Dogrucudavut tarafından postalanan herşey
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Ergenekon davasında finansman henüz bulunamamıştır. Kuddusi Okkır dediler, adam borç içinde öldü. Sinan Aygün dediler, tutmadı. Şimdi de Bedrettin Dalan diyorlar
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
O hikmet neyse düşündürücü olan bu işte. Bu da derin devletin ülke çıkarlarına hizmet etmediğini gösteriyor. Yani dış güdümü açıklıyor. Mesela, Gaffar Okkan'ın Türkiye karşıtı ne eylemi olmuş ? Bilakis Diyarbakırda kardeşliği temin etmiş, PKK'nın argümanlarını tersine dödürmüş. Demek ki onu öldüren ya PKK yada PKKyı destekleyen ABD yada AB, olağan şüpleliler bunlar. Siz mantık dışına çıkıp, illaki ve inatla Türk devletini ve Türkleri suçlayacağım derseniz o sizin bileceğiniz iş. bu arada İ.Şahinin faso fiso diyen Tansu Çiller zamanında değil 1999 dan sonra Yargıtay B.Savcısı Kanadoğlu tarafından ceza aldırılğını da eklemek gerekir.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Jitemin yaptıklarını inkar etmiyorum. Ne dedim suçlular, görevini kötüye kullananlar, çeteleşenler vardır. İbrahim Şahin örneği gibi ( Susurluktan ceza da aldı biliyorsunuz, 6 yıl yattı çıktı ) Şimdi bu demek değildir ki Jitem derin devletin kendisidir. Yazgan arkadaşımız açıklamış. Bunlar konrolden çıkanlardır doğru ancak kontrol eden kim bu önemli. Ne dedik Gladyo değil mi ? Natoya girdiğimizden beri etkili olan unsur. 1999'dan sonra konrollü ABD'nin elinden alma girişimi var. Mesela, APOnun Türkiyeye yakalatılması bu girişime karşı CIA'nın bir harekatıydı. Çünkü o dönem PKK bitme noktasına gelmişti. Doğu Perinçek meselesine gelirsek, daha önce bahsetmiştim bundan. Önemli olan onun ne kadar oy aldığı değil, yarattığı sinerji, CIAnın operasyonlarını deşifre etmesi. Siz böyle bir örgütün varlığından eminsiniz ve daha çoook genişliyecek diyorsunuz buna CHPyi de dahil edeceksiniz anlaşılan. Evet, planlarda bu da vardır. Bakalım başarabilecekler mi göreceğiz.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Sn.Mavi, katılsanız da katılmasanız da bu bir gerçekliktir. Derin devleti olmayan bir devlet yoktur. Olmayanlar belki sadece totaliter rejimlere sahip olanlardır.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
C.Erseverin önce konuşturulup öldürülmesi maksatlıdır. G.Okkan'ın neden öldürüldüğü de ortadadır. Bilirsiniz, Kriminolojide bir olayın sonucundan kim yararlanıyorsa o şüphelidir. Yani, öldürülen kadının kocası değildir katil, romanın sonunda genelde uşak çıkar. Bu tip olaylar da PKK yada CIA isimlerini düşündürüyor mantıken.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Bakın, kaç aydır her ilgili başlıkta Gladyo benzeri Nato yapılanmasından bahsediliyor, Cyrano da gayet net açıklamış biraz üste MOG arkadaşımız alıntılamış. Şimdi, herkesin dediği şu ki, Gladyo içerisindeki bazı unsurlar bugün tasvfiye ediliyor. Buna bir itirazım yok. Suç işlemiş olanlar elbette ceza almalıdır. Bir çok insanın itiraz noktası Bunlara eklemlenerek bazı iktidar karşıtlarının da bu gibi insanlarla birarada gösterilip bir örgüt varmış gibi bir hava yaratılması. İddianame ise telefon kayıtlarından oluşuyor. Üstelik, bir terör örgütünün güçlü bir finansmana ihtiyacı olur. Henüz finansmanı da bulunabilmiş değil. Yani, kanıtlar yok. Onun için sağdan soldan bomba çıkartmaya başladılar. Bu arada çember genişletilmeye ve Jitemden Jandarmaya oradan Genelkurmaya kadar uzandırılmaya çalışılıyor. Bu da akılda şüpheler uyandırıyor doğal olarak.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Sn.dünyahepimizin, Türkiye'de, Türkler ve de Kürtler diye ayrı milletler yoktur. Miilet kelimesini herhalde dikkatsizlikten etnik grup anlamında kullandınız. Çünkü, Türkler ve Kürtler için iki ayrı milletten söz etmek sosyolojik bir hata olur. Siz de iyi biliyorsunuz ki, millet ( ulus ) oluşumu için bir devlet gerekir. Bu yüzden zaten Türk milleti tabiri, Türkiyedeki insanların azınlıklar hariç tümü için kullanılır. Bunun aksi olduğunu öne süren kafatası ırkçısı Türkçüler ve Kürtçüler hariç tabii. Yunanistandaki Türklerin hakları Lozanda güvence altına alınmıştır. Bu gibi haklar Yunan hükümetinin lütfu değildir. Bunun mukabili de ülkemizdeki Rum azınlığıdır. Onların da isimleri Rumcadır. Kürt asıllı Türkler ise, Ahmet Türk'ün ataları örneği gibi, İstiklal savaşında mücadeleden yana olduklarından yeni kurulan Cumhuriyette ortak dil olarak benimsenen Türkçe soy adları almaktan gocunmamışlardır. Çünkü, Kürtler, Yunanistandaki Türkler gibi azınlık değildir. Şimdi azınlık olduğu işlenmeye çalışılmaktadır AB öne sürülerek. Ancak, AB'nin de üzerinde anlaştıkları bir azınlık kriteri henüz oluşturulamamıştır.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
ERGENEKON OPERASYONU'NUN SİYASAL SEBEPLERİ Birinci sebep, Amerika Irak ve Afganistan'da yenilmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi karaya oturmuştur. Bu Projenin yeniden hayatiyet kazanabilmesi için, Amerika'nın çok önemli bir hamle yapması gerekiyor.Amerika Irak'ın Kuzeyindeki kukla devletin resmen kurulmasını ve Türkiye'nin parçalanarak bir mafya-gladyo-tarikat diktatörlüğüne dönüştürülmesini öngörüyor.İkinci sebep AKP yöneticilerinin kişisel durumlarıdır. Tayip Erdoğan hakkında daha önceden açılmış 13 soruşturma var. Dokunulmazlık zırhının kalkmasıyla birlikte soruşturma sayısı 33 olacak, 43 olacak. İktidara gelmelerini Amerika'ya borçludurlar ve süpürülüp atılmaları Amerika'nın tercihine bağlı hale gelmiştir. Bu sebeple Amerikanın bu operasyonuna kayıtsız şartsız destek vermekteler. Amerikanın bölge planlarındaki bu ertelenemez durumundaki başarısının önündeki engel Türkiye'nin direncidir. Bu direnç Ordudan ve halktan gelmektedir. Bunun için Türkiye'nin yurtsever güçlerinin ve TSK engelinin aşılması gerekiyordu. 5 Kasım'da, Vashington'da Tayip-Bush görüşmesinde operasyonun düğmesine bu nedenle basıldı. Aydınlık dergisi, Ocak ayında 35 kişilik bir CİA-Pentagon heyetinin Ankara'ya geldiğini ve Operasyonu bizzat yönettiklerini açıkladı. Tayip Erdoğan'ın 21 Ocak gecesi Davos gezisini iptal ederek operasyondan dört saat önce ABD Büyükelçisi Ross Wilson ile görüşmesi, Amerika'nın operasyonel olarak ve Büyükelçi düzeyinde işin içinde olduğunun kanıtıdır. Tayip Erdoğan'ın yakın arkadaşı Fehmi Koru, 28 Ocak 2008 günü Kanal 7 ana haber bülteninde ve 1 Şubat 2008 günü Yeni Şafak'taki köşesinde, '5 Kasım 2007'deki Bush-Tayyip görüşmesinde düğmeye basıldığını' söyledi ve yazdı.Nazlı Ilıcak 28 Temmuz tarihli yazısında "ABD ve Batı düşmanlığı yapan ve alternatif yollar arayan Ergenekon'un ipinin çekilmesinde, büyük ihtimalle Amerika rol oynadı" diyerek aynı gerçeğe işaret etti. Engin Ardıç 4 Temmuz da: "Defalarca yazdık yıllardır, Avrupa'yla köprüleri atacak, Amerikan ittifakından çıkmak isteyecek, Rusya-Çin-Hindistan, hatta utanmadan şeriatçı İran ittifakı arayacaksınız, Amerika size bunu çok pahalıya ödetir diye." Değerli arkadaşlar "Ergenekon" davası, bir Amerikan operasyonudur.Hedef; bağımsız bir ulus devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığıdır. Amerika, Fethullahçı Gladyo aracılığı ile 1990'larda işlediği bütün cinayetleri ve gerçekleştirdiği bütün saldırıları milli güçlerin üstüne yıkmaya çalışıyor. Yok etmek için çabaladığı güçlere karşı, işlediği cinayetleri, şimdi aynı güçlerin üzerine yıkarak bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır. Türk Ordusu'na, İşçi Partisi'ne ve Türkiye'nin milli güçlerine karşı yürüttüğü saldırıyı sonuca ulaştırmak istediğini gösteriyor. Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Ahmet Taner Kışlalı ve Necip Hablemitoğlu cinayetleri; Danıştay Baskını, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayı, son günlerde Türkiye'nin bağımsızlıktan ve aydınlanmadan yana antiemperyalist güçlerinin üstüne yıkılmak istenen suçlardan sadece bazılarıdır.Bildiğiniz gibi Eşref Bitlis, Amerika'nın kukla devlet projesine karşı olduğu ve Çekiç Güç'ün hem PKK'ya silah verilmesinde rol aldığını hem de kukla devlet olayındaki rolünü gördüğü ve buna engel olmaya çalıştığı için şehit edildi. Ergenekon adlı Amerikan iddianamesinde, Fethullahçı Gladyo eliyle suçlananlar, Amerikanın bölge planlarına direnen ve giderek tavır alan bütün komutanladır. Şehit Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Özal'ın, Amerikan saldırısı sırasında 'Irak'a girelim, Amerika'ile birlikte bir taşla üç kuş vuralım' talimatını dinlemeyerek istifa eden Genelkurmay Başkanı Necip Toruntay, 1995 de Kuzey Irak'a girerek Amerikan planlarına karşı Çelik Harekatını yapan ve 96 da Kuzey Irak'taki CIA peşmergelerini dağıtan Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Karadayı ile birlikte Amerikanın ordu içindeki şer yuvası olan Kontrgerilla (Gladyo) merkezi Özel Harp Daire'sini dağıtan Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Amerika'da yaptığı konuşma ile 'PKK yı büyük müttefik devletin desteklediğini, PKK'yı destekleyen devletin de PKK gibi terörist olduğunu' ilan eden Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Ve son Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Amerika tarafından terörist ilan edilmişler, Ergenekon adıyla ürettikleri sözde örgütün mensubu ve yöneticileri sayılarak, iddianamede suçlanmaktalar. Değerli arkadaşlar, her önemli gelişmede yaşanan temel saflaşma, bu son saldırıda da bir kez daha ortaya çıktı. Günümüzün hiçbir gelişmesi ülke içi saflaşmalarla anlaşılamaz. Ergenekon soruşturması türünden önemli sonuçları olacak eylemler ise, doğrudan emperyalist karargâhlardaki planlamalar sonucu gerçekleştiriliyor. Ergenekon soruşturmasında da sözünü ettiğimiz saflaşma yaşandı; bakalım: AMERİKA'NIN SAFI "Ergenekon'un üzerine sonuna kadar gidilsin" diyen içerdeki kuvvetler: 1. Fethullahçılar: Operasyon, emniyet içine yuvalanmış F tipi örgüt elemanlarınca yürütülmektedir. Bu grubun elinde bulunan basın yayın organları Operasyonun silahşörleri ve psikolojik savaş unsuru olarak çalışmaktadır. 2. AKP İktidarı; Bu Parti, kendisini iktidara getiren Atlantik ötesi güç tarafından bu operasyonu yürütmeye memur edildi. İktidar olanaklarıyla ve emrinde bulunan basın yayın organlarıyla başından beri işin içinde. 3. PKK. Bu Parti'nin Parlamento'daki yasal kuruluşu DTP, 'Operasyonda sonuna kadar gidilmesi' konusunda AKP'yi sürekli olarak teşvik etti. PKK'nın bu politikayı izlemesinde güttüğü amaç; Türkiye'de iç çatışmanın derinleşmesi, Türk Ordusu'nun yıpratılması ve kendisi açısından daha elverişli koşuların doğmasıdır. 4. Batı'ya ipini satmış neo liberal dönek takımı. Ne yazık ki Türk aydınları içinde küçümsenmeyecek bir güce ulaşmışlardır. Tarikat ve Mafya çevreleri ile iç içe geçmiş yeni tipte işbirlikçi burjuvazinin ideolojik silahşorluğunu yapmaktadırlar. En sivri örneklerinin emrine bugün Taraf gibi bir gazete verilmiştir. Ama sadece bu olanakla sınırlı değillerdir.İktidarın ve Fethullah'ın medyasında köşeler de kendilerine açıktır. 5. ÖDP, EMEP gibi grupçuklar. Zaman gazetesinin son zamanlardaki "gülü" Ufuk Uras'ın çırpınışları, bu çevrelerin trajik konumunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Orduya ve Kemalistlere yönelen her saldırıyı desteklemişledir.TÜRKİYE SAFI Birde Ergenekon Operasyonu ile hedef alınan güçlere bakalım: 1- Türk Ordusu. Gerek Amerika, gerekse onun işbirlikçilerinin Türkiye'ye ilişkin emellerinin önündeki en önemli engeldir. Türk Ordusu engeli aşılmadan Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiye ile ilgili hedeflerine ulaşılamayacaktır. 2. İşçi Partisi. Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı en kararlı tavrı alan ve Türkiye'nin bu krizden nasıl çıkacağına dair programı olan Parti olduğu için, hedeftedir. ATV'ye konuşan Savcı Zekeriya Öz, "Ergenekon soruşturmalarının merkezinde Ulusal Kanal ve İşçi Partisi bulunuyor" dedi. 3- Cumhuriyet Gazetesi; Amerikanın İran hedefi konusunda bulanıklık yaşamasına rağmen, genel olarak milli saflarda olduğu için hedeftedir. 3. Fethullah ve AKP'nin kontrol ettiği sermaye çevrelerinin dışında kalan milli sermaye kesimleri. 4. İktidarın ve Fethullah medyasının kontrol edemediği basın yayın organları.5- Kişilikleri ve geçmişleri ile milli bilince katkısı olan Emin Gürses, Ergun Poyraz, Prof. Kemal Alemdaroğlu gibi aydınlar. Bunların yanı sıra, bugün için hala doğrudan hedef olmamış ama tehdidin ucunun gösterildiği kesimler var. Örneğin CHP, Aydın Doğan medyası ve Milli Egemenlik Hareketi içinde yer alan çevreler.Bunlara da, eğer teslim olmazlarsa sıranın kendilerin geleceği bugünden hissettiriliyor. ARADAKİLER Demokrat Parti, Anavatan Partisi ve hatta MHP gibi Partiler neredeler? Yakın zamana kadar bilindiği gibi iktidar Partileriydiler. Şimdi dut yemiş bülbüldürler. Zira operasyonu büyük birader Amerika yürütmektedir. Onlar, Türkiye'nin bir yol ayrımına geldiği koşullarda aradaki güçlerin kaderini yaşıyorlar. GLADYO NEDİR? İtalyan Savcı Fellice Casson, İtalya'da Gladio'ya karşı yürüttüğü mücadele sonunda çok önemli gerçeğe ulaştı. Savcı Casson, 28 Nisan 2008 tarihinde Sabah gazetesinden Ecevit Kılıç'ın "Bu örgüt nereye bağlıydı ve tam olarak görevi neydi?" sorusuna şöyle cevap verdi:"Doğrudan CIA'ya bağlıydı. Kuruluş amacı, ülkeyi Sovyetler Birliği işgaline karşı korumak. Ama daha 60'lı yıllara gelmeden bu amacından sapıp, ülke içindeki muhaliflere karşı da görev yapmaya başladı. Aslında CIA'nın hoşuna gitmeyen grupları baskı altına alıyor, sindiriyordu. Sadece solculara karşı değil, o dönem hangi kesim muhalifse; mesela Hristiyan Demokratlara karşı bile görev yaptı. Yani kim CIA'ya, Amerika'ya muhalifse, hedefte onlar vardı." Casson'un Sabah gazetesine anlattıkları bunlar. Casson'un İtalya pratiğinde saptadığı gerçek, Gladio'nun çeşitli adlarla faaliyet gösterdiği bütün ülkeler için geçerlidir. OPERASYONU YÖNETEN FETHULLAHÇI GLADİO NEDİR? 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahaleleri, 1970'li yıllarda iç istikrarsızlık yaratmak için kışkırtılan sağ sol çatışmaları, mezhep kavgaları, bombalama ve sabotaj eylemleri, 1990 sonrasında Atatürkçü aydınların katledilmeleri, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağına yapılan sabotaj, CIA'nın yönetimi altında gerçekleştirilen "Gladio" eylemleridir."Gladio" Rahip Santoro ve Hırant Dink cinayeti, Malatya Kitabevi katliamı, Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesine karşı gerçekleştirilen bombalamaların da ardındaki güçtür.Bütün bunlar 12 Eylül ve 12 Mart darbelerinden daha büyük olan ve yeni bir Amerikan operasyonunun parçası olarak gerçekleştirilmiştir.Amerika'nın bu son operasyonunun amacı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi ile kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetidir. Türk ulus devletinin, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi uyarınca yeniden yapılandırılması ve sınırlarının yeniden çizilmesidir. ELBETTEKİ TÜRKİYE'NİN ULUSAL BAĞIMSIZLIKTAN YANA OLAN BÜTÜN MİLLİ GÜÇLERİ TASFİYE EDİLMEDEN BU HEDEFE ULAŞMASI SÖZ KONUSU OLAMAZ. MEHMET AKKAYA
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Konuya gelirsem, Derin devletin tamamen olmayacağını söylemek bu işlerden hiç anlamamak yada çocukça düşünmek demektir tabii. 6 aydır ilgili başlıklarda anlatmaya çalıştığım da budur. Derin devlet olacaktır ancak gerçekten derin devlet olabilmesi için başka güçlerin güdümünde olmaması gerekir. Etkili ve akıllı yöntemlerle, ülke çıkarından yana olması gerekir. Bu da devletin ve hükümetin gücü ve dirayeti ile orantılıdır. Jitem, PKK mücadelesinde doğrudur ancak her yönüyle değil, çıkar amaçlı çeteleşmeler ise hiç kabul edilemez. 80 öncesi, Gladyomuzun Darbeye zemin hazırlamaları da affedilemez. Ergenekon diye bir örgüt var mı yok mu ayrı konu, bunu da kesin varmış gibi konuşanlarda bir art niyet seziyorum.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Sn.Kaplan, bence her yaptıklarına da kefil olmayalım. Bölgede kurunun yanında yaşlar da yanmış olabilir yada gerginlik ortamından ister istemez kötü etkilenen, olaylara nötr kalmış vatandaşlar da olabilir. Kızcağız çocukluğunu böyle bir ortamda geçirmiş, anlaşılan devletin soğuk yüzünü bunlarda görmüş. Ve bu olaylar yüzünden de bütün derdi gücü bu olmuş. Jitem yüzünden neredeyse Türk devletinden nefret etmiş. Onun için her lafı bunlara getiriyor anladığım kadarıyla. Jitem etkiliydi, 90larda PKK'yı bitme noktasına getirdi o ayrı konu. Tabii bir de anlattıklarına bakılırsa, bu arkadaşımızın tavrının kaynağında polis te var. Yani, bize de polis kötü davranmıştır, dayak ta yemişizdir ama bu bizim aklımıza etnik durumdan dolayı böyle yapıyorlar zannı bırakmaz. Ama orda durum farklı, insanların algılaması, ister istemez '' biz Kürdüz, onun için böyle yapıyorlar'' diye oluyor, gerçek teröristleri ayrı tutuyorum tabii ki. Gerçek şu ki, polisin de böyle bir ön yargılı bakışı zaman içerisinde oluşmuş maalesef.
-
Şeyh Sait İsyanı'nda Şeyh Şemsettin'in Sorgulanması...
Biraz destekli sallasaydın bari Şeyh Said (Kürtçe: Şêx Seîd; d. 1865, Hınıs, Erzurum[1] ya da Palu, Elazığ[2] - ö. 29 Haziran 1925[3]), Kürt[1] asıllı din adamı. Şeyh Mahmut'un oğlu olarak doğmuştur. Palu, Muş, Malazgirt'te eğitimi gördükten sonra babasının Hınıs'a göçe etmesiyle oraya yerleşmiştir. Nakşibendi târikatının liderlerinden olup Ermeni Soykırımına karşı çıkan fetvalar vermiştir.[4] I. Dünya Savaşı sırasında Rusya İmparatorluğu'nun Doğu Anadolu'ya ilerlemesinden dolayı Piran'a taşınmak zorunda kalmış ve savaştan sonra Hınıs Kolhisar'a yerleşmiştir.[5] (Şeyh Sait İsyanı) Genç Hâdisesi Ana madde: Şeyh Said İsyanı "Azadi" örgütüne destek verdiği düşünülmektedir. Birinci Meclisin Bitlis milletvekili Yusuf Ziya ve kayınbiraderi Albay Cibranlı Halit tutuklanınca kendisi örgütün lideri konumuna gelmiştir. 1924 Ekim ayından yakalanacakları güne kadar hükûmetle haberleşmekte olan bacanağı Kasım Bey (Kasım Ataç) tarafından ihbar edilmiştir.[6] İdam edilmeyeceği sözü alınca 14 Nisan 1925'te önce İran'a geçmeye karar vermiştir. Ancak Binbaş Kasım teslim olmak istemiştir. Abdurrahmanpaşa Köprüsü'nde teslim olmuştur[7]. Genç Hâdisesinin (Şeyh Sait İsyanı) bastırılmasından sonra "Şark İstiklal Mahkemesi"nde yargılanıp idama mahkum edildi. Cibranlı aşiretiyle ilişkisi Cıbranlı Mahmud Bey Fatma Hanım - Şeyh Said Cibranlı Halit Güllü Hanım Binbaşı Kasım ( Kaynak-Vikipedi )
-
BÖLÜCÜLER CHP'LİLERE SALDIRDI!..
Bu cümlede Gazi yerine G.Doğu, CHP yerine de Türk devleti kelimelerini yerleştirip okursak, bu arkadaşımızın PKK olayına nasıl baktığını da anlamış oluruz. G.Doğu'da saldiriya ugramasi gayet normal, cünki Türk devleti G.Doğu halki icin bir dost degil düsman devlettir. Bir an için, miting protestosu ile saldırıyı aynı görsek ve bu paragrafı o gözle değerlendirirsek ve aşağıdaki cümlesine göre arkadaşımızın söylediği doğru gibi görünüyor. Yani, Cumhuriyet mitinglerini tertipleyenlerin gözünde İzmir’deki toplanan kalabalık için İzmir halkı denebilir ama örneğin AKP gözünde o kalabalık İzmir halkını temsil etmez. Buna benzer şekilde, bu arkadaşımızın gözüyle CHP’lilere saldıranlar Gazi halkı olur ama bizim açımızdan tüm Gazi halkını temsil etmez. Yani, olayın yorumu, niyete, nerden bakıldığına ve kimin tarafında olunduğuna göre değişir. Bu cümle de, PKK terörünü kültürel haklara bağlayan çarpık anlayışa benzer bir yaklaşım. Diğer taraftan, bir olayı haklı ve doğru kabul etmemek, '' ben olsaydım öyle yapmazdım '' demektir ama bir yandan da yapanları kendi üstün bilincine sahip olmamakla suçlamak anlamına gelir. Yani, terör yapanları bilinçsiz ama masum gösterme çabasıdır. Başka bir deyişle, terör denen çok boyutlu uluslarası bir organizasyonu, isyanında haklı, iyi niyetli ama fevri hareket eden, bilinçsizlikten, cahillikten şiddete başvuran insanların eylemleri olarak göstermeye çabalamaktır. Arkadaşımız, ‘‘maalesef’’ diyerek, Türk adından rahatsız olduğu gibi, Türkçe’den de rahatsız olduğunu ifade etmiştir.
-
CEM KARACA
CEM KARACA Muhtar Cem Karaca (d. İstanbul, 5 Nisan 1945 - ö. İstanbul, 8 Şubat 2004) Türk müzisyen. Türk rock müziğindeki en önemli sanatçılardandır ve güçlü bir Anadolu rock kültü yaratmıştır. Hayatı Annesi Ermeni asıllı Toto Karaca ve babası Azeri asıllı tiyatrocu Mehmet Karaca olan Cem Karaca, sanatla iç içe büyüdü. Ortaöğrenimini Robert Kolej'de yapan Cem Karaca'nın müzikle tanışması oldukça ilginçtir. Ergenlik çağındayken hoşlandığı kızı etkilemek amacıyla şarkı söylemeye başlamış ve bu başlangıcın ardından devam eden olaylar sonucu kendisini müzik piyasasının içinde bulmuştur. Karaca'nın sesinin keşfedilmesi ise annesi Toto Karaca tarafından olmuştur. İlk dönemlerde Jaguarlar, Dinamitler gibi gruplarla amatörce çalışmalar yapan Cem Karaca popüler rock'n'roll parçalarını söylüyordu. O dönemlerde kendisinin en büyük destekçilerinden biri de İlham Gencer'di ve onun orkestrasında müzikal deneyimini oldukça ilerletmişti. Bu yıllarda aynı zamanda tiyatro ile de ilgilenen Cem Karaca çeşitli oyunlarda da görev aldı. Askerliği sırasında Anadolu'nun ilkokul kitaplarında anlatıldığı gibi olmadığını fark etti. Asker arkadaşının çaldığı bağlama ise onu bambaşka diyarlara taşıdı. Bir zamanlar ilkel ve sıkıcı bulduğu müziğin kendi duygularını anlattığını keşfetti. Müzikal geçmişi 1967'de askerlik dönüşü Apaşlar grubuna katıldı. Bu grupla Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında Emrah isimli parçalayla ikinci oldular ve doğu-batı müziği sentezinde şarkılar üretmeye çalıştılar. 'Resimdeki Gözyaşları' isimli parçayla büyük başarı elde eden Apaşlar'la Batı Almanya'ya gitti. Apaşlar'la olan beraberliği 1969'un sonlarına kadar sürdü. Grupta gitarist Mehmet Soyarslan ve Cem Karaca arasında doğan bazı politik anlaşmazlıklar sonucu Cem Karaca ve Apaşlar dağıldı. Apaşlar'ın basçısı Seyhan Karabay ile birlikte Kardaşlar grubunu kurdu. Bu sırada Almanya'ya giderek Ferdy Klein Orkestrası'yla dört tane 45lik doldurdu. Amacı maddi sıkıntı yaşamadan çalışmalar yapmaktı. İlk 45'likleri 'Dadaloğlu' ile büyük bir başarı elde ettiler. Fakat 1972'de Seyhan Karabay arasındaki tartışmalar nedeniyle Kardaşlar'la yolları ayrıldı. Bu sırada eşi benzeri görülmemiş bir değiş-tokuş meydana geldi. Cem Karaca, Kardaşlar'dan ayrılıp Anadolu rockın güçlü sesi Moğollar'la birleşirken Kardaşlar da Moğollar'la anlaşamayan Ersen Dinleten'i gruplarına dahil etti. Üç 45'lik çıkaran Karaca, Moğollar'ın dağılmasıyla kariyerinin en önemli dönemini yaşayacağı Dervişan grubunu kurdu. Dervişan politik rock'ın yanısıra progressive rock'ın Türkiye ile tanışmasında önemli rol oynadı. Aynı zamanda tam anlamıyla ilk stüdyo albümünü bu grupla çıkardı: 'Yoksulluk Kader Olamaz'. Dervişan'ın dağılmasından sonra Edirdahan isimli grubu kurdu. Yeni albümü 'Safinaz'la eski başarısını elde edemedi. Bu albümden sonra Almanya'ya gitti ve 1987'ye kadar sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemdeki çalışmalarında sık sık gurbet acısı gibi temaları işledi. Bu süre içindeki en iyi albümünü Almanca olarak çıkardı: 'Die Kanaken'. Bu albümde yabancı düşmanlığı, gurbetçilerin yaşamı gibi konuları işledi. Albümdeki bazı parçaların Türkçesini sonraki albümlerinde kaydetti. 'Die Kanaken' albümünün arka kapağında kendisiyle ilgili şunlar yazılıydı: Cem Karaca ülkesi olan Türkiye'de bir rock yıldızı. Ülkesinde 50'ye yakın 45'lik ve LP yayınlayan Karaca'nın parçalarının çoğu sosyal içerikli sözlere sahip. 1981'in ocak ayında Almanya'dayken son albümü yüzünden ülkesinde aranmaya başladı. Bunun üzerine Karaca, ülkesine geri dönmedi. Mallarına el konan şarkıcı 200 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 1983'te de darbeci generaller onu Türk vatandaşlığından attılar. Almanya'da daha çok Nazım Hikmet'in şiirlerini seslendirmesiyle tanınan Karaca, ilk olarak 1983'ün başlarında Almanca sözlerle ve doğu-batı sentezinden oluşan bir müzikle seyirci önüne çıktı. Amacı Türkiye'de olan biteni anlatmak değil, burada olup bitenleri anlatmak ve Alman-Türk ilişkilerini düzeltmeye çalışmak. Yurda döndüğü zaman Turgut Özal'ın elini öptüğü iddia edildi ve döneklikle suçlandı. Hem Cem Karaca hem de Özal ailesi bu iddianın gerçek olmadığını ısrarla belirttikleri halde, sanatçı yine de 12 Eylül bozgununa sorumlu arayan eski solcuların günah keçisi olmaktan ve dışlanmaktan kurtulamadı. Bu aydın sapmasını hicvettiği 'Yarım Porsiyon Aydınlık' adlı şarkısında 'hiç bir şey üretemeden sadece eleştirirsiniz' diyerek kırgınlığını dile getirdi. Seksen sonrası dönemde müzik yapımcılarının desteğini alamadan çıkardığı albümler o yıllar büyük ses getirmemesine karşın, yıllar içinde şarkılar değerini buldu. Oh Be, Kahya Yahya, Hep Kahır gibi hit şarkılar bu dönemde çıktı. Ülkesine yeniden dönüşünden sonra ilk albümünü 1987'de eski arkadaşı Cahit Berkay'la birlikte yaparlar. 'Merhaba Gençler Ve Her Zaman Genç Kalanlar'. Bundan bir sene sonra 1988'de, aranjör Oğuz Abadan'la birlikte 60'lı yılların sonunda yaptığı çalışmalarda da olduğu gibi, orkestrasyona ağırlık vererek, yaylı varyasyonlarının hakim olduğu bir başka çalışmayı gerçekleştirirler: 'Töre'. 1990 ve 1992'de Uğur Dikmen ve Cahit Berkay'la 'Yiyin Efendiler' ve 'Nerde Kalmıştık' albümleriyle biraz da olsa eski günlerine döndü. 1997'de çekilen 'Ağır Roman' filminde seslendirdiği 'Resimdeki Gözyaşları' ile yeniden popüler oldu. 1999'da Cahit Berkay, Engin Yörükoğlu, Ahmet Güvenç ve Uğur Dikmen'in desteğiyle 'Bindik Bir Alamete...' isimli albümünü çıkardı. Son albümü de sayılabilecek olan bu albüm eski günlerin gürül gürül Cem Karaca'sının yeniden geri döndüğü başarılı bir çalışmadır. '***** Bizans' filmi için üç parça kaydedip, filmde küçük bir rol aldı. 2000'li yıllarda çeşitli şiir çalışmaları da yaptı. Barış Manço'nun efsanevi grubu Kurtalan Ekspres'le birleşerek konserler verdi. Son olarak Yol Arkadaşları isimli grubuyla sahneye çıkan ve bu grupla son albümü Hayvan Terli ve Murathan Mungan albümündeki Göç Yolları isimli şarkıyı kaydeden Cem Karaca, 8 Şubat 2004'de hayata gözlerini yumdu. Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. Diskografi 45'likler 1967 * Emrah / Karacaoğlan (Hürriyet Gazetesi H-018) (Apaşlar) * Hudey / Vahşet / Bang Bang / Shakin' All Over (Sayan EP Seri FS 127) (Apaşlar) * Emrah / Hücum / Karacaoğlan / Ayşen (Sayan EP Seri FS 134) (Apaşlar) * Ümit Tarlaları / Anadolu Oyun Havası / Suya Giden Allı Gelin / Nasılda Geçtin? (Sayan EP Seri FS 145) (Apaşlar) 1968 * İstanbul'u Dinliyorum / Oy Bana Bana (Türkofon TU-St 1505) (Türküola 1505) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Oy Babo / Hikaye (Türkofon TU-St 1506) (Türküola 1506) * İstanbul / Why (Türkofon TU-St 2010) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Emrah 1970 / Karanlık Yollar (Türkofon TU-St 1507) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Resimdeki Gözyaşları / Emrah (Sayan FS 167) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Resimdeki Gözyaşları / Şans Çocuğu (Türkofon TU-St 1508) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Tears / No , No , No (Türkofon TU-St 2011) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) 1969 * Ayrılık Günümüz / Gılgamış (Türkofon TU-St 1520) (Türküola 1520) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Zeyno / Niksar (Türkofon TU 1002) (Türküola 1521) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) * Bu Son Olsun / Felek Beni (Karacaoğlan III) (Türkofon TU 1003) (Türküola 1524) (Apaşlar - Ferdy Klein Orkestrası) 1970 * Emmioğlu / O Leyli (Türküola 1528) (Ferdy Klein Orkestrası) * Kendim Ettim Kendim Buldum / Erenler (Türküola 1529) (Ferdy Klein Orkestrası) * Adsız / Unut Beni (Türküola 1530) (Ferdy Klein Orkestrası) * Muhtar / Baba (Türküola 1531) (Ferdy Klein Orkestrası) * Dadaloğlu / Kalender (Türkofon M-1014) (Kardaşlar) 1971 * Oy Gülüm Oy / Kara Sevda (Türkofon M-1016) (Kardaşlar) * Tatlı Dillim / Demedim mi? (Türkofon M-1017) (Kardaşlar) * Kara Yılan / Lümüne (Türkofon M-1018) (Kardaşlar) * Acı Doktor (Kısım 1) / Acı Doktor (Kısım 2) (Türkofon M-1019) (Kardaşlar) * Kara Üzüm / Mehmet'e Ağıt (Türküola 1536) (Kardaşlar) 1972 * Askaros Deresi / Üryan Geldim (Yavuz 1545) (Kardaşlar) 1973 * Obur Dünya / El Çek Tabib (Yavuz 1547) (Moğollar) * Gel Gel / Üzüm Kaldı (Yavuz 1553) (Moğollar) 1974 * Namus Belası / Gurbet (Yavuz 1560) (Moğollar) * Beyaz Atlı / Yiğitler (Yavuz 1567) (Dervişan) 1975 * Tamirci Çırağı / Nerdesin? (Yavuz 1571) (Dervişan) * Mutlaka Yavrum / Kavga (Yavuz 1574) (Dervişan) * Beni Siz Delirttiniz / Niyazi (Yavuz 1578) (Dervişan) 1976 * Parka / İhtarname (Yavuz 1582) (Dervişan) 1977 * Mor Perşembe / Bir Öğretmene Ağıt (Yavuz 1585) (Dervişan) * 1 Mayıs / Durduramıyacaklar Halkın Çoşkun Akan Selini (Gönül GP525) (Dervişan) Almanya'da çıkan 45'likler [değiştir] * İstanbul / Why (1968) (Türkofon 2010) * Tears / No , No , No (1968) (Türkofon 2011) * Üryan Geldim / Hasan Kalesi (1973) (Türkofon 1549) * Askaros Deresi / Kazak Abdal (Türkofon 1572) ALBÜMLER 1973 * Kardaşlar - Apaşlar (Türkofon VELP 6503) 1974 * Cem Karaca (Apaşlar , Kardaşlar , Moğollar ve Ferdy Klein Orkestrası) (Yavuz LP 1006) 1975 * Nem Kaldı (Yavuz LP 1012) 1977 * Parka (Yavuz LP 1019) * Yoksulluk Kader Olamaz (Yavuz LP 1021) (Dervişan) 1978 * Safinaz Gönül GPLP10) CD & Kaset (1994) (Kalan 050) (Edirdahan) 1980 * Hasret Kaset (Türküola 1289) LP (Türküola) 1982 * Bekle Beni Kaset (Türküola) 1984 * Die Kanaken LP (Plane RC 0972-88375/76) 1987 * Merhaba Gençler Ve Her Zaman Genç Kalanlar Kaset (Emre 569) 1988 * Töre Kaset (Emre HE 579) (Oğuz Abadan Orkestrası) 1990 * Yiyin Efendiler (Özbir 032) 1992 * Nerde Kalmıştık ? (Marşandiz 083) 1997 * Ağır Roman (O.S.T) 1999 * Bindik Bir Alamete... (MajörMüzik 21550) 2000 * ***** Bizans (O.S.T) (Cem Karaca bu albümde Dost Hakkı, Aşk-ı İlahi ve Meydan Bu Meydan şarkılarını seslendirdi. ) 2003 * Düet (Cem Karaca-İbrahim Sadri / Attila İlhan'ın "Ben Sana Mecburum" adlı şiirinde.) * Gurbet Şiirleri - "Hep Kahır" (şiir) . 2004 * Söz Vermiş Şarkılar- Murathan Mungan / "Göç Yolları" şarkısı. Ölümünden Sonra Yayınlanan Albümler 2004 Hayvan Terli 2004 Hayat Ne Garip (Mahsun Kırmızıgül-Sarı Sarı/Başroldeyim) "Son Düet" 2006 Mutlaka Yavrum (Cem Karaca Şarkıları) (çeşitli sanatçılar) Filmleri [değiştir] * Avcı (2001) TV dizisi * Yeni Hayat (2001) TV dizisi
-
Tunceli'deki seçim yardımlarında profesyonel rüşvetçilik örneği
O vaadi veren DYP'li Tansu Çiller'di ve o vaadin AKP'nin sadakaları ile alakası yok. Adı üstünde ''vaad''...Seçimden sonra iktidara gelinirse ekonomik gelişmeye bağlı olarak herkesin bir arabası ve bir evinin olacağını vaadeden bir seçim kampanyası sloganı idi. Samimi idi, yalandı, gerçekçiydi, gerçekleşti, gerçekleşmedi bir yana, bu vaad sadece DYP'ye oy vereceklere yönelik bir rüşvet anlamında değildi, hitap edilen tüm seçmenlerdi. Eğer, DYP iktidara gelirse, refah artacak herkes bunlara sahip olacak, sahip olmaları kolaylaştırılacak anlamında bir sosyal devlet söylemiydi. Bu karıştırmanın amacının, bir nevi AKP'yi normal gösterme çabası olduğunu sanmıyorum. Ancak, bu tür yaklaşımlar, buna yolaçar. Halkı bu açıdan eleştirmek istiyorsanız ve buna geçmişten bu türden bir dayanak arıyorsanız, vermeniz gereken örnek, bu tür şark stili-rüşvetçi-sadakacı politikaların mimarı Refah partisi olmalıdır. Böyle politikalarla, sağlıklı demokrasi olmaz. Nedir bu ? Resmen oyların açık arttırmaya sunulması... Parayı, malı en çok veren kazanır. Parası olmayan gelmesin başa. Evet, bu modayı Refah başlatmıştır ama en sonunda AKP sayesinde işin cılkı çıkarılmıştır. Artık diğer partiler de çıkışı bu politikalarda görmektedir. Demokrasi kavramının da, sosyal devlet kavramının da tabiri caizse içine edilmiştir. Cemaatlere, sivil toplum kuruluşu denilmeye başlanmıştır.Türk milletinin kafasındaki her kavram geriye doğru ( Osamanlı sonu ) götürülmüştür. ( Şimdi, ya Kürt milleti yok mu ? İnkar ediyorsunuz diye başlarlar, bu da dediklerimi doğrular zaten ) Bir yetkilinin savunması da şu: '' Ne yani, seçimden sonra, verilen oya göre mi dağıtım yapsaydık ? '' Özrü kabahatinden büyük fıkrasını herkes bilir. Bu da o hesap!
-
Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
- Hrant DİNK öldürüldü...
Dostum, ben Türklüğe hakaret demedim zaten, ırkçılık olduğu nedeniyle eleştirdiği İstiklal marşındaki kelimelere benzer kelimeleri kullanarak Ermeni cemaatine hitaben yazdığı ( ki ben buna da katılmıyorum çünkü Agos gazetesi hem Türkçe hem de Ermenice basılıyordu, dolayısıyla Türk kamuoyuna da hitap ediyordu ) yazıdaki çelişkiyi ortaya koymak istedim. Yani, ’’hem kahraman ırkım’’ gibi kelimeleri İstiklal marşında ırkçılık olarak görüyor, hem de kendi yazısında benzer kelimeler kullanıyor, demek ki o da ırkçı kendi mantığı ile… Bilgi üniversitesinde bunun gibi bir konferans olmamış mıydı ? Ben tutuklandıklarını hatırlamıyorum. Tutuklanmışlarsa dediğin doğrudur. Ya da Baskın Oran örneği belki, o da ceza almadı zaten. Bizim kanunlarımızda ’’ Soykırım olmuştur diyen cezalandırılır’’ diye bir hüküm yok bildiğim kadarıyla. ‘’Türklüğe hakaret’’ bunu karşılıyorsa bilemem. Bu kanunun gerekliliğini tartışalım o zaman.( Gerçi 301 kaldırıldı ama ) Tabii ki ne amaçla kullandığı önemlidir. Hrant Dinkin yaptıklarını pekala şöyle de yorumlayabilirsiniz. Hem Diasporayı eleştirip hem de Türkiye Devletini soykırım fikrine yakınlaştırıp, alıştırmaya çabalamak. Sonunda Diasporanın istediği sonucu daha akılcı bir yoldan başarmak. ( Çok mu paranoyak düşünüyorum bilmiyorum )- Davos - Erdoğan - Peres
Siz hiç merak etmeyin işgal tam anlamıyla tamamlanınca bir seçenek bulunacak BOP teorisyenleri tarafından... Burdaki fark, Güneydoğu Türkiye tarafından işgal altında değildir. Ayrıca, Türkiye, İsrail gibi davranmıyor Kürt halkına. Emine Ayna ne derse desin. Doğru değişmez. O da planın parçası zaten.- Davos - Erdoğan - Peres
Sn. BrainSlapper, Bu sonuçlarda hem fikiriz. Ancak, bu söylemin bunlara hizmet etmesi, söylemin yanlış olduğu anlamına gelmez. Ben de Erdoğan'ın bu söyleminin tutarsızlığının ve samimiyetsizliğinin farkındayım ama söyledikleri yanlış değil. Hamas burda önemsiz bir ayrıntı. Önemli olan İsrailin, Haması da kullanarak yaptıkları... Erdoğan zaten BOP'un yolcusu...Türkiyeyi sürüklemek istediği yer de bu planda yazılı... Türk halkının yararına mı zararına mı bu da bakış açısına, ideolojiye göre değişir, tartışılır. Bana göre iyi değil ama İslam karşıtı da değilim. Ben devrimci Kemalist pencereden bakıyorum olaya, Ilımlı İslama dinsiz olduğum için karşı değilim, bilakis müslüman olarak karşı çıkıyorum. Erdoğanın söylediklerine katılmam onun ideolojisini kabul ediyorum anlamına gelmez. Doğru her zaman doğrudur. Üsluba gelince tabii ki ben de tasvip etmiyorum. İç politikaya malzeme yapması da kabul edilir değil. Onun için Sn.Politikanın Ecevit hatırlatmasına yorum yapmıştım.- Hrant DİNK öldürüldü...
Bu sloganla bir sorunum yok, hatta cenaze törenini ben işyerindeki TV’de, Ermeni arkadaşlarla beraber seyretmiştim, onlara başınız sağolsun demiştim, üzüntülerini paylaşmıştım.Ama o mitingte atılan alakasız sloganlara ne demeli dostum ? “Hepimiz Kürt’üz, Hepimiz Ermeni’yiz”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Susma Haykır; Halklar Kardeştir”, Faşist Baykal” ve “Faşist CHP” … Cinayeti duyduğumda, benim şahsen kimin yaptığı konusunda bir fikrim olmamıştı ancak daha sonra şüphelileri duyduğumda ben de BBP lilere karşı nefret duymuştum. Şimdi, komplo diyeceğim, itiraz edeceksiniz. İfadesine dayanarak Ergenekon davası iddianamesi hazırlanan Tuncay Güney’in Muhsin Yazıcıoğlu hakkındaki söyledikleri neden sansürlendi ve iddianameye alınmadı ? Neden, Muhsin Yazıcıoğlu sorgulanmıyor ? Cinayeti önceden bildiği halde engel olmayan o zaman ki Trabzon Emniyet müdürü Ramazan Akyürek, neden şimdi İstihbarat Daire Başkanı ve Ergenekon’un isim babası ? Ben kendi adıma o sözü yanlış anlamamıştım. Ne demek istediğini anlamıştım. Ancak, şimdi benim aklıma takılan vermek istediği mesajı neden böyle dolambaçlı yollardan, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek tarzda yazmış. Hatta son kısmını ’’asil kan, damar, mevcuttur ’’ kelimelerini kullanarak sanki Atatürkün ‘’muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur’’ sözünü çağrıştırma amacına ne demeli. Şimdi, bu adam “İstiklâl Marşı bölücü” dememiş miydi ? İstiklal Marşı’nın “Kahraman ırkıma bir gül” bölümüne geldiğinde susup “Allah’ınızı severseniz, bu mu bütünleştirici ulusal marş? Herkes kendi ırkına gönderme yapıyor. Bölücülü bu. Ben düşünüyorum ki, kahraman ırkım yerine, çalışkan yurttaşım kelimesi ne olur” dememiş miydi ? Biz bile bu forumda yazarken yanlış anlaşılmasın diye kelimeleri, ifadelerimizi seçip te yazmıyor muyuz ? Ne gerek vardı, böyle bilirkişi gerektiren dolambaçlı yollara ? Deneyimli bir yazar bu hatayı neden yapsın ? Hrant Dink’in Diaspora Ermenilerinin söyleminden tek farkı soykırımın sorumlusu olarak Türkleri değil o dönemin emperyalist devletlerini suçlamasıydı. Soykırımın yapıldığında en ufak şüphesi yoktu ve tanınmasını da istiyordu. “Dünya Yahudi soykırımına gösterdiği hassasiyeti Ermenilerden esirgemiştir” “Ermeni yasa tasarısı geçerse, Fransa’ya gider, aksini düşündüğüm halde, içim yansa da, böyle bir soykırımın olmadığını söylerim” “Tabi ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kimileri "Katliam", kimileri "Soykırım", kimileri "Tehcir", kimileri de "Trajedi" diyor. Atalarım Anadolu diliyle "Kıyım" derdi... Ben ise "Yıkım" diyorum. (...) Dünya Ermenileri 1915'in 90. yılını anmaya hazırlanıyor. Ansınlar... Haklarıdır....” “1915’e bakmak örneğin... Ermeni dünyası yaşadığı tarihi dramın gerçekliğinin farkındadır ve bu gerçeklik bugün dünya ülkelerinin ya da Türkiye’nin kabul edip etmemesiyle değişecek değildir. Onlar kabul etmese de Ermeni ulusunun vicdanında olan bitenin adı başından beri kazınmıştır. (...) Gayrı herkesi kendi vicdansızlığıyla başbaşa bırakma zamanı gelip de geçmiştir.” “Dünya Yahudi soykırımına gösterdiği hassasiyeti Ermenilerden esirgemiştir.” “Fransa ve Türkiye’nin fikir özgürlüğüne karşı zihniyet ortaklığı var. Eğer bu yasa tasarısı geçerse, ki geçecek gibi görünüyor, Fransa’ya gider, aksini düşündüğüm halde, içim yansa da böyle bir soykırımın olmadığını söylerim.” “Elbette bu bir soykırımdır diyorum, çünkü sonuç kendisini zaten tanımlıyor. 4 bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir halkın artık orada yok olduğunu görüyorsunuz” Bunları Hrant Dink söylememiş miydi ? Elbette, öldürülmesi, mahkemelerde linç edilmeye çalışılması çok yanlıştır. Bunun yanında bütün Ermenileri Türk düşmanı görmek te fevkalade yanlıştır. Ben bu adamdan çok kırtasiye malzemesi almıştım, meşhur olmadan önce, kaç defa yüzyüze geldik, konuştuk. Ermeni olduğunu bildiğim halde hiç bir önyargım yoktu. Ancak, Hrant Dink de bir melek değildi, bunu da söylemek gerekir.- Davos - Erdoğan - Peres
Arkadaşım, BM, Türkiyenin PKK'ya yaptıklarına '' İnsanlık Suçu'' diye rapor vermesi mümkün mü ? Neye dayanarak verecek faili mechullere göre mi ? Anlatamadığım şey; savaşı isteyen İsrail ve onun desteklediği Hamas, barışı isteyen El-Fetih ti. Yani, bugünkü El-Fetih değil . El-Fetihin bugünkü yöneticisinin halktan desteği yoktur, İsrailin kuklasıdır. Bu durumda halkın destekleyip iktidara getirdiği Hamastan başka bir seçenek var mı, katliama direnecek ? Yöntemleri şöyledir, böyledir o ayrı konu ama neticede bir işgalci var ve bir de direnen...- Davos - Erdoğan - Peres
Evet, Çeçenler, Rusya Federasyonundan ayrılmak için savaş veriyor- Davos - Erdoğan - Peres
Siz PKK'nın nasıl gördüğüne göre mi karar vereceksiniz iki olayın farklı olup olmadığına ? Gazze İsrail devletinin 1000 yıllık toprağıydı da Hamas ayrılmak için teröre başladı ? Önce, her iki olaya da objektif bakmak lazım. Birine BM gözlüğüyle, öbürüne PKK gözlüğüyle bakarsak Emine Ayna gibi yanılırız. Bakın, Hamas, terör örgütü değildir diyen yok zaten Haması büyüten İsrail, El-Fetihin barış çözümlerini yok saymak için, savaşıp etnik temizlik yapmak için Hamas terörünü bahane olarak kullanıyor ? PKK ile ne tür bir paralellik görüyorsunuz bu durumda. Hamas teör yapar, İsrail saldırır, ondan sonra İsrailin sivilleri öldürmesi Hamas ile açıklanamaz hale gelir ve bu aşamadan sonra Hamas topraklarını savunuyor denebilir. İşgal eden İsraildir, toprağı savunan Hamastır, bu aşamadan sonra. Türkiye şimdi, Dohuku bombalayıp fosforlu bombalarla kadınları, çocukları öldürse PKK bir nevi meşruluk kazanır. Ama olan bu değildir. Türkiyenin bombaladığı PKK kamplarının olduğu Kandil dağıdır.- Davos - Erdoğan - Peres
Sn.Yakışıklı, Sn. BrainSlapper, siz de Emine Ayna gibi mi düşünüyorsunuz yani ? Güneydoğu Türkiyenin işgali altında mı ? Onun çarpıtmasını neden haklı olarak görüp kendi tezinizi destekleme yoluna gidiyorsunuz ? Haması İsrail destekliyor diyoruz üstelik... Evet, Çeçenler, Rusyaya karşı bir varolma mücadelesi veriyor örneğin, biz de bir zamanlar el altından desteklemiştik. Şimdi, bu aynı şey mi ?- Davos - Erdoğan - Peres
Kim bir tarafın yaptıklarını doğru bulmuş ? Ben olmadığına göre Başbakandan bahsediyorsunuz ? Ona gelince, daha önce İsrailin el altından Haması destekleyip büyüttüğünü de söylemiştik. Neticede, Hamas teröründen de İsrail sorumlu... Başbakanın orda yaptığı hareket, sadece Ortadoğu halklarına bir gösteri. Asıl baklayı buraya gelince çıkardı ağzından zaten. Mitingte üzerine basa basa ''aşırılıklara izin vermeyeceğiz, aşırılıklara asla destek olmayız, biz İsrail politikalarına karşıyız, Yahudilere değil '' diye slogan atanları susturdu. Burda Hamasın PKK'dan farkı, terör örgütü olmaları ortak paydasından başka, o bölgede bir işgale karşı terör yapmalarıdır. PKK bir işgele karşı direnmiyor. Siz ne açıdan aynılık gördüğünüzü de söylememişsiniz hala ? Söyleyin ona göre cevap verelim.- Davos - Erdoğan - Peres
Haklılık-haksızlık ve üslupla ilgili bir kolaj yaptım. Bu konu ile ilgili bazı yorumları atlamışsam özür dilerim, dikkatimi çekenleri aldım: Evet, rahmetli Ecevit'in diplomatik üslupla zamanında AB görüşmeleri sırasındaki tepkisi iyi bir örnektir. Üstelik, arkasında ne ABD ne de AB vardır tam destekleyen. Erdoğanın yaptığı ise, AB'yi, ABD'yi arkasına alıp, sahte kabadayılık yapmaktır, yalancı pehlivanlıktır, kolpa efeliktir, sonucunu bildiği bir konuda yaptığı/yaptırıldığı bir davranıştır. Bıyıksız Fehmi doğru söylüyor Sn.Politika, ortada sonucu bilinen, sonucundan emin olunan bir komplo vardır. - Hrant DİNK öldürüldü...
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.