Aries tarafından postalanan herşey
-
EVET & HAYIR..
hayır.. paraşütle atladınmı?
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Seth Rogen
-
Alttaki üyeye mrk ettiğin şeyleri sor
Bayanlara yaş sorulurmu? cıks cıks olmadı yaşın kaç?
-
EVET & HAYIR..
ne bileyim denizaltıya bindin
-
Alttaki üyeye mrk ettiğin şeyleri sor
yedim ve çok severim.. kendine güvenirmisin?
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
gerekli..
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
karakter
- Çağrışım
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Horus
-
Antonin DVORÁK, (1841-1904) Çek Besteci
Dvorak sevenleri görmek benide mutlu eder..Teşekkürler..
-
O bir kuzu ama TV seyrediyor, çekirdek yiyor
Şahit olduğum bir olay aklıma geldi.. Caddemizde gördüğüm kuzuya önce hayret ettim sonra güldüm; çünkü kuzunun altı çocuk beziyle bağlıydı. Sahibinin arkasından gidiyordu..Beze o kadar alışmış ki hiç rahatsız gibi görünmüyordu..Evde beskenen bir kuzu daha.. Böyle kaç kişi daha var acaba..
- Çağrışım
-
Antonin DVORÁK, (1841-1904) Çek Besteci
Eserleri Am Bach (6k) John Cowles Bagatelles for Two Pianos (Op. 47) (128k) John Cowles Cello Concerto in Bmin (Op. 104) 1st Mov't. "Allegro" (178k) Jim Bates Four Romantic Pieces for violin and piano (68k) John Cowles "Grandpa Dances with Grandma" (6k) John Cowles Humoreska (9k) Radoslav Kvapil Humoresque No. 1 (10k) John Cowles Humoresque No. 5 in Amin (Op. 101, No. 5) (26k) John Cowles Karneval (Op.92) (171k) Petr Cvikl "Lasst mich allein" and "Am Bache" from Op. 82(21k) John Cowles "Mein Lied Ertont" and "Reingestimmt die Saiten" from Zigeunermelodien (16k) John Cowles Rusalka Polonaise (62k) Petr Cvikl Serenade for strings in E, (Op.22) Ramón Pajares Box Moderato (30k) Tempo di Valse (64k) Scherzo (50k) Larghetto (20k) Finale (44k) Serenade for strings, 1.Moderato (22k) George Pollen Serenade for 10 wind instruments, cello and bass in Dm (1st Mov t) (30k) Reinhold Behringer Silueta (6k) Radoslav Kvapil Slavonic Dances (Op.46) Petr Cvikl No.1 in C (84k) No.2 in E min. (66k) No.3 in Ab (80k) No.4 in F (81k) No.5 in A (84k) No.6 in D (59k) No.7 in C min. (61k) No.8 in G min. (94k) Slavonic Dances (Op.72) Petr Cvikl No.1 in B (80k) No.2 in E min. (45k) No.3 in F (57k) No.4 in Db (32k) No.5 in Bb min. (49k) No.6 in Bb (45k) No.7 in C (79k) No.8 in Ab (43k) Slavonic Dances No.5 in A (Op.46 No.5) (50k) David Siu, M.D. No.8 in Gmin. (101k) George Pollen No.10 in Emin. (Op.72 No.2) (33k) Toru Yaskawa Sonatina in G for flute and piano Simon Chambers 3rd Movement Scherzo (15k) 4th Movement Allegro (28k) Suite in A major for Piano (72k) John Cowles SYMPHONIES Symphony No.7 in D minor (Op.70) Jean-François Lucarelli 1.Allegro maestoso (177k) 2.Poco adagio (91k) 3.Scherzo Vivace - Poco meno mosso (169k) 4.Allegro (179k) Symphony No. 8 1st Mov't. (125k) Shin'ichiro Iida 2nd Mov't. (58k) 3rd Mov't. (77k) 4th Mov't. (105k) Symphony No. 9 in Em (((NEW WORLD))) 1st Mov't. - Adagio / Allegro Molto (138k) Jack Gilbert 2nd Mov't. - Largo (65k) Jack Gilbert / Reinhold Behringer 3rd Mov t. - Scherzo / Molto Vivace (137k) Jack Gilbert 4th Mov't. - Allegro Con Fuoco (190k) Akihisa Kanda Ten Legends for Piano Duet John Cowles No. 1 (21k)
-
Antonin DVORÁK, (1841-1904) Çek Besteci
Anton DVORAK (8 Eylül 1841 de Nehalozeves te doğmuş, 1 mayıs 1904 de Prag ta ölmüştür). Dvorak, Prag ın kuzeyinde, Moldau ırmağının kenarında bulunan Nehalozeves adlı küçük bir köyde dünyaya gelmiştir. Friedrich Smetana^nın senfonil şiiri ile yurdunun sembolü haline gelen bu ırmağın kıyısında doğmuş bulunan besteci de, kendisinden önce Smetana nın Çek folklöründen yarattığı milli müziğe bağlı kaldı. Bu devirde bir çok Avrupa memleketlerinde MİLLİ EKOLLER teşkil ediyor, halk arasında yaşayan türklere ve romantizm ruhu ile dolu tarihi, milli hatıralara dayanan sanat eserleri meydana getirme arzusu uyanıyordu. (Bu sırada kuzey memleketlerinde Alman romantik müziği ile sıkı bir temas halinde bulunan Norveçli Edvard Grieg, Danimarkalı Niels W. Gade, İsveçli Andreas Hallen, Finlandiyalı Robert Kajanus gibi besteciler etrafında yeni sanat çevreleri zuhur etmeye başladı. Bu gelişme zamanımızda hala devam etmekte ve Carl Nielsen ile Jean Sibelius gibi şahsiyetlerde mükemmel bir şekle varmış bulunmaktadır). Yukarı Elbe nin her iki tarafından uzanan Bohemya ormanlarını ve ovalarını, bir kalenin taçlandırdığı ve efsanelerin bir altın kaplama gibi gölgelendirildiği Prag şehrinin güzelliğini, halk türküleri, oyunları ve adetleri aksettirir. Renk renk bir manzara arzeden bu çevre gerek smetana nın eserlerinde gerekse Dvorak ın senfonik şiirlerinde ve oda müziği eserlerinde ifadesini bulmuştur. Fakat bütün operalarının en güzeli olan SATILMIŞ NİŞANLI yı yaratan Smetana da taşralı bir dilin sıkı çerçevesinde kalan bu tesirler daha geniş bir ifade kudretine sahip olan Dvorak ta şümullü bir seviyeye yükselmiştir. Dvorak ın hayatı bu değişimi aksettirir. Hayat onu uzak dünyalara yollamıştır. Fakat daima yurduna içten bağlı kaldı. Ne kadar uzaklaşsa yine yurduna döndü. Prag ta öğretmenlik yaptı, eserler yarattı. Brahms ın ve Hans von Bülow un, diğer taraftan Liszt in de takdirini kazanan Dvorak, dünyanın ilgisini üzerine çekti. Berlin, Viyana ve Cambridge de olduğu kadar memleketinde de ziyadesiyle takdir topladı. Okyanusu aşarak New York a gitti ve orada da şerefli bir mevkiye ulaştı. Fakat orada yerleşmemesi dikkate değer. Yeni dünta ona birçok ilhamlar verdi. Senfonileri, senfonik şiirleri, konçertoları, oda müziği eserleri, liedleri ve operaları hep slav danslarının ritmlerini taşır. Bunları dinlerken genç Dvorak ın kemanı koltuğuna alıp yurdunun köylerini gezerek dans havaları çaldığını hatırlarız. Sanatkarlığının kökü o köyleridir. Fakat tahsilini yapması ve Prag operasında orkestra üyesi olarak çalışması ona menşeinin dışında olan sahalar açtı. Be sebepten bir çalgıcının müzisyen olması tabii görünmektedir. En çok Brahms I örnek aldı. Fakat Liszt in dikkatini de çekti. Bu suretle, müzikte tafar tutanların o zaman ciddiye alınan can sıkıcı tartışmalarına da sürüklendi. Beş uvertür ve yedi senfoniden başka beş senfonik şiir yazması, yaratıcılığında mevcut olan ikiliği açıkça gösterir. Senfonilerinin en meşhuru YENİ DÜNYADAN adlı senfonisidir. Fakat bu senfoninin yurdunun danslarından biri olan FURİANT ın saadeti ile bitişi gibi, nihayet Prag a, Moldau a ve eski dünyaya olan sonsuz hasretine dayanamayıp yine yurduna döndü. Lakin her iki yolda da Dvorak ın esas unsuru aynıdır. Bu sayededir ki, eserleri hakiki manasıyle popüler olmuş ve sonraları da değerini kaybetmemiştir. Böylece çağdaşı Çaykovski ile aynı safta bulunmaktadır. Franz Dvorak(Babası) Josephina Duskova (Halası) Anna Çermakova (Eşi) Doğduğu Ev El Yazmaları Yeni Dünya Senfonisinden
-
Ajda Pekkan
Ayşe Ajda Pekkan, 12 Şubat 1946′da İstanbul’da doğdu. Babası Rıdvan Pekkan deniz binbaşısı, annesi Nevin Dobruca ev hanımıydı. Babasının görevi dolayısıyla çocukluğu Gölcük’te, Amerikan askerlerinin ailelerinin arasında geçti. Modern bir ortamda ancak ailevi sorunlar arasında geçirilen çocukluk Ajda Pekkan’ın gençliğini etkileyen önemli bir dönem oldu.Şarkıcı olmak için büyük heves taşıyan Çamlıca Kız Lisesi öğrencisi Ajda Pekkan, kardeşi Semiramis’in de desteğiyle 1962 yılında dönemin en popüler gece klubü Çatı’nın sahibi olan İlham Gencer’e ulaştı. İlk olarak seslendirdiği Mina’nın “Il Cielo In Una Stanza” şarkısıyla kendini kabul ettirdiği Çatı gece klubünde Los Çatikos topluluğu eşliğinde bir müddet sahne çalışması yaptı. 1963 yılında bir aile dostlarının teşvikiyle Ses dergisinin, sinemaya yeni yüzler kazandırmak amacıyla açtığı kapak yıldızı yarışmasına katıldı. Ediz Hun’un erkekler dalında birinci, Hülya Koçyiğit’in bayanlar dalında ikinci olduğu yarışmada, birinci seçilen Ajda Pekkan’ın profesyonel kariyeri böylece başlamış oldu. Avrupai görünümü ve cüretkar tavırlarıyla Yeşilçam’ın gözde sanatçılarından biri olan Ajda Pekkan, beyaz perdeden gelen teklifleri değerlendirmeye başladı ve 1963 yılında “Adanalı Tayfur” ile ilk kez çıktığı kamera karşısında, 1967 yılındaki son filmi olan “Harun Reşit’in Gözdesi”ne kadar baş rollerini Ayhan Işık, Cüneyt Arkın ve Tamer Yiğit gibi sanatçılarla paylaştığı 47 film çevirdi. Ses kabiliyeti rol aldığı filmlerdeki yapımcıların da dikkatinden kaçmadı ve pek çok filminde şarkıcı rolü üstlendi ve çeşitli şarkılar seslendirdi. İlk filmi “Adanalı Tayfur”da seslendirdiği “Göz Göz Değdi Bana” şarkısı, arka yüzünde Öztürk Serengil’in seslendirdiği “Abidik Gubidik” şarkısıyla birlikte 45′lik plak olarak yayınlandı. Sinemaya başlamadan önce tanışıp şarkıcılık yapabilmesi için yardım istediği ve kabiliyetine ikna ettiği Fecri Ebcioğlu, sinema yıllarında da Ajda Pekkan’la irtibatını hiç koparmadı ve 1965 yılında kendine ait ilk plağı olan “Her Yerde Kar Var / 17 Yaşında” piyasaya sürüldü. Fecri Ebcioğlu’nun yabancı şarkılar üzerine Türkçe sözler yazarak ülkemize benimsettiği “aranjman” tarzının en büyük starı, Adamo’nun ünlü şarkısını yine Adamo gibi Fransız aksanıyla söyleyerek, yavaş yavaş ismini duyurmaya başladı. Sahnelerden sinemaya geçen sanatçıların aksine, sinemadan sahneye geçen Ajda Pekkan, birkaç plak denemesinden sonra 1968 yılında çıkardığı “İki Yabancı” 45′liği ile aranjman dalında onbinlerce plak satarak satış rekoru kırdı. “Dünya Dönüyor”, “Saklanbaç” ve “Üç Kalp” gibi üstüste çok başarılı plaklar yaptı. Bu yükselen trendin neticesinde yurtdışından davetler aldı ve Atina’daki Uluslarası Apollonia Müzik Festivali’nde 1968 yılında “Özleyiş” ve 1969 yılında “Perhaps One Day” şarkıları ile üstüste iki kere dördüncü olarak müzik piyasasındaki yerini sağlamlaştırdı. Barcelona’daki Akdeniz Şarkıları Festivali’nde “Ve Ben Şimdi” şarkısı ile Türkiye’yi temsil etmesi ve şarkılarının pek çok filmde fon müziği olarak kullanılması, Ajda Pekkan’ı tüm ülkede tanınır hale getirdiği gibi, ilk olarak Zeki Müren’in alt kadrosunda yer aldığı gazino sahnelerinin de aranan isimlerinden biri oldu. Her ülkenin starlarını bünyesinde barındırmaya özen gösteren Philips firması, Türkiye’den seçtiği Ajda Pekkan’ı kanatlarının altına aldı ve kayıtları Fransa’daki stüdyolarda gerçekleştirilen, Fikret Şeneş’in sözlerini yazdığı şarkılarla, Ajda Pekkan’ın diğer şarkıcılardan bir adım öne fırladığı yıllar başladı. Üstüste gelen hit plaklarla Ajda Pekkan’ın sesi tüm ülkede keyifle dinlendiği gibi, şık giyimi, sürekli kendini yenileyen görünümü ve değişime açık tavrıyla sadece müzikte değil moda konusunda da hayranlarını sürükleyen bir ikon haline geldi. “Sensiz Yıllarda”, “Yalnızlıktan Bezdim” gibi şarkılarla fırtına gibi girdiği 70′lerin ortalarında seslendirdiği “Tanrı Misafiri”, “Kimler Geldi Kimler Geçti”, “Hoşgör Sen”, “Sana Ne Kime Ne” gibi ileride birer Ajda Pekkan klasiği haline gelecek şarkılarıyla Türkiye sınırlarını zorlamaya başladı. Bu üstün performansının sonucunda 1976 yılında Paris’in ünlü Olympia müzikholünde, pek çok şarkısının Türkçe versiyonlarını seslendirdiği, dönemin ünlü Cezayir asıllı Fransız şarkıcısı Enrico Macias’la seri konserler verdi. Bir dost toplantısında Hürriyet Gazetesi sahibi Erol Simavi’nin “Ajda Pekkan’a Star demek yetmez, ancak Süperstar dersek yerini bulur.” sözüyle birlikte önce sanat çevrelerinde, sonra hayranlarının arasında, daha sonra da tüm ülkede “Süperstar” ünvanıyla anılır oldu. 1977 yılında bu ünvanını ilk kez resmileştiren, o güne kadar benzeri görülmemiş bir kapak dizaynı ve prodüksiyonla piyasaya sunulan, “Kim Ne Derse Desin”, “Hancı” gibi şarkıların yer aldığı albümü “Süperstar”ı hazırladı. Aynı yıl Tokyo’daki Yamaha Müzik Festivali’nde “A Mes Amours” şarkısıyla elde ettiği başarılı netice, 1970′lerin başında yurtdışında ilk olarak bir Almanca ve daha sonra birkaç Fransızca plağı satışa sunulan Ajda Pekkan’ın 1977 ve 1978 yıllarında Fransa’da ses getiren 45′lik çalışmaları yapmasına ve sonunda “Pour Lui” isimli Fransızca albümünü hazırlamasına ön ayak oldu. Halk konserleri, sahne çalışmaları ve konuk sanatçı olarak katıldığı uluslararası organizasyonlar ile başarısını pekiştiren Ajda Pekkan, 1979 yılında “Bambaşka Biri”, “Haykıracak Nefesim” gibi şarkıların yer aldığı Süperstar serisinin ikinci albümü “Süperstar 2″de kariyerinin doruğuna çıktı. 70′li yıllarda defalarca yılın sanatçısı seçildiği gibi şarkıları da liste başlarından inmedi, çeşitli ödüller kazandı. O seneye kadar, Türkiye’yi temsil etme görevinin, eleme usulüyle belirlendiği Eurovision şarkı yarışmasına 1980 yılında atama yoluyla Ajda Pekkan seçildi. İlk önce tespit edilen 5 bestecinin şarkılarının jüri tarafından 3′e düşürülmesiyle, “Bir Dünya Ver Bana”, “Olsam” ve “Pet’r oil” ile Tv ekranlarında boy gösterdi. “Pet’r oil”ın Türkiye’yi temsil etmesine karar verilen gece sonunda, ülkemizde hiç olmamış birşey oldu ve henüz plağı satışa sunulmamış bir şarkı tüm halk tarafından ezbere söylenir oldu. Kulis faaliyetlerinin yetersizliği, şarkının siyasi hicivli yapısı ve yarışma gecesindeki organizasyon bozuklukları neticesinde Ajda Pekkan bu yarışmada hayal kırıklığı yaratan bir derece aldı. Süperstar’ı bir hayli küstüren bu yarışmadan sonra bir süre dinlenme kararı alıp A.B.D.’ye yerleşti. 70′lerin sona ermesiyle birlikte pop müziğin cazibesini yitirip, alaturka ve arabeske yönelindiği yıllarda “Sen Mutlu Ol” ve “Sevdim Seni” isminde hafif müzik ve alaturka sentezi iki albüm yaptı. Ancak Süperstar’ın bir türlü içine sinmeyen ve kendi isteği doğrultusunda gerçekleşmeyen, ısmarlama olarak hazırlanan bu albümler Ajda Pekkan hayranlarının beklediği renkten ve kıvamdan uzaktı. Yerli bestecilerle çalışmaktan beklediği verimi alamayan Ajda Pekkan, 70′lerde kendi önderliğinde yükselen aranjman akımına geri döndü. “Süperstar 83 Show”uyla sahnelerde fırtına gibi eserken, en başarılı çalışmalarında yanında olan Fikret Şeneş’le birlikte çalıştığı “Uykusuz Her Gece”, “Son Yolcu” gibi şarkıların yer aldığı “Süperstar 83″ albümüyle yeniden gönülleri fethetti. Reklam filmleri, Tv programları, sahne çalışmalarıyla ikinci baharını yaşayan Süperstar, 1984 yılının sonlarında yapımcılarının ve yakın çevresinin ısrarıyla dönemin popüler gruplarından Beş Yıl Önce 10 Yıl Sonra ile bir albüm hazırladı. “O Benim Dünyam” şarkısıyla yeniden çıkış yakalayan Ajda Pekkan, şarkı yorumlarındaki üstün bir performansına rağmen şarkıların özensizliği ve zorlama bir albüm olmasından dolayı, yeni ekibiyle beklediği sükseyi yapamadı. 1987 yılında Ülkü Aker ve Fikret Şeneş’in sözlerini yazdığı “Kim Olsa Anlatır”, “Yalnızlık Yolcusu” gibi şarkılarla, özel hayranları için eşsiz olarak nitelenen ancak hit şarkı eksikliği nedeniyle, fazla tutulmayan “Süperstar 4″ albümünü hazırladı. Sonrasında yaptığı evlilik nedeniyle aldığı müziği bırakma kararı tüm müzik severleri üzse de, müzikten ayrı geçen günlerinde yaşadığı boşluk hissi neticesinde yeniden müziğe dönüş kararı verdiği sıralarda evliliği de sona erdi. 1989 yılının son günlerinde “Ajda ‘90″ albümünü piyasaya sürdü. Pop müziğin çıkmaza girdiği, hatta unutulduğu günlerde “Yaz Yaz Yaz” ile ortalığı kasıp kavurdu. Yarısı yerli beste, yarısı aranjman olan bu albüm, Ajda Pekkan’ın muhteşem dönüşünün bir işaretiydi adeta. Peşi sıra başlayan Rumelihisarı konserleriyle Süperstar, sevenlerini kaldığı yerden büyülemeye devam etti. ‘91, ‘93 ve ‘96 yıllarında çoğunlukla yerli bestecilerle çalıştığı albümleri, sivrilen bir kaç şarkı dışında beklenen ilgiyi görmedi. 90′ların ortalarına kadarki 30 senelik müzikal kariyerinde hiç toplama albüm yapmayan Ajda Pekkan’ın, hayranlarını çok memnun etse de kendi rızası dışında yayınlanan “Hoş Görsen” ve “Unutulmayanlar” albümleri piyasaya çıktı. Çeşitli sahne çalışmalarına devam ederken 1998 yılında eski şarkılarının yeni düzenlemelerini seslendirdiği “Best Of” albümü müzik marketlerdeki yerini aldı. Yüksek satış grafiği yakalayan bu albümün devamı niteliğinde, 2000 yılında 2 CD’den oluşan “Diva” albümü piyasaya çıktı. Bu albümde Ajda Pekkan’ın eski şarkılarının yeni yorumlarının yanı sıra, “Mutlu Bütün Şarkılar” ve “Aşka İnanma” gibi iki yeni şarkı ve kardeşi Semiramis Pekkan’ın eski şarkılarından “Dert Ortağım” ile “Bu Ne Biçim Hayat”ın da Ajda Pekkan yorumları yer aldı. Büyük başarı elde eden bu albümün şarkılarından “Bir Günah Gibi”, dünyaca ünlü DJ Claude Challe’nin “Buddha Bar” serisinde yer aldı. 2000 yılında Monaco’da Monte Carlo Sporting D’été müzikholü’nde dünyaca ünlü sanatçılarla birlikte sahne alan Süperstar, bir de “Prestige de la Turquie avec Ajda Pekkan” isminde videoklip hazırladı. 60, 70 ve 80′li yıllarda pek çok filmde fon müziği olarak kullanılan Ajda Pekkan şarkılarından sonra Ajda Pekkan’ın sesi, 2001 yılı içerisinde sinemalarda gösterime giren “Cahil Periler” filminde “Bambaşka Biri” ve Meksika’da yayınlanan bir pembe dizide de “Bir Günah Gibi” şarkıları ile yer aldığı filmlere renk kattı. Sadece şarkı söyleyerek kendini istediği kadar ifade edemediğini düşünen ve 60′lardaki beyaz perde macerasını yeniden tatmak isteyen Süperstar, şu sıralar çekimleri yapılan ve 2002 yılında vizyona girecek olan “Şöhret Sandalı” isminde bir sinema filminde rol almanın yanı sıra, halen İstanbul’un sayılı gece klüplerinden Catwalk’ta sahne almakta ve hayranlarının sabırsızlıkla beklediği yeni albümünün hazırlıklarını sürdürmektedir. ALBÜMLERİ Ajda "1990" Unutulmayanlar,Seni Seçtim "1991" Ajda Pekkan "1996" The Best Og Ajda Pekkan "1998" Diva "2000" Cool Kadın 06 "2006" Süperstar 83" 2008" Resim "2009"
-
Gioacchino Antonio ROSSINI, (1792-1868) İtalyan Besteci
Giocchino ROSSINI (19 Şubat 1792 yılında Pesaro da doğmuş, 13 kasım 1868 yılında Ruelle de ölmüştür). Rossini henüz 23 yaşına gelmeden ilk defa opera sahnesine çıktığı zaman, vaktiyle dünyaya hakim olan İtalyan Operası nın itibarı oldukça sarsılmıştı. Mozart bu operayı, bir daha erişemeyeceği seviyeye çıkarmıştı. Geri kalan az sayıdaki yaratıcı sanatkarlar, bu arada Luigi Cherubini ve Gasparo Spontini gibi şahsiyetlerle Giovanni Battista Viotti ve Nicolo Paganini gibi büyük kemancılar yeni çağın merkezi haline gelen Paris e göç ettiler. Bugün haksız yere unutulan, Saverio Mercante ve Alman asıllı Simon Mayr gibi kimselerin teşkil ettiği küçük bir grup İtalyan operasına sadık kalarak, Gaetano Donizetti, Vincenzo Bellini ve Giuseppe Verdi nin yetişmesini sağlıyan zemini hazırladılar. Bu durum karşısında küçüklüğünden beri müzik ve tiyatro havasında büyüyen Rossini büyük bir cesaret gösterdi. Hiç çekinmeden KARAYA OTURAN GEMİNİN (İtalyan Operası nın) dümencisi oldu, onu yüzdürerek parlak başarıya doğru götüren dalgaların üstünde sevk ve idare etti. Bir trajedi olan ilk operası hakkında hemen şu hüküm verildi: Pessaro dan gelen Rossini adlı bir genç kendi ifadesine göre Mozart ve Haydn ın eserlerini devamlı olarak tetkik etmekte ve özel bir kabiliyet göstermektedir. Simon Mayr dan sonra bugün belki İtalya nın en iyi opera kompozitörüdür (Bu cümleyi okurken, kısa bir zaman sonra Albert Lortzing hakkında verilen buna benzer bir hüküm hatıra gelir: LORTZİNG TİYATRODAN ANLIYOR.) Şöyle bir kontrpuan tahsili yapmış olan bu opera kompozitörü, espri, mizah ve hakiki tiyatro tesirleriyle dolu müziğini mükemmel bir zarafetle yazdı ve tarif edilmez bir surette zaferden zafere koşarak eski dünyayı (o zamanki Avrupa yı) fethetti. Bu zaferler TANCRED operası ile başladı, günün modası olan BÜYÜK OPERA ya uyan GUİLLAUME TELL ile Paris te bitti. Arada CEZAYİRDE BİR İTALYAN KIZI ve OTHELLO gibi şaheserler yazdı. Fakat en güzel eseri, dehasının en mükemmel delili olan SEVİL BERBERİ operası tam bir başarısızlığa uğradı. Bu olayın sebeplerini şu şekilde tahlil etmek yerinde olur: Rossini nin muhafazakar olan çağdaşları bu hoppa genci cüretinden dolayı cezalandırmak istediler. Zira Mozart ın çağdaşı Domenico Cimarosa nın aynı başlığı taşıyan ve haklı olarak çok sevilen operasının yerine Rossini kendi eserini koymaya kalkışmıştı. Lakin Rossini nin parlak hayatında tek avarya buydu. Avrupa bir Rossini coşkunluğuna kapılmıştı. Beethoven ve Schubert in yaşadıkları Viyana, Rossini yi coşarak kutladı. (Schubert, kendisinin de böyle şeyler yapabileceğini ispat için bir A la ROSSİNİ senfoni bile yazdı). Londralılar kendilerinden geçtiler. Rossini nin ikinci vatanı olan Paris te de böyle oldu. GUİLLAUME TELL den sonra Rossini nin bir daha opera yazmaması tuhaf bir olaydır. Hayatının son 40 senesinde ya dini eserler -bu arada meşhur STABAT MATER i yazdı, yahut aynı derecede kabiliyet gösterdiği ahçılık sanatı ile meşgul oldu. Hayatın zevklerini bilen ince ruhlu Rossini nin ancak bu hususiyeti ile portresi tamamlanır. (erbabı için yemek listesindeki TOURNEDO A LA ROSSİNİ, sevil berberi kadar meşhurdur). Yakın zamana kadar Rossini ye pek değer verilmemişti. Filhakika, çok yerde formüllerle iktifa eden beste tekniği, ananevi teganni öğretimini alt üst eden boş virtüozluktan ibaret pasajları gibi bazı hususiyetleri usanç vermiştir. Fakat parlak bir espri ve mizahla dolu zekası, çok üstün olan tiyatrocu ruhu hiç sönmeden tesirini devam ettirmiştir. Gozzi ve Goldoni nin İRTİCALİ KOMEDYASI na uygun tiyatronun tamamen bir oyun olarak sevildiği her yerde, Rossini nin eserleri dinleyicileri durmadan çoşturdu. Bambaşka bir dünyada yaşayan Wagner in bile Rossini yi müdafaa ederek, hakkında BÜYÜK SANATKAR tabirini kullandığı unutulmamalıdır. Ancak Rossini ile operanın sona erdiğini zannetmekle Wagner yanılmıştır. Rossini olmasaydı bir Donizetti, bir Verdi, bir Wolf-Ferrari, hatta bir Strawinsky olamazdı
-
Ludwig Van Beethoven
Ludwig Van Beethoven'in Mektupları Letter 1 July 6, in the morning My angel, my all, my very self - Only a few words today and at that with pencil (with yours) - Not till tomorrow will my lodgings be definitely determined upon - what a useless waste of time - Why this deep sorrow when necessity speaks - can our love endure except through sacrifices, through not demanding everything from one another; can you change the fact that you are not wholly mine, I not wholly thine - Oh God, look out into the beauties of nature and comfort your heart with that which must be - Love demands everything and that very justly - thus it is to me with you, and to you with me. But you forget so easily that I must live for me and for you; if we were wholly united you would feel the pain of it as little as I - My journey was a fearful one; I did not reach here until 4 o'clock yesterday morning. Lacking horses the post-coach chose another route, but what an awful one; at the stage before the last I was warned not to travel at night; I was made fearful of a forest, but that only made me the more eager - and I was wrong. The coach must needs break down on the wretched road, a bottomless mud road. Without such postilions as I had with me I should have remained stuck in the road. Esterhazy, traveling the usual road here, had the same fate with eight horses that I had with four - Yet I got some pleasure out of it, as I always do when I successfully overcome difficulties - Now a quick change to things internal from things external. We shall surely see each other soon; moreover, today I cannot share with you the thoughts I have had during these last few days touching my own life - If our hearts were always close together, I would have none of these. My heart is full of so many things to say to you - ah - there are moments when I feel that speech amounts to nothing at all - Cheer up - remain my true, my only treasure, my all as I am yours. The gods must send us the rest, what for us must and shall be - Your faithful LUDWIG Mektup 1 6 Temmuz, Sabah Meleğim, her şeyim, my very self Sadece bugün o kurşunkalemle(seninkiyle) birkaç kelime yazdım ve Yarına kadar pansiyonum kesin olarak belirlenemeyecek ne yararsız bir zaman kaybı İhtiyaç konuştuğunda bu derin acı neden Fedakarlıklar olmadan, her şeyi biri diğerinden talep etmeden aşkımız sürebilir mi; tamamen benim olmadığın gerçeğini değiştirebilir misin, ben tamamen thine değilim Oh tanrım, doğanın güzelliklerine bak ve olması gerektiği gibi bununla kalbini rahatlat; aşk her şeyi talep eder ve bu çok justly (justly=adil olabilir) bu yüzden o bana ve sana, ve sana ve bana. Ama senin ve kendim için yaşamam gerektiğini çok kolay unutuyorsun; eğer tamamen birleşseydik bunun acısını an az benim kadar (benim gibi az da olabilir) hissederdin Yolculuğum korku doluydu; dün sabah 4 e kadar buraya ulaşamadım. Atların eksikliğinden posta-faytonu sürücüsü başka bir yol seçti, ama ne kötü bir yoldu; önceki sahnede gece yolculuk etmemem için uyarılmıştım; bir orman hakkında korkutuldum, ama bu beni sadece daha meraklı yaptı ve yanılmışım. Faytonun kötü yolda incelemeye ihtiyacı var, dipsiz çamur bir yol. Başımdan geçen gibi bu tür durumlar olmadan yolda saplanıp kalmalıydım. 8 atla buradaki normal yoldan yolculuk eden Esterhazy, benim 4 atla yaşadığım aynı kaderi paylaştı. Öte yandan bundan biraz zevk de aldım, her zorluktan başarıyla çıktığımdaki gibi Şimdi çabuk bir değişiklik dahili şeylerden harici şeylere. Tabii ki en kısa zamanda birbirimizi göreceğiz; üstelik, bugün hayatımla ilgili son birkaç gün esnasında düşündüklerimi seninle paylaşamıyorum Eğer kalplerimiz daima birbirine yakın olsaydı bunların hiçbiri başıma gelmezdi. Kalbim sana söylemek istediğim bir sürü şeyle dolu ah konuşmanın hiçbr şeye değmediğini hissettiğim anlar oluyor neşelen Tek ve gerçek hazinem olarak kal tıpkı benim senin olduğum gibi. Tanrılar bizim için huzur yollamalı ve yollayacak. Sana sadık LUDWIG ---------------------------- Letter 2 Evening, Monday, July 6 You are suffering, my dearest creature - only now have I learned that letters must be posted very early in the morning on Mondays to Thursdays - the only days on which the mail-coach goes from here to K. - You are suffering - Ah, wherever I am, there you are also - I will arrange it with you and me that I can live with you. What a life!!! thus!!! without you - pursued by the goodness of mankind hither and thither - which I as little want to deserve as I deserve it - Humility of man towards man - it pains me - and when I consider myself in relation to the universe, what am I and what is He - whom we call the greatest - and yet - herein lies the divine in man - I weep when I reflect that you will probably not receive the first report from me until Saturday - Much as you love me - I love you more - But do not ever conceal yourself from me - good night - As I am taking the baths I must go to bed - Oh God - so near! so far! Is not our love truly a heavenly structure, and also as firm as the vault of heaven? Mektup 2 6 Temmuz Pazartesi, Akşam En değerli varlığım, acı çekiyorsun Mektupların Pazartesi ve Perşembe sabahları çok erken postalanması gerektiğini daha yeni öğrendim Posta arabasının (faytonunun) buradan K. ya gittiği biricik günler Acı çekiyorsun Ah nerede olursam olayım, sen de oradasın Seninle yaşayabileceğimi seninle ve benimle ayarlayacağım. Ne hayat!!! Böyle!!! Sensiz insanoğlunun iyiliğiyle buraya ve oraya koşuştur hak ettiğimin azını istiyorum - insanın insana karşı tevazusu beni acıtıyor evrendeki ilişki içerisinde kendimi düşündüğümde, ben neyim ve o ne - en büyük dediğimiz ve henüz burada insanın içinde yatan ilahi Muhtemelen Cumartesi ye kadar benden ilk raporu alamayacağını düşündükçe ağlıyorum Senin beni sevdiğin kadar ben seni daha fazla seviyorum Ama hiç kendini benden gizleme iyi geceler Banyo alıp yatacağım Oh Tanrım çok yakın! Çok uzak! Aşkımız cennete ilişkin bir durum gibi, değil mi (cennetten çıkma di mi demek istiyo herhalde), ve aynı zamanda cennetin kubbesi gibi sağlam değil mi? --------------------------- Letter 3 Good morning, on July 7 Though still in bed, my thoughts go out to you, my Immortal Beloved, now and then joyfully, then sadly, waiting to learn whether or not fate will hear us - I can live only wholly with you or not at all - Yes, I am resolved to wander so long away from you until I can fly to your arms and say that I am really at home with you, and can send my soul enwrapped in you into the land of spirits - Yes, unhappily it must be so - You will be the more contained since you know my fidelity to you. No one else can ever possess my heart - never - never - Oh God, why must one be parted from one whom one so loves. And yet my life in V is now a wretched life - Your love makes me at once the happiest and the unhappiest of men - At my age I need a steady, quiet life - can that be so in our connection? My angel, I have just been told that the mailcoach goes every day - therefore I must close at once so that you may receive the letter at once - Be calm, only by a calm consideration of our existence can we achieve our purpose to live together - Be calm - love me - today - yesterday - what tearful longings for you - you - you - my life - my all - farewell. Oh continue to love me - never misjudge the most faithful heart of your beloved. ever thine ever mine ever ours Mektup 3 Günaydın, 7 temmuzda Hala yatakta olmama rağmen düşüncelerim sana gidiyor, ölümsüz (ebedi daha iyi olur herhal) sevgilim, şimdi ve sonra neşeli, sonra kederli kader bizi duyacak mı diye öğrenmek için - Sadece tamamen seninle yaşayabilirim yada hiç yaşayamam Evet, en sonunda gerçekten kollarına uçarak seninle evdeyim diyene kadar senden çok uzakta dolaşmaya kararlıyım, ve ruhlar ülkesinde sana sarılı ruhumu yollayabilirim. Evet maalesef böyle olmalı sana olan sadakatımı bildiğin için daha çok içereceksin(yada kapsayacaksın. Abim Ruhundan bahsediyo herhalde). Başka kimse kalbime sahip olamaz asla asla Oh, Tanrım, birini bu kadar seven insan neden sevdiğinden ayrı kalmalıdır ki. Ve şimdi benim V deki yaşamım çok aşağılık bir hayat Aşkın beni hemen insanların en mutlusu ve en mutsuzu yapıyor Bu yaşta sakin ve düzenli bir hayata ihtiyacım var ilişkimiz de böyle olabilir mi? Meleğim, bana posta arabasının artık hergün gittiğini söylediler bu yüzden mektubu bir an önce kapamalıyım ki sen de bir an önce alasın Sakin ol, sadece varoluşumuzu sakin bir gözden geçirmeyle beraber yaşama amacımıza ulaşabilir miyiz Huzurlu (yada sakin) ol beni sev bugün dün gözyaşlarıyla dolu özlem, senin için senin için senin için hayatım her şeyim elveda. Oh beni sevmeye devam et asla aşkının en ( en yerine 100% desek belki daha manalı olur) sadık kalbini yanlış değerlendirme. Hep thine (bu thine eski ing. Senin olabilir mi acep? sözlükte yok da.) Hep benim Hep bizim
-
Niccolò PAGANINI, (1782-1840) İtalyan Besteci
Niccolo Paganini, 27 Ekim 1782 yılında Genoa da doğmuştur. Babası tersane işçisidir. Aynı zamanda keman çaldığı için Paganini nin ilk müzik öğretmenidir. Niccolo 11 yaşına geldiği zaman usta bir kemancı olmuştur artık. Çevresindeki ünlü bütün keman öğretmenleri ona parasız ders verirler. İlk turnesini yaptığında henüz 13 yaşındadır. Bu arada, kendi yeteneğine uygun, zor yorumlanacak yapıtlar besteler. Yalnız keman değil, gitar, viyola ve mandolin de çalar. 1805 1813 yılları arasında LUCCA prensesinin müzik yönetmeni olur. Paganini nin içki ve kumara olan düşkünlüğü de çok ünlüdür. Elde ettiği büyük başarılar onu kumara ve içkiye alıştırır. Kumar alışkanlığı ona herşeyini, hatta kemanını kaybettirir. Zengin bir işadamı ona Guamerius yapımı bir keman armağan eder. Sonradan Stradivarius ve Amati yapımı kemanlara da sahip olur. Bu kemanlar onun hazinesidir. 23 yaşına geldiğinde konserlerini azaltır. 1824 yılında bunalıma girer ve 1827 yılında iyileşip Avrupa turnelerine çıkar. Avusturya, Almanya ve Fransa ya gider. Paris ve Londra da ilk sahneye çıkış tarihi 1831 yılıdır. 1833 yılında Paris te Berlioz a içinde viyola solo olan bir senfonik yapıt ısmarlar. Ortaya Harold en İtalie adlı eser çıkar. Ancak Paganini bu yapıtı hiçbir zaman seslendirmez. 1834 yılından sonra konserlerini çok azaltır. Gırtlak kanseri hastalığına yakalanır ve 27 Mayıs 1840 yılında Nice de ölür. Gelmiş geçmiş en büyük keman virtüözü olan Paganini, baş döndürücü çevikliği, son derece duygusal yorumu ile inanılmaz bir müzisyendir. Yeteneği o kadar olağanüstüdür ki, şeytanla işbirliği yaptığı inancı yayılmıştır. Teknik olarak çağının çok ilerisindedir. Bugün bile eşliksiz keman için yazdığı 24 Caprices i tek resitalde seslendirecek ustalıkta kemancı sayısı çok azdır. Özellike 24. Kapriçyo nun teması üstüne en çok çeşitleme yapılmış tema olarak müzik tarihine geçmiştir. Brahms, Rachmaninof, Blacher, Lutoslawski, Snitke, Ernst ve Rochberg gibi besteciler kendi çağlarına, kendi akımlarına göre, Paganini temasını çeşitlemişlerdir. Paganini, ne Berlioz gibi büyük orkestraların bestecisidir, ne de Chopin gibi minyatür müziğin ustasıdır. Oysa tarih boyu yaşamış her türlü çalgı yorumcusunun en üstünüdür. Temelde virtiözitesi yaratıcılığa dayanır. Müziğinin dış görünüşündeki buzlu pırıltılar, romantik armonideki sıcakkanlı yapının ters çevrilmişi gibidir. Romantik ısıyı şeytansı bir çerçeveye yaraştırır. Piyanonun gündeme geldiği, en duyarlı çalgı olarak saygı gördüğü günlerde keman ile cambazlık yapan bir besteci, büyük bir ilgiyle karşılanır. Bu nedenle onun keman yapıtlarını, örneğin 24 Caprices ini, Schumann ve Liszt piyanoya uyarlamışlardır. Liszt in Etudes d execution transcentande adlı yapıtları, Paganini nin yapıtlarını örnek alır, piyanoda onlara koşut gelişir. Her birinde yaratıcı enerji, parlak bir teknik, soluksuz bir yorum egemendir. Paganini nin bestlerinin çoğu teknik bir beceri gösterisidir. Konçertoları, kaprisleri ve oda müziği çalışmaları vardır. Yapıtlarının çoğu, zamanında basılmamıştır. Paganini nin çalış tekniğindeki şeytansı tılsım, uzun yıllar çözülememiştir. Armonikleri kullanmaktaki öncülüğü, kemanını değişik tınılar elde etmek için akort edişi, yay tekniğindeki ustalığı, staccato ve pizzicato yönetmini yaygınlaştırması, Paganini ye özgü, daha önce hiç duyulmamış yeniliklerdir. Kemandaki doğru tonlaması, net ve temiz sesleri yine onun hüneridir. Keman konçertosunun son bölümünde pizzicatolar en alımlı şekliyle canlanır. Paganini nin müziği kendi yorumuna göre yazılmış, çok zor yapıtlardan oluşur. Bu yapıtlar öylesine kıvraklık, dinamizm ve üstün bir hüner gerektirir ki, halk, onun bedenine şeytanın girdiğine inanmıştır. Fiziksel görünümü de, kemikli yapısı ve sinirli davranışlarıyla şeytansı bir imgeyi çağrıştırır. Bu inanç ölümünden sonrada sürer. Paganini yi kutsanmış toprağa gömmezler. Oradan oraya taşınan cesedi, 1926 yılına dek belli bir gömüte yerleştirilemez. Kemanı El yazması Bir tutam saçı
-
CİKOLATA TUTKUSU
olmazsa olmazlardan.. kahve içiyordum koştum dolaptan çikolata kaptığım gibi kahveye daldırıp yedim Hatırlıyorum da geçen kış çikolata krizine düştüğüm bir andı,Gece forumda(İzmir'de bir alışveriş merkezi)geziyorduk. Bir yer vardı sadece bir makinada çikolata eritip bardaklara koyup satan bir yer,soluğu orada aldık..
-
Atasözleri
Abanın kadri,yağmurda bilinir..
-
Günün Sözü
Akıllı adam aklını kullanır.Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.. La Rochefoucauld
-
Özlü/Güzel Sözler
Fikirlerini ve söylediklerini asla kabul edemem...Ama onları söyleme hakkını ölünceye kadar savunurum.. Voltaire
- Harften isim bulmaca
-
bu isim senin neyin oluyor?...
birşeyim olmuyor.. nedim
- Çağrışım