıkla, aydınlanma değerlerinden uzak olmakla suçlayanların kendi çağdaşlıklarını da sorgulamaları gereklidir. Gerçekten halkını seven aydınlanma değerlerini yeterince anlamış, benimsemiş, içselleştirmiş bir aydın, eğer dinsiz ise, dini siyasete alet edenlere karşı çıktığı gibi, dinsizliğini siyasete alet edenlere de karşı çıkar. Her siyasi konuyu dine indirgemek, hayatı dogmatiklerin penceresinden okuyup, tarihi din ile dinsizliğin mücadelesi ile açıklayanların çağdaşlıkla uzaktan yakından en küçük bir ilgisi bile olamaz. Daha önce de örneği vermiştim. Etnik kimliğini siyasallaştıran yani mesela Kürtçülük yapan biri ile tartışırken Türkçülük yapılması ne kadar çağdışı bir yaklaşım ise, Dincilik yapan biri ile tartışırken Dinsizcilik yapmak da o kadar çağdışılıktır. Çağdaş değerlerin ne kadar çarpık öğrenildiğinin resmidir. Ve en önemlisi, emperyalizme ve onun Türkiye'deki uzantısı olan bir siyasi eğilime şiddetle karşı olup, onu var eden, destekleyen yine aynı emperyalistlerin ürettiği sahte etiketlerle, aynı coğrafyayı ve aynı kaderi paylaştığımız ateisti, dinsizi, müslümanı, hristiyanı, budisti, yahudisi, mecusisi ile hep birlikte aynı saflarda yer alınması gereken ezilmiş, sömürülmüş halklardan bir çoğunun dinini bir terör aracı, şiddet entrümanı olarak görenlerin müstehak oldukları bu siyasi eğilimim yönetiminden şikayet etmeleri aydınlanma değerlerinden olan rasyonel ve hümanist düşünceye karşı duran bir akıldışılık ve insafsızlık örneğidir. Madem metaforik anlatımı seviyorsunuz, şöyle anlatayım : Yangın evlere sıçramış, eviniz yanıyor, gelecek yanıyor siz, yangını çıkaran kundakçıyı ve elindeki çakmağı görmenize rağmen, kundakçının sözüne inanıp, evdeki kardeşinizin okuduğu kuranları, tefsirleri alevlere atıp yangını körüklemek çabasındasınız ! Kuranı, tefsirleri yangının sebebi olarak gösteren kundakçının sözüne inanıp, kardeşinizle bu yüzden amansız bir kavga içerisindesiniz. Uyanın beyefendi artık ! Başka eviniz yok ! Neden alınmış olabilirim acaba ? Ilımlı İslamı savunmadığımı ancak 2 sayfa tartışmanın sonunda anlatabilmiş olmanın bir payı olabilir mi bir düşünün bakalım OKS bağlamında ? Kaçamak cevaplar yerine kime cevap verdiğinizi alıntılarla belirtseydiniz, ondan da çok emin değilim ama belki de daha az bu tür problemler yaşardık. Saygılar sunarım.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Efendim, hukuki kesinlik kazanan bir delil nasıl bir şeydir sizce ? Saygılar sunarım.
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim, ne Avrupalılar ne de İsrail kedidir. Yeni kıtaların keşfine yol açan itici gücün, doğunun zenginliklerini ele geçirememelerinden kaynaklanan ekonomik kaygılar olduğu biliniyor. fakat Osmanlılar nedeniyle Avrupalıların kendi kimliklerine daha sıkı sarıldıkları doğrudur. Papa, Avrupa'dan Türkleri atacağız sloganını kullanarak kilise baskısını sürdürmüştür. Onun başarısızlığı üzerine Luther, Kilisenin baskısına karşı gelirken yine Türk tehlikesini kullanmış, Türkleri Tanrıdan günahkarlara verilmiş bir ceza olarak niteleyip kendi hareketini meşrulaştırmıştır. Bugün de, Avrupa'da Müslümanları terörist göstermek, aşırı-sağcı partilerin temel yöntemidir. Ve giderek oylarının artmasından başarılı oldukları da görülmektedir. İsrail'in insanlık dışı saldırıları, Sosyalist-Laik FKÖ hareketin zayıflatılmasıyla birlikte, insanları Müslüman Kardeşler örgütünün Filistindeki kanadı olan Hamas'a destek vermeye yöneltmiştir. Saygılar sunarım.
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Doğru ama eksiği var. Kenan Evren, babaları ile birlikte kendi yarattığı ağır koşulların ardından ağır bir vebal yüklenmiş ve buna katlanmış, paşalar gibi yaşamıştır. Tabi ben Mübarek ile Evren'i iktidarda kalış sürelerine göre mukayese etmiş olsam bu eleştiri mantıklı olurdu. Ama değil. 70'lerde Sovyetler'in Türkiye üzerinde emelleri olmamıştır. Sovyetlerin çöküntüye uğraması Afganistan bataklığı yüzündendir. El Kaide ve Taliban yüzündendir.
-
İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim beni sizin dine cephe almanız falan ilgilendirmiyor. İktidarın tutumu yüzünden dine cephe aldığınızı da söylemedim yalnızca iktidarın tutumu yüzünden aynı tutumu göstermenin, yani; dini siyasete alet edenlere karşı dinsizliği siyasete alet etmenin yanlışlığını vurguluyorum. Söylediğim gayet açık ve nettir. Siyasi konularda dinin inanç bazında tartışılmasının tartışılan mevzulara bir katkısının olamayacağını, her şeyi dine bağlayan dogmatiklere öykünür gibi, her siyasi olayda dinden dem vurulmasının ve nedenlerin dine bağlanmasının aşırı indirgemecilik olduğunu söylüyorum. Üstelik, emperyalizmin ürettiği yalanlar üzerinden müslüman toplumları aşağılamanın, düşman görmenin göstermenin bir mantığı olmadığını, dayanaksız olduğunu, hümanist bir yaklaşım kabul edilemeyeceğini gösteriyorum. Hem AKP üzerinden emperyalizme karşı görünüp, hem de emperyalizmin yalanlarını savunmanın yaman çelişkisinden bahsediyorum. Fakat forumda kısa bir araştırma yaptığımda eskiden en azından daha tutarlı olduğunuzu gördüm Ilımlı İslam'ı yanlış anlayan bir üyeye verdiğiniz cevap buyrun burada : Saygılar sunarım.
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Efendim derin dünya devleti olmaz, gizli dünya örgütü olur o ve öyle bir şey yoktur. olsa bile dünya birleşik miydi ki gizli dünya örgütü bölmüş olsun. dünya ne zaman birleşmiş ki ? bir çok milletin olduğu yerde o devlete '' konfederasyon '' denir. ismi de herhangi bir milletin ismi olmaz. SSBC gibi. ama bir çok ırkın bulunduğu yerde devletin ismi ırk ismi olabilir. eğer o ırk herkesin geninde biraz var ise yani dağılmışsa problem teşkil etmez. millet vatandaşlık bağı demektir. ırk ile aynı şey değildir. devletin ismi insan devleti olsa bu diğer insan isimli devletlerle karışır karıştırılır. insan1, insan2, insan3... devletleri diye ayırsak bu sefer niye birinci ben değilim diye itiraz edecekler kavga çıkacak. en iyisi demişler ki burada en az mesela 500 yıl yaşayan ırk hangisi ise onun ismini verelim. zaten 500 senede o ırk dağılmıştır hepimizde biraz vardır o ırktan, onun için devletin ismi o ırkın ismi olsun demişler. Saygılar sunarım.
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Efendim, internette bolca bulunan bu bilgileri tarihi konjonktürü içerisinde değerlendirmek gerekir. İlk olarak, Atatürk, Kürtlerin emperyalistlerin oyununa getirilmeye çalışıldığını görerek, onların Türkiye'den kopmasını önlemek için, yeni kurulan ülkede doğal olarak Kürtlerin de yönetimde söz sahibi olacaklarını belirtme gereği duymuştur. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten şimdiki İl Özel İdareleri gibi bir yapının mümkün olacağını söylemiştir. Fakat, 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra böyle bir idare tarzının bu tür isyanların önceden haber alınıp bastırılması için uygun olmadığını görmüş ve vazgeçmiştir. İnönü de, Lozan da, Musul ve Kerkük için İngilizlerle yaptığı pazarlıklarda Kürt'lerin Türkiye'ye olan bağlılığını vurgulamış hatta Musul ve Kerkük'te Wilson İlkeleri uyarınca Plebisit ( referandum ) önermiştir. Ancak İngiliz hükümeti temsilcileri buna yanaşmamıştır. Türkiye ekonomisine ağır darbe vuran Ağrı isyanlarından sonra söylediği sözler ise, emperyalistlerce kullanılan etnik Kürt milliyetçiliğini önlemek ve kontrol altına almak için uygulayacağı tedbirler arasında olan ülkedeki herkesi evvela tek bir ulus haline getirmeye yönelik olağanüstü döneme ait söylemlerdir. Ve hatırlamak gerekir ki İnönü de Kürt kökenlidir. Unutmayalım ki, o yıllarda hiç bir ülkede antlaşmalar dışında azınlıkta kalanların etnik hakları yoktu Avrupası, Amerikası dahil. Monarşiyi yıkıp Cumhuriyeti kuranların doğal olarak tasfiye etmek istediği monarşik döneme ait feodal unsurlara azınlık hakları vermek, vatandaş kavramını yerleştirmeye çalışan devrimin amaç ve ilkelerine asla uymazdı. Atatürk'ün bahsettiği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun hazırlayıcıları arasında olan Mahmut Esat Bozkurt'un, yukarıda bahsi geçen konuşmadaki ırkçı düşünceleri, Adalet bakanlığından ayrıldıktan 3 sene sonra sivil vatandaş sıfatıyla ifade ettiği kendi özel düşünceleridir. Onun sözlerinin Turkiye Cumhuriyetini bağladığını düşünmek abesle iştigaldir. Hatta İnönü tarafından görevden alınmasında onun bu fikirlerinin bilinmesinin de payı vardır. Saygılar sunarım.
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Şimdi efendim, hem sayın Politika'ın hem de sayın demirefe'nin yaptığı tanımları doğru buluyorum ve zaten aynı ilkelerde birleşiyoruz. Fakat, bu yukarıdaki yazıda bahsedildiği gibi '' bizi yönetenlerden '' mesela Arnavut kökenli olduğu bilinen Kenan Evren'i bir ele alalım : Kenan Evren, Türkiye'de örneğin Arnavut çıkarları uğruna ülkesinin içini mi kemirmiştir, Arnavut menfaatlerini ülkesi aleyhine mi kovalamıştır ? Ya da başka bir ülkenin mi ? Onun için, onun Arnavut kökenli olduğunu ülkenin bugünkü kötü durumunun sebebi olarak vurgulamak, ırkçılık olmaz mı ? Hiç Türk kökenli birisi ülkesinin içini kemirmemiştir, başka ülkelerin menfaatlerini kendi ülkesi aleyhine kovalamamıştır diyebilir miyiz ? Buna hakkımız var mı ? Bir de şu var; biz birisini beğenmiyoruz diye herkes de bizim gibi beğenmemek zorunda da değildir. Ama beğenmediğimiz insanların etnik kökenini vurgulamak da yanlıştır. Bana kalsa şöyle ifade etmek daha doğru olurdu : '' Bugüne kadar Türkiye'yi niçin Türklerin yönetmediği,neden bizi yönetenlerin hep '' Amerikalı '' olduğu düşünülürse ülkemizin bugünkü durumunu anlamak hiç de zor olmaz.'' Ki böyle bir genelleme de yanlıştır. Bizi yönetenler arasında ''Amerikalı'' olmayanlar da vardır. Saygılar sunarım.
-
Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
- Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Efendim kusura bakmayın ama ben de sizin anlattığımı anlamamanızdan bir şey anlamadım. Mesele bugün SSCB olmaması ise, evvelki yazıma bir ilave yapalım o zaman, yazdığımın mantığı yine de değişmez : Fakat beyefendi, bu şekilde yalnızca mantık yürütmeyle, zanla olaylar analiz edilmez ki, yapmayın efendim, olur mu öyle şey ? Sizin mantığınız şuna benziyor mesela : '' TSK'nın geçmişte darbe yapmış olması bugün de yapacağının bir kanıtıdır '' Oysa, eğer elinizde bunu destekleyecek sağlam delilller yoksa bu söylediğiniz dediğiniz gibi '' tam bir masal '' olur. '' SSCB'nın geçmişte işgaller yapmış olması 70-80'lerde Türkiye'yi de işgal edeceğinin bir kanıtıdır '' Oysa, eğer elinizde bunu destekleyecek sağlam delilller yoksa bu söylediğiniz dediğiniz gibi '' tam bir masal '' olur. Bir ülkenin emperyalist olması, geçmişte ülkeler işgal etmiş olması onu ancak olağan bir şüpheli yapar ancak tartıştığımız olay gibi bir konuda hakkında aleyhine halen bir delil bulunamamışsa bunun adına, evet, '' masal anlatmak '' denir efendim. Üzerinden 30 sene geçmiş bir olay hakkında yapılan yüzlerce araştırma, üstelik Sovyetler dağıldıktan sonra tüm gizli arşivleri ortaya serildikten sonra bile böyle bir ilintinin olmadığını çok net olarak ortaya koymuş, tam aksine olayın bir NATO tezgahı olduğunu kanıtlamışken, 40 sene öncesine ait bir yalana inanıp hala savunabilmek, masallara yatkın bir zihine de sahip olmayı gerektirir. Not : '' SSCB son derece katı bir baskı ve zulüm düzeni kurmuş, baş kaldırmak isteyenleri en zalim ve acımasız şekillerde ezerek kan kusturmuş olduğu '' söylemi de CIA tarafından üretilip yayılmış bir yalandır. KGB'nin arşivleri de dahil SSCB arşivleri tamamen açılmış, Stalin dönemi dahil mahkum sayıları, mahkeme kararları yayınlanmıştır. Saygılar sunarım.- Tanrı Egoisttir...
Bakış açısı ve ufuk genişlemesi adına bir öneri olarak : Freud, insancıl evrimin hedefinin şu amaçlara ulaşmak olduğuna inanır : Bilgi, ( akıl, gerçeklik, mantık ) insan sevgisi, acıların azaltılması, özgürlük ve sorumluluk taşıyacak güce erişmek. Bu idealler ise tüm büyük dinlerin ahlaki temelini oluşturur. Batı ve Doğu kültürleri, bu temeller üzerine kurulmuştur. Konfüçyus’ün, Lao-Tse’nin Budha’nın, diğer peygamberlerin ve İsa’nınnöğretileri hep bu idealleri savunur. Bu dinler ve öğretiler arasında ( yer ve zamana, hitap edilen topluluğa göre değişen ) deyiş farklılıkarının olması doğaldır. Örneğin, Buddha ağırlığı acıların azaltılıp yok edilmesine verirken, peygamberler adalet ve anlayışlı olmaya önem vermişler, İsa ise insan sevgisini öne almıştır. Görünürdeki farklılıklara rağmen tüm bu dinsel önderlerin, insanlığın gelişmesindeki amaçlar ve biçimler konusunda tam bir uyuşum içinde olmaları ilginçtir. ( Erich Fromm -Psikanaliz ve Din ) -http://www.psikolojikdanisma.net/psikanaliz_din.ht Saygılar sunarım.- Tanrı Egoisttir...
Efendim, görüyorum ki oldukça önyargılarla dolusunuz. Şimdiye kadar farkına varmanız gerekirdi ki; bu başlıkta veya diğer başlıklarda, '' din var mı yok mu, inanmalı mıyız, inanmamalı mıyız '' tartışması yapılması konum dışında kalıyor. Benim sorguladığım '' İslam Şiddet dinidir '' önermesinin, '' İslamın barındırdığı Hukuk ( Kamu, Medeni, Miras, Borçlar, Ceza vs. ) kurallarının bugüne göre şiddet içerip içermediği '' ile veya '' bugün de o kuralların geçerli olup olmadığı, olması gerektiği / gerekmediği '' ile bir ilgisi olmadığını da anlamanız gerekirdi. Benim sorguladığım '' İslam Şiddet dinidir '' önermesi, İslam'ın barındırdığı '' Savaş Hukuku''nun bir terör ve şiddet enstrumanı olarak kullanılabilirliği. Bugün emperyalistler tarafından, İslam'ın, Batı'ya karşı yada dünyanın geri kalanına karşı bir tehdit unsuru olarak gösterilmesine dayanak yaptığı ayetlerin konusu da bu. Ve öne sürdüğünüz ayette size ispatlayarak gösterdiğim de, İslam'ın barındırdığı Savaş Hukukunun bir terör enstrumanı olarak kullanılabilemezliği idi. Onun dışında benim tartışma alanıma giren bir konu yok. Barış bizlere bağlı sayın demirefe. Eğer biz, emperyalistler tarafından çıkarılan yalanlara inanıp savunmazsak, kendi coğrafyamızın insanlarına yönelik yapılan saldırıları, işgalleri, ambargoları hoş ve meşru görüp, bunlara karşı çıkmaz, emperyalistlerin değirmenine su taşımaya devam edersek, elbette ki barış sonsuz bir rüya olur. Dincileri kötülemek uğruna doğruları söylemekten kaçınılmamalıdır. Emperyalizme hizmet eden dinciler olduğu gibi ona karşı olduğu için fatura ödeyen dinciler de mevcuttur. Saygılar sunarım.- Tanrı Egoisttir...
Neden ? Ben, '' en azından dilinize pelesenk ettiğiniz bu ayet değerlendirildiğinde '' kaydını koymuştum, '' temelsizmiş '' derken. Tek örnekten yola çıkarak tümevarım mı yapmışım ki sizin gibi, bilimsel yöntem kullanmadığımı iddia edesiniz, olurmu öyle şey efendim ? Getirin başka bir ayet ona da bakalım, tarihteki tüm müslümanlar tarafından kabul edilmiş muteber tüm tefsirler '' demirefenin tefsiri '' gibi miymiş, Selefilerin tefsiri gibimiymiş, Neoconların empoze ettiği gibi miymiş, Evangelistlerin empoze ettiği gibi miymiş ? ( Bakın efendim, size kaçabileceğiniz doğru yolu da gösteriyorum, doğru ve dürüst tartışma yöntemi olarak. ( ne demek rica ederim, teşekküre gerek yok) ) Efendim '' kişilere bakarak yargılama '' diyen ben değilim. Başkaları diyorsa, kendi tefsirinize(!) de bakmayın o zaman efendim. Hani '' tarihte müslümanlar o apaçık ayeti '' demirefenin tefsiri '' gibi anlamışlardı da savsaklamışlardı '' ? Şimdi ise '' müslümanları kandırmak için '' demirefenin tefsiri '' gibi anlaşılmasın diye çarpıtmışlar '' Bakıyorum argüman birden değişmiş . Oysa herkesin işine gelirdi o ayeti '' demirefenin tefsiri '' gibi anlamak. Ne uğraşacaklar ki o vahşi çağda bir Yezididen yada bir Hindudan alacakları vergiymiş şuymuş, buymuş, defterlere kalemlere yazık. '' demirefenin tefsiri '' ne göre davranıp bir Müşrik müslümanlığı kabul etmediği takdirde direk öldürür, mallarına, toprağına, evine, parasına, neyi var neyi yoksa el koyarlardı, bu kadar basit. Kabul ederse de alın size hazır asker. Tepe tepe kullanın. Hayır zaten her mantıklı insan o ayetteki apaçık sözlerin hangi dönem için geçerli olduğunu anlayabilir. Ama bakıyoruz cevap : '' Taberi çarpıtmış !.'' Peki neden çarpıtsın ? Neden var mı ? Yok. '' nedensellik '' miş, '' determinizm'' miş falan, geçelim bunları efendim. ( Bir kaçış yolu önerisi : Taberi, 1000 sene sonra insanların medenileşeceğini bildiğinden, onların bu ayeti okuyup, İslamdan soğumasını engellemek için bu ayeti çarpıtmış. ( bir şey değil efendim her zaman bilmukabele )) Saygılar sunarım.- Tanrı Egoisttir...
:D- KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
İlahi sayın Ahmet Ay, beni güldürdünüz. Hiç öyle şey olur mu efendim ? Biraz hukuk bilgisi olan biri, maddi delil olmadan mahkümiyete hükmedilemeyeceğini bilir. Tanıklar bazı hallerde maddi delilden sayılır. Bu davada da yüzleştirmeler yapılıp suç tespit edilmiştir( hizbullah yöneticiliği ). İddianameyi ve mahkumiyet karar metnini buraya getirecek halimiz yok. Ama gerekirse getirilebilir de. Ki konuyu bu açıdan tartışmak havanda su dövmektir. Nurettin Şirin'in mahkum olduğu yıllarda kimsenin '' Türkiye'de fikir özgürlüğü var '' iddiası yoktu. Defterine orak-çekiş çizen, Manisadaki lise öğrencileri gibileri de mahkum olabiliyordu misal. Daha öncesinde yani 80 öncesi kibritin üzerindeki desen orak-çekice benzetilip kibriti üreten firma hakkında soruşturma açılabiliyor-du. Ama şimdi yıl olmuş 2011 ve '' Türkiye'de fikir özgürlüğü var '' iddiası var bazılarınca. Doğru mu ? Değil. E, '' kazanın doğurduğuna inanıyorsunuz da öldüğüne niye inanmıyorsunuz '' o zaman ? Bugünün normlarına bakılarak geçmiş değerlendirilmez efendim, yapmayın. Saygılar sunarım.- İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim buna; ''bir yandan emperyalizmden yakınıp bir yandan da emperyalizmin değirmenine su taşımak '' denir. Bu forumda bile hem AKP'ye oy verip hem de bir dine inanamayan yada uzaylılara inananlar yok mu ? Genel olarak insanların, -herhangi bir ideolojinin fanatiklerini saymıyorum- siyasi yöneliminde ekonomik kaygılarının belirleyici olduğunu göz ardı etmek mümkün mü ? Fakat mensup oldukları din veya ideolojileri yüzünden küçümsenmek hatta o dini veya ideolojiyi bir terör aracı gibi gösterenler tarafından dışlanmak, insanların siyasi tercihlerinde ekonomik kaygılarını bastırmasına, kimliklerini sahiplenen unsurlara yaklaşmalarına sebep olur. Dolayısıyla sömürü için önemli bir kapı açılır. AKP'ye bakıp, insanların dogmalara vesaireye göre oy verdiğini sananların, 80 öncesi Ecevit'e ABD tarafından ambargolar konulmasının, 12 Eylül darbesinin yapılmasının, 2001 Krizinin yaratılmasının altında yatan iç dinamikleri de iyi irdelemeleri gerekir. Neden o dönemler '' solculuk, Komünistlik dinsizliktir '' sloganlarını yaymaya çalıştıklarını da. Öte yandan 28 Şubatta memura işçiye güzel zam veren Erbakan'ın, neden '' şeriat geliyor '' diye meşrulaştırılarak etkisizleştirildiğini de. Saygılar sunarım.- İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim, tabi ben Mübarek ile Evren'i iktidarda kalış sürelerine göre mukayese etmiş olsam bu eleştiri mantıklı olurdu. Ama değil. Bu '' dogma karşıtı '' sosyal psikolog beyefendiye soralım o zaman; demokrasilerde YÖK diye bir kurum olabilir mi ? Demokrasilerde Sendikacılık kısıtlanabilir mi ? Demokrasilerde fikir özgürlüğü kısıtlanabilir mi, kültüre sanata yasaklamalar getirilebilir mi ? Demokrasilerde McCartycilik yapılabilir mi ? Demokrasilerde askeri vesayet olabilir mi ? Demokrasilerde seçim barajı olabilir mi? Demokrasilerde siyasi partilerin delegeleri ön seçim yerine genel başkan tarafından mı atanmalıdır ? Demokrasilerde etnik grupların dilleri yasaklanabilir mi ? Demokrasilerde çeşitli rabıtalarla irtica beslenebilr mi ?Demokrasilerde üniversitelerde kılık kıyafete karışılabilir mi ? Bugün, AKP'nin YÖK, HSYK gibi üst yapı kurumlarını ele geçirmesini veya geçirmek üzere oluşunu, basın özgürlüğünü kısıtlamasını, yargı bağımlılığını artırmasını, seçim barajını, partisindeki lider sultasını, dincilerin saldırgan ve baskıcı, sindirmeci, "sus kes sesini ağzını açma" şeklinde bir tutuma girmesini vs. diktatörlük veya diktatörlüğe gidiş olarak görenlerin, konu Kenan Evren oldu mu, savunma refleksi göstermelerinin sebebini dogmaların genlerine kadar işlediği bir topluma mensup olmanın tezahürü olarak görmek gerekmez mi ? Saygılar sunarım.- İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim hatırlatmam gerekir ki; tartışmamız sizin içinde şu cümlemin geçtiği yazıma itiraz etmenizle başladı : Aslında bu olaylar hakkında vardığımız sonucun çok da farklı olmadığını yaptığınız akıllı uslu değerlendirmelere bakarak görebiliyoruz: Fakat, nasıl bir önyargı ise bu, ortaöğretim giriş sınavlarında '' yukarıdaki cümlenin ana fikri nedir ? '' gibi bir soru olsa, en Türkçesi kıt öğrencininin bile çıkarsamayacağı bir fikri çıkarttırabiliyor. artık beyni dogmalarla örülmüş, dogmalar genlerine kadar işlemiş bir toplum olmamızdan mı kaynaklanıyor, onu bilemem fakat şu çok açık ki; '' Müslümanlığı yeterince yaşamadğımız için bu haldeyiz '' diyenler ile, '' Müslümanlık yüzünden bu haldeyiz '' diyenlerin kullandığı '' aşırı indirgemeci mantık '' ve dogma penceresinden hayatı yorumlama refleksi tıpatıp aynı. Ve ayrıca, kişilerin fikirleri üzerinden tartışmak yerine kimliğine bakarak sözlerinin değerlendirilmesi de, değerlendiren kişinin gelişmemiş tartışma kültürünü gösteren bir veridir. Efendim, ben bu forumda birey bazında böyle bir yaklaşımı gösterenlerin tam tersi ekolden olduklarını görüyorum. Bakın kendinizi ne güzel ifade etmişsiniz. Her kim, baskı altında, varlığının tehlikede olduğunu hissederse radikalleşir. Oysa ben, bu forumda AKP'ye oy veren din karşıtlarının da olduğu görülmesine rağmen, insanların hala '' HOMO ECONOMİCUS '' yönelimleri olduğunu kavrayamayacak kadar sığ bir bakışla, siyasi her olayı ısrarla dogmaya bağlayanları görüyorum. Her kim, baskı altında, varlığının tehlikede olduğunu hissederse radikalleşir. Bu forumu geçelim, yüzyıldır emperyalist ülkeler tarafından rahat bırakılmamış, işgallere, ambargolara uğramış, onların çıkardıkları iç savaşlarla uğraşmış, askeri darbelere maruz kalmış ülkelerde insanların her ne dini ve ideolojiyi savunuyor olurlara olursa olsun radikal tutum sergilememeleri, fanatizme sürüklenmemeleri olanaksızdır.'' Kediyi bile sıkıştırırsanız kaplan kesilir '' lafı boşuna söylenmemiştir. Dinler, ideolojiler, felsefeler psikanalitik açıdan normal görülen, her insanın ruhsal ihtiyaçlarını karşılayan olgulardır. Baskı ve şiddet ortamlarında herkes sahip olduğu düşünceye, ideolojiye, dine daha sıkı sarılır. İşte, Selefi mezhepli Taliban'ın, El Kaide'nin, Hamas'ın Afganistan gibi, Filistin gibi ülkelerde halk tarafından destek görmesinin sebebi budur. Osmanlı zamanında unutulmuş bir mezhep olan Selefilik, 1.Dünya savaşı sırasında Ortadoğu'da cirit atan Lawrence gibi çok iyi Arapça bilen İngiliz ajanları tarafından yeniden hortlatılmıştır Osmanlıya karşı kullanılmak üzere. '' İslam Şiddet dinidir '' martavalının pazarlanabilir hale gelmesinin kaynağı budur. Saygılar sunarım.- İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Şimdi efendim, Ilımlı İslam, Yeşil Kuşak Projesinin felsefesinin devamı olmakla birlikte Türkiye için işlevsel olarak biraz farklıdır. Ortak nokta, dediğiniz gibi insanları emperyalizmin etkisine açık hale getirme işlevinden yani ülkedeki tam bağımsızlıkçı, ilerici insanların baskı ve kontrol altına alınması, radikalleşmeye zorlanarak yok edilmesi ve bu radikal unsurlar bir canavar gibi gösterilerek, bağımsızlıkçı, ilerici insanların iktidar şansı bulmalarının önüne geçmeye yaramasıdır. Buna karşılık Yeşil Kuşak P., Sovyet etkisine karşı tüm Müslüman ülkelerde aynı anda yürütülen bir proje iken, BOP çerçevesinde Ilımlı İslam rejmi için seçilen pilot ülke Türkiyedir. Bu devrimin Türkiye üzerinden Ortadoğu'ya ihracı söz konusudur. Ve bir başka farkları da, 90 öncesi tüm İslamcı akımları Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde bir şekilde ( Rabıta ) desteklemiş olan ABD, 90 sonrası Anti ABD'ci, Anti-BATI'cı Milli Görüş'e darbe yaptırmıştır. Gülen Cemaatine '' yürü ya kulum, devam et '' demeye devam etmiştir. Elbette, önümüzdeki seçimleri de AKP alırsa ve AKP'nin ezici çoğunlukta olduğu çift partili bir meclis tablosu ortaya çıkarsa, Anayasadan başlayıp tüm kurumlarda köklü bir zihniyet devrimi yapılmaya, adeta Cumhuriyet devriminin yapıldığı yıllardaki tek parti yönetimi gibi ( devrim için gerekli geçiş dönemi ), temeller oluşturulduktan sonra belki de zihniyet devrimi ile dönüştürülen diğer partiler ile veya başka yeni partiler ile çok partili hayata geçilecektir. Efendim açık ve yalın belirticeğim demişsiniz ama kimbilir ne acılar çekerek ürettiğiniz bu cümleden ben pek bir şey anlamadım. Rica etsem, düşüncelerinizi rahat bir şekilde, kasmadan, gerçekten açık ve yalın şekilde ifade edin ki bir yanıt verebilme şansım doğsun. Saygılar sunarım.- Tanrı Egoisttir...
Demek ki neymiş efendim ? '' İslam Şiddet dinidir '' argümanı en azından dilinize pelesenk ettiğiniz bu ayet değerlendirildiğinde temelsizmiş değil mi ? Yüzyıldır emperyalist ülkeler tarafından rahat bırakılmamış, işgallere, ambargolara uğramış, onların çıkardıkları iç savaşlarla uğraşmış, askeri darbelere maruz kalmış ülkelerde insanların her ne dini ve ideolojiyi savunuyor olurlara olursa olsun, radikal tutum sergilememeleri, fanatizme sürüklenmemeleri olanaksızdır. '' Kediyi bile sıkıştırırsanız kaplan kesilir '' lafı boşuna söylenmemiştir. Dinler, ideolojiler, felsefeler psikanalitik açıdan normal görülen, her insanın ruhsal ihtiyaçlarını karşılayan olgulardır. Baskı ve şiddet ortamlarında da herkes sahip olduğu düşünceye, ideolojiye, dine, felsefeye daha sıkı sarılır. İşte, tarihin her yönüne, tefsirlere de gelirsek, Selefi mezhebine mensup Taliban'ın, El Kaide'nin, Hamas'ın Afganistan gibi, Filistin gibi ülkelerde halk tarafından destek görmesinin sebebi budur. Osmanlı zamanında unutulmuş bir mezhep olan Selefilik, 1.Dünya savaşı sırasında Ortadoğu'da cirit atan Lawrence gibi çok iyi Arapça bilen İngiliz ajanları tarafından yeniden hortlatılmıştır Osmanlıya karşı kullanılmak üzere. '' İslam Şiddet dinidir '' martavalının pazarlanabilir hale gelmesinin kaynağı da budur. Saygılar sunarım.- KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Efendim iftira dediğiniz itirafı yapan Yusuf Karakuş, İran Savama ajanları ile birlikte gerçekleştirilen Uğur Mumcu cinayetine gözcü olarak katıldığı için bu davanın sanıklarındandır. 1997 yılında Türkiye Hizbullah'ı Menzil grubunun lideri Fidan Güngör'ün ve Sebahattin Talayhan'ın kaçırılması ve öldürülmesi nedeniyle yakalandığında ise Tevhid-Selam grubunun eylemlerini ve lider kadrosunu polise bildirmiştir. İtiraf ederken kaydedilmiş video görüntüsü de mevcuttur. Yusuf Karakuş'un Hizbullah örgütüne girmek için lider Hüseyin Velioğluna yazdığı mektup da yayınlanmıştır. Karakuş'un ifadesinden kısımlar : '' Şu an sayısını hatırlayamıyorum, Selam grubu ile yani Mehmet Şahin, Hasan Kılıç, isimli şahıslarla ailelerimizin de katıldığı piknikler ve geziler düzenledik. Bu gezilerden bazılarında, sadece erkeklerin bulunduğu ortamda Nurettin Şirin’in, Hasan Kılıç’ın ve Mehmet Şahin’in getirdiği silahlarla atışlar yapmıştık.'' ''Hizbullah Selam grubunun desteklediği örgüt, yine Hizbullah’ın Menzil grubudur. Selam grubu İran devleti ile irtibatlıdır şöyle ki; Selam grubunun lideri olan Hasan Kılıç ile Nurettin Şirin zaman zaman İran’a gidip gelmektedirler. Fakat İran’a gittiklerinde ne yaptıklarını ve herhangi bir yardım alıp almadıklarını bilemiyorum.'' Yargıç mevzusuna gelince, tabi ki sizinki döver, zira, benim yargıcım diye bir şey hiç bir zaman olmadı. Çünkü, hiçbir dönem yargı siyasi iradeye teknik olarak bu denli bağımlı olmadı. Saygılar sunarım.- İslam İsyanı Bize Umut... “İsyan”, hele sınıfsal isyan, İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu!...
Efendim, öncelikle, bu tarzı size yakıştıramadım. Uslübunuza biraz daha dikkat ederseniz memnun olurum. Lütfen. '' Çok ilginç '' olan nedir biliyor musunuz sayın Dipnot, Mübarek'in, '' Mısır'da İslami eğilimlere karşı koyan bir kalkan '' olduğunu ve 80'lerde ABD'nin desteklediği ama 90'larda, yani, Sovyetlerin çöküşünden sonra karşısına aldığı, düşman gördüğü El Kaide, Taliban gibi örgütler arasında Müslüman Kardeşlerin de olduğunu bilmemek ve en '' ilginç''i de aşağıdaki cümlemden benim Müslüman Kardeşler için '' iyidir, hoştur '' dediğim anlamı çıkartmak... Üstelik, emperyalizmin '' tavşana kaç, tazıya tut '' politikasını hiç duymamış olmanız imkansız. Türkiye'yi düşünelim, ABD hem Kenan Evren'i hem de Radikal İslamcıların Nurcu kanadını ve özellikle Gülen cemaatini aynı zamanda desteklemedi mi? Daha sonra yani 90'larda Milli Görüş'e darbe yapılırken, Gülen cemaati palazlandırılmadı mı? 80'lere kadar ABD, Müslüman Kardeşler dahil İslamcı örgütlerinin terör faaliyetlerini desteklemiş, Nasır sonrası laik Mısır'ın bağlantısızlar hareketine yaklaşmasını önlemiş ve ülkedeki Marksist örgütlere karşı kullanmış, 90'larda ise kendi içinde ayrışma yaşamış olan İslami hareketin içindeki Müslüman Kardeşlerin ABD'ye karşı tavır alması üzerine 80'lerde yozlaşan, diktatorya haline dönüşen Mısır yönetimini ve Mübarek'i desteklemeye başlamıştır. Şimdilerde ise, Mübarek'e karşı '' Ilımlı'' yani '' emperyalizmle uyumlu '' bir İslami hareketin desteklenmesi işten bile değildir.( bkz. BOP ) Ordu burada kilit rol oynayacaktır. Kendi alıntıladığınız yazıları bir daha okumanızı tavsiye etmiştim. Ataol Behamoğlu'nun “anakronizm” olarak nitelediği '' Monarşiye son vererek cumhuriyet kuran ve bir zaman sonra da çok partili demokratik sisteme geçen Türkiye, şimdilerde iki partili bir sisteme ve başkanlık yönetimine özendirilmek isteniyor... '' şeklindeki cümlesi, Türkiye için bu bir '' aşamalı devrim '' sürecini anlatmaktadır. Yaşadığımız bu süreç, rejimi batı tarzı demokrasi'den Ilımlı İslam demokrasisi rejimine alt ve üst yapı kurumları ile dönüştürmek için gerekli olan süreçtir. Bu süreç tamamlandıktan sonra tüm partiler islami referans vermek zorunda kalacaklardır siyaset üretirken. Evet efendim, görüyorumki; temelde ayrıştığımız nokta, müslüman dinine mensup halka bakış açımızda. Size şunu söyleyeyim ki, sandığınızın tersine sokakta insanlar burada yapılan ideolojik tartışmaların onda birini yapmıyor. Müslüman ülkelerdekiler dahil dünyadaki '' tiktatörlükler ''i de iyi analiz etmemiş olduğunuz görülüyor. Dünyanın her yerinde insanların '' homo economicus '' davranışı gösterdiğini sosyalizme sıcak bakan biri olarak ( öyle hissettiğimden yanlışsa düzeltin ) bilmeniz gerekir. Ve daha önemlisi Türkiye'de '' doğru bilinen yanlışlar '' kategorisinde bu aralar birinciliği alan '' Hİtlerin seçimle iktidar olduğu ''nu iddia etmek, bırakın sosyalist görüşlü olmayı, herhangi bir entellektüelin yapmayacağı bir davranıştır. Dünya Ekonomik Krizinden sonra oylarını arttıran ama çoğunluğu sağlayamayıp koalisyonla iktidar olan Nazi partisinin, onu diktatörlüğe götürecek yolu açan tek başına iktidar olması, ancak, Reichstag’ta Gestapo tarafından yangın çıkartılıp, iktidar ortağı olduğu Milliyetçi parti dışındaki tüm partilerin seçim çalışmalarının Hitler tarafından yasaklanması ile yapılan seçimler sonucu mümkün olmuştur. Tabi ben '' diktatörlüklerde seçim olmaz '' demiş olsaydım bu yazdıklarınız anlamlı olurdu. Fakat böyle bir iddiam olmadı. Burada neye cevap vermişim ? Nasıl bir önyargı ile okunabilir bu yazdıklarım efendim ? Özgürlük istememelerinin sebebini İslama bağlamışsınız. Ben de bilakis laik iktidarları bu insanların getirdiğini söylüyorum. Burada seçim kriterinin İslam olmadığını, tüm diktatörler gibi zamanında Mübarek'in de ( laik olmasına rağmen ) ekonomik sebeplerle müslüman halk tarafından desteklendiğini ima ediyorum. Katılmamanız anlamsız. Efendim ben '' Müslüman bir ülkede dinci/dini ağırlıklı bir parti de demokrat olabilir '' mi dedim ? Nereden çıkarıyorsunuz anlamadım doğrusu. Hayalinizdeki bir tartışmacı ile tartıştığınızı söylemek durumundayım. Şimdi sizin mantığınızla, aydınlanma değerlerini yeterince anlamış, benimsemiş, içselleştirmiş dindar bir Türk vatandaşı, asla CHP'ye oy vermez ve vermemiştir öyle mi ? Ama bu doğru değil. Bunu iddia etmek, halkını tanımamakla açıklanabilir ancak. Ayrıca, Papalık'ın var olmasını, paralel olarak müslümanlar için de Hilafet olması gerektiğini söylemek için söylemişim anlamı çıkarmak için ya yazımı üstünkörü okumuş olmak yada ne bileyim işte...ön yargılı olmak gerekir. Fransızların çoğunluğu Katoliktir, Katoliklikde de devlet üzerinde yönetim ve söz sahibi olma iddiası halen vardır. Katoliklik reforme edilmemiştir. Protestanlık gibi değildir. Buna rağmen, aydınlanma değerlerini yeterince anlamış, benimsemiş, içselleştirmiş dindar Katolik bir Fransız vatandaşı dini siyasete alet etmez, dini siyasete alet edenleri seçmez. Papa'nın Fransayı ziyaretindeki tavırlarıyla Sarkozy'nin laikliğe zarar verdiği konusunda aldığı eleştirileri bilmeniz gerekir. Yine bildik '' aşırı indirgemeci mantık '' karşımızda. Hem de, çağdaşlık iddiasında olup, her olaya dogmatiklerin baktığı pencereden bakma tezatlığını barındıran bir tavırla birlikte. Tabi emperyalizm tarafından yapılan işgaller, çıkarılan iç savaşlar, darbeler, sömürü gibi faktörleri yok sayıp X = İslam yazıp Y=F(X) dersek, hemen çözeriz problemleri. -Efendim, Zambia, Ekvador, Honduras, Tanzanya, Uganda müslüman ülkeler miydi ? ( Bunun cevabını biliyorum ) '' bütün dinler kötü ''. -E, peki, İtalya, İspanya, Fransa ? Katolik çoğunluğu olan ülkeler değiller mi ? ( Bunun cevabını da biliyorum )'' İslamda devlet üzerinde yönetim iddiası var '' -Peki, Katoliklikde devlet üzerinde yönetim iddiası yok mu ? Kendi alıntıladığınız yazıları bir daha okumanızı tavsiye etmiştim buna ilaveten bu konunun başlığını da okumanız gerekiyor ( “İsyan”, hele sınıfsal isyan, zaten İslam ülkelerinin “tabiatında” yoktu! ). Hem içeriğine hem de başlığına katılınmayan yazılarla konu açmak da epey bir hüner gerektiriyor herhalde. Efendim yoruma gelince : Daha önce saydığım Tunus, Libya, Cezayir, Mısır gibi ülkeler ve BAAS hareketinin geliştiği Irak, Suriye gibi ülkelerde öncelkle laik, batı tipi demokrasiyi hedefleyen Sosyalist-Arap Milliyetçisi kadrolar, emperyalizme karşı mücadele verip Monarşleri devirip iktidarı ele geçirmişleridir. Mısır'da devrim yapan Abdülnasır bu coğrafyada kahraman olarak bilinmektedir. Bu ülkelerde İslamcılar hiçbir zaman çoğunluğu sağlayamamışlar, laik kadrolar her zaman iktidarı ellerinde tutmuşlardır. Bu laik iktidarlar yozlaşıp birer diktatoryaya dönüşene kadar, uygar ve demokratik toplumsal örgütlenmeler yasaklanmamıştır. Dini referans alan İslami cemaat, tarikat ve aşiret benzeri örgütlenmelerin yaygınlaşmasında ve geçerliliklerini sürdürmelerinde 90 öncesi İslami örgütlere Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde destek veren ABD'nin payı çoktur. Marksist örgütlenmeler gibi demokratik toplumsal örgütlenmelerin zayıflamasında da İslami örgütlerin paramiliter kulanımının payı çoktur. 90 sonrası Mübarek gibi diktatörlerin bizim Evren'den çok farkı yoktur. Evren'in temsil ettiği 12 Eylül zihniyetinin Ulusalcı uzantısı, bugün nasıl yine ABD eli ile başka bir diktatörlük tarzına evrilmeye çalışılıyorsa, Mısır'da da Mübarek'in devrilmesinin, nihai hedef Ilımlı İslam( aşamalı devrim ) olmak üzere ABD eli ile yakın hedefi başka bir diktatörlüğün oluşumunu sağlamak olan, Müslüman Kardeşlerden farklı bir İslami oluşumun ( AKP gibi ) iktidara gelmesine yol açması muhtemeldir. İnsanların özgürlük, değişim ve yoksulluktan kurtulma taleplerinin manipüle edilerek, seçimlerle iktidara gelmesi sağlanacak olan böyle bir oluşum, kısa zaman sonra ülkeyi, BOP'a göre model gösterilen ülke olan Türkiye'deki gidiş gibi yeni bir dikta rejimine götürüp, alt ve üst yapı kurumlarını dönüştürerek '' Ilımlı İslam Demokrasisi '' ni kurabilir. Yukarıda da söylediğim gibi ordu bu süreçte belirleyici faktörlerden en önemlisidir. Libya için de aynı şey söz konusudur. Yani, ortada çelişki falan yoktur. Libya'daki fark, Kaddafi'nin Mübarek gibi ABD tarafından desteklenen bir diktatör olmamasıdır. Libya'ya Nato'nun askeri operasyonunun gündemde olması da bu nedenledir. ve netice : Türkiye'de AKP iktidarda diye, kendi halkının ve aynı coğrafyayı paylaşan başka İNSAN'ların mensup olduğu dine karşı düşmanca bir tutum geliştirmek, hele hele bu tutumu emperyalistlerin, CIA'nın ürettiği sloganlar ile pekiştirmek, dinciler var diye dinsizcilik yapmak, gerçek bir Demokratın, gerçek bir Aydının, gerçek bir Sosyalistin, gerçek bir Atatürkçünün asla yapmaması gereken '' anti-hümanist '' bir davranıştır. Bu davranış, Kürtçüler var diye Türkçü olup, Kürt halkına düşmanlık beslemeye benzer. Gerçekten halkını seven aydınlanma değerlerini yeterince anlamış, benimsemiş, içselleştirmiş bir aydın, eğer dinsiz ise, dini siyasete alet edenlere karşı çıktığı gibi, dinsizliğini siyasete alet edenlere de karşı çıkar. Saygılar sunarım. - Türkiye'nin ETNİK HARİTASI
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.