Aries tarafından postalanan herşey
-
KİMSEYİDE DEVAMI DA DEĞİSTİREMEZSİN HAYATTA
- FİLOZOFUM ÇATAL KARAM ÇİNGENEM
Öncelikle şiir çok güzel Radyacım Filozof beyefendiye söyle çabuk büyümesin oğlunu doya doya yaşa canım- Rüyalar,ödüller ve cezalar
Rüyalar,ödüller ve cezalar… 14 Nisan 1453…Constantinopolis…. Kan ter içinde uyanan Antonio rüyasını krala anlatmak zorundaydı….Ama nasıl bahsedecekti…Bu rüya onu kellesinden edebilirdi…. Antonio ile Costa ikiz kardeştiler….İmparatorluğun kahinleri ve rüya yorumcuları…Ama başkalarının rüyalarından ziyade kendi gördükleri rüyaları yorumlarlardı…Bugüne kadar hiç yanılmamışlardı…Antonio uyandığında rüyasını once Costa’ya anlattı…İkiz kardeşi aynı rüyayı gördüğünü ama anlatmayı düşünmediğini söylemişti…Oysa durum çok karışıktı…Anlatmasalar bile olay gerçekleştikten sonra niye bahsetmedikleri için gene öldürüleceklerdi…Tanrı katından verilmiş bir hediye bu sefer sonları olmak üzereydi…. Antonio cüppesini giyip Aya Sofya’ya gitti…Bir mum yakıp kilise içerisinde derin düşüncelere daldı…Nasıl bahsedecekti bu rüyadan…İsa’nın koruması altında olan bir Türk’ün ,Constantinopolis’i devireceğini nasıl anlatacaktı İmparatora….. "Constantinopolisin surlarında bir delik açılır ve içeri arkasında kırmızı bir bulutla beraber beyaz atı üzerindeki Sultan II.Mehmet girer…Atı şaha kalkar…O sırada atının göğsündeki simgeyi gören herkes diz çöker…Kılıçlarını indirir…Papaz gelir ve haç çıkartır….Çünkü atın göğsündeki simge,gökyüzünü gösteren bir Hz.İsa ikonasıdır.’’ Antonio rüyasında bunları görmüştü…Ve son zamanlarda gördüğü rüyalar üzerine bir yorum yapması gerekiyordu İmparator’a….Ayasofya’dan çıktı ve evine doğru ilerledi…Haberci kapısında bekliyordu…Rüya yorumlarını ne zaman ileteceğini sormuştu….Antonio cevap veremedi..En yakın zamanda vereceğini söyledi…Ama elini çabuk tutsa belki de hazırlıklar yapılabilirdi..Belki de Constantinopolis düşmezdi..Hz.İsa resmi belki de Constantinopolis leyhine bir işaretti… İmparator’un huzurunda eğilirken bugünün sonunun hiç hayırlı olmayacağını geçiriyordu içinden…Ayağa kalktı ve anlatmaya başladı….İkiz kardeşi Costa’da yanındaydı…Ama anlatacak birşeyi var mıydı belli değildi…İmparator Antonio’nun bir sıkıntısı olduğunu anladı ve ona artık kehanetleri açıklamasını söyledi..Antonio derin bir nefes aldı ve ayrıntılara hiç girmeden ”Constantinopolis düşecek” dedi….İçinde bu rüyanın Constantinopolis leyhine olmasına dair olan o küçük umut ,İmparator karşısında tükenmişti…Tüm Constantinopolis devlet adamları bu tek cümleden sonra sessizliğe büründüler…Sonra hepsi birden konuşmaya başladı..Antonio kulaklarını kapamış,dizlerinin üzerine çökmüş,dişlerini sıkıyordu…. İmparator kılıcının kabzasıyla yere vurdu ve sessizlik gene hakim oldu…Ardından Antonio’ya bu fikre nasıl vardığını sordu….Antonio rüyasını bir bir anlattı…İşte o sırada Antonio’nun sonunu getirecek karar verilmişti…Tüm din liderleri ,Hz.İsa’nın bir müslümanın yanında nasıl yer alacağını sormaya ve tartışmaya başladılar…Aralarında bir tanesi rüyaya inanmadığını söyledi ve bunun cezasının da ölüm olduğunu….- Soul Driver
Soul Driver ”…Gözleri siyah bir kumaş parçasıyla kapatılmış adam hızlı ve bilinçsiz bir şekilde yeşillikler üzerinde atıyla ilerliyordu…Arada atının boynuna doğru uzanıyor ve sonrasında doğrulup rüzgarı yüzünde hissediyordu…Sonsuzluğa taşıyacaktı siyah at onu…Yıllarca bakmıştı ona,hiçbir ağır işte kullanmadı…’Diğerleri bedenimi taşıyor,bu ruhumu taşıyacak” derdi her sorduklarında…Hızlı bir şekilde ilerlerken sahile geldiğini anladı deniz ve yosun kokusundan…5 duyu organının belki de en önemlisi gözdür çoğu insana göre…Ama asıl gözlerimizi kapadığımızda hissederiz birçok şeyi…Denizi daha evvel görmüştü,ama böylesine güzel hissetmemişti hiçbir zaman…Yanında yetecek kadar tütün vardı…Birçoğu böyle temiz bir havada neden tüttürürler ki diye düşünürken o atını yavaşlatıp özenle sardığı sigarasını yaktı…Bir rahatlama ve mutluluk üzerine tüttürmek… At hızlanıp ormanlara yaklaşırken adam kuş seslerini duydu…60 yaşına kadar duyduğu kuşu görmeye çalışmıştı..Şimdi sadece dinliyordu…O melodi neydi acaba…Aralarında konuşuyorlar mıydı..?.Yoksa şarkı mı söylüyorlardı devamlı…? Neyse ne…Dinlemek en güzeli… Koklamak ve duymak..Meğer ne güzel duygularmış tek başına kullanıldıklarında… Ormanın içinden akan dereye geldiğini anlamıştı su seslerinden…Yıllardır köyde bidonlarını doldurduğu çeşmenin kaynağıydı burası…Atı durdurdu ve gözlerini açmadan suya eğildi….İçebildiği kadar içti…Meğer suyun berraklığı tadındaymış…Dudaklarına değdiğinde verdiği his,ağzındaki serinlik tadını bir başka kılıyormuş… ‘60 yaşıma kadar 5 duyumu hep beraber kullanarak yaşadım,körlere acıdım…Oysa her duyunun ayrı ayrı güzellikleri varmış…Hep aynı anda mı kullanmak gerekiyor? ‘ diye düşündü…Sonra aklına annesi geldi…Küçükken çorba kokusunu gözlerini kapatıp içine çekerdi…Bunun bir huy olduğunu düşünmüştü…Belki de bazı şeylerin farkına varmıştı annesi…. Gece olduğunu havanın soğumasından anlamıştı…Yorulmuştu da at üstünde gide gide…Kollarını atın boynuna doladı ve at yavaş yavaş ilerlerken üzerinde biraz kestirmek istedi…Ama o sırada…Yeni birşey farketti….Dokunmanın güzelliği….Atın nefes alışını,kanının akışını,kalbinin atışını dokunuşlarıyla hissetmişti…Siyah kürkünün parlaklığını bile hissedebiliyordu ellerinde…Rengini bile…Etkilenmişti…Canlıyı görmeden ama dokunarak algılayabildiği için… At eve doğru yaklaştı ve çiftliğin önünde durdu…Artık üstünden inebileceğini belirtir şekilde bir ses çıkardı…Adam gözlerini açtı ve tekrar 5 duyusuyla birlikte yaşamaya başladı…Önce tüten bacayı gördü,ardından bacadan gelen kokuyu aldı,evden gelen sesleri işitti ..Eve girip masaya oturdu ve yemeğini yedi… Zannettiler ki…. ”Siyah at görevini tamamlamıştı…Bütün gün boyunca adamı taşıdı ama ağırlığını hiç hissetmedi üstünde…Ruhunu taşıdı,gezdirdi ve 60 yaşında da olsa güzelliklerin farkına varmasını sağladı…” Fakat…. ”Adam akşam yatağına uzandığında ölmeye hazırdı…Gözlerini kapadı ve anın gelmesini bekledi…Bembeyaz bir ışık olarak geldi ölüm…Yüzü gülüyordu…Sabah ailesi uyanıp,durumu farkettiklerinde hüngür hüngür ağlamaya başladılar….Oğlu evde durmaya dayanamayıp çiftliğe doğru yürüdü…Gözü babasının en sevdiği siyah atı aradı…Ama yoktu,bir anda kaybolmuştu…Babasının ölümünden dolayı o an pek birşey düşünemedi…Ama daha sonra babasının ata neden devamlı ‘Soul Driver’ dediğini anladı…Gülümseyerek gökyüzüne baktı…Uzaklardan ata benzeyen kara bir bulut yaklaşıyordu…Yaklaştı yaklaştı ve çiftliğin üzerinde yağmaya başladı…Gözlerini kapatıp babasının üstüne yağmasına izin verdi…Babasını ve Soul Driver’ı hissetti…Ve hep ruhunu taşıyabilecek bir at bekledi…” Belki zamanı yoktur insanın gitmek için…Ruhunu taşıyabileceği birşey bulduğu an gidecektir dünyadan..Belki 90 yaşında bulacak…Belki de doğar doğmaz…- Orestes:Trajedisi ve kemikleri
Orestes:Trajedisi ve Kemikleri Arkadia’da Tegea.Bir ova.İki rüzgar eser orada: Uğursuz ve değişmez bir yasadır bu. Yumruğa karşı yumruk;eziyet üstüne eziyet. Orestes oradadır,canlı tohumlarla dolu toprak Örtüyor onu.Al onu,kent senin olacaktır. Pythia (Herodotos-Tarih I.67) Tegea’yı ele geçirmek isteyen Lakedaimonlular ,Delphoi’de bulunan Apollon kahinlerine danıştıklarında ,kahin Pythia’dan aldıkları cevap üstteki dizelerde saklıydı.Agamemnon oğlu Orestes’in kemiklerine sahip olan halk diğerine üstün olacaktı. -Pythia- Delphoi’deki Apollon Tapınağı ,Antik Yunan Tarihi’nde çok büyük bir öneme sahip bir kehanet ,bilicilik merkezidir.Antik Yunan Çağı’nda yaşamış bütün krallar ,bu kehanet merkezine danışmadan ne sefere çıkarlardı ne de hareket ederlerdi.Delphoi Apollon Tapınağı kahinlerinin doğru kehanetleri ile krallar bu merkeze birçok değerli hediyeler göndermişlerdir.Bu hediyelerden birtanesi de bugün SultanAhmet Meydanı’nda bulunan Yılanlı Sütun’dur. Araştırmamızın başında ‘Lakedaimonlular’ diye bir soyun adı geçti.Bu isim konuyla detaylı olarak ilgilenmeyenler için yabancı kalabilir.Günümüzde bu soy Spartalılar’la eş tutulmaktadır oysa Herodotos bu ikisini ayırmaktadır. Gelelim araştırmamızın asıl konusuna.Troya Savaşı’nın galip kralı Agamemnon ,ülkesine döndüğünde karısı Klytaimnestra’nın aşığı Aigisthos tarafından öldürülür.Homeros Odysseia’sında bahseder bu ölümden ,masa başında öldürülmüştür Agamemnon alçakça bir düzenle.Bu cinayetin ardından Aigisthos Mykenai’de 7 yıl hüküm sürer ve ardından Agamemnon’un oğlu Orestes (Ὀρέστης) tarafından öldürülür.Orestes ismi ilk olarak İlyada destanında geçer.IX.Bölüm 143.mısrada ,Agamemnon Achilles’in savaşması için bulunduğu teklifte ,savaş sonrası damadı olması durumunda onu Orestes’e denk tutacağını söyler.Böylelikle Orestes ismi ilk defa bir destan içerisinde geçmiş olur,belki de ilerleyen zamanlarda onun önemini vurgulamak için Homeros’un başvurduğu bir yöntemdir bu. Dönersek bir gün yeryüzünün memesi Argos’a damadım olsun benim o. Orestes‘e denk sayacağım onu, bolluk içinde büyüyen oğluma,gözümün bebeğine. Agamemnon (Homeros-İlyada (IX.141-144)) Odysseia XI.Bölüm’den anlaşıldığı üzere ,Agamemnon Orestes’in yetişkin halini göremeden ölmüştür.Odysseus’un Ölüler Ülkesi’nde Agamemnon’la olan diyaloğunda bu durum net bir şekilde görülmektedir.Üstelik Odysseus’un ülkesine bir dilenci kılığında girmesini aklına sokan Agamemnon’un ta kendisidir. Oysa benim karım bırakmadı oğlumu göreyim, Öldürdü beni oğlumu göremeden. Bir şey daha diyeyim sana bak,iyice kafana koy, Çok gizli yanaştır gemini sevgili baba toprağına, Görünme kimseye sakın,güven olmaz kadın soyuna. Agamemnon (Homeros-Odysseia (XI.452-456)) Bu dizelerin devamında Orestes’in yaşayıp yaşamadığını ,yaşıyorsa neler yaptığını Odysseus’a sormuş ama bir cevap alamamıştır. -Agamemnon’un Mezarı (Mykenai)- Orestes’in hikayesi genellikle tragedyalar içinde geçer.Efsaneye göre,Agamemnon’un öldürülüşünden sonra Orestes ülkesinden kaçar ve ardından öldüğü haberi yayılır.Aigisthos rahat bir şekilde Mykenai’de hüküm sürmektedir.İntikam alacağı günü bekleyen Orestes ,kız kardeşi Elektra’ya ölmediğini ispat eder.Birçok trajedide bu ispat farklı şekillerde gerçekleşir.Örneğin Aiskhylos’un anlattığı gibi Agamemnon’un mezarına bırakılan bir tutam saç ve Elektra’nın bu saçtan kardeşinin yaşadığını anlaması veya Euripides’in yaşlı bir adam aracılığıyla ispatlaması ve Sophokles’in Agamemnon’a ait bir yüzük vasıtasıyla…Bu karşılaşmalar sonrasında Orestes,Aigisthos’u ve annesi Klytaimnestra’yı öldürür. Annesini öldürmenin verdiği pişmanlıkla Orestes çılgına döner.Ya da mitolojik bir dille anlatacak olursak Erinyler Orestes’in başına üşüşür. -Orestes ve Erinyler- Homeros,her ne kadar Aigisthos’un Orestes tarafından öldürüldüğünü belirtse de Klytaimnestra’nın sonu hakkında pek bir şey söylememektedir.Pierre Grimal’in Mitoloji Sözlüğü’nde bahsettiği gibi ‘şair, Klytaimnestra’nın oğlu tarafından öldürülmesinden habersiz gibi görünmektedir’ der. Orestes Mykenai’nin yanısıra Argos’ta ve Menelaos’un halefi olarak Sparta’da hüküm sürmüştür.Öldüğünde 90 yaşında olduğu söylenmekle birlikte mezarı Tegea’da gösterilmektedir. Gelelim araştırmamıza başladığımız dizelere.Pythia’nın söylediği bu kehanet üzerine,Lakedaimonlular aramadık yer bırakmamışlardır ve bulamamışlardır.Günlerden bir gün Likhas isimli biri rastlantı sonucu Tegea’daki mezarı bir demirci dükkanında bulmuştur.Rivayet’e göre demirci,Likhas’a bir kuyu açmak isterken yedi dirsek boyunda bir tabut bulduğunu içinde bu boyda birinin olabileceğine inanmadığı için tabutu açıp ölüyü gördüğünü söylemiştir.Bunun üzerine Likhas kehaneti kafasında yorumlamış ve şu sonuca varmıştır: Arkadia’da Tegea.Bir ova.İki rüzgar eser orada: (Demircinin iki körüğü iki rüzgarı simgelemektedir) Uğursuz ve değişmez bir yasadır bu. Yumruğa karşı yumruk;eziyet üstüne eziyet.(Örs ve çekiç karşılıklı iki çarpışma ve dövülen demir eziyetten doğan eziyet) Orestes oradadır,canlı tohumlarla dolu toprak Örtüyor onu.Al onu,kent senin olacaktır. Likhas’ın bu dizeleri yorumlamasında bir ayrıntı gizlidir ve Herodotos’da bunu belirtmiştir:Demirin bulunuşu insanoğlu için bahtsızlıktır,demirin dövülmesi bir eziyet,dövülmesi ile ortaya çıkan ürün ayrı bir eziyettir. Sonuç olarak,Likhas’a kemikleri bulduğuna kimse inanmamıştır fakat sonradan tekrar Tegea’ya gelen Likhas demirciyle anlaşıp tabutu almış ve Lakedaimonlar’a teslim edip itibarını kurtarmıştır.Bu zamandan beri iki halk arasında üstünlük her zaman Lakedaimonlular’dadır. Agamemnon ve Menelaos ile olan bağı Orestes’i bir Lakedaimonlu yapmaktadır. Özellikle Orestes’in adının geçmesinin bir nedeni de büyük ihtimalle bu bağdır.Bu kehanette ve gerçekleşen olayda Orestes’in kemiklerine bağlı olarak mistik bir güç aramamak gerekir.Orestes’in Lakedaimon köküne ve bir Akha olmasına bağlı olarak Dor,Arkadia ayrımından uzaklaşılıp ,Peloponnes Yarımadası’nda Sparta merkezli bir birlik sağlanması istenmiş olabilir.Profesor Paul Cartledge’ın ‘Sparta and Lakonia:a regional history,1300-362 BC.’ Adlı eserinde ,konu ile ilgili bölüm şu şekilde anlatılmıştır:’Orestes’in (belki de onun oğlu Teisamenos’un)kemiklerinin geri alınması ,Sparta’nın agresif politik tutumundan barış içinde yaşamaya yönelik bir tutuma ,köle etmek yerine diplomatik boyun eğdirme sistemine geçtiğini göstermiş ve vurgulamıştır.Böylece Spartalılar yaptıkları propagandada Peloponnes’in geçmiş Akha kökenli krallarının yasal varisi olduklarını vurgulamış ve kendilerini Yunanistan’ın gerçek şampiyonları olarak gösterebilmişlerdir. Herodotos’un bu efsaneyi işlemesinin sebebi ise Lidya Kralı Kroisos’a Delphoili kahinler tarafından söylenen bir başka kehanetin açıklanmasıdır.Herodotos,mitoloji ile tarihi harmanlayarak kendini sıkmadan okutan bir eser ortaya koymuştur.Bu eserde yazan birçok olayın sırrı her geçen gün çözülmektedir.Kayıp Pers Ordusu bu sırlardan biridir ve geçtiğimiz günlerde çözülmüştür.Homeros ile Herodotos’un eserlerini ciddi bir şekilde inceleyip araştırma yapanların büyük kısmı bilinmeyenleri ortaya çıkarmışlardır. Yazan:Dimitri Daravanoğlu Kaynakça:2mi3 1-) Homeros,İlyada,Çev.Azra Erhat,Can Yayınları,İstanbul,24.Basım 2008 2-) Homeros,Odysseia,Çev.Azra Erhat,Can Yayınları,İstanbul,21.Basım 2008 3-) Herodotos,Tarih,Çev.Müntekim Ökmen,Türkiye İş Bankası Kültür Yay.,İstanbul,5.Basım 2008 4-) Grimal P.,Mitoloji Sözlüğü,Çev.Sevgi Tamgüç,Sosyal Yayınlar,iSTANBUL, 1997 5-) Malkin I.,Myth and Territory in The Spartan Mediterranean,Cambridge,1994 6-)Cartledge P.,Sparta and Lakonia:a regional history 1300-362 BC.,Routledge,197- Maskeler...
Maskeler; Doktorların ve hastaların taktıkları,bayanların güzelleşmek için yüzlerine sürdükleri ve kişinin gerçek yüzünü sakaldığı maskeler aklıma geldi... Bu kişilerin maskeleri düştüğünde kim olduklarını ve neler yapabileceklerini anlayabilirsiniz... Güzel yazı deniz_kızı- Merhaba
Aries şurada cevap verdi: Barbizon başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımselam hoşgeldiniz- ARİES ARİES ARİES
teşekkür ederim jön- Feysbukta kırılma anları :))
- Bir gün baksam ki gelmişsin
BİR GÜN BAKSAM Kİ GELMİŞSİN Bir gün baksam ki gelmişsin.. Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar. Gözlerinde bir bitmez,bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar.. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Gülüşünde taze serin bir rüzgar Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar.. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Hasretin içimde sonsuzluk kadar. Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz. Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var. Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm Benim olmuş dünyalar. . . Yavuz Bülent Bakiler- Yaşanmamış Sevgimiz
zaman durdu kelimeler bitti söylenmemiş yaşanmamış sevgiler uçtu yine sensizlik vurdu geceler suskun geceler yalnız yıldızlar sensiz yürek yine sessiz acı doldu gözlere umut yol aldı rüzgara belki eser saçlarına dokun, hisset meltem kokusunu ellerinde tanımasam,bilmesem görmemiş olsamda hasretimde benliğimde yüreğindeki şiirinde sevgimiz; yaşanmamış aşk öyküsünde... 10 Nisan 2010- Tarihte Bugün
1600. Divan şairi Baki öldü. 1827. İngiliz kimyager John Walker'in icadı olan kibrit İngiltere'de piyasaya sürüldü. 1947. Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kuruldu. 1955. Devlet Bakanı Mükerrem Sarol'a hakaretten yargılanan Akis dergisi sahibi ve başyazarı Metin Toker 9 ay hapse mahküm oldu. 1960. İsmet İnönü'nün Kayseri'de karşılaştığı engelleme nedeniyle 7 Nisan 1960'da bazı subaylar ordudan istifa etti. Subaylar, istifa dilekçelerinde, "İstisnai haller dışında emniyet ve zabıta kuvvetleri yerine ordunun kullanılması hukuken mümkün olmamasına rağmen, İnönü'nün Kayseri gezisinde, emir ve komuta ettiğim birlikleri bu hukuki sınırlar dışında kullanmaya zorlandım" dediler. 1962. İdam edilen eski Başbakan Adnan Menderes'in eşi Berrin Menderes, 1962 yılında bugün Başbakan İsmet İnönü'yle görüştü. İnönü, "Bayan Menderes dertli bir hanım. Dertlerini dinlemek görevim," dedi. 1966. Orhan Kemal cezaevinde. Dostları 30. sanat yılı jübilesini yaptı. 1967. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Bülent Ecevit 7 Nisan 1967'de Yozgat'ta konuştu: "Özel sektör eliyle kalkınma mümkün değildir. Özel sektör halkın sırtından geçinmeye alışmıştır. Gelip de Yozgat'ta bira fabrikası kurar mı? " 1969. İstanbul Şehir Tiyatroları sanatçıları "hak yürüyüşü" yaptı. MHP'nin yan örgütü Ülkü Ocakları Birliğine bağlı "komandolar" Hacettepe Üniversitesi'nde düzenlenen uluslararası doğum kontrol seminerini bastı. 1970. İktidardaki Adalet Partisi hükümeti, siyasi görüşleri nedeniyle Almanya'da okuyan bazı öğrencilerin burslarını kesti. Berlin Üniversitesi Rektörü, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'dan durumun düzeltilmesini rica etti. 1971. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Richard Nixon, yıl sonuna kadar 100.000 Amerikan askerinin Vietnam'dan çekileceğini açıkladı. 1974. Demokratik Parti (DP) Genel Başkanı Ferruh Bozbeyli, TCK 141. ve 142. maddelerinin af kapsamına almasını kınadı. Cumhuriyet Halk Partili (CHP) ve Milli Selamet Partilileri (MSP) eleştirerek, " Siz komünistleri affetseniz de onlar sizi affetmez" dedi. 1976. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emin Alpkaya rüşvet aldığı iddiasıyla yargılanmaya başladı. 1978. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doçent Server Tanilli silahlı saldırıya uğradı. Aldığı kurşunlardan omuriliği zedelenen Tanilli felç oldu. Server Tanilli 12 Mart darbesi sonrası üniversiteden uzaklaştırılmıştı. Uygarlık Tarihi kitabı nedeniyle yargılanan Tanilli beraat etmiş, üniversiteye dönmüştü. Tanilli, şimdi Fransa'da yaşıyor. 1979. Türkiye Emekçi Partisi (TEP) Genel Başkanı Mihri Belli'ye silahlı saldırı yapıldı. Ağır yaralanan Belli, kendisini vuran kişinin sağ eylemci Cengiz Ayhan olduğunu söyledi. Saldırıyı, Türkçü İntikam Tugayı'na bağlı Esir Türkleri Kurtarma Ordusu üstlendi. 1980. Tiyatro sanatçısı Mehmet Karaca İstanbul'da öldü. 1987. Altı yıl süren Milliyetçi Hareket Partisi davası bitti. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş çete kurmak ve yönetmekten 11 yıl hapse mahkum oldu. Partinin Genel İdare Kurulu'nun tüm üyeleri beraat ederken, 5 kişi idama, 9 kişi ömür boyu hapse, 219 kişi 5-13 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. 150 sanık beraat etti. 1991. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi sırasında İstanbul'da Ziverbey'deki işkenceli "kontr-gerilla" sorgularını yöneten Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk 10 yıl önce bugün Dev-Sol örgütü tarafından öldürüldü. 1994. Almanya, sivil halka karşı kullanıldığı gerekçesiyle Türkiye'ye silah ambargosu koydu. 1995. Kitap imzalamak için Konya'ya giden Aziz Nesin'i taksiciler arabalarına almadı, oteller kabul etmedi.- 2. SEZON HAFTANIN ERKEKİ... (Geri Döndüm a Dostlar... )
Kahvemi alıp blog ın karşısına geçtim.. The Tudors da harika rol çıkardığını yazmadan geçemeyeceğim.. Keşke rolü daha devam etseydi.. Ellen Degeneres show da hayatının kısa bir bölümünü izleyebildm..- Şans Kurabiyesi Kırmak İstermisiniz? Öyleyse Ne Duruyorsunuz?
Bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır.- Özlü/Güzel Sözler
Fikirlerinizden nefret ediyorum, ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım. Voltaire- Günün Sözü
Yığın düşünmez, mâruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince arslanlaşır, nöbet geçirince her mukaddesi unutuverir. Cemil Meriç- Tarihte Bugün
05-Nisan Pazartesi 1925. Şeker fabrikalarının kurulmasına ilişkin kanun çıktı. 1930. Hindistan'da 300 millik yürüyüşünü tamamlayan Mahatma Gandhi, Dandi sahiline ulaştı. 1951. Amerika Birleşik Devletleri'nde, atom bombası sırlarını Sovyetler Birliği'ne verdikleri iddiasıyla Julius ve Ethel Rosenberg ölüm cezasına çarptırıldı. Yargılama boyunca suçsuzluklarını tekrarlayan Rosenbergler 19 Haziran 1953'de elektrikli sandalyede idam edildiler. 1956. Amerikalı sanayici Earl Bunting, Türkiye'yi, "Dolar vermezseniz komünist olurum demeyen memleket," olarak tarif etti. 1968. Süleymancılar, Adana müftüsü, daha sonra Kara Ses adıyla tanınan Cemallettin Kaplan'ı ölümle tehdit etti. 1971. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) eylemcilerinin kaçırdığı iş adamı Mete Has 400 bin lira fidye karşılığı serbest bırakıldı. 1983. Cumhuriyet Halk Partisi'nin eski genel başkanı Bülent Ecevit'e nihayet yurtdışına çıkış izni verildi. Böylece, Ecevit Sosyalist Enternasyonal toplantısı için Portekiz'e gidebildi. 1984. Cidde-Şam seferini yapan bir yolcu uçağı Suriye uyruklu bir hava korsanı tarafından kaçırılarak Yeşilköy'e indirildi. 1987. 12 Eylül 1980'den 1987'ye kadar 14 bin kişinin yurttaşlıktan çıkarıldığı açıklandı. Yurttaşlık haklarını yitirmemek için 26 bin kişiye de yurda dön çağrısı yapıldı. 1991. İstanbul'da Irak Konsolosluğu önünde protesto gösterisi yapan gruba binadan ateş açıldı. 2 gösterici öldü. Aynı gün Irak sınırına yığılan 250.000 Kürt sığınmacı Türkiye topraklarına geçti. 1993. Başbakan Süleyman Demirel, "Türkiye'ye trilyonu ben getirdim, şimdi de katrilyonu hediye ediyorum" dedi. 1994. Türk lirası yüzde 38,8 oranında devalüe edildi.. Dolar 32 bin 53 lira oldu. 2000. Leeds United takımı UEFA kupası için Galatasaray'la karşılaşmak üzere İstanbul'da. Galatasaray taraftarları, kız arkadaşlarına laf attığı gerekçesiyle Leeds United taraftarlara saldırdı. Olayda iki İngiliz öldü. Bugün Doğanlar: 1588. İngiliz filozof Thomas Hobbes. 1900. Amerikalı sinema oyuncusu Spencer Tracy. Bugün Ölenler: 1794. Fransız devrimi önderlerinden Georges Jacques Danton, idam edilerek. 1994. Amerikalı pop şarıkıcısı, şarkı sözü yazarı ve gitarcı Kurt Cobain, intihar ederek. 1976. Tayvan Lideri Çan Kay-şek. Çin'de Mao'nun liderliğindeki Çin Komünist Partisi'ne karşı mücadele etmiş Komünistler kazanınca Tayvan'a kaçarak burada bir sürgün hükümeti kurmuştu. 1997. Amerikalı yazar Allen Ginsberg- ZEHRA TEYZE:CAN BOĞAZDAN GELİR
Metanetli ol lütfen canım..Annene müjdeli doğrular söyleyeceğine eminim.. Çokk geçmiş olsun Radyacım şifalar diliyorum...- deliler ve akillilar
güzel bir yazı.. kalemine sağlık enişte- Törenler, Bayramlar, Şenlikler
Törenler, Bayramlar, Şenlikler Törenlere, bayramlara, şenliklere büyük yer veren yunan toplumunda her sitenin kendine göre dinsel davranış formülleri vardı. dinsel bayramlarda müzik yarışmaları, at yarışları, spor gösterileri düzenlenirdi. Bu etkinlik içinde tapınak büyük bir önem kazanmıştı. Büyük tapınakların başlıcaları Delos, Epidauros, Olympieion ve Delphoi tapınaklarıydı. Ege denizinde Mykonos ve Syros arasında bulunan Delos adasında bir tapınak topluluğu vardı. Kutsal Delos adası iyonyalı inançlıların toplaşma yeriydi, burada Apollon ve Artemis’e saygı törenleri düzenlenirdi. Hekimlik tanrısı Asklepios’un kutsandığı Epidauros’taki (kuzeydoğu Peleponnesos) tapınaklar toplamı da çok önemliydi, burada Artemis ve Aphrodite de saygı görürdü. Delphoi’ide başlıca tapınak Apollon tapınağıydı, burada bir de kahinler ocağı vardı. Koloniler kurmak isteyenler buradan görüşler alıp yola çıkarlardı. Kahinler genellikle kolonicileri yüreklendirirlerdi. Atina’daki Olypieion tapınağı Zeus adına yapılmıştı. Burada bir de Hera tapınağı vardı. Eski yunan toplumunun dinsel yaşamında kehanet çok önemliydi. Kahin tanrı esinini alan yetkin insandı. Yunanlılar tanrısal güçlerin dünya üzerindeki edimlerini beklemek istemezler, önceden davranıp tanrıların gelecekle ilgili görüşlerini almak isterlerdi. Tanrıların insanlara yol göstermesi, önerilerde bulunması ya da onların girişimlerini uygunsuz bulması kehanette açıklığa kavuşurdu. Kehanet bir aracıyı gerektirirdi. Örneğin Delphoi’de Apollon insanlara bir genç kızın ağzından, onun sesiyle önerilerde bulunurdu. İnsanın aracı olarak belirmediği durumlarda bir takım seslerin, örneğin rüzgar sesinin yorumuna yönelirdi. Kısacası kehanette tanrılarla insanlar arasında büyülü ve dolaylı bir ilişki sözkonusuydu. Tanrılara her şey sorulabilirdi. Toplumsal ve bireysel tüm sorunlar üzerine onların görüşü alınabilirdi. Toplu Oyunlar Yunanistan’da yarışma niteliğindeki toplu oyunların da dinsel bir anlamı vardı. bu oyunların başlıcası Olimpiyat oyunlarıdır. Adını Olypos’tan alan ve ilk olarak Herakles tarafından düzenlenmiş olduğuna inanılan bu oyunlar beş yılda bir, yaz dönencesinden önceki yeni ayın çıkışında başlatılırdı. İlki M.Ö. 776’da gerçekleştirilmiş olan Olimpiyat oyunlarına her özgür Yunanlı katılabilirdi. Bu oyunlar bir hafta sürerdi ve dinsel törenlerle sona ererdi. Koşuda, güreşte, yumruk döğüşünde, disk atmada üstün gelenler zeytin dalından taçlarla ödüllendirilirlerdi. Bu kişilere kentlerinde büyük saygı gösterilirdi. Olimpiyat oyunlar V. Yüzyıldan sonra kentler arasındaki düşmanlıkların ileri ölçülere varmasıyla tavsadı. Dinsellik eski yunan toplumunda spordan sanata kadar her alanda etkindi. İnancın gelişimi zamanla tarikatları oluşturdu. Bu tarikatların başında Orpheus tarikatı gelirdi. Orpheus, geleneğe göre, şiiriyle hayvanları bile büyüleyen güçlü bir şairdi. Onu Apollon’un oğlu sayanlar vardı. karısı Eurydike’nin ölümü üzerine cehenneme gidip karısını istedi. Hades buna razı oldu. Ancak Orpheus’un dönüş yolunda geriye bakmaması gerekiyordu. Orpheus bu yasağı unutunca karısını bir daha ve hiç görmemek üzere yitirdi. Daha sonra Orpheus da dünyadan ayrıldı. Nasıl öldüğü üzerine değişik yorumlar yapılmıştır. Orpheus’çuluk VI. yüzyılda gelişti ve tüm yunan kentlerine yayıldı. Yunanistan’da uygarlığın gelişmesi ve ona bağlı olarak yaşamın karmaşıklaşması din duygusunun öne çıkmasını, giderek gerçeküstünün gerçeğe baskın duruma gelmesini getirdi. Bu dönüşüm elbette tektanrıcılığa geçişi duyurur. Misterler Eski Yunanistan’ın dinsel etkinlikleri arasında misterleri de saymak gerekir. Misterler tanrısal güçlerle ilişkiye girme törenleriydi. Bu törenleri dinsel gize ulaşmış olduğuna inanılan ayrıcalı kişiler yönetirdi, törene katılan kişiler de gize katılan kişilerdi. Misterlerin en ünlüsü Eleusis ya da Lepsina misterleriydi. Eleusis’te bir Demeter tapınağı vardı, bu tapınak inançlılardan büyük saygı görüyordu. Demeter’e tapınma tüm Attika’da yaygındı. Bu saygı giderek Orpheus’çuluğun da etkisiyle bir dinsel devinime dönüştü, böylece Eleusis misterleri ortaya çıktı. Dine giriş ya da dinin gizlerine katılma törenleri (misterion’lar) ve arınma ayinleri belli zamanlarda yapılırdı. Mağaralarda okunan dualar ve Demeter’le ilgili temsiller bu dinin en önemli gerekleri arasındadır. Temsiller arasında en belirleyici olanı Zeus’la Demeter’in birleşmesini gösteren temsildi. Bu yolda Eleusis misterleri Eskiçağ’da tiyatronun gelişmesi yönünde çok önemli katkılarda bulunmuştur. Trajedinin gelişimi de bu çerçevede olmuştur. Tarihsel açıdan trajedinin temeli din,tiyatronun temeli de trajedidir. Tüm yunan dünyasında yaygın olan bu şenlikler gerçekte basit kır eğlenceleriydi, bir bakıma da içki ve aşk alemleriydi. Şenliklerin en etkin kişileri şairler ve oyunculardı. İlkyazdaki büyük Dionysos şenliklerinde törenlerle geçen ilk iki günden sonra sanat etkinlikleri başlardı. En başta tiyatro gösterileri ve dithyrambos (dinsel şarkı) yarışmaları yapılırdı. Dithyrambos okuyan korolar Satyros’ları temsil ederdi. M.Ö. VI. yüzyılda koronun karşısına koyulan oyuncuyla trajedi belirmiş oldu. Sonra bu oyuncu ikiye üçe çıktı. Böylece tartışmalı, konuşmalı, çekişmeli, bir karşılıklı ilişkiler ağı örülmeye başladı. Kaynakça:Yunan Mitolojisi- Diyaloglar
Türk mahkemelerinde hakimle sanık ve tanıklar arasında geçen gerçek konuşmalar… -SORU: Doğum tarihiniz nedir? CEVAP: 15 Temmuz SORU: Hangi yıl? CEVAP: Her yıl *** SORU: Hastalığınız hafızanızı etkiliyor mu? CEVAP: Evet SORU: Peki ne şekilde etkiliyor? CEVAP: Olayları unutuyorum. SORU: Bize unuttuğunuz bir şeyi örnek olarak verebilir misiniz? *** SORU: Sizinle yaşayan oğlunuz kaç yaşında? CEVAP: Ya 38 ya da 35. Hangisi olduğunu hatırlamıyorum. SORU: Ne kadardır sizinle yaşıyor? CEVAP: 45 yıldır… *** SORU: Kocanız uyandığı zaman, size söylediği ilk şey neydi? CEVAP: Bana ‘Neredeyim ben, Canan?’ dedi. SORU: Peki bu niçin canınızı sıktı? CEVAP: Çünkü benim adım Suzan… *** SORU: Korna çaldınız mı? CEVAP: Kazadan sonra mı? SORU: Kazadan önce. CEVAP: Tabii; 10 yıl boyunca… *** SORU: Kadının üç çocuğu vardı değil mi? CEVAP: Evet. SORU: Kaçı erkekti? CEVAP: Hiçbiri. SORU: Hiç kız çocuğu var mıydı? *** SORU: Saldırganı tarif eder misiniz? CEVAP: Orta boyluydu, sakalı vardı. SORU: Kadın mıydı, erkek miydi? *** SORU: Merdivenlerin bodrum katına indiğini söylediniz. CEVAP: Evet. SORU: Aynı merdivenler yukarı çıkıyor muydu? *** SORU: İlk evliliğiniz nasıl sona erdi? CEVAP: Ölümle. SORU: Ölen kimdi? *** SORU: Vücudu incelediğiniz zamanı hatırlıyor musunuz? CEVAP: Otopsi 18.30 da başladı. SORU: Adam ölüydü değil mi? CEVAP: Yok, oturmuş, neden üzerinde otopsi yaptığımı merak ediyordu.- Felsefi sözler
Felsefe yüksek bir dağ yoludur... ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir... Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdakı herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır. Arthur Schopenhauer- Başarı sözleri
Başarının dostu olmak için, utangaçlıkla düşman olmak gerekir. Mehmet Murat ildan- Kitap ile ilgili sözler
Yaşayan insan zekası, ölmüş insanlarla en iyi ilgiyi kitaplarla kurar. ~ Bouee- Atasözleri
Zenginlikle sıcaktan zarar gelmez. - FİLOZOFUM ÇATAL KARAM ÇİNGENEM
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.