NICLENO

Birinci sorunun orjinal yanıtı rahip idi ama nikah memuru da kabul edilebilir. 2 ve 4. soruların da doğru yanıtını bekliyorum. Tebrikler.

Cemal, Polat, Rıza ve Recep bir şarap gezisine katılırlar. Chateau des Charmes, Thirty Bench, Pileteri ve Cave Sprigs'e giderler. Herbiri farklı marka bir şişe şarap satın alır. Bu şarapların adları şöyledir: Merlot, Pinot Noir, Gamay ve Rose . Şişeler için 19.25$ , 24 .95$ , 15.95$ ve 10.95$ öderler. - Merlot marka şarap Cemal tarafından satınalınmamıştır. O, Thirty Bench veya Cave Springs bölgesinin şaraplarından biri değildir. Fiyatı da 24.95$ ya da 15.95 $ da değildir. -Cemal satın aldığı şişeye 19.95$ ödememiştir ve Thirty Bench ve Cave Springs 'e gitmemiştir. -Rıza Gamay satınalmamıştır ve Chateau des Charmes ile Pilleteri Wineries'i da görmemiştir. -Gamay Chateau des Charmes'dan alınmamıştır. -Recep Rose için 15.95 $ ödemiştir ama Cave Sprigs Winery'ye gitmemiştir. SORU: Kim hangi bölgenin şarabını kaç dolara satınaldı?

Doğru yanıt için tebrikler.

Bir şövalye prensesini ziyaret etmek ister. Saat 17 de şatoya varır. Eğer saate 15 km. yol almış olsa idi 1 saat erken gelecekti. Eğer saate 10 km. yol almış olsaydı 1 saat geç gelecekti. SORULAR : Şövalye Yola saat kaçta çıktı ? Kaç km. yol geldi ? Hızı kaç km/s idi ?

Görülmekte olan bir davada mahkeme salonu yeterli büyüklükte olmadığı için sanıklar gruplar halinde salona getirilecektir. Sanıklar üçer üçer gruplandırılırsa 1 sanık; dörder dörder gruplandırılırsa 2 sanık; beşer beşer gruplandırılırlarsa 3 sanık; altışar altışar gruplandırılırlarsa 4 sanık artmaktadır. Bu davada ez az kaç sanık var ve artan olmaması için kaç gruplandırma yapılmalı ?

Ayla , Belma, Ceyda, Damla geçen sene hep birlikte piyano dersi almaya başladılar. Not aldığım deftere baktığımda şunlar gördüm: Ceyda Belma'nın iki katı ders almış. Ayla Damla'dan dört ders fazla almış ama Ceyda'dan 3 ders daha az almış. Damla toplam 15 ders aldığına göre Belma kaç ders almıştır?

1- Birçok kadın onunla evlendiği halde o hiç biri ile evli değildir. Nasıl oluyor? 2- Adamın biri maçlar oynanmadan evvel maç skorunu biliyormuş. Peki bu nasıl oluyor? 3- Adam bitkin vaziyette barın kapısından içeri girip bara yaklaşır ve güçlükle konuşarak barmenden bir bardak su ister. Barmen ani bir hareketle tezgahın altına sota ettiği silahını çıkartır ve adama doğrultur. Kısa bir duraklamadan sonra adam barmene teşekkür eder ve bir dolar bahşiş verip suyu içmeden gider. Ne olmuştur? 4- Başı , sonu ve ortası olmayan. (İpucu : İzmir'lilerin bilmesi lazım . ) 5- Beyazlaştıkça kirlenen nedir? 6- Ağzı var, konuşmaz , yatağı var uyumaz, çoşar koşar ama asla geri geri gidemez. 7- Yapan söylemez, alan aldanır, bilen istemez. 8- Gırtlağı yoktur, fısıldar ; kontrol edilebilir , tutulamaz ; vardır , görülemez.

Biz , O' nu mısır tarlasında karga kovalamasıyla değil, topraklarımızın üzerinden leş kargalarını kovalamasıyla ; Biz, O'nu 'Fikriye' siyle değil; emperyalizmin ezmeye çalıştığı tüm uluslara örnek olan 'fikirleriyle' ; Biz, O'nu kendisini çaresiz hisseden birisi değil; tüm gücünü milli mücadele döneminde , kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tek yumruk olan ulusundan alan yüceler yücesi yüreğiyle; Biz, O'nu rakı masasından kalkmayan bir ayyaş olarak değil; üzerinde güneş batmayan topraklara hükmedenlere oturduğu masaya yumruğunu vurup Sevr'i parçalayarak suratlarına fırlatan kararlılığıyla; Biz, O'nu küçükyaşta hocasına beslediği kini ileride devlet yönetimine karıştıracak denli sığ bir lider olarak değil; tüm dünyanın takdir ettiği ilerici görüşlerini silah yapıp bir ulusun makus talihine meydan okuyan devrimci kişiliğiyle; Biz, O'nu kimseleri ilgilendirmeyen 'özel hayatını' insan yanı olarak sunma şaklabanlıklarıyla değil; örneğin 1936 da Yalaova'daki köşkü bir ağacın kesilmesini önlemek için rayların üzerinde 4.80 metre kaydıracak kadar dahi ve insan yanı ile; BİZ, O'nu 'Mustafa' olarak değil ; bazı canlara inat , canımızın parçası, ruhumuzun ta kendisi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ümüz olarak anladık, anlatıyoruz.

Şimdi bunlar ikiye ayrılır. Çarpıcı cinler ve de çırpıcı cinler. Çarpıcı cinlerden sakınmak gerekir. Adamı yamultmak için fırsat kollar bunlar. Fırsatını buldular mı öyle bir çarparlar ki Hugo'nun yanlış kutuyu açtığı zamanki haline döner, yıldızları saymaya başlarsınız Sila aşüftesi kahkahalar atarak orgazm olurken... Gelelim çırpıcı cinlere. Bunlar özellikle siyasete atılan örümcek kafalı insanları kurban seçerler kendilerine. Onları ele geçirip memleketi bir güzel soydurtup müslüman evladını baldırı çıplak, karnı aç, başı kabak bırakabilmek üzerine tüm mesailerini yoğunlaştırırlar. Bunlarla birebir iletişim kurmak isterseniz bırakın linkleri minkleri , bir tencere zeytinyağlı dolma yapıp yatmadan önce götürün. Sabaha kadar alayı etrafınıza sökün edecektir. Bayılır bunlar zeytinyağlı dolmaya... Arkadaşlar ben buranın 'dini konular' bölümü olduğunu ıskalamışım. Kimsenin inancıyla dalga geçmek gibi bir niyetim yok, sadece bir tebessüm edelim diye yazmıştım. Sevgi ve dostlukla kalın...

Arjantin'de bir diva gelmiş geçmiş ve bundan benim bile bir müzik adamı olduğum halde pek haberim olmadı, ta ki geçen gün üyesi olduğum bir guruptan bir eposta alan kadar. Hemen nette bir araştırma yaptım. Youtube'da onbeş kadar videosu var. Ayrıca kendi sitesinde pekçok parçasını dinleyebiliyorsunuz. Muhteşem bir ses. Ben bu sese aşık oldum. Latin parçalarındaki armoni, melodi ve ritmin harika uyumuna bir de bu tanrısal ses katılınca ortaya çıkana hayran olmamak elde değil. Hele hele Hiroshima ile ilgili videosu ve o çığlık insanın ta yüreğine işliyor. Youtube'a giremiyenler varsa ve eğer Netlog üyesi iseler bazı videoları oraya yükledim. Girip izleyebilirler. http://tr.netlog.com/go/manage/videos Bu da kendi sitesi. [http://http://www.ginamariahidalgo.com/es/trajecto- ry.asp http://www.ginamariahidalgo.com/en/index.asp Gina Maria Hidalgo Doğum Tarihi: 23 Ağustos 1928 Ölüm Tarihi: 10 Şubat 2004 Doğum Yeri: Buenos Aires, Arjantin Gerçek İsmi: Virginia Rosaura Hidalgo Not: Gina Maria Hidalgo, 10 Şubat 2004 günü 76 yaşında hayatını kaybetti.

Sedef verandada gri p ijamasını giymiş loptopunun başında söyleniyordu. 'Bu doğru ko d olama z! Behçet tv. deki maçı izlemekteydi, 'Ne iy i , skor büt ün gece değişmedi .' diye düşündü. Sara h hışımla yanlarına geldi ve 'Füsun nerde ?' diye sordu Sedef, 'Git tiFüs un, git ti Fo rd'una atlayıp ' deyince Sarah , 'Beni bekleme di ya.! bet er olsun..' diye ilendi. O sırada evin kahyası sütleri yere döken hizmetçiyi paylıyordu. 'Se fil mahluk, an gut seni! Uşağa dönüp: O bezi tez ona ver.' dedi. Hizmetçi içinden ' Kerke nez , lepra lı suratına bakmaz , öter.' diye geçirdi. Uşak. ' Verem em, bana ne.' diye çıkıştı. Kahya 'Ban ane mi ?' diye şaşaladı. O sırada evin hanımı içeri girdi 'Eve bak. Buz gibi!. I sıtma dın mı hiç?' diye bana sordu. İçimden 'Yo k ol ERA Y' dedim ve dışarı vınladım. Uğaşan arkadaşlara teşekkürler. Sevgi ve dostlukla... Eray

Gıoran Beregoviç'in müziğine yazık olmuş. Bu filme olsa olsa Dario Moreno'nun 'Ya Musthapha' sı uyardı. Rakı masası ve şıkır şıkır düyek ritmi. .. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Taurus & Godzilla ! Tebrikler doğru yanıt için. Bodrumlu'nun yanıtı da bayağı karakteristik. 'Hafta sonunda verilen bol ilaveli gazetelerden birini sermesin annesi sakın!' Sevgi ve dostlukla...

35 yıldan bu yana hayranı olduğum piyanist besteci Chick Corea'nın Seintologist olduğunu öğrendim . Her ne kadar Tom Cruise, Kate Holmes ve J. Travoltayı da bu tarikatın üyesi olarak önceden duydumsa da Chick'i öğrenince ilgimi çekti. Bu konuda nette bir araştırma yaptım ama tarafsız bir yazı bulmak mümkün değil. Hemen herkes bu olayı din sömürüsü olarak değerlendirmiş. Ciddi bilgisi olanların ve tarafsız gözle bakabileceklerin yorumlarını bekliyorum.

ASLINA bakarsanız görsel ve işitsel efektlere dayalı korku filimleri yerine , sağlam bir kurguya dayanan ve olabilirliği işlenip ince ince seyirciye hissetirilen filmler daha etkili oluyor. Örnek isterseniz ben kendi adıma çocukken seyrettiğim Boris Karloff'un Frankeştayn'ından aldığım hazzı daha sonra çekilen versiyonlarından alamadım. Ya da Anthony Perkins'in 'sayko' su. Gerilimse gerilimin allahı, korkuysa o da var. Üstelik siyah beyaz. Günümüz sinemasındaki aşırı efektler korkutmaktan çok güldürüyor. Draculayı bile sulandıra sulandıra ne hale getirdiler. Zavallı orta maskarasına döndü. Crostopher Lee'nin tırnağı bile olamaz bugünküler. Stephan Kingin o muhteşem eserlerini bile filme çekip maskara etmediler mi? Ben günümüzde çekilen korku filmlerini gülmek için seyrediyorum.

Aslı'yla Volkan biri beş diğeri yedi yaşında iki kardeştirler. Devamlı birbirleriyle kavga ederler. Kavga gürültüden bunalan 'soldan soldan gelmeye başlayan' anneleri onlara bir ceza verir. Yere serdiği bir gazetenin üstünde yarım saat ayakta duracaklar ama birbirlerine dokunamayacaklardır. Bu nasıl olacaktır?

Yani benim anladığım şu ekilde. Örmeğin yakutun sahtesi de hakikisi de kırmızı. Ama ağırlıkları farklı. İmitasyon taşlar açık renkli olup sahte olarak tanımlanabilseydi zaten taşlar karışmamış olacaktı.

Bodrumlu dostum, selamlar. Sanırım mavi, açık mavi şeklinde aynı cins taş için değil de , türlere göre renk farklılığı söz konusu. Öyle olsaydı zaten teraziye de gerek kalmazdı. Zaten hangisinin gerçek olduğunu koyu ya da açık oluşundan anlarlardı.

Ben Ankara'yı pek iyi bilmem ama bir kaç defa iş için gitmiştim. Sanırım son gidişim onbeş yıl kadar önceydi. Yine günübirlik gidişlerimden birinde işimi halletmiş, dönüş saatimi bekliyordum. Tunalı Hilmi caddesindeki dükkanların vitrilerine bakarak vakit geçiriyordum. Bir kitapçkanının önünde gözgöze geldik. Onu daha önce hiç görmemiştim ama sanki kırk yıldır tanıyor gibiydim. Çekingen bir yapım olmasına karşın sordum. 'Acaba bir yerden tanışıyor olabilir miyiz? ' Aldığım yanıt 'Benim bir öğrencim olabilir misiniz? Ben Fazıl Hüsnü Dağlarca' oldu. O kadar içten bir tonlamayla söylenmiş bir cümleydi ki , o sevecenliği hala anımsarım. Onu o an tanıyamamış olmaktan dolayı özür diledim ve ayak üstü bir sohbete koyulduk. İzmir'li ve müzikle uğraştığımı öğrenince epeyce ilgilendi benimle ve elindeki kitaplarından birini imzalayarak hediye etti. Hala kitaplığımın en müstesna köşesinde durur. Koca Çınar'a allahtan rahmet diliyorum.

E1, E2 elmas Y1, Y2 yakut S1 ve S2 taşları safir diye numaralandıralım E1+Y1+S1 taşlarını terazinin bir gözüne E2+Y2+S2 taşlarınıda terazinin diğer gözüne koyalım Ağır gelen gözlerdeki taşların enaz 2 tanesi gerçektir. ağır gelen taraftaki taşlar varsayalımki E1,Y1,S1 olsun. Bunlardan herhangi 2 tanesini terazinin gözlerine birer birer koyalım. Örneğin E1 ve Y1 hafif gelen gözdeki taş sahtedir. Diğer iki taş ve hafif gelen taşın rengindeki diğer taş gerçektir. Örneğin Y1 hafifse gerçek taşlarımız. E1,Y2,S1 dir. ancak terazi gözleri eşitse bu sefer gerçek taşlar E1,Y1 ve S2 dir.

1996 senesinde Mutafyan henüz Patrik değildi. Ben İstanbul'da Divan Oteli'ini Kehribar'ında piyanisttim. Mutafyan'ın kız kardeşi Peruz devamlı müşterimizdi ve zaman zaman Türk Ermeni ilişkileri üzerine konuşur, tartışırdık. Hiç unutmam; bir gün bana ağabeysinin Patrik seçileceğini ama bunu kabul edip etmemekte kararsız olduğunu, diyasporanın Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşların pek de yararına görmediği istekleri ve de baskıları olduğundan yakındığından söz etmişti. Sevgili Peruz'la ortak kanımız iç ve dış güçler tarafından tahrik edilmedikçe bu iki halkın bu ülke vatandaşları ve ortak değerler sahibi olarak pek ala bir arada yaşayabileceğiydi. Tabi aynı durum Kürt vatandaşlarımız için de geçerli bence. Gelgelelim emperyalist güçler sömürü düzenini kaybetmemek ve kontrol altına almak amacıyla gerek ırk gerekse din faktörünü kullanarak ortalığı karıştırıp böl, yönet ve opurtunist siyasetleri bırakmaya pek niyetli değiller.

Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!