Zıplanacak içerik

Dogrucudavut

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Dogrucudavut tarafından postalanan herşey

  1. Ben AKPyi destekliyorsunuz yada siyasi bakıyorsunuz diye bir şey söylemedim. Sadece, herhangi bir olay, bir bulmaca gibi biraz akıl yürütelim. Bu soruların cevabı sizce nedir ?Bu derin devlet tasfiye ediliyorsa geriye kalanlar kimler ?
  2. Siz savcı olursanız birgün yaparsınız. Biz şimdi Ergenekon savcısının mantığını sorguluyoruz. Nedenlerine ulaşmaya çalışıyoruz. Cevabınız varsa yazın.
  3. Niye hemen isyan ediyorsunuz. Konuyu tartışıyoruz. Devam edelim içerdekilerle bunlar arasındaki duruş farkı var mı? Varsa nedir ?
  4. Ben de nefret ediyorum da bunu bana niye yazdınız. Ben emperyalizmi savunmuyorum ki. Konuyu tartışıyoruz sadece. Benim söylediğim dünyada sadece Osmanlı emperyalist değildi ve en emperyalist de Osmanlı değildi. Bunda mutabıksak nefret etmeye devam edebiliriz, buna engel yok.
  5. İmparatorluk mantığı tüm dünyada böyledir. Batılılar iyi sömürdüklerinden sanayi devrimi için gerekli enerji kaynaklarını sağlamışladır. Bugün, Avrupada rahat bir yaşam, işsizlik sigortası vs. olmasının arkasında bu sömürgelerden aktarılmış kaynakların ve köleciliğin etkisi büyüktür. Britanya imp.nu, Holandayı, Fransayı düşünün. Osmanlı o kadar zalim olmamıştır.
  6. Mehmet Ağar neden içerde değil. Bunlara sahip çıkan Tansu-Özer Çiller nerede ?
  7. ABD'nin ajanlığını yapsa içerde olurmuydu ? Bu hiç inandırıcı değil. Ayrıca, ısrarla konuyu Perinçek çevresinde dolandırmak istiyorsunuz. Sizin alıntınızla benim alıntım örtüşüyor diyorum.
  8. Filistin ile devşirmenin alakası ne çözemedim. Filistindeki araplar müslüman değil mi ? Neden cizye, haraç alınsın ? Ben biraz şanslı bir nesilim. O 12 Eylül sonrası Özal dönemi Milli tarih ( ! ) döneminde okumadım. O yüzden daha objektif diyebileceğim bir eğitim almıştım. Osmanlı bildiğimiz emperyallerden değildi. Ekonomisi ganimet ekonomisi idi. Ancak, batıdaki benzerlerine göre emperyalist dozu daha azdı. Mesela, çekildiği topraklardaki müslüman olanların sayısından bunu anlayabiliriz. İşgal ettiği topraklarda gerçekleştirdiği bayındırlık hizmeteri Anadoluya nazaran çok fazlaydı. Anadoludaki yapılara bakarsanız çoğu Selçuklu döneminden kalmadır. Oysa, Balkanlara ve Ortadoğu ve Kuzey Afrikada daha fazla iz bıraktığını görürsünüz. Yani, bir Fransız sömürgesi olan Nijere bakın, bir de Cezayire dediğimi anlarsınız.
  9. Sn.Politika, üstelik bu sorgulamayı yapan Roni Margulies İstanbullu bir Türk Yahudisi, bu bakımdan bu görüşler daha bir önem kazanıyor. Yani, hariçten gazel okuyan birisi değil.
  10. Yok, yukarda 1436 nolu linkte soruma siz cevap vermişsiniz de o yüzden ben de size sormuştum.
  11. İnanmadığımı nerden çıkardınız. Aramızda sadece yorum farkı var.
  12. Sn.Dünyahepimizin, bu başlıkta tartıştığımız konu ne ? Ergenekon değil mi ? Perinçekin tespitleri ile sizin alıntıladıklarınız örtüşüyor, demek ki aynı görüşte buluşuyoruz, önemli olan bu... Perinçek değil çünkü konu, onun ne olduğu önemli değil.
  13. ‘YAHUDİ DEVLETİ’ MEŞRUMUDUR ? Dünyanın bir ucundan bir insan topluluğu kalkıp dünyanın bir başka ucuna gitse. Ve o başka uçta yaşayan yerli halka “Biz 2 bin yıl önce burada yaşıyorduk, geri geldik, bu topraklar bizim, siz başka bir yere gidin” deseler. Bu yerli halk, “Başka gidecek yerimiz yok, gidemeyiz” dese. Ve dışarıdan gelenler “Yok yahu, bal gibi gidersiniz!” deyip savaş açsa ve bu savaşta müthiş bir vahşet uygulasa, gitmek istemeyen köylülerin korkup gitmesi için özellikle korkunç yöntemlere başvursa, dünya ne derdi? Ve çoğu gerçekten korkup evini ve toprağını bırakıp gittiğinde, dışarıdan gelenler, “Artık burası bizim, burada sadece bizim gibi olanlar yaşayabilir” dese ve kendi devletini kursa. Ya cesur ya yaşlı ya da inatçı olduğu için kaçmayanlar o devletin sınırları içinde tüm haklarından mahrum üçüncü sınıf vatandaşlar gibi yaşamak zorunda bırakılsa, dünya ne derdi? Örneğin, İngiltere’nin kuzeyinde yaşayan ve Viking asıllı oldukları kuşkusuz olan İngilizler Danimarka’ya yerleşse ve tepeden tırnağa silahlanarak Danimarkalılara, “Burada eskiden bizim atalarımız yaşıyordu, burası bizim, siz çevre ülkelere gidin, burada biz yaşayacağız” dese, dünya kamuoyu bunu kabul edilebilir mi bulurdu? Uluslararası hukuk bunu onaylar mıydı? Filistin’de kabul edilebilir bulundu ve tam 60 yıldır onaylanıyor. Oysa, onaylanmaması gerektiği, İsrail’in meşru bir devlet olarak tanınmaması gerektiği açık. Dünyadaki burjuva devletlerinin hiçbirine sevgi beslemiyor olabiliriz; sömürüsüz, adil ve eşit bir dünya yaratma sürecinde çalışan kitlelerin tüm bu devletleri yıkacağına inanıyor olabiliriz. Ama bu, ‘meşru’ olmadıkları anlamına gelmez. İsrail’in gayri meşruluğu bundan kaynaklanmıyor. İsrail bir burjuva devleti olarak gayri meşru; bizzat burjuva devletler hukuku ve uluslararası hukuk çerçevesinde gayri meşru. İngilizlerin Danimarka’yı işgal edip Danimarkalıların çoğunu ihraç ettikten sonra kuracağı bir Yeni İngiltere devleti ne kadar meşru olursa, İsrail de o kadar meşru. Denebilir ki, ya Amerika Birleşik Devletleri? Ya Avustralya? Yerli halkı katlederek kurulmuş bu devletlere ne demeli? Gayri meşru mu ilan edeceğiz bunları? Ya da gayri meşru eylem 200-250 yıl önce yapılmışsa gayri meşru olmaktan çıkıyor mu? Çıkıyorsa, kaç yıl sonra çıkıyor? Gayri meşruluk durumunun ortadan kalkıp kalkmaması zamanaşımına bağlı olamaz elbet. Her şey toprakları için mücadele etmeye devam eden bir halk olup olmamasına bağlı. Amerika ve Avustralya’da, “Burası bizim, siz işgalcisiniz” diyen kimse kalmadı. Ama Filistinliler kendi ülkelerini geri istemeyi sürdürdükçe, İsrail devletinin yahudilere özgü bir devlet olarak gayri meşruluğu sürecek. “Yahudilere özgü bir devlet olarak” ifadesini özellikle vurgulamak gerek. Gayri meşru olan, Nazi soykırımından kurtulabilen Yahudilerin Filistin topraklarına kaçması değil, o topraklarda yaşaması değil, o topraklarda yaşamaya bundan sonra devam etmesi değil. Meşru olmayan, İsrail’in yerel halkı dışlayan ve sadece başka bir halkın devleti olarak (“Yahudi devleti” olarak) varlığını sürdürmesi. Ben, İsrail ile hiçbir bağlantısı bulunmayan İstanbullu bir Yahudi ailesinin oğlu olarak istediğim an gidip İsrail vatandaşı olabilirim; babası Kudüs’te doğmuş olup 1948’de Ürdün’e kaçan ve şu anda Lübnan’da yaşayan bir Filistinli, vatandaş olmak bir yana dursun, ağzıyla kuş tutsa İsrail’e giremez bile. Gayri meşru olan bu. Roni Margulies, Sosyalist İşçi Gazetesi, Sayı: 346
  14. Türkiyede Yahudilik Yahudilerin Türkiye topraklarındaki mevcudiyeti oldukça eski tarihlere dayanır. Ege bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. IV. Yüzyıla ait Yahudi yerleşim bölgelerine rastlanmıştır. İzmir civarında Sart’ta, M.Ö. 220 yılına ait eski bir sinagog kalıntısı bulunmuştur. Ayrıca, Marmara’da, Akdeniz’de ve Karadeniz sahil şeritlerinde de eski çağ Yahudi yerleşim yerleri tespit edilmiştir. Yahudi tarihçi Josephus (M.S. 37-100?), Ön Asya seyahatlerinde Yahudilerle karşılaştığını ve onlarla görüş alış verişinde bulunduğunu yazmıştır. Osmanlıların Yahudilerle ilk karşılaşmaları, 1324 yılında olmuştur. Orhan Gazi Bursa’yı fethettiğinde, Bizans idaresinde yaşayan Bursa Yahudileri Osmanlıları kurtarıcı olarak karşılamışlardır. Orhan Gazi, Bursa’nın fethinden 50 yıl kadar önce çıkan bir yangın sonucu yok olan Etz-Hahayim (Hayat ağacı) sinagogunun yeniden yapılmasına izin vermiştir. XIV. Yüzyılın ilk yarısında Avrupa’daki soykırımdan kaçabilen Aşkenaz ve Karay Yahudileri Osmanlı’nın başkenti Edirne’ye sığınmışlardır. XV. Yüzyılda Sicilya’dan ve Selanik’ten kaçan Yahudiler de huzuru Osmanlı topraklarında tatmışlardır. Türkiye topraklarındaki Yahudi nüfusunun çoğalması, 1492 yılında meydana gelen İspanya sürgününden sonra gerçekleşmiştir. İspanya’yı Müslümanların elinden alan Hıristiyanlar, Yahudileri ve Müslümanları göçe zorlamışlardır. İspanya’yı terk eden Yahudiler Osmanlı topraklarına sığınmışlardır. Osmanlı idarecileri de onlara kucak açmışlardır. Dönemin Padişahı II. Beyazıt, eyalet valilerine ve sancak beylerine gönderdiği fermanda Yahudi göçmenlere yardımcı olunmasını istemiştir. ( Alıntı ) Daha sonraki dönemlerde de Hıristiyan baskısından kaçan Yahudilerin Osmanlı topraklarına sığınması devam etmiştir. XVI. yüzyılın ortalarında İstanbul’daki Yahudi nüfusu sekiz bini aşmıştır. Bu sayı, İstanbul’un toplam nüfusuna oranla oldukça yüksek bir rakam teşkil etmektedir. Osmanlı topraklarında rahat bir yaşam süren Yahudiler, dinlerini ve kültürlerini geliştirmeye devam etmişlerdir. İstanbul, İzmir, Selanik ve Safed gibi Osmanlı Türk şehirleri Sefarad Yahudilerinin kültür merkezleri haline gelmiştir. Yahudiler, sanat ve ticaretin yanında devlet işlerinde de görev almışlar, dışişleri ve maliyede önemli mevkiler edinmişlerdir. Saray hekimlerinin çoğunluğunu da Yahudiler teşkil etmiştir. Yahudiler, Osmanlı yönetiminin bu hoşgörülü ortamında özellikle dinî edebiyat alanında dünyaca ünlü eserler vermişlerdir. Yosef Karo, Yahudilerin temel dinî hukuk kitabı olan Şulhan Arukh’u İstanbul’da tamamlamıştır. Yahudiler, Osmanlı’nın adil ve hoşgörülü yönetiminden her zaman memnun olmuş, Türklerin yönetiminde yaşamayı başka yönetimlere tercih etmişlerdir. Bu nedenle de, I. Dünya Savaşı’nın sonunda Türklerin elinden çıkan bazı bölgelerdeki Yahudiler, bugünkü Türkiye topraklarına göç etmişlerdir. Örneğin; Suriye yönetiminde kalmak istemeyen Yahudiler, Şam ve Halep’ten ayrılarak Türkiye’ye gelmişlerdir. Aynı dönemde, Kırım’da yaşayan Karay Yahudilerinden birkaç yüz aile de Türkiye’ye giriş yapmıştır. 1933 yılında, Hitler yönetimindeki Almanya’da görevlerinden uzaklaştırılan Yahudi akademisyenler Türkiye’ye sığınmışlar ve Türk üniversitelerinde görev yapmışlardır. II. Dünya Savaşı sırasında Doğu Avrupa’dan da Türkiye’ye Yahudi göçü olmuştur. 1948 yılında Filistin’de bağımsız bir İsrail devleti kurulunca, Türkiye’deki 70.000 Yahudinin yarıya yakını İsrail’e göç etmiştir. Anadolu’daki Yahudilerin çoğu ya İsrail’e gitmiş veya İstanbul’a yerleşmeyi tercih etmiştir. Bu tarihten itibaren Anadolu’daki Yahudi nüfus, bazı yerlerde tamamen yok olmuştur.
  15. İyi de, bakın sizin alıntıladığınız yazıda da aynı şeyler yazıyor.
  16. İntihar süsü verip öldürüyorlar ve hatta bir Ergenekon senaryosu uydurup içeri atıyorlar, komaya soktukları da oluyor değil mi ?
  17. Diyorum ki, Hrant Dink'in öldürüleceğinden önceden haberi olan ve göz yuman Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek neden şimdi Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ? Nasıl oldu da, H.Dink'in öldürülmesinden sonraki 1 saat içerisinde flaması, pankartı hazır vaziyette toplanan kalabalık 'Hepimiz Ermeniyiz' diye yürüdü ? Neden, iddianamenin dayandığı 'darbe günlükleri'nin yazarı olduğu iddia edilen Özden Örnek Paşa tutuklanmadı ? Neden, faili mechulleri yapanları 'devlet için kurşun atanlar'a sahip çıkan Tansu Çiller tutuklanmadı ? Bu soruların hepsi ve daha başka sorular Ergenekon Davası mantığı içerisinde... Herkese dokunanlar neden bunlara dokunmadı ? Bu soruların cevabını verebilirmisiniz ?
  18. Dogrucudavut şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
    Çizgi filmin orijinalini bilmiyorum ama RTÜK bir uyarı yapmaya kalksa, aslı 'Time' isimli bir dergi yada gazete ise ordan tutturup kıvırabilirler.
  19. İşte ben de bunu söylemeye çalışıyorum. Anti-Siyonizmin, Anti-Semitizmle eşdeğer olduğu bir Siyonist propogandadır. Ayrıca, bu Türkiye için genelleştirilemez. Siz 'Kültür' sözcüğüne takılmayın. Peki, kitabında bunlar yazmayanlar neden 6 milyon Yahudiyi fırınlara soktular ? Demek ki bu argüman yetersiz. Başka bir sebebi var bu davranış ve düşünüşün, insanın kendine yabancılaşmasından kaynaklanan.
  20. AKP'nin ne olduğu belli de, Hamas'tan kimse ölmemiş mi ki de böyle söylüyorsunuz ? Kendileri de ölmüyor mu ?
  21. Sn.Suheyla, bakın, zamanında Britanyanın Naziler tarafından işgal edileceği haberleri üzerine Hindistan bağımsızlık önderi Gandhi Britanya halkına ne öğüt vermiş: "Sahip olduğunuz silahları ne sizi ne de insanlığı kurtarmaya yeterli olmadığı için bırakmanızı isterim. Kendi varlığınız saydığınız ülkelerden ne istiyorlarsa almaları için Herr Hitler ve Sinyor Mussolini'yi davet edin.... Eğer bu centilmenler evlerinize girmek isterse, siz evleriniz terkedin. Eğer sizin serbestçe gitmenize izin vermezlerse, erkek, kadın ve çocuk sizi katletmelerine izin verin ama onlara bağlılığınızı sunmayı reddedin." Gandhi, savaş sonrasında da Almanya'daki katledilen Yahudiler için ne demiş : "Yahudiler kendilerini kasabın bıçağına sunmalıydılar. Kendilerini kayalıklardan denize atmalıydılar." Hamasın söyledikleri ile bir paralellik var mı sizce ? Hamas'ın söyledikleri de pekala bağımsızlık için 'Pasif Direniş' olarak yorumlanabilir. Evet, ben Hamas'ı böyle görüyor ve savunuyorum. Farkındaysanız burda kimse Hamas'ı savunmamış, Hamas'ın bir terör örgütü olduğu konusunda aksine fikir belirten de olmamış. Israrla vurgulanan sadece şu: 'Bir terör örgütü yüzünden bile olsa ve Hamas hakkındaki iddialarınız doğru bile olsa, sivil halkı, kadın, çocuk, yaşlı demeden katletmek İnsanlık Suçudur' Bunu yapan İsraildir. Siyonist demek, Yahudi demek değildir. Siyonizme karşı olmak, Yahudilere düşman olmak demek değildir. Çünkü, Siyonizm, hedef ve yöntemleri itibariyle faşizm ile eşdeğerdir. Anti-Siyonizmin, Anti-Semitizmle eşdeğer olduğu bir Siyonist propogandadır. Gazze'de, aşırı dinci Hamas'ın seçilerek iktidara gelmesine, faşist saldırıları yüzünden, dolaylı olarak sebep olan, İsrail'in Siyonist zihniyetidir. İsrail, buna devam ettiği müddetçe de sadece nefret tohumları eker, nefret eken ise nefret biçer! Siz ve bazı arkadaşlar, yalnızca sonuca odaklanıyorsunuz, nedene değil
  22. Sn.Efendi Türkler, bunu sadece Davutoğlu diyor. Ama, nedense, ateşkes ilan edilmesinde Fransa ve Mısırın yanında bizim katkımız ne oranda imiş, onu söylememiş. AKP bu olayı, hamaset yaparak kendine yontup, iç politika malzemesi yaptı bu çok açık.
  23. Sarıgöl, sana ayrı başlık açacağım, orada içini rahat rahat dökersin. Burası yeri değil.
  24. Eşref Bitlis'i Katleden Gladyo Erdoğan'ı İktidara Getirdi Derin Haber 28.01.2008 Gladyo, Org. Eşref Bitlis ve Uğur Mumcu gibi Atatürkçü aydınlarımızı ABD'nin Ortadoğu stratejisi önünde engel oluşturduğu için öldürdü. Bugün de ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ni uygulamak için Türk Ordusu'na ve milli güçlere karşı operasyon yürütmektedir. 1996 yılında Eşref Bitlis'i ABD güdümlü Gladyo'nun katlettiğini Aydınlık dergisine açıklayan general, tutuklanmıştır. Tutukladıkları güçsüz, etkisiz ve dağınık kimseler, ABD ve BOP Eşbaşkanlığı için bir tehdit oluşturmuyor. Asıl korktukları tehdit, "darbeci" ilan ettikleri Türk Ordusu ve milli kuvvetler. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün (27 Ocak 2008, Pazar) saat 15.00'te İstanbul Kadıköy Eysan Oteli'nde Uğur Mumcu'nun Anısına düzenlenen, "Milli Anayasa ve Kemalist Devrim" konulu açık oturumda konuştu. E. General Sörvet Cömert'in başkanlığında yapılan oturuma E. Turizm ve Tanıtma Bakanı Alev Coşkun, İP Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu da konuşmacı olarak katıldılar. Perinçek, konuşmasında Gen. Veli Küçük'ün henüz görevdeyken, 1996 yılında Aydınlık'a Org. Eşref Bitlis'in uçağını ABD güdümlü Gladyo'nun düşürdüğü bilgisini verdiğini açıkladı. 25 Ağustos 1996 tarihli Aydınlık'ta "Yetkili generalin açıklaması" üst başlığıyla yayınlanan haberde, Veli Küçük ABD'ye bağlı Gladyo'nun Eşref Bitlis suikastini niçin yaptığını da açıklıyor. Perinçek'in konuşmasının ilgili bölümleri özetle şöyle: GLADYO'NUN "SİVİL ANAYASA" TASLAĞI Tayyip Erdoğan'ların "Sivil Anayasa" diye topluma sundukları metin, Gladyo'nun Anayasa Taslağıdır. Buradaki "Sivil"lik, millî devlete ve Türk Ordusuna düşmanlığın Amerikanca şifresidir. GLADYO'NUN EN BÜYÜK CİNAYETİ Gladyo'nun en büyük cinayeti, Jandarma Genel Komutanımız Org. Eşref Bitlis'in 17 Şubat 1993 günü uçağının düşürülmesi yoluyla katledilmesidir. ORG. EŞREF BİTLİS VE UĞUR MUMCU NİÇİN KATLEDİLDİ Cinayet nedeni, Org. Eşref Bitlis'in ABD'nin Ortadoğu planına, özellikle İkinci İsrail'in kurulmasına kararlılıkla ve başarıyla karşı koymasıdır. Org Eşref Bitlis ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında şehit edildi. Uğur Mumcu da, ABD'nin Ortadoğu planlarına çomak soktuğu için öldürüldü. Uğur Mumcu, PKK'yı MİT'in kurduğu gerçeğinin peşine düşmüştü ve kanıtlarını topluyordu. GEN. VELİ KÜÇÜK 1996 YILINDA GLADYO'NUN EŞREF BİTLİS SUİKASTİNİ DUYURDU Dün tutuklanmış bulunan E. Gen. Veli Küçük, 1996 yılında orduda general olarak görevliyken, Org. Eşref Bitlis'i ABD'nin öldürttüğünü Aydınlık dergisine açıklamıştı. Aydınlık'ta "Yetkili generalin açıklaması" üst başlığıyla yayınlanan açıklamada, General Veli Küçük, Aydınlık'ta belirtildiği gibi, iki kurmay albayın da bulunduğu bir görüşmede Aydınlık muhabirinin yazılı sorularına verdiği cevapta özetle şunları belirtti: • Org. Eşref Bitlis'in katilleri Çiller'in özel örgütü'nde. Öldürülmesi ABD'nin işi. • Org. Eşref Bitlis Özel Harpçi ABD subaylarını karargahtan attı. JUSSMAT Komutanı ve Çekiç Güç'teki subaylar Eşref Paşa'yı Washington'a iki kez şikayet ettiler. ORG. EŞREF BİTLİS'İ KATLETTİREN GLADYO TAYYİP ERDOĞAN'I İKTİDARA GETİRDİ 17 Şubat 1993 günü Ortadoğu'daki stratejik hedefi önünde engel gördüğü için Org. Eşref Bitlis'i öldürten SüperNATO, 1996 sonbaharında Tayip Erdoğan'ı başbakan koltuğuna oturtmak için düğmeye bastı. 21 Ekim 1996 tarihli Aydınlık dergisinin kapağında şu başlık var: "Abramowitz Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor" Gladyo'nun Tayip Erdoğan'ı başbakan koltuğuna oturtma planı, ABD kaynaklarında açıkça yayınlandı. 16 Şubat 1997 günü Leyla Tavşanoğlu'nun benimle yaptığı Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan görüşmede şunu belirtiyorum: "1997 Ocak ayında CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation'un ABD Hükümeti'ne verdiği raporda, (…) 'Artık Refah Partisi'ni iktidar seçeneğimiz olarak destekleyelim' deniyor. (…) Tayip Erdoğan'a veliaht ve geleceğin başbakanı gözüyle bakılıyor. ABD kaynakları Abdullah Gül'den de geleceğin dışişleri bakanı olarak söz ediyorlar. Geleceğin iktidar formülü de böylece belirmiş oluyor." (Cumhuriyet, 16 Şubat 1997) Apaçık ortada, 1996-1997 yılında ABD kaynakları açıklamış: Tayip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi, bir Gladyo operasyonuyla Türkiye'nin tepesine oturtulmuştur. Org. Eşref Bitlis'in katledilmesi ve Tayip Erdoğan'ın iktidar koltuklarına oturtulması, ABD'nin aynı Büyük Ortadoğu Stratejisi içinde alt başlıklardır. GLADYO'NUN STRATEJİK HEDEFİ: BOP Gladyo Anayasasıyla amaçlanan stratejik hedef, Büyük Ortadoğu Projesi'dir. Anayasa taslağı, bütünüyle ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne göre kurgulanmış ve kodlanmıştır. BOP EŞBAŞKANLIĞI'NIN GLADYO ÖRGÜTLENMESİNDEKİ ÖZEL YERİ Gladyo, bilindiği gibi Atlantik İttifakı'nın tepelerinde SüperNATO diye anılan örgütün İtalya'daki adıdır. SüperNATO, NATO ülkelerinin içine yerleştirilmiş gizli hükümetlerden oluşmaktadır. ABD mafyası, NATO ülkelerini SüperNATO aracılığıyla kontrol altında tutmaktadır. SüperNATO'nun Ortadoğu örgütlenmesinde BOP Eşbaşkanlığı'nın özel bir yeri bulunmaktadır. TAYYİP BEY'İN BOP EŞBAŞKANLIĞI: SÜPERNATO (GLADYO) GÖREVİ Tayyip Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi'nde görev aldığını yedi ayrı konuşmasında itiraf etmektedir. Bu konuşmaların bazıları görüntülüdür. Hepsini sık sık açıklıyoruz ve gösteriyoruz. BOP Eşbaşkanlığı, bir SüperNATO görevidir. GLADYO'NUN GÜNCEL GÖREVİ: DİYARBAKIR'I MERKEZ YAPMAK SüperNATO'nun şu andaki güncel görevi, Diyarbakır'ı Büyük Ortadoğu Projesi içinde merkez yapmaktır. Tayip Erdoğan da, kendi ağzıyla "ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır'ı merkez yapma görevini" üstlendiğini, 15 Şubat 2004 akşamı Kanal D beyazcamından ilan etmiştir. GLADYO'NUN BOP HARİTASI ABD yönetimi, Ortadoğu'ya ve Kuzey Afrika'ya vermek istediği düzeni, hem Dışişleri Bakanı Condoleza Rice'ın ağzından hem de haritalarla ilan etmiştir. O haritalarda Diyarbakır, ABD Ordusunun Kuzey Irak'ta kurduğu İkinci İsrail devletinin merkezi olarak gösterilmektedir. GLADYO TARİHİNİN DÖNÜM NOKTASI Eşref Bitlis'in katledilmesi, Gladyo'nun Türkiye tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu cinayet, NATO'nun en güçlü ordularından biri olan Türk Ordusu'nun SüperNATO kontrolünden çıkmakta olduğunun bütün dünyaya ilanıdır. Türk Ordusu, ABD'nin stratejik emelleri önünde artık engel oluşturmaya başladığı için Eşref Bitlis, Gladyo tarafından öldürtülmüştür. Daha sonra Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu'nu hedef alan suikast girişimleri de olmuştur. Org. Karadayı ve Org. Kıvrıkoğlu'nun genelkurmay başkanlığı yaptığı dönemlerde, ABD kaynakları, açıkça "Türk generalleri denetimden çıktı" saptamasında bulunmuşlardır. E. Tümg. Alaettin Parmaksız'ın yeni yayınlanan "Türk-Amerikan savaşı" adlı kitabı, bu sürecin vardığı yeri işaretlemektedir. GLADYO'NUN OPERASYON MERKEZİNDE FETHULLAHÇI POLİS ŞEFLERİ VAR Türk Ordusu'nun cephesini ABD'ye dönmesiyle Türkiye'deki Gladyo örgütlenmesi çok önemli bir değişim geçirdi. Örgütün karargâhı, Haçlı irticaya kaydı ve operasyon merkezine de Fethullahçı polis şefleri oturtuldu. FETHULLAH SİCİLLİ AKYÜREK TAYYİP ERDOĞAN'A BAĞLI Emniyet İstihbarat Dairesi Genel Müdürü Ramazan Akyürek'in siciline, İstanbul Valisi Erol Çakır, "Emniyetteki hizipleşme içinde irticaî akıma (Fethullah) yakın, dikkat edilmeli" diye yazmıştır. Ramazan Akyürek, Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı Tayip Erdoğan'a bağlıdır. GLADYO'NUN SON OPERASYONU Beş-altı gündür yürütülen operasyon, Gladyo'ya karşı operasyon değil, Gladyo'nun yaptığı operasyondur. HEDEF TUTUKLANANLAR DEĞİL, MİLLİ GÜÇLER VE TÜRK ORDUSU Gözaltına alınanlar ve tutuklananlar, genellikle dağınık, örgütsüz, bir kısmı başıbozuk, bazıları tertiplere çanak tutan ve birkaç tanesi de kışkırtıcı ajan olduğu daha önce saptanmış kimselerdir. Bu güçsüz insanların, ABD ve Tayip Erdoğan iktidarı için bir tehdit oluşturmadığı açıktır. Hedefin onlar olmadığını Gladyo'nun basındaki değnekçileri de ilan ediyorlar. Ordu'ya karşı nifak hareketleri ve psikolojik savaş şidetlenmiştir. Türk Ordusu'nun birliğini bozmak için, "2009'da Org. İlker Başbuğ'a karşı darbe yapılacaktı" türünden uydurmalar piyasaya sürülmekte ve yayınlanmaktadır. Hedef, milli güçlerdir. Hedef, "darbe tehdidi" başlıklarında ilan edildiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. PKK DA OPERASYONU DESTEKLİYOR PKK da, operasyonu desteklediğini ilan etmekte, ancak hedefe ilerlenmesi için, millî kuvvetlere yönelinmesini talep etmektedir. ABD, BOP Eşbaşkanlığı, Fethullahçı Gladyo, basındaki psikolojik savaş elemanları ve PKK, bu operasyonun da gösterdiği gibi aynı ast-üst ilişkileri içinde hareket etmektedirler. GLADYO İLE TÜRK MİLLETİNİN SAVAŞI Derinleşen krizlerin de zorladığı koşullarda Türkiye, bir hesaplaşma dönemine girmiştir. ABD'nin BOP Eşbaşkanı Tayip Erdoğan'ın başlattığı bu operasyon, hesaplaşmanın bir cephesidir. BOP ANAYASASI Yaptıkları anayasa taslağı, Türk milletinin değil, BOP'un anayasasıdır. Bu anayasa taslağı; - Devlet egemenliğini dış cephede yabancılara devretmektedir. - Milli egemenliği, iç cephede mafyayla, tarikatlarla, cemaatlerle paylaşmaktadır. - Milleti etnikleştirmektedir. - Vatanı yerelleştirmekte ve parçalamaktadır. - Kamuyu özelleştirmektedir. - Yurttaşı kullaştırmaktadır. KALDIRDIKLARI TAŞIN ALTINDA KALACAKLAR Ekonomileri çökmektedir. BOP yürümüyor. Milli devleti ortadan kaldırmak, Atatürk Cumhuriyeti'ni yıkmak gibi büyük suçlara batmışlardır. Kaldırdıkları taşın altında kalacaklardır. Kaynak: Doğu Perinçek - İşçi Partisi

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.