Dogrucudavut tarafından postalanan herşey
-
Kılıçdaroğlu yeni evinde! İstanbul'un en fakir semti..
Otelde kalsa daha mı halk adamı olacaktı. Arkadaşım, adam yolsuzluk mu yapmış da kira ödemiş ? Ne yani, kümeste mi yaşayacaktı ? Bu gibi eleştirilerinizi neden başkaları için yapmıyorsunuz, hani asgari ücreti bu hale getirenlerden bahsediyorum Villada oturanlar dururken varsayımlar üzerinden eleştirmek ne demek oluyor ? Seçimi kazanıp da Villaya geçsin de o zaman konuşun.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Bu ve benzeri başlıklarda daha önce neler yazılmış diye okuma gereği duymadan konuya dahil olup, hap bilgi isteyen anlayış bu forumda da var maalesef! http://www.turkish-media.com/forum/index.p...mp;#entry765182
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Geldikleri yöreye yada Anadoluda sahip oldukları lakaplara göre soy adı alanlar vardır.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Üstteki soruma yanıt vermedniz. Peki, başka bir soru sorayım. Atatürk'ün uygulamaları nelerdir, rica etsem özetlermisiniz ?
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Ben de size küçük bir soru sorayım: Atatürk, Etileri( Hititler ), Sümerleri neden Türk saymıştır ?
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Türklükte birleştirme demek, asimilasyon demek değildir. Etnik grupları yok saymak değildir. O arkadaş Atatürk'ü öyle yorumladı diye doğru mu oldu şimdi. Bence, siz işinize geleni kabul ediyorsunuz.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi veya Değişimi, 1923 yılında Lozan Antlaşması'na ek protokol uyarınca Türkiye'deki Rumların (Rum denilenlerin arasında, Türkçe'den başka dil bilmeyen ve konuşmayan Karamanlı Hıristiyan Türkler de vardır) Yunanistan'a, Yunanistan'daki Müslüman türklerin Türkiye'ye zorunlu göçü sürecine verilen addır. Mübadelede 1.500.000 ila 2.200.000 Rum Yunanistan'a, 350.000 ila 500.000 Türk Türkiye'ye göçmüştür. Türkiye'de sadece İstanbul kenti ile Gökçeada ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya'da oturan Türkler mübadeleden muaf tutulmuşlardır. Değişimin çok büyük bir bölümü 1923-1924 yıllarında gerçekleşmiş, ancak geriye kalan az sayıda sayıda olayda 1930 İnönü-Venizelos sözleşmesine dek zorunlu göç uygulamasına devam edilmiştir. Zorunlu göç gerek Türk gerek Yunan ekonomisinde yaklaşık 20 yıl süren ağır bir krize yol açmıştır. ( Vikipedi ) Soyadı kanunu hangi yılda çıkarıldı ? 1934!...
-
DİNCİLİK VE IRKÇILIK DÜŞMAN MI?
Tamam işte, ben de bunu diyorum. Çıkış zamanı ve noktası burası. Yani, teknolojik gelişmenin başladığı sömürgeciliğin geçerli olmaya başladığı dönemler. Sen ise, daha önceki yazılarında önce Irkçılık sonra dincilik demiştin de ben ona dikkat çektim. Tarihsel sıralanışı, soldan sağa Kabilecilik, Dincilik, Irkçılık şeklinde...
-
DİNCİLİK VE IRKÇILIK DÜŞMAN MI?
Demirefe, sanırım kavram kargaşası, senin ''Irkçılık'' kelimesini ''Kabilecilik'' anlamında kullanmış olman. Bu durumda, dediklerin doğru. Yoksa, Irkçılığın çıkış yeri ve zamanı açısından Dincilik ile bir ilgisi yok. Din konusuna gelince, benim yada Dayının yada senin yorumların farklı olsa da birleştiğimiz nokta, dinin kişinin vicdanına kalmış, bireysel bir tercih olması ve asla siyasallaşmaması, bir ''ötekileştirme'' aracına dönüşmemesi gerektiği. Sanırım bu açıdan bir sorun yok.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Sn İbrahimevren kendisini Türk milliyetçisi diye tanımlıyor. Biz ise burada, Anayasadaki Atatürk Milliyetçiliği tanımını tartışıyoruz, karıştırmayalım isterseniz.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
İyi de o dedikleriniz Yunanistana, mübadele ile yani soyadı kanunundan önce göçmüş. Dolayısıyla, bu soyadlarını kendi iradeleri ile Yunanistanda almışlar.
-
TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Turkia, Türkei gibi kullanımlar her dilde ortak sanırım. Arapçadan da gelmiş olabilir ancak önemli olan bu ismi İtalyanların vermiş olması değil mi ? Yani, bu tanımlamalar Batı tarafından yapılmış. Yoksa, feodal dönemlerde bir devletin ismi tebaasına göre değil, baştaki hanedan ismne göre verilirdi. Selçuklu, Karamanlı, Osmanlı, Şarlman imp., Karolenj imp. gibi... Eskişehirdeki Tatarlar da Moğol değil. Çünkü, onlar Kırımdan gelme. Kırımlılar da, Moğol olan Giray hanedanı dışında tebaa olarak Kıpçaklardan oluşuyor.
-
DİNCİLİK VE IRKÇILIK DÜŞMAN MI?
Şimdi, bir de Marks'ın ''Tarihsel Materyalizm'' kuramına göre, insanlığın geçirdiği sosyolojik gelişme aşamalarını burada gözününe almak, tartışmalarda kavram kargaşasına düşmemek için yararlı olur kanaatindeyim: * İlkel komünizm: Avcı ve toplayıcı dönemde, paylaşılan mülkiyete ve ilkel demokrasiye dayanan kooperatif aşiretler, kabileler. * Kölelik: Toplumun kabileden şehir devlete geçtiği, köleliğin, özel mülkiyetin ve aristokrasinin doğduğu, tarımın yaygın olduğu dönem. * Feodalizm: Kralın da dahil olduğu aristokrasinin yönetici sınıf haline geldiği, dinin önemli bir yer tuttuğu üçüncü dönem. * Kapitalizm: Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu, parlamenter demokrasinin yaygın politik sistem, piyasa ekonomisinin işlediği ve üretim araçlarına ağırlıkla özel mülkiyetin sahip olduğu dönem. * Komünizm: İşçilerin devrim yaparak kapitalistleri kovduğu ve devletsiz, sınıfsız, mülkiyetsiz bir toplumun yarattıkları beşinci dönem.
-
DİNCİLİK VE IRKÇILIK DÜŞMAN MI?
Yazgan arkadaşımızın da belirttiği gibi, ''ılımlı İslam'' kavramını, son zamanlardaki bazı din adamlarının çağdaş yorumları ile karıştırmamak gerekir. ''Ilımlı İslam'', BOP gereği, ABD'nin müslüman ülkelere önerdiği bir tür siyasal sistemdir. İslam dininin çağdaş yorumları ise dinin siyasallaştırılmasına karşı çıkan, laiklikle uyumlaştıran yorumlardır. Bu yorumlara katılmak yada katılmamak başka bir şeydir. Ama ''Ilımlı İslam'' bunlar değildir.
-
TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Kardeş, bilirsin mizah, bazı şeyleri sinirlenmeden anlatmanın yoludur. Daha doğrusu baskının olduğu yerde mizah vardır dersek, benim de tepkim bu mantıksız ve artık kabak tadı veren tartışmaya bir tepki herhalde Yalnız, Vikipedide 'Türk' sözcüğü için değil, 'Türkiye' sözcüğünün İtalyanca kaynaklı olduğunu söylemiş. Sanırım gözünden kaçmış. Var da, bölük pörçük. Onlar da zaten göçmen olarak gelmiş olanlar; örneğin hemen aklıma gelenler, Eskişehir, Çerkezköy civarı Tatarlar var, İzmirde bir dağda Kırgızlar var, Afgan savaşından kaçmış, İstanbul, Van, Hatay ve Urfa da Özbekler var.
-
TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Sadece 82 Anayasasında değil, Türkiye Cumhuriyetinin şimdiye kadar ki tüm anayasalarında tanım aynıdır.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
O Türk ismi taşıyan Yunan vatandaşlarının, Türkiye'den göçmüş olma ihtimalini gözden kaçırmışsınız galiba. Türkiyeden göçüp te Türkiye'ye düşman olmamaları da size bir şeyler anlatabilir diye düşünüyorum.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Onun ''Türk'' soyadını değiştirmek istememesinin nedeni, bence, hem ulusal hem de uluslararası arenada ''asimilasyonu'' vurgulamaya yönelik kendini canlı bir örnek olarak sunma çabası olabilir.
-
TC vatandaşlarının "Ben Türk değilim, kürdüm, lazım, çerkezim...vb. " demesi iyi bir şey mi?
Öncelikle, Ulusla( Millet ), ırk,kavim, boy vs. farklı kavramlardır. Ulus, modern bir kavramdır.Fransız devriminden önce tarihsel olaylarda millet kavramı kullanılmaz. Ya ümmet vardı, ya da etnisite ile tanımlanan feodal beylikler, krallıklar, şahlıklar... "Ne Mutlu türküm Diyene" Vatandaşlık aidiyeti anlamında Kürtler, Türktür diyorum. Daha doğrusu Anayasamız öyle diyor. Basklarda Fransızdır gibi. Bu topraklarda yaşayan herkesi tarihçiler yüzyıllardır 'Türk' diye nitelemişlerdir, bu coğrafyanın adınada Turkia demişler. Yani, bu tanım, sosyolojik değil, coğrafi ve tarihsel bir adlandırma. Ayrıca, dünyanın en etnikten bağımsız, en ırkçı olmayan ve kapsayıcı, birleştirici tanımıdır. Bunu anlamamak gerçekten 'komik'. Şimdi rahat edelim diye tarihi mi değiştirelim ne dersiniz ? Türk sözcüğünü bir üst kimlik olarak ele alırsak, bunun, Batılıların, Avrupalıların Selçuklulara ve Osmanlılara 1000 yıldır verdiği ad olduğunu görürüz. Avrupalılar, Anadoluya da Türkiye diye gelmişlerdir. Hatta, eski Yugoslavyada Boşnaklara saldıran Sırplar da Türk diye nitelerler onları. Sanırım bunun en belirleyici özelliği müslüman olmaktır. Malum Osmanlı din eksenli bir imparatorluktu. Cumhuriyetle birlikte, bu ismin alınmasında bu durumunda etkisi olmakla beraber çoğunluğu oluşturan Türk etnik kimliğine sahip insanların etkisi de vardır. Bu durumda bu Türk etnik adı nedir diye sormak lazım tabii yani bir alt kimlik anlamında. Türk kelimesi-etnik olarak söylüyorum- Anadoluya gelen Türkmenlerin yüzyıllar boyu yerli halkla karışmasıyla kendiliğinden oluşmuş bir etnisite adı olarak kabul edilmiştir. İşte bu yüzden Atatürk, Hititleri de, Lidyalıları de, Frigleri de atalarımız kabul etmiştir. İlginç bir şey söyleyeyim o dönemlerde Avrupadan, Anadoluya gelen Galatlar, İskoçların, İrlandalıların atası olan Keltlerin bir koluydu ve Çankırı yöresine yerleşmişlerdi. Empoze edildiğinin aksine, Kürtler de Anadoluya sonradan gelmiştir ve yerli halkla karışmıştır. Günümüzde zaten etnik anlamda arı bir ırk yoktur. Bu genetik araştırmaların gelişmesiyle ispatlanmış bir gerçektir. Bu tür bir bakış en son Nazi Almanyasında kalmıştır. Nazımın şiirindeki gibi Uzak Asyadan gelenler, bir kavim ismi olan Türkmenlerdi. Bilim adamları ve araştırmacılar Türkiye sözcüğünün İtalyanca'dan geldiğini kabul ederler. Tarihçi İlber Ortaylı bir makalesinde Cenevizli ve Venedikli tüccar ve diplomatların, 12. yüzyılda, Türkiye'yi Turchia ve Turmenia olarak tanımladıklarını belirtir.Ayrıca, Türkiye adı ilk defa 1190'da bir yazılı kaynakta, Haçlı Seferi vak'ayinamesinde geçmektedir. Abdulhaluk Çay ise Turchia tanımını çok daha gerilere götürür ve Turchia tabirine ilk defa 6. yüzyılda Bizans kaynaklarında rastlandığını belirtir ve şöyle der "Bu tabir 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri'nden Orta Avrupa'ya kadar uzanan saha için kullanılmıştır. Bu kullanımın Kafkasya bölgesinde Hazar Kağanlığı için Doğu Türkiye’si, Arpad Hanedanı'nın kurduğu Macar Devleti için Batı Türkiyesi şeklinde olduğunu ve aynı tabirin 12. yüzyıldan itibaren Anadolu için kullanıldığını belirtir. Tarihte 13-14. yüzyıllarda Mısır Memlukları de Türkiye adını kullanmışlardı: ed-devlet üt Türkiya (1250-1387). Batılılar, Turchia halkına hiçbir zaman Türkiyeli demeyip, Türk (Turc) demişlerdir( Wikipedi) Tekrar edeyim. Türk Milleti tarifi, kana, ırka dayalı bir millet tarif değildir. Bu dünyanın en modern tanımıdır. Kürtler yoktur diyen de yoktur, ne bu forumda ne de başka bir yerde. Irka dayalı millet tanımı Almanlar gibi milletler için geçerlidir. Avrupalılar, 1000 senedir, bu coğrafyaya Turkia demiştir. Cumhuriyetle birlikte, bu isme atfen bu topraklarda yaşayan tüm insanlara Türk denmiştir. Türkiyede saf Türk ırkından ( Türkmen, Tatar vs. ) olan kişilerin sayısı azdır. Biz bu Anadolu topraklarındaki antik halklarla, sonradan gelen Türkmenlerin harman olmasından mütevellit bir milletiz. Bu yüzden, Atatürk, Hititleri de, Urartuları da, Frigleri de, Sümerleri de atalarımız saymıştır. Türkçe bu topraklarda kullanılan ortak dil olmuştur, tarih boyunca. Kürtler de bu topraklara Türkmenler ile birlikte sonradan gelmiştir. Aslen İrani bi halktır. Ancak, onlar da Anadoluda karşılaştıkları halklar ile karışmıştır. Zazalar, Harezmşah Türkmenleri ile gelen başka bir İrani grup olan Gurlar ile Türkmenler ve Anadolu halklarının karışması ile oluşmuş, Alevi bir gruptur. Şehirlerde yaşayan insanlar Türkçeyi öğrenmiş ve benimsemiş, dağlık, kırsal alanlarda merkezi yönetimden uzak, dağlık alanlarda yaşayanlar ise ortak dil olan Türkçeyi öğrenmemişlerdir. Kürtlerin bir kısmı, Anadoluya, Çaldıran savaşından sonra Yavuz Selim tarafından, Alevi Kızılbaş Türkmenleri bölgeden uzaklaştırmak için getirilmiştir. Lazlar bu topraklara Kürtlerden çok önce gelmiş, bugün Türk Milletine bağlı ama kendi kültürlerini de yaşayan bir gruptur. Yanlış olarak bilinen tüm Karadenizin Lazlardan oluştuğu zannıdır. Benim gerçek laz arkadaş arkadaşlarım da oldu. Onların hiçbir zaman bu topraklarda yönetimden şikayeti olmamış, yurdu herkes gibi müdaafa eden,vatansever insanlardır ve Türk Milletindendir. Çerkezlere, Çeçenlere, Abhazlara gelince, kitle olarak bu vatana yaklaşık 200 yıl önce gelmiş ve bu vatanı herkesten fazla benimseyip savunumuşlardır. Ayrıca, 1000 sene öncesinde de bu topraklarda yaşayan Çerkezler olmuştur. Tıpkı, Mısırdaki Memlükler gibi... İzmirde Yunanlılara ilk kurşunu atan ve şehit olan Hasan Tahsin de bir Çerkezdir. Çerkezler de Türk Milletindendir. Kültürlerini de hiçbir zaman unutmamaışlardır. Köylerine gittiğiniz zaman bunu çok net anlayabilirsiniz. Kürtler, bu ülkede Kürt oldukları için hiçbir zaman rahatsız edilmemişlerdir. Devletin cezalandırıdğı Kürtler, emperyalistlerin oyununa gelen, emperyalistlerle işbirliği yapıp ülkeyi ve milleti bölmeye kalkan Kürtçülerdir. Kürtler de kendi kültürlerini serbestçe yaşamaktadırlar. Terör bölgelerinde kültürel hakların arkasına sığınıp siyasi isteklerini gerçekleştirmeye çalışanlar, elbette ki tepki görecektir. Devletin televizyonda Kürtçe yayına geçmesi, bu konunun Terör örgütü tarafından istismar edilmesini önleme amacıyla olmalıdır. Roj Tv gibi TVlerden yapılan propogandaya halkın maruz kalmasını önleme açısından doğru bir harekettir. ancak, bögede Türkçe bilmeyip sadece Kürtçe bile vatandaşlarımızın olması nedeniyle, bu yayın, neticede bir yabancılaşmaya da yol açabilir. İşte bu nedenle, bu yayınlarda Türkçe öğretilemesinin de gündeme gelmesi gerekir. Maalesef, ülkemizde, bazı insanlar, bu akitsel tanımı yanlış anlıyorlar ve Türksünüz denmesini etnik kimlikleri inkar etmek olarak algılıyorlar yada onlara böyle algılattırılıyor, empoze ediliyor. Bir de, Türkiyelik diye bir garabet tanım çıkardılar. Onlara göre Millet inşası teritoryal ise, kimlik coğrafi atıflı olmalıymış. Öne sürdükleri örnek ise Fransa.... Oysa, Fransız yada Fransalı kelimesi coğrafi bir gönderme değil, o coğrafyada, o dönemin birçok derebeylerinden biri olan Fransa dükalığının ismiydi. Oysa, 'Türkiyelilik' kelimesinde de de 'Türk' var, bu sefer Türkiyenin, sadece etnik olarak Türk olanlara ait olduğunu sananlar çıkar mı dersiniz ? Bu da olmadı en iyisi 'Türkiye' adını da kaldıralım. Benim önerim 'Kütürkiye' ve 'Kütürk', yani bu topraklarda yaşayan herkese 'Kütürk' densin, ülkenin ismi de 'Kütürkiye' olsun, mesele kalmaz. +
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
ERGENEKON OPERASYONU'NUN SİYASAL SEBEPLERİ Birinci sebep, Amerika Irak ve Afganistan'da yenilmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi karaya oturmuştur. Bu Projenin yeniden hayatiyet kazanabilmesi için, Amerika'nın çok önemli bir hamle yapması gerekiyor.Amerika Irak'ın Kuzeyindeki kukla devletin resmen kurulmasını ve Türkiye'nin parçalanarak bir mafya-gladyo-tarikat diktatörlüğüne dönüştürülmesini öngörüyor. İkinci sebep, AKP yöneticilerinin kişisel durumlarıdır. Tayip Erdoğan hakkında daha önceden açılmış 13 soruşturma var. Dokunulmazlık zırhının kalkmasıyla birlikte soruşturma sayısı 33 olacak, 43 olacak. İktidara gelmelerini Amerika'ya borçludurlar ve süpürülüp atılmaları Amerika'nın tercihine bağlı hale gelmiştir. Bu sebeple Amerikanın bu operasyonuna kayıtsız şartsız destek vermekteler. Amerikanın bölge planlarındaki bu ertelenemez durumundaki başarısının önündeki engel Türkiye'nin direncidir. Bu direnç Ordudan ve halktan gelmektedir. Bunun için Türkiye'nin yurtsever güçlerinin ve TSK engelinin aşılması gerekiyordu. 5 Kasım'da, Vashington'da Tayip-Bush görüşmesinde operasyonun düğmesine bu nedenle basıldı. Aydınlık dergisi, Ocak ayında 35 kişilik bir CİA-Pentagon heyetinin Ankara'ya geldiğini ve Operasyonu bizzat yönettiklerini açıkladı. Tayip Erdoğan'ın 21 Ocak gecesi Davos gezisini iptal ederek operasyondan dört saat önce ABD Büyükelçisi Ross Wilson ile görüşmesi, Amerika'nın operasyonel olarak ve Büyükelçi düzeyinde işin içinde olduğunun kanıtıdır. Tayip Erdoğan'ın yakın arkadaşı Fehmi Koru, 28 Ocak 2008 günü Kanal 7 ana haber bülteninde ve 1 Şubat 2008 günü Yeni Şafak'taki köşesinde, '5 Kasım 2007'deki Bush-Tayyip görüşmesinde düğmeye basıldığını' söyledi ve yazdı.Nazlı Ilıcak 28 Temmuz tarihli yazısında "ABD ve Batı düşmanlığı yapan ve alternatif yollar arayan Ergenekon'un ipinin çekilmesinde, büyük ihtimalle Amerika rol oynadı" diyerek aynı gerçeğe işaret etti. Engin Ardıç 4 Temmuz da: "Defalarca yazdık yıllardır, Avrupa'yla köprüleri atacak, Amerikan ittifakından çıkmak isteyecek, Rusya-Çin-Hindistan, hatta utanmadan şeriatçı İran ittifakı arayacaksınız, Amerika size bunu çok pahalıya ödetir diye." Değerli arkadaşlar, "Ergenekon" davası, bir Amerikan operasyonudur.Hedef; bağımsız bir ulus devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığıdır. Amerika, Fethullahçı Gladyo aracılığı ile 1990'larda işlediği bütün cinayetleri ve gerçekleştirdiği bütün saldırıları milli güçlerin üstüne yıkmaya çalışıyor. Yok etmek için çabaladığı güçlere karşı, işlediği cinayetleri, şimdi aynı güçlerin üzerine yıkarak bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır. Türk Ordusu'na, İşçi Partisi'ne ve Türkiye'nin milli güçlerine karşı yürüttüğü saldırıyı sonuca ulaştırmak istediğini gösteriyor. Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Ahmet Taner Kışlalı ve Necip Hablemitoğlu cinayetleri;Danıştay Baskını, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayı, son günlerde Türkiye'nin bağımsızlıktan ve aydınlanmadan yana antiemperyalist güçlerinin üstüne yıkılmak istenen suçlardan sadece bazılarıdır.Bildiğiniz gibi Eşref Bitlis, Amerika'nın kukla devlet projesine karşı olduğu ve Çekiç Güç'ün hem PKK'ya silah verilmesinde rol aldığını hem de kukla devlet olayındaki rolünü gördüğü ve buna engel olmaya çalıştığı için şehit edildi. Ergenekon adlı Amerikan iddianamesinde, Fethullahçı Gladyo eliyle suçlananlar, Amerikanın bölge planlarına direnen ve giderek tavır alan bütün komutanlardır. Şehit Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Özal'ın, Amerikan saldırısı sırasında 'Irak'a girelim, Amerika'ile birlikte bir taşla üç kuş vuralım' talimatını dinlemeyerek istifa eden Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, 1995 de Kuzey Irak'a girerek Amerikan planlarına karşı Çelik Harekatını yapan ve 96 da Kuzey Irak'taki CIA peşmergelerini dağıtan Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Karadayı ile birlikte Amerikanın ordu içindeki şer yuvası olan Kontrgerilla (Gladyo) merkezi Özel Harp Daire'sini dağıtan Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Amerika'da yaptığı konuşma ile 'PKK yı büyük müttefik devletin desteklediğini, PKK'yı destekleyen devletin de PKK gibi terörist olduğunu' ilan eden Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Ve son Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Amerika tarafından terörist ilan edilmişler, Ergenekon adıyla ürettikleri sözde örgütün mensubu ve yöneticileri sayılarak, iddianamede suçlanmaktalar. Değerli arkadaşlar,her önemli gelişmede yaşanan temel saflaşma, bu son saldırıda da bir kez daha ortaya çıktı. Günümüzün hiçbir gelişmesi ülke içi saflaşmalarla anlaşılamaz. Ergenekon soruşturması türünden önemli sonuçları olacak eylemler ise, doğrudan emperyalist karargâhlardaki planlamalar sonucu gerçekleştiriliyor. Ergenekon soruşturmasında da sözünü ettiğimiz saflaşma yaşandı; bakalım: AMERİKA'NIN SAFI "Ergenekon'un üzerine sonuna kadar gidilsin" diyen içerdeki kuvvetler: 1. Fethullahçılar: Operasyon, emniyet içine yuvalanmış F tipi örgüt elemanlarınca yürütülmektedir. Bu grubun elinde bulunan basın yayın organları Operasyonun silahşörleri ve psikolojik savaş unsuru olarak çalışmaktadır. 2. AKP İktidarı; Bu Parti, kendisini iktidara getiren Atlantik ötesi güç tarafından bu operasyonu yürütmeye memur edildi. İktidar olanaklarıyla ve emrinde bulunan basın yayın organlarıyla başından beri işin içinde. 3. PKK. Bu Parti'nin Parlamento'daki yasal kuruluşu DTP, 'Operasyonda sonuna kadar gidilmesi' konusunda AKP'yi sürekli olarak teşvik etti. PKK'nın bu politikayı izlemesinde güttüğü amaç; Türkiye'de iç çatışmanın derinleşmesi, Türk Ordusu'nun yıpratılması ve kendisi açısından daha elverişli koşuların doğmasıdır. 4. Batı'ya ipini satmış neo liberal dönek takımı. Ne yazık ki Türk aydınları içinde küçümsenmeyecek bir güce ulaşmışlardır. Tarikat ve Mafya çevreleri ile iç içe geçmiş yeni tipte işbirlikçi burjuvazinin ideolojik silahşorluğunu yapmaktadırlar. En sivri örneklerinin emrine bugün Taraf gibi bir gazete verilmiştir. Ama sadece bu olanakla sınırlı değillerdir.İktidarın ve Fethullah'ın medyasında köşeler de kendilerine açıktır. 5. ÖDP, EMEP gibi grupçuklar. Zaman gazetesinin son zamanlardaki "gülü" Ufuk Uras'ın çırpınışları, bu çevrelerin trajik konumunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Orduya ve Kemalistlere yönelen her saldırıyı desteklemişledir. TÜRKİYE SAFI Birde Ergenekon Operasyonu ile hedef alınan güçlere bakalım: 1- Türk Ordusu. Gerek Amerika, gerekse onun işbirlikçilerinin Türkiye'ye ilişkin emellerinin önündeki en önemli engeldir. Türk Ordusu engeli aşılmadan Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiye ile ilgili hedeflerine ulaşılamayacaktır. 2. İşçi Partisi. Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı en kararlı tavrı alan ve Türkiye'nin bu krizden nasıl çıkacağına dair programı olan Parti olduğu için, hedeftedir. ATV'ye konuşan Savcı Zekeriya Öz, "Ergenekon soruşturmalarının merkezinde Ulusal Kanal ve İşçi Partisi bulunuyor" dedi. 3- Cumhuriyet Gazetesi; Amerikanın İran hedefi konusunda bulanıklık yaşamasına rağmen, genel olarak milli saflarda olduğu için hedeftedir. 3. Fethullah ve AKP'nin kontrol ettiği sermaye çevrelerinin dışında kalan milli sermaye kesimleri. 4. İktidarın ve Fethullah medyasının kontrol edemediği basın yayın organları.5- Kişilikleri ve geçmişleri ile milli bilince katkısı olan Emin Gürses, Ergun Poyraz, Prof. Kemal Alemdaroğlu gibi aydınlar. Bunların yanı sıra, bugün için hala doğrudan hedef olmamış ama tehdidin ucunun gösterildiği kesimler var. Örneğin CHP, Aydın Doğan medyası ve Milli Egemenlik Hareketi içinde yer alan çevreler.Bunlara da, eğer teslim olmazlarsa sıranın kendilerin geleceği bugünden hissettiriliyor. ARADAKİLER Demokrat Parti, Anavatan Partisi ve hatta MHP gibi Partiler neredeler? Yakın zamana kadar bilindiği gibi iktidar Partileriydiler. Şimdi dut yemiş bülbüldürler. Zira operasyonu büyük birader Amerika yürütmektedir. Onlar, Türkiye'nin bir yol ayrımına geldiği koşullarda aradaki güçlerin kaderini yaşıyorlar. GLADYO NEDİR? İtalyan Savcı Fellice Casson, İtalya'da Gladio'ya karşı yürüttüğü mücadele sonunda çok önemli gerçeğe ulaştı. Savcı Casson, 28 Nisan 2008 tarihinde Sabah gazetesinden Ecevit Kılıç'ın "Bu örgüt nereye bağlıydı ve tam olarak görevi neydi?" sorusuna şöyle cevap verdi:"Doğrudan CIA'ya bağlıydı. Kuruluş amacı, ülkeyi Sovyetler Birliği işgaline karşı korumak. Ama daha 60'lı yıllara gelmeden bu amacından sapıp, ülke içindeki muhaliflere karşı da görev yapmaya başladı. Aslında CIA'nın hoşuna gitmeyen grupları baskı altına alıyor, sindiriyordu. Sadece solculara karşı değil, o dönem hangi kesim muhalifse; mesela Hristiyan Demokratlara karşı bile görev yaptı. Yani kim CIA'ya, Amerika'ya muhalifse, hedefte onlar vardı." Casson'un Sabah gazetesine anlattıkları bunlar. Casson'un İtalya pratiğinde saptadığı gerçek, Gladio'nun çeşitli adlarla faaliyet gösterdiği bütün ülkeler için geçerlidir. OPERASYONU YÖNETEN FETHULLAHÇI GLADİO NEDİR? 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahaleleri, 1970'li yıllarda iç istikrarsızlık yaratmak için kışkırtılan sağ sol çatışmaları, mezhep kavgaları, bombalama ve sabotaj eylemleri, 1990 sonrasında Atatürkçü aydınların katledilmeleri, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağına yapılan sabotaj, CIA'nın yönetimi altında gerçekleştirilen "Gladio" eylemleridir."Gladio" Rahip Santoro ve Hırant Dink cinayeti, Malatya Kitabevi katliamı, Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesine karşı gerçekleştirilen bombalamaların da ardındaki güçtür. Bütün bunlar 12 Eylül ve 12 Mart darbelerinden daha büyük olan ve yeni bir Amerikan operasyonunun parçası olarak gerçekleştirilmiştir. Amerika'nın bu son operasyonunun amacı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimi ile kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetidir. Türk ulus devletinin, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi uyarınca yeniden yapılandırılması ve sınırlarının yeniden çizilmesidir. ELBETTEKİ TÜRKİYE'NİN ULUSAL BAĞIMSIZLIKTAN YANA OLAN BÜTÜN MİLLİ GÜÇLERİ TASFİYE EDİLMEDEN BU HEDEFE ULAŞMASI SÖZ KONUSU OLAMAZ. MEHMET AKKAYA
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Gülen gülüyor zaten
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Şimdi, insanların kişilikleri değil derdim. Ben Perinçek şöyleymiş, böyleymiş, dönmüş falan bunlarla ilgilenmem. Şu an dediklerine de teori mantığı ile bakarım. Yani, benim için ortaya koydukları düşünceler bütüncüllüğü barındıran bir teori içeriyorsa ve taşları yerine oturtuyorsa önemlidir. Teorinin ne olduğunu biliyorsanız söylediklerimi daha iyi anlarsınız. Ben tarihe de bu mantıkla bakarım. Bazılarının baktığı gibi birbirinden bağımsız olaylar olarak değerlendirip her şeyi birbirine karıştırmam. Ergenekon ile ilgili karşı tezlerde taşlar yerine oturmuyor ve sırıtan bir sürü durum var o yüzden bana inandırıcı gelmiyor iddianame.
-
Ahmet Türk'ün soyadı neden Türk?
Özüre gerek yok, hepimiz insanız hata yaparız. Demek ben yanlış anlamışım, ben özür dilerim de, verdiğiniz örneğin başlıkla alakasını henüz anlayamadım.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Evet, net ve doğru ifadeler. Bir de tabii, önemli olanın derin devletin başka ülkelerin güdümüne girip ülke çıkarlarına aykırı eylemler yapmaması gerektiğini de tekrar vurgulamak gerekir. Saygılar.
-
TÜRKIYE'DE DERIN DEVLETE KARSIYIM VEYA HAYIR DESTEKLIYORUM
Madem kimse ciddiye almıyor, siz neden bu kadar ciddiye alıyorsunuz ve Ergenekon olayını sadece onun üzerinden tartışmak istiyorsunuz. Ayrıca, benim daha önce bilgi eksikliğimin olmadığından konuşmak istemeyişim hep öyle kalmamı mı gerektirir. Size yakıştıramadım bir devrimci olarak bu düşünceyi, insanlar statik mi olmalı, fikirleri ilerleyip genişleyemez mi ?