İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
GuNuN SoZu (SeNCe)
"işimize gelmeyenleri görmeyi pek severiz de, işimize gelmeyen görmeler pek fazladır!" M.R. Consent
-
UTOPIA / THOMAS MORE / DİN
.. Çocukların ve gençlerin eğitimi ve öğretimi rahiplere bırakılmıştır. Okul kendilerine bilimden çok erdem ve ahlâk vermeye çalışır. Utopia'da öğretmenin işi tüm görgüsü ve bilgisini, körpe yaştaki çocuğun kafasına Cumhuriyeti koruyacak olan gerçek, güvenilir ilkeleri yerleştirmeğe harcamaktır. Bu ilkelerle yetişen çocuk, ömrünce onlara bağlı kalır ve büyüyünce de devletin bekçisi, yararlı bir üyesi olur. Devletleri dağıtan kötü ahlâktır. Kötü ahlâkı yaratan ise kötü ilkeler ve bağlı düşüncelerdir. Rahipler, karılarını ülkenin en ileri gelenleri arasından seçerler, kadınlar ise dul ya da yaşı ilerlemiş olmaları koşuluyla rahiplik mesleğine girebilirler. Utopia'da en şerefli görev rahipliktir. Rahiplere gösterilen saygı o denli büyüktür ki, içlerinden biri suç işlese dahi adalet karşısına çıkmaz, Tanrı'ya ve kendi vicdanına bırakılır. Çünkü Utopia'lılara göre, Tanrı'ya adanmış olan kutsal bir varlığa hiçbir ölümlünün eli dokunamaz. Rahipler az olduğu ve çok titiz seçildikleri için bu töreyi uygulamak kolay olmaktadır. Erdemli ve iyilerin iyisi olduğu için bu kadar yükselmiş olan bir insanın kötü ve ahlâksız oluşu binde birgörülen bir şeydir. Böyle bir şey ortaya çıksa bile- ki insanın bozulma ve değişmeye uygun yaradılışı yüzünden olabilir- devletin güvenliği tehlikeye düşmez. Çünkü bu sınıftakilerin sayısı azdır; ve şanları şerefleri olmakla beraber, devlet işlerinde etkinlikleri de yoktur. Rahiplerin mikdarını sınırlandırmış olmakla Utopia'lılar bugün büyük saygı gören bu sınıfın değerini yitirmesini önlemiş oluyor. Olağanüstü bir yetkinlik isteyen böylesine bir göreve yükselecek değerde insan bulmak zaten güç bir şeydir. Utopia'nın rahipleri, kendi yurttaşları üzerinde olduğu kadar yabancı ulusların üzerinde de saygı kazanmıştır. Bunun nedeni şudur: Savaşlarda rahip, savaş alanına yakınca bir köşeye çekilir, orada kutsal giysileriyle diz çöker, ellerini göğe kaldırır, herşeyden önce barış için, sonra kendi ülkelerinin zaferi için dua ederler. Ama bu zaferin hiçbir taraf için kanlı olmamasını isterler. Kendi yurttaşları savaşı kazanırsa, rahipler hemen askerleri arasına karışır, mağlub olanların kılıçtan geçirilmesini önlerler. Rahipleri görüp yanlarına çağırabilen mutsuz düşmanlar, canlarını kurtarmış olurlar; uzuneteklerine el değdirebilenler, hem canlarını ve hem de mallarını kurtarırlar. Bu güzel davranış onlara öyle bir yücelik kazandırmış ve bütün ulusların gözünde öylesine büyütmüştür ki, çok kez hem kendi yurttaşlarını düşmanların, hem de düşmanları kendi yurttaşlarının vahşice eylemlerine karşı korumuşlardır. Utopia'lılar bütün umutlarını yitirip ve savaşı bırakarak kaçtıkları zaman, düşman da peşlerine düşer ve onları öldürmeye ve yağmaya yeltenirse rahipler araya girip kan dökülmesini önlemiş ve akla uygun koşullarla sulh antlaşmasına varılmasını sağlamışlardır. Dokunulmaz kutsal Utopia rahiplerine saygısızlık gösterecek kadar vahşi, zalim ve barbar bir ulus hiç görülmemiştir. Utopia'lılar her ayın ve yılın ilk ve son günlerini kutsal sayar ve kutlarlar; yılları Güneş'in, ayları Ay'ın seyrine göre taksim etmişlerdi. İlk günlere "Cynemernes" ve son günlere de "Trapemernes" demişlerdir ki bu da ilk bayram ve son bayram demektir. Tapınakları çok görkemli ve zengin yapılardır. Adetleri az olduğu için büyük kalabalıkları alacak kadar geniştir. Tapınakların içi günün ortasında bile alaca-karanlıktır. Bunun olması, eksik mimari bilgiden kaynaklanmayıp, rahiplerin arzularından ötürüdür. Çünkü rahiplere göre ışık fazlalığı düşünceleri dağıtır; opak/donuk ışıklarsa, düşünceleri toplar, dinsel duyguyu yoğunlaştırır. UTOPIA Thomas More Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları ..
-
" EVRİM " KELİMESİ, " EVOLUTION "UN TÜRKÇE KARŞILIĞI OLARAK DOĞRU MU TÜRETİLMİŞTİR ?
.. herkeşlere bi selâm evvelâ.. bendeniz gibi bilge bi ikon.. konuya katılmasa abes bi şi olur kanaati ile siz aciz fanlarıma/konu üzerinde yetersiz kalmış ardıllarıma bi cemile ossun kaydıynan açıklı-yorum yapem bare.. şöyle ki; "evrim ya da verim" kavramı türkçe lûgata arapça "tavır" ve "semere" kelimesinden dönüştürülerek alınmış bi kavramdır.. ve tarif/betimleme tavanını yükseltme" "upgrade" anlamına gelir.. merhaba.. ..
-
Yorumsuz
.. sevgili @@irinçköl.. yok.. yok! yanlış anlaşılma felân yok.. alınmadım da.. ancak "belki bendeniz-in psikolojik bi sorunsalı" olarak alınmış gibi davranıp.. dikkati üzerime çekmek gibi bi araz gösteriyor olabiliceğimdir.. bağışla e mi? şimdi konumuza dönelim: yukarıda sunduğun karikatür-afiş arası anlatım.. bende şu çağrışımı yaptı; "nush/nasihat ile uslanmayanı etmeli tekdir/azarlama, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir/sopa.." senin gibi özenli bi bireyi.. bu cümlenin dışında tutuyor ve istisna kaideyi bozmaz doktrini kapsamında "sopa" nın son uçta gerekli olduğunu görüyorum.. gerekli hiç olmasaydı.. üzgünüm.. ..
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
.. aman dı aman caanım karagösüm @@democrossian efladımıs.. bis romalı çingane halkın tam tepe kuppesine.. or tabut kapamısın mai kaplamasına bukleli hani.. janjannı ben deyim efore sen de yemen alaçası.. either gökümüsün üstüne bi tül perte çekmişler ki.. ilmegin tersi düsü bilem kalmamış ta.. iletişim elektronnarımızı dahi tuzaklamışlar.. ah aah.. ..
-
Anywhere On This Road
.. kıyıboyu limanlar zambak dalgalar arasında yorgun ve mahçup yoketmeye çalışıyordu ölümün varlığını "bir gün çalacağım" -diyordu "onun yıkım marşını" önemsemeksizin kaybettiği duygular hani sezinleyemediği mahzun bakışlar gibi yenik rastlarsın ona belki okyanusun özgün dalgalarında bir denizatının sırtında görünüm bırakmışlığında ..
- Anywhere On This Road
-
Yorumsuz
.. pek yeri değil ama.. anladın sen onu @@irinçköl hiç bi kedicik uğursuz felân değildir.. böle diyenin azına mazına bibeller sürerizz.. sona acımasıs bilem bakarızz.. .. ..
-
Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- Atatürk'ün Müslüman Olmadığını Savunanlar OKU!
yahu.. canım kardeşim @@democrossian efendi abimm.. yıllarca oturmuşum.. taam 67 sene.. dile kolay.. bin türlü acı.. macı.. bakmışım çıkar bi way yok! n'apim.. kendicime göre bi tanrı tasarlamışım.. proje yane.. sonacıma onu projekte etmişim.. demişim ki: "ben senin her bi dediğini yapim.. sen da benim istediklerimi ver.. omaç mı?" demişim.. tabii o da.. umumi arzum üsere ok. demiş.. şimdii.. ben söz vermişken.. onun sösünden çıkıyım da.. yalancı mı olayımm.. ben de "dünya yuballaktır" mı diyeyim? girme yaw tanrıcımla arama.. bosma şu hayallerimi.. yaşlı başlı adamım ben.. saten bunadım mı ne.. akşam akşam yaw.. ben uyuklamıya gidiyom.. by.. sotmadan iç e mi efladım.. .. .- GERCEKTE TANRI YOKTUR
.. dostum @@democrossian ustam.. "Din gözlüğüyle bakmak, her şeyi ters gösterir. Bu gözlüğü çıkarıp atmadan dünyayı düz göremezsiniz.." deyu bi kelâm buyurmuşsunuz.. özür ama; dünya yuballak muballak felân bi portfolio degil mi idi.. pisagorumızdan.. galileomuza kadar.. herkes yalan mı ifade verdi.. sıkı yönetim mahkemelerinde.. mapus korkusu ile.. dünyanın düz olduğunu bile bile he mi? pes walla.. artıkın pes.. koskoca amcalar yalan mı söylüyolar yane? pes.. ..- GERCEKTE TANRI YOKTUR
.. ewet.. islâmiyet "ke-güneş" ve siz.. anlaşılıyor ki.. güneşi ve aydınlığı seviyorsunuz.. mü'min; karanlık ile aydınlığı ayırmaz.. her iki zaman kuşağı da.. biri birine yaslanmıştır.. gündüz hiç farkına varmadan.. güneşe tapar.. ve gece ise - o da bilginiz varsa- özel bi zaman aralığında.. gün ve güneş zaman aralığında işlediğiniz günahları affettirme şansınız olur.. özetle; gün ve güneşte müslüman/tüm insanlar yani günahlar işler.. güneş batar ve gece olunca.. mü'min.. günahlarının affı için göz yaşı döker.. işte ve kısaca "mü'min ve müslüman" kelimelerinin anlam uygulaması böyledir.. "şayet" kavramı pek tabii ki kur'an'da vardır.. kur'an'da tüm kelimeler, isimler ve sıfatlar vardır.. hiç olmaz olur mu? ancak "şayet" kötü bir anlamı içerir.. doğru zaman ve zeminde kullanmadığınızda.. melekler işe mutlaka karışacaktır.. ve sırtınıza-sırtınıza kamçılar ile vurulur.. neuzü billah.. selâm.. ..- IDENTIETY - BEHAMOTH - TEYELLEME..
.. Güncel Bellek, görüntülü, adı konulmuş, deneyimsel birikimleden kurgulanmış ve güneş temelkabul merkezli aktif-edilgen sistemdir. Öyle olduğunda; güncel bellek, dışarıdan gelen her tür nesnel tesirlere karşılık verirken ölçüsü "O KADAR" dır. Ve bu anlamda güncel belleğin içeriği "KİŞİ" nin "KENDİ" si olmaktadır. Kişisel ** Kim olduğumu ya da ne demek istediğimi pek bilemeyeceksiniz ama yine de size sağlık getireceğim. Walt Whitman Kendi Şarkım ** İmgeler, davranışlar ve bunların fizyolojik sonuçları aynı fenomenin birleşik yapıda bir görüntüsüdür. Jeanne Achterberg The Role of Imagery in Healing ** Zihinsel işlevlerin ruhçözümlemesince Ben, Üstben ve "HANİ ŞU ŞEY" diyerek üç büyük alana ayrılmasının, vücuddaki tüm işlevlerin dirimsel-bedensel olarak sınıflandırılmasıyla küçük bir ilintisi dahi yoktur. Dirimsel Enerji alanı; vücud dış yüzeyinin epey ötesine taşmaktadır ve bu iki kuramsal yapı, iki değişik doğal alanı ve yöntemleri farklı betimlemektedir. Bu ikisini "vücud işlevleri" alanında kabul ederek uygulama yapamayız. Bu iki kuramsal taslak arasında TEK BİR çakışma noktası vardır, o da ruhçözümsel kuramının "O ŞEY Kİ" dediği alandır, yani ruhbilimin bitip, dirimsel doğabilimin, ruhbilimin çok ötesine uzanan bilim dalının başladığı noktadır. WILHELM REICH CHARAKTER ANALYSE ** TEVRAT EYUB: 40/6-15 RAB kasırganın içinden Eyüp'ü şöyle yanıtladı: Şimdi erkek gibi kuşağını beline vur da Ben sorayım, sen anlat. Adaletimi boşa mı çıkaracaksın? Kendini haklı çıkarmak için beni mi suçlayacaksın? Sende Tanrı'nın bileği gibi bilek var mı? Sesin O'nunki gibi gürleyebilir mi? Öyleyse şan ve şerefe bürün, Görkem ve yücelik kuşan. Gazabının ateşini saç, Gururluya bakıp onu alçalt, Gururluya bakıp onu çökert, Kötüleri bulundukları yerde ez. Hepsini birlikte toprağa göm, Mezarda yüzlerini kefenle sar. O zaman sağ kolunun seni kurtarabileceğini Ben de kabul ederim. İşte seninle birlikte yarattığım BEHAMOTH! ** KUR'AN BAKARA: 155 "Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden BİRŞEY ile mutlaka imtihan edeceğiz." "SABR EDENLER' e müjde ver." "Ve leneblüvenneküm bi şey'in minel havfi vel cû'i ve naksin minel emvâli vel enfüsi ves semerâti ve beşşiris sâbirîn" ..- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. pach of neo'dan.. aldım sahifeme getirdim.. böylesi "ne de güzel sözcükler" i.. teşekkür ediyorum.. sevgili arkadaş.. AŞIK OLMAK Güzel bir duyguymuş sevmek,hele hele, Aşık olmak: Duyguların en güzeli, Tarifi olmayan. Yapılamayan anlatılamayan. Kelimelerin cümlelerin,yetersiz kaldığı, Tek şey; Aşık olmak: Acı çekmek onun için, O acıyla mutlu olmayı öğrenmek. Birilerinin seni sevdiğini bilmek, Düşündüğünü özlendiğini hissetmek. Baktığın her yerde onu görmek, Hayalini nefesini,kokusunu, Teninin yumuşaklığını hissetmek. Aşık olmak: ..- Teizm ve Deizm Farki/Iliskisi
.. evrensel-insan efendim.. sözlerinizi ve yorumunuzu daha doğru anlaya bilmem için.. ve böylece konuyu daha sıhhatli tartışa bilmemiz ile.. size katılıp-katılamayacağımı belirleye bilmem için.. lütfen efendim.. kök'e inebilirmisiniz.. kavramı.. bir başka kavram ile anlatmaya çalışmadan.. kelimenin saf halini/anlamını söyler misiniz? Te: yi ve De: yi tanımlarmısınız? ister harf, ya da hece veya kelime nasıl kabul ediyorsanız öyle peşinen teşekkür eder ve yolunuzda başarılar dilerim.. merhaba:) ..- GERCEKTE TANRI YOKTUR
bakın.. yine görmezlikten geldiniz efendiler.. size bir bilgi geldikten sonra.. anlayıp-dinlemeden reddiniz.. ya da vurdum-duymazlığınızdan mes'ulsünüz.. ben sadece söylerim.. fikrimdir.. tartışırım.. kabul görür ya da görmez.. o da beni ilgilendirmez.. ancak görmezden gelinmesi.. hiç hoş değil.. bana değil.. sizin gelişmeniz ve.. yolunuzun açık kalması.. takılıp-kalmamanız için.. hoş değil.. dikkat edin.. hep aynı lâfları.. lâkırdıları. tekrarlayıp-duruyorsunuz.. biliyorum eyleniyorsunuz.. amma "eyleşmeyiniz.. ilerleyiniz.. tekâmül ediniz.. evrimleşiniz.." bir esaslı düsturdur.. çok konuştum.. bağışlayın.. selâm.. ..- ZARARLI IŞINLARDA KORUNMA..
Bakara: 2/255 Ayet el kürsî: Mealen: Allah, başka tanrı yok! Ancak/from o/e.. Daima yaşıyan, daima duran tutan hayy-ü kayyum O. Ne gaflet basar O'nu ne uyku, göklerdeki ve yerdeki hep O'nun.. Kimin haddine ki O'nun izni olmaksızın huzurunda şafaat edecek? Onların önlerinde ne var, arkalarında ne var hepsini bilir.. Onlar ise, onun dilediği kadarından başka ilm-i ilahîsinden hiç bir şey kavrıyamazlar. O'nun kürsîsi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüb gözetmek ona bir ağırlık da vermez. O öyle ulu, öyle büyük azametlidir. .. bu ayetleri özellikle gece okuyunuz.. çünki gecenin özelliği.. sizin uyanık halden- uykuya geçiş anından../sine.. sabaha kadar sürecek bir bedensel "ölüm" haline dönüşeceğiniz nevm/uyku, rüya durumunu oluşturur.. ve bu süreçte siz.. hesp verir.. ve durumunuza göre de ertesi gün için program belirlersiniz.. şimdilik.. evet.. en doğrusunu Allah bilir..- ZARARLI IŞINLARDA KORUNMA..
olumlu bi öneri.. fekat önemli bi mahzuru var/disability.. genel anlamda yetersiz iseniz.. üzerinizde ters etki yapabilir.. ancak itimad ettiğiniz/sırdaş ve imanlı bi arkadaşınız ile birlikte.. ortak uygulamalara gidebilirsiniz.. örtmenim katıldığın için çok teşekkürler.. ve başka önermeler de..- ZARARLI IŞINLARDA KORUNMA..
.. aquamarine: mavimsi yeşil renkli bi taş.. büyük bi olasılık ile.. o taşa.. o yüksek miktarda pozitif enerji'yi.. siz yüklemişsinizdir de.. o garip taşçık da.. öylecene kalıvermiştir.. "yaratıldığından beri.." merhaba.. ..- "Şeb-i Yelda" Hali...
.. "şeb-i yelda" nın hali.. "şeb-i yelda" nın bu günki hali: "şeb-i yelda'nın Hal-i Pür Melâli.." neredesin sen?- GERCEKTE TANRI YOKTUR
.. Tanrı ya da İlâh kelimeleri konusuna bi de şu yönü ile bakalım; Bakara: 2/163 Ve ilâhukum ilâhun vâhid, lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm. Her halde hepinizin Tanrısı bir Tanrı, başka Tanrı yok ancak o, o rahmanı rahîm. ** Application home body curious electronics. Sun and cavity. Major UFU/Major Cloud Ionization and Intergovernmental Oraganisation. ..- GERCEKTE TANRI YOKTUR
.. إله- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. elf'ler; spirit boyutta veya astral âlem'de; tachyon/takyonlar ve değişik dalga boyunda farklı bedenlenmeler, madde formları halinde tezahür ederler.. tezahür; her ne formda olursa olsun kıyas edildiğinde; lâtif'tir.. ve lâtif varlıklar: tachyon'lardır! shiva'dır, krishna'dır.. ve aşk'tır! "şeğaf" tır.. ..- THE GULLIVER'S SHIP..
.. http://youtu.be/zVzOWJWIzvc vandalist hamamcı teze or dry dream iplik bükerler yün tararlar hani var ya halka açık sıradan ve bayağı şengül hamamında hani o ispiyoncu kovan uzun burunlu bagaj ve bolluklar içindeki sahibi gölgelerde saklanmış hani var ya dört çeker carcase şehirler arası mükâleme yapar anayolda işte o bath-os denizinde hani o kişisel prodüksiyonunda yöneten ürününü salamurada sarhoş olmuşta ciğeri beş para etmez tip inanimate ticarethanesinde işte o mahalde ihtişamlı avizeleri parlaklığını kayb' etmiş işte takriben bucağının havalı civarında balladımız: kar yağmış kar üstüne turp yemiş nar üstüne diyare olmuş of course couple poop üzerime aman yârim koş da gel mendil-çaput topla gel toksitlendim merhamet even your mother gel "aesthetic experience.."- UTOPIA / THOMAS MORE / DİN
.. Evreni incelemek ve tabiat harikalarını övmek, onlara göre, Tanrı'ya hoş gelen ve yaraşan tapınma görevidir. Bununla beraber, Utopia'lılar arasında, dine fazla sarılıp bilimi bir yana bırakan, yeryüzüyle ilgili bilgileri, niteliği düşük görenler vardır. Fakat tembelliğe ve aylaklığa da düşmek istemezler. Çünkü, bu insanlar öbür dünyadaki mutluluğa, ancak çalışmakla ve yararlı işler yapmakla varılacağına inanırlar. Kimisi, hastalara bakar, kimi yolları ve köprüleri onarır, kanalları temizler, toprağa çeki-düzen verir, taşları ve kumları taşır, ağaç kesip-biçer, kentlere at arabalarıyla odun, buğday, meyve daha birçok yiyecek taşır; bunlar sadece halk için çalışmakla kalmaz, özel işlerde de, bir uşak gibi, hatta köle gibi çabalarlar. En belâlı, en çetin, en çamur, insanların çoğunu tiksindiren, ürküten işleri candan ve yürekten yüklenirler; başkaları rahat etsin, dinlensin diyerek didinir dururlar ve bunun karşılığını beklemezler. Başkalarının yaşayış biçimine karışmaz, kendi yaptıklarıyla övünmezler. Çalışmalarında da köle durumuna indikleri ölçüde, halkın gözünde yükselirler. Bu kimseler ikiye ayrılır: Bir bölüğü bekâr yaşar. Onlar kadınlarla ilişkiden uzak durmakla kalmayıp, ağızlarına et koymazlar; hatta her türlü hayvan davranışlarından kaçınanlar da vardır. Dünyanın zevklerini zararlı sayıp hepsinden kaçınırlar ve tüm çabalarını umutlarını öbür dünyanın nimetlerine kavuşma yoluna korlar. Böylesi nimetlere bir an önce kavuşmanın sevinciyle, tutkusu içindedirler. Diğer bölüğü, yine çalışmaya düşkün olmakla beraber, evlenirler ve evliliğin ödevlerini-zevklerini benimserler. Onlara göre, tabiata uymak ve yurda çocuk yetiştirmek gerekir. Çalışmalarına engel olmaması koşuluyla dünya zevklerini hor görmezler. Utopia'lılar bu sonuncuları daha akıllı, birincileriyse daha ermiş sayarlar. Evliliğe bekârlığı, rahata cefayı elverişli görenler, bu davranışlarını akla, sağduyuya daha uygun saymaya kalksalardı, Utopia'lılara alay konusu olurlardı. Ama, bunları sadece din uğruna yaptıklarını söyledikleri için Utopia'lıların saygısını, hayranlığını kazanmışlardır. Bunlara garip bir yerli deyimle 'Burthresas' derler ki, bizim dilimizde 'din adamı' demektir. Utopia'nın rahipleri pek seçkin ermiş kişilerdir, onun için sayıları azdır. Her şehrin on üç tapınağında on üç rahip vardır ama, savaş sırasından bu sayılar değişir. Çünkü savaşta bunların yedisi orduya katılır ve onların yerine yedi rahibin bulunması gerekir. Ordu ile gidenler geriye döndüklerinde yine eski yerlerini alırlar. Yardımcılar ile eskiler öldükçe onların yerlerine geçerler. Ondan öncesi başrahibe yardım ederler. Her şehirde bir başrahip vardır. Halk, başka bütün görevliler gibi rahipleri de, entrikaları önlemek üzere gizli oyla seçer. Seçildikten sonra bunlar kendi kurumlarınca da onaylanırlar. Din işlerine bakarlar, törenlerini yönetirler, bir çeşit ahlak yargıçlığı yaparlar. Uygunsuz bir davranış sonucunda onların önüne çıkmak ve lâf işitmek büyük ayıp sayılır. Suçluları cezalandırmak kralın ve öbür yargıçların işi ise de, rahiplerin yol gösterme ve ayıplama yetkileri vardır. Ahlakça pek düşkün olanları da din törenlerinden yoksun bırakırlar. Bu afaroz Utopia'lıların en korktuğu bir cezadır. Afaroz edilen kimse şerefini kaybeder, vicdanın azapları ve korkuları içerisinde yaşar, hayatı bile tehlikeye girer. Hemen pişman olup rahiplerin gösterdiği yola dönmediği zaman, hükümetçe yakalanır ve dinsizlik cezasına çarpılır. UTOPIA Thomas More Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları - Atatürk'ün Müslüman Olmadığını Savunanlar OKU!
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.